prejudice - Turc Anglais Dictionnaire

prejudice

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Sens de "prejudice" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 38 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
prejudice n. önyargı
They should strictly enforce laws against racial prejudice.
Irkçı önyargılara karşı yasaları katı bir şekilde uygulamalılar.

More Sentences
General
prejudice n. önyargı
His decisions were affected by personal prejudices.
Kararları şahsi önyargılarından etkileniyordu.

More Sentences
prejudice v. zayıflatmak
This false news might prejudice my chances for admission.
Bu yalan haber benim kabul alma ihtimalimi zayıflatabilir.

More Sentences
Law
prejudice n. önyargı
This is a grossly false accusation displaying a regrettable prejudice against the work of the Convention.
Bu, Sözleşme'nin çalışmalarına karşı üzüntü verici bir önyargı sergileyen son derece yanlış bir suçlamadır.

More Sentences
prejudice v. halel getirmek
It has scrupulously avoided any intervention that might prejudice that expectation.
Bu beklentiye halel getirebilecek her türlü müdahaleden titizlikle kaçınmıştır.

More Sentences
General
prejudice n. tarafgirlik
prejudice n. taraf tutma
prejudice n. kayırma
prejudice n. peşin yargı
prejudice n. engel
prejudice n. mani
prejudice n. alıkoyucu etki
prejudice n. durdurucu güç
prejudice n. vazgeçirici etki
prejudice v. haksız hüküm verdirmek
prejudice v. etki altında bırakmak
prejudice v. önyargılı olmasına neden olmak
prejudice v. etkilemek
prejudice v. önyargı verdirmek
prejudice v. peşin hüküm ile zarar vermek
prejudice v. önyargı ile incitmek
prejudice v. önyargı ile dezavantajlı duruma getirmek
Trade/Economic
prejudice n. başkaları hakkında olumsuz düşünce ve davranış
prejudice n. halel
prejudice n. kesin hüküm
prejudice n. peşin hüküm
prejudice n. zarar
prejudice n. ziyan
Law
prejudice n. hasar
prejudice n. haksızlıktan mütevellit zarar
prejudice n. ızrar
prejudice n. peşin hüküm
prejudice n. sakınca
prejudice n. tarafgirlik
prejudice n. zarar ziyan
prejudice v. halel vermek
prejudice v. ihlal etmek
prejudice v. zarar vermek

Sens de "prejudice" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 71 résultat(s)

Anglais Turc
Law
without prejudice to expr. halel getirmeksizin
Now, without prejudice to this principle, I cannot see what other concerns there might be.
Şimdi, bu ilkeye halel getirmeksizin, başka ne gibi endişeler olabileceğini göremiyorum.

More Sentences
Politics
racial prejudice n. ırkçı önyargı
Racial prejudice undermines security and should play no part in our security policy.
Irkçı önyargılar güvenliğe zarar verir ve güvenlik politikamızda hiçbir rol oynamamalıdır.

