1 |
dismiss |
reddetmek |
v. |
|
- That is the only conclusion we can draw from the arrogant way the Gothenburg Council dismissed the Irish vote.
- Göteborg Konseyi'nin İrlanda oylamasını kibirli bir şekilde reddetmesinden çıkarabileceğimiz tek sonuç budur.
- Many associations have put forward important ideas and serious arguments; to dismiss them is a political error.
- Birçok dernek önemli fikirler ve ciddi argümanlar ortaya koymuştur; bunları reddetmek siyasi bir hatadır.
- Tom dismissed the idea.
- Tom bu fikri reddetti.
- I told him about my ideas but he dismissed them out of hand.
- Ben fikirlerimi anlattım fakat o düşünmeden reddetti.
- The professor dismissed his ideas.
- Profesör fikirlerini reddetti.
- The professor dismissed his ideas.
- Profesör onun fikirlerini reddetti.
- Tom dismissed this allegation.
- Tom bu iddiayı reddetti.
- He dismissed what Mary was saying.
- Mary'nin söylediklerini reddetti.
- Lucy dismissed what Mary was saying.
- Lucy, Mary'nin söylediklerini reddetti.
- Tom dismissed the idea.
- Tom fikri reddetti.
- He dismissed what Mary was saying.
- O, Mary'nin söylediklerini reddetti.
Show More (8)
|
2 |
dismiss |
kovmak |
v. |
|
- I contributed to this company,so you are not dismiss me.
- Bu şirkete katkıda bulundum, bu yüzden beni kovamazsınız.
- She dismissed a gardener.
- Bir bahçıvanı kovdu.
- Sami dismissed his caregiver.
- Sami bakıcısını kovdu.
- The police dismissed the people.
- Polis insanları kovdu.
- I have to dismiss Ken.
- Ken'i kovmak zorundayım.
- The police dismissed the people.
- Polisler, insanları kovdu.
Show More (3)
|
3 |
dismiss |
işten çıkarmak |
v. |
|
- Employees on long-term sick leave can be fairly dismissed.
- Uzun süreli hastalık izninde bulunan çalışanların adaletli bir şekilde işten çıkarılmaları mümkündür.
- He dismissed most of his men.
- Adamlarının çoğunu işten çıkardı.
- She dismissed a gardener.
- O bir bahçıvanı işten çıkardı.
Show More (0)
|
4 |
dismiss |
(ders) bitmek |
v. |
|
- We met in the hall, right after class was dismissed.
- Ders bittikten hemen sonra salonda buluştuk.
Show More (-2)
|
5 |
dismiss |
oyundan çıkarmak |
v. |
|
- He was dismissed for losing the wicket.
- Kaleyi kaybettiği için oyundan çıkarıldı.
Show More (-2)
|
6 |
dismiss |
(dava) düşürmek |
v. |
|
- A case can be dismissed in the absence of evidence.
- Bir dava, kanıt bulunmaması nedeniyle düşürülebilir.
Show More (-2)
|
7 |
dismiss |
işten kovmak |
v. |
|
- He dismissed most of his men.
- O erkeklerin çoğunu işten kovdu.
Show More (-2)
|
8 |
dismiss |
ciddiye almamak |
v. |
|
- He dismissed what she was saying.
- Onun söylediklerini ciddiye almadı.
Show More (-2)
|
9 |
dismiss |
dağılmak |
v. |
|
- Class is dismissed.
- Sınıf dağıldı.
Show More (-2)
|
10 |
dismiss |
göndermek |
v. |
|
- The teacher dismissed his class when the bell rang.
- Zil çaldığında öğretmen sınıfı gönderdi.
Show More (-2)
|
11 |
dismiss |
dağıtmak |
v. |
|
- The leader dismissed the demonstrators in the park.
- Lider parktaki göstericileri dağıttı.
Show More (-2)
|