yabancı - Turkish English Dictionary

yabancı

Meanings of "yabancı" in English Turkish Dictionary : 68 result(s)

Turkish English
Common Usage
yabancı stranger n.
But Parliament is no stranger to these little power games either.
Ancak Parlamento da bu küçük güç oyunlarına yabancı değil.

More Sentences
yabancı foreigner n.
He's a foreigner.
O bir yabancı.

More Sentences
yabancı strange adj.
I saw a strange woman there.
Orada yabancı bir kadın gördüm.

More Sentences
yabancı foreign adj.
They'm even going to throw in they folks up to Gloucestershire and other foreign parts.
Hatta Gloucestershire ve diğer yabancı bölgelerdeki insanları da işin içine katacaklar.

More Sentences
General
yabancı outsider n.
Tom was an outsider.
Tom bir yabancıydı.

More Sentences
yabancı stranger n.
It is rumoured that you are no stranger to these countries yourself.
Söylentilere göre siz de bu ülkelere yabancı değilsiniz.

More Sentences
yabancı foreigner n.
I can't understand anything that foreigner says.
O yabancının söylediği hiçbir şeyi anlayamıyorum.

More Sentences
yabancı outlander n.
The locals instantly noticed he was an outlander.
Yerliler onun bir yabancı olduğunu hemen fark ettiler.

More Sentences
yabancı alien adj.
They are alien to our tradition.
Bunlar bizim geleneklerimize yabancıdır.

More Sentences
yabancı unknown adj.
I come from Belgium where we had the dioxin crisis, which is certainly not unknown to you.
Ben dioksin krizinin yaşandığı Belçika'dan geliyorum, ki bu kesinlikle size yabancı değil.

More Sentences
yabancı unfamiliar adj.
I'm unfamiliar with that term.
Ben bu terime yabancıyım.

More Sentences
yabancı foreign adj.
In return, we provide over a quarter of foreign investment in Canada.
Buna karşılık Kanada'daki yabancı yatırımların dörtte birinden fazlasını biz sağlıyoruz.

More Sentences
Law
yabancı stranger n.
The stranger was too surprised to speak.
Yabancı, konuşamayacak kadar şaşırmıştı.

More Sentences
yabancı alien adj.
This is not something alien to our borders but something that persists within these very borders.
Bu, sınırlarımıza yabancı bir şey değil, tam da bu sınırlar içerisinde devam eden bir şeydir.

More Sentences
Politics
yabancı foreigner n.
She went against her parent's wishes, and married the foreigner.
O, ebeveynlerinin isteklerine karşı çıktı ve yabancı ile evlendi.

More Sentences
Technical
yabancı strange adj.
I know people think I'm strange.
İnsanların yabancı olduğumu düşündüğünü biliyorum.

More Sentences
General
yabancı gringo n.
yabancı uitlander n.
yabancı noninhabitant n.
yabancı transregionate n.
yabancı auslander n.
yabancı ausländer [german] n.
yabancı ring in n.
yabancı ring-in [australia/new zealand] n.
yabancı guest [obsolete] n.
yabancı connie n.
yabancı civilian n.
yabancı inconnu n.
yabancı fren n.
yabancı unco adj.
yabancı barbarian adj.
yabancı barbarous adj.
yabancı remote adj.
yabancı extraneous adj.
yabancı tramontane adj.
yabancı exotic adj.
yabancı outlandish adj.
yabancı peregrine adj.
yabancı external adj.
yabancı offshore adj.
yabancı exterior adj.
yabancı extrinsic adj.
yabancı translatitious [obsolete] adj.
yabancı étranger adj.
yabancı exterraneous adj.
yabancı derived adj.
yabancı heathen adj.
yabancı ignote [obsolete] adj.
yabancı oddball adj.
yabancı off adj.
yabancı insolent [obsolete] adj.
yabancı irrelavant adj.
yabancı international adj.
yabancı outland adj.
yabancı peregrinate adj.
Colloquial
yabancı unked [dialect] adj.
yabancı from away [maine] expr.
Idioms
yabancı off the boat adj.
Politics
yabancı unnaturalized adj.
Biology
yabancı adventive adj.
Geography
yabancı transmontane n.
yabancı transmontane adj.
Latin
yabancı peregrinus n.
Archaic
yabancı furriner (foreigner) n.
yabancı uncouth adj.
yabancı forein adj.
yabancı fremd adj.
Slang
yabancı gook n.

Meanings of "yabancı" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

Turkish English
Common Usage
yabancı dil foreign language n.
In my own country, the UK, the compulsory teaching of foreign languages is being cut back.
Kendi ülkem olan Birleşik Krallık'ta yabancı dillerin zorunlu öğretimi azaltılıyor.

More Sentences
General
paralı asker (yabancı orduda hizmet eden) mercenary n.
Several civilians were gunned down by mercenaries.
Birkaç sivil paralı askerler tarafından vuruldu.

More Sentences
yabancı sözcük foreign word n.
These foreign words are corrupting our beautiful language.
Bu yabancı sözcükler güzel dilimizi yozlaştırıyor.

