|
- This matter has already been drawn to the attention of the Quaestors.
- Bu konu zaten Quaestor'ların dikkatini çekmiştir.
- In any event, there is a demand which I would like to highlight and draw the Commission's attention to.
- Her halükarda, altını çizmek ve Komisyon'un dikkatini çekmek istediğim bir talep var.
- Commissioner Barnier specifically drew the Member States' attention to this rule in his letter of 21 November 2001.
- Komisyon Üyesi Barnier, 21 Kasım 2001 tarihli mektubunda Üye Devletlerin dikkatini özellikle bu kurala çekmiştir.
- For that reason, the attention of research is moving in that direction.
- Bu nedenle, araştırmaların dikkati bu yönde ilerliyor.
- I would also draw her attention to the report of Parliament's STOA Committee.
- Ayrıca Parlamento'nun STOA Komitesi'nin raporuna da dikkatini çekmek isterim.
- That is something which should be drawn to the attention, first and foremost, of the Member States.
- Bu, her şeyden önce Üye Devletlerin dikkatini çekmesi gereken bir husustur.
- We would like attention to be paid to this too.
- Buna da dikkat edilmesini istiyoruz.
- I should like to draw your attention to various points made in the Corbett report.
- Corbett raporunda yer alan çeşitli hususlara dikkatinizi çekmek isterim.
- The Information Society Technologies Programme is shifting attention towards applications.
- Bilgi Toplumu Teknolojileri Programı dikkatleri uygulamalara doğru kaydırıyor.
- This aspect therefore warrants a great deal of attention.
- Bu nedenle bu husus büyük bir dikkat gerektirmektedir.
- New threats, such as international terrorism, require more attention.
- Uluslararası terörizm gibi yeni tehditler daha fazla dikkat gerektirmektedir.
- This is undoubtedly a point which warrants attention.
- Bu şüphesiz dikkat edilmesi gereken bir noktadır.
- When we deal with legislation which intimately affects human health we must exercise great care and attention.
- İnsan sağlığını yakından etkileyen bir mevzuatla uğraşırken büyük bir dikkat ve özen göstermeliyiz.
- The language of communication is also often cumbersome and not enough attention is paid to cultural differences.
- İletişim dili de genellikle hantaldır ve kültürel farklılıklara yeterince dikkat edilmez.
- This European Parliament should really draw the attention of the EU governments to this matter.
- Avrupa Parlamentosu, AB hükümetlerinin dikkatini bu konuya çekmelidir.
- Attention should instead be directed to the prevention of waste and the reuse of material.
- Bunun yerine israfın önlenmesine ve malzemenin yeniden kullanılmasına dikkat edilmelidir.
- Finally, I would draw your attention to an environmental problem.
- Son olarak, dikkatinizi bir çevre sorununa çekmek istiyorum.
- We must also devote the same attention to the southern shore of the Mediterranean.
- Aynı dikkati Akdeniz'in güney kıyısına da göstermeliyiz.
- I should like to draw your attention to this.
- Buna dikkatinizi çekmek isterim.
- The exclusion of women, the exclusion of Romany minorities, are today the focus of our attention.
- Kadınların dışlanması, Roman azınlıkların dışlanması, bugün dikkatimizin odak noktasıdır.
- Parliament has to pay considerably more attention to all these issues.
- Parlamento tüm bu konulara çok daha fazla dikkat etmelidir.
- Less attention, however, has been given to the role of the user of detergents.
- Bununla birlikte deterjan kullanıcısının rolüne daha az dikkat edilmiştir.
- Particular attention should be devoted to the formulation of Paragraph 15 in the Pirker report.
- Pirker raporundaki 15. Paragrafın formüle edilmesine özellikle dikkat edilmelidir.
- We must therefore pay the utmost attention to them.
- Bu nedenle onlara azami dikkat göstermeliyiz.
- These incidents must, further to this resolution, also be brought to the attention of the international community.
- Bu olaylar, bu karara ek olarak, uluslararası toplumun da dikkatine sunulmalıdır.
- All these must be addressed with the greatest attention and utmost caution.
- Tüm bunlar büyük bir dikkat ve azami özenle ele alınmalıdır.
- I should therefore like attention to be given to these indemnity regulations.
- Bu nedenle bu tazminat düzenlemelerine dikkat edilmesini rica ediyorum.
- Allow me to draw your attention to the three principal elements of the proposal.
- İzninizle teklifin üç temel unsuruna dikkatinizi çekmek istiyorum.
- And yet these regions warrant particular attention.
- Oysa bu bölgeler özel bir dikkat gerektiriyor.
- We would draw your attention particularly to human rights and minorities.
- Özellikle insan hakları ve azınlıklar konusuna dikkatinizi çekmek isteriz.
- This is, therefore, an issue to which States must pay serious attention.
- Dolayısıyla bu, Devletlerin ciddi bir şekilde dikkat etmesi gereken bir konudur.
- This also allows greater attention to be paid to the essential issues of economic policy.
- Bu aynı zamanda ekonomi politikasının temel konularına daha fazla dikkat edilmesini sağlamaktadır.
- In particular, I would draw your attention to a whole set of amendments on the human rights clause.
- Özellikle insan hakları maddesine ilişkin bir dizi değişikliğe dikkatinizi çekmek isterim.
- I believe that the Commission must pay particular attention to that.
- Komisyon'un buna özellikle dikkat etmesi gerektiğine inanıyorum.
- Attention should be mainly focused on results rather than working practice.
- Dikkatler, çalışma pratiğinden ziyade sonuçlara odaklanmalıdır.
- What we need is not more meetings but perhaps to focus our attention more.
- İhtiyacımız olan şey daha fazla toplantı değil, belki de dikkatimizi daha fazla odaklamaktır.
- Where should we focus our attention?
- Dikkatimizi nereye odaklamalıyız?
- It is these to which I wish to give particular attention.
- Bu konulara özellikle dikkat çekmek istiyorum.
- Paragraph 34 calls for particular attention to be paid to the position of the applicant countries.
- Paragraf 34, başvuran ülkelerin konumuna özellikle dikkat edilmesi çağrısında bulunmaktadır.
- Maybe we have focused our attention too much on the Balkans.
- Belki de dikkatimizi Balkanlara çok fazla odakladık.
- We asked that attention be paid to this area as well.
- Bu alana da dikkat edilmesini istedik.
- There is legislation against the system, but social practice pays no attention to it.
- Sisteme karşı mevzuat var ancak sosyal uygulama bunu dikkate almıyor.
- I should now like to take some time to consider the areas of attention which Parliament highlights in its report.
- Şimdi Parlamento'nun raporunda dikkat çektiği alanları değerlendirmek için biraz zaman ayırmak istiyorum.
- The issue of the effective implementation of the legislation merits special attention.
- Mevzuatın etkili bir şekilde uygulanması konusu özel bir dikkat gerektirmektedir.
- This patenting imbalance is an area that requires urgent attention.
- Bu patent dengesizliği acil dikkat gerektiren bir alandır.
- Attention still needs to be given to how the public are to be provided with information.
- Kamuoyunun nasıl bilgilendirileceğine hala dikkat edilmesi gerekiyor.
- The reports focus attention on the essential factors in increasing maritime safety.
- Raporlar dikkatleri deniz güvenliğinin arttırılmasındaki temel faktörlere odaklamaktadır.
- Attention should also be paid to ensuring that tender rules are strictly enforced.
- İhale kurallarının titiz biçimde uygulanmasını sağlamaya da dikkat gösterilmelidir.
- That deserves our full attention, given the hour.
- Saat göz önünde bulundurulduğunda bu durum tüm dikkatimizi hak ediyor.
- I wish to speak on a matter which I have already had occasion to bring to the attention of the Presidency in the past.
- Daha önce de Başkanlığın dikkatine sunma fırsatı bulduğum bir konu hakkında konuşmak istiyorum.
- There are two issues I would like to draw your attention to.
- Dikkatinizi çekmek istediğim iki konu var.
- Finally, I just wish to draw the House's attention to the merit of Amendment No 68 concerning monitoring.
- Son olarak, Meclis'in dikkatini 68 No'lu Değişikliğin izleme ile ilgili esasına çekmek istiyorum.
- I would now like to draw your attention to the Galileo system.
- Şimdi dikkatinizi Galileo sistemine çekmek istiyorum.
- I would like to request that special attention be paid to Amendment No 22.
- Değişiklik No 22'ye özel bir dikkat gösterilmesini rica ediyorum.
- However, I would still like to focus attention on one particular point.
- Ancak ben yine de dikkatleri belirli bir noktaya çekmek istiyorum.
- The report also pays attention to the candidate countries.
- Raporda aday ülkelere de dikkat çekiliyor.
- In the fight against the advance of SARS, only this third opportunity is being paid full attention.
- SARS'ın ilerlemesine karşı mücadelede sadece bu üçüncü fırsata tam anlamıyla dikkat ediliyor.
- I will now turn my attention to the amendments.
- Şimdi dikkatimi değişikliklere çevireceğim.
- Finally, I should also like to draw your attention to the link between the tobacco lobby and politicians.
- Son olarak, tütün lobisi ile politikacılar arasındaki bağlantıya da dikkatinizi çekmek isterim.
- He is determined to focus all his attention on that exercise.
- Tüm dikkatini bu egzersiz üzerinde yoğunlaştırmaya kararlıdır.
- Thirdly, we need to turn our attention to imitation products.
- Üçüncü olarak dikkatimizi taklit ürünlere çevirmemiz gerekiyor.
- I would, however, particularly like to focus attention on a couple of amendments which we are in favour of.
- Bununla birlikte, özellikle bizim de desteklediğimiz birkaç değişikliğe dikkat çekmek istiyorum.
- After all, this is not the first time we have turned our attention to this issue.
- Ne de olsa bu konuya ilk kez dikkatimizi yöneltmiyoruz.
- The committee has already given attention to this and the matter should be remedied by the amendments proposed.
- Komite bu konuya zaten dikkat çekmiştir ve önerilen değişikliklerle bu sorun giderilmelidir.
- I believe that this warrants some attention on our part.
- Bunun bizim açımızdan biraz dikkat gerektirdiğine inanıyorum.
- For this reason, I would like to ask you to give your attention to this.
- Bu nedenle, bu konuya dikkatinizi vermenizi rica ediyorum.
- There are still two contentious points, but these merit our attention as they are more scientific in nature.
- Hala tartışmalı iki nokta var, ancak bunlar daha bilimsel nitelikte oldukları için dikkatimizi çekmeyi hak ediyorlar.
- I have drawn your attention to this on several occasions in this House.
- Bu Mecliste birçok kez bu konuya dikkatinizi çektim.
- I should add that this is an area to which the Commission is paying particular attention.
- Bunun Komisyon'un özellikle dikkat ettiği bir alan olduğunu eklemeliyim.
- Finally, I should like to draw your attention to the fact that what we have here is a contradiction in se.
- Son olarak, burada sahip olduğumuz şeyin kendi içinde bir çelişki olduğuna dikkatinizi çekmek isterim.
