| 1 |
deposit |
depozito |
n. |
|
- They are asking for three months' rent and a deposit of 1000 euros.
- Üç aylık kira ve 1000 avro depozito istiyorlar.
- Deposit systems can indeed conflict with the internal market.
- Depozito sistemleri gerçekten de iç pazarla çatışabilir.
- The Commission should, in fact, propose the introduction of deposit systems throughout Europe.
- Komisyon aslında tüm Avrupa'da depozito sisteminin uygulanmasını önermelidir.
- Germany will eventually make it easier to get the deposit money refunded in different places.
- Almanya eninde sonunda depozito parasının farklı yerlerde iade edilmesini kolaylaştıracaktır.
- The German deposit system can also result in a legal conflict, which is always undesirable politically speaking.
- Alman depozito sistemi de yasal bir çatışmaya yol açabilir ki bu da siyasi açıdan her zaman istenmeyen bir durumdur.
- The Commission, the Liberals and also the Christian Democrats are not averse to the principle of deposit systems.
- Komisyon, Liberaller ve Hristiyan Demokratlar depozito sistemi ilkesine karşı değiller.
- The problems with the German deposit system do not stand in isolation.
- Alman depozito sistemiyle ilgili sorunlar tek başına ele alınamaz.
- The deposit system also exists in parts, and I repeat in parts, of Spain and Portugal.
- Depozito sistemi İspanya ve Portekiz'in bazı bölgelerinde, tekrar ediyorum bazı bölgelerinde de mevcuttur.
- The German deposit system – as most Germans agree – is not an attractive solution.
- Alman depozito sistemi - çoğu Almanın da hemfikir olduğu üzere - cazip bir çözüm değil.
- The Commission, the Liberals and also the Christian Democrats are not averse to the principle of deposit systems.
- Komisyon, Liberaller ve Hıristiyan Demokratlar depozito sistemi ilkesine karşı değiller.
- This deposit system will then become very common.
- Bu depozito sistemi daha sonra çok yaygınlaşacak.
- Do you need a deposit?
- Bir depozito istiyor musun?
- We'd like a deposit of $50.
- 50$ depozito istiyoruz.
- Do you need a deposit?
- Depozitoya ihtiyacınız var mı?
- You have to give three months' rent as a deposit.
- Depozito olarak üç aylık kira vermelisiniz.
- I don't want to lose my deposit.
- Depozitomu kaybetmek istemiyorum.
- She paid a €900 deposit for the appartment.
- Daire için 900 Avro depozito ödedi.
- You have to give three months' rent as a deposit.
- Depozito olarak üç aylık kira vermek zorundasınız.
- She paid a €900 deposit for the appartment.
- Daire için 900 euro depozito ödedi.
- We'd like a deposit of $50.
- Biz 50 dolar depozito istiyoruz.
- Is there a refundable deposit on the bottle?
- Şişenin depozitosu var mı?
- Do I have to leave a deposit?
- Depozito bırakmak zorunda mıyım?
Show More (19)
|
| 2 |
deposit |
(bankaya) yatırmak |
v. |
|
- She deposited her valuables in the bank safe.
- Değerli eşyalarını bankadaki kasaya yatırdı.
- Tom deposited 1,000 dollars in his saving account.
- Tom tasarruf hesabına 1,000 dolar yatırdı.
- Tom deposited 1,000 dollars in his saving account.
- Tom tasarruf hesabına 1.000 dolar yatırdı.
- She deposits 10,000 yen in the bank every month.
- Bankaya her ay 10.000 yen yatırıyor.
- He deposited 100 dollars in his saving account.
- Tasarruf hesabına 100 dolar yatırdı.
- Tom deposited three thousand dollars in the bank just before closing time.
- Tom bankaya kapanış saatinden hemen önce üç bin dolar yatırdı.
- She deposits 10,000 yen in the bank every month.
- Her ay bankaya 10,000 yen yatırıyor.
- I made a deposit of $1,000 at the bank.
