damage - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
damage zarar vermek v.
  • Pollution has further economic consequences, by reducing crop yields and damaging trees.
  • Kirlilik, mahsul verimini düşürerek ve ağaçlara zarar vererek daha fazla ekonomik sonuçlara yol açmaktadır.
  • This is damaging our young people, and I do think this is a challenge for all of us and one that we should take up.
  • Bu durum gençlerimize zarar veriyor ve bence bu hepimiz için bir meydan okuma ve üstlenmemiz gereken bir görev.
  • The difficulty of policing illegal immigrants is damaging to this process and must be resolved soon.
  • Yasa dışı göçmenleri denetlemenin zorluğu bu sürece zarar vermektedir ve bir an önce çözüme kavuşturulmalıdır.
Show More (140)
damage hasar n.
  • It is going to cut plant damage.
  • Bitki hasarını azaltacak.
  • It must be made possible to use the emergency aid reserve in the budget to repair the damage.
  • Hasarın onarılması için bütçedeki acil yardım rezervinin kullanılması mümkün kılınmalıdır.
  • Secondly, what will the maximum amount of aid be as a percentage of the costs of damage?
  • İkinci olarak, hasar maliyetinin yüzdesi olarak maksimum yardım miktarı ne olacaktır?
Show More (126)
damage zarar n.
  • The competent public authority must comply with the procedure for ascertaining and restoring the damage.
  • Yetkili kamu makamı, zararın tespiti ve giderilmesine ilişkin prosedüre uymalıdır.
  • I believe that targeted vaccination will enable us to limit the damage, in material but also in cultural terms.
  • Hedefe yönelik aşılamanın hem maddi hem de kültürel anlamda zararı sınırlamamızı sağlayacağına inanıyorum.
  • The Commission also regrets the environmental and economic damage caused by fires.
  • Komisyon ayrıca yangınların yol açtığı çevresel ve ekonomik zararlardan da üzüntü duymaktadır.
Show More (86)
damage hasar vermek v.
  • Sami damaged Layla's reputation.
  • Sami, Leyla'nın itibarına hasar verdi.
  • The rock band damaged the hotel room.
  • Rock grubu otel odasına hasar verdi.
  • Can a virus damage computer hardware?
  • Virüsün donanıma hasar vermesi mümkün mü?
Show More (5)
damage zedelemek v.
  • This unfairness unfortunately harmed the credibility of the NGOs and damaged the prestige of the Conference on Racism.
  • Bu adaletsizlik ne yazık ki STK'ların güvenilirliğine zarar vermiş ve Irkçılık Konferansı'nın prestijini zedelemiştir.
  • Besides, unfair trading practices damage confidence in the market.
  • Ayrıca, haksız ticaret uygulamaları piyasaya olan güveni zedelemektedir.
  • Sami damaged Layla's reputation.
  • Sami, Leyla'nın itibarını zedeledi.
Show More (2)
damage zedelenme n.
  • There was a grave danger of this House's reputation being damaged.
  • Bu Meclis'in itibarının zedelenmesi gibi ciddi bir tehlike söz konusuydu.
Show More (-2)
damage hasar yapmak v.
  • How much damage was done?
  • Ne kadar hasar yapıldı?
Show More (-2)