More Sentences
yabancı ülke foreign country n.
Japan depends on foreign countries for oil.
Japonya petrol için yabancı ülkelere bağımlı.

More Sentences
yabancı düşmanlığı xenophobia n.
Why work here, if you then face racism and xenophobia?
Eğer ırkçılık ve yabancı düşmanlığı ile karşılaşacaksanız neden burada çalışasınız?

More Sentences
yabancı yayınlar foreign publications n.
Domestic and foreign publications providing a broad spectrum of views and opinions are widely available.
Geniş bir fikir ve görüş yelpazesi sunan yerel ve yabancı yayınlar, yaygın şekilde mevcuttur.

More Sentences
yabancı öğrenciler foreign students n.
That country has a long tradition of receiving foreign students, in the form, for example, of Fulbright scholarships.
Bu ülke, örneğin Fulbright bursları şeklinde yabancı öğrenci kabul etme konusunda uzun bir geleneğe sahiptir.

More Sentences
yabancı uyruklu foreign national n.
Only 15 Foreign Nationals have so far been detained under this Act.
Şu ana kadar sadece 15 Yabancı Uyruklu, bu Kanun kapsamında gözaltına alınmıştır.

More Sentences
yabancı turist foreign tourist n.
There aren't many foreign tourists in Algiers.
Cezayir'de çok fazla yabancı turist yok.

More Sentences
yabancı dil bölümü foreign language department n.
My office is in the Foreign Languages Department.
Ofisim Yabancı Diller Bölümü'nde.

More Sentences
tam bir yabancı perfect stranger n.
Tom is a perfect stranger to me.
Tom benim için tam bir yabancı.

More Sentences
yabancı film foreign film n.
There's a foreign film festival I want to check out.
Görmek istediğim bir yabancı film festivali var.

More Sentences
yabancı ülke vatandaşı foreign citizen n.
The opportunity for foreign citizens who are not refugees to immigrate to Europe as migrant workers should be expanded.
Mülteci olmayan yabancı ülke vatandaşlarının göçmen işçi olarak Avrupa'ya göç etme fırsatı genişletilmelidir.

More Sentences
yabancı madde impurity n.
Setting tolerance thresholds for impurities for GM seeds in this particular case is the only way to address the problem.
Bu özel durumda GDO'lu tohumlar için yabancı maddeler için tolerans eşikleri belirlemek sorunu ele almanın tek yoludur.

More Sentences
yabancı kültürler foreign cultures n.
It's fun to learn about foreign cultures.
Yabancı kültürler hakkında bilgi edinmek eğlenceli.

More Sentences
yabancı gelmemek look familiar v.
His face looks familiar, but I don't think I know him.
Yüzü yabancı gelmiyor, ama tandığımı da sanmıyorum.

More Sentences
(yabancı para) bozdurmak exchange v.
We need to exchange our euros for yen before we leave.
Buradan ayrılmadan önce avrolarımızı bozdurup yen almamız lazım.

More Sentences
yabancı düşmanı xenophobic adj.
Above all, name-calling, which is an accessory of racist and xenophobic sentiment, must be avoided.
Her şeyden önce, ırkçı ve yabancı düşmanı duyguların bir aksesuarı olan isim takmaktan kaçınılmalıdır.

More Sentences
yabancı kökenli of foreign origin adj.
In the Seventeenth century, some 40% of all students at the universities in the Netherlands were of foreign origin.
On yedinci yüzyılda Hollanda'daki üniversitelerde okuyan öğrencilerin yaklaşık %40'ı yabancı kökenliydi.

More Sentences
(yabancı para birimi) başına to prep.
The exchange rate was 1,5 pounds to the dollar.
Döviz kuru dolar başına 1,5 sterlindi.

More Sentences
Idioms
tamamen yabancı a total stranger n.
He is a total stranger to me.
O bana tamamen yabancı.

More Sentences
tamamen yabancı a perfect stranger n.
The man who I thought was his father proved to be a perfect stranger.
Babası olduğunu sandığım adam tamamen yabancı çıktı.

More Sentences
yabancı madde foreign substance n.
The first of my reports concerns foreign substances in animal nutrition.
Raporlarımın ilki hayvan beslenmesindeki yabancı maddelerle ilgilidir.

More Sentences
yabancı toprak foreign soil n.
He has never even set foot on foreign soil.
Hatta yabancı topraklara asla ayak basmadı.

More Sentences
(birine/bir şeye) yabancı a stranger to (someone or something) n.
We had not been created solely for one another, she was a stranger to me.
Biz sadece birbirimiz için yaratılmamıştık, o benim için bir yabancıydı.

More Sentences
(bir şey) yabancı gelmiyor (something) rings a bell (with one) expr.
That rings a bell.
Bu, yabancı gelmiyor.

More Sentences
Trade/Economic
doğrudan yabancı yatırımlar foreign direct investment n.
Foreign direct investment is at an economically insignificant level of less than 0,5% of GDP.
Doğrudan yabancı yatırımlar, GSYİH'nin % 0,5'inden daha az bir ekonomik önem düzeyindedir.

