| 1 |
go bad |
bozulmak |
v. |
|
- Milk goes bad quickly in hot weather.
- Süt sıcak havada çabuk bozulur.
- The refrigerator prevents food from going bad.
- Buzdolabı gıdanın bozulmasını engeller.
- In summer meat easily goes bad; you must keep it in the refrigerator.
- Yazın et kolayca bozulur; onu buzdolabında saklamalısınız.
- In the summer, eggs go bad quickly.
- Yazın yumurtalar çabuk bozulur.
- This banana went bad.
- Bu muz bozuldu.
- All the fruit went bad.
- Bütün meyveler bozuldu.
- The butter went bad.
- Tereyağı bozuldu.
- These bananas went bad.
- Bu muzlar bozuldu.
- The fruit went bad.
- Meyve bozuldu.
- In the summer, eggs soon go bad.
- Yazın yumurtalar çabuk bozulur.
- Eggs go bad quickly in the summer.
- Yumurtalar yazın çabuk bozulur.
Show More (8)
|
| 2 |
go bad |
kötü gitmek |
v. |
|
- Maybe it was a black market deal that went bad.
- Belki de kötü giden bir kara piyasa anlaşmasıydı.
- Something has gone bad.
- Bir şeyler kötü gitti.
- All the fruit went bad.
- Bütün meyveler kötü gitti.
Show More (0)
|
| 3 |
go bad |
kokmak |
v. |
|
- This meat has gone bad.
- Bu et kokmuş.
Show More (-2)
|
| 4 |
go bad |
ekşimek |
v. |
|
- The milk has gone bad.
- Süt ekşidi.
Show More (-2)
|
| 5 |
go bad |
yiyecek bozulmak |
v. |
|
- The refrigerator prevents food from going bad.
- Buzdolabı yiyeceklerin bozulmasını önler.
Show More (-2)
|
| 6 |
go bad |
çürümek |
v. |
|
- The meat's gone bad.
- Et çürüdü.
Show More (-2)
|