- I would also draw Parliament's attention to the risks that this would pose in the long run.
- Ayrıca Parlamento'nun dikkatini bunun uzun vadede yaratacağı risklere çekmek isterim.
- Now, of course, the greatest attention must be paid to ensuring that the agreement is implemented.
- Şimdi elbette en büyük dikkat anlaşmanın uygulanmasını sağlamaya verilmelidir.
- The present downturn in the capital markets and the lack of risk capital needs particular and urgent attention.
- Sermaye piyasalarındaki mevcut gerileme ve risk sermayesi eksikliği özel ve acil dikkat gerektirmektedir.
- I should like to draw your attention to the following.
- Aşağıdaki hususlara dikkatinizi çekmek isterim.
- One point that deserves attention is the existence of two different test methods.
- Dikkat edilmesi gereken bir nokta da iki farklı test yönteminin varlığıdır.
- We have to focus our attention on the applicant countries' ability to implement the Lisbon objectives.
- Dikkatimizi başvuru sahibi ülkelerin Lizbon hedeflerini uygulama kabiliyetlerine odaklamalıyız.
- That is an important risk and we must draw our attention to that in future work.
- Bu önemli bir risktir ve gelecekteki çalışmalarımızda buna dikkat çekmeliyiz.
- People - by which I mean explicitly the citizens of the EU - are paying more attention to these things than ever before.
- İnsanlar, ki bununla açıkça AB vatandaşlarını kastediyorum, bu konulara her zamankinden daha fazla dikkat ediyor.
- I would like to draw the attention of the House to the Global Health Fund that has been established.
- Meclisin dikkatini kurulmuş olan Küresel Sağlık Fonuna çekmek istiyorum.
- I would ask you to draw this point to the attention of the Conference of Presidents and the Bureau as well.
- Bu hususu Başkanlar Konferansı ve Başkanlık Divanı'nın da dikkatine sunmanızı rica ediyorum.
- The issue of data storage also requires further attention.
- Veri depolama konusuna da daha fazla dikkat edilmesi gerekiyor.
- We will decide as a group how best to bring tonight's situation to the attention of President Cox.
- Bu akşamki durumu Başkan Cox'un dikkatine en iyi nasıl sunacağımıza grup olarak karar vereceğiz.
- As far as aeronautics is concerned, I am glad that there will be some attention to the health of passengers.
- Havacılıkla ilgili olarak, yolcuların sağlığına biraz dikkat edilecek olmasından memnuniyet duyuyorum.
- We will draw your remarks to the attention of the Commission.
- Sözlerinizi Komisyon'un dikkatine sunacağız.
- For this reason alone, it is a subject deserving all our attention.
- Sadece bu nedenle bile tüm dikkatimizi hak eden bir konudur.
- My services have drawn the attention of the industry to this report.
- Servislerim sektörün dikkatini bu rapora çekmiştir.
- I should like to bring to your attention a few other matters.
- Birkaç hususu daha dikkatinize sunmak isterim.
- We should not forget that conflict while our attention is focused elsewhere.
- Dikkatimiz başka bir yere odaklanmışken bu çatışmayı unutmamalıyız.
- These issues received much attention in the Lipietz report last year.
- Geçen yıl Lipietz raporunda bu konulara çok dikkat çekildi.
- This is, of course, mentioned in the Commission's justification, but it should be accorded greater attention.
- Bu husus elbette Komisyon'un gerekçesinde de belirtilmiştir ancak daha fazla dikkat gösterilmesi gerekmektedir.
- Our rapporteur has highlighted further measures to which Parliament will be giving its attention in the coming months.
- Raportörümüz, Parlamentonun önümüzdeki aylarda dikkatini vereceği başka tedbirlerin de altını çizmiştir.
- This is a point of grave concern and something which will require attention particularly in future.
- Bu ciddi bir endişe kaynağıdır ve özellikle gelecekte dikkat edilmesi gereken bir husustur.
- We will have to pay specific attention to prisoners.
- Mahkumlara özel bir dikkat göstermemiz gerekecek.
- As the problems have been aired, let me draw your attention to just a few points.
- Sorunlar dile getirildiği için, sadece birkaç noktaya dikkatinizi çekmeme izin verin.
- I would ask you to draw this point to the attention of the Conference of Presidents and the Bureau as well.
- Bu hususu Başkanlar Konferansı'nın ve Başkanlık Divanı'nın da dikkatine sunmanızı rica ediyorum.
- Could I finally draw your attention to the meeting of the European-African Ministerial Conference of 11 October?
- Son olarak dikkatinizi 11 Ekim tarihli Avrupa-Afrika Bakanlar Konferansı toplantısına çekebilir miyim?
- With regard to possible exceptions, I should like to draw your attention to two problems.
- Olası istisnalarla ilgili olarak dikkatinizi iki soruna çekmek isterim.
- However, I would like to draw your attention to three points.
- Bununla birlikte, dikkatinizi üç noktaya çekmek istiyorum.
- We should continue to pay particular attention to immigration and all the complex effects that it brings with it.
- Göç ve beraberinde getirdiği tüm karmaşık etkilere özellikle dikkat etmeye devam etmeliyiz.
- I should like to draw your attention to the increasing and continuing problems faced by our drivers.
- Şoförlerimizin karşılaştığı ve artarak devam eden sorunlara dikkatinizi çekmek isterim.
- I would like to draw your attention to two areas.
- Dikkatinizi iki konuya çekmek istiyorum.
- I should like to draw the attention to this aspect once again.
- Bu hususa bir kez daha dikkat çekmek isterim.
- We need to pay particular attention to that.
- Buna özellikle dikkat etmemiz gerekiyor.
- That is something to which perhaps not enough attention has been given.
- Bu belki de yeterince dikkat edilmeyen bir husus.
- I trust the Member States will give this considered and early attention.
- Üye Devletlerin bu konuya gereken dikkati göstereceklerine inanıyorum.
- I should first like to turn my attention to social security.
- İlk olarak dikkatimi sosyal güvenlik konusuna çekmek istiyorum.
- That is a subject on which we should all focus our attention in the run-up to the Johannesburg Conference next year.
- Bu, önümüzdeki yıl Johannesburg Konferansı öncesinde hepimizin dikkatini yoğunlaştırması gereken bir konudur.
- In any event, there is a demand which I would like to highlight and draw the Commission's attention to.
- Her halükarda, altını çizmek ve Komisyon'un dikkatini çekmek istediğim bir talep söz konusudur.
- We have followed developments in this sensitive field with considerable attention.
- Bu hassas alandaki gelişmeleri büyük bir dikkatle takip ettik.
- If I might return to the subject of energy, I would like to bring a paradox to your attention.
- Enerji konusuna dönecek olursam, bir paradoksu dikkatinize sunmak isterim.
- Too little attention is paid to the cause.
- Nedenine çok az dikkat ediliyor.
- We should not, however, focus our attention only on Korea.
- Ancak dikkatimizi sadece Kore'ye odaklamamalıyız.
- We shall devote our full attention to resolving the matter.
- Konunun çözüme kavuşturulması için tüm dikkatimizi vereceğiz.
- The EU's vaccination policy is attracting more and more attention, especially since the last outbreak of foot-and-mouth.
- AB'nin aşılama politikası, özellikle son şap salgınından bu yana giderek daha fazla dikkat çekiyor.
- I would like to pay particular attention to the issue of cod.
- Morina balığı konusuna özellikle dikkat çekmek istiyorum.
- This is a matter which requires immediate attention.
- Bu acil dikkat gerektiren bir konudur.
- Both budget reports give attention to language, translation and interpreting.
- Her iki bütçe raporu da dil, çeviri ve tercümanlık konularına dikkat çekmektedir.
- This is why we cannot disregard the outcome of the Irish vote but must give it our utmost attention.
- İşte bu nedenle İrlanda'daki oylamanın sonucunu göz ardı edemeyiz ancak buna azami dikkat göstermeliyiz.
- They offer incentives, information and bring theatre to the attention of a wide public.
- Teşvik ve bilgi sunarlar ve tiyatroyu geniş bir kitlenin dikkatine sunarlar.
- This is a case for absolute objectivity and attention to the rules.
- Bu, mutlak objektiflik ve kurallara dikkat edilmesi gereken bir durumdur.
- Too little attention is paid to demographic change and the lack of specialists.
- Demografik değişime ve uzman eksikliğine çok az dikkat ediliyor.
- I would like to draw your attention to two further points.
- Dikkatinizi iki noktaya daha çekmek istiyorum.
- The European Commission has followed the situation with great attention and concern.
- Avrupa Komisyonu durumu büyük bir dikkat ve endişe ile takip etti.
- The Balkans and the Middle East demand all our attention.
- Balkanlar ve Orta Doğu tüm dikkatimizi istiyor.
- Perhaps you will allow me to draw your attention once more to a few elements.
- Belki dikkatinizi birkaç unsura bir kez daha çekmeme izin verirsiniz.
- However, the Commission understands why the focus of Parliament's attention in this debate is on Kazakhstan.
- Ancak Komisyon, bu tartışmada Parlamento'nun dikkatinin neden Kazakistan üzerinde yoğunlaştığını anlamaktadır.
- That is where our attention should be focused.
- Dikkatimizin odaklanması gereken yer burası.
- Air traffic has increased considerably and we must treat safety issues with particular attention.
- Hava trafiği önemli ölçüde artmıştır ve güvenlik konularına özel bir dikkat göstermeliyiz.
- I should like to draw your attention to the pioneering area of research into the human genome.
- İnsan genomuna ilişkin öncü araştırma alanına dikkatinizi çekmek isterim.
- Secondly, I should also like to expressly draw your attention to the role of information technologies in modern theatre.
- İkinci olarak bilgi teknolojilerinin modern tiyatrodaki rolüne de dikkatinizi çekmek isterim.
- I would just like to draw the attention of the House to something which happened in Italy on Thursday night.
- Meclisin dikkatini Perşembe gecesi İtalya'da yaşanan bir olaya çekmek istiyorum.
- We must pay the necessary attention to this as well.
- Buna da gerekli dikkati göstermeliyiz.
- These were the issues I wanted to bring to your attention.
- Dikkatinize sunmak istediğim hususlar bunlardı.
- In the Middle East, we now want to focus all our attention on the international conference.
- Ortadoğu'da artık tüm dikkatimizi uluslararası konferansa odaklamak istiyoruz.
- We must focus our attention on what kind of values are to form the direction in which we shall advance.
- Dikkatimizi, ilerleyeceğimiz yönü ne tür değerlerin oluşturacağına odaklamalıyız.
- Beyond this financial aspect, I would like to draw your attention to three other aspects.
- Bu mali boyutun ötesinde, dikkatinizi diğer üç hususa çekmek istiyorum.
- The wide-ranging nature of concentrations merits particular attention.
- Yoğunlaşmaların geniş kapsamlı doğası özel bir dikkat gerektirmektedir.
- I should also like to draw your attention to Article 191.
- Ayrıca 191. Maddeye de dikkatinizi çekmek isterim.
- As the candidate countries supported the EU's positions our attention focuses particularly on Japan, but also on Russia.
