|
- Fourthly, the tax could change the nature of competition in the art trade.
- Dördüncü olarak vergi sanat ticaretindeki rekabetin doğasını değiştirebilir.
- I have always believed that politics is the art of the possible.
- Her zaman siyasetin mümkün olanın sanatı olduğuna inanmışımdır.
- By saying yes to this directive, Europe has had its day as a patron of art.
- Bu direktife evet diyerek Avrupa sanatın hamisi olarak gününü doldurmuştur.
- Rather than just promoting art, some aspects of this report tend more towards mixing culture and propaganda.
- Bu raporun bazı yönleri sanatı teşvik etmekten ziyade kültür ve propagandayı karıştırma eğilimindedir.
- The point about the art trade is that it disseminates aesthetic values and aesthetic messages.
- Sanat ticaretiyle ilgili mesele, estetik değerleri ve estetik mesajları yaymasıdır.
- The art is not to have opinions and make suggestions.
- Sanat, fikir beyan etmek ve önerilerde bulunmak değildir.
- Theatre and dramatic art are important and we support people's opportunity for increased freedom of movement.
- Tiyatro ve dramatik sanat önemlidir ve insanların daha fazla hareket özgürlüğü fırsatını destekliyoruz.
- I regret to say that policy is the art of achieving.
- Üzülerek söylemeliyim ki politika, başarma sanatıdır.
- Even the majority of those in the art trade want to see common resale rights.
- Sanat ticareti yapanların çoğunluğu bile ortak yeniden satış haklarını görmek istiyor.
- The art market could, in fact, move outside Europe altogether, where this right does not exist.
- Aslında sanat piyasası, bu hakkın mevcut olmadığı Avrupa'nın tamamen dışına taşınabilir.
- There are those that think that politics is the art of the possible.
- Siyasetin mümkün olanın sanatı olduğunu düşünenler var.
- But there is an art to that as well.
- Ancak bunun da bir sanatı var.
- In fact an imbalance will arise in the art market, with all the negative consequences that implies.
- Aslında sanat piyasasında bir dengesizlik ortaya çıkacak ve bu da tüm olumsuz sonuçları beraberinde getirecektir.
- Unfortunately we are not talking about sponsorship, art or sport today, but the future of a region.
- Ne yazık ki bugün sponsorluk, sanat ya da spordan değil, bir bölgenin geleceğinden bahsediyoruz.
- Would you not agree with me that the trade in art between private persons will experience a dramatic upsurge?
- Özel kişiler arasındaki sanat ticaretinin dramatik bir yükseliş yaşayacağı konusunda benimle hemfikir değil misiniz?
- The art is not to have opinions and make suggestions.
- Sanat, fikir sahibi olmak ve önerilerde bulunmak değildir.
- Cultural creation is no longer the art created either collectively by society or by gifted people.
- Kültürel yaratım artık toplum tarafından kolektif olarak ya da yetenekli kişiler tarafından yaratılan sanat değildir.
- Making art is a search for truth and meaning.
- Sanat yapmak bir hakikat ve anlam arayışıdır.
- To be a good makeup artist, I believe you need to like art.
- İyi bir makyajcı olmak için sanatı sevmeniz gerektiğine inanıyorum.
- Making art is a search for truth and meaning.
- Sanat yapmak hakikati ve anlamı aramaktır.
- But I wouldn't say I like any art.
- Ama herhangi bir sanatı sevdiğimi söyleyemem.
- Early this summer, my sister worked on an art project.
- Bu yazın başlarında kız kardeşim bir sanat projesi üzerinde çalıştı.
- But I wouldn't say I like any art.
- Ama hiçbir sanatı sevdiğimi söyleyemem.
- We need one another in art, science, technology and everything.
- Sanatta, bilimde, teknolojide, her konuda birbirimiz ihtiyacımız var.
- Art is a robust language that also has a political aspect.
- Sanat, politik bir yönü de olan sağlam bir dildir.
