|
Category |
Turkish |
English |
|
General |
|
1 |
General |
yaşam tarzı |
lifestyle n.
|
|
Type 2 diabetes is a lifestyle disease.
Tip 2 diyabet bir yaşam tarzı hastalığıdır.
More Sentences
|
2 |
General |
yaşam ve ölüm |
life and death n.
|
|
Talk of life and death distort reality.
Yaşam ve ölümden bahsetmek gerçekliği çarpıtmaktır.
More Sentences
|
3 |
General |
yaşam hakkı |
right to life n.
|
|
The death penalty violates the right to life and is degrading.
İdam cezası yaşam hakkını ihlal eder ve onur kırıcıdır.
More Sentences
|
4 |
General |
yaşam tarzı |
way of life n.
|
|
It is obviously in the immigrants' interest to adjust to our way of life and our values.
Yaşam tarzımıza ve değerlerimize uyum sağlamanın göçmenlerin yararına olduğu açıktır.
More Sentences
|
|
5 |
General |
yaşam maliyeti |
cost of living n.
|
|
I didn't realize that the cost of living was so high in Australia.
Avustralya'da yaşam maliyetinin çok yüksek olduğunu fark etmedim.
More Sentences
|
6 |
General |
yaşam tarzı |
life style n.
|
|
I am accustoming to this life style.
Bu yaşam tarzına alışkınım.
More Sentences
|
7 |
General |
beklenen yaşam süresi |
life expectancy n.
|
|
By 2010, life expectancy in Africa will fall by 20 years.
2010 yılına kadar Afrika'da beklenen yaşam süresi 20 yıl azalacaktır.
More Sentences
|
8 |
General |
yaşam biçimi |
way of life n.
|
|
We must therefore adopt initiatives to help the people of Madagascar to rediscover a dignified way of life.
Bu nedenle Madagaskar halkının onurlu bir yaşam biçimini yeniden keşfetmesine yardımcı olacak girişimlerde bulunmalıyız.
More Sentences
|
9 |
General |
yaşam koşulları |
living conditions n.
|
|
Unfortunately, changes often bring about a deterioration of workers' living conditions.
Ne yazık ki, değişiklikler çoğu zaman işçilerin yaşam koşullarının kötüleşmesine neden olmaktadır.
More Sentences
|
10 |
General |
özel yaşam |
privacy n.
|
|
I value my privacy.
Özel yaşamıma önem veririm.
More Sentences
|
11 |
General |
yaşam döngüsü |
lifecycle n.
|
|
The proposals relate to the whole lifecycle of Community acts.
Teklifler, Topluluk yasalarının tüm yaşam döngüsüyle ilgilidir.
More Sentences
|
12 |
General |
cinsel yaşam |
sex life n.
|
|
They are ordinary men and women made extraordinary by society's preoccupation with their sex lives.
Onlar, toplumun cinsel yaşamlarıyla meşgul olması nedeniyle sıra dışı hale gelen sıradan erkek ve kadınlardır.
More Sentences
|
13 |
General |
yaşam alanı |
living space n.
|
|
The average American living space is twice as large as the living space in Japan.
Ortalama bir Amerikan yaşam alanı Japonya'daki yaşam alanının iki katıdır.
More Sentences
|
14 |
General |
ortalama yaşam süresi |
life expectancy n.
|
|
Life expectancy has almost doubled in the last fifty years, which has created a completely different world.
Ortalama yaşam süresi son elli yılda neredeyse iki katına çıktı ve bu da tamamen farklı bir dünya yarattı.
More Sentences
|
15 |
General |
yaşam gücü |
life force n.
|
|
In Feng Shui, Qi is a type of energy or life force.
Feng Shui'de Qi bir tür enerji veya yaşam gücüdür.
More Sentences
|
16 |
General |
siyasi yaşam |
political life n.
|
|
The army is still the determining factor in political life.
Ordu hala siyasi yaşamda belirleyici bir faktördür.
More Sentences
|
17 |
General |
özel yaşam |
private life n.
|
|
The crimes in question can have long-term consequences, and they have direct effects upon people's private lives.
Söz konusu suçların uzun vadeli sonuçları olabilir ve insanların özel yaşamları üzerinde doğrudan etkileri vardır.
More Sentences
|
18 |
General |
sağlıklı bir yaşam/hayat |
a healthy life n.
|
|
I am firmly convinced that kicking the habit is the best way of achieving a healthier life.
Alışkanlıktan kurtulmanın daha sağlıklı bir yaşama ulaşmanın en iyi yolu olduğuna kesinlikle inanıyorum.
More Sentences
|
19 |
General |
yaşam bilimleri |
life sciences n.
|
|
It should also serve to bolster the Commission's new-found courage as regards biotechnology and the life sciences.
Ayrıca Komisyon'un biyoteknoloji ve yaşam bilimleri konusunda yeni keşfettiği cesaretini de desteklemelidir.
More Sentences
|
20 |
General |
yaşam kalitesi |
quality of life n.
|
|
Society cannot be said to be progressing if greater life expectancy is not matched by improvements in quality of life.
Yaşam süresinin artması, yaşam kalitesindeki iyileşmelerle eşleşmediği sürece, toplum ilerleme kaydetmiş sayılamaz.
More Sentences
|
21 |
General |
kamusal yaşam |
public life n.
|
|
It has the task of protecting its people from the risks of public life, including the roads.
Halkını, yollar da dahil olmak üzere kamusal yaşamın risklerinden koruma görevi vardır.
More Sentences
|
22 |
General |
yaşam temposu |
pace of life n.
|
|
The people in the south worry about the disturbance of the pace of life, but that is not a constant.
Güneydeki insanlar yaşam temposunun bozulmasından endişe ediyor ancak bu sürekli bir durum değil.
More Sentences
|
23 |
General |
yaşam süresi |
life n.
|
|
Society cannot be said to be progressing if greater life expectancy is not matched by improvements in quality of life.
Yaşam süresinin artması, yaşam kalitesindeki iyileşmelerle eşleşmediği sürece, toplum ilerleme kaydetmiş sayılamaz.
More Sentences
|
24 |
General |
yaşam biçimi |
lifestyle n.
|
|
Layla loved the country lifestyle.
Leyla kırsal yaşam biçimini seviyordu.
More Sentences
|
|
25 |
General |
yaşam stili |
lifestyle n.
|
|
You need to change your lifestyle.