- Aday ülkeler AB'nin tutumunu destekledikçe dikkatimiz özellikle Japonya'ya ve aynı zamanda Rusya'ya odaklanmaktadır.
- The situation in Vietnam demands the attention of the international community.
- Vietnam'daki durum uluslararası toplumun dikkatini gerektirmektedir.
- This is why it is vital that we give our attention to this development.
- Bu nedenle bu gelişmeye dikkatimizi vermemiz hayati önem taşımaktadır.
- That is something to which perhaps not enough attention has been given.
- Bu, belki de yeterince dikkat edilmemiş bir husustur.
- I believe however, that greater attention needs to be brought to bear on the responsibilities of men in this domain.
- Bununla birlikte, erkeklerin bu alandaki sorumluluklarına daha fazla dikkat çekilmesi gerektiğine inanıyorum.
- Thank you for drawing that to our attention.
- Buna dikkatimizi çektiğiniz için teşekkür ederiz.
- We would draw your attention particularly to human rights and minorities.
- Dikkatinizi özellikle insan hakları ve azınlıklar konusuna çekmek isteriz.
- That is where our attention should be focused.
- Dikkatimizin odaklanması gereken yer burasıdır.
- These are two elements which will take up a lot of attention.
- Bunlar çok dikkat çekecek iki unsurdur.
- Attention is paid both to legal and illegal migration and to the socio-economic dimension.
- Hem yasal ve yasadışı göçe hem de sosyo-ekonomik boyuta dikkat çekilmiştir.
- I have listened with great attention to the speeches we have already heard.
- Daha önce dinlediğimiz konuşmaları büyük bir dikkatle dinledim.
- I would again ask for attention to be given to the place of the regions, this is becoming an important issue.
- Bölgelerin yerine dikkat edilmesini tekrar rica ediyorum, bu önemli bir konu haline geliyor.
- We fail to pay adequate attention to situations of potential conflict when they are at an early stage of development.
- Gelişimin erken aşamalarında potansiyel çatışma durumlarına yeterince dikkat etmiyoruz.
- I have asked to speak as I wanted to draw the Commission's attention to a problem of legal basis in this report.
- Komisyon'un dikkatini bu rapordaki bir yasal dayanak sorununa çekmek istediğim için söz istedim.
- Thank you for drawing our attention to this question.
- Bu soruya dikkatimizi çektiğiniz için teşekkür ederiz.
- I should like to inform you that this issue was drawn to my attention at the last part-session.
- Bu konunun son oturumda dikkatimi çektiğini size bildirmek isterim.
- This is still a rather tender sapling which needs our undivided attention.
- Bu hala tüm dikkatimizi vermemiz gereken oldukça hassas bir fidandır.
- We cannot deflect attention away from the Member States' responsibilities by correcting and retouching the rules.
- Kuralları düzelterek ve rötuşlayarak dikkatleri Üye Devletlerin sorumluluklarından başka yöne çekemeyiz.
- There is, though, another peculiarity to which I would like to draw your attention.
- Bununla birlikte, dikkatinizi çekmek istediğim bir başka husus daha var.
- This is a point of grave concern and something which will require attention particularly in future.
- Bu ciddi bir endişe kaynağıdır ve özellikle gelecekte dikkat edilmesi gereken bir konudur.
- For a period of six weeks there was a form of peace in the Middle East and our attention turned to Iraq.
- Altı haftalık bir süre için Orta Doğu'da bir tür barış oldu ve dikkatlerimiz Irak'a çevrildi.
- I would also like to draw Parliament's attention to the issue of aid to the European airline industry.
- Ayrıca Parlamentonun dikkatini Avrupa havayolu endüstrisine yardım konusuna çekmek istiyorum.
- It is a way of attracting the world's attention back to these issues.
- Dünyanın dikkatini tekrar bu konulara çekmenin bir yoludur.
- The Afghan crisis, the war on terrorism, must not distract our attention from this part of the world.
- Afgan krizi, terörizmle savaş, dikkatimizi dünyanın bu bölgesinden uzaklaştırmamalıdır.
- It focuses attention on absolutely essential matters regarding safety at sea.
- Dikkatleri denizde güvenlikle ilgili kesinlikle temel konulara odaklamaktadır.
- However, we are giving this issue our utmost attention, and rightly so; it is one of our priorities.
- Bununla birlikte, bu konuya azami dikkat gösteriyoruz ve haklı olarak önceliklerimizden biri de bu.
- I would like to draw the Commission's attention to a number of points.
- Komisyon'un dikkatini bazı noktalara çekmek istiyorum.
- Finally, I would ask colleagues to pay particular attention to paragraph 128 of the draft report.
- Son olarak, meslektaşlarımdan taslak raporun 128. paragrafına özellikle dikkat etmelerini rica ediyorum.
- They offer incentives, information and bring theatre to the attention of a wide public.
- Bunlar teşvikler ve bilgiler sunmakta ve tiyatroyu geniş kitlelerin dikkatine sunmaktadır.
- We must not, of course, allow the historical perspective to distract our attention from the problems of today.
- Elbette tarihsel perspektifin dikkatimizi bugünün sorunlarından uzaklaştırmasına izin vermemeliyiz.
- Another area of concern to which more attention should be given is media pluralism in Central and Eastern Europe.
- Daha fazla dikkat gösterilmesi gereken bir başka endişe alanı da Orta ve Doğu Avrupa'daki medya çoğulculuğudur.
- Mr President, I would like to draw your attention to the Rosia Montana Gold Corporation project.
- Sayın Başkan, dikkatinizi Rosia Montana Gold Corporation projesine çekmek istiyorum.
- As such, this issue deserves strong attention and more activity.
- Dolayısıyla bu mesele güçlü bir dikkati ve daha fazla faaliyeti hak etmektedir.
- However, we are giving this issue our utmost attention, and rightly so; it is one of our priorities.
- Ancak bu konuya azami dikkat gösteriyoruz ve haklı olarak önceliklerimizden biri de bu.
- I should also like to draw the attention to the importance of the citizens' own responsibility for their education.
- Ayrıca, vatandaşların kendi eğitimleri konusundaki sorumluluklarının önemine de dikkat çekmek isterim.
- Could you please draw his attention to the fact that I have something to say to him?
- Lütfen kendisine söyleyeceklerim olduğuna dikkatini çeker misiniz?
- I would like to draw your attention to the delicate issue of cheques.
- Dikkatinizi hassas çek konusuna çekmek istiyorum.
- I wish, furthermore, to turn our attention to the financing of Euronews.
- Ayrıca dikkatimizi Euronews'in finansmanına çevirmek istiyorum.
- In particular, more attention needs to be paid to Articles 41 and 42 of the Charter of Fundamental Rights.
- Özellikle Temel Haklar Şbildirgesi'nin 41. ve 42. Maddelerine daha fazla dikkat edilmesi gerekmektedir.
- We should not, however, focus our attention only on Korea.
- Bununla birlikte, dikkatimizi sadece Kore'ye odaklamamalıyız.
- I believe however, that greater attention needs to be brought to bear on the responsibilities of men in this domain.
- Ancak bu alanda insanların sorumluluklarına daha fazla dikkat edilmesi gerektiğine inanıyorum.
- He is determined to focus all his attention on that exercise.
- Tüm dikkatini bu çalışmaya yoğunlaştırmaya kararlı.
- I should first like to turn my attention to social security.
- Öncelikle dikkatimi sosyal güvenlik konusuna çekmek istiyorum.
- I merely wanted to draw the attention of the House to this point, on behalf of the Committee on Budgets.
- Ben sadece Bütçe Komisyonu adına Meclisin dikkatini bu noktaya çekmek istedim.
- We have to turn our attention to the Iraqi people.
- Dikkatimizi Irak halkına çevirmeliyiz.
- In order to fight these criminal activities, attention must also be paid in training courses to preventive measures.
- Bu suç faaliyetleriyle mücadele etmek için eğitim kurslarında önleyici tedbirlere de dikkat edilmelidir.
- Strengthening of border controls, the position of Kaliningrad, attention to nuclear safety and so on and so forth.
- Sınır kontrollerinin güçlendirilmesi, Kaliningrad'ın konumu, nükleer güvenliğe dikkat edilmesi ve benzeri konular.
- I did not want to draw your attention to this point before the vote, so I waited until after the vote.
- Oylamadan önce dikkatinizi bu noktaya çekmek istemediğim için oylama sonrasına kadar bekledim.
- I would like to draw your attention to the three amendments tabled by Parliament's Committee on Constitutional Affairs.
- Parlamentonun Anayasal İşler Komisyonu tarafından sunulan üç değişikliğe dikkatinizi çekmek istiyorum.
- Mr MacCormick drew my attention to services of general interest.
- Bay MacCormick dikkatimi genel ilgi alanlarına yönelik hizmetlere çekti.
- As European legislators, we should pay particular attention to simplifying legislation and administration.
- Avrupalı yasa koyucular olarak mevzuatın ve idarenin basitleştirilmesine özellikle dikkat etmeliyiz.
- We must not forget that complete attention must involve psychological attention.
- Tüm dikkatin psikolojik dikkati de içermesi gerektiğini unutmamalıyız.
- These are two elements which will take up a lot of attention.
- Bunlar çok dikkat çekecek olan iki unsurdur.
- The European Commission has followed the situation with great attention and concern.
- Avrupa Komisyonu durumu büyük bir dikkat ve endişe ile takip etmiştir.
- Attention has been drawn to the human resources cutbacks.
- İnsan kaynaklarındaki kesintilere dikkat çekilmiştir.
- More attention to communication and the political aspects could contribute to public involvement.
- İletişim ve siyasi boyutlara daha fazla dikkat edilmesi halkın katılımına katkıda bulunabilir.
- We will decide as a group how best to bring tonight's situation to the attention of President Cox.
- Bu geceki durumu Başkan Cox'un dikkatine en iyi nasıl sunacağımıza grup olarak karar vereceğiz.
- Our attention needs to be focused on two crucial questions.
- Dikkatimizin iki önemli soruya odaklanması gerekmektedir.
- I should also like to draw your attention to the INTAS project.
- Ayrıca INTAS projesine de dikkatinizi çekmek isterim.
- I would like to draw your attention to three specific points.
- Dikkatinizi özellikle üç noktaya çekmek istiyorum.
- Nothing has been brought to my attention in relation to that.
- Bununla ilgili olarak dikkatimi çeken bir şey olmadı.
- Secondly, the issue of the seat of the European Parliament requires urgent attention.
- İkinci olarak Avrupa Parlamentosunun yeri konusuna acilen dikkat edilmesi gerekmektedir.
- Let us now turn our attention to the people.
- Şimdi dikkatimizi insanlara çevirelim.
- These are increasingly being brought to the attention of Members of Parliament.
- Bunlar giderek artan bir şekilde Parlamento Üyelerinin dikkatine sunulmaktadır.
- I have paid particular attention when arriving back in Europe from time to time from another continent.
- Zaman zaman başka bir kıtadan Avrupa'ya geri dönerken özellikle dikkat ettim.