- It transforms everything it touches into culture, if not art.
- Dokunduğu her şeyi sanata olmasa bile kültüre dönüştürüyor.
- Fashion and art are always influenced by one another.
- Moda ve sanat her zaman birbirlerinden etkilenmiştir.
- My dad is consulting as a black-market art expert.
- Babam karaborsa sanat uzmanı olarak danışmanlık yapıyor.
- To be a good makeup artist, I believe you need to like art.
- İyi bir makyaj sanatçısı olmak için sanatı sevmeniz gerektiğine inanıyorum.
- Arthur Brand is an art detective.
- Arthur Brand bir sanat dedektifidir.
- Tom loves talking about art.
- Tom sanat hakkında konuşmayı seviyor.
- Editing letter is becoming a lost art.
- Mektup düzenlemek kaybolan bir sanat haline geliyor.
- No cultural background is necessary to understand art.
- Sanatı anlamak için hiçbir kültürel birikim gerekmez.
- We love art.
- Biz sanatı seviyoruz.
- Art is a serious thing.
- Sanat ciddi bir şeydir.
- Is the museum of art around here?
- Sanat müzesi buralarda mı?
- Trolling is an art.
- Trollük bir sanattır.
- Art was then at its best.
- Sanat o zamanlar en iyisiydi.
- Art is long, life is short.
- Sanat uzun, hayat kısadır.
- Love is not just a feeling, but also an art.
- Aşk sadece hissetmek değil aynı zamanda bir sanattır.
- He studied art in Germany.
- Almanya'da sanat okudu.
- He is not interested in art at all.
- Sanatla hiç ilgilenmez.
- Tom is majoring in art.
- Tom sanatta uzmanlaşıyor.
- Tom is interested in art.
- Tom sanatla ilgileniyor.
- She loves art.
- O sanatı seviyor.
- He studied art in Germany.
- Almanya'da sanat eğitimi aldı.
- Baking bread is an art.
- Ekmek yapmak bir sanattır.
- Music and art can greatly contribute to the enjoyment of life.
- Müzik ve sanat hayattan keyif almaya büyük katkı sağlayabilir.
- The art of pleasing is the art of deception.
- Memnun etme sanatı, aldatma sanatıdır.
- Politics is the art of preventing people from getting involved in what concerns them.
- Politika, insanların kendilerini ilgilendiren şeylere karışmalarını engelleme sanatıdır.
- To become an astronomer, you have to study the sciences thoroughly, but to become an astrologer, you just have to study the art of lying.
- Bir astronom olmak için bilimleri derinlemesine incelemeniz gerekir, ancak bir astrolog olmak için sadece yalan söyleme sanatını incelemelisiniz.
- Tom met Mary while studying at an art school.
- Tom, Mary ile bir sanat okulunda okurken tanıştı.
- You love art, don't you?
- Sanatı seviyorsun, değil mi?
- Magicians use the art of illusion.
- Sihirbazlar illüzyon sanatını kullanır.
- His art failed at the critical moment.
- Sanatı kritik anda başarısız oldu.
- Tom urged Mary to study art.
- Tom, Mary'yi sanat okumaya teşvik etti.
- Translation is an art of expression.
- Çeviri bir ifade sanatıdır.
- He hasn't yet mastered the art of writing.
- Henüz yazma sanatında ustalaşmadı.
- Tom doesn't know much about art.
- Tom sanat hakkında çok şey bilmez.
- I'm just an amateur when it comes to art, but I really like this painting.
- Sanat söz konusu olduğunda sadece bir amatörüm ama bu resmi gerçekten beğendim.
- Art is my passion.
- Sanat benim tutkum.
- Education is the acquisition of the art of the utilisation of knowledge.
- Eğitim, bilgiyi kullanma sanatının edinilmesidir.
- Life is not an exact science, it is an art.
- Hayat bir sağın bilim değildir, bir sanattır.
- Art is my lifework.
- Sanat benim yaşam boyu mesleğimdir.