Yaşam stilini değiştirmen lazım.
More Sentences
|
26 |
General |
kırsal yaşam |
rural life n.
|
|
Fishing is one of the mainstays of rural life in Scotland.
Balıkçılık, İskoçya'da kırsal yaşamın temel dayanaklarından biridir.
More Sentences
|
27 |
General |
sosyal yaşam |
social life n.
|
|
College students should study hard, but equally they should also make time for an active social life.
Üniversite öğrencileri çok çalışmalı, ancak aynı zamanda aktif bir sosyal yaşam için de zaman ayırmalıdırlar.
More Sentences
|
28 |
General |
yaşam bilimci |
life scientist n.
|
|
These questions have puzzled life scientists since ancient times.
Bu sorular eski çağlardan beri yaşam bilimcilerini şaşırtmıştır.
More Sentences
|
29 |
General |
sağlıklı yaşam |
healthy life n.
|
|
Tom has a healthy life style.
Tom'un sağlıklı yaşam tarzı var.
More Sentences
|
30 |
General |
günlük yaşam |
daily life n.
|
|
It will create a new framework for our daily lives and our political work.
Günlük yaşamlarımız ve siyasi çalışmalarımız için yeni bir çerçeve oluşturacaktır.
More Sentences
|
31 |
General |
doğal yaşam alanı |
natural habitat n.
|
|
Elephants are poached for their ivory and their natural habitat has been considerably altered and reduced.
Filler fildişleri için kaçak avlanmaktadır ve doğal yaşam alanları önemli ölçüde değiştirilmiş ve azaltılmıştır.
More Sentences
|
32 |
General |
duygusal yaşam |
emotional life n.
|
|
People's emotional lives are becoming more and more unstable.
İnsanların duygusal yaşamları gittikçe daha istikrarsız hale geliyor.
More Sentences
|
33 |
General |
yaşam çeşitliliği |
diversity of life n.
|
|
I just admire the diversity of life on our planet.
Gezegenimizdeki yaşam çeşitliliğine hayranım.
More Sentences
|
34 |
General |
yaşam formu |
life form n.
|
|
Still no readings of life forms on the planet surface.
Gezegen yüzeyinde yaşam formu olduğuna dair hala bir bulgu yok.
More Sentences
|
35 |
General |
yaşam standardı |
living standard n.
|
|
It is they who feel the pinch of recession, constantly eroded incomes and falling living standards.
Durgunluğun, sürekli erozyona uğrayan gelirlerin ve düşen yaşam standartlarının acısını en çok onlar hissediyor.
More Sentences
|
36 |
General |
yaşam boyu öğrenme |
life-long learning n.
|
|
This investment particularly needs to go towards education, training and life-long learning.
Bu yatırımın özellikle eğitim, öğretim ve yaşam boyu öğrenmeye yönelik olması gerekmektedir.
More Sentences
|
37 |
General |
zeki yaşam |
intelligent life n.
|
|
Is there intelligent life on other planets?
Başka gezegenlerde zeki yaşam var mı?
More Sentences
|
38 |
General |
akıllı yaşam |
intelligent life n.
|
|
Is there intelligent life on Earth?
Dünya'da akıllı yaşam var mı?
More Sentences
|
39 |
General |
sürmek (yaşam/ömür) |
live v.
|
|
I was living the high life.
Lüks hayat sürüyordum.
More Sentences
|
40 |
General |
yaşam sürdürmek |
lead a life v.
|
|
Being able to lead a life free from poverty and social exclusion is a fundamental human right.
Yoksulluktan ve sosyal dışlanmadan uzak bir yaşam sürdürebilmek temel bir insan hakkıdır.
More Sentences
|
41 |
General |
yaşam dolu |
lively adj.
|
|
Tom is very lively.
Tom çok yaşam dolu.
More Sentences
|
42 |
General |
yaşam destek |
life-support adj.
|
|
The so-called market economy is on a life-support machine, kept alive by the state on a saline drip.
Sözde piyasa ekonomisi, devlet tarafından salin serumuyla canlı tutulan bir yaşam destek makinesine bağlıdır.
More Sentences
|
43 |
General |
yaşam destek |
life-support adj.
|
|
The so-called market economy is on a life-support machine, kept alive by the state on a saline drip.
Sözde piyasa ekonomisi, devlet tarafından salin serumuyla canlı tutulan bir yaşam destek makinesine bağlıdır.
More Sentences
|
Common Usage |
|
44 |
Common Usage |
vahşi yaşam |
wild life n.
|
|
General |
|
45 |
General |
konforsuz ve dünyevi zevklerden yoksun bir yaşam |
austerity n.
|
|
46 |
General |
yaşam amacı |
life purpose n.
|
|
47 |
General |
entelektüel yaşam |
intellectual life n.
|
|
48 |
General |
yaşam tarzı |
life n.
|
|
49 |
General |
toplumsal yaşam |
communal living n.
|
|
50 |
General |
yaşam çevresi |
living environment n.
|
|
51 |
General |
yaşam tarzı ürünleri |
lifestyle products n.
|
|
52 |
General |
ortalama yaşam beklentisi |
average life expectancy n.
|
|
53 |
General |
özgür yaşam |
wastefulness n.
|
|
54 |
General |
yaşam standardı ve maliyet |
cost and standard of living n.
|
|
55 |
General |
yaşam beklentisi |
expectancy of life n.
|
|
56 |
General |
bütün yaşam ve tabiatın görünmez ve sonsuz olanın ruhani simgeleri ve anlamlarıyla dolu olduğuna inanan bir görüş |
sacramentalism n.
|
|
57 |
General |
yaşam tablosu |
life table n.
|
|
58 |
General |
orta yaşam |
mid life n.
|
|
59 |
General |
uzun yaşam |
longevity n.
|
|
60 |
General |
özgür yaşam |
waxing n.
|
|
61 |
General |
bitkisel yaşam |
vegetable existence n.
|
|
62 |
General |
yaşam sınırı |
base for living n.
|
|
63 |
General |
diğer gezegenlerde yaşam |
life on other planets n.
|
|
64 |
General |
yaşam savaşı |
struggle for life n.
|
|
|
65 |
General |
yaşam boyu gelir |
income for life n.
|
|
66 |
General |
aile yaşam araştırmaları |
family life surveys n.
|
|
67 |
General |
yaşam öyküsü |
biography n.
|
|
68 |
General |
yaşam biçimi |
form of life n.