- It appears that the rest of the international community has turned its attention entirely away from Central America.
- Görünen o ki uluslararası toplumun geri kalanı dikkatini tamamen Orta Amerika'ya çevirmiş durumda.
- This is what we should focus our attention on now.
- Şimdi dikkatimizi vermemiz gereken şey bu.
- Too little attention is paid to these issues even in practical policy-making.
- Uygulamaya yönelik politika yapımında bile bu konulara çok az dikkat edilmektedir.
- We are going to have to devote some attention to this, so that we can continue to talk of regular cooperation.
- Düzenli işbirliğinden bahsetmeye devam edebilmemiz için bu konuya biraz dikkat göstermemiz gerekecek.
- The very fact that exercise is able to prevent mental problems often gets little attention.
- Egzersizin ruhsal sorunları önleyebildiği gerçeği genellikle çok az dikkat çekmektedir.
- I wholeheartedly support this report which focuses its attention on the importance of local employment markets.
- Dikkatini yerel istihdam piyasalarının önemine odaklayan bu raporu tüm kalbimle destekliyorum.
- As a result of the meetings, I identified a number of issues to which I would like to draw your attention.
- Toplantılar sonucunda, dikkatinizi çekmek istediğim bir dizi konu tespit ettim.
- There is, though, another peculiarity to which I would like to draw your attention.
- Bununla birlikte, dikkatinizi çekmek istediğim bir başka özellik daha var.
- I just wanted to draw your attention to a small linguistic problem in paragraph 25.
- Sadece 25. paragrafta yer alan küçük bir dilsel soruna dikkatinizi çekmek istiyorum.
- We remain committed on this issue and our attention is entirely focused on Chechnya.
- Bu konudaki kararlılığımızı sürdürüyoruz ve dikkatimiz tamamen Çeçenistan'a odaklanmış durumda.
- We also turned our attention to the conditions for the implementation of the directive.
- Dikkatimizi yönergenin uygulanmasına ilişkin koşullara da yönelttik.
- Thank you for drawing our attention to this question.
- Bu soruya dikkatimizi çektiğiniz için teşekkür ederim.
- You don't have to work too hard to capture their attention.
- Dikkatlerini çekmek için çok fazla çaba harcamanıza gerek yok.
- Deal or no deal, the attention has shifted to new arenas.
- Anlaşma olsun ya da olmasın, dikkatler başka alanlara kaymıştır.
- Originally, this was nothing we paid much attention to.
- Başlangıçta bu çok fazla dikkat ettiğimiz bir şey değildi.
- Now, anyone who loves to cook needs to pay attention because today we are giving away all our trade secrets.
- Şimdi, yemek yapmayı seven herkes dikkatini buraya vermeli çünkü bugün tüm meslek sırlarımızı açıklıyoruz.
- Deal or no deal, the attention has shifted to new arenas.
- Anlaşma olsun ya da olmasın, dikkatler yeni alanlara kaymış durumdadır.
- Originally, this was nothing we paid much attention to.
- Başlangıçta, bu pek de dikkat ettiğimiz bir şey değildi.
- You don't have to work too hard to capture their attention.
- Onların dikkatini çekmek için çok sıkı çalışmak zorunda değil.
- You don't have to work too hard to capture their attention.
- Onların dikkatini çekmek için çok fazla çalışmanıza gerek yok.
- Originally, this was nothing we paid much attention to.
- İlk başlarda bu çok dikkat ettiğimiz bir şey değildi.
- Alice called my name in her head and had my attention at once.
- Alice kafasının içinde ismimi söyledi ve dikkatimi anında çekti.
- Tom just wants attention.
- Tom sadece dikkat istiyor.
- Sami wanted attention.
- Sami dikkat istedi.
- You now have my full attention.
- Şimdi tüm dikkatim sende.
- She doesn't pay much attention to how she dresses.
- Nasıl giyindiğine pek dikkat etmez.
- I need your full attention now.
- Şimdi tüm dikkatini bana vermen gerek.
- I had to get everyone's attention.
- Herkesin dikkatini çekmeliydim.
- It definitely got Tom's attention.
- Bu kesinlikle Tom'un dikkatini çekti.
- I'd like your attention, please.
- Dikkatinizi çekmek istiyorum, lütfen.
- May I have your undivided attention?
- Tüm dikkatini alabilir miyim?
- I didn't pay any attention to Tom.
- Tom'a hiç dikkat etmedim.
- She caught my attention.
- O benim dikkatimi çekti.
- This question needs attention.
- Bu soruya dikkat edilmesi gerekiyor.
- His loud voice drew my attention.
- Yüksek sesi dikkatimi çekti.
- Tom's teacher told him to pay more attention to his punctuation.
- Tom'un öğretmeni ona noktalama işaretlerine daha çok dikkat etmesini söyledi.
- Can I get your attention, please?
- Dikkatinizi bana verebilir misiniz, lütfen?
- His speech captured our attention.
- Onun konuşması dikkatimizi çekti.
- Can I get your attention, please?
- Dikkatini bana verebilir misin, lütfen?
- Let me have your attention.
- Dikkatinizi bana verin.
- OK, you've got my attention.
- Tamam, dikkatimi çektin.
- He attracted many people's attention.
- O birçok insanın dikkatini çekti.
- Tom soon realized that no one was paying any attention to him.
- Tom çok geçmeden kimsenin ona dikkat etmediğini fark etti.
- Focus your attention on the really important things.
- Dikkatini gerçekten önemli şeylere ver.
- Mary turned her attention to Tom's comment.
- Mary dikkatini Tom'un yorumuna çevirdi.
- Tom paid no attention to Mary.
- Tom Mary'ye hiç dikkat etmedi.
- I should've paid more attention in school.
- Okulda daha fazla dikkatimi vermeliydim.
- Tom tried once again to get Mary's attention.
- Tom bir kez daha Mary'nin dikkatini çekmeye çalıştı.
- Layla attracted Fadil's attention.
- Layla Fadıl'ın dikkatini çekti.
- I should have paid more attention to the papers I signed.
- İmzaladığım kağıtlara daha fazla dikkat etmeliydim.
- Pay attention on the road.
- Yola dikkat et.
- You've got my attention.
- Dikkatimi çektin.
- Can I have your attention, please?
- Dikkatinizi rica edebilir miyim, lütfen?
- Attention, Lojbanist!
- Dikkat, Lojbanist!
- Tom doesn't pay any attention.
- Tom hiç dikkat etmez.
- He likes attention.
- Dikkat çekmeyi seviyor.
- Meanwhile, I want to draw your attention to a point.
- Bu arada, dikkatinizi bir noktaya çekmek istiyorum.
- I'm just trying to get Tom's attention.
- Tom'un dikkatini çekmeye çalışıyorum.
- I wish I had paid more attention to what Tom said.
- Keşke Tom'un söylediğine daha dikkat etseydim.
- You have to pay special attention to what you eat and drink.
- Yediklerinize ve içtiklerinize özellikle dikkat etmelisiniz.
- I should have paid more attention to Mary.
- Mary'ye daha fazla dikkat etmeliydim.
- You should have paid more attention in biology class.
- Biyoloji dersine daha çok dikkat etmeliydin.
- Can I get your attention, please?
- Dikkatinizi rica edebilir miyim?
- In recent years, some Muslim countries have prospered and attracted the attention of the world.
- Son yıllarda, bazı Müslüman ülkeler zenginleşmiş ve dünyanın dikkatini çekmişlerdir.
- I concentrated my attention on the subject.
- Ben, dikkatimi konuya yoğunlaştırdım.
- Tom never pays much attention to what his teacher says.
- Tom öğretmeninin söylediklerine hiç dikkat etmez.
- Tom paid no attention to Mary's advice.
- Tom Mary'nin tavsiyesine dikkat etmedi.
- I should have paid a little more attention.
- Biraz daha dikkat etmeliydim.
- It got my attention.
- O dikkatimi çekti.
- He addressed my full attention to the landscape outside.
- Tüm dikkatimi dışarıdaki manzaraya yöneltti.
- Her dress attracted everyone's attention at the party.
- Onun elbisesi partide herkesin dikkatini çekti.
- Tom doesn't pay much attention to how he dresses.
- Tom nasıl giyindiğine pek dikkat etmez.
- The policeman called our attention to the danger of pickpockets.
- Polis memuru, dikkatimizi yankesici tehlikesine çekti.
- She caught my attention.
- Dikkatimi çekti.
- He's not paying any attention to me.
- O bana hiç dikkat etmiyor.
- She paid no attention to him.
- Ona hiç dikkat etmedi.
- I should have paid more attention to the signs.
- İşaretlere daha fazla dikkat etmeliyim.
- Tom tried to get Mary's attention.
- Tom, Mary'nin dikkatini çekmeye çalıştı.
- I tried to focus my attention on reading.
- Dikkatimi okumaya odaklamaya çalıştım.
- The way he spoke attracted the attention of a famous writer.
- Onun konuşma şekli ünlü bir yazarın dikkatini çekti.
- You need to pay more attention.
- Daha fazla dikkat etmelisin.
- They never pay any attention to me.
- Onlar beni hiç dikkate almıyorlar.
- Tom just wants your attention.
- Tom sadece senin dikkatini çekmek istiyor.
- Can I have everyone's attention please?
- Herkesin dikkatini rica edebilir miyim, lütfen?
- Tom didn't pay any attention to the warning.
- Tom uyarıya hiç dikkat etmedi.
- The way he spoke attracted the attention of a famous writer.
- Konuşma tarzı ünlü bir yazarın dikkatini çekti.
- Pay attention to what you're saying.
- Ne söylediğine dikkat et.
- Shut up and pay attention.
- Kapa çeneni ve dikkat et.
- Alain focused all his attention on his cat.
- Alain bütün dikkatini kedisine odakladı.
- In recent years, some Muslim countries have prospered and attracted the attention of the world.
- Son yıllarda bazı Müslüman ülkeler zenginleşti ve dünyanın dikkatini çekti.
- Tom doesn't pay any attention.
- Tom dikkat etmiyor.
- You should pay more attention to what he says.
- Onun dediklerine daha fazla dikkat etmelisin.
- Tom paid no attention to Mary's warning.
- Tom, Mary'nin uyarısını dikkate almadı.
- I should pay more attention.
- Daha fazla dikkat etmem gerekir.
- Tom attracted Mary's attention.
- Tom, Mary'nin dikkatini çekti.
- You now have my full attention.
- Artık tüm dikkatim sende.
- Something caught Tom's attention.
- Bir şey Tom'un dikkatini çekti.
- You should pay more attention to what you say.
- Ne söylediğine daha çok dikkat etmelisin.
- I should have paid more attention to her feelings.
- Onun duygularına daha fazla dikkat etmem gerekirdi.
- It does get their attention.
- Bu onların dikkatini çekti.
- Nobody pays much attention to Tom.
- Kimse Tom'a çok dikkat etmiyor.
- My children share my attention.
- Çocuklarım dikkatimi paylaşıyor.
- Something has caught Tom's attention.