- I've been banned from the art room.
- Sanat odasına girmem yasaklandı.
- How would you describe your art?
- Sanatınızı nasıl tanımlarsınız?
- Can art change the world?
- Sanat dünyayı değiştirebilir mi?
- Is this art?
- Bu sanat mı?
- Magic is the art of changing superstition into money.
- Sihirbazlık, batıl itikadı paraya çevirme sanatıdır.
- They love art.
- Onlar sanatı seviyor.
- Man may invent anything, save for the art of being happy.
- İnsanoğlu her şeyi icat edebilir, mutlu olma sanatı hariç.
- Mary loves art.
- Mary sanatı seviyor.
- There remain approximately 900 art sketches by Leonardo da Vinci.
- Leonardo da Vinci'den geriye yaklaşık 900 sanat çizimi kaldı.
- I hate art teachers.
- Sanat öğretmenlerinden nefret ediyorum.
- We love art.
- Sanatı seviyoruz.
- Tom isn't interested in art at all.
- Tom sanatla hiç ilgilenmiyor.
- Art is not a luxury, but a necessity.
- Sanat bir lüks değil, bir ihtiyaçtır.
- I don't know much about art, but I know what I like.
- Sanat hakkında fazla bilgim yok ama neyi beğendiğimi biliyorum.
- I don't know anything about art.
- Sanat hakkında bir şey bilmiyorum.
- Politics is the art of perception.
- Politika algılama sanatıdır.
- I made a scary mask in art class.
- Sanat dersinde korkunç bir maske yaptım.
- I don't understand art.
- Sanattan anlamıyorum.
- It's not porn, it's art.
- Bu porno değil, sanat.
- Tom loves talking about art.
- Tom sanat hakkında konuşmayı sever.
- Do you know much about art?
- Sanat hakkında çok şey biliyor musun?
- Homer has taught all other poets the art of telling lies skillfully.
- Homer diğer bütün şairlere ustaca yalan söyleme sanatını öğretti.
- What is art?
- Sanat nedir?
- Is this the art department?
- Burası sanat departmanı mı?
- Three people judged the art contest.
- Üç kişi sanat yarışmasını değerlendirdi.
- Translation is the art of failure.
- Tercüme başarısızlık sanatıdır.
- He has a fine library of books on art.
- Sanat üzerine kitapları olan hoş bir kütüphanesi var.
- I like art.
- Sanatı seviyorum.
- Trolling is an art.
- Trollemek bir sanattır.
- Arthur Brand is an art detective.
- Arthur Brand bir sanat dedektifi.
- Tom is an avid art collector.
- Tom hırslı bir sanat kolleksiyoncusu.
- Art has no borders.
- Sanatın sınırları yoktur.
- They're art buddies.
- Onlar sanat arkadaşları.
- I majored in art.
- Sanatta uzmanlaştım.
- You must not fight too often with one enemy, or you will teach him all your art of war.
- Aynı düşmanla çok sık savaşmamalısın, yoksa ona bütün savaş sanatını öğretirsin.
- He is something of an expert on oriental art.
- Doğu sanatları konusunda uzman sayılır.
- My goal is to make people know art.
- Amacım insanların sanatı tanımasını sağlamak.
- Tom is an art student.
- Tom bir sanat öğrencisidir.
- I enrolled in an art school when I was eight.
- Sekiz yaşındayken bir sanat okuluna yazıldım.
- There are books about art on the table.
- Masanın üzerinde sanatla ilgili kitaplar var.
- I don't understand art.
- Ben sanattan anlamıyorum.
- For me, it's an obscene art.
- Benim için bu müstehcen bir sanat.
- Tom met Mary while studying at an art school.
- Tom bir sanat okulunda okurken Mary ile tanıştı.
- Museum officials think that ETA wanted more Basque art in the museum.
- Müze yetkilileri ETA'nın müzede daha fazla Bask sanatı istediğini düşünüyor.