|
|
69 |
General |
yaşam süresi |
time of life n.
|
|
70 |
General |
medeniyet ve sosyal yaşam |
civilization and social life n.
|
|
71 |
General |
yaşam sigortası |
life insurance n.
|
|
72 |
General |
çağdaş yaşam |
modern life n.
|
|
73 |
General |
eski hindu hekimlik ve uzun yaşam sanatı |
ayurveda n.
|
|
74 |
General |
tinsel yaşam |
spiritual life n.
|
|
75 |
General |
sosyal yaşam ve gelenekler romanı |
social life and customs fiction n.
|
|
76 |
General |
yaşam ile ölüm arasındaki çizgi |
divide n.
|
|
77 |
General |
entelektüel yaşam |
intellectual life n.
|
|
78 |
General |
özgür yaşam |
wander idly n.
|
|
79 |
General |
yaşam standardı ve maliyeti |
cost and standard of living n.
|
|
80 |
General |
beklenimli yaşam süresi |
life expectancy n.
|
|
81 |
General |
yaşam biçimi |
life style n.
|
|
82 |
General |
dini yaşam |
religious life n.
|
|
83 |
General |
insanların seçim yapma ve bu seçimleri yaşam içerisinde uygulama kapasitesi |
human agency n.
|
|
84 |
General |
yaşam savaşı |
struggle to survive n.
|
|
85 |
General |
avuç içinde görülen yaşam çizgisi |
life line n.
|
|
86 |
General |
yaşam standardı |
life standard n.
|
|
87 |
General |
yaşam öyküsü yazan |
biographer n.
|
|
88 |
General |
yaşam biçimi |
manner of life n.
|
|
89 |
General |
yaşam tarzı |
living n.
|
|
90 |
General |
yeryüzünde yaşamın başlangıcı olduğu varsayılan ilk yaşam biçimi |
eobiont n.
|
|
91 |
General |
yaşam savaşı |
battle of life n.
|
|
92 |
General |
yaşam şekilleri |
modes of living n.
|
|
93 |
General |
aşırı lüks yaşam |
highlife n.
|
|
94 |
General |
aile yaşam eğitimi |
family life education n.
|
|
95 |
General |
yahudi yaşam tarzı |
jewish way of life n.
|
|
96 |
General |
yaşam kalitesi |
life quality n.
|
|
97 |
General |
doğal yaşam |
natural life n.
|
|
98 |
General |
ikinci yaşam |
second life n.
|
|
99 |
General |
yaşam ağacı |
life tree n.
|
|
100 |
General |
temiz yaşam |
clean life n.
|
|
101 |
General |
güncel yaşam |
current life n.
|
|
102 |
General |
yaşam süreci |
the course of life n.
|
|
103 |
General |
özellikle büyük şehirlerdeki kaymak tabakada görülen uçarı yaşam biçimi |
vanity fair n.
|
|
104 |
General |
sosyetik yaşam |
vanity fair n.
|
|
105 |
General |
yaşam merkezi |
wellness center n.
|
|
106 |
General |
sivil yaşam |
civilian life n.
|
|
107 |
General |
yaşam tehlikesi |
vital danger n.
|
|
108 |
General |
temel yaşam desteği |
basic life support n.
|
|
109 |
General |
kısa yaşam |
short life n.
|
|
110 |
General |
yaşam şartları |
living conditions n.
|
|
111 |
General |
yaşam çevrimi |
life cycle n.
|
|
112 |
General |
ilkel yaşam |
primitive life n.
|
|
113 |
General |
yaşam biçimi |
existence n.
|
|
114 |
General |
yaşam beklentisi |
average life-span n.
|
|
115 |
General |
yaşam boyu spor |
life-long sport n.
|
|
116 |
General |
yaşam dünyası |
life-world n.
|
|
117 |
General |
yaşam biçimi |
life-style n.
|
|
118 |
General |
baskılı yaşam |
high-pressure living n.
|
|
119 |
General |
yaşam tablosu |
life-table n.
|
|
120 |
General |
yaşam bilimi |
biology n.
|
|
121 |
General |
yaşam iksiri |
elixir n.
|
|
122 |
General |
yaşam kaygıları |
cares of life n.
|
|
123 |
General |
sivil yaşam |
civil life n.
|
|
124 |
General |
yaşam süresi |
lifetime n.
|
|
125 |
General |
yaşam stili |
life style n.
|
|
126 |
General |
yaşam stili |
life-style n.
|
|
127 |
General |
yaşam tarzı |
life-style n.
|
|
128 |
General |
yaşam stili |
modus vivendi n.
|
|
129 |
General |
yaşam biçimi |
modus vivendi n.
|
|
130 |
General |
yaşam tarzı |
modus vivendi n.
|
|
131 |
General |
yaşam öyküsü |
memoirs n.
|
|
132 |
General |
yaşam koçu |
life coach n.
|
|
133 |
General |
umulan yaşam süresi (doğum anında) |
life expectancy at birth n.
|
|
134 |
General |
yaşam felsefesi |
a philosophy of life n.
|
|
135 |
General |
yaşam felsefesi |
life philosophy n.
|
|
136 |
General |
yaşam düzeyi |
level of living n.
|
|
137 |
General |
yaşam ritüelleri |
life rituals n.
|
|
138 |
General |
yaşam mücadelesi |
struggle for life n.
|
|
139 |
General |
yaşam tehlikesi |
death risk n.
|
|
140 |
General |
yaşam deneyimi |
human experience n.
|
|
141 |
General |
yaşam becerileri |
life skills n.
|
|
142 |
General |
doğal yaşam parkı |
wild life park n.
|
|
143 |
General |
kaliteli yaşam |
quality living n.
|
|
144 |
General |
kaliteli yaşam |
quality life n.
|
|
145 |
General |
doğal yaşam parkı |
natural life park n.
|
|
146 |
General |
yaşam belirtisi |
spark of life n.
|
|
147 |
General |
etrafı çevrili güvenlikli yaşam alanı |
gated community n.
|
|
148 |
General |
toplu yaşam |
communal life n.
|
|
149 |
General |
rahat yaşam tarzı |
laid-back lifestyle n.
|
|
150 |
General |
yaşam sevinci |
joy of living n.
|
|
151 |
General |
yaşam borcu |
life debt n.
|
|
152 |
General |
yardımlı yaşam tesisi |
assisted living facility n.