More Sentences
doğrudan yabancı yatırımları foreign direct investments n.
Foreign direct investments in China amounted to $3 billion last year.
Çin'deki doğrudan yabancı yatırımlar geçen yıl 3 milyar dolara ulaştı.

More Sentences
yabancı ürünler foreign products n.
Unfair tariffs are imposed on foreign products.
Yabancı ürünlere haksız gümrük vergileri uygulanmaktadır.

More Sentences
yabancı ülke foreign country n.
Foreign countries have beautiful architecture.
Yabancı ülkelerin güzel mimarileri vardır.

More Sentences
yabancı şirketler foreign companies n.
The slots must also be fairly allocated to foreign companies.
Ayrıca, slotlar yabancı şirketlere adil bir şekilde tahsis edilmelidir.

More Sentences
yabancı yatırımcı foreign investor n.
It needs the confidence of foreign investors, and for that it needs good policies.
Yabancı yatırımcıların güvenine ihtiyacı var ve bunun için de iyi politikalara ihtiyacı var.

More Sentences
General
hastalık veya diğer acil durumlar nedeniyle gezmenin yabancı bir ülkeden kendi ülkesine getirilmesi repatriation n.
yabancı uzman international expert n.
yabancı ortak foreign partner n.
yabancı düşkünü xenophile n.
yabancı iş gücü alien labor n.
yabancı öğrencilerin eşleri foreign student's spouses n.
yabancı uyruklu kimse alien n.
yabancı diller uzmanı linguist n.
yabancı tahvillerin ödenme vadesi usance n.
pakistanlı yabancı iş gücü pakistani alien labor n.
yabancı ton alien tone n.
yabancı krediler foreign loans n.
yabancı ülkede yaşayan kimse expatriate n.
belirli bir konuya son derece yabancı olan insan topluluğu (bihaber kitle) uninitiate n.
yabancı bir dilden alınan sözcük borrowing n.
yabancı hükümler foreign judgments n.
yabancı kelimeler ve deyimler foreign words and phrases n.
yabancı kelime alien n.
yabancı bir dilin öğrenilmesi esnasında o dili öğrenen insanların oluşturdukları dil interlanguage n.
yabancı mülkiyeti alien property n.
yabancı ülke abroad n.
yabancı şeylere ilgi duyma xenophilia n.
yerleşmiş yabancı sözcük denizen n.
yabancı düşmanlığı ethnocentrism n.
yabancı uyrukluğa kabul etme endenization n.
yabancı ülkeye yerleşme expatriation n.
yabancı ülkelerdeki yatırımlarda kolaylık easing up on foreign investment n.
yabancı ot öldürücü herbicide n.
yabancı uyrukluğa kabul etme endenisation n.
yabancı dil lingo n.
yabancı ile evlenme intermarriage n.
yabancı ticari teşebbüsler foreign business enterprises n.
yabancı dil olarak ingilizce testi test of english as a foreign language n.
yabancı olandan nefret etme xenophobia n.
yabancı ülkelerle kuşatılmış bir bölge enclave n.
türk yabancı iş gücü turkish alien labor n.
bir ülkede bulunan küçük yabancı topluluğu colony n.
yabancı oy absentee ballot n.
yabancı sözcük borrowing n.
yabancı diller foreign languages n.
yabancı emek alienation n.
varlığını yabancı güçlerden alan devlet puppet state n.
yabancı ülkeden kişi noncitizen n.
su yabancı otları aquatic weeds n.
yabancı sigorta şirketleri foreign insurance companies n.
yabancı ülkelerde ödenen vergiler taxes paid in foreign countries n.
yabancı işçi alien labor n.
yabancı basın foreign press n.
yabancı banka foreign bank n.
yabancı diller bölümü department of foreign languages n.
ikinci yabancı dil second foreign language n.
yerli ve yabancı domestic and foreign n.
çok yabancı perfect stranger n.
yabancı film foreign movie n.
yabancı hükümet foreign government n.
yabancı marka foreign brand n.
yabancı ülke vatandaşı foreign national n.
yabancı diller eğitimi foreign languages education n.
yabancı madde foreign matter n.
yabancı kişi foreigner n.
yabancı işçi immigrant worker n.
yabancı ülkede yaşayan kimse expat n.
yabancı misafir foreign visitor n.
yabancı müzik foreign music n.
yabancı hakimiyeti foreign domination n.
yabancı vatandaş foreign citizen n.
modern yabancı dil modern foreign language n.
yabancı müdür/direktör/yönetici foreign manager n.
yabancı bir ülkede yaşama living in a foreign country n.
yabancı turistler foreign tourists n.
yabancı turist sayısı number of foreign tourists n.
yabancı plakalı araç a vehicle with foreign license plates n.
yabancı kültürlere ve adetlere ilgi duyma/gösterme durumu xenophilia n.
yabancı uyruklu hayat kadını foreign prostitute n.
yabancı uyruklu hayat kadınları foreign prostitutes n.
yabancı metinlerden derleme chrestomathy n.
yabancı ülke outland n.