- The art of modern warfare does not necessarily require soldiers to be armed to the teeth to be effective as combatants.
- Modern savaş sanatı, askerlerin savaşçı olarak etkili olabilmeleri için tepeden tırnağa silahlı olmalarını gerektirmez.
- Tom went to Boston to study art.
- Tom sanat okumak için Boston'a gitti.
- He was a judge in an art contest.
- Bir sanat yarışmasında jüri üyeliği yaptı.
- I'm not interested in art.
- Sanata ilgi duymuyorum.
- Baking bread is an art.
- Ekmek pişirmek sanattır.
- I like art.
- Sanatı severim.
- I don't know much about art, but I know what I like.
- Sanattan pek anlamam ama neyi sevdiğimi biliyorum.
- Tom makes art out of otherwise useless things.
- Tom işe yaramayan şeylerden sanat yapıyordu.
- Did you go to art school?
- Sanat okuluna gittin mi?
- Photography is now considered a new form of art.
- Fotoğrafçılık, şimdi sanatın yeni bir formu olarak kabul edilmektedir.
- Mary is an art restorer.
- Mary bir sanat restoratörüdür.
- Tom has good taste in art.
- Tom sanat konusunda çok zevkli.
- He knows the art of making people feel at home.
- İnsanları evinde hissettirme sanatını biliyor.
- Art was then at its best.
- O zamanlar sanat zirvedeydi.
- I'm an art student.
- Ben bir sanat öğrencisiyim.
- He knows the art of making friends.
- Arkadaş edinme sanatını bilir.
- Politics is the art of making possible that which is necessary.
- Politika, gerekli olanı mümkün kılma sanatıdır.
- I don't see it as art.
- Bunu sanat olarak görmüyorum.
- Translation is an art, not a science.
- Çeviri bir sanattır, bilim değil.
- Tom told Mary he was interested in art.
- Tom Mary'ye sanatla ilgilendiğini söyledi.
- Tom is an art dealer, isn't he?
- Tom bir sanat satıcısı, değil mi?
- He has an eye for art.
- O, sanattan iyi anlar.
- Translation is an art, not a science.
- Çeviri bilim değil, sanattır.
- She loves art.
- O, sanatı seviyor.
- Great art makes people feel something.
- Sanatın iyisi, insanlara bir şeyler hissettirir.
- Art is not a luxury, but a necessity.
- Sanat bir lüks değil, bir gerekliliktir.
- Tom is an art student.
- Tom bir sanat öğrencisi.
- She went to Paris in order to study art.
- Sanat eğitimi almak için Paris'e gitti.
- That's quite an art.
- O, tam bir sanattır.
- It's an art more than a science.
- Bu bilimden çok bir sanat.
- How did you get interested in art?
- Sanatla nasıl ilgilenmeye başladın?
- Tom was a judge in an art contest.
- Tom bir sanat yarışmasında jüriydi.
- Everyone is more or less interested in art.
- Herkesin az çok sanata ilgisi vardır.
- Tom is an avid art collector.
- Tom hevesli bir sanat koleksiyoncusu.
- Where can I go to buy art books and catalogues?
- Sanat kitapları ve kataloglar satın almak için nereye gidebilirim?
- Without art, the crudeness of reality would make the world unbearable.
- Sanat olmasaydı, gerçekliğin acımasızlığı dünyayı çekilmez hale getirirdi.
- Never confuse art with life.
- Sanatı asla hayatla karıştırma.
- Tom doesn't know anything about art.
- Tom sanatın "S"sinden anlamaz.
- This beautiful garden owes more to art than to nature.
- Bu güzel bahçe doğadan çok sanata borçludur.
- The Japanese art of flower arrangement is called Ikebana.
- Japon çiçek düzenleme sanatına Ikebana denir.
- Origami is the art of folding paper.
- Origami kağıt katlama sanatıdır.
- Jim seems to know the art of making friends with girls.