|
|
153 |
General |
yardımlı yaşam tesisi |
assisted living n.
|
|
154 |
General |
yaşam tarzı alışkanlıkları |
lifestyle habits n.
|
|
155 |
General |
ortaklaşa yaşam |
collective living n.
|
|
156 |
General |
yaşam tehdidi |
life threat n.
|
|
157 |
General |
mutlu yaşam |
happy living/life n.
|
|
158 |
General |
yaşam öpücüğü |
kiss of life n.
|
|
159 |
General |
yaşam kalitesinin arttırılması |
increasing the quality of life n.
|
|
160 |
General |
iç yaşam |
inner life n.
|
|
161 |
General |
stres dolu hayat/yaşam |
stress-filled life n.
|
|
162 |
General |
geleneksel hayat/yaşam |
traditional life n.
|
|
163 |
General |
kişisel yaşam koçu |
personal life coach n.
|
|
164 |
General |
yaşam çarkı |
wheel of life n.
|
|
165 |
General |
yaşam süresi |
length of life n.
|
|
166 |
General |
yaşam boyu başarı ödülü |
lifetime achievement award n.
|
|
167 |
General |
daha iyi yaşam koşulları |
better living conditions n.
|
|
168 |
General |
yaşam kavgası |
fight for life n.
|
|
169 |
General |
yaşam kavgası |
life struggle n.
|
|
170 |
General |
yaşam sanatı |
the art of life n.
|
|
171 |
General |
nasa dünya dışı yaşam açıklaması |
nasa announcement on extraterrestrial life n.
|
|
172 |
General |
toplumun alt kesimindeki yaşam |
low life n.
|
|
173 |
General |
yaşam alanları |
living quarters n.
|
|
174 |
General |
lüks yaşam |
dolce vita n.
|
|
175 |
General |
lüks yaşam |
luxurious life n.
|
|
176 |
General |
ileri yaşam desteği kursları |
advanced life support courses n.
|
|
177 |
General |
destekli yaşam tesisi |
assisted living facility n.
|
|
178 |
General |
yaşam hikayesi |
life story n.
|
|
179 |
General |
yaşam sevinci |
joie de vivre n.
|
|
180 |
General |
yaşam sevinci |
joy of life n.
|
|
181 |
General |
yaşam sevinci |
zest for life n.
|
|
182 |
General |
düzmece yaşam öyküsü |
pseudo-biography n.
|
|
183 |
General |
uydurma yaşam öyküsü |
pseudo-biography n.
|
|
184 |
General |
onurlu bir yaşam |
life with dignity n.
|
|
185 |
General |
insana yaraşır bir yaşam |
life with dignity n.
|
|
186 |
General |
vahşi yaşam |
wild life n.
|
|
187 |
General |
gelecekteki yaşam |
life in the future n.
|
|
188 |
General |
düzenli yaşam |
regular life n.
|
|
189 |
General |
düzenli yaşam |
orderly life n.
|
|
190 |
General |
yaşam yolu |
curriculum vitae n.
|
|
191 |
General |
yeti yitimsiz yaşam beklentisi |
disability free life expectancy n.
|
|
192 |
General |
sivil yaşam |
civvy street n.
|
|
193 |
General |
yaşayış/yaşam durumu |
living status n.
|
|
194 |
General |
yaşam hızı |
pace of life n.
|
|
195 |
General |
yaşam döngüsü yönetimi |
lifecycle management n.
|
|
196 |
General |
yaşam döngüsü yaklaşımı |
lifecycle approach n.
|
|
197 |
General |
vahşi yaşam projesi |
wildlife project n.
|
|
198 |
General |
zeki yaşam formu |
intelligent life form n.
|
|
199 |
General |
uygar yaşam |
modern life n.
|
|
200 |
General |
antik mısır sembolü yaşam çarmıhı |
ankh n.
|
|
201 |
General |
bitkisel yaşam |
permanent vegetative state n.
|
|
202 |
General |
bitkisel yaşam |
vegetative state n.
|
|
203 |
General |
iş yaşam dengesi |
work life balance n.
|
|
204 |
General |
sağlıklı yaşam |
healthy living n.
|
|
205 |
General |
iş yaşam dengesi |
work-life balance n.
|
|
206 |
General |
yaşam mahali |
accommodation n.
|
|
207 |
General |
yaşam dünyası |
lifeworld n.
|
|
208 |
General |
doğal yaşam alanı |
natural living environment n.
|
|
209 |
General |
düşünsel yaşam |
intellectual life n.
|
|
210 |
General |
yaşam kaynağı |
life source n.
|
|
211 |
General |
dikey yaşam hattı |
vertical lifeline n.
|
|
212 |
General |
yaşam mahalli |
living quarters n.
|
|
213 |
General |
yaşam biçimi |
path n.
|
|
214 |
General |
yaşam boyu onur ödülü |
lifetime honorary award n.
|
|
215 |
General |
yaşam sevgisi |
love of life n.
|
|
216 |
General |
yaşam koşulu |
condition of life n.
|
|
217 |
General |
yaşam koşulu |
condition for living n.
|
|
218 |
General |
yaşam koşulu |
condition of living n.
|
|
219 |
General |
yaşam koşulu |
living condition n.
|
|
220 |
General |
yaşam kanıtı |
proof of life n.
|
|
221 |
General |
yaşam iradesi |
living will n.
|
|
222 |
General |
doğal yaşam |
natural world n.
|
|
223 |
General |
yaşam kaynağı |
lifeblood n.
|
|
224 |
General |
hayvanların kullanılmasını desteklemeyen yaşam biçimi |
veganism n.
|
|
225 |
General |
kalitesiz yaşam |
poor quality of life n.
|
|
226 |
General |
düşük yaşam kalitesi |
poor quality of life n.
|
|
227 |
General |
"rüzgâr" ve "su" anlamına gelen, doğada var olan yaşam enerjisini, yaşanılan mekânlarda harekete geçirme yöntemlerini gösteren eski bir çin öğretisi |
feng shui n.
|
|
228 |
General |
paleolitik yaşam tarzı |
paleolithic lifestlye n.
|
|
229 |
General |
kısa yaşam |
short life n.
|
|
230 |
General |
kısa yaşam |
brief life n.
|
|
231 |
General |
erken yaşam |
early life n.
|
|
232 |
General |
yaşam hatları |
lifelines n.
|
|
233 |
General |
yaşam dayanağı |
sustenance n.
