1 |
fascinate |
büyülemek |
v. |
|
- I was fascinated by that science book, which was so well explained to a young person like me.
- Benim gibi genç bir insana çok iyi açıklanmış olan bu bilim kitabı beni büyüledi.
- Both the green nature and the beauty of untouched bays can fascinate you.
- Hem yemyeşil doğası hem de el değmemiş koyların güzellikleri sizleri büyüleyebilir.
- I am fascinated by Animal Planet.
- Animal Planet beni büyülüyor.
- Both the green nature and the beauty of untouched bays can fascinate you.
- Hem yemyeşil doğası hem de el değmemiş koylarının güzelliği sizi büyüleyebilir.
- Both the green nature and the beauty of untouched bays can fascinate you.
- Hem yemyeşil doğası hem de el değmemiş koylarının güzelliği sizi büyüleyebiliyor.
- He fascinated me.
- Beni büyüledi.
- Books fascinate me.
- Kitaplar beni büyülüyor.
- She fascinated me.
- O beni büyüledi.
- I'm fascinated by the extraordinary flexibility of this language.
- Bu dilin olağanüstü esnekliği beni büyülüyor.
- He was fascinated with her beauty.
- Güzelliği onu büyülemişti.
- Bugs fascinate me.
- Böcekler beni büyülüyor.
- The beautiful scenery fascinates every traveler.
- Güzel manzara her gezgini büyülüyor.
- Word origins fascinate me.
- Kelimelerin kökenleri beni büyülüyor.
- Blood and violence fascinate them.
- Kan ve şiddet onları büyülüyor.
- He fascinated me.
- O beni büyüledi.
- Word origins fascinate me.
- Kelime kökenleri beni büyüler.
- Slavic languages fascinate me.
- Slav dilleri beni büyülüyor.
- They're fascinated by blood and violence.
- Kan ve şiddet onları büyülüyor.
- Slavic languages fascinate me.
- Slav dilleri beni büyüler.
- Books fascinate me.
- Kitaplar beni büyüler.
- Bugs fascinate me.
- Böcekler beni büyüler.
- I'm fascinated by cats.
- Kediler beni büyülüyor.
- Etymologies fascinate me.
- Etimolojiler beni büyüler.
- Etymologies fascinate me.
- Etimolojiler beni büyülüyor.
- Stories like that fascinate me.
- Bunun gibi hikayeler beni büyülüyor.
Show More (22)
|
2 |
fascinate |
etkilemek |
v. |
|
- During the talk, he used some words I didn't know that fascinated me.
- Konuşma sırasında bilmediğim bazı kelimeler kullandı ve bu beni çok etkiledi.
Show More (-2)
|
3 |
fascinate |
cezbetmek |
v. |
|
- Stories like that fascinate me.
- Bunun gibi hikayeler beni cezbediyor.
Show More (-2)
|