|
- Nonetheless, the de minimis rule would keep all this within the green box.
- Bununla birlikte de minimis kuralı tüm bunları yeşil kutu içerisinde tutacaktır.
- How can a German, Green foreign minister accept responsibility for secrecy?
- Bir Alman, Yeşiller Dışişleri Bakanı gizliliğin sorumluluğunu nasıl kabul edebilir?
- We, the Green Group, by and large support the common position.
- Biz Yeşiller Grubu olarak ortak tutumu büyük ölçüde destekliyoruz.
- No misleading green labels, but honest information.
- Yanıltıcı yeşil etiketler değil, dürüst bilgiler olmalı.
- I believe the dangers of green gene technology are much overstated.
- Yeşil gen teknolojisinin tehlikelerinin çok abartıldığına inanıyorum.
- There appears to be a majority of Green Members in favour of rejecting the amendment on ethics.
- Yeşil Üyelerin çoğunluğunun etik konusundaki değişikliğin reddedilmesinden yana olduğu görülmektedir.
- In other words, the present requirements would remain for green listed waste.
- Başka bir deyişle yeşil listedeki atıklar için mevcut gereklilikler devam edecektir.
- I believe this is an extremely important measure, together with the provision on green electricity.
- Yeşil elektriğe ilişkin hükümle birlikte bunun son derece önemli bir tedbir olduğuna inanıyorum.
- It will fix the de facto external border of the Union at the green line.
- Birliğin fiili dış sınırını yeşil hatta sabitleyecektir.
- On behalf of the Green Group I would like to welcome both of these reports.
- Yeşil Grup adına bu iki raporu da memnuniyetle karşıladığımı belirtmek isterim.
- Nonetheless, the de minimis rule would keep all this within the green box.
- Bununla birlikte, de minimis kuralı tüm bunları yeşil kutu içerisinde tutacaktır.
- Why are both major groups now adopting the Green line?
- Neden her iki büyük grup da şimdi Yeşil çizgiyi benimsiyor?
- One by one, the European teams are disappearing from the green pitches in Korea.
- Avrupa takımları birer birer Kore'deki yeşil sahalardan kayboluyor.
- Galicia's green coast is gradually turning black.
- Galiçya'nın yeşil kıyıları yavaş yavaş siyaha dönüyor.
- We are also sympathetic to the amendment from the Green Group, although I fear that this has less chance than ours.
- Yeşil Grup tarafından sunulan değişikliğe de sempati duyuyoruz, ancak korkarım ki bunun bizimkinden daha az şansı var.
- We have launched a consultation and intend to build upon the results of that consultation in a green paper.
- Bir istişare başlattık ve bu istişarenin sonuçlarını yeşil bir belgeye dönüştürmeyi planlıyoruz.
- The resolution by the Green Group was tabled first.
- İlk olarak Yeşil Grup'un önergesi sunuldu.
- If they were to continue to back him, that would be a blot on the European Parliament's green escutcheon.
- Eğer onu desteklemeye devam ederlerse bu Avrupa Parlamentosu'nun yeşil arması için bir leke olacaktır.
- One by one, the European teams are disappearing from the green pitches in Korea.
- Avrupa takımları Kore'deki yeşil sahalardan birer birer kayboluyor.
- I welcome this report on behalf of the Green Group and congratulate the rapporteur.
- Bu raporu Yeşil Grup adına memnuniyetle karşılıyor ve raportörü kutluyorum.
- This is something that the Green Group stated a long time ago in this Parliament and we have now been vindicated.
- Bu, Yeşiller Grubu'nun uzun zaman önce bu Parlamentoda dile getirdiği bir şeydi ve şimdi haklı çıktık.
- A green label for sustainable timber and a red label for incorrectly produced timber.
- Sürdürülebilir kereste için yeşil etiket ve yanlış üretilmiş kereste için kırmızı etiket.
- We discussed this issue previously at my meeting with the Green Group.
- Bu konuyu daha önce Yeşil Grup ile yaptığım toplantıda da ele almıştık.
- I can add that a practical guide to green procurement will be published later this year.
- Bu yılın sonlarına doğru yeşil satın alma konusunda pratik bir rehber yayınlanacağını da ekleyebilirim.
- Unfortunately, a number of fellow MEPs, mainly from the liberal and green groups, have fallen for this lobby.
- Ne yazık ki, başta liberal ve yeşil gruplardan olmak üzere bazı AP üyesi dostlarımız bu lobiye kanmış durumdalar.
- Of course the questions and the statistics by our Green colleagues are loaded and selective.
- Elbette Yeşil meslektaşlarımızın soruları ve istatistikleri yüklü ve seçicidir.
- I have no doubt that many people, including our green fundamentalists, would like to go much further.
- Yeşil köktencilerimiz de dahil olmak üzere pek çok kişinin çok daha ileri gitmek istediğinden hiç şüphem yok.