|
|
234 |
General |
yaşam tarzı |
lifeway n.
|
|
235 |
General |
sağlıklı yaşam süresi |
healthspan n.
|
|
236 |
General |
maddi yaşam |
material life n.
|
|
237 |
General |
kırsal yaşam |
rustic life n.
|
|
238 |
General |
sağlıklı yaşam süresi |
healthspan n.
|
|
239 |
General |
bir kişinin genellikle sağlıklı ve ciddi bir hastalığı olmadan geçirdiği yaşam süresi |
healthspan n.
|
|
240 |
General |
engelsiz yaşam |
barrier-free living n.
|
|
241 |
General |
yaşam döngüsü analizi |
life cycle analysis n.
|
|
242 |
General |
danimarka yaşam tarzı |
hygge n.
|
|
243 |
General |
kırsal yaşam ve tarımı toplumun temeli olarak gören akım |
agrarianism n.
|
|
244 |
General |
medeni yaşam |
civic life n.
|
|
245 |
General |
konargöçer yaşam |
nomady n.
|
|
246 |
General |
medeniyet eli değmemiş vahşi ve ilkel yaşam koşulları |
natural state n.
|
|
247 |
General |
yaşam alanı |
living arrangement n.
|
|
248 |
General |
yaşam biçimi |
living arrangements n.
|
|
249 |
General |
yoğun sosyal yaşam |
the social whirl n.
|
|
250 |
General |
avuç içinde kalp, yaşam ve akıl çizgilerinin oluşturduğu düşünülen üçgen |
triangle of mars n.
|
|
251 |
General |
avuç içinde kalp, yaşam ve akıl çizgilerinin oluşturduğu düşünülen üçgen |
great triangle n.
|
|
252 |
General |
yaşam çizgisi |
twist [obsolete] n.
|
|
253 |
General |
yapay yaşam |
a-life n.
|
|
254 |
General |
gündelik yaşam |
earth n.
|
|
255 |
General |
evlilik dışı birlikte yaşam |
cohabitation n.
|
|
256 |
General |
yaşam arzusu |
desire to live n.
|
|
257 |
General |
yaşam döngüsü |
circle of life n.
|
|
258 |
General |
yaşam tarzı |
bag n.
|
|
259 |
General |
eskiden büyüme ve beslenmeyi kontrol ettiği düşünülen bir yaşam gücü |
bathmism n.
|
|
260 |
General |
yaşam öyküsü |
life history n.
|
|
261 |
General |
yaşam destek cihazı |
life support machine n.
|
|
262 |
General |
yaşam destek ünitesi |
life-support system n.
|
|
263 |
General |
yaşam destek cihazı |
life-support system n.
|
|
264 |
General |
yaşam boyu yapılan meslek |
lifework n.
|
|
265 |
General |
keyifli bir yaşam süren kimse |
jovialist [obsolete] n.
|
|
266 |
General |
shiatsu gibi alternatif tıp tedavileri sırasında tespit edilen yaşam enerjisinin akışındaki eksilme |
kyo n.
|
|
267 |
General |
fani yaşam |
vale n.
|
|
268 |
General |
yaşam sevgisi ve ölüm korkusu |
vitativeness n.
|
|
269 |
General |
yaşam gücü |
vril n.
|
|
270 |
General |
(avuç içi) yaşam çizgisi |
line of life n.
|
|
271 |
General |
(avuç içi) yaşam çizgisi |
life line n.
|
|
272 |
General |
(avuç içi) yaşam çizgisi |
lifeline n.
|
|
273 |
General |
yaşam kuvveti |
living force n.
|
|
274 |
General |
(ev) yaşam alanı |
big house [dialect] n.
|
|
275 |
General |
yaban kuşlarının doğal yaşam ortamlarında gözlemlenmesi |
bird-watching n.
|
|
276 |
General |
yaşam alanlarının paylaşıldığı kimse |
mate n.
|
|
277 |
General |
yaşam kaynağı |
lethee n.
|
|
278 |
General |
(el falında) elde bulunan, yaşam ve kader çizgisinden daha uzun olan, evlilik ve gönül ilişkilerinin yaklaşık zamanları ile ilgili bilgi veren çizgi |
marriage lines n.
|
|
279 |
General |
(el falında) elde bulunan, yaşam ve kader çizgisinden daha uzun olan, evlilik ve gönül ilişkilerinin yaklaşık zamanları ile ilgili bilgi veren çizgi |
line of marriage n.
|
|
280 |
General |
(akupunkturda) vücudun yaşam enerjisinin aktığı kanallar |
meridian curve n.
|
|
281 |
General |
ahırdan dönüştürülen yaşam alanları |
mews n.
|
|
282 |
General |
vahşi hayvanların göç ettiği korunan bir doğal yaşam alanı şeridi |
migration corridor n.
|
|
283 |
General |
bu yaşam |
here n.
|
|
284 |
General |
belirli bir eylemin, yaşam tarzının sonucu için ayrılmış şey |
heritage n.
|
|
285 |
General |
dini hizmetle geçen yaşam |
ministry n.
|
|
286 |
General |
hipsterlerin yaşam tarzı |
hipsterism n.
|
|
287 |
General |
doğal yaşam alanı |
home n.
|
|
288 |
General |
(avustralasya'da) çiftlikteki yaşam alanları |
homestead n.
|
|
289 |
General |
yaşam tarzı |
mode n.
|
|
290 |
General |
yaşam şekli |
mode n.
|
|
291 |
General |
yaşam, iş ve ilişkiler konusunda tavsiyeler almak üzere tutulan kimse |
lifestyle guru n.
|
|
292 |
General |
yaşam koçu |
lifestyle guru n.
|
|
293 |
General |
yaşam süreci |
livelode n.
|
|
294 |
General |
yaşam alanları |
living accommodations n.
|
|
295 |
General |
yaşam alanı bulunmayan dükkan |
lockup [uk] n.
|
|
296 |
General |
yaşam alanı bulunmayan depo |
lockup [uk] n.
|
|
297 |
General |
yaşam alanı bulunmayan dükkan |
lock-up [uk] n.
|
|
298 |
General |
yaşam alanı bulunmayan depo |
lock-up [uk] n.
|
|
299 |
General |
yaşam süreci |
goings n.
|
|
300 |
General |
düzgün bir yaşam için gerekli görülen şeyler |
decencies n.
