|
- So do pictures of people on beaches armed with buckets and spades.
- Sahillerde kova ve küreklerle çekilmiş insan resimleri de öyle.
- I have to peel a whole bucket of apples for a jam.
- Reçel için tam bir kova elmayı soymak zorundayım.
- I have to peel a whole bucket of apples for a jam.
- Reçel yapmak için koca bir kova elmayı soymam gerekiyor.
- I have to peel a whole bucket of apples for a jam.
- Reçel için bir kova elmanın hepsini soymak zorundayım.
- There's a hole in the bottom of the bucket.
- Kovanın dibinde bir delik var.
- Do you have a mop and a bucket that I could borrow?
- Ödünç alabileceğim bir paspasın ve bir kovan var mı?
- The bucket was full of rainwater.
- Kova yağmur suyuyla doluydu.
- Please fill this bucket with water.
- Lütfen bu kovayı suyla doldurun.
- Always keep a bucket of water handy, in case of fire.
- Yangın ihtimaline karşı her zaman elinizin altında bir kova su bulundurun.
- Tom poured a bucket of ice-cold water on himself.
- Tom üzerine bir kova buzlu soğuk su döktü.
- Tom emptied the bucket of water.
- Tom su kovasını boşalttı.
- Empty the water out of the bucket.
- Suyu kovadan boşalt.
- Tom vomited into the bucket.
- Tom kovanın içine kustu.
- Mary threw a bucket of cold water on Tom's face to wake him up.
- Mary uyandırmak için Tom'un yüzüne bir kova soğuk su attı.
- Will you send up a bucket of ice?
- Bir kova buz gönderir misiniz?
- The bucket is full of water.
- Kova su ile dolu.
- The child filled the bucket with sand.
- Çocuk kovayı kumla doldurdu.
- This bucket has a bullet hole in it.
- Bu kovada bir kurşun deliği var.
- This bucket has a hole in it.
- Bu kovanın içinde bir deliği var.
- How much sand is in the bucket?
- Kovada ne kadar kum var?
- What's in the bucket?
- Kovada ne var?
- Empty the water out of the bucket.
- Kovadaki suyu boşalt.
- Fill the bucket with water.
- Kovayı suyla doldur.
- Tom lowered the bucket into the well.
- Tom kovayı kuyuya indirdi.
- What's that bucket doing here?
- O kovanın burada ne işi var?
- Tom filled both buckets with water.
- Tom iki kovayı da suyla doldurdu.
- Bring water with the bucket.
- Kova ile su getirin.
- Fill the bucket with water.
- Kovayı su ile doldurun.
- I'll get a bucket of water.
- Ben bir kova su alacağım.
- Tom vomited into the bucket.
- Tom kovaya kustu.
- There's no water in the bucket.
- Kovada su yok.
- That bucket is the best deal for your money.
- Bu kova paranızın karşılığını en iyi şekilde verir.
- Do you want also the bucket?
- Kovayı da mı istiyorsun?
- Tom poured a bucket of ice-cold water on himself.
- Tom üzerine bir kova buz gibi su döktü.
- He filled the bucket with water.
- O, kovayı suyla doldurdu.
- Mary filled her bucket with sand using a plastic shovel.
- Mary plastik bir kürek kullanarak kovasını kumla doldurdu.
- What's in the bucket?
- Kovanın içinde ne var?
- Bring water with the bucket.
- Kovayla su getir.
- There's no water in the bucket.
- Kovada hiç su yok.
- Tom went to the river to get a bucket of water.
- Tom bir kova su almak için nehre gitti.
- Do you have a mop and a bucket that I could borrow?
- Ödünç alabileceğim bir paspas ve kovanız var mı?
- Tom filled the bucket with water.
- Tom kovayı su ile doldurdu.
- There's almost no water in the bucket.
- Kovada neredeyse hiç su yok.
- She filled the bucket to the top.
- Kovayı ağzına kadar doldurdu.
- Tom shared his bucket of popcorn with Mary.
- Tom bir kova patlamış mısırını Mary ile paylaştı.
- Tom put the fire out by dumping a bucket of water on it.
- Tom yangını üzerine bir kova su dökerek söndürdü.
- The bucket is full of water.
- Kova su dolu.
- Tom put the fire out by dumping a bucket of water on it.
- Tom üzerine bir kova su dökerek ateşi söndürdü.
- There's nothing in the bucket.
