way

"way" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 100 sonuç

	Kategori	İngilizce	Türkçe
Common Usage
1	Yaygın Kullanım	way i.	yol
This report goes a long way to developing a positive approach for the whole of Europe. Bu rapor, tüm Avrupa için olumlu bir yaklaşım geliştirme yolunda uzun bir yol kat etmektedir. More Sentences
2	Yaygın Kullanım	way i.	taraf
Which way is the elevator? Asansör ne tarafta? More Sentences
3	Yaygın Kullanım	way i.	tarz
Their whole way of using violence is the way of fascism. Şiddet kullanma tarzları tamamen faşizm tarzıdır. More Sentences
4	Yaygın Kullanım	way i.	gidişat
He spoke at length about the way the Durban Conference went. Durban Konferansı'nın gidişatı hakkında uzun uzun konuştu. More Sentences
5	Yaygın Kullanım	way i.	yön
Which way did I vote on the extremely serious issue of Iraq? Son derece ciddi bir mesele olan Irak konusunda hangi yönde oy kullandım? More Sentences
6	Yaygın Kullanım	way i.	usul
In my opinion, this is the Swiss way. Bence bu İsviçre usulü. More Sentences
7	Yaygın Kullanım	way i.	yöntem
There are lessons to be learnt regarding the second British and Dutch way. İkinci İngiliz ve Hollanda yöntemiyle ilgili çıkarılması gereken dersler var. More Sentences
General
8	Genel	way i.	davranış
The way in which some Member States are acting in this connection is a display of ignorance of how the system works. Bazı Üye Devletlerin bu konudaki davranışları, sistemin nasıl işlediğini bilmediklerinin bir göstergesidir. More Sentences
9	Genel	way i.	yöntem
I therefore think that we need to put the lid on this tendency simply to continue in our old ways. Bu nedenle, sadece eski yöntemlerimizle devam etme eğilimine bir son vermemiz gerektiğini düşünüyorum. More Sentences
10	Genel	way i.	yer
It's turtles all the way down. Her yerde kaplumbağalar var. More Sentences
11	Genel	way i.	tarz
I believe that this way of working is not worthy of the European Parliament. Bu çalışma tarzının Avrupa Parlamentosu'na yakışmadığına inanıyorum. More Sentences
12	Genel	way i.	ilerleme
Tom made his way toward the front door. Tom ön kapıya doğru ilerledi. More Sentences
13	Genel	way i.	gidişat
Finally, I welcome very much the way this debate has gone. Son olarak, bu tartışmanın gidişatını memnuniyetle karşılıyorum. More Sentences
14	Genel	way i.	biçim
The way in which Saddam Hussein conducts politics and has conducted politics in the past is a danger to other nations. Saddam Hüseyin'in siyaset yapma biçimi ve geçmişte yürüttüğü siyaset diğer uluslar için bir tehlikedir. More Sentences
15	Genel	way i.	durum
I am afraid that that is not the way it is. Korkarım ki durum bu şekilde değil. More Sentences
16	Genel	way i.	usul
I like the Turkish way of drinking tea. Türk usulü çay içmeyi seviyorum. More Sentences
17	Genel	way i.	şekil
The balance of political powers will be such that we will not be able to carry on this way. Siyasi güçler dengesi öyle bir hal alacaktır ki, bu şekilde devam etmemiz mümkün olmayacaktır. More Sentences
18	Genel	way i.	davranış tarzı
I take it you don't approve of the way Tom's been acting. Anladığım kadarıyla Tom'un davranış tarzını onaylamıyorsun. More Sentences
19	Genel	way i.	hal
I like you just the way you are. Ben de seni olduğun halinle seviyorum. More Sentences
20	Genel	way i.	yol
That is not the way to make a citizen's Europe. Vatandaşların Avrupa'sını oluşturmanın yolu bu değildir. More Sentences
21	Genel	way i.	yön
You cannot face both ways at the same time, no matter how hard you try. Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, aynı anda iki yöne birden bakamazsınız. More Sentences
22	Genel	way i.	taraf
Tom crossed the road without looking both ways. Tom yolun karşısına iki tarafa da bakmadan geçti. More Sentences
23	Genel	way i.	yol yordam
There is always a right way to tell the facts. Doğruları söylemenin bir yolu yordamı vardır. More Sentences
24	Genel	way i.	ilerleme
Tom made his way through the jungle. Tom ormanın içinde ilerledi. More Sentences
25	Genel	way f.	başarmak
He made his way through difficulties. Zorlukların üstesinden gelmeyi başardı. More Sentences
26	Genel	way zf.	çok
I think that this reform is fundamental and we will closely monitor the way in which the Commission implements this. Bu reformun çok önemli olduğunu düşünüyorum ve Komisyon'un bunu nasıl uyguladığını yakından takip edeceğiz. More Sentences
27	Genel	way zf.	aşırı