|
|
301 |
General |
yaşam şekli |
governance [obsolete] n.
|
|
302 |
General |
uzun yaşam |
grandevity [obsolete] n.
|
|
303 |
General |
kişiye en uygun yaşam tarzı |
groove n.
|
|
304 |
General |
gezgin veya alışılmadık bir yaşam tarzı olan kimse |
gypsy n.
|
|
305 |
General |
kırsal yaşam savunuculuğu |
ruralism n.
|
|
306 |
General |
kırsal yaşam |
ruralism n.
|
|
307 |
General |
kırsal yaşam savunucusu |
ruralist n.
|
|
308 |
General |
kırsal yaşam savunucusu |
ruralite n.
|
|
309 |
General |
uzaylı yaşam formu |
alien life form n.
|
|
310 |
General |
yaşam stresleri |
life stresses n.
|
|
311 |
General |
düşük yaşam standardı |
ill-being n.
|
|
312 |
General |
(ingiltere'de) üst sınıf entelektüel yaşam tarzı |
oxbridge n.
|
|
313 |
General |
yaşam kaynağı |
oxygen n.
|
|
314 |
General |
evlilikte cinsel yaşam |
conjugation n.
|
|
315 |
General |
(evlilikte) cinsel yaşam |
conjunction [obsolete] n.
|
|
316 |
General |
ahlaksız yaşam |
dissipation n.
|
|
317 |
General |
uçarı yaşam |
dissipation n.
|
|
318 |
General |
bireyin kültürel ve maddi gelişimini destekleyen uyumlu yaşam |
good life n.
|
|
319 |
General |
düzensiz yaşam |
irregular life n.
|
|
320 |
General |
serbest ve aktif sosyal yaşam |
circulation n.
|
|
321 |
General |
küresel yaşam tarzını benimseyen varlıklı işletme fakültesi mezunu |
cosmocrat n.
|
|
322 |
General |
yaşam maliyeti |
cost-of-living n.
|
|
323 |
General |
(gündelik yaşam aktivitelerine yardımcı) vasıf gerektirmeyen kişisel bakım |
custodial care n.
|
|
324 |
General |
fantastik yaşam |
fantasy life n.
|
|
325 |
General |
fantezi dünyasında yaşanan hayali yaşam |
fantasy life n.
|
|
326 |
General |
yaşam yolculuğunun özel bir bölümü |
pilgrimage n.
|
|
327 |
General |
yüksek yaşam kalitesi |
fat city n.
|
|
328 |
General |
yaşam süresi |
sand n.
|
|
329 |
General |
yaşam için gerekli vücut sıvısı |
sap n.
|
|
330 |
General |
(bir yerde) yaşam sürdürme |
conversation [obsolete] n.
|
|
331 |
General |
yaşam tarzı |
conversation [obsolete] n.
|
|
332 |
General |
yaşam tarzı |
converse [obsolete] n.
|
|
333 |
General |
yaşam enerjisi |
divine spark n.
|
|
334 |
General |
verimli yaşam biçimi |
dodge n.
|
|
335 |
General |
dairede oturanların imkanları ve harcamaları paylaştığı yaşam şekli |
flat-share n.
|
|
336 |
General |
beslenip yaşam sürdürme |
foison [scotland] n.
|
|
337 |
General |
yaşam süreci |
orbit n.
|
|
338 |
General |
hayali yaşam |
phantasy life n.
|
|
339 |
General |
fantezi tarz yaşam |
phantasy life n.
|
|
340 |
General |
yaşam gücü |
prana n.
|
|
341 |
General |
yaşam enerjisi |
prana n.
|
|
342 |
General |
önceki yaşam |
prelife n.
|
|
343 |
General |
doğmadan önceki yaşam |
prelife n.
|
|
344 |
General |
yaşam biçimi |
scene n.
|
|
345 |
General |
benmerkezci yaşam |
self-life n.
|
|
346 |
General |
keyfine düşkün yaşam |
free living n.
|
|
347 |
General |
makama veya mevkiye yaşam boyu sahip olma hakkı |
freehold n.
|
|
348 |
General |
yeraltında bulunan yaşam |
sub-surface life n.
|
|
349 |
General |
yüzeyde bulunan yaşam |
surface life n.
|
|
350 |
General |
uzaydaki yaşam alanı |
space habitat n.
|
|
351 |
General |
bildiğimiz hâliyle yaşam |
life as we know it n.
|
|
352 |
General |
silisyum bazlı yaşam |
silicon-based life n.
|
|
353 |
General |
uzun yaşam süresi |
long lifespan n.
|
|
354 |
General |
kısa yaşam süresi |
short lifespan n.
|
|
355 |
General |
protestanlığı yaşam tarzı haline getirmiş kimse |
protestant n.
|
|
356 |
General |
(yaşam süresi hususunda belirleyici faktör olarak kabul edilen) önemli ilke |
stamen [obsolete] n.
|
|
357 |
General |
(yaşam süresi hususunda belirleyici faktör olarak kabul edilen) hayatta kalma kuvveti |
stamen [obsolete] n.
|
|
358 |
General |
lüks yaşam |
superfluence [obsolete] n.
|
|
359 |
General |
lüks yaşam |
superfluity n.
|
|
360 |
General |
lüks yaşam |
superflux n.
|
|
361 |
General |
dar bir kitleye hitap eden ultra lüks yaşam tarzı |
superluxury n.
|
|
362 |
General |
yaşam kalitesini artırmak |
improve the quality of life v.
|
|
363 |
General |
sürmek (yaşam) |
lead v.
|
|
364 |
General |
yaşam savaşı vermek |
scramble for a living v.
|
|
365 |
General |
yaşam kalitesini artırmak |
enhance the quality of life v.
|
|
366 |
General |
yaşam kalitesini artırmak |
enhance the quality of living v.
|
|
367 |
General |
mutlu bir yaşam sürmek |
lead a happy life v.
|
|
368 |
General |
yaşam kalitesini artırmak |
increase the quality of living v.
|
|
369 |
General |
yaşam kalitesini artırmak |
raise quality of life v.
|
|
370 |
General |
yaşam sürmek |
lead a life v.
|
|
371 |
General |
yaşam kalitesini artırmak |
increase the quality of life v.
|
|
372 |
General |
yaşam kalitesini artırmak |
improve one's quality of life v.
|
|
373 |
General |
şöhretini doğrulayacak bir yaşam sürmek |
live up to one's reputation v.