yabancı dilin önemi importance of foreign language n.
yabancı uyruklu olma alienage n.
yabancı kelime borrowed word n.
yabancı kelime loanword n.
yabancı madde foreign body n.
yabancı tutuklular foreign prisoners n.
yabancı mahkumlar foreign prisoners n.
yabancı televizyon dizisi foreign tv series n.
yabancı tv dizisi foreign tv series n.
yabancı dizi foreign tv series n.
yabancı dil foreign tongue n.
yabancı bir dilin karmaşık/anlaşılmaz kullanımı (daha çekici göstermek için) flowery n.
yabancı dil bilgisi knowledge of foreign language n.
mesleki yabancı dil professional foreign language n.
mesleki yabancı dil vocational foreign language n.
yabancı uygarlık foreign civilization n.
yabancı medeniyet foreign civilization n.
yabancı medeniyet foreign civilisation n.
yabancı uygarlık foreign civilisation n.
yabancı uyruklu dil öğretmeni foreign language teacher n.
yabancı dil olarak türkçe turkish as a foreign language n.
ilçeler tarafından yabancı tüccarlardan alınan ücret scavage n.
yabancı kimlik numarası foreigner identification number n.
yabancı içki imported drink n.
yabancı karşıtı antialien n.
yabancı aleyhtarı antialien n.
abd'ye geçici bir süre için giren yabancı kimse nonimmigrant [usa] n.
yabancı olmayanlar nonstrangers n.
yabancı olmayan nonstranger n.
bir yerin yabancı sakini alienicola n.
yaptığı ev işlerine karşılık bir aile yanında kalan yabancı kız au pair girl n.
yabancı kimse étranger n.
yabancı kimse extranean n.
sirkte çalışan yabancı josser n.
yabancı bir ülkede varlıklı bir hanede baş hizmetçilik yapan kimse major-domo [dialect] n.
hawaii'de yabancı kimse malihini n.
tuhaf, şaşırtıcı ve yabancı olan çeşitli kişi veya objelerden oluşan grup veya derleme menagerie n.
yabancı uyruklu tüccar mercatante [obsolete] n.
(filipinler'de) yabancı-yerli melezi mestizo n.
baharatlardan ayıklanan yabancı maddeler garble n.
dile alınmış yabancı sözcük denizen n.
(yabancı sözcüğü) dile alma denizenation n.
vücuttan zehri ve yabancı maddeleri atmayı amaçlayan perhiz veya tedavi detox n.
eskiden ibrani topraklarında ibranilerin koruyuculuğu altında yaşayan yabancı ger n.
ilkokul yabancı dil kitabı grammar n.
legal olarak yabancı bir ülkeye giden kimse guest n.
(özellikle avrupa'da) geçici olarak çalışan yabancı uyruklu işçi guestworker n.
yabancı kimse ignote [obsolete] n.
yabancı kimse importee n.
yabancı ülkeden getirilen kimse importee n.
yabancı koku unfamiliar odor n.
yabancı gelen şey fantasia n.
yabancı kadın inconnue n.
(yabancı kuş ve hayvanların) doğal koruma alanı paradise n.
yabancı madde feculency n.
bir abd şirketinin yabancı bir şirketle birleştiği veya onu iktisap ettiği yeniden yapılanma inversion n.
bitmiş kağıdın şeklini bozan gözle görünür yabancı madde dirt n.
yabancı ülkede özel askeri harekata katılan maceracı kimse filibuster n.
yabancı ülkede ayaklanmacı veya devrimci faaliyetler yürüten kimse filibusterer n.
yabancı ülkeye ait toprağı zorla veya gayri resmi şekilde yönetme filibusterism [us] n.
yabancı ülkedeki özel bir askeri harekata katılan maceracı kimse fillibuster n.
yabancı ülkeden gelen şey (gemi, ürün) foreigner n.
yabancı unsur foreignism n.
yabancı özentiliği foreignism n.
yabancı özellik foreignism n.
yabancı ülkede kalma peregrination [obsolete] n.
yabancı bir ülkede kalan kimse peregrine n.
antik roma'da yabancı peregrine n.
yabancı bir yere yapılan gezi peregrinity [obsolete] n.
yabancı yerde kısa süreliğine kalma peregrinity [obsolete] n.
yabancı milletlere bağlılık semicolonialism n.
çok yolculu araç şeritlerini kullanabilmek için arabaya alınan yabancı slug [dialect] n.
yabancı ülke strand n.
oturma izni olan yabancı stranger n.
aileye yabancı kimse stranger in blood n.
yabancı uyrukluğa kabul etmek endenisen v.
yabancı uyrukluğa kabul etmek endenizen v.
yabancı gelmemek ring a bell v.
yabancı olmak (bir yer birine) be a stranger to v.
yabancı madde katmak adulterate v.
birine yabancı gelmek be alien to v.
dile almak (yabancı bir sözcüğü) naturalize v.
yabancı uyrukluğa kabul etmak naturalize v.
yabancı bir ülkeye iş için gönderilmek be posted abroad v.
yabancı gelmemek sound familiar v.
içine yabancı madde katmak adulterate v.
yabancı ile evlenmek intermarry v.
(yabancı bir sözcüğü) dile almak naturalize v.
(yabancı bir sözcüğü) dile almak naturalise v.
yabancı sermaye çekmek draw foreign capital v.