- Bankaya 1,000 dolar yatırdım.
Show More (5)
|
| 3 |
deposit |
yatak |
n. |
|
- That country has many deposits of valuable oil.
- Bu ülkede çok sayıda değerli petrol yatağı var.
- The natural gas deposits in the Arctic Ocean will be of vital importance to the EU in the future.
- Kuzey Buz Denizi'ndeki doğal gaz yatakları gelecekte AB için hayati önem taşıyacaktır.
- In view of the limited deposits of fossil fuel, the importance of this development cannot be underestimated.
- Sınırlı fosil yakıt yatakları göz önüne alındığında bu gelişmenin önemi küçümsenemez.
- He claims he's discovered a planet with large deposits of magnesite.
- Büyük manyezit yataklarına sahip bir gezegen keşfettiğini iddia ediyor.
- He claims he's discovered a planet with large deposits of magnesite.
- Büyük magnezit yatakları olan bir gezegen keşfettiğini iddia ediyor.
- He claims he's discovered a planet with large deposits of magnesite.
- Büyük manyezit yatakları olan bir gezegen bulduğunu iddia ediyor.
Show More (3)
|
| 4 |
deposit |
mevduat |
n. |
|
- Deposit rates generally refer to average demand and time deposit rates.
- Mevduat oranları genellikle ortalama vadesiz ve vadeli mevduat oranlarını ifade eder.
- For example, interest rates on credit and deposit are proposed by the Bank to the Prime Minister.
- Örneğin, kredi ve mevduat faiz oranları, Banka tarafından Başbakan’a teklif edilir.
- This deposit bears three percent interest.
- Bu mevduat yüzde üç faiz getiriyor.
- I have a deposit of 500,000 yen at the bank.
- Bankada 500.000 yenlik bir mevduatım var.
- I have a deposit of 500,000 yen at the bank.
- Bankada 500,000 yen mevduatım var.
Show More (2)
|
| 5 |
deposit |
birikinti |
n. |
|
- You should regularly remove protein deposits from soft contact lenses.
- Yumuşak kontak lenslerdeki protein birikintilerini düzenli olarak temizlemelisiniz.
- It has an expectorant feature that helps break down mucus and sputum deposits in the respiratory system.
- Solunum sistemindeki mukus ve balgam birikintilerinin parçalanmasına yardımcı olan balgam söktürücü bir özelliği vardır.
Show More (-1)
|
| 6 |
deposit |
para yatırmak |
v. |
|
- Depositing is fundamental for the European system.
- Para yatırma işlemi Avrupa sistemi açısından çok önemlidir.
- I want to deposit some money.
- Biraz para yatırmak istiyorum.
Show More (-1)
|
| 7 |
deposit |
birikmesine neden olmak |
v. |
|
- The flood deposited a layer of mud on the streets.
- Sel baskını sokaklarda bir çamur tabakası birikmesine neden olmuştur.
Show More (-2)
|
| 8 |
deposit |
(britanya'da) seçim depozitosu |
n. |
|
- Unfortunately, our candidate lost his deposit.
- Ne yazık ki adayımız seçim depozitosunu kaybetmiştir.
Show More (-2)
|
| 9 |
deposit |
bırakmak |
v. |
|
- The male bird guards the nest after the female deposits her eggs.
- Dişi kuş yumurtalarını bıraktıktan sonra erkek kuş yuvayı korur.
Show More (-2)
|
| 10 |
deposit |
tevdi etmek |
v. |
|
- As of today, 42 ACP states have deposited their ratification instruments.
- Bugün itibariyle 42 ACP ülkesi onay belgelerini tevdi etmiştir.
Show More (-2)
|
| 11 |
deposit |
bankaya yatırmak |
v. |
|
- We should deposit this money in a bank.
- Bu parayı bir bankaya yatırmalıyız.
Show More (-2)
|
| 12 |
deposit |
depo |
n. |
|
- I can't find my safety deposit key.
- Depo anahtarımı bulamıyorum.
Show More (-2)
|
