|
Category |
Turkish |
English |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
yerine geçirmek |
substitute v.
|
|
He was substituted for his father.
O, babasının yerine geçirildi.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
yerine geçmek |
substitute v.
|
|
As stated in the Treaty, European citizenship supplements national citizenship, but is not a substitute for it.
Antlaşmada da belirtildiği üzere, Avrupa vatandaşlığı ulusal vatandaşlığı tamamlar, ancak onun yerine geçmez.
More Sentences
|
3 |
Common Usage |
yerine getirmek (plan vb'ni) |
implement v.
|
|
The scope for this loan to Russia is really created simply through our not successfully implementing other commitments.
Rusya'ya verilen bu kredinin kapsamı gerçekten de diğer taahhütleri başarıyla yerine getirmememizden kaynaklanmaktadır.
More Sentences
|
4 |
Common Usage |
yerine geçmek |
replace v.
|
|
This proposal repeals and replaces the Regulation of 1985.
Bu teklif 1985 tarihli Yönetmeliği yürürlükten kaldırmakta ve onun yerine geçmektedir.
More Sentences
|
|
5 |
Common Usage |
yerine getirmek |
carry out v.
|
|
This is a task that the Council should have carried out.
Bu, Konseyin yerine getirmesi gereken bir görevdir.
More Sentences
|
6 |
Common Usage |
yerine koymak |
replace v.
|
|
I replaced your pen on your desk.
Masanızdaki kalemi yerine koydum.
More Sentences
|
7 |
Common Usage |
yerine getirmek |
perform v.
|
|
I have some reservations about the function performed by the management committee.
Yönetim komitesi tarafından yerine getirilen işlev konusunda bazı çekincelerim var.
More Sentences
|
8 |
Common Usage |
yerine getirmek |
fulfil v.
|
|
He has all the skills to fulfill the duty; why not hire him?
Görevi yerine getirmek için gereken tüm beceriler onda var, adamı niye işe almıyorsunuz?
More Sentences
|
9 |
Common Usage |
yerine getirmek |
fulfill v.
|
|
Therefore, these poor beings get over many hardships and fulfill their requirements.
Bu nedenle, bu zavallı varlıklar birçok zorluğun üstesinden gelir ve gereksinimlerini yerine getirir.
More Sentences
|
10 |
Common Usage |
yerine getirilmiş |
fulfilled adj.
|
|
They are therefore natural partners for the EU in fulfilling these tasks.
Dolayısıyla AB için bu görevlerin yerine getirilmesinde doğal ortaklardır.
More Sentences
|
General |
|
11 |
General |
yerine getirme (görevi) |
discharge n.
|
|
Nowadays, we are judged on how well we discharge our responsibilities.
Günümüzde sorumluluklarımızı ne kadar iyi yerine getirdiğimize göre değerlendiriliyoruz.
More Sentences
|
12 |
General |
yerine getirme |
fulfilment n.
|
|
We, in this House, look forward to the fulfilment of Romania's European vocation.
Bizler bu Meclis'te Romanya'nın Avrupa misyonunu yerine getirmesini dört gözle bekliyoruz.
More Sentences
|
13 |
General |
yerine getirme |
execution n.
|
|
It is collected by a large number of public sector bodies in their execution of public tasks.
Kamu görevlerini yerine getirirken çok sayıda kamu sektörü kuruluşu tarafından toplanmaktadır.
More Sentences
|
14 |
General |
yerine getirme |
performance n.
|
|
However, they were made during the performance of his duties and are part of his political activity.
Ancak bu açıklamalar görevlerini yerine getirirken yapılmıştır ve siyasi faaliyetlerinin bir parçasıdır.
More Sentences
|
15 |
General |
işlevini yerine getirmek |
function v.
|
|
Without institutional change, the enlarged Union would simply be unable to function.
Kurumsal değişim olmadan, genişleyen Birlik işlevini yerine getiremez.
More Sentences
|
16 |
General |
yerine getirmek |
fulfil v.
|
|
He has all the skills to fulfill the duty; why not hire him?
Görevi yerine getirmek için gereken tüm beceriler onda var, adamı niye işe almıyorsunuz?
More Sentences
|
17 |
General |
aptal yerine koymak |
befool v.
|
|
You befooled me.
Beni aptal yerine koydun.
More Sentences
|
18 |
General |
yerine kullanmak |
substitute v.
|
|
Try substituting ground coconut for flour.
Un yerine öğütülmüş hindistan cevizi kullanmayı deneyin.
More Sentences
|
19 |
General |
yerine getirmek |
exercise v.
|
|
I regret that we have not managed to exercise our parliamentary responsibility.
Parlamenter sorumluluğumuzu yerine getiremediğimiz için üzgünüm.
More Sentences
|
20 |
General |
yerine getirmek |
serve v.
|
|
Our Rules of Procedure serve to shape our procedures in such a way that we can perform our duties.
İç Tüzüğümüz, prosedürlerimizi görevlerimizi yerine getirebileceğimiz şekilde şekillendirmeye hizmet etmektedir.
More Sentences
|
21 |
General |
yerine geçmek |
succeed v.
|
|
John is sure to succeed his father in the company.
John'un şirkette babasının yerine geçeceği kesin.
More Sentences
|
22 |
General |
yerine oturmak |
sit down v.
|
|
Tom sat down to read a novel.
Tom bir roman okumak için yerine oturdu.
More Sentences
|
23 |
General |
yerine getirmek |
execute v.
|
|
We are bound to execute your father's will.
Bizler babanızın vasiyetini yerine getirmekle yükümlüyüz.
More Sentences
|
24 |
General |
enayi yerine koymak |
fool v.
|
|
She fooled me into giving her the money.
Parayı ona verdiğim için beni enayi yerine koydu.
More Sentences
|
25 |
General |
yerine getirmek |
satisfy v.
|
|
Anybody who wants to obtain that contract will have to satisfy that condition.
Bu anlaşmayı elde etmek isteyen herkes bu koşulu yerine getirmek zorunda kalacaktır.
More Sentences
|
26 |
General |
yerine getirmek |
grant v.
|
|
I wish I could grant her last wish.
Keşke onun son dileğini yerine getirebilseydim.