- Bir şey Tom'un dikkatini çekti.
- Women like attention.
- Kadınlar dikkat çekmeyi sever.
- What would get their attention?
- Onların dikkatlerini ne çeker?
- Pay attention to what he's saying!
- Onun söylediğine dikkat et!
- He never pays much attention to what his teacher says.
- Öğretmeninin söylediklerine asla fazla dikkat etmez.
- Pay close attention to what you eat.
- Ne yediğinize dikkat edin.
- Her attention is focused on children.
- Dikkatini çocuklara vermişti.
- I concentrated my attention on the lecture.
- Dikkatimi derse yoğunlaştırdım.
- She attracted our attention.
- O, bizim dikkatimizi çekti.
- Tom and Mary are always competing for attention.
- Tom ve Mary her zaman dikkat çekmek için yarışırlar.
- Don't look away idly; just pay attention to what you're doing.
- Boş boş bakmayın; dikkatinizi şu yaptığınız şeye verin.
- No matter what I did, no one paid any attention to me.
- Ne yaparsam yapayım, kimse beni dikkate almadı.
- She has a short attention span.
- Dikkat süresi çok kısa.
- Tom didn't seem to be paying much attention to you.
- Tom sana çok dikkat ediyor gibi görünmüyordu.
- You need to pay more attention to teacher.
- Öğretmenine daha fazla dikkat etmelisin.
- Pay attention to them.
- Onlara dikkat et.
- As is often the case with young men, he does not pay much attention to his health.
- Genellikle genç erkeklerde olduğu gibi, sağlığına pek dikkat etmez.
- Sami paid little attention to that.
- Sami buna çok az dikkat etti.
- Jane and Mary are always competing for attention.
- Jane ve Mary, sürekli dikkat çekmek için yarışırlar.
- May I have the attention of all of you, please?
- Hepiniz dikkatinizi bana verir misiniz, lütfen?
- I should have paid more attention in biology class.
- Biyoloji dersine daha fazla dikkat etmem gerekirdi.
- Tom needs to pay more attention in class.
- Tom'un sınıfta daha fazla dikkat etmesi gerekiyor.
- She has a short attention span.
- Onun kısa bir dikkat süresi var.
- It got my attention.
- Dikkatimi çekti.
- Can I have everyone's attention please?
- Herkes dikkatini bana verebilir mi lütfen?
- You should have paid more attention in physics class.
- Fizik dersine daha çok dikkat etmeliydin.
- Please give me your attention.
- Lütfen dikkatinizi bana verin.
- His speech held the attention of the audience.
- Konuşması dinleyicilerin dikkatini çekti.
- Pay attention on the road.
- Dikkatini yola ver.
- At first I paid little attention, but slowly my interest awoke.
- Başta pek dikkat etmedim ama yavaş yavaş ilgim uyandı.
- Tom waved his arms to get Mary's attention.
- Tom Mary'nin dikkatini çekmek için kollarını salladı.
- Young children usually have short attention spans.
- Küçük çocukların genellikle dikkat süreleri kısadır.
- We should pay more attention to environmental problems.
- Çevre sorunlarına daha fazla dikkat etmeliyiz.
- Which player are you paying the most attention to this year?
- Bu yıl en çok dikkatini çeken oyuncu hangisi?
- I should have paid more attention.
- Daha fazla dikkat etmem gerekirdi.
- Tom doesn't pay much attention to how he dresses.
- Tom nasıl giyindiğine çok dikkat etmez.
- Tom raised his hand to get the teacher's attention.
- Tom öğretmenin dikkatini çekmek için elini kaldırdı.
- Tom didn't pay any attention to Mary.
- Tom, Mary'ye hiç dikkat etmedi.
- Now you've got my attention.
- Şimdi dikkatimi çektin.
- Can I have your attention, please?
- Dikkatinizi bana verebilir misiniz, lütfen?
- I should've paid more attention to what Tom was saying.
- Tom'un söylediğine daha çok dikkat etmeliydim.
- You should pay more attention to what Tom says.
- Tom'un söylediklerine daha fazla dikkat etmelisin.
- He tried to attract her attention.
- Onun dikkatini çekmeye çalıştı.
- I should have paid more attention in biology class.
- Biyoloji dersine daha çok dikkat etmeliydim.
- Pay very close attention.
- Çok yakından dikkat edin.
- Tom paid no attention to what Mary said.
- Tom Mary'nin söylediğine dikkat etmedi.
- I concentrated my attention on the subject.
- Dikkatimi konu üzerinde yoğunlaştırdım.
- You need to pay more attention.
- Daha fazla dikkat etmeniz gerekiyor.
- I think you ought to pay closer attention to details.
- Sanırım detaylara daha yakından dikkat etmelisin.
- I suspect that Tom did that just to get some attention.
- Tom'un bunu biraz dikkat çekmek için yaptığından şüpheleniyorum.
- I have to pay a little more attention.
- Biraz daha dikkat etmeliyim.
- I should have paid more attention in class.
- Derse daha fazla dikkat etmem gerekirdi.
- Her beauty drew his attention.
- Güzelliği onun dikkatini çekti.
- One of Tom's problems is his short attention span.
- Tom'un problemlerinden birisi, dikkat süresinin kısa olmasıdır.
- Nobody was paying any attention to her.
- Kimse ona dikkatini vermiyordu.
- He never pays much attention to what his teacher says.
- O, öğretmenin söylediklerine fazla dikkat etmez.
- This problem demands immediate attention.
- Bu soruna hemen dikkat edilmesi gerekir.
- She's not paying any attention to me.
- Bana hiç dikkat etmiyor.
- Tom never seems to pay much attention in class.
- Tom derslere hiç dikkatini vermiyor gibi.
- Something outside the window caught Tom's attention.
- Pencerenin dışındaki bir şey Tom'un dikkatini çekti.
- You're not even paying attention.
- Dikkatini bile vermiyorsun.
- He didn't seem to pay much attention to you.
- Sana pek dikkat etmiyor gibiydi.
- You should have paid more attention in biology class.
- Biyoloji dersine daha fazla dikkat etmen gerekirdi.
- You should pay more attention to your own safety.
- Kendi güvenliğinize daha fazla dikkat etmelisiniz.
- Something attracted Tom's attention.
- Bir şey Tom'un dikkatini çekti.
- Attention should be paid to even the smallest detail of the report.
- Raporun en küçük ayrıntısına bile dikkat edilmesi gerekir.
- He just wants my attention.
- Sadece dikkatimi çekmek istiyor.
- You should pay more attention to your health.
- Sağlığına daha fazla dikkat etmelisin.
- May I have your attention?
- Dikkatini çekebilir miyim?
- Her attention is focused on children.
- Onun dikkati çocuklara odaklanmış durumda.
- Pay attention.
- Dikkat et.
- One of Tom's problems is his short attention span.
- Tom'un sorunlarından biri de dikkat süresinin kısa olması.
- Don't draw unwanted attention to yourself.
- İstenmeyen dikkatleri üzerinize çekmeyin.
- She likes attention.
- Dikkat çekmeyi seviyor.
- Tom seems to be paying more attention in class today than he usually does.
- Tom bugün derslere her zamankinden daha fazla dikkat ediyor gibi görünüyor.
- I should've paid a little more attention.
- Biraz daha dikkat etmeliydim.
- She paid no attention to me.
- O bana hiç dikkat etmedi.
- Her bathing suit attracts our attention.
- Mayosu dikkatimizi celbediyor.
- No attention was paid to his warning.
- Uyarısı dikkate alınmadı.
- Tom paid little attention to that detail.
- Tom bu ayrıntıya pek dikkat etmedi.
- Pay more attention to your work.
- İşine daha fazla dikkat et.
- Let me have your attention.
- Dikkatini çekeyim.
- Tom never pays much attention to what his teacher says.
- Tom öğretmeninin söylediğine asla çok dikkat etmez.
- Pay more attention to your work.
- İşinize daha fazla dikkat edin.
- People need to pay more attention.
- İnsanlar daha fazla dikkatlerini vermeliler.
- Mary turned her attention to Tom's comment.
- Mary dikkatini Tom'un yorumuna verdi.
- Pay very close attention.
- Tüm dikkatinizi verin.
- You must pay attention to him.
- Dikkatini ona vermelisin.
- You should pay more attention to your health.
- Sağlığınıza daha fazla dikkat etmelisiniz.
- Pay attention to what I say.
- Söylediklerime dikkat et.
- He attracted many people's attention.
- Birçok insanın dikkatini çekti.
- Please pay attention.
- Lütfen dikkat et.
- It seems no one paid any attention to what he said.
- Görünüşe göre kimse onun söylediklerine dikkat etmemiş.
- I wish I had paid more attention to what Tom said.
- Keşke Tom'un söylediklerine daha fazla dikkat etseydim.
- He caught her attention.
- Onun dikkatini çekti.
- You should pay more attention to what I say.
- Söylediklerime daha fazla dikkat etmelisin.
- May I have your undivided attention?
- Tüm dikkatinizi bana verebilir misiniz?
- You need to pay more attention to what your teacher says.
- Öğretmeninizin söylediklerine daha fazla dikkat etmeniz gerekir.
- Please give me your attention.
- Lütfen bana dikkatinizi verin.
- Tom has got my full attention now.
- Şu anda tüm dikkatim Tom'da.
- What would get their attention?
- Onların dikkatini ne çeker?
- Now pay attention.
- Şimdi dikkat et.
- May I have your attention?
- Dikkatinizi bana verebilir misiniz?
- I really want you to pay more attention.
- Gerçekten daha fazla dikkat etmeni istiyorum.
- No attention was paid to his warning.
- Onun uyarısına hiç dikkat edilmedi.
- I have a short attention span.
- Kısa bir dikkat sürem var.
- Attention, please!
- Lütfen dikkat!
- Layla tried to attract the attention of the plane, but she was too far to be seen.
- Leyla uçağın dikkatini çekmeye çalıştı ama görülemeyecek kadar uzaktı.
- I had to get everyone's attention.
- Herkesin dikkatini çekmek zorunda kaldım.
- I didn't pay any attention to Tom.
- Tom'a hiç dikkat etmiyordum.
- Layla tried to attract the attention of the plane, but she was too far to be seen.
- Layla uçağın dikkatini çekmeye çalıştı ama görülemeyecek kadar uzaktaydı.
- Do I have your attention?
- Dikkatini çekebildim mi?
- We all need to pay closer attention to what Tom says.
- Hepimiz Tom'un söylediklerine daha fazla dikkat etmeliyiz.
- Pay more attention to intonation when you speak English.
- İngilizce konuşurken tonlamaya daha fazla dikkat edin.
- I just wanted to get Tom's attention.
- Ben sadece Tom'un dikkatini çekmek istedim.
- Devote your whole attention to your duties.
- Tüm dikkatinizi görevlerinize verin.
- Her beautiful dress drew my attention.
- Güzel elbisesi dikkatimi çekti.
- They paid little attention to my words.
- Sözlerime pek dikkat etmediler.
- Can I have your attention?
- Dikkatinizi bana verebilir misiniz?