- The Green Group has re-tabled several of my original amendments that got voted down in committee.
- Yeşil Grup, komitede oylanarak reddedilen orijinal değişiklik önergelerimden bazılarını yeniden gündeme getirmiştir.
- However, the evolution for green elevators doesn't stop with reducing energy consumption.
- Ancak yeşil asansörlerin gelişimi enerji tüketimini azaltmakla kalmıyor.
- Sarge, this guy is eating organic food, he's using green ammo and he's targeting gas guzzlers.
- Çavuş, bu adam organik gıda yiyor, yeşil cephane kullanıyor ve benzinli araçları hedef alıyor.
- A green spinner to build suspense and then the big finale.
- Gerilimi artırmak için yeşil bir topaç, ve ardından büyük final.
- And I must have that green jacket.
- O yeşil ceketi de almam lazım.
- No care and accuracy can help avoid the appearance of green spots.
- Hiçbir özen ve hassasiyet, yeşil noktaların ortaya çıkmasını engellemeye yardımcı olamaz.
- However, the grey and green would not sit well together.
- Ancak, gri ve yeşil birlikte güzel durmazdı.
- And I added a little mineral green, for looks.
- Ve daha güzel görünsün diye biraz mineral yeşili ekledim.
- Spinach, but also any leafy green, is a great metabolism booster.
- Ispanak, ve aynı zamanda herhangi bir yeşil yapraklı bitki, harika bir metabolizma hızlandırıcıdır.
- Sarge, this guy is eating organic food, he's using green ammo and he's targeting gas guzzlers.
- Çavuş, bu adam organik besleniyor, yeşil cephane kullanıyor ve benzin yakan araçları hedef alıyor.
- Not a single green plant around.
- Çevrede tek bir yeşil bitki bile yok.
- I mean, look at the set we built with the smiley-face earth and some green things.
- Yani, gülen yüzlü dünya ve bazı yeşil şeylerle inşa ettiğimiz sete bakın.
- Red and green are everywhere at that time of year.
- Yılın bu döneminde kırmızı ve yeşil her yerdedir.
- Then they started to grow fangs and their eyes became green.
- Sonra sivri dişleri çıkmaya başladı ve gözleri yeşile döndü.
- Everytime I glazed it everything turned green.
- Ne zaman cilalasam her şey yeşile dönüyordu.
- He then pointed to the green box.
- Daha sonra yeşil kutuyu işaret etti.
- They are green, red, purple and all rounded shapes.
- Onlar yeşil, kırmızı, mor renktedir ve tümü yuvarlaktır.
- A green spinner to build suspense and then the big finale.
- Gerilim yaratacak yeşil bir döndürücü ve ardından büyük final.
- No care and accuracy can help avoid the appearance of green spots.
- Hiçbir özen ve hassasiyet, yeşil lekelerin ortaya çıkmasını önleyemez.
- Then they started to grow fangs and their eyes became green.
- Sonra sivri dişleri çıktı ortaya ve gözleri yeşile döndü.
- And I must have that green jacket.
- Ve o yeşil ceketi almalıyım.
- They are green, red, purple and all rounded shapes.
- Yeşil, kırmızı, mor renkliler ve hepsi yuvarlak şekillerdedir.
- It's hard to muster up an argument against green power these days.
- Bugünlerde yeşil enerjiye karşı bir sav ileri sürmek oldukça zor.
- The door is blue on the outside, green on the inside.
- Kapının dışı mavi, içi yeşildir.
- You know what I love about these very green croquettes?
- Bu yeşil kroketlerin nesini seviyorum biliyor musunuz?
- It has green grass and water everywhere.
- Her yerde yeşil çimenler ve su var.
- No care and accuracy can help avoid the appearance of green spots.
- Hiçbir özen ve hassasiyetin yeşil lekelerin ortaya çıkmasını önlemeye faydası olmaz.
- For Athena's family, life at home in the green season acquires a gentle rhythm.
- Athena'nın ailesi için yeşil mevsimde evde yaşam hafif bir ritim kazanıyor.
- They have large, transparent, pale green wings and a delicate body.
- Büyük, şeffaf, soluk yeşil kanatları ve narin bir vücutları vardır.
- Not a single green plant around.
- Etrafta tek bir yeşil bitki yok.
- They are green, red, purple and all rounded shapes.
- Yeşil, kırmızı, mor ve hepsi yuvarlak şekillerdir.
- It has green grass and water everywhere.
- Her yerde yeşil çimen ve su var.
- The door is blue on the outside, green on the inside.
- Kapının dışı mavi, içi yeşil.
- The consequence is that there appears to be nothing green to be found in this sea of sand.
- Sonuç olarak, bu kum denizinde bulunabilecek yeşil hiçbir şey yok gibi görünüyor.
- I got a fistful of green backs in my pocket.
- Cebimde bir avuç dolusu yeşil para var.