More Sentences
|
27 |
General |
yerine getirmek |
accomplish v.
|
|
I therefore believe some humility was needed to accomplish this painstaking task.
Bu nedenle, bu özenli görevi yerine getirmek için biraz alçakgönüllülük gerektiğine inanıyorum.
More Sentences
|
28 |
General |
aptal yerine koymak |
fool v.
|
|
Europe will make an utter fool of itself.
Avrupa kendini tamamen aptal yerine koyacaktır.
More Sentences
|
29 |
General |
yerine getirmek |
execute (a task) v.
|
|
The Railways Agency must also have enough powers to be able to execute its tasks properly.
Demiryolları Ajansı da görevlerini düzgün bir şekilde yerine getirebilmek için yeterli yetkiye sahip olmalıdır.
More Sentences
|
30 |
General |
kriterleri yerine getirmek |
fulfil the criteria v.
|
|
In two areas, Sweden is considered, however, not yet to have fulfilled the criteria.
Ancak İsveç'in iki alanda henüz kriterleri yerine getirmediği düşünülmektedir.
More Sentences
|
31 |
General |
şartları yerine getirmek |
meet the conditions v.
|
|
The promise is that, if they meet the conditions, they can accede.
Verilen söz, şartları yerine getirdikleri takdirde projeye katılabilecekleri yönündedir.
More Sentences
|
32 |
General |
yerine getirmek |
fulfill v.
|
|
Therefore, these poor beings get over many hardships and fulfill their requirements.
Bu nedenle, bu zavallı varlıklar birçok zorluğun üstesinden gelir ve gereksinimlerini yerine getirir.
More Sentences
|
33 |
General |
yerine koymak |
replace v.
|
|
I replaced your pen on your desk.
Masanızdaki kalemi yerine koydum.
More Sentences
|
34 |
General |
yerine getirmek |
perform v.
|
|
I have some reservations about the function performed by the management committee.
Yönetim komitesi tarafından yerine getirilen işlev konusunda bazı çekincelerim var.
More Sentences
|
35 |
General |
yerine getirmek |
keep v.
|
|
The Commission has done its job and kept its promise.
Komisyon görevini yerine getirmiş ve verdiği sözü tutmuştur.
More Sentences
|
Common Usage |
|
36 |
Common Usage |
yerine geçen kimse |
substitute n.
|
|
37 |
Common Usage |
yerine koyma |
substitution n.
|
|
38 |
Common Usage |
yeni yerine geçmek |
relocate v.
|
|
39 |
Common Usage |
yerine oturtmak (kırık) |
reduce v.
|
|
General |
|
40 |
General |
aslının yerine geçen şey |
ersatz n.
|
|
41 |
General |
yerine getirmeme |
violation n.
|
|
42 |
General |
güney afrika yerlilerinin mızrak veya ok yerine kullandıkları topuzlu değnek |
knobkerrie n.
|
|
43 |
General |
yerine getirme |
completion n.
|
|
44 |
General |
başkasının yerine geçebilen kimse |
alternate n.
|
|
|
45 |
General |
adam yerine koymama durumu |
disrespectfulness n.
|
|
46 |
General |
yerine getirme |
exercising n.
|
|
47 |
General |
yerine koyma |
taxis n.
|
|
48 |
General |
bir şeyin satın alınmasında para yerine geçen belge |
token n.
|
|
49 |
General |
yükseltileri basit çizgiler yerine farklı renklerle gösteren harita |
relief map n.
|
|
50 |
General |
yerine konabilirlik |
substitutability n.
|
|
51 |
General |
yerine getirmeme |
nonperformance n.
|
|
52 |
General |
yerine getirme |
implement n.
|
|
53 |
General |
kaba veya ağır bir söz yerine aynı anlamı veren daha hafif bir söz söyleyen |
euphemist n.
|
|
54 |
General |
yerine getirme |
consummation n.
|
|
55 |
General |
başka bir şeyin yerine kullanılabilen şey |
substitute n.
|
|
56 |
General |
yerine getirme (bir adeti) |
observance of n.
|
|
57 |
General |
belirli bir tarifeye uymak yerine düzenli aralıklarla çalışan sefer |
shuttle service n.
|
|
58 |
General |
yerine getirme |
administration n.
|
|
59 |
General |
yerine getirme |
fulfillment n.
|
|
60 |
General |
başkasının yerine kullanılan (şey) |
surrogate n.
|
|
61 |
General |
yerine getiren |
enforcer n.
|
|
62 |
General |
yerine getirmeme |
inobservance n.
|
|
63 |
General |
yerine geçen kimse |
supply n.
|
|
64 |
General |
tek bir alanda çalışma (birçok alan veya iş yerine) |
specialization n.
|
|
65 |
General |
yerine getirme |
pursuance n.
|
|
66 |
General |
yerine koyma |
bestowal n.
|
|
67 |
General |
yerine getirme |
effectuation n.
|
|
68 |
General |
arife gecesi yerine getirilen ibadetler |
vigils n.
|
|
69 |
General |
başkasının yerine bakan |
supply n.
|
|
70 |
General |
yerine getirme (vaat) |
redemption n.
|
|
71 |
General |
başkasının yerine geçirilen kimse |
substitute n.
|
|
72 |
General |
yerine gelme |
effectuation n.
|
|
73 |
General |
birinin yerine çalışan |
locum tenens n.
|
|
74 |
General |
yerine koyma |
substitute n.
|
|
75 |
General |
günah çıkarma ve papazın önerdiği kefareti yerine getirme |
penance n.
|
|
76 |
General |
yerine kullanma (geçici bir süre için) |
substitution n.
|
|
77 |
General |
yerine getirme |
effecting n.
|
|
78 |
General |
yerine çalıştırma (geçici bir süre için) |
substitution n.
|
|
79 |
General |
gösteri veya konser vb yerine ilerisi için verilen bilet |
rain check n.
|
|
80 |
General |
yangın yerine dönmüş |
a complete mess n.
|
|
81 |
General |
yerine getirme |
acquittal n.
|
|
82 |
General |
yerine geçme |
supersedence n.
|
|
83 |
General |
yerine geçme |
displacement n.
|
|
84 |
General |
yerine koyma |
implantation n.
|
|
85 |
General |
yerine geçme |
prevailing n.