For 30 years, we have failed to curb overfishing in any real way. 30 yıldır aşırı avlanmayı gerçek anlamda engelleyemedik. More Sentences
28	Genel	way zf.	fazla
The proposals before us are sensitive and emotive in more ways than one. Önümüzdeki teklifler birden fazla açıdan hassas ve duygusaldır. More Sentences
Technical
29	Teknik	way i.	taraf
Tom must've gone this way. Tom bu tarafa gitmiş olmalı. More Sentences
30	Teknik	way i.	yön
The responsibilities work both ways. Sorumluluklar her iki yönde de işler. More Sentences
31	Teknik	way i.	tür
We stand ready to help in any way the peace process. Barış sürecine her türlü yardımı yapmaya hazırız. More Sentences
32	Teknik	way	yol
This is no way to maintain the dignity of Parliament. Bu Parlamentonun saygınlığını korumanın bir yolu değildir. More Sentences
Automotive
33	Otomotiv	way	yol
It is both a way of achieving self-improvement and of enhancing one's job prospects. Bu hem kişinin kendini geliştirmesinin hem de iş olanaklarını arttırmasının bir yoludur. More Sentences
Common Usage
34	Yaygın Kullanım	way i.	yapılış şekli
General
35	Genel	way i.	adet
36	Genel	way i.	gidiş
37	Genel	way i.	kayıp
38	Genel	way i.	halet
39	Genel	way i.	yordam
40	Genel	way i.	tarik
41	Genel	way i.	yan
42	Genel	way i.	huy
43	Genel	way i.	erkan
44	Genel	way i.	adap
45	Genel	way i.	itiyat
46	Genel	way i.	suret
47	Genel	way i.	cihet
48	Genel	way i.	uzaklık
49	Genel	way i.	iş alanı
50	Genel	way i.	minval
51	Genel	way i.	çığır
52	Genel	way i.	racon
53	Genel	way i.	zagon
54	Genel	way i.	vasıta
55	Genel	way i.	çare
56	Genel	way i.	yapılış şekli
57	Genel	way i.	gelenek
58	Genel	way i.	husus
59	Genel	way i.	bakım
60	Genel	way i.	civar
61	Genel	way i.	mesafe
62	Genel	way i.	bir şeyi istediği gibi yapabilme
63	Genel	way i.	canı istediği gibi hareket etme
64	Genel	way i.	olasılık
65	Genel	way i.	olası karar
66	Genel	way i.	olası hareket
67	Genel	way i.	olası sonuç
68	Genel	way i.	iyi geçinebilme
69	Genel	way i.	katılımcı
70	Genel	way i.	hareket özgürlüğü
71	Genel	way i.	fırsat, şans
72	Genel	way i.	yer
73	Genel	way i.	küçük ve dar sokak
74	Genel	way i.	gemi kızağı
75	Genel	way i.	kılavuz
76	Genel	way zf.	uzağa
Law
77	Hukuk	way i.	zorunlu geçit hakkı
78	Hukuk	way i.	geçit hakkı
79	Hukuk	way i.	yol hakkı
80	Hukuk	way i.	(bir kimsenin mülkünden) yasal geçiş hakkı
81	Hukuk	way i.	yasal geçiş hakkının olduğu bir yol
82	Hukuk	way i.	üzerinden umumi bir yolun geçtiği toprak
83	Hukuk	way i.	tren yolunun geçtiği toprak
84	Hukuk	way i.	elektrik, doğal gaz gibi kamu hizmetleri için kullanılan toprak
Technical
85	Teknik	way i.	(valf) uç
86	Teknik	way i.	(şalter) çalışma pozisyonu
87	Teknik	way i.	geminin üzerinde inşa edildiği ahşap yapı
88	Teknik	way i.	makinedeki kılavuz yüzey
89	Teknik	way i.	kılavuz yapı
90	Teknik	way i.	ortak özelliklere sahip olan bir grup
91	Teknik	way i.	kategori
92	Teknik	way i.	tanım
93	Teknik	way i.	(gemi, tekne) sudaki hız
94	Teknik	way i.	hareket
95	Teknik	way i.	hız
Textile
96	Tekstil	way i.	kumaşta ipliklerin yönü
Astronomy
97	Gökbilim	way i.	geceleri gökyüzünde görülen yola benzer ışık kuşağı
Religious
98	Dini	way i.	bir dine uygun olarak benimsenen davranış, tutum ve yaşam tarzı
99	Dini	way i.	hristiyanlık
100	Dini	way i.	bir navaho dini töreni

"way" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

	Kategori	İngilizce	Türkçe
Common Usage
1	Yaygın Kullanım	way out i.	çıkar yol
It is imperative that we find another way out of this situation. Bu duruma başka bir çıkar yol bulmamız şart. More Sentences
2	Yaygın Kullanım	by the way zf.	bu arada
How many refugees, by the way? Bu arada kaç mülteci var? More Sentences
3	Yaygın Kullanım	all the way zf.	sonuna kadar
That is why I feel that we must go all the way and push for a majority vote at Barcelona too. Bu nedenle sonuna kadar gitmemiz ve Barselona'da da çoğunluk oyu için bastırmamız gerektiğini düşünüyorum. More Sentences
4	Yaygın Kullanım	by way of ed.	üzerinden
They flew to Paris by way of New York. New York üzerinden Paris'e uçtular. More Sentences
General
5	Genel	way in i.	giriş
This is the only way in. Tek giriş yolu bu. More Sentences
6	Genel	way of life i.	yaşam biçimi
We must therefore adopt initiatives to help the people of Madagascar to rediscover a dignified way of life. Bu nedenle Madagaskar halkının onurlu bir yaşam biçimini yeniden keşfetmesine yardımcı olacak girişimlerde bulunmalıyız. More Sentences
7	Genel	way of life i.	yaşam tarzı