- Tom paid no attention to Mary's warning.
- Tom Mary'nin uyarısına dikkat etmedi.
- I should have paid more attention in class.
- Sınıfta daha fazla dikkat etmeliydim.
- He has a short attention span.
- Onun dikkat süresi kısadır.
- Pay attention to his advice.
- Onun tavsiyesine dikkat et.
- Alain focused all his attention on his cat.
- Alain tüm dikkatini kedisine verdi.
- Attention should be paid to even the smallest detail of the report.
- Raporun en küçük ayrıntısına bile dikkat edilmeli.
- A noise attracted Tom's attention.
- Bir ses Tom'un dikkatini çekti.
- This morning at the station, her attention was caught by a poster with bold letters.
- Bu sabah istasyonda, kalın harfli bir afiş onun dikkatini çekti.
- Pay attention to her.
- Ona dikkat et.
- Children often cry just because they want some attention.
- Çocuklar bazen sadece dikkat çekmek için ağlar.
- I should've paid more attention to Tom.
- Tom'a daha fazla dikkat etmeliydim.
- Pay attention to him.
- Ona dikkat et.
- Lately Tom hasn't been paying me any attention.
- Son zamanlarda Tom bana dikkat etmiyor.
- That should get Tom's attention.
- Bu, Tom'un dikkatini çekmeli.
- None of the boys paid any attention to Mary.
- Çocukların hiçbiri Mary'ye dikkat etmedi.
- Tom paid no attention to what Mary was doing.
- Tom, Mary'nin ne yaptığına hiç dikkat etmedi.
- Sami was trying to get attention.
- Sami dikkat çekmeye çalışıyordu.
- He really caught my attention.
- Gerçekten dikkatimi çekmişti.
- Thank you for your attention.
- Dikkatin için teşekkür ederim.
- I concentrated my attention on the lecture.
- Dikkatimi derse verdim.
- Tom certainly attracted a lot of attention.
- Tom kesinlikle çok dikkat çekti.
- I think you ought to pay closer attention to details.
- Bence detaylara daha çok dikkat etmelisin.
- Authorities turned their attention to Fadil.
- Yetkililer dikkatlerini Fadıl'a çevirdi.
- Pay attention to what I'm saying.
- Söylediklerime dikkat et.
- Something seems to have caught Tom's attention.
- Bir şey Tom'un dikkatini çekmiş gibi görünüyor.
- They paid no attention to his warnings.
- Onun uyarılarını dikkate almadılar.
- I should've paid more attention.
- Daha çok dikkat etmeliydim.
- He just wants my attention.
- O sadece benim dikkatimi çekmek istiyor.
- I should've paid more attention to what Tom was saying.
- Tom'un söylediklerine daha fazla dikkat etmeliydim.
- Pay attention to what you're saying.
- Söylediklerine dikkat et.
- Tom began to look into the problem as soon as Mary brought it to his attention.
- Tom, Mary problemi dikkatine sunar sunmaz sorunu incelemeye başladı.
- You weren't even paying attention.
- Dikkatini bile vermiyordun.
- Tom never seems to pay much attention in class.
- Tom hiçbir zaman sınıfta pek dikkatini veriyor gibi görünmüyor.
- Her beauty drew his attention.
- Onun güzelliği, dikkatini çekti.
- When you cross a busy street, pay attention.
- İşlek bir caddede karşıdan karşıya geçerken dikkat et.
- Tom just wanted attention.
- Tom sadece dikkat çekmek istedi.
- All I wanted was a little more attention.
- Tüm istediğim biraz daha dikkat çekmekti.
- You should have paid more attention in physics class.
- Fizik dersine daha fazla dikkat etmen gerekirdi.
- Let's see if we can get their attention.
- Bakalım dikkatlerini çekebilecek miyiz?
- She waved her arms in hopes of getting his attention.
- Mary de onun dikkatini çekmek için kollarını salladı.
- Give me your attention, please.
- Lütfen dikkatinizi bana verin.
- The announcer called for attention.
- Spiker dikkat istedi.
- This morning at the station, her attention was caught by a poster with bold letters.
- Bu sabah istasyonda, kalın harflerle yazılmış bir poster dikkatini çekti.
- I just wanted to get her attention.
- Sadece dikkatini çekmek istedim.
- They paid no attention to their safety.
- Güvenliklerine hiç dikkat etmediler.
- Tom is trying to get Mary's attention.
- Tom Mary'nin dikkatini çekmeye çalışıyor.
- Tom paid no attention to me.
- Tom bana hiç dikkat etmedi.
- They never pay any attention to me.
- Bana hiç dikkat etmiyorlar.
- Tom waved his arms to get Mary's attention.
- Tom, Mary'nin dikkatini çekmek için kollarını salladı.
- You should pay more attention to his warnings.
- Uyarılarına daha fazla dikkat etmelisiniz.
- You are getting the attention of those who have something to say.
- Söyleyecek bir şeyi olanların dikkatini çekiyorsun.
- Tom finally got Mary's attention.
- Tom nihayet Mary'nin dikkatini çekti.
- You have my undivided attention.
- Tüm dikkatim sende.
- They always give their attention to environmental problems.
- Onlar dikkatlerini her zaman çevre sorunlarına verirler.
- He addressed my full attention to the landscape outside.
- Bütün dikkatimi dışarıdaki manzaraya yöneltti.
- Tom's teacher told him to pay more attention to his punctuation.
- Tom'un öğretmeni ona, noktalamasına daha fazla dikkat etmesini söyledi.
- Dan didn't even pay attention to Linda.
- Dan, Linda'ya dikkat bile etmedi.
- Thanks for your attention.
- Dikkatin için teşekkürler.
- You now have my full attention.
- Artık dikkatim tamamen sende.
- Otsvoyen decided to attract the guy's attention at any price.
- Otsvoyen ne pahasına olursa olsun adamın dikkatini çekmeye karar verdi.
- It is important to pay special attention to your love life.
- Aşk hayatına özellikle dikkat etmen önemlidir.
- You must concentrate your attention on what you are doing.
- Dikkatinizi yaptığınız işe yoğunlaştırmalısınız.
- Layla attracted Fadil's attention.
- Leyla, Fadıl'ın dikkatini çekti.
- The policeman paid no attention to him.
- Polis ona hiç dikkat etmedi.
- Attention please!
- Lütfen dikkat!
- Sami paid little attention to that.
- Sami buna pek dikkat etmedi.
- It does get their attention.
- Onların dikkatini çekiyor.
- May I have your attention, please?
- Lütfen dikkatinizi bana verir misiniz?
- If I were you, I would pay more attention to the teacher's advice.
- Yerinde olsaydım, öğretmenin tavsiyelerine daha çok dikkat ederdim.
- Authorities turned their attention to Fadil.
- Yetkililer dikkatlerini Fadıl'a çevirdiler.
- Her dress attracted everyone's attention at the party.
- Elbisesi partide herkesin dikkatini çekti.
- Attention, Lojbanist!
- Dikkat, Lojbancı!
- Jane and Mary are always competing for attention.
- Jane ve Mary, her zaman dikkat çekmek için yarışıyor.
- Her beautiful dress drew my attention.
- Onun güzel elbisesi dikkatimi çekti.
- He paid no attention to my advice.
- Tavsiyelerimi dikkate almadı.
- Give me your attention, please.
- Dikkatinizi bana verin, lütfen.
- Pay attention to coincidences.
- Tesadüflere dikkat et.
- She dropped her handkerchief on purpose to draw his attention.
- Onun dikkatini çekmek için mendilini bilerek düşürdü.
- Pay close attention to what you eat.
- Yediklerine dikkat et.
- His loud voice drew my attention.
- Onun yüksek sesi dikkatimi çekti.
- Why doesn't Tom pay any attention to me?
- Tom neden bana hiç dikkat etmiyor?
- No one called my attention to it.
- Kimse ona dikkatimi çekmedi.
- He paid no attention to my warning.
- Uyarımı dikkate almadı.
- I should've paid more attention in French class.
- Fransızca dersine daha çok dikkat etmeliydim.
- Tom didn't pay any attention to Mary.
- Tom Mary'ye hiç dikkat etmedi.
- He focused his attention on that problem.
- Dikkatini o problem üzerinde yoğunlaştırdı.
- His speech captured our attention.
- Konuşması dikkatimizi çekti.
- Pay attention to everything Tom says.
- Tom'un söylediği her şeye dikkat et.
- He had a lot on his mind, so he wasn't paying enough attention to his driving.
- Kafası çok meşguldü, bu yüzden dikkatini yeterince yola veremiyordu.
- The two men competed for her attention.
- İki adam onun dikkatini çekmek için yarıştı.
- That should get Tom's attention.
- Bu Tom'un dikkatini çekmeli.
- He concentrated his attention on what she said.
- Dikkatini onun söylediklerine yoğunlaştırdı.
- Tom and Mary are always competing for attention.
- Tom ve Mary daima dikkat çekmek için yarışıyorlar.
- Can I have everybody's attention?
- Herkes dikkatini bana verebilir mi?
- Tom tried to gain the attention of one of the waiters.
- Tom garsonlardan birinin dikkatini çekmeye çalıştı.
- Tom is trying to get Mary's attention.
- Tom, Mary'nin dikkatini çekmeye çalışıyor.
- Young children have short attention spans.
- Küçük çocukların dikkat süreleri kısadır.
- You need to pay more attention to teacher.
- Öğretmene daha fazla dikkat etmeniz gerekir.
- Tom paid no attention to what Mary was doing.
- Tom, Mary'nin yaptıklarına hiç dikkat etmedi.
- I hope you'll pay more attention next time.
- Gelecek sefer daha fazla dikkat edeceğini umuyorum.
- The Japanese pay more attention to the group or the organization than to the individual.
- Japonlar grup ya da organizasyona bireyden daha fazla dikkat etmektedir.
- Give your whole attention to what you are doing.
- Tüm dikkatini yaptığın işe ver.
- You never seem to pay much attention in class.
- Sınıfta hiç dikkatini vermiyor gibisin.
- She pays too much attention to irrelevant things.
- Alakasız şeylere çok fazla dikkatini veriyor.
- Tom has a short attention span.
- Tom'un dikkat süresi kısadır.
- Tom finally got Mary's attention.
- Tom sonunda Mary'nin dikkatini çekti.
- You need to pay more attention to what your teacher says.
- Öğretmeninin söylediklerine daha fazla dikkatini vermelisin.
- People need to pay more attention.
- İnsanların daha fazla dikkat etmeleri gerek.
- He is giving his whole attention to that.
- Bütün dikkatini buna veriyor.
- No one called my attention to it.
- Kimse dikkatimi çekmedi.
- Tom would do anything to get Mary's attention.
- Tom, Mary'nin dikkatini çekmek için her şeyi yapar.
- I didn't want to call attention to myself.
- Dikkatleri üzerime çekmek istemedim.
- Tom isn't paying any attention to me.
- Tom bana hiç dikkat etmiyor.
- I should have paid more attention in school.
- Okula daha fazla dikkat etmem gerekirdi.