|
|
86 |
General |
demiryollarında, renkli ışıklar yerine kol hareketinden yararlanan işaret |
semaphore n.
|
|
87 |
General |
yerine getirme |
exercise n.
|
|
88 |
General |
bir günahın bağışlanması amacıyla papazın önerdiği kefareti yerine getiren kişi |
penitent n.
|
|
89 |
General |
başkasının yerine geçen kimse (geçici bir süre için) |
substitute n.
|
|
90 |
General |
yerine getirmeme (bir yükümlülüğü) |
default n.
|
|
91 |
General |
özellikle tahta bir kutu içinde çapa yerine denize atılan büyükçe taş |
killick n.
|
|
92 |
General |
yerine getirilmesi |
fulfillment of n.
|
|
93 |
General |
adam yerine koymama |
slight n.
|
|
94 |
General |
yerine getirme |
prosecution n.
|
|
95 |
General |
yerine geçme |
substitution n.
|
|
96 |
General |
tek bir iş yapma (birçok alan veya iş yerine) |
specialization n.
|
|
97 |
General |
yerine getirme |
effectuating n.
|
|
98 |
General |
birinin yerine yazan |
ghostwriter n.
|
|
99 |
General |
sistemin yerine getirmesi şart olan işlemler |
critical system function n.
|
|
100 |
General |
yerine getiren kimse |
performer n.
|
|
101 |
General |
birinin yerine çalışan |
locum n.
|
|
102 |
General |
yerine geçen kimse |
replacement n.
|
|
103 |
General |
yükümlülüğünü yerine getirmeme |
default n.
|
|
104 |
General |
yerine koyma |
substituting n.
|
|
105 |
General |
derebeylik devrinde şövalyelerden askerlik hizmeti yerine alınan vergi |
escuage n.
|
|
106 |
General |
yerine geçen kimse |
surrogate n.
|
|
107 |
General |
bilbord reklamının yerine yerleştirilmesi |
posting n.
|
|
108 |
General |
yerine getiren |
exerciser n.
|
|
109 |
General |
birinin yerine yazan |
ghost writer n.
|
|
110 |
General |
yerine koyma |
substitution n.
|
|
111 |
General |
yerine zamir gelen isim |
antecedent n.
|
|
112 |
General |
yerine geçen kimse |
incomer n.
|
|
113 |
General |
zar yerine deniz kabukları kullanılarak oynanan bir şans oyunu |
props n.
|
|
114 |
General |
yerine gelme |
countercoil n.
|
|
115 |
General |
şövalyelerden askerlik yerine alınan vergi |
scutage n.
|
|
116 |
General |
yerine getirme |
implementation n.
|
|
117 |
General |
yerine getirme |
countercoil n.
|
|
118 |
General |
yerine geçen |
successor n.
|
|
119 |
General |
yerine getirme |
keeping n.
|
|
120 |
General |
yemin yerine geçen söz |
affirmation n.
|
|
121 |
General |
yerine getirmeme |
nonfulfilment n.
|
|
122 |
General |
yerine getirme |
discharge n.
|
|
123 |
General |
yerine getirmeme |
nonfulfillment n.
|
|
124 |
General |
yerine getirmeme |
nonconsummation n.
|
|
125 |
General |
pul yerine basılan damga |
indicium n.
|
|
126 |
General |
yerine getireme |
inexecution n.
|
|
127 |
General |
yerine oturtma |
seating n.
|
|
128 |
General |
vasiyet hükümlerini müştereken yerine getiren kişi veya kurum |
coexecutor n.
|
|
129 |
General |
yerine koyma |
laying n.
|
|
130 |
General |
yerine getirmeme |
breach n.
|
|
131 |
General |
yerine koyma |
replacement n.
|
|
132 |
General |
yerine koyma |
reset n.
|
|
133 |
General |
vasiyet hükümlerini yerine getiren kimse |
executor n.
|
|
134 |
General |
yerine getirmeme |
non-performance n.
|
|
135 |
General |
tasarım olarak bisiklete benzeyen ancak tekerlek yerine kayakları olan araç |
ski-bob n.
|
|
136 |
General |
başkasının yerine geçmeye |
backup n.
|
|
137 |
General |
vasiyeti yerine getiren |
executor n.
|
|
138 |
General |
yerine getirme |
observance n.
|
|
139 |
General |
yerine koyma |
placing n.
|
|
140 |
General |
yerine koyma |
placement n.
|
|
141 |
General |
yerine geçme |
succession n.
|
|
142 |
General |
bir şeyin yerine başka bir şeyi koyma |
replacement n.
|
|
143 |
General |
eski yerine bırakma |
replacement n.
|
|
144 |
General |
kabala' da kehanette bulunmaya yarayan sayılar elde etmek için harflerin yerine onlara denk düşen sayılar koyma |
gematria n.
|
|
145 |
General |
yerine getirme garantisi |
fulfilment guarantee n.
|
|
146 |
General |
tutulmayan/yerine getirilmeyen sözler |
broken promises n.
|
|
147 |
General |
yerine koyulması gereken miktar |
top-up n.
|
|
148 |
General |
(bir talebi) yerine getirme |
satisfaction n.
|
|
149 |
General |
(dalga geçmek veya karşıdakine katılmama gibi durumları ifade etmek veya konuşmanın bir yerine dikkat çekmek için) ellerle havada yapılan tırnak işareti |
air quote n.
|
|
150 |
General |
sahne yerine müşterinin masasında yapılan erotik dans |
bartop dancing n.
|
|
151 |
General |
sahne yerine müşterinin masasında yapılan erotik dans |
table dance n.
|
|
152 |
General |
(başka bir şeyin) yerine geçen |
placeholder n.
|
|
153 |
General |
olay yerine varıldığında/veya hastaneye getirildiğinde hastanın/yaralının çoktan yaşamını yitirdiğini belirten bir kısaltma |
doa (dead on arrival) n.
|
|
154 |
General |
paraşütle yangın yerine atlayan itfaiyeci |
smokejumper n.
|
|
155 |
General |
paraşütle yangın yerine atlayan itfaiyeci |
smoke-jumper n.
|
|
156 |
General |
iş yerinde veya iş yerine yakın bir tesiste yapılan bakım |
on-site daycare n.