It is obviously in the immigrants' interest to adjust to our way of life and our values. Yaşam tarzımıza ve değerlerimize uyum sağlamanın göçmenlerin yararına olduğu açıktır. More Sentences
8	Genel	way of thinking i.	düşünce biçimi
His way of thinking is a bit extreme. Onun düşünce biçimi biraz aşırı. More Sentences
9	Genel	way back i.	dönüş
There is certainly no way back. Kesinlikle geri dönüş yok. More Sentences
10	Genel	way out i.	çıkış yolu
What is the way out? Çıkış yolu nedir? More Sentences
11	Genel	way out i.	çıkış
Is there a back way out, Tom? Arka tarafta bir çıkış var mı, Tom? More Sentences
12	Genel	way of thinking i.	düşünme tarzı
Those ideas are alien to our way of thinking. Bu fikirler düşünme tarzımıza uymaz. More Sentences
13	Genel	way home i.	evin yolu
Your office is on the way home. Ofisin evimin yolu üzerinde. More Sentences
14	Genel	way of behaving i.	yol
Not very many firms would make use of it solely as a way of behaving responsibly. Pek çok firma bunu yalnızca sorumlu davranmanın bir yolu olarak kullanmayacaktır. More Sentences
15	Genel	milky way galaxy i.	samanyolu galaksisi
The spiral galaxy closest to our Milky Way galaxy is Andromeda. Samanyolu galaksimize en yakın sarmal gökada Andromeda'dır. More Sentences
16	Genel	way of thinking i.	düşünme biçimi
We have different ways of thinking. Farklı düşünme biçimlerimiz var. More Sentences
17	Genel	way of thinking i.	düşünce tarzı
So, you still have a human being's way of thinking. Yani hala bir insanın düşünce tarzına sahipsiniz. More Sentences
18	Genel	third way i.	üçüncü yol
National states support all kinds of Third Way movements, and so does Europe. Ulusal devletler her türlü Üçüncü Yol hareketini destekliyor, Avrupa da öyle. More Sentences
19	Genel	give way f.	dayanamamak
His knees gave way. Dizleri dayanamadı. More Sentences
20	Genel	make way for f.	yol açmak
Geographical fragmentation will make way for economic fragmentation. Coğrafi parçalanma ekonomik parçalanmaya yol açacaktır. More Sentences
21	Genel	show the way f.	yol göstermek
Parliament showed the way and Parliament can now see the result. Parlamento yolu gösterdi ve Parlamento şimdi sonucu görebilir. More Sentences
22	Genel	lead the way f.	yol göstermek
You lead the way and I will follow you. Sen yolu göster, ben de seni takip edeyim. More Sentences
23	Genel	get under way f.	yola çıkmak
I'd like to get under way as soon as possible. En kısa sürede yola çıkmak istiyorum. More Sentences
24	Genel	find a way f.	yolunu bulmak
We must, on both counts, find a way out of this dead end. Her iki açıdan da bu çıkmazdan kurtulmanın bir yolunu bulmalıyız. More Sentences
25	Genel	give way f.	yıkılmak
The wall gave way in the earthquake. Depremde duvar yıkıldı. More Sentences
26	Genel	give way f.	çökmek
The floor gave way. Zemin çöktü. More Sentences
27	Genel	pave the way f.	yol açmak
The solemn proclamation must pave the way for binding European constitutional law. Bu ciddi bildiri, bağlayıcı Avrupa anayasa hukukunun yolunu açmalıdır. More Sentences
28	Genel	light the way f.	yolu aydınlatmak
The moon lights the way. Ay yolu aydınlatır. More Sentences
Common Usage
29	Yaygın Kullanım	half-way line i.	orta saha çizgisi
30	Yaygın Kullanım	half-way line i.	santra çizgisi
31	Yaygın Kullanım	in a messy way zf.	dağınıkça
32	Yaygın Kullanım	by way of ed.	yolu ile
33	Yaygın Kullanım	by way of ed.	aracılığıyla
34	Yaygın Kullanım	by way of ed.	vasıtası ile
35	Yaygın Kullanım	by way of ed.	kanalıyla
36	Yaygın Kullanım	by way of ed.	vasıtasıyla
General
37	Genel	taxi way i.	taksi yolu
38	Genel	common way i.	orta yol (anlaşma vb)
39	Genel	way of sitting i.	oturuş
40	Genel	right of way i.	otoyol hakkı
41	Genel	right of way i.	geçiş üstünlüğü
42	Genel	a good way i.	çok uzak
43	Genel	right of way i.	mürur hakkı
44	Genel	carriage way i.	yolun özellikle taşıtlar için ayrılmış kısmı
45	Genel	the right way i.	doğru yol
46	Genel	the wrong way round i.	ters
47	Genel	three way anova i.	üç yollu anova
48	Genel	the right way i.	hak yolu
49	Genel	right of way i.	trafik geçiş hakkı
50	Genel	a long way to hoe i.	zahmetli iş
51	Genel	pedestrian way i.	yaya kaldırımı
52	Genel	way of thinking i.	düşünüş
53	Genel	way out i.	çözüm
54	Genel	way of reading i.	okunuş
55	Genel	carriage way i.	araba yolu
56	Genel	a way out i.	çözüm yolu
57	Genel	way of seizing i.	kapış
58	Genel	milky way i.	samanyolu
59	Genel	way in i.	girilecek yol
60	Genel	roundabout way i.	dolambaçlı yol