- He paid no attention to my advice.
- Nasihatime dikkat etmedi.
- Attention, please!
- Dikkat, lütfen!
- You never seem to pay much attention in class.
- Sınıfta çok dikkat ediyor gibi görünmüyorsun.
- Tom caught Mary's attention.
- Tom, Mary'nin dikkatini çekti.
- Tom paid very close attention to Mary.
- Tom Mary'yi dikkatle dinledi.
- I should have paid more attention to the papers I signed.
- İmzaladığım kağıtlara daha fazla dikkat etmem gerekirdi.
- Her bathing suit attracts our attention.
- Onun mayosu dikkatimizi çekiyor.
- I should have paid more attention to her feelings.
- Onun duygularına daha fazla dikkat etmeliydim.
- I told him, but he didn't pay attention.
- Tom'a söyledim ama o dikkate almadı.
- She caught his attention.
- Onun dikkatini çekti.
- She's not paying any attention to me.
- O bana hiç dikkat etmiyor.
- Nobody was paying any attention to her.
- Hiçkimse ona dikkat etmiyordu.
- Tom tried to attract Mary's attention.
- Tom Mary'nin dikkatini çekmeye çalıştı.
- He focused his attention on that problem.
- Dikkatini bu soruna odakladı.
- Pay attention to what Tom says.
- Tom'un söylediklerine dikkat et.
- Tom tried to attract Mary's attention.
- Tom, Mary'nin dikkatini çekmeye çalıştı.
- Get Tom's attention.
- Tom'un dikkatini çek.
- You should pay more attention to what I say.
- Ne söylediğime daha fazla dikkat etmelisin.
- I've been trying to get your attention.
- Dikkatini çekmeye çalışıyordum.
- You should pay more attention to your own safety.
- Kendi güvenliğine daha fazla dikkat etmelisin.
- It is important to pay special attention to your love life.
- Aşk hayatınıza özellikle dikkat etmeniz önemlidir.
- I should have paid more attention to the signs.
- İşaretlere daha fazla dikkat etmeliydim.
- What can I do to make you pay attention to me?
- Dikkatini bana vermen için ne yapabilirim?
- Tom paid no attention to Mary all afternoon.
- Tom tüm öğleden sonra Mary'ye hiç dikkat etmedi.
- I should've been paying more attention in class.
- Sınıfta daha fazla dikkatimi vermeliydim.
- She really caught my attention.
- Gerçekten dikkatimi çekmişti.
- They always give their attention to environmental problems.
- Dikkatlerini her zaman çevre sorunlarına veriyorlar.
- Tonny knows how to hold the attention of listeners.
- Tonny dinleyicilerin dikkatini nasıl çekeceğini biliyor.
- Everybody seemed to be paying attention.
- Herkes dikkat kesilmiş gibiydi.
- These details captured my attention.
- Bu detaylar dikkatimi çekti.
- You are getting the attention of those who have something to say.
- Söyleyecek bir şeyi olanların dikkatini çekiyorsunuz.
Show More (567)
|
|
- Their language deserves as much attention and support as do spoken minority languages.
- İşaret dilleri, konuşulan azınlık dilleri kadar ilgi ve desteği hak etmektedir.
- Parliament, too, has made its own important contribution in a public hearing which attracted a great deal of attention.
- Parlamento da büyük ilgi gören halka açık bir oturumda kendi önemli katkısını yapmıştır.
- I am grateful for the cooperation I have enjoyed, and I thank all of you for your attention.
- Sağladığınız işbirliği için minnettarım ve ilginiz için hepinize teşekkür ediyorum.
- Why, then, has there been so little attention paid to mountains throughout history?
- O halde neden tarih boyunca dağlara bu kadar az ilgi gösterilmiştir?
- I understand that it will have her urgent attention.
- Anladığım kadarıyla bu konu onun acil ilgisini çekecek.
- We should be devoting much more attention to Saudi Arabia or Syria.
- Suudi Arabistan veya Suriye'ye çok daha fazla ilgi göstermeliyiz.
- This is why the Bösch report deserves particular attention and support.
- Bu nedenle Bösch raporu özel bir ilgi ve desteği hak etmektedir.
- Not all of the amendments have received an equal amount of attention in the negotiations with the Council.
- Konsey ile yapılan müzakerelerde tüm değişikliklere eşit derecede ilgi gösterilmemiştir.
- The closest possible attention is being paid to Nigeria's adherence to the principles of the Cotonou Agreement.
- Nijerya'nın Cotonou Anlaşması ilkelerine bağlılığına mümkün olduğunca yakından ilgi gösteriliyor.
- This is an area that is going to have to be given the closest attention.
- Bu, en yakın ilginin gösterilmesi gereken bir alandır.
- It is an issue that has received much less media attention than the Alps, but it is probably a more critical one.
- Medyanın Alpler'den çok daha az ilgi gösterdiği bir konudur ancak muhtemelen daha kritik bir konudur.
- From the press and your statement, however, it seems that Chechnya has not been given much attention.
- Ancak basından ve sizin açıklamanızdan Çeçenistan'a fazla ilgi gösterilmediği anlaşılıyor.
- The EU should pay more attention to their problems and aspirations.
- AB onların sorunlarına ve isteklerine daha fazla ilgi göstermelidir.
- In particular, I would urge that close attention be paid to those areas where resource gaps have been identified.
- Özellikle, kaynak eksikliklerinin tespit edildiği alanlara yakın ilgi gösterilmesi konusunda ısrar ediyorum.
- Over the past ten years, the attention given to Asia by the EU has not always been what it should have been.
- Geçtiğimiz on yıl boyunca AB'nin Asya'ya gösterdiği ilgi her zaman olması gerektiği gibi olmamıştır.
- Thank you for your constructive cooperation and your attention.
- Yapıcı işbirliğiniz ve ilginiz için teşekkür ederiz.
- Member States will give special support and attention to these projects.
- Üye Devletler bu projelere özel destek ve ilgi gösterecektir.
- In the new directive set out by the Commission, concern for creation still receives scant attention.
- Komisyon tarafından ortaya konan yeni direktifte yaratılış kaygısı hala çok az ilgi görmektedir.
- I believe this question at least deserves your attention.
- Bu sorunun en azından sizin ilginizi hak ettiğine inanıyorum.
- Thank you for your attention.
- İlginiz için teşekkür ederim.
- They are all the more deserving of our attention.
- Bunlar bizim ilgimizi daha çok hak etmektedir.
- The rapid reaction force must receive more attention.
- Hızlı tepki gücü daha fazla ilgi görmelidir.
- I thank you for your attention.
- İlginiz için teşekkür ederim.
- Finally, one aspect of the reform deserves greater attention.
- Son olarak, reformun bir yönü daha fazla ilgiyi hak etmektedir.
- Be assured that I am going to give it all the attention that the problem deserves.
- Soruna hak ettiği tüm ilgiyi göstereceğimden emin olabilirsiniz.
- Finally, I note that the Europe issue has increased the volume of work and deserves greater attention.
- Son olarak Avrupa konusunun iş hacmini artırdığını ve daha fazla ilgiyi hak ettiğini belirtmek isterim.
- The debate surrounding globalisation and free trade has received increasing attention.
- Küreselleşme ve serbest ticaretle ilgili tartışmalar giderek artan bir ilgi görmektedir.
- In the new directive set out by the Commission, concern for creation still receives scant attention.
- Komisyon tarafından ortaya konan yeni direktifte, yaratılış kaygısı hala çok az ilgi görmektedir.
- Poverty and social exclusion are other issues that deserve increased attention.
- Yoksulluk ve sosyal dışlanma daha fazla ilgiyi hak eden diğer konulardır.
- Other matters receive far less attention, and useful rules remain hollow phrases.
- Diğer konulara çok daha az ilgi gösterilmekte ve faydalı kurallar içi boş ifadeler olarak kalmaktadır.
- I welcome attention being given to the rights of the disabled.
- Engelli haklarına gösterilen ilgiyi memnuniyetle karşılıyorum.
- Thank you for your constructive cooperation and your attention.
- Yapıcı işbirliğiniz ve ilginiz için teşekkür ederim.
- Thank you very much for your attention.
- İlginiz için çok teşekkür ederim.
- She also calls on the European Parliament to give the implementation of the Cotonou agreement the attention it deserves.
- Ayrıca Avrupa Parlamentosu'nu Cotonou anlaşmasının uygulanmasına hak ettiği ilgiyi göstermeye çağırmaktadır.
- The Commission will continue to pay close attention to issues concerning mountain regions.
- Komisyon dağlık bölgelerle ilgili konulara yakın ilgi göstermeye devam edecektir.
- The international community must give more attention to this problem and, above all, provide more material assistance.
- Uluslararası toplum bu soruna daha fazla ilgi göstermeli ve her şeyden önce daha fazla maddi yardım sağlamalıdır.
- What is happening in Madagascar is something much more serious which warrants much more than fleeting attention.
- Madagaskar'da yaşananlar, kısa süreli bir ilgiden çok daha fazlasını gerektiren çok daha ciddi bir durumdur.
- I thank you very much for your attention.
- İlginiz için çok teşekkür ederim.
- Mr Lannoye's report identifies possible constructive approaches which deserve to be given greater attention.
- Sayın Lannoye'nin raporu, daha fazla ilgi gösterilmeyi hak eden olası yapıcı yaklaşımları tanımlamaktadır.
- I welcome the attention that this area of tension is receiving.
- Bu gerilim alanının gördüğü ilgiyi memnuniyetle karşılıyorum.
- The closest possible attention is being paid to Nigeria's adherence to the principles of the Cotonou Agreement.
- Nijerya'nın Cotonou Anlaşması ilkelerine bağlılığına mümkün olan en yakın ilgi gösteriliyor.
- Member States will give special support and attention to these projects.
- Üye Devletler bu projelere özel destek ve ilgi göstereceklerdir.
- This attention must lead to specific measures.
- Bu ilgi özel önlemlere yol açmalıdır.
- This book attracted a certain amount of attention in China when it was published last year.
- Bu kitap geçen yıl yayınlandığında Çin'de belli bir ilgi gördü.
- Why, then, has there been so little attention paid to mountains throughout history?
- O halde tarih boyunca dağlara neden bu kadar az ilgi gösterilmiştir?
- I thank you for your rather limited attention.
- Oldukça sınırlı ilginiz için teşekkür ederim.
- In particular, I would urge that close attention be paid to those areas where resource gaps have been identified.
- Özellikle de kaynak açığının tespit edildiği alanlara yakın ilgi gösterilmesini rica ediyorum.
- This is a subject to which Europe should give greater attention.
- Bu, Avrupa'nın daha fazla ilgi göstermesi gereken bir konudur.
- Media attention plays an essential role in this.
- Medya ilgisi bunda önemli bir rol oynar.
- If we do not devote any attention to that group, things are bound to go wrong.
- Eğer bu gruba gereken ilgiyi göstermezsek işlerin ters gitmesi kaçınılmazdır.
- I would like to thank you for your attention.
- İlginiz için teşekkür ederim.