|
|
157 |
General |
birinin yerine yazan |
ghost-writer n.
|
|
158 |
General |
yerine getirmeme |
non-fulfilment n.
|
|
159 |
General |
tek bir iş yapma (birçok alan veya iş yerine) |
specialisation n.
|
|
160 |
General |
tek bir alanda çalışma (birçok alan veya iş yerine) |
specialisation n.
|
|
161 |
General |
belli bir görevi yerine getirmek için gerekli beceriler |
skillset n.
|
|
162 |
General |
hayal gücüne dayanarak kendimizi başkasının yerine koyabilme yeteneği |
ability to put ourselves imaginatively in another’s place n.
|
|
163 |
General |
ürün adı yerine marka isminin geçmesi |
generification n.
|
|
164 |
General |
yerine getirilmemiş zorunluluk |
unfulfilled necessity n.
|
|
165 |
General |
yerine getirme niyeti |
intention of fullfilling n.
|
|
166 |
General |
stil yerine verimlilik |
efficiency over style n.
|
|
167 |
General |
zor bir görevi yerine getirmek için kurulmuş ekip |
hit squad n.
|
|
168 |
General |
yerine bakan kimse |
supply n.
|
|
169 |
General |
yerine getirilmesi fazla uzmanlık gerektirmeyen durum |
banana problem n.
|
|
170 |
General |
kabini, kazanın arkası yerine, ortasında yan yana konumlandırılmış olan lokomotif |
camelback n.
|
|
171 |
General |
yerine başka bir yapı inşa edilmesi amacıyla yıkılan bina |
teardown n.
|
|
172 |
General |
karayiplere özgü bir ağacın kınakına ağacı kabuğu yerine kullanılan kabuğu |
caribbee bark n.
|
|
173 |
General |
(birinin) yerine bakan |
caretaker n.
|
|
174 |
General |
başarılı bir şekilde yerine getirme |
carrying out n.
|
|
175 |
General |
elektronik ton yerine orijinal ses kaydının kullanıldığı cep telefonu zil sesi |
realtone n.
|
|
176 |
General |
eski sahibine ya da yerine döndürme |
reconveyance n.
|
|
177 |
General |
eski sahibine ya da yerine dönme |
reconveyance n.
|
|
178 |
General |
(sözü) yerine getirme |
redeeming n.
|
|
179 |
General |
yerine koyma |
redress n.
|
|
180 |
General |
yerine koyma |
change n.
|
|
181 |
General |
değerli bir nesne veya şahsın yerine gizlice konan şey |
changeling [obsolete] n.
|
|
182 |
General |
finansal bir yükümlülüğü yerine getirmeme |
nonremittal n.
|
|
183 |
General |
amirinin yerine geçen otel veya restoran çalışanı |
relief n.
|
|
184 |
General |
kral veya kraliçe tarafından ben yerine biz zamirinin kullanımı |
the royal we n.
|
|
185 |
General |
görevlerini yerine getirmeksizin dini unvan taşıyan kimse |
titular n.
|
|
186 |
General |
altı yerine üç farklı sayı içeren zar |
top n.
|
|
187 |
General |
başkası yerine atılan imza |
allograph n.
|
|
188 |
General |
başkasının yerine utanma |
secondhand embarrassment n.
|
|
189 |
General |
tekrar yerine oturtma |
reseating n.
|
|
190 |
General |
bir şeyi yerine sabitleyen nesne |
keeper n.
|
|
191 |
General |
yerine getirememe |
unfitness n.
|
|
192 |
General |
yerine getiremez olma |
unfitness n.
|
|
193 |
General |
yerine daha iyisi bulunana kadar koleksiyonda tutulan düşük kaliteli eşya |
filler n.
|
|
194 |
General |
madalya yerine takılan renkli kurdele |
bar n.
|
|
195 |
General |
gerçekler, fikirler, duygular yerine kelimelerle ilgilenen kimse |
verbalist n.
|
|
196 |
General |
başkasının yerine hüküm süren kraliçe |
queen regent n.
|
|
197 |
General |
dilekleri yerine getiren büyülü şapka |
wishing cap n.
|
|
198 |
General |
imza yerine geçen işaret (haç, çizgi) |
mark n.
|
|
199 |
General |
mahkeme süreçlerini yürütmesi ve şerifinkine benzer çeşitli görevleri yerine getirmesi için abd'nin her bir daire kazasına atanan idare memuru |
marshall n.
|
|
200 |
General |
vasiyetin yerine getirilmesi |
willing [obsolete] n.
|
|
201 |
General |
yerine başkası atanabilme |
replaceability n.
|
|
202 |
General |
yerine koyma |
reposition n.
|
|
203 |
General |
resmi belgelerde imza yerine kullanılan ağaç, taş veya boynuzdan yapılmış japon damgası |
hanko n.
|
|
204 |
General |
tedavilerini hastanın durumunu gözlemlemek yerine teori ve akıl yürütmeye dayandıran eski bir hekim okulunun üyesi |
methodist n.
|
|
205 |
General |
gerçek değere bakmak yerine prosedürleri yerine getirme |
box-ticking n.
|
|
206 |
General |
domuzların hasat edilmiş tahıl yerine doğrudan sapındaki ekinden beslenmesi anlamında kullanılan bir terim |
hogging down n.
|
|
207 |
General |
ev hanımının işleri yerine getiremediği durumda evi çekip çeviren sosyal hizmet uzmanı |
homemaker [us] [canada] n.
|
|
208 |
General |
hizmet çalışanlarının ofis yerine evden çalışması |
homeshoring n.
|
|
209 |
General |
ayni ödeme yerine uzlaşmaya göre geleneksel bir ondalık şekli |
modus n.
|
|
210 |
General |
birimden ayrılan kişilerin yerine gelen personel |
replacements n.
|
|
211 |
General |
bir şeyin yerine eşdeğerini temin etme |
replacing n.
|
|
212 |
General |
isteğin yerine gelmesi |
repletion n.
|
|
213 |
General |
kraliyet ailesine ait ayak işlerini yerine getiren görevli |
yeoman n.
|
|
214 |
General |
soylu bir hanede ayak işlerini yerine getiren hizmetli |
yeoman n.