yabancı sermaye çekmek attract foreign capital v.
yabancı gelmek sound unfamiliar v.
yabancı gelmek look unfamiliar v.
yabancı ile evlenmek intermarry with v.
kulağa yabancı gelmek sound unfamiliar v.
kulağa yabancı gelmek sound strange v.
yabancı gibi hissetmek feel like an alien v.
kendini yabancı hissetmek feel alienated v.
yabancı gibi hissetmek feel like a stranger v.
kendini yabancı hissetmek feel like an alien v.
kendini yabancı hissetmek feel like a stranger v.
kendini yabancı hissetmek feel like an outsider v.
yabancı gibi hissetmek feel alienated v.
yabancı gibi hissetmek feel like an outsider v.
yabancı gelmemek not sound unfamiliar v.
yabancı bir ülkede yaşamak live in a foreign country v.
yabancı suçluları dava etmek prosecute foreign criminals v.
bir şeye yabancı olmak be a stranger to v.
dile almak (yabancı bir sözcüğü) naturalise v.
yabancı uyrukluğa kabul etmak naturalise v.
yabancı bir dil konuşmak speak a foreign language v.
cevherdeki yabancı maddeleri çıkarıp saf maden elde etmek reduce v.
yabancı uyrukluğa kabul etmek endenize [obsolete] v.
yabancı bir maddeyle kirletmek bestain v.
yabancı madde katmak manage v.
yabancı maddeleri ayıklamak garble v.
yabancı birine çıkar amaçlı aşırı samimi davranmak glad-hand v.
(yabancı bir sözcüğü) dile almak denizen v.
(yabancı sözcüğü) dile almak denizenize v.
(yabancı sözcüğü) dile almak denizenise v.
yerli işgücü yerine yabancı işgücü kullanmak offshore v.
(birinin) yazısına yabancı deyişler eklemek interlard v.
yabancı madde ile işlem uygulamak dope v.
yabancı maddeye daldırmak dope v.
(satılacak ürüne) yabancı madde katıp değiştirmek deacon v.
yabancı ülkede ayaklanmacı veya devrimci faaliyetler yürütmek filibuster v.
(yabancı bir dili) hazırlıksız okumak sight-read v.
cevherdeki yabancı maddeleri çıkarıp saf maden elde etmek smelt v.
en yabancı strangest adj.
yabancı (madde/cisim) extraneous adj.
yabancı bir banka için ayrılmış earmarked adj.
yabancı dili taklit ederek yazılan macaronic adj.
yabancı olandan korkan xenophobic adj.
yabancı olandan nefret eden xenophobic adj.
yabancı düşmanlığı güden (yazı, yasa vb) xenophobic adj.
yabancı maddeler bulaşmamış axenic adj.
yerli ve yabancı local and foreign adj.
yabancı malı exotic adj.
yabancı dil ağırlıklı foreign language intensive adj.
yabancı sevmez xenophobic adj.
içine yabancı madde karıştırılmış adulterated adj.
yabancı kaynaklı of foreign origin adj.
yabancı olmayan undiluted adj.
yabancı olmayan unexotic adj.
yabancı madde veya cisim içermeyen unlittered adj.
yabancı unsurlarla karışmamış unmingled adj.
(bir konuya) yabancı virgin adj.
yabancı bir kültüre ait ethnic adj.
yabancı olmayan homeborn adj.
yabancı olmayan home-bred adj.
yabancı ülkede kayıtlı olan offshore adj.
yabancı ülkede yürütülen offshore adj.
yabancı ülkede işletilen offshore adj.
yabancı madde ile dolu overstuffed adj.
farazi yabancı millet ile ilgili ruritanian adj.
farazi yabancı millete ait ruritanian adj.
yabancı maddeye batırılmış doped adj.
(krallık veya devlet) yabancı bir devletin boyunduruğunda olan feudatory adj.
yabancı ülkelere ait foreign adj.
yabancı topraklara özgü foreign adj.
yabancı ulusları içeren foreign adj.
yabancı bir halkı içeren foreign adj.
yabancı (madde) foreign adj.
yabancı maddeden kaynaklanan foreign adj.
doğuştan yabancı foreign-born adj.
yabancı topraklarda yaşayan outland adj.
yabancı gibi görünen outlandish adj.
yabancı parçalara bağlı outward-bound adj.
yabancı ülkeye seyahat etmiş gibi duran peregrinate adj.
yabancı ülkede yaşamış havası veren peregrinate adj.
yabancı ebeveynlerin yerli çocuğu olan second-generation adj.
kendine yabancı olan self-ignorant adj.
(yabancı hakimiyet altında) sözde bağımsız semicolonial adj.
(ekonomi, ülke içi faaliyetler) yabancı milletlere bağlı semicolonial adj.
yabancı ile ilgili stranger adj.
(yabancı dilde konuşma) bozuk telaffuzlu broken adj.
yabancı bir şekilde alienly adv.
yabancı yerlerde over seas adv.
yabancı ülkeden from abroad adv.
yabancı devlette abroad adv.
yabancı ülkelerde abroad adv.
yabancı ile ilgili xeno- pref.
(yabancı kimselere hitaben) bey dad expr.
(yabancı kimselere hitaben) ahbap dad expr.
(yabancı kimselere hitaben) arkadaş dad expr.
(yabancı kimselere hitaben) babalık dad expr.
yabancı uyruklu fn (foreign national) abrev.