- For that reason, my group and I want future border areas to receive more attention.
- Bu nedenle, grubum ve ben gelecekteki sınır bölgelerinin daha fazla ilgi görmesini istiyoruz.
- They too deserve support and attention, often more than they are receiving now.
- Onlar da destek ve ilgiyi, çoğu zaman şu anda aldıklarından daha fazlasını hak ediyorlar.
- Thank you for your answer and for the attention that is being given to this matter.
- Cevabınız ve bu konuya gösterdiğiniz ilgi için teşekkür ederim.
- It is a highly-needed initiative which deserves a lot of attention and support.
- Çok ihtiyaç duyulan ve büyük ilgi ve desteği hak eden bir girişimdir.
- Finally, our committee is seeking special attention for the additional financial needs of the wider Europe initiative.
- Son olarak, komitemiz daha geniş Avrupa girişiminin ek mali ihtiyaçları için özel bir ilgi bekliyor.
- I thank you for your attention and look forward to the debate.
- İlginiz için teşekkür ediyor ve tartışmayı sabırsızlıkla bekliyorum.
- Over the past ten years, the attention given to Asia by the EU has not always been what it should have been.
- Son on yılda AB'nin Asya'ya gösterdiği ilgi her zaman olması gerektiği gibi olmamıştır.
- Lingering in refugee camps, their fate attracts no international attention.
- Mülteci kamplarında kalan bu insanların kaderi uluslararası alanda ilgi görmüyor.
- Please excuse me and thank you for your attention.
- İzninizle ve ilginiz için teşekkür ederim.
- I should like to draw your attention to a case in which this Parliament has consistently shown an interest.
- Bu Parlamentonun sürekli olarak ilgi gösterdiği bir konuya dikkatinizi çekmek isterim.
- However, most of the media attention was focused on events taking place outside the summit, on the city streets.
- Ancak medyanın ilgisi daha çok zirve dışında şehrin sokaklarında meydana gelen olaylara odaklandı.
- The global media attention will only exacerbate this potential.
- Küresel medyanın ilgisi bu potansiyeli daha da artıracaktır.
- I agree with them that our main concern must be attention to and clear information for patients.
- Temel kaygımızın hastalara gösterilen ilgi ve net bilgi olması gerektiği konusunda onlarla aynı fikirdeyim.
- What is happening in Madagascar is something much more serious which warrants much more than fleeting attention.
- Madagaskar'da yaşananlar ise çok daha ciddi ve kısa süreli bir ilgiden çok daha fazlasını gerektiriyor.
- The Commission welcomes the renewed attention of the European Parliament to this case.
- Komisyon, Avrupa Parlamentosu'nun bu davaya yeniden ilgi göstermesini memnuniyetle karşılamaktadır.
- If anything, these so-called more recent factors deserve more, not less, attention.
- Aksine, bu sözde daha yeni faktörler daha az değil, daha fazla ilgiyi hak etmektedir.
- The very fact that exercise is able to prevent mental problems often gets little attention.
- Egzersizin ruhsal sorunları önleyebildiği gerçeği genellikle çok az ilgi görmektedir.
- The wide-ranging nature of concentrations merits particular attention.
- Yoğunlaşmaların geniş kapsamlı doğası özel bir ilgiyi hak ediyor.
- A lot of attention is being paid to pigs this week.
- Bu hafta domuzlara büyük ilgi gösteriliyor.
- Prevention still receives too little attention i n the packaging directive.
- Önleme, ambalaj direktifinde hala çok az ilgi görmektedir.
- The war in Congo still receives far too little attention from international opinion.
- Kongo'daki savaş hala uluslararası kamuoyunun çok az ilgisini çekmektedir.
- That attention has worked for Israel's benefit as well.
- Bu ilgi İsraillilerin de işine yaradı.
- That attention has worked for Israel's benefit as well.
- Bu ilgi İsraillilerin de yararına oldu.
- Tom paid no attention to Mary at all.
- Tom, Mary'ye hiç ilgi göstermedi.
- Tom paid no attention to me.
- Tom bana hiç ilgi göstermedi.
- He loves attention.
- İlgiyi seviyor.
- The old doctor gave individual attention to each patient.
- Yaşlı doktor, her hastasına ayrı ayrı ilgi gösterirdi.
- He likes attention.
- İlgiden hoşlanıyor.
- Tom needs attention.
- Tom'un ilgiye ihtiyacı var.
- Tom liked the attention.
- Tom ilgiden hoşlandı.
- Tom craved attention.
- Tom ilgi çekmeye can atıyordu.
- He is the center of attention.
- O, ilgi odağıdır.
- Tom was flattered by Mary's attention.
- Mary'nin ilgisi Tom'un gururunu okşamıştı.
- Tom needs your attention.
- Tom'un senin ilgine ihtiyacı var.
- Tom knows what deserves attention.
- Tom neyin ilgiyi hak ettiğini biliyor.
- His invention deserves attention.
- Onun icadı ilgiyi hak ediyor.
- I suspect that Tom did that just to get some attention.
- Tom'un bunu sadece biraz ilgi çekmek için yaptığından şüpheleniyorum.
- They pay little attention to him.
- Ona çok az ilgi gösterdiler.
- Tom paid very close attention to Mary.
- Tom, Mary'ye çok yakın ilgi gösterdi.
- I always needed some attention.
- Her zaman biraz ilgiye ihtiyacım vardı.
- Tom craved attention.
- Tom ilgi bekliyordu.
- Tom craves attention.
- Tom ilgi istiyor.
- Mary loves attention.
- Mary ilgiyi sever.
- She likes to get boys' attention.
- Erkeklerin ilgisini çekmeyi seviyor.
- Sami wanted more attention.
- Sami daha çok ilgi istiyordu.
- Tom wants attention.
- Tom ilgi istiyor.
- Children, as well as adults, crave love and attention.
- Çocuklar yetişkinler kadar sevgi ve ilgi istiyorlar.
- Tom isn't paying any attention to me.
- Tom bana hiç ilgi göstermiyor.
- I think we got Tom's attention.
- Sanırım Tom'un ilgisini çektik.
- Tom didn't seem to pay much attention to Mary.
- Tom, Mary'ye pek ilgi göstermiyor gibiydi.
- Nobody pays much attention to Tom.
- Kimse Tom'a fazla ilgi göstermiyor.
- Tom didn't seem to be paying much attention to you.
- Tom sana pek ilgi göstermiyor gibiydi.
- Women like attention.
- Kadınlar ilgiden hoşlanır.
- Sami paid a lot of attention to his daughter.
- Sami kızına çok ilgi gösterdi.
- Children, as well as adults, crave love and attention.
- Çocuklar da yetişkinler gibi sevgi ve ilgi isterler.
- Children often cry just because they want some attention.
- Çocuklar genellikle sırf biraz ilgi istedikleri için ağlarlar.
- Sami was loving that attention.
- Sami bu ilgiyi seviyordu.
- Sami wanted more attention.
- Sami daha fazla ilgi istedi.
- Tom loves attention.
- Tom ilgiyi sever.
- This book hasn't received the attention it deserves.
- Bu kitap hak ettiği ilgiyi görmedi.
- Thank you all for your attention.
- İlginiz için hepinize teşekkür ederim.
- Your garden needs some attention.
- Bahçenizin biraz ilgiye ihtiyacı var.
- Sami wanted attention.
- Sami ilgi istedi.
- Thank you for your attention.
- İlginiz için teşekkürler.
- Tom paid no attention to Mary all afternoon.
- Tom bütün öğleden sonra Mary'ye hiç ilgi göstermedi.
- Tom knows what deserves attention.
- Tom neyin ilgiyi hak ettiğini bilir.
- Sami was loving that attention.
- Sami o ilgiyi çok seviyordu.
- She paid no attention to me.
- O bana hiç ilgi göstermedi.
- Tom likes attention.
- Tom ilgiyi sever.
- She gave it her personal attention.
- Kişisel ilgisini gösterdi.
- He just wants attention.
- O sadece ilgi istiyor.
- She was desperate for attention.
- İlgiye muhtaçtı.
- Children need love and attention.
- Çocukların sevgi ve ilgiye ihtiyacı var.
- We didn't expect all this attention.
- Bütün bu ilgiyi beklemiyorduk.
- We didn't expect all this attention.
- Bu kadar ilgi beklemiyorduk.
- Tom just wants attention.
- Tom sadece ilgi istiyor.
- Lately Tom hasn't been paying me any attention.
- Son zamanlarda Tom bana hiç ilgi göstermiyor.
- They all need attention.
- Hepsinin ilgiye ihtiyacı var.
- They like attention.
- İlgiyi severler.
- She likes to get boys' attention.
- O erkeklerin ilgisini çekmeyi seviyor.
- A child is spoiled by too much attention.
- Bir çocuk çok fazla ilgiden şımarır.
- Sami gave Layla attention.
- Sami, Layla'ya ilgi gösterdi.
- Tom didn't pay much attention to Mary.
- Tom, Mary'ye pek ilgi göstermedi.
- Thanks for your attention.
- İlginiz için teşekkürler.
- He's not paying any attention to me.
- Bana hiç ilgi göstermiyor.
- Why doesn't Tom pay any attention to me?
- Tom neden bana hiç ilgi göstermiyor?
- She likes attention.
- İlgiden hoşlanıyor.
- Sami wanted more attention from Layla.
- Sami, Layla'dan daha fazla ilgi istedi.
- They all need attention.
- Onların hepsinin ilgiye ihtiyacı var.
- Tom needed attention.
- Tom'un ilgiye ihtiyacı vardı.
- All I wanted was a little more attention.
- Tek istediğim biraz daha ilgi.
- Nobody likes attention whores.
- Hiç kimse, tüm ilgiyi üzerinde toplamaya çalışan tiplerden hoşlanmaz.
- Tom just wants your attention.
- Tom sadece ilginizi istiyor.
- She just wants attention.
- O sadece ilgi istiyor.
- Tom just wants love and attention.
- Tom sadece sevgi ve ilgi istiyor.
- The sick man required constant attention.
- Hasta adamın sürekli ilgiye ihtiyacı vardı.
- Sami paid so much attention to Layla.
- Sami, Layla'ya çok fazla ilgi gösterdi.
- Tonny knows how to hold the attention of listeners.
- Tonny dinleyicilerin ilgisinin nasıl çekileceğini bilir.
- Sami wanted attention.
- Sami ilgi istiyordu.
- They like attention.
- Onlar ilgiyi seviyorlar.
- Tom needs your attention.
- Tom'un ilgine ihtiyacı var.
- Tom doesn't pay any attention to Mary.
- Tom, Mary'ye hiç ilgi göstermiyor.
- My friends don't pay attention to me anymore.
- Arkadaşlarım artık bana ilgi göstermiyor.
- They don't pay me attention.
- Bana ilgi göstermiyorlar.
- Children need love and attention.
- Çocukların sevgiye ve ilgiye ihtiyacı vardır.
- You've got my attention.
- İlgimi çektin.
- He loves attention.
- O ilgiyi sever.
Show More (155)
|
