bring in - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
bring in getirmek v.
  • Travel for Members of this House is difficult enough without bringing in new agencies, without consulting Members.
  • Bu Meclisin Üyeleri için seyahat etmek, Üyelere danışmadan yeni kurumlar getirmeden de yeterince zordur.
  • In this sense, we now need to realise that the resolution system is too limited to bring in results.
  • Bu anlamda artık çözüm sisteminin sonuç getiremeyecek kadar sınırlı olduğunun farkına varmamız gerekiyor.
  • It recognises that whatever scheme it brings in must be non-discriminatory.
  • Getirdiği her türlü planın ayrımcı olmaması gerektiğini kabul eder.
Show More (25)
bring in vermek v.
  • We have managed to bring in hundreds of amendments, which says a lot for the fertile imagination of Parliament.
  • Yüzlerce değişiklik önergesi vermeyi başardık ki bu da Parlamento'nun verimli hayal gücü için çok şey söylüyor.
  • The jury brought in their verdict within the hour.
  • Jüri kararını bir saat içinde verdi.
Show More (-1)
bring in kazandırmak v.
  • Their wise investments have brought in millions of dollars.
  • Akıllıca yaptıkları yatırımlar milyonlarca dolar kazandırdı.
Show More (-2)
bring in kazanmak v.
  • Now that you've been promoted, how much are you bringing in each week?
  • Artık terfi ettiğinize göre, her hafta ne kadar kazanıyorsunuz?
Show More (-2)