More Sentences
General
ethnic prejudice n. etnik önyargı
pride and prejudice n. gurur ve önyargı
widespread prejudice n. yaygın önyargı
prejudice [obsolete] n. alamet
prejudice [obsolete] n. belirti
prejudice [obsolete] n. işaret
prejudice [obsolete] n. kehanet
prejudice [obsolete] n. beklenti
prejudice [obsolete] n. öngörü
prejudice someone against v. birine karşı olumsuz fikirler aşılamak
terminate with extreme prejudice v. yargısız infaz yapmak
execute with extreme prejudice v. yargısız infaz yapmak
prejudice someone in favor of v. lehine çevirmek (birini)
overcome the prejudice v. önyargıyı yıkmak
prejudice someone in favor of v. birine (bir konu hakkında) olumlu fikirler aşılamak
prejudice someone against v. aleyhine çevirmek
prejudice someone's chances v. birinin şansını azaltmak
overcome prejudice v. önyargıyı gidermek
overcome prejudice v. önyargıları gidermek
eliminate prejudice v. önyargıyı gidermek
eradicate prejudice v. önyargıyı gidermek
prejudice [obsolete] v. önceden yargılamak
prejudice [obsolete] v. aleyhte peşin hüküm vermek
prejudice [obsolete] v. peşin yargıda bulunmak
prejudice [obsolete] v. peşinen yargılamak
prejudice against v. birine karşı haksız hüküm vermek
prejudice against v. birine karşı ön yargılı olmak
without prejudice adj. önyargısız
prejudice-free adj. ön yargıdan uzak
prejudice-free adj. ön yargısız
without prejudice adv. halel getirmeksizin
without prejudice adv. ihtirazi kayıt ile
without prejudice adv. etki altında kalmadan
without prejudice to prep. (bir tarafın) haklarını çiğnemeden
without prejudice to prep. zarar vermeden
without prejudice of prep. ...önyargısı olmadan
Phrasals
prejudice (one) against (someone or something) v. (birinin birine/bir şeye) karşı önyargılı olmasına neden olmak
prejudice (one) against (someone or something) v. (birinde birine/bir şeye) karşı önyargı yaratmak/oluşturmak
Phrases
It is harder to crack a prejudice than an atom expr. bir önyargıyı yıkmak atomu parçalamaktan zordur
without any prejudice expr. hiçbir önyargı olmaksızın
free of any sort of prejudice expr. her türlü ön yargıdan uzak
without prejudice to the provisions expr. hükümler saklı kalmak koşuluyla
without prejudice to the exceptions in the law expr. kanundaki istisnalar hariç olmak üzere
without prejudice to any rights implied by statute or common law or under the provisions of this agreement expr. tüzük ya da genel hukuk tarafından kastedilen ya da bu anlaşmanın hükümleri çerçevesindeki herhangi bir hak saklı kalmak koşuluyla
without prejudice to the generality of the foregoing expr. yukarıdaki hükümlerin genel niteliğini kısıtlamaksızın
without prejudice to the generality of the foregoing expr. yukarıdaki prensibin genelliğine zarar gelmeksizin
without prejudice to the generality of the foregoing expr. yukarıdaki hükümlerin genel niteliğine halel getirmeksizin
without prejudice to the generality of the foregoing expr. yukarıdaki hükümlerin genel niteliğini sınırlamaksızın
Colloquial
prejudice is ignorance expr. önyargı cahilliktir
Idioms
kill (someone) with extreme prejudice v. yargısız infaz yapmak
kill (someone) with extreme prejudice v. yargısız infaz etmek
terminate (someone) with extreme prejudice v. (birini) acımasızca/tereddüt etmeden/gözünü kırpmadan öldürmek
terminate (someone) with extreme prejudice v. (birini) merhametsizce öldürmek
prejudice against adj. -e karşı önyargı
Trade/Economic
without prejudice to ...'s warranties expr. garantileri saklı kalmak üzere
Law
dismissal with prejudice n. davanın esastan reddi
dismissal with prejudice n. davanın kesin olarak reddi
dismissal without prejudice n. davanın usulden reddi
without prejudice n. önyargı veya taraf tutma olmaksızın
wp (without prejudice) n. halel getirmeksizin
wp (without prejudice) n. önyargı olmaksızın
wp (without prejudice) n. taraf tutmaksızın
without prejudice to the legitimate interests of the right holder expr. hak sahibinin meşru menfaatlerine halel getirmeksizin
without prejudice to expr. halel getirmeksizin
without prejudice to contract expr. sözleşmeye halel gelmeden
Politics
local prejudice n. mahalli önyargı
local prejudice n. yerel önyargı
take care not prejudice the financial stability v. mali istikrarı tehlikeye düşürmemeye özen göstermek
without prejudice to the provisions expr. hükümler saklı kalmak koşuluyla