|
|
215 |
General |
misk kokulu olup doğal misk yerine kullanılan sentetik bileşik |
musk n.
|
|
216 |
General |
(yasaları) yerine getirme |
observation [obsolete] n.
|
|
217 |
General |
adaleti yerine getiren kimse |
righter n.
|
|
218 |
General |
(at yarışında) başka atın yerine geçen at |
ring-in [australia] n.
|
|
219 |
General |
bağcıkları halkadan geçirilmek yerine ayak bileğine dolanan ayakkabı |
gillie n.
|
|
220 |
General |
imza yerine kullanılan çarpı işareti |
christcross n.
|
|
221 |
General |
yerine getirilebilir anlama maddesi |
deliverable n.
|
|
222 |
General |
geçici olarak yolun belirli bir kısmının yerine geçen dolambaçlı yol |
detour n.
|
|
223 |
General |
değerli eşyanın yerine genellikle kapalı zarfta değersiz bir şey konularak yapılan dolandırıcılık |
murphy game n.
|
|
224 |
General |
dini görevin yerine getirilmesi |
officiation n.
|
|
225 |
General |
dini törenin yerine getirilmesi |
officiation n.
|
|
226 |
General |
kamu görevinin yerine getirilmesi |
officiation n.
|
|
227 |
General |
görevi yerine getiren kimse |
officiator n.
|
|
228 |
General |
emirleri düşünmeden yerine getiren duygusuz ve vicdansız kimse |
robot n.
|
|
229 |
General |
komitenin görevlerini yerine getirmek üzere atanmış kimse |
committee of one n.
|
|
230 |
General |
fazla mesai ücreti yerine çalışana verilen izin |
comp time n.
|
|
231 |
General |
yerine getirme |
complement [obsolete] n.
|
|
232 |
General |
(uzaktan) emirleri yerine getirmek için yapılan düzenleme |
connection n.
|
|
233 |
General |
yerine geçme |
displantation n.
|
|
234 |
General |
kelimelerin bir şeyi açıklamak yerine kafa karıştırmak için kullanılması |
incantation n.
|
|
235 |
General |
(müzik, şiir) eğlendirmek veya ikna etmek yerine etkilemek üzere tasarlanmış ifade |
incantation n.
|
|
236 |
General |
yerine getirmeme |
inexecution n.
|
|
237 |
General |
japonya'da para yerine geçen gümüş külçe |
goltschut n.
|
|
238 |
General |
zar yerine koyun kemiğiyle oynanan bir oyun |
cockal n.
|
|
239 |
General |
oyunda zar yerine kullanılan koyun kemiği |
cockal n.
|
|
240 |
General |
soyut yasalar yerine somut olguları konu edinen doğa bilimi |
concrete science n.
|
|
241 |
General |
dikiş yeri bel yerine kalçada olan kadın elbisesi |
drop waist n.
|
|
242 |
General |
başkasının yerine geçen kimse |
pinch hitter n.
|
|
243 |
General |
uğursuzluk getirmemesi için bazı kelimelerin yerine hüsnütabirlerini kullanma |
cledonism [rare] n.
|
|
244 |
General |
sözleşme taraflarından birinin, sözleşmenin gereğini belirtilen şekilde yerine getirememesi durumunda diğerine ödemek zorunda olduğu para miktarı |
contingency n.
|
|
245 |
General |
otelde kalmak yerine web sitesi üzerinden anlaşarak başkalarının evinde kalma |
couchsurfing n.
|
|
246 |
General |
eskiden kadınların başlık yerine taktıkları örtü parçası |
courche n.
|
|
247 |
General |
duygusal olarak baba yerine geçen kimse |
father figure n.
|
|
248 |
General |
duygusal olarak baba yerine geçen kimse |
father-figure n.
|
|
249 |
General |
yükümlülüğünü yerine getirmeme |
fault [obsolete] n.
|
|
250 |
General |
vücudun mahrem olmayan bir yerine dokunarak tahrik olma |
fetichism n.
|
|
251 |
General |
üyelerinin birbirinin yerine geçtiği grup sistemiyle çalışan polis ekibi |
platoon n.
|
|
252 |
General |
koşulu yerine getirme |
satisfaction n.
|
|
253 |
General |
yanlış olanın yerine getirilen şey |
correction n.
|
|
254 |
General |
sınıf, laboratuvar ve idare merkezi yerine sahaya inilerek yapılan araştırma |
field work n.
|
|
255 |
General |
yerine oturan şey |
fitment [obsolete] n.
|
|
256 |
General |
yerine oturtulma |
fixture n.
|
|
257 |
General |
kamu yerine belirli kişi veya kişilere yönelik bir tür arazi geçiş hakkı |
private way n.
|
|
258 |
General |
ihtilaf halinde federal kanunun eyalet kanunu yerine geçmesine ilişkin doktrin |
preemption n.
|
|
259 |
General |
ihtilaf durumunda üst hükumet mevzuatının alt hükumet mevzuatı yerine geçmesini kapsayan doktrin |
preemption n.
|
|
260 |
General |
sokağı süpüren kişinin sorumluluklarını yerine getirmesi |
scavage n.
|
|
261 |
General |
amerika'nın eski hollanda kolonilerinde yerel yargı işlevlerini yerine getiren kimse |
schout n.
|
|
262 |
General |
özel harekat kuvvetlerinin hücum sonrası müdafaa yerine geri dönmek üzere kullanacağı kıyı açıklarında belirlenmiş konum |
seaward recovery point n.
|
|
263 |
General |
güderi yerine kullanılan pamuklu kumaş |
shamois n.
|
|
264 |
General |
güderi yerine kullanılan pamuklu kumaş |
shamoy n.
|
|
265 |
General |
sihirbazlık numaralarında gizlice esas eşyanın yerine konulan, önceden hazırlanmış içi boş nesne |
shell n.
|
|
266 |
General |
posta paketi yerine gemi ile iletilen mektup |
ship letter n.
|
|
267 |
General |
(küfür yerine kullanılan) örtmece |
minced oath n.
|
|
268 |
General |
insan yerine koymayan kimse |
slighter n.
|
|
269 |
General |
araçlarda geleneksel aynaların yerini alan ayna yerine geçen kameralar |
digital mirrors n.
