1 |
blessed |
kutsanmış |
adj. |
|
- I feel blessed.
- Kendimi kutsanmış hissediyorum.
- Blessed for not making me a woman.
- Beni kadın yapmadığın için kutsanmışım.
- I'm just really blessed.
- Ben gerçekten kutsanmışım.
- I'm blessed.
- Ben kutsanmışım.
- I feel blessed.
- Ben kutsanmış hissediyorum.
- I'm just really blessed.
- Gerçekten kutsanmışımdır.
- I feel very blessed.
- Kendimi çok kutsanmış hissediyorum.
- I feel very blessed.
- Çok kutsanmış hissediyorum.
Show More (5)
|
2 |
blessed |
mutlu |
adj. |
|
- Blessed is the Human Being who has understood this message as personal for themselves, not about the cosmos.
- Ne mutlu bu mesajı kozmosla ilgili değil, kendileri için kişisel olarak anlayan İnsan Varlığına.
- However, she definitely had not felt as blessed as tonight.
- Ancak hiçbir sefer kesinlikle bu geceki gibi mutlu hissetmemişti.
- I am so blessed!
- Çok mutluyum!
- Blessed are those who give without remembering and take without forgetting.
- Ne mutlu hatırlamadan verenlere ve unutmadan alanlara.
- Sami is blessed to be a Muslim today.
- Sami bugün Müslüman olduğu için çok mutlu.
Show More (2)
|
3 |
blessed |
mübarek |
adj. |
|
- Have a blessed Mid-Sha'ban.
- Berat Kandili'niz mübarek olsun.
- Have a blessed Isra and Mi'raj.
- İsra ve Mi'rac'ınız mübarek olsun.
- Have a blessed Mid-Sha'ban.
- Şaban ayınız mübarek olsun.
- Have a blessed Isra and Mi'raj.
- Miraç Kandili'n mübarek olsun.
- Have a blessed Mid-Sha'ban.
- Şabanın ortası mübarek olsun.
Show More (2)
|
4 |
blessed |
şanslı |
adj. |
|
- However, she definitely had not felt as blessed as tonight.
- Ancak, kesinlikle bu geceki kadar şanslı hissetmemişti.
- I've really been blessed.
- Gerçekten çok şanslıydım.
Show More (-1)
|
5 |
blessed |
huzurlu |
adj. |
|
- I am so blessed!
- Çok huzurluyum.
Show More (-2)
|