61	Genel	way of behaviour i.	davranış biçimi
62	Genel	way of life i.	gidiş
63	Genel	single way anova i.	tek yollu anova
64	Genel	right of way i.	geçiş hakkı
65	Genel	way of living i.	yaşayış
66	Genel	way of speaking i.	söyleyiş
67	Genel	way of using i.	kullanış
68	Genel	milky way i.	gökdere
69	Genel	state/way of being made i.	yapılış
70	Genel	the way i.	yapma şekli
71	Genel	way of searching i.	arayış
72	Genel	the way i.	yapılış şekli
73	Genel	the way i.	yöntem
74	Genel	right of way i.	yol geçen arazi parçası
75	Genel	water way i.	nehir yolu
76	Genel	the right way do (something) i.	yol yordam
77	Genel	the right way do (something) i.	yol yöntem
78	Genel	right of way i.	irtifak hakkı
79	Genel	right of way i.	geçit hakkı
80	Genel	the milky way i.	kehkeşan
81	Genel	jewish way of life i.	yahudi yaşam tarzı
82	Genel	right-of-way fight i.	yol verme kavgası
83	Genel	the way of work i.	çalışma şekli
84	Genel	middle way i.	ikisi ortası
85	Genel	middle way i.	ikisinin ortası
86	Genel	way of dressing i.	giyim tarzı
87	Genel	way of behaviour i.	davranış şekli
88	Genel	the right way to do (something) i.	yol erkan
89	Genel	searching for the right way i.	hidayet
90	Genel	the way of thinking i.	düşünme şekli
91	Genel	cart way i.	araba yolu
92	Genel	covered way i.	örtülü yol
93	Genel	by-way i.	yan yol
94	Genel	four-way i.	dört yönde geçit veren
95	Genel	half-way house i.	aşama
96	Genel	half-way house i.	uzlaşma
97	Genel	by-way i.	karanlık yol
98	Genel	by-way i.	gizli yol
99	Genel	by-way i.	dolaşık yol
100	Genel	two-way communication i.	ikili iletişim
101	Genel	one-way ticket i.	tek gidiş bileti
102	Genel	one-way traffic i.	tek yönlü trafik
103	Genel	one-way ticket i.	gidiş bileti
104	Genel	one-way rental i.	tek yönlü kiralama
105	Genel	two-way radio i.	alıcı verici
106	Genel	one-way street i.	tekyönlü yol
107	Genel	two-way communication i.	çift yönlü iletişim
108	Genel	one-way slope i.	tek yönlü eğim
109	Genel	one-way ticket i.	dönüş bileti
110	Genel	underground way i.	tünel
111	Genel	a good way i.	hayli mesafe
112	Genel	way heave i.	geçit hakkı
113	Genel	water way i.	su yolu
114	Genel	way out i.	yol çıkışı
115	Genel	way in i.	yol girişi
116	Genel	the way of dressing i.	giyim şekli
117	Genel	escape way i.	çıkış yolu
118	Genel	easy way of doing something i.	bir işi yapmanın kolay yolu
119	Genel	way station i.	ara istasyon
120	Genel	way station i.	ara durak
121	Genel	islamic way of life i.	islami hayat biçimi
122	Genel	islamic way of life i.	islami hayat tarzı
123	Genel	the only way to escape i.	kurtulmanın tek yolu
124	Genel	the easiest way i.	en kolay yol
125	Genel	way of communication i.	iletişim biçimi
126	Genel	way of learning i.	öğrenme şekli
127	Genel	way of addressing i.	hitap şekli
128	Genel	way of addressing i.	hitap terimi
129	Genel	the best way to learn language i.	dil öğrenmenin en iyi yolu
130	Genel	the right way i.	hidayet
131	Genel	outdated way i.	çağdışı yöntem/yol
132	Genel	convenient way i.	uygun yol
133	Genel	bike way i.	bisiklet yolu
134	Genel	the worst way to die i.	en kötü ölüm şekli
135	Genel	particular way i.	belli bir yol/biçim
136	Genel	public way i.	halka açık yol
137	Genel	traditional way i.	geleneksel yol
138	Genel	race way i.	su yatağı
139	Genel	race way i.	su kanalı
140	Genel	race way i.	su oluğu
141	Genel	race way i.	kanal
142	Genel	race way i.	su arkı
143	Genel	different way of saying i.	başka bir şekilde söyleniş
144	Genel	the hard way i.	zor yoldan
145	Genel	the entire way i.	bütün yol boyunca
146	Genel	the whole way i.	bütün yol boyunca
147	Genel	two-way street i.	karşılıklı özveri gerektiren ilişki
148	Genel	american way i.	amerikan tarzı
149	Genel	the american way i.	amerikan tarzı
150	Genel	asking the way i.	yol tarifi isteme
151	Genel	each way i.	at yarışında bahisçinin oynadığı at birinci, ikinci veya üçüncü olursa para kazandığı bahis
152	Genel	best way possible i.	en iyi yöntem
153	Genel	right–of–way i.	öncelik hakkı
154	Genel	way [dialect] i.	sebep
155	Genel	way [dialect] i.	neden
156	Genel	way-out [uk] i.	çıkış
157	Genel	half-way house i.	yarıyol hanı
158	Genel	half-way house i.	orta nokta
159	Genel	half-way house i.	uyum evi
160	Genel	(the) right of way i.	trafik geçiş hakkı
161	Genel	(the) right of way i.	geçiş izni
162	Genel	(the) right of way i.	geçiş üstünlüğü
163	Genel	(the) right of way i.	yol hakkı
164	Genel	(the) right of way i.	geçme hakkı
165	Genel	(the) right of way i.	öncelik hakkı
166	Genel	harm's way i.	tehlike