|
|
270 |
General |
başkasının yerine müzik üreten kişi |
ghost producer n.
|
|
271 |
General |
yayları yerine oturtan görevli |
springer n.
|
|
272 |
General |
yerine getirme |
superinducement n.
|
|
273 |
General |
yerine atama |
superinducement n.
|
|
274 |
General |
yerine atanma |
superinducement n.
|
|
275 |
General |
yerine gelme |
superinducement n.
|
|
276 |
General |
yerine getirme |
superinduction n.
|
|
277 |
General |
yerine atama |
superinduction n.
|
|
278 |
General |
yerine atanma |
superinduction n.
|
|
279 |
General |
yerine gelme |
superinduction n.
|
|
280 |
General |
başkasının yerine atama |
superordination n.
|
|
281 |
General |
(din görevlisini) kendinden sonra gelecek görevli yerine tayin etme |
superordination n.
|
|
282 |
General |
yerine geçme |
supersedure n.
|
|
283 |
General |
yerine gelme |
supersession n.
|
|
284 |
General |
bir kimsenin yerine gelen kimse |
supplanter n.
|
|
285 |
General |
bir şeyin yerine getirilen şey |
supplanter n.
|
|
286 |
General |
kişinin farklı sosyal roller yerine geçmesi |
surrogate n.
|
|
287 |
General |
yerine gelen kimse |
surrogate n.
|
|
288 |
General |
yerine getirmek yerine koyma |
surrogation n.
|
|
289 |
General |
yerine kullanma |
surrogation n.
|
|
290 |
General |
doğal afetler arası etkileşimin birbiri yerine geçebilirliği |
symmetry n.
|
|
291 |
General |
kendine düşen görevi yerine getirmek |
keep one's end up v.
|
|
292 |
General |
salak yerine koymak |
treat somebody like a fool v.
|
|
293 |
General |
görevini yerine getirmek |
do one's share of a task v.
|
|
294 |
General |
yerine bakmak |
replace v.
|
|
295 |
General |
yerine getirmek |
acquit oneself v.
|
|
296 |
General |
geçici bir süre için başkasının yerine çalışmak |
substitute v.
|
|
297 |
General |
başkasının yerine çalışmak (geçici bir süre için) |
substitute v.
|
|
298 |
General |
şartları yerine getirmemek |
welch v.
|
|
299 |
General |
deli yerine koymak |
look on someone as mad v.
|
|
300 |
General |
yerine geçmek |
displace v.
|
|
301 |
General |
yerine geçmek |
stand for v.
|
|
302 |
General |
adam yerine koymamak |
slight v.
|
|
303 |
General |
birinin yerine yazmak |
ghost write v.
|
|
304 |
General |
yerine geçirmek |
subrogate v.
|
|
305 |
General |
yerine getirmek |
discharge v.
|
|
306 |
General |
yerine getirmek |
carry through v.
|
|
307 |
General |
amacı yerine getirmek |
achieve a goal v.
|
|
308 |
General |
av yerine çekmek |
decoy v.
|
|
309 |
General |
yerine geçmek |
go on v.
|
|
310 |
General |
yerine çalışmak |
spell v.
|
|
311 |
General |
yerine konuşmak |
speak for v.
|
|
312 |
General |
yerine koymak |
bestow v.
|
|
313 |
General |
yerine getirmek (görevi) |
discharge v.
|
|
314 |
General |
yerine getirmek |
settle v.
|
|
315 |
General |
yerine takmak |
ship v.
|
|
316 |
General |
deli yerine koymak |
treat somebody like a fool v.
|
|
317 |
General |
görevini yerine getirmek |
do one's duty v.
|
|
318 |
General |
sözünü yerine getirmek |
keep one's word v.
|
|
319 |
General |
yerine çalıştırmak |
substitute v.
|
|
320 |
General |
resmi bir görevi yerine getirmek |
officiate v.
|
|
321 |
General |
birini başkasının yerine geçirmek |
substitute v.
|
|
322 |
General |
eski yerine koymak |
put back v.
|
|
323 |
General |
fonksiyonunu yerine getirmek |
function v.
|
|
324 |
General |
yerine koymak (kasa/kılıf vb) |
case v.
|
|
325 |
General |
tekrar yerine takmak |
reset v.
|
|
326 |
General |
yerine koymak |
put something back v.
|
|
327 |
General |
yerine koyup sarmak (kırık bir kemiğin uçlarını) |
set v.
|
|
328 |
General |
öneri yerine, öneriyi yapan kişi tartışma konusu edilerek iddialara karşı çıkmak |
argumentum ad hominem v.
|
|
329 |
General |
yerine koymak |
put something away v.
|
|
330 |
General |
yerine geçmek |
substitute somebody v.
|
|
331 |
General |
başkasının yerine geçmek |
supersede v.
|
|
332 |
General |
tekrar yerine koymak |
taxis v.
|
|
333 |
General |
kendini başkalarının yerine koymak |
walk in other people's shoes v.
|
|
334 |
General |
yangın yerine dönmek |
be a complete mess v.
|
|
335 |
General |
tam yerine denk gelmek |
fall v.
|
|
336 |
General |
yerine bırakmak |
give way to something v.
|
|
337 |
General |
sözünü yerine getirmek |
keep one's promise v.
|
|
338 |
General |
enayi yerine koymak |
play somebody for a sucker v.
|
|
339 |
General |
yerine koymak |
slot into v.
|
|
340 |
General |
yerine getirmek |
put in force v.
|
|
341 |
General |
sesli harf yerine kullanmak |
vocalize v.
|
|
342 |
General |
yerine oturtmak |
slot v.
|
|
343 |
General |
adam yerine koymamak |
snub v.
|
|
344 |
General |
yerine çalışmak (geçici bir süre için başkasının) |
substitute v.
|
|
345 |
General |
yerine koymamak |
mislay v.
|
|
346 |
General |
budala yerine koymak |
take somebody for a fool v.
|
|
347 |
General |
yerine oturtmak |
seat v.
|
|
348 |
General |
yerine geçmek (başkasının/başka bir şeyin) |
take over v.
|
|
349 |
General |
kendini başkasının yerine koymak |
put oneself in another's place v.