- Jim, kızlarla arkadaşlık yapma sanatını biliyor gibi görünüyor.
- Tom doesn't know much about art.
- Tom sanat hakkında pek bir şey bilmiyor.
- He knows the art of making people feel at home.
- O, insanlara evde hissettirme sanatını biliyor.
- He knows the art of making friends.
- Arkadaş edinme sanatını biliyor.
- I've become very interested in ancient art.
- Antik sanatla çok ilgilenmeye başladım.
- She seems to know the art of writing letters.
- Mektup yazma sanatını biliyor gibi görünüyor.
- Are you interested in art?
- Sanatla ilgileniyor musun?
- Letter writing is becoming a lost art.
- Mektup yazmak kaybolan bir sanat haline geliyor.
- Museum officials think that ETA wanted more Basque art in the museum.
- Müze yetkilileri, ETA'nın müzede daha çok Bask sanatı istediğini düşünüyorlar.
- Trolling is a art.
- Trollük bir sanattır.
- Are you still interested in art?
- Hala sanatla ilgileniyor musun?
- Tom is majoring in art, isn't he?
- Tom sanat okuyor, değil mi?
- This eccentric billionaire has amassed one of the world's largest art collections.
- Bu eksantrik milyarder dünyanın en büyük sanat koleksiyonlarından birini topladı.
- She's an art student.
- O bir sanat öğrencisi.
- He has an eye for art.
- Sanattan anlıyor.
- He decided to abandon law for art.
- Sanat için hukuku bırakmaya karar verdi.
- Art has no limits.
- Sanatın sınırı yoktur.
- I don't see it as art.
- Ben onu sanat olarak görmüyorum.
- He went to art school to study painting and sculpture.
- Resim ve heykel eğitimi almak için sanat okuluna gitti.
- He has a fine library of books on art.
- Sanat üzerine kitaplardan oluşan güzel bir kütüphanesi var.
- This beautiful garden owes more to art than to nature.
- Bu güzel bahçe doğadan çok sanat sayesinde böyledir.
- He has a good art of talking.
- O, konuşma sanatında yeteneklidir.
- Beautiful stained glass is art.
- Güzel vitraylar sanattır.
- True art is theft.
- Gerçek sanat hırsızlıktır.
- Tom loves art.
- Tom sanatı sever.
- I gave Tom money to buy art supplies.
- Tom'a sanat malzemeleri alması için para verdim.
- I made a frightening mask in art class.
- Sanat dersinde korkutucu bir maske yaptım.
- He went to art school to study painting and sculpture.
- O, resim ve heykel eğitimi için sanat okuluna gitti.
- Karate is an art of unarmed defense.
- Karate silahsız bir savunma sanatıdır.
- Fantasy is often the mother of art.
- Fantezi çoğu zaman sanatın anasıdır.
- Do you know anything about art?
- Sanat hakkında bir şey biliyor musun?
- Art breaks the monotony of our life.
- Sanat, hayatımızın monotonluğunu kırar.
- She went to France in order to study art.
- Sanat eğitimi almak için Fransa'ya gitti.
- There are books about art on the table.
- Masada sanatla ilgili kitaplar var.
- Everyone is more or less interested in art.
- Herkes az ya da çok sanatla ilgilenir.
- How did you get interested in art?
- Sanata nasıl ilgi duymaya başladınız?
- Art is the most intense mode of individualism that the world has known.
- Sanat, dünyanın bildiği en yoğun bireysellik biçimidir.
- Beautiful stained glass is art.
- Güzel vitray sanattır.
- Art breaks the monotony of our life.
- Sanat, hayatın monotonluğu kırar.
- In art, as in love, instinct is good enough.
- Sanatta, aşkta olduğu gibi, içgüdü yeterlidir.
- Who buys such art?
- Böyle bir sanatı kim satın alır?
- Where should I go to buy art books and catalogs?
- Sanat kitapları ve katalogları almak için nereye gitmeliyim?
- Who buys this type of art?