167	Genel	harm's way i.	riskli durum
168	Genel	bridle way i.	at yolu
169	Genel	right of way i.	kamu yoluyla kaplı arazi
170	Genel	right of way i.	üzerinden kamu yolu geçen arazi
171	Genel	right of way i.	yollarla kaplı arazi
172	Genel	great white way i.	geceleri parlak bir şekilde aydınlatılan ve genellikle tiyatrolara ayrılmış cadde
173	Genel	one-way street i.	tek taraflı etkileşim
174	Genel	one-way ticket i.	yapıldıktan sonra geri dönüşü olmayan hareket
175	Genel	private way i.	kamu yerine belirli kişi veya kişilere yönelik bir tür arazi geçiş hakkı
176	Genel	private way i.	özel mal sahipleri tarafından düzenlenen ve masraflar bizzat üstlenerek sürdürülen hak
177	Genel	private way i.	özel mülk sahibinin talep ve masrafları ile sürdürülen geçiş hakkı
178	Genel	behave in an inexperienced way f.	acemilik etmek
179	Genel	get in somebody's way f.	ayak altında dolaşmak
180	Genel	work one's way up f.	terfi etmek
181	Genel	work one's way f.	çalışarak ücretlerini karşılamak (öğrenci okul/üniversite)
182	Genel	go a long way towards f.	bir şeye çok katkıda bulunmak
183	Genel	lead the way f.	rehberlik etmek
184	Genel	pay one's way f.	kendi masraflarını kendi ödemek
185	Genel	ignore the right of way f.	geçiş hakkına uymamak
186	Genel	yield the right of way f.	trafikte yol vermek
187	Genel	rub somebody up the wrong way f.	sinir etmek
188	Genel	go one's own way f.	bildiğinden şaşmamak
189	Genel	stand in someone's way f.	birini engellemek
190	Genel	find an easy way f.	kolayını bulmak
191	Genel	react in a usual way f.	doğal karşılamak
192	Genel	give way to something f.	yerine bırakmak
193	Genel	find a way f.	çare bulmak
194	Genel	give way f.	yol vermek
195	Genel	be way out in left field f.	fena halde yanılmak
196	Genel	make one's way f.	yolunu tutmak
197	Genel	get one's way f.	istediğini yaptırmak
198	Genel	find a way to do something f.	bir şeye çare bulmak
199	Genel	be in a bad way f.	çok zor bir durumda olmak
200	Genel	show the right way f.	doğru yolu göstermek
201	Genel	get under way f.	yelken açmak
202	Genel	make one's way f.	ileri gitmek
203	Genel	have one's way f.	kendi istediğini yaptırmak
204	Genel	rough the wrong way f.	sinirlendirmek
205	Genel	be on its way out f.	devri kapanmak üzere olmak
206	Genel	feel one's way f.	çok ihtiyatlı davranmak
207	Genel	go all the way f.	son haddine varmak
208	Genel	feel one's way f.	el yordamıyla ilerlemek
209	Genel	pave the way for f.	yolunu açmak
210	Genel	make way for f.	yol vermek
211	Genel	be in the way f.	engel olmak
212	Genel	find a way to f.	formül bulmak
213	Genel	go the long way around f.	dolaşmak
214	Genel	be way out in left field f.	ıskalamak
215	Genel	lie one's way out of something f.	yalan söyleyerek bir işten sıyrılıvermek
216	Genel	have a way with f.	ikna etmek
217	Genel	get something out of the way f.	bir şeyi bitirmek
218	Genel	rub somebody the right way f.	suyuna gitmek
219	Genel	find a way f.	formül bulmak
220	Genel	get someone out of the way f.	birini devredışı etmek
221	Genel	go one's way f.	bildiğini okumak
222	Genel	rub somebody the wrong way f.	bamteline basmak
223	Genel	get one's way f.	kendi istediğini yaptırmak
224	Genel	give the right of way f.	yol vermek
225	Genel	go one's way f.	kafasının dikine gitmek
226	Genel	go one's way f.	kendi yoluna gitmek
227	Genel	go the way of all flesh f.	ölmek
228	Genel	have one's own way f.	kendi bildiğini okumak
229	Genel	get out of the way f.	kenara çekilmek
230	Genel	do something the hard way f.	daha kolay bir çözüm varken bir şeyi zor bir şekilde yapmak
231	Genel	be out of the way f.	sapa düşmek
232	Genel	give way at the knees f.	dizlerinin bağı çözülmek
233	Genel	take one's way f.	gitmek
234	Genel	observe the right of way f.	geçiş hakkına uymak
235	Genel	look for a way to do something f.	bir şeyin çaresine bakmak
236	Genel	make one's way f.	başarılı olmak
237	Genel	get a small job out of the way f.	aradan çıkarmak
238	Genel	make one's way f.	ilerlemek
239	Genel	go down the wrong way f.	genize kaçmak
240	Genel	get under way f.	demir almak
241	Genel	be in the way f.	kalabalık etmek
242	Genel	pave the way for f.	kolaylaştırmak
243	Genel	walk a long way f.	taban patlatmak
244	Genel	get one's own way f.	kendi bildiğini okumak
245	Genel	pave the way for f.	zemin hazırlamak
246	Genel	smooth the way for somebody f.	kıyak geçmek
247	Genel	get out of the way f.	savulmak
248	Genel	have the right of way f.	geçiş hakkına sahip olmak
249	Genel	meet half way f.	uzlaşmak
