|
- Nobody knows how many more will fall ill in those regions.
- O bölgelerde daha kaç kişinin hastalanacağını kimse bilmiyor.
- The body learns to defend itself against these and doesn't fall ill.
- Vücut bunlara karşı kendini savunmayı öğrenir ve hastalanmaz.
- She fell ill a week ago.
- Bir hafta önce hastalandı.
- A newborn baby is liable to fall ill.
- Yeni doğmuş bir bebek hastalanabilir.
- Insurance makes us remember that the world we live in isn't completely safe; we might fall ill, face danger or encounter the unexpected.
- Sigorta, yaşadığımız dünyanın tamamen güvenli olmadığını hatırlamamızı sağlar; hastalanabilir, tehlikeyle karşılaşabilir veya beklenmedik durumlarla karşılaşabiliriz.
- He worked and worked until he fell ill.
- O, hastalanana kadar sürekli çalıştı.
- Sami fell ill.
- Sami hastalandı.
- When did he fall ill?
- O, ne zaman hastalandı?
- He worked and worked until he fell ill.
- Hastalanana kadar çalıştı ve çalıştı.
- To make matters worse, his wife fell ill.
- Daha da kötüsü, karısı hastalandı.
- The people in the village fell ill one after another.
- Köydeki insanlar birbiri ardına hastalandılar.
- Tom fell ill and within a month he was dead.
- Tom hastalandı ve bir ay içinde öldü.
- I fell ill last year.
- Geçen yıl hastalandım.
- When did you fall ill?
- Ne zaman hastalandın?
- He fell ill because he ate too much.
- Çok fazla yemek yediği için hastalandı.
- He fell ill, and therefore he gave up going abroad.
- Hastalandı ve bu nedenle yurtdışına gitmekten vazgeçti.
- To make matters worse, he fell ill.
- Bu yetmezmiş gibi, o hastalandı.
- She fell ill, but got well soon.
- Hastalandı ama kısa sürede iyileşti.
- To make matters worse, he fell ill.
- Daha da kötüsü, hastalandı.
- He fell ill, and therefore he gave up going abroad.
- O hastalandı, ve bu yüzden yurt dışına gitmekten vazgeçti.
- He fell ill three years ago.
- Üç yıl önce hastalandı.
- The rock concert was called off because the singer fell ill.
- Rock konseri iptal edildi çünkü şarkıcı hastalandı.
- Not being careful of his health, he fell ill.
- Sağlığına dikkat etmediği için hastalandı.
- She fell ill a week ago.
- O bir hafta önce hastalandı.
- He fell ill from overeating.
- Aşırı yemekten hastalandı.
- There is no telling when we will fall ill.
- Ne zaman hastalanacağımızı bilemeyiz.
- You may fall ill at any moment.
- Her an hastalanabilirsin.
- What with overwork and poor meals, she fell ill.
- Çok çalışmaktan ve kötü yemeklerden dolayı hastalandı.
- I fell ill last year.
- Geçen yıl hastalanmıştım.
- Insurance makes us remember that the world we live in isn't completely safe; we might fall ill, face danger or encounter the unexpected.
- Sigorta bize içinde yaşadığımız dünyanın tamamen güvenli olmadığını hatırlatıyor; biz hastalanabiliriz ya da beklenmedik şeylerle karşılaşabiliriz.
- He fell ill a few days ago.
- Birkaç gün önce hastalandı.
- I had no sooner arrived in Kyoto than I fell ill.
- Kyoto'ya varır varmaz hastalandım.
- He fell ill three years ago.
- O üç yıl önce hastalandı.
- She is afraid of falling ill again.
- O tekrar hastalanmaktan korkuyor.
- She is afraid of falling ill again.
- Tekrar hastalanmaktan korkuyor.
- If he continues drinking too much, he will fall ill sooner or later.
- Çok fazla içmeye devam ederse, er ya da geç hastalanacak.
- He suddenly fell ill.
- Aniden hastalandı.
- The people in the village fell ill one after another.
- Köydeki insanlar birbiri ardına hastalandı.
- It seems I'm falling ill.
- Görünüşe göre hastalanıyorum.
Show More (36)
|