yabancı ülke vatandaşı fn (foreign national) abrev.
Phrasals
yabancı ile evlenmek intermarry with (someone) v.
yabancı bir ülkede öğretmenlik yapmak teach away v.
Colloquial
güney afrika'daki siyahların yabancı afrikalılara taktığı isim amakwerekwere [South African] n.
yedi kat yabancı complete stranger n.
yedi kat yabancı total stranger n.
istenmeyen yabancı blow-in [australia/ireland] n.
yabancı bir orduda para ile savaşan asker merc n.
ortama yabancı kimse horse marine n.
-e yabancı stranger to n.
yabancı kalmak be out of it v.
yabancı olmak/hissetmek be out of it v.
yabancı olmak/hissetmek feel out of it v.
yabancı olmak/hissetmek be out of it v.
yabancı olmak/hissetmek be out of things v.
birbirine söyleyecek hiçbir şeyi kalmayan iki yabancı two strangers with nothing left to say expr.
(birine) çok yabancı (it's all) greek to (one) [cliché ] expr.
Idioms
tümüyle yabancı a total stranger n.
tümüyle yabancı a perfect stranger n.
yabancı şey closed book n.
yabancı ülke foreign soil n.
zurnanın son deliği/dış kapının mandalı/evdeki yabancı a cuckoo in the nest n.
yuvadaki yabancı a cuckoo in the nest n.
hiç öğrenmediği yabancı dilleri konuşabilme yeteneği the gift of tongues n.
küçük yabancı little stranger n.
belirsiz/yabancı durum murky waters n.
yabancı cisim hasarı fod (foreign object damage) n.
yabancı madde hasarı fod (foreign object damage) n.
birisine yabancı gibi bakmak give someone the eye v.
(özellikle yabancı bir ortamda olduğu için) kendini rahat hissetmemek be out of one's element v.
yabancı hissetmek feel out of it v.
yabancı kalmak not know beans about v.
yabancı hissetmek feel out of things v.
(bir şeye) yabancı olmamak be no stranger to something v.
yabancı hissetmek feel out of place v.
yabancı/bilmediği bir şeye başlamak dip one's toes into v.
yabancı davranmak make strange [dialect] v.
karmaşık, yabancı, yoğun bir şeye girişmek jump off the deep end v.
karmaşık, yabancı, yoğun bir şeyin içine dalmak jump off the deep end v.
karmaşık, yabancı, yoğun bir şeye gözü kapalı girişmek jump off the deep end v.
karmaşık, yabancı, yoğun bir şeye başlamaya cesaret etmek jump off the deep end v.
karmaşık, yabancı, yoğun bir şeye hazırlıksız/bodoslama dalmak jump off the deep end v.
karmaşık, yabancı, yoğun bir şeye düşünmeden dalmak jump off the deep end v.
bir şeye yabancı olmamak be no stranger to something v.
yabancı kalmak/olmak not know beans v.
(bir konuya) yabancı kalmak/olmak not know beans (about something) v.
yabancı bir ülkede (askeri) görevde in country adj.
-'e yabancı greek to adj.
(bir şeye) yabancı olmayan no stranger to (something) adj.
çok da yabancı değil not a hundred/thousand/million miles away/from here expr.
çok da yabancı olmayan not a hundred/thousand/million miles away/from here expr.
bana çok yabancı greek to me expr.
bu şey bana çok yabancı that's (all) greek to me expr.
Informal
yabancı kalmak be greek to oneself v.
Speaking
bir yabancı dili öğrenmenin en iyi yolu the best way to learn a foreign language expr.
başka yabancı dil biliyor musun? do you speak any other languages? expr.
yabancı sularda yüzüyorum I am in unfamiliar waters expr.
yüzünüz yabancı gelmedi you look familiar expr.
yabancı bir yerde yalnız hissetmek kadar kötü bir şey olamaz nothing worse than feeling all alone somewhere foreign expr.
Trade/Economic
geçmişte sömürge hong kong'da faaliyet gösteren ingiliz şirketlerinin genelde yabancı genel müdürlerine verilen isim taipan n.
yerli sanayiyi yabancı rekabete karşı korumak için ithalatta vergi veya kota uygulanması trade protection n.
yerli sanayiyi yabancı rekabete karşı korumak için ithalatta vergi veya kota uygulanması protection n.
abd para piyasasında işlem gören yabancı bonolar yankee bonds n.
abd'de yabancı şirketi temsil eden aracı kuruluşun yabancı ülkedeki şirket adına amerika'da ihraç ettiği menkuller american shares n.
bir yabancı paranın vadeli piyasa kurunun anında teslim kurundan daha yüksek olması forward premium n.
bir yabancı şirketin hisse senetlerini temsilen amerika'da çıkartılan menkul değer american depository receipt n.
bloke yabancı para blocked exchange n.
denetim altındaki yabancı şirket controlled foreign corporation n.
diğer uzun vadeli yabancı kaynaklar other long term liabilities n.
diğer kısa vadeli yabancı kaynaklar other short term liabilities n.