250	Genel	take one's own way f.	bildiğini okumak
251	Genel	find a way out f.	yolunu bulmak
252	Genel	stand in someone's way f.	birine engel olmak
253	Genel	go all the way with f.	birinin tüm isteklerini yerine getirmek
254	Genel	get something out of the way f.	bir şeyi kenara çekmek
255	Genel	go a long way towards f.	çok yararlı olmak
256	Genel	smooth the way f.	kolaylaştırmak
257	Genel	light the way for f.	ışık tutmak
258	Genel	fight one's way f.	çırpınıp durmak
259	Genel	look for a way to solve (a problem) f.	çare aramak
260	Genel	lead the way f.	öne düşmek
261	Genel	show someone the way to do something f.	birine bir şeyin nasıl yapıldığını göstermek
262	Genel	wend one's way f.	gitmek
263	Genel	pick one's way through f.	arasından dikkatle ve yavaş yavaş ilerlemek
264	Genel	lose one's way f.	şaşmak
265	Genel	look the other way f.	görmezlikten gelmek
266	Genel	rough the wrong way f.	tahrik etmek
267	Genel	try every cunning way f.	allem etmek kullem etmek
268	Genel	make way f.	yol vermek
269	Genel	make way f.	yol açmak
270	Genel	pave the way f.	kolaylaştırmak
271	Genel	give way to despair f.	ümitsizliğe kapılmak
272	Genel	give way f.	boyun eğmek
273	Genel	give way f.	kapılmak
274	Genel	wheedle one's way into f.	yaltaklanarak bir yere girmek
275	Genel	rub somebody up the wrong way f.	gıcık etmek
276	Genel	ask somebody the way f.	yol sormak
277	Genel	do something in a haphazard way f.	ezbere hareket etmek
278	Genel	do something the right way f.	bir şeyi usulüne göre yapmak
279	Genel	work one’s way up f.	düzenlemek
280	Genel	lead the way f.	önayak olmak
281	Genel	walk in a sexy way f.	kıvırmak
282	Genel	get someone out of the way f.	etkisiz hale getirmek
283	Genel	walk a long way f.	taban tepmek
284	Genel	light the way f.	ışık tutmak
285	Genel	be on one's way out f.	çıkmak
286	Genel	stand in someone's way f.	birine mani olmak
287	Genel	wend one's way f.	yönelmek
288	Genel	find a way to (do something) f.	çare aramak
289	Genel	find no way out f.	çaresiz kalmak
290	Genel	find a way out f.	çözüm bulmak
291	Genel	lose one's way f.	yolunu şaşırmak
292	Genel	see one's way f.	çaresini bulmak
293	Genel	lead the way f.	kılavuzluk etmek
294	Genel	go all the way with f.	tamamıyla hemfikir olmak
295	Genel	go one's own way f.	bildiğini okumak
296	Genel	worm one's way through f.	kıvrıla kıvrıla biryerden geçmek
297	Genel	be in the way f.	ayak altında olmak
298	Genel	proceed on one's way f.	yoluna devam etmek
299	Genel	know the way f.	işi bilmek
300	Genel	go all the way f.	her naneyi yemek
301	Genel	be in a bad way f.	ağır hasta olmak
302	Genel	get one's way f.	istediğini elde etmek
303	Genel	stand in someone's way f.	birinin yolunu kapamak
304	Genel	go all the way with f.	sevişmek
305	Genel	get someone out of the way f.	birini kenara çekmek
306	Genel	rough the wrong way f.	kızdırmak
307	Genel	give way to something f.	kapılmak
308	Genel	lose one's way f.	yolunu kaybetmek
309	Genel	wend one's way f.	yol almak
310	Genel	look for a way to do f.	çaresine bakmak
311	Genel	push one's way into f.	araya sıkışmak
312	Genel	worm one's way f.	hile ile sokulmak
313	Genel	worm one's way f.	sokulmak
314	Genel	worm one's way f.	kendine yol açmak
315	Genel	rub the wrong way f.	bamteline basmak
316	Genel	act in a warm way f.	yakın davranmak
317	Genel	do something in a haphazard way f.	ezbere iş görmek
318	Genel	blow the opposite way f.	tersten esmek
319	Genel	make a living the hard way f.	ekmeğini taştan çıkarmak
320	Genel	be in a bad way f.	meydanda kalmak
321	Genel	treat (somebody) in a way that's intended f.	nabzına göre (şerbet vermek)
322	Genel	seek a way to solve (a problem) f.	çare aramak
323	Genel	find the right way f.	doğru yolu bulmak
324	Genel	stand in one's way f.	gölge etmek
325	Genel	take the easy way out f.	zahmete girmemek
326	Genel	take the easy way out f.	kolay yolu tercih etmek
327	Genel	take the easy way out f.	kolaya kaçmak
328	Genel	lead the way f.	bir ilke imza atmak
329	Genel	pave the way for f.	imkan vermek
330	Genel	pave the way for f.	önünü açmak
331	Genel	pave the way f.	kaldırım döşemek
332	Genel	give way to pessimism f.	karamsarlığa kapılmak
333	Genel	find a way to make (something illegal) look legal f.	kitabına uydurmak
334	Genel	take the chance that comes one's way f.	fırsat ayağına gelmek
335	Genel	find the way to do (something) f.	yolunu bulmak
336	Genel	look for a way (to solve a problem) f.	çıkar yol aramak
337	Genel	find the way to get (something) done f.	yolunu bulmak