|
|
374 |
General |
yaşam savaşı vermek |
a fight for life v.
|
|
375 |
General |
yaşam için gereken koşulları yerine getirmek için bir gezegenin yüzeyinde ve atmosferinde değişiklik yapmak |
terraform v.
|
|
376 |
General |
yaşam belirtisi göstermek |
show sign of life v.
|
|
377 |
General |
yaşam bulmak |
animate v.
|
|
378 |
General |
yaşam bulmak |
strengthen v.
|
|
379 |
General |
yaşam bulmak |
energize v.
|
|
380 |
General |
yaşam bulmak |
invigorate v.
|
|
381 |
General |
yaşam bulmak |
enliven v.
|
|
382 |
General |
yaşam savaşı vermek |
fight to survive v.
|
|
383 |
General |
yaşam savaşı vermek |
fight for one's life v.
|
|
384 |
General |
yaşam savaşı vermek |
struggle for one's life v.
|
|
385 |
General |
yaşam savaşı vermek |
struggle to survive v.
|
|
386 |
General |
yaşam standardı tutturmak |
maintain a standard of living v.
|
|
387 |
General |
yaşam zevkini ya da coşkusunu yitirmek |
get into a rut v.
|
|
388 |
General |
başka insanların arasına karışmadan sakin bir yaşam sürmek |
keep oneself to oneself v.
|
|
389 |
General |
mütevazı bir yaşam sürmek |
live a modest life v.
|
|
390 |
General |
mütevazı bir yaşam sürmek |
lead a modest life v.
|
|
391 |
General |
mütevazı bir yaşam sürmek |
live a humble life v.
|
|
392 |
General |
yaşam sürdürmek |
live a life v.
|
|
393 |
General |
yaşam sürdürmek |
maintain life v.
|
|
394 |
General |
mutlu bir yaşam sürmek |
live a happy life v.
|
|
395 |
General |
yaşam alanı sağlamak |
provide living space v.
|
|
396 |
General |
yaşam ve sağlık masraflarını karşılamak |
pay one’s living and medical expenses v.
|
|
397 |
General |
yaşam kalitesini yükseltmek |
increase the quality of life v.
|
|
398 |
General |
yaşam kalitesini yükseltmek |
improve the quality of life v.
|
|
399 |
General |
yaşam kalitesini yükseltmek |
improve one's quality of life v.
|
|
400 |
General |
yaşam kalitesini yükseltmek |
enhance the quality of life v.
|
|
401 |
General |
yaşam kalitesini yükseltmek |
increase the quality of living v.
|
|
402 |
General |
yaşam kalitesini yükseltmek |
enhance the quality of living v.
|
|
403 |
General |
yaşam sigortası yaptırmak |
insure one's life v.
|
|
404 |
General |
yaşam destek ünitesinin fişini çekmek |
turn off someone's life-support system v.
|
|
405 |
General |
yaşam boyu öğrenci olmak |
be a lifelong learner v.
|
|
406 |
General |
yaşam bulmak |
energise v.
|
|
407 |
General |
aktif bir yaşam sürmek |
racket v.
|
|
408 |
General |
aktif bir sosyal yaşam sürmek |
racket v.
|
|
409 |
General |
kişisel hedef ve hayalleri sorgulayıp daha basit bir yaşam tarzına geçmek |
cash out v.
|
|
410 |
General |
yeniden yaşam bulmak |
re-energize v.
|
|
411 |
General |
kötü yaşam sürmek |
mislive v.
|
|
412 |
General |
aşırı aktif bir yaşam sürmek |
overlive v.
|
|
413 |
General |
yaşam enerjisi ile dolmak |
pulsate v.
|
|
414 |
General |
yaşam mücadelesi vermek |
scuffle v.
|
|
415 |
General |
yaşam desteklemek |
support life v.
|
|
416 |
General |
yaşam bulundurmak |
support life v.
|
|
417 |
General |
yaşam dolu |
bouncy adj.
|
|
418 |
General |
yaşam dolu |
alive adj.
|
|
419 |
General |
yaşam için gerekli |
vital adj.
|
|
420 |
General |
yaşam yorgunu |
weary of life adj.
|
|
421 |
General |
yaşam belirtisi göstermeyen |
nonliving adj.
|
|
422 |
General |
yaşam boyu |
li̇felong adj.
|
|
423 |
General |
hayat taşıyan veya yaşam olan |
life-bearing adj.
|
|
424 |
General |
yaşam mahali ile ilgili |
accommodational adj.
|
|
425 |
General |
fani yaşam ile ilgili |
earthborn adj.
|
|
426 |
General |
fani yaşam ile ilgili |
earthen adj.
|
|
427 |
General |
yaşam dolu olmayan |
unbouncy adj.
|
|
428 |
General |
yaşam için gerekli olmayan |
unvital adj.
|
|
429 |
General |
eskiden büyüme ve beslenmeyi kontrol ettiği düşünülen bir yaşam gücüyle ilgili |
bathmic adj.
|
|
430 |
General |
jet sosyetenin yaşam tarzı ile ilgili |
jet set adj.
|
|
431 |
General |
yaşam dolu |
lifeful adj.
|
|
432 |
General |
yaşam dolu |
lifesome adj.
|
|
433 |
General |
yaşam boyu |
lifetime adj.
|
|
434 |
General |
dinozorlar dahil birçok yaşam formunun neslinin tükendiği, kretase ve tersiyer dönemleri arasında kalan jeolojik geçiş dönemine ait |
k-t adj.
|
|
435 |
General |
dinozorlar dahil birçok yaşam formunun neslinin tükendiği, kretase ve tersiyer dönemleri arasında kalan jeolojik geçiş dönemi ile ilişkili |
k-t adj.
|
|
436 |
General |
yaşam ile ilgili |
vitalic adj.
|
|
437 |
General |
erişilmesi zor dağlık bölgede ilkel yaşam süren |
mountainous [obsolete] adj.
|
|
438 |
General |
kuzey bölgesinde yaşam ile ilgili |
hyperborean adj.
|
|
439 |
General |
belirli bir yaşam tarzına ilişkin |
lifestyle adj.
|
|
440 |
General |
belirli bir yaşam tarzına hizmet eden |
lifestyle adj.
|
|
441 |
General |
belirli bir yaşam tarzına ilişkin |
life-style adj.