diğer kısa vadeli yabancı kaynaklar other short-term liabilities n.
diğer çeşitli yabancı kaynaklar other liabilities n.
diğer yabancı menkul kıymet alışları cost of other foreign securities n.
diğer çeşitli yabancı kaynaklar other miscellaneous short term liabilities n.
diğer çeşitli uzun vadeli yabancı kaynaklar other long term liabilities n.
değer kaybetmiş yabancı paraların değiştirilmesi için alınan ücret disagio n.
diğer yabancı menkul kıymet satışları sales revenues from other foreign securities n.
diğer çeşitli yabancı kaynaklar other miscellaneous liabilities n.
diğer uzun vadeli yabancı kaynaklar other long-term liabilities n.
diğer çeşitli yabancı kaynaklar other short term liabilities n.
dolaysız yabancı yatırım foreign direct investment n.
doğrudan yabancı sermaye (yatırım) girişi foreign direct investment inflow n.
döviz alım satımıyla uğraşan kurumların aynı yabancı para üzerinden aldıkları ve sattıkları miktarları denkleştirmeden dolayısıyla bir kur riski altına girmeleri open position n.
doğrudan yabancı yatırımlarda yabancı uyruklu personel istihdamı hakkında yönetmelik regulations on the employment of personnel of foreign nationality in direct foreign investment n.
doğrudan yabancı yatırımlar kanunu uygulama yönetmeliği regulation for implementation of foreign direct investment law n.
döviz kurlarının bir birim yabancı para ile değiştirilebilen ulusal para miktarı biçiminde tanımlanması yöntemi american terms n.
dolaysız yabancı yatırım direct foreign investment n.
döviz kurunun dalgalanma sınırım korumak için bir ülkenin kullandığı yabancı para intervention currency n.
dolaysız yabancı sermaye yatırımı foreign investment n.
içinde bulunulan yılın sonuçlarına ilişkin yabancı gelir vergileri foreign income taxes on the results of the current year n.
japonya'da yabancı kuruluşlar tarafından ihraç edilen yabancı para birimi cinsinden tahvil türü shogun bond n.
japon borsasında yabancı bir kurum tarafından satılan ve yabancı para cinsinden işlem gören tahvil shogun bond n.
iki yabancı para birimi arasında değişim/bozdurma işlemi arbitrage n.
kalkınmakta olan bir ülkenin yabancı kamu veya özel mali yardımları etkin biçimde massedebilme absorptive capacity n.
kısa vade yabancı fonlar short term foreign funds n.
kısa vadeli yabancı kaynak artışlardan sağlanan nakit cash received from increase in short term liabilities n.
kısa vade yabancı kaynaklar short-term foreign funds n.
kısa vade yabancı kaynaklar short term foreign funds n.
kısa vadeli yabancı kaynaklar short term liabilities n.
kısa vadeli yabancı kaynak ödemeleri cash outflows due to short term liability payments n.
merkez bankasında saklanan yabancı paralar reserves n.
nitelikli yabancı kurumsal yatırımcı qualified foreign institutional investor n.
nitelikli yabancı kurumsal yatırımcılar qualified foreign institutional investors n.
önceki yılların sonuçlarına ilişkin yabancı gelir vergileri foreign income taxes on the results of prior years n.
özel yabancı sermaye private foreign capital n.
resmi yabancı official foreigner n.
satın alınan yabancı hisse senetleri ve tahviller foreign stocks and bonds bought n.
türkiye’de yerleşmiş olmayan yabancı ülke vatandaşları non-resident foreigners in turkey n.
ülkenin ihracatını artırmak için eximbank kanalıyla doğrudan yabancı alıcılara açılan kredi buyer's credit n.
uzun vadeli yabancı kaynaklar long term liabilities n.
uzun dönem yabancı para cinsinden kredi notu long-term foreign currency issuer default rating n.
vergi uygulamayan ya da düşük vergili olup yabancı sermayeyi özendiren ülke non-tax haven n.
uzun vadeli yabancı kaynak artışlardan sağlanan nakit cash received from increase in long term liabilities n.
uzun vadeli yabancı kaynaklar long-term liabilities n.
uzun vadeli yabancı kaynak ödemeleri cash outflows due to long term liability payments n.
ülkelerin dış ödeme rezervi olarak tuttukları yabancı para reserve currency n.
yabancı para cinsi type of foreign currency n.
yabancı şirket foreign company n.
yabancı vergiler foreign taxes n.
yabancı şirket alien company n.
yabancı sermaye çıkışları foreign capital outflows n.
yabancı eleman foreign element n.
yabancı kaynaklı yatırım foreign investment n.
yabancı ülke paraları foreign currencies n.
yabancı birim foreign entity n.
yabancı ülkedeki entegre faaliyetler integral foreign operation n.