- Bu tür sanatı kim satın alıyor?
- Making cheese is an art.
- Peynir yapmak bir sanattır.
- Tom is an art student, isn't he?
- Tom bir sanat öğrencisi, değil mi?
- Where can I go to buy art books and catalogs?
- Sanat kitapları ve kataloglar almak için nereye gidebilirim?
- The art of writing is useful.
- Yazma sanatı faydalıdır.
- Where can I go to buy art books and catalogues?
- Sanat kitapları ve katalogları almak için nereye gidebilirim?
- Every one of us is more or less interested in art.
- Her birimiz az çok sanatla ilgilenmektedir.
- I hope to go to Paris to study art.
- Sanat okumak için Paris'e gitmeyi umuyorum.
- You don't have to go to an art school in order to be an artist.
- Sanatçı olmak için sanat okuluna gitmene gerek yok.
- It's an art more than a science.
- Bu bilimden daha çok bir sanat.
- He's an avid art collector.
- Hevesli bir sanat koleksiyoncusu.
- I love art.
- Ben sanatı seviyorum.
- Man may invent anything, save for the art of being happy.
- İnsan mutlu olma sanatı hariç herhangi bir şeyi icat edebilir.
- Art imitates life.
- Sanat hayatı taklit eder.
- Art takes many forms.
- Sanatın birçok şekli vardır.
- Is the museum of art around here?
- Sanat müzesi bu civarda mı?
- Never confuse art with life.
- Sanat ile hayatı asla karıştırmayın.
- Basket weaving is a dying art.
- Sepet örücülüğü ölmekte olan bir sanat.
- Translation is the art of failure.
- Çeviri başarısızlık sanatıdır.
- He hasn't yet mastered the art of writing.
- Henüz yazı sanatını öğrenmedi.
- Are you interested in art?
- Sanatla ilgilenir misin?
- I love art.
- Sanatı severim.
- Tom has good taste in art.
- Tom'un iyi bir sanat zevki var.
- Art is loved by everybody.
- Sanat herkes tarafından sevilir.
- The art teacher paints at night.
- Sanat öğretmeni gece resim yapar.
- They saw Pedro talking to the art teacher.
- Onlar Pedro'yu sanat öğretmeniyle konuşurken gördüler.
- Origami is the art of folding paper.
- Origami, kağıt katlama sanatıdır.
- Tom loves art.
- Tom sanatı seviyor.
- My uncle has a deep interest in art.
- Amcamın sanata derin bir ilgisi var.
- What's your favorite kind of art?
- En sevdiğin sanat türü nedir?
- Baking bread is an art.
- Ekmek pişirmek bir sanattır.
- Where can I go to buy art books and catalogs?
- Sanat kitapları ve katalogları almak için nereye gidebilirim?
- She went to France for the purpose of studying art.
- O sanat eğitimi amaçlı Fransa'ya gitti.
- You must not fight too often with one enemy, or you will teach him all your art of war.
- Tek bir düşmanla çok sık savaşmamalısınız, yoksa ona tüm savaş sanatınızı öğretirsiniz.
- Mario is a master of the art of making excuses.
- Mario bahane üretme sanatının ustasıdır.
- Jim seems to know the art of making friends with girls.
- Jim, kızlarla arkadaş olma sanatını biliyor gibi görünüyor.
- Photography is now considered a new form of art.
- Fotoğrafçılık artık yeni bir sanat dalı olarak kabul ediliyor.
- Homer has taught all other poets the art of telling lies skillfully.
- Homeros diğer tüm şairlere ustaca yalan söyleme sanatını öğretti.
- I made a frightening mask in art class.
- Sanat sınıfında korkutucu bir maske yaptım.
- My uncle has a deep interest in art.
- Dayın sanata karşı derin bir ilgisi var.
- It's as much an art as it is a science.
- Bu bir bilim olduğu kadar bir sanattır da.
- He has a good eye for art.
- İyi bir sanat gözü vardır.