338	Genel	look for a way (to solve a problem) f.	yol aramak
339	Genel	pave the way for f.	yol açmak
340	Genel	walk a long way f.	yol tepmek
341	Genel	wend one's way f.	yola koyulmak
342	Genel	live in (a certain) way f.	yol tutmak
343	Genel	take one's way f.	yola koyulmak
344	Genel	begin to live in (a certain) way f.	yol tutmak
345	Genel	represent his/her country in the best possible way in the international arena f.	ülkesini uluslararası alanda en iyi şekilde temsil etmek
346	Genel	come a long way f.	gelişme göstermek
347	Genel	come a long way f.	gelişme kaydetmek
348	Genel	come a long way f.	büyük mesafe katetmek
349	Genel	(for food or liquid) go down the wrong way f.	genze kaçmak
350	Genel	(for food or liquid) go down the wrong way f.	genzine kaçmak
351	Genel	go down the wrong way f.	genzine kaçmak
352	Genel	go down the wrong way f.	genzine kaçırmak
353	Genel	have one's way f.	aklına eseni yapmak
354	Genel	have one's way f.	başına buyruk olmak
355	Genel	have one's way f.	istediğini yapmak
356	Genel	have one's way f.	kafasına göre takılmak
357	Genel	find a way (out) f.	çözüm üretmek
358	Genel	wait to see which way the cat will jump f.	yaş tahtaya basmamak
359	Genel	give way f.	kırılmak
360	Genel	give way f.	kopmak
361	Genel	pave the way for f.	-i kolaylastirmak
362	Genel	pave the way for f.	-in yolunu açmak
363	Genel	pave the way for f.	-e zemin hazırlamak
364	Genel	yield the right-of-way f.	yol vermek
365	Genel	worm one's way into f.	-e sinsice girmek
366	Genel	worm one's way into f.	-e kurnazlıkla girmek
367	Genel	get out of one's way f.	yolunu kapatmamak
368	Genel	get out of one's way f.	(birinin) yolundan çekilmek
369	Genel	get into the way of f.	yolunu yordamını öğrenmek
370	Genel	get out of one's way f.	yolunun üzerinde durmamak
371	Genel	have one's head screwed on the right way f.	aklı başında biri olmak
372	Genel	work one's way into f.	yavaş yavaş bir yere girmek
373	Genel	work one's way up f.	çalışmalarıyla kendini ispatlayarak derece derece terfi etmek
374	Genel	(one's) knees give way f.	dizleri çözülmek
375	Genel	put on the way f.	yola koymak
376	Genel	see about the way f.	hal çaresi aramak
377	Genel	see about the way f.	çözüm yolu aramak
378	Genel	see about the way f.	formül aramak
379	Genel	find a way round f.	hal yoluna koymak
380	Genel	keep someone out of harm's way f.	kötülüklerden uzak tutmak
381	Genel	fight one's way through the crowd f.	kalabalığı yararak ilerlemek
382	Genel	push one's way through f.	kalabalığı yararak ilerlemek
383	Genel	fight one's way through the crowd f.	kalabalıkta zorlukla hareket etmek
384	Genel	fight one's way through the crowd f.	itiş kakış ilerlemek
385	Genel	worm one's way into f.	sinsice sızmaya çalışmak
386	Genel	worm one's way into f.	sinsice tavlamaya çalışmak
387	Genel	worm one's way into f.	sinsice gözüne girmeye çalışmak
388	Genel	worm one's way into f.	sinsice girmeye çalışmak
389	Genel	make money for oneself in a dishonest way f.	dürüst olmayan yollarla para kazanmak
390	Genel	go long way back f.	eskiye dayanmak
391	Genel	do in certain way f.	belirli bir düzen içinde yapmak
392	Genel	goes a long way f.	geniş bir alanı kapsamak
393	Genel	be in no way connected to f.	uzaktan yakından ilgisi olmamak
394	Genel	behave in a mature way f.	olgun davranmak
395	Genel	go a long way f.	etkisi uzun sürmek
396	Genel	talk in a bossy way f.	emir verir gibi konuşmak
397	Genel	pave the way for f.	zemini hazırlamak
398	Genel	get in the way f.	ayağına dolanmak
399	Genel	get in the way f.	araya girmek
400	Genel	go long way back f.	geçmişe dayanmak
401	Genel	pave the way for f.	bir şeye zemin hazırlamak
402	Genel	pave the way for a social disaster f.	sosyal bir felakete zemin hazırlamak
403	Genel	pave the way for f.	ortam hazırlamak
404	Genel	think in the same way f.	aynı düşünmek
405	Genel	affect in a negative way f.	olumsuz etkilemek
406	Genel	affect in a negative way f.	olumsuz yönde etkilemek
407	Genel	find out some way f.	bir çaresini bulmak
408	Genel	find out some way f.	bir yolunu bulmak
409	Genel	support someone in every way f.	her konuda destek olmak
410	Genel	be on one's way f.	yolu üzerinde bulunmak
411	Genel	be on the way from f.	-den geliyor/dönüyor olmak
412	Genel	find a way out f.	bir yolunu bulmak
413	Genel	argue one's way out of something f.	tartışarak kendini aklamak
414	Genel	argue one's way out of something f.	sorunu tartışarak çözmek