|
|
350 |
General |
azledip yerine başkasını koymak |
supersede v.
|
|
351 |
General |
yerine koymak |
spot v.
|
|
352 |
General |
yerine getirmek |
complete v.
|
|
353 |
General |
aptal yerine koymak |
make a fool of somebody v.
|
|
354 |
General |
her arzusunu yerine getirmeye hazır olmak |
beck and call v.
|
|
355 |
General |
şartları yerine getirmemek |
welsh v.
|
|
356 |
General |
birinin yerine bakmak |
take over for someone v.
|
|
357 |
General |
yerine koymak |
take somebody for v.
|
|
358 |
General |
birinin yerine çalışmak |
fill in for v.
|
|
359 |
General |
yerine bakmak |
hold the fort v.
|
|
360 |
General |
deli yerine koymak |
regard someone as mad v.
|
|
361 |
General |
yerine geçmek |
prevail v.
|
|
362 |
General |
yerine geçmek |
supplant v.
|
|
363 |
General |
yerine getirmek |
make something good v.
|
|
364 |
General |
yerine geçmek |
take somebody's place v.
|
|
365 |
General |
yerine başkasını koymak |
supersede v.
|
|
366 |
General |
yerine geçmek |
subrogate v.
|
|
367 |
General |
sözünü yerine getirmek |
be as good as one's word v.
|
|
368 |
General |
sözünü yerine getirmek |
be true to one's word v.
|
|
369 |
General |
yerine uydurmak |
fit in v.
|
|
370 |
General |
yerine koymak |
clap v.
|
|
371 |
General |
sözünü yerine getirmek |
be as good as one's promise v.
|
|
372 |
General |
yerine koymak |
relay v.
|
|
373 |
General |
yerine hareket etmek |
act on behalf of v.
|
|
374 |
General |
görevi yerine getirmek |
officiate v.
|
|
375 |
General |
bir şeyi eski yerine koymak |
put something back v.
|
|
376 |
General |
yangın yerine dönmek |
turn into a bedlam v.
|
|
377 |
General |
yerine getirmek |
make good v.
|
|
378 |
General |
yerine getirmemek (bir yükümlülüğü) |
default v.
|
|
379 |
General |
adam yerine koymak |
hold in esteem v.
|
|
380 |
General |
yerine getirmek |
effect v.
|
|
381 |
General |
yerine koymak |
put up v.
|
|
382 |
General |
enayi yerine koymak |
play smb for a sucker v.
|
|
383 |
General |
yerine yenisini almak |
replace v.
|
|
384 |
General |
ayağını kaydırıp yerine geçmek |
supplant v.
|
|
385 |
General |
yerine getirmek |
administer v.
|
|
386 |
General |
yerine getirmek (arzu, rica vb) |
indulge v.
|
|
387 |
General |
yerine getirmek (vaat) |
redeem v.
|
|
388 |
General |
yerine başkasını koymak |
replace v.
|
|
389 |
General |
bir günahı bağışlatmak için papazın önerdiği kefareti yerine getirmek |
do penance v.
|
|
390 |
General |
yerine çalışmak |
stand in v.
|
|
391 |
General |
yerine geçmek |
sub v.
|
|
392 |
General |
amacı yerine getirmek |
achieve one's goal v.
|
|
393 |
General |
amacı yerine getirmek |
accomplish one's goal v.
|
|
394 |
General |
yerine getirmek |
answer v.
|
|
395 |
General |
bir şeyi yerine getirmek |
carry something through v.
|
|
396 |
General |
amacı yerine getirmek |
fulfill one's goal v.
|
|
397 |
General |
gerekleri yerine getirmek |
meet the requirements v.
|
|
398 |
General |
adam yerine koymamak |
despise v.
|
|
399 |
General |
birini başkasının yerine çalıştırmak |
substitute v.
|
|
400 |
General |
yerine koymak |
posit v.
|
|
401 |
General |
yerine koymak |
put back v.
|
|
402 |
General |
yerine getirmek (sözü) |
make good on v.
|
|
403 |
General |
yerine getirmekten muaf tutmak (bir sorumluluğu/yükümlülüğü) |
absolve from v.
|
|
404 |
General |
birinin tüm isteklerini yerine getirmek |
go all the way with v.
|
|
405 |
General |
yerine getirmek |
enforce v.
|
|
406 |
General |
yerine gelmek |
recover v.
|
|
407 |
General |
yerine getirmek |
doest v.
|
|
408 |
General |
yükümlülüğünü yerine getirmemek |
default v.
|
|
409 |
General |
yerine geçmek |
take the place of v.
|
|
410 |
General |
yerine seçmek |
choose instead v.
|
|
411 |
General |
harfi harfine yerine getirmek |
follow through v.
|
|
412 |
General |
yerine koymak |
put away v.
|
|
413 |
General |
yerine koymak |
substitute v.
|
|
414 |
General |
sorumluluğunu yerine getirmek |
pull one's weight v.
|
|
415 |
General |
ricasını yerine getirmemek |
disoblige v.
|
|
416 |
General |
yerine kaldırmak |
clear v.
|
|
417 |
General |
eski yerine koymak |
replace v.
|
|
418 |
General |
yükümlülüklerini yerine getirmek |
meet one's obligations v.
|
|
419 |
General |
yükümlülüğü yerine getirmek |
fulfill the obligation v.
|
|
420 |
General |
yükümlülüklerini yerine getirmek |
fulfill one's obligations v.
|
|
421 |
General |
yükümlülükleri yerine getirmek |
fulfill the obligations v.
|
|
422 |
General |
yükümlülükleri yerine getirmek |
meet the liabilities v.
|
|
423 |
General |
yükümlülüğü yerine getirmek |
meet the liability v.
|
|
424 |
General |
yükümlülükleri yerine getirmek |
meet the obligations v.
|
|
425 |
General |
yükümlülüğünü yerine getirmek |
meet one's liability v.
|
|
426 |
General |
yükümlülüğü yerine getirmek |
meet the obligation v.
|
|
427 |
General |
adaleti yerine getirmek |
administer justice v.
|
|
428 |
General |
adaleti yerine getirmek |
administer the law v.
|
|
429 |
General |
yerine bakmak |
act for somebody v.