|
|
442 |
General |
belirli bir yaşam tarzına hizmet eden |
life-style adj.
|
|
443 |
General |
normal yaşam süresinin sonuna yaklaşan |
old adj.
|
|
444 |
General |
yaşam sevgisine ilişkin |
vitative adj.
|
|
445 |
General |
yaşam sevgisinden gelen |
vitative adj.
|
|
446 |
General |
rahat yaşam sunan |
independent adj.
|
|
447 |
General |
zararlı yaşam tarzından vazgeçemeyen |
irreformable adj.
|
|
448 |
General |
ölümle yaşam arası |
intervital adj.
|
|
449 |
General |
(fikri, yaşam tarzını) yerleştiren |
planting adj.
|
|
450 |
General |
(dini, felsefeyi, yaşam tarzını) uygulayan |
practical adj.
|
|
451 |
General |
(dini, felsefeyi, yaşam tarzını) uygulayan |
practicing adj.
|
|
452 |
General |
(dini, felsefeyi, yaşam tarzını) uygulayan |
practising adj.
|
|
453 |
General |
önceki yaşam ile ilgili |
prelife adj.
|
|
454 |
General |
kurallar ile korumaya alınmış (av hayvanı, doğal yaşam alanı) |
preserved adj.
|
|
455 |
General |
düşük yaşam enerjili |
subvitalized adj.
|
|
456 |
General |
ortak yaşam durumu ile ilgili |
symbiotical adj.
|
|
457 |
General |
ortak yaşam ile öne çıkan |
symbiotical adj.
|
|
458 |
General |
ortak yaşam döngüsünde yaşayan |
symbiotical adj.
|
|
459 |
General |
yaşam dolu bir halde |
bouncily adv.
|
|
460 |
General |
organik yaşam anlamı veren ön ek |
organo- pref.
|
|
461 |
General |
yaşam destek sistemi |
lss (life support system) abrev.
|
|
Phrasals |
|
462 |
Phrasals |
yaşam sürdürmek |
make out v.
|
|
463 |
Phrasals |
yaşam enerjisini almak |
wash out v.
|
|
464 |
Phrasals |
emekli olup farklı bir yaşam kurmak |
retire in (something or some place) v.
|
|
465 |
Phrasals |
emekli olup farklı bir yaşam kurmak |
retire into (something or some place) v.
|
|
466 |
Phrasals |
emekli olup farklı bir yaşam kurmak |
retire to (something or some place) v.
|
|
467 |
Phrasals |
emekli olup başka bir yere/yaşam tarzına geçmek |
retire into something v.
|
|
468 |
Phrasals |
emekli olup başka bir yere/yaşam tarzına geçmek |
retire in something v.
|
|
Phrases |
|
469 |
Phrases |
ekmek elden su gölden yaşam |
a life of leisure n.
|
|
470 |
Phrases |
yaşam enerjisini çekmek |
suck the blood of v.
|
|
471 |
Phrases |
hayat/yaşam sürprizlerle doludur |
life is like a box of chocolates expr.
|
|
Proverb |
|
472 |
Proverb |
umut olmadan yaşam olmaz |
if it were not for hope, the heart would break expr.
|
|
473 |
Proverb |
yaşam hep eğlenceden oluşmaz |
life is not beer and skittles
|
|
474 |
Proverb |
yaşam hep eğlenceden oluşmaz |
not all beer and skittles
|
|
475 |
Proverb |
ölüm de yaşam kadar normal |
dying is as natural as living
|
|
476 |
Proverb |
ölüm de yaşam kadar kaçınılmaz |
dying is as natural as living
|
|
Colloquial |
|
477 |
Colloquial |
ölümden beter bir yaşam |
a living death n.
|
|
478 |
Colloquial |
yaşam kaynağı |
meat and drink to n.
|
|
479 |
Colloquial |
yaşam için ikinci bir şans |
new lease on life n.
|
|
480 |
Colloquial |
zengin yaşam |
high living n.
|
|
481 |
Colloquial |
mobil yaşam alanı |
wheel estate n.
|
|
482 |
Colloquial |
kesintiz sosyal yaşam |
the social whirl n.
|
|
483 |
Colloquial |
çılgınca ve eğlence kültürüne dayalı yaşam tarzını belirtmek için kullanılan bir ifade |
sex, drugs, and rock 'n' roll n.
|
|
484 |
Colloquial |
hedonist bir yaşam tarzını belirtmek için kullanılan bir ifade (erkekler için) |
wine, women, and song n.
|
|
485 |
Colloquial |
kadınlarla cinsel ilişkinin, alkol kullanımının ve eğlencenin özgürce yaşandığı yaşam tarzını belirtmek için kullanılan bir ifade |
wine, women, and song n.
|
|
486 |
Colloquial |
çapkınlığın/hovardalığın ön planda olduğu bir yaşam tarzını belirtmek için kullanılan ifade |
wine, women, and song n.
|
|
487 |
Colloquial |
aşina olunan yaşam alanı |
home turf n.
|
|
488 |
Colloquial |
belirli bir yaşam biçimini benimsemiş kimse |
lifestyler n.
|
|
489 |
Colloquial |
(şaka yollu) hayat/yaşam mücadelesi |
strugglebus n.
|
|
490 |
Colloquial |
(şaka yollu) hayat/yaşam kavgası |
strugglebus n.
|
|
491 |
Colloquial |
eski yaşam dengesini yitirmek |
go into a spin v.
|
|
492 |
Colloquial |
yaşam dolu |
yauld [scottish] adj.
|
|
493 |
Colloquial |
sefanın bittiği yerde yaşam başlar |
life begins at the end of your comfort zone expr.
|
|
494 |
Colloquial |
yaşam dolu |
in good heart expr.
|
|
495 |
Colloquial |
hayranlık bir yaşam tarzıdır |
fiawol (fandom is a way of life) expr.
|
|
496 |
Colloquial |
bilim kurgu hayranlığı bir yaşam biçimidir |
fiawol (fandom is a way of life) expr.
|
|
497 |
Colloquial |
yaşam bir şekilde gelişiyor |
life finds a way expr.
|
|
Idioms |
|
498 |
Idioms |
ölümden sonra yaşam |
the life to come n.
|
|
499 |
Idioms |
(şaka yollu) hayat/yaşam mücadelesi |
struggle bus n.
|
|
500 |
Idioms |
(şaka yollu) hayat/yaşam kavgası |
struggle bus n.
|
|