- Kovada hiçbir şey yok.
- This bucket leaks.
- Bu kova sızdırıyor.
- They carried water in buckets.
- Kovalarla su taşıdılar.
- Always keep a bucket of water handy, in case of fire.
- Yangın olursa diye el altında her zaman bir kova su bulundur.
- Tom bought a bucket of extra-spicy fried chicken and a container of coleslaw.
- Tom bir kova ekstra baharatlı kızarmış tavuk ve bir kap lahana salatası aldı.
- I have to peel a whole bucket of apples for a jam.
- Reçel için bir kova elmayı soymam gerekiyor.
- Tom filled his bucket with sand and turned it over.
- Tom kovasını kumla doldurdu ve ters çevirdi.
- Bring water with the bucket.
- Kovayla su getirin.
- I poured some water in the bucket.
- Kovaya biraz su döktüm.
- He keeps his clothespins in a bucket.
- O, çamaşır mandallarını bir kovada tutar.
- Tom filled the bucket to the top.
- Tom kovayı ağzına kadar doldurdu.
- This bucket has a hole in it.
- Bu kovada bir delik var.
- Tom filled both buckets with water.
- Tom her iki kovayı da suyla doldurdu.
- Will you send up a bucket of ice?
- Bir kova buz gönderir misin?
- No matter how much you hurry your effort is just a drop in the bucket.
- Ne kadar acele ederseniz edin, gayretiniz kovadaki bir damladan ibarettir.
- I filled the bucket with water.
- Kovayı su ile doldurdum.
- There's a hole in this bucket.
- Bu kovada bir delik var.
- Bring me a bucket of water.
- Bana bir kova su getir.
- Fill the bucket up with sand.
- Kovayı kumla doldur.
- Bring a bucket of apples.
- Bir kova elma getir.
- What's that bucket doing here?
- O kova burada ne işe yarıyor?
- I could wake him up with a bucket of cold water.
- Onu bir kova soğuk suyla uyandırabilirim.
- The bucket was full of water.
- Kova suyla doluydu.
- I'll get a bucket of water.
- Bir kova su getireyim.
- Tom filled the bucket with water.
- Tom kovayı suyla doldurdu.
- There's hardly any water in the bucket.
- Kovada neredeyse hiç su yoktu.
- He keeps his clothespins in a bucket.
- Mandallarını bir kovada saklıyor.
- Tom filled the bucket with cold water.
- Tom kovayı soğuk su ile doldurdu.
- It is just a drop in the bucket.
- O sadece kovadaki bir damladır.
- Do you want also the bucket?
- Kova da istiyor musunuz?
- Fill the bucket up with sand.
- Kovayı kumla doldurun.
- Bring me a bucket of water.
- Bana bir kova su getirin.
- Tom filled the bucket with ice.
- Tom kovayı buzla doldurdu.
- Bring water with the bucket.
- Kova ile su getir.
- I need a bucket.
- Bir kovaya ihtiyacım var.
- There's hardly any water in the bucket.
- Kovada neredeyse hiç su yok.
- They carried water in buckets.
- Onlar kovalarla su taşıdılar.
- Tom was carrying a bucket of water.
- Tom bir kova su taşıyordu.
- It is just a drop in the bucket.
- Bu sadece kovadaki bir damla.
- There is little water in the bucket.
- Kovada az su var.
- I live in a giant bucket.
- Dev bir kovanın içinde yaşıyorum.
- This bucket has a bullet hole in it.
- Bu kovanın içinde bir kurşun deliği var.
- Please fill this bucket with water.
- Lütfen bu kovayı suyla doldur.
- Give me the metal bucket with the oil in it.
- Bana içinde yağ olan metal kovayı ver.
- Sami placed Layla's head in a bucket.
- Sami, Layla'nın kafasını bir kovaya koydu.
- How much water does this bucket hold?
- Bu kova ne kadar su alıyor?
- Fill the bucket up with sand.
- Kovaya kum doldur.
- Mary threw a bucket of cold water on Tom's face to wake him up.
- Mary, Tom'u uyandırmak için yüzüne bir kova soğuk su fırlattı.
- He filled the bucket with water.
- Kovayı suyla doldurdu.
- Tom filled his bucket with sand.
- Tom kovasını kumla doldurdu.
- I could wake him up with a bucket of cold water.
- Onu bir kova soğuk suyla uyandırabilirdim.
Show More (96)
|