415	Genel	argue one's way out f.	sorunu tartışarak çözmek
416	Genel	argue one's way out f.	tartışarak kendini aklamak
417	Genel	turn back half-way f.	yarı yoldan dönmek
418	Genel	pave the way f.	yolunu yapmak
419	Genel	go a long way toward doing something f.	bir şeye çok katkıda bulunmak
420	Genel	go a long way in doing something f.	çok yararlı olmak
421	Genel	go a long way toward doing something f.	çok yararlı olmak
422	Genel	close all the way f.	tam kapanmak
423	Genel	hack one's way through something f.	(ormandan) (ağaçları vb keserek) ilerlemek
424	Genel	make a decision one way or the other f.	öyle ya da böyle bir karara varmak
425	Genel	deal with the crisis in his own way f.	krizle kendi yöntemiyle baş etmek
426	Genel	handle the crisis in his own way f.	krizle kendi yöntemiyle baş etmek
427	Genel	deal with the crisis in his own way f.	krizle kendi yöntemiyle başa çıkmak
428	Genel	handle the crisis in his own way f.	krizle kendi yöntemiyle başa çıkmak
429	Genel	stand in someone's way f.	birinin önünde/geçiş yolunda durmak
430	Genel	turn the four-way flashers on f.	dörtlüleri yakmak
431	Genel	find a middle way f.	orta yol bulmak
432	Genel	extend all the way to f.	-e kadar ulaşmak
433	Genel	be on one's way home from one's shift f.	vardiyasından evine dönüyor olmak
434	Genel	go the wrong way f.	yanlış tarafa gitmek
435	Genel	go the wrong way f.	yanlış yöne gitmek
436	Genel	come a long way f.	çok fazla yol katetmek
437	Genel	accept the world the way it is f.	dünyayı olduğu gibi kabullenmek
438	Genel	resemble someone in the way she/he walks f.	yürüyüşü birine benzemek
439	Genel	resemble someone in the way she/he walks f.	yürüyüşüyle birini andırmak
440	Genel	lead the way f.	başı çekmek
441	Genel	be photographed on their way out of a movie f.	sinema çıkışı görüntülenmek
442	Genel	ask someone the way f.	yolu sormak
443	Genel	show the true way f.	doğru yolu göstermek
444	Genel	be making its way into retail stores f.	mağazalarda yerini almak
445	Genel	give way to f.	-a/e dönmek
446	Genel	give way to f.	dönüşmek
447	Genel	give way to f.	şekline dönmek
448	Genel	give way to f.	değişmek
449	Genel	affect in a negative way f.	olumsuz anlamda etkilemek
450	Genel	come each way in different directions f.	aynı yola farklı yönlerden gelmek
451	Genel	take the easy way out f.	kolay yolu seçmek
452	Genel	set in one's way f.	bir düzen kurmak
453	Genel	be opened part way f.	aralanmak
454	Genel	swallow the wrong way f.	genzine kaçmak
455	Genel	find a way out f.	çıkış yolu bulmak
456	Genel	work one’s way up f.	ıslah etmek
457	Genel	get in the way f.	bir şeyin olmasını (araya girerek) engellemek
458	Genel	bring one on one's way f.	eşlik etmek
459	Genel	do way f.	kenara koymak
460	Genel	lead the way f.	önden giderek yolu göstermek
461	Genel	make way f.	geçmesine izin vermek
462	Genel	put out of one's way f.	huzurunu kaçırmak
463	Genel	put out of the way f.	birini mahvetmek
464	Genel	put out of one's way f.	başını belaya sokmak
465	Genel	make way f.	girmesi için yer açmak
466	Genel	put out of the way f.	huzurunu kaçırmak
467	Genel	bring one on one's way f.	katılmak
468	Genel	do way f.	kenara kaldırmak
469	Genel	lead the way f.	önce davranmak
470	Genel	put out of the way f.	başını belaya sokmak
471	Genel	make way f.	kenara çekilmek
472	Genel	do way f.	ortadan kaldırmak
473	Genel	bring one on one's way f.	yol göstermek
474	Genel	make way f.	ilerletmek
475	Genel	do way f.	uzaklaştırmak
476	Genel	make way f.	ilerleme kaydetmek
477	Genel	give way f.	üstünlüğü terk etmek
478	Genel	give way f.	konumu terk etmek
479	Genel	give way f.	üstünlüğü başkasına bırakmak
480	Genel	give way f.	ısrara boyun eğmek
481	Genel	give way f.	istemeyerek razı olmak
482	Genel	give way f.	kapılmak
483	Genel	give way f.	histeriye kapılmak
484	Genel	give way f.	ilerleyen bir güç önünde geri çekilmek
485	Genel	give way f.	kendini kaybetmek
486	Genel	give way f.	kontrolünü kaybetmek
487	Genel	give way f.	kürek çekmeye başlamak
488	Genel	give way f.	hızlı hızlı kürek çekmek
489	Genel	give way f.	değeri azalmak (hisse senedi)
490	Genel	find one's way into f.	-e girmek
491	Genel	find one's way into f.	'-e dahil olmak
492	Genel	in a bad way s.	çok hasta
493	Genel	in a bad way s.	tehlikede
494	Genel	out of harm's way s.	emniyette
495	Genel	two way s.	çift taraflı
496	Genel	half way s.	yetersiz
497	Genel	out of way s.	uzakta
498	Genel	out of harm's way s.	emin yerde
499	Genel	one way s.	tek yönlü
500	Genel	three way s.	üç yollu