yabancı işçi çalıştırma esasları principles of employing foreign workers n.
yabancı ülkede ikamet foreign residence n.
yabancı sabit getirili menkul kıymet alışları cost of foreign fixed income securities n.
yabancı tahvillerin ödenme vadesi usance n.
yabancı işadamlarına eşit imkanlar sağlama politikası open door policy n.
yabancı hisse senedi foreign stocks n.
yabancı poliçe foreign bill n.
yabancı malların gümrüksüz saklandığı kapalı yer entrepot n.
yabancı bankacılık piyasası foreign banking market n.
yabancı şirketteki hisse oranı subshare n.
yabancı yatırım müdürlüğü foreign investment directorate n.
yabancı şirket foreign enterprise n.
yabancı gümrük foreign customs n.
yabancı kaynak kalemi liability component n.
yabancı ülke para birimi foreign currency unit n.
yabancı ülkelerden ticari amaçlarla ülkeye giren mal veya hizmetler imports n.
yabancı teşebbüs foreign enterprise n.
yabancı para kur düzeltmeleri foreign currency translation adjustments n.
yabancı sermaye çerçeve kararnamesi foreign capital framework decree n.
yabancı işçi çalıştırma ilkeleri principles of employing non-national workers n.
yabancı sermaye hareketliliği foreign capital mobility n.
yabancı sermaye girişleri foreign capital inflows n.
yabancı şube foreign subsidiary n.
yabancı para türevleri foreign currency derivatives n.
yabancı yatırımlar genel müdürlüğü general directorate of foreign investment n.
yabancı muhabir foreign correspondent n.
yabancı tüzelkişi alien corporation n.
yabancı ülkelerden getirilen işçi contract labourer n.
yabancı tahvil piyasası foreign bond market n.
yabancı kreditör foreign creditor n.
yabancı poliçe currency bill n.
yabancı sermaye foreign capital n.
yabancı sermaye piyasası araçları foreign capital market instruments n.
yabancı para işlemi foreign currency transaction n.
yabancı gelir vergileri foreign income taxes n.
yabancı para kurlarındaki değişikliklerin etkileri the effects of changes in foreign exchange rates n.
yabancı şirket alien corporation n.
yabancı sabit getirili menkul kıymet satışları sales revenues from foreign fixed income securities n.
yabancı yardımların ilgili ülke para birimine dönüştürme tekniği counterpart fund n.
yabancı piyasa betası foreign market beta n.
yabancı para çevrim farkları foreign currency conversion adjustments n.
yabancı yatırım net foreign investment net n.
yabancı işletmelerin yerel şirketlerle kurdukları ortaklık local partnership n.
yabancı kaynaklar için verilmiş ipotek ve diğer teminatların toplam tutarı total amount of mortgages and other guarantees given for liabilities n.
yabancı hisse senedi foreign stock n.
yabancı para birimine dayalı işlem foreign currency transaction n.
yabancı hisse senedi piyasası foreign equity market n.
yabancı ülkedeki bütünleşik faaliyetler integral foreign operation n.
yabancı sermaye outside capital n.
yabancı ülkede yerleşik kişiler üzerindeki alacak hakları claims on foreign residents n.
yabancı vergi foreign tax n.
yabancı çalışan foreign employee n.
yabancı para pozisyonları foreign currency positions n.
yabancı para alım satım sözleşmeleri foreign exchange contract n.
yabancı piyasa foreign market n.
yabancı paranın çevrilmesi translation of foreign currency n.
yabancı işletme foreign entity n.
yabancı varlıklar foreign assets n.
yabancı ülke malları foreign goods n.
yabancı fonlar foreign funds n.
yabancı para işlemi foreign currency transaction n.
yabancı para foreign exchange n.
yabancı bankalar foreign banks n.
yabancı ülke faaliyetlerindeki net yatırım net investment in a foreign operation n.
yabancı bir para birimindeki düşüşe karşı vadeli sözleşmelerin satılması. short hedge n.
yabancı sermaye foreign capital n.
yabancı mubayaa görevlisi commissioner n.
yabancı bağlı şirket foreign affiliate n.
yabancı para cinsinden uzun vadeli kredi notu long-term foreign currency issuer default rating n.
yabancı kuruluştaki net yatırım net investment in a foreign entity n.
yabancı işçi foreign laborer n.
yabancı firma foreign firm n.
yabancı ülkedeki genel avarya foreign general average n.
yabancı menkul kıymetler foreign currency securities n.
yabancı şirket out of state corporation n.
yabancı özel sektör borçlanma senedi foreign private sector borrowing notes n.
yabancı para üzerinden düzenlenen poliçe foreign bill of exchange n.
yabancı kaynaklar foreign assets n.