|
|
430 |
General |
yükümlülüğü yerine getirmek |
fulfill an obligation v.
|
|
431 |
General |
yükümlülüğü yerine getirmek |
meet an obligation v.
|
|
432 |
General |
yükümlülüğünü yerine getirmek |
meet one's obligation v.
|
|
433 |
General |
yükümlülüğünü yerine getirmek |
fulfill one's obligation v.
|
|
434 |
General |
yükümlülüklerini yerine getirmek |
meet one's liabilities v.
|
|
435 |
General |
yükümlülüğü yerine getirmek |
meet a liability v.
|
|
436 |
General |
emirleri yerine getirmek |
carry out the orders v.
|
|
437 |
General |
fonksiyonlarını yerine getirmek |
function v.
|
|
438 |
General |
fonksiyonlarını yerine getirmek |
perform one's functions v.
|
|
439 |
General |
yerine getirmek |
carry out (a task) v.
|
|
440 |
General |
yerine getirmek |
bring (something) back v.
|
|
441 |
General |
yerine getirmek |
perform (a task) v.
|
|
442 |
General |
anlaşmayı yerine getirememek |
stand up v.
|
|
443 |
General |
kriterleri yerine getirmek |
meet the criteria v.
|
|
444 |
General |
yerine hareket etmek |
act in place of v.
|
|
445 |
General |
yerine dönmek |
go back to one's place v.
|
|
446 |
General |
kriterleri yerine getirmek |
satisfy the criteria v.
|
|
447 |
General |
yerine dönmek |
return to one's place v.
|
|
448 |
General |
yerine ulaştırmak |
deliver v.
|
|
449 |
General |
yerine ulaşmak |
arrive at v.
|
|
450 |
General |
dini vecibeleri yerine getirmek |
fulfill the religious duties v.
|
|
451 |
General |
dini vecibeleri yerine getirmek |
practise the religious duties v.
|
|
452 |
General |
eksiksiz yerine getirmek |
amply fulfil v.
|
|
453 |
General |
eksiksiz yerine getirmek |
completely fulfil v.
|
|
454 |
General |
adam yerine koymak |
give consequence to v.
|
|
455 |
General |
çekmece veya gardırop kullanmak yerine giysileri yere koymak |
floordrobe v.
|
|
456 |
General |
yaşam için gereken koşulları yerine getirmek için bir gezegenin yüzeyinde ve atmosferinde değişiklik yapmak |
terraform v.
|
|
457 |
General |
şartları yerine getirmek |
fulfil the conditions v.
|
|
458 |
General |
yükümlülük yerine getirmek |
fulfil obligation v.
|
|
459 |
General |
yükümlülük yerine getirmek |
discharge an obligation v.
|
|
460 |
General |
yükümlülüğünü yerine getirememek |
slack off v.
|
|
461 |
General |
hayallerini yerine getirmek |
make one's dream come true v.
|
|
462 |
General |
yükümlülük yerine getirmek |
meet obligation v.
|
|
463 |
General |
(rica vb) yerine getirmek |
indulge v.
|
|
464 |
General |
taahhüdü yerine getirmek |
honour a commitment v.
|
|
465 |
General |
taahhüdü yerine getirmek |
meet a commitment v.
|
|
466 |
General |
taahhüdü yerine getirmek |
fulfil a commitment v.
|
|
467 |
General |
bir şeyin yerine başka bir şey koymak |
replace v.
|
|
468 |
General |
yerine oturtmak |
pin down v.
|
|
469 |
General |
görevini yerine getirmemek |
shirk one's duty v.
|
|
470 |
General |
görevini yerine getirememek |
shirk one's duty v.
|
|
471 |
General |
sorumluluğunu yerine getirmemek |
shirk one's duty v.
|
|
472 |
General |
vatani görevini yerine getirmek |
perform military service v.
|
|
473 |
General |
talimat yerine getirmek |
carry out instruction v.
|
|
474 |
General |
hukuki yükümlülüklerini yerine getirmek |
perform one’s legal obligations v.
|
|
475 |
General |
yasal yükümlülüklerini yerine getirmek |
perform one’s legal obligations v.
|
|
476 |
General |
kanuni yükümlülüklerini yerine getirmek |
perform one’s legal obligations v.
|
|
477 |
General |
siparişi yerine getirmek |
fulfil an order v.
|
|
478 |
General |
adam yerine koymamak |
treat someone like dirt v.
|
|
479 |
General |
yerine getirmek |
fill v.
|
|
480 |
General |
isteklerini yerine getirmek |
indulge v.
|
|
481 |
General |
yerine getirmek |
implement v.
|
|
482 |
General |
(birini/bir şeyi) yerine döndürmek |
get back v.
|
|
483 |
General |
yerine konulmak |
replace v.
|
|
484 |
General |
yerine getirmek |
consummate v.
|
|
485 |
General |
enayi yerine konmak |
be fooled v.
|
|
486 |
General |
gerekleri yerine getirmek |
do the requirements v.
|
|
487 |
General |
enayi yerine konmak |
be taken for a fool v.
|
|
488 |
General |
kendini birinin yerine koymak |
put oneself into someone's shoes v.
|
|
489 |
General |
sökülen parçaları yerine takmak |
reassemble v.
|
|
490 |
General |
birinin yerine geçmek (görev değişikliği) |
substitute v.
|
|
491 |
General |
birinin yerine geçmek (görev değişikliği) |
take over from v.
|
|
492 |
General |
birinin yerine geçmek (görev değişikliği) |
supersede v.
|
|
493 |
General |
birinin yerine geçmek (görev değişikliği) |
take something (a post etc) over (from somebody) v.
|
|
494 |
General |
birinin yerine geçmek (görev değişikliği) |
replace v.
|
|
495 |
General |
yerine geçmek |
supersede v.
|
|
496 |
General |
aptal yerine koymak |
have the laugh on v.
|
|
497 |
General |
birinin son arzusunu yerine getirmek |
honour one's dying wish v.
|
|
498 |
General |
yerine göre giyinmek |
fix up v.
|
|
499 |
General |
kendi yerine yapacak başkaları olmak |
be in good company v.
|
|
500 |
General |
yerine uymak |
fit v.
|
|