- He who has skill and art, becomes famed in the world.
- Beceri ve sanat sahibi olan, dünyada ünlü olur.
- This eccentric billionaire has amassed one of the world's largest art collections.
- Bu eksantrik milyarder dünyanın en büyük sanat koleksiyonlarından birine sahip.
- Tom makes art out of otherwise useless things.
- Tom işe yaramayan şeylerden sanat üretiyor.
- His art failed at the critical moment.
- Sanatı kritik bir anda başarısız oldu.
- I was always interested in art.
- Her zaman sanatla ilgilenmişimdir.
- You don't have to go to an art school in order to be an artist.
- Sanatçı olmak için bir sanat okuluna gitmek zorunda değilsin.
- She's an avid art collector.
- O hevesli bir sanat koleksiyoncusu.
- The art of pleasing is the art of deception.
- Hoşa gitme sanatı, aldatma sanatıdır.
- She went to France for the purpose of studying art.
- Sanat eğitimi almak için Fransa'ya gitti.
- I majored in art.
- Ben sanatta ihtisas yaptım.
- Life is not an exact science, it is an art.
- Hayat kesin bir bilim değil, bir sanattır.
- Each one is knowledgeable in his own art.
- Her biri kendi sanatında bilgilidir.
- Mary loves art.
- Mary sanatı sever.
- Art is my passion.
- Sanat benim tutkumdur.
- I've been interested in art ever since I was just a kid.
- Çocukluğumdan beri ben sanatla ilgileniyorum.
- Tom doesn't know anything about art.
- Tom sanat hakkında hiçbir şey bilmiyor.
- Magic is the art of changing superstition into money.
- Sihir, batıl inançları paraya çevirme sanatıdır.
- Procrastinating is an art.
- Ertelemek bir sanattır.
- I took an art class last year.
- Geçen yıl bir sanat dersi aldım.
- He has a good art of talking.
- İyi bir konuşma sanatı var.
- Eating is an art.
- Yemek yemek bir sanattır.
- It requires a good taste to study art.
- Sanat okumak için iyi bir zevk gerekir.
- Philosophy is the art of taking revenge on reality.
- Felsefe, gerçeklikten intikam alma sanatıdır.
- Magicians use the art of illusion.
- Sihirbazlar illüzyon sanatı kullanır.
- He loves art.
- O, sanatı seviyor.
- She seems to know the art of writing letters.
- O, mektup yazma sanatını biliyor gibi görünüyor.
- I don't know anything about art.
- Sanat hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
- Making cheese is an art.
- Peynir yapmak bir sanat.
- Art imitates life.
- Sanat, hayatı taklit eder.
- He loves art.
- O sanatı seviyor.
- Three people judged the art contest.
- Sanat yarışmasını üç kişi değerlendirdi.
- I made a scary mask in art class.
- Sanat sınıfında korkunç bir maske yaptım.
- Tom is majoring in art, isn't he?
- Tom sanatta uzmanlaşıyor, değil mi?
- She's an avid art collector.
- O, hevesli bir sanat koleksiyoncusu.
- Love is not just a feeling, but also an art.
- Aşk sadece bir duygu değil, aynı zamanda bir sanattır.
- Are you still interested in art?
- Hâlâ sanatla ilgileniyor musun?
- I gave Tom money to buy art supplies.
- Sanat malzemeleri satın alması için Tom'a para verdim.
- She knows the art of making money.
- Para kazanma sanatını biliyor.
- I've been interested in art ever since I was just a kid.
- Çocukluğumdan beri sanatla ilgileniyorum.
- The Japanese art of flower arrangement is called Ikebana.
- Japon çiçek düzenleme sanatına İkebana denir.
- Art imitates life.
- Sanat, hayatı yansıtır.
- Every one of us is more or less interested in art.
- Her birimiz az ya da çok sanatla ilgileniyoruz.
- I'm not interested in art.
- Sanatla ilgilenmiyorum.
Show More (273)
|