- In this case, I used purple and green as accents.
- Bu durumda vurgu amacıyla mor ve yeşil kullandım.
- For Athena's family, life at home in the green season acquires a gentle rhythm.
- Athena'nın ailesi için yeşil mevsimde evdeki yaşam rahat bir ritim kazanıyor.
- Everytime I glazed it everything turned green.
- Her cilaladığımda her şey yeşile dönüyordu.
- No longer am I blue, but now I am green.
- Artık mavi değil, yeşilim.
- I mean, look at the set we built with the smiley-face earth and some green things.
- Yani, gülen suratlı dünya ve yeşil ıvır zıvırla yaptığımız sete bakın.
- I got a fistful of green backs in my pocket.
- Cebimde avuç dolusu yeşil para var.
- The consequence is that there appears to be nothing green to be found in this sea of sand.
- Sonuç olarak bu kum denizinde yeşil hiçbir şey bulunmuyor gibi.
- Our Hotel is a green paradise, designed for comfort and fun.
- Otelimiz konfor ve eğlence için tasarlanmış yeşil bir cennettir.
- They have large, transparent, pale green wings and a delicate body.
- Büyük, transparan ve solgun yeşil kanatlara ve narin bir vücuda sahiptir.
- When Rie's condition wasn't good, the beautiful green here would make me feel better.
- Rie'nin durumu iyi olmadığında buradaki güzel yeşil ortam beni daha iyi hissettirirdi.
- No longer am I blue, but now I am green.
- Artık mavi değilim ama artık yeşilim.
- It's hard to muster up an argument against green power these days.
- Bugünlerde yeşil enerjiye karşı bir argüman oluşturmak zor.
- In this case, I used purple and green as accents.
- Bu durumda mor ve yeşili vurgu olarak kullandım.
- Red and green are everywhere at that time of year.
- Yılın bu zamanında kırmızı ve yeşil her yerdedir.
- When Rie's condition wasn't good, the beautiful green here would make me feel better.
- Rie'nin durumu iyi değilken buradaki güzel yeşiller bana kendimi iyi hissettirir.
- A thousand years ago this land was green and good.
- Bin yıl önce bu topraklar yeşil ve güzeldi.
- In this case, I used purple and green as accents.
- Bu durumda, vurgulamak için mor ve yeşil kullandım.
- However, the evolution for green elevators doesn't stop with reducing energy consumption.
- Bununla birlikte, yeşil asansörlerin evrimi enerji tüketimini azaltmakla kalmıyor.
- They have large, transparent, pale green wings and a delicate body.
- Büyük, şeffaf, soluk yeşil kanatları ve narin bir gövdesi vardır.
- A green spinner to build suspense and then the big finale.
- Gerilim yaratmak için yeşil bir topaç ve ardından büyük final.
- Spinach, but also any leafy green, is a great metabolism booster.
- Ispanak, ama aynı zamanda herhangi bir yapraklı yeşil, harika bir metabolizma güçlendiricidir.
- He then pointed to the green box.
- Sonra da yeşil kutuyu işaret etti.
- However, the grey and green would not sit well together.
- Ancak gri ve yeşil bir arada pek iyi durmuyor.
- And I added a little mineral green, for looks.
- Ve görünüşü güzelleştirsin diye biraz mineral yeşili ekledim.
- The colors of Italian flag are white, red and green.
- İtalyan bayrağının renkleri beyaz, kırmızı ve yeşildir.
- Everyone in the village called her Little Green Riding Hood.
- Köydeki herkes ona Yeşil Başlıklı Kız derdi.
- She was wearing a green coat with a matching mini-skirt.
- O bir uygun mini etekle yeşil bir ceket giyiyordu.
- Do not cross the road when the green man is flashing.
- Yeşil adam yanıp sönerken yolun karşısına geçmeyin.
- The cows were moving very slowly through the long green grass.
- Inek, uzun, yeşil çimenlerin arasında çok yavaş hareket ediyordu.
- They're green.
- Onlar yeşil.
- Green suits you.
- Yeşil sana yakışıyor.
- The light has turned green.
- Işık yeşile döndü.
- There was green slime oozing out of the pipe.
- Borudan sızan yeşil balçık vardı.
- Wearing green is optional.
- Yeşil giymek isteğe bağlıdır.
- Is this pear green?
- Bu armut yeşil mi?
- Tom's eyes are green.
- Tom'un gözleri yeşildir.
- This politician proposed a green tax to fight global warming.
- Bu politikacı küresel ısınmayla mücadele için yeşil vergi önerdi.
- I remember that she wore a green hat.
- Onun yeşil bir şapka giydiğini hatırlıyorum.
- The Italian flag is green, white and red.
- İtalyan bayrağı yeşil, beyaz ve kırmızıdır.
- I've won three dresses, one white and two green.
- Üç elbise kazandım, biri beyaz ve ikisi yeşil.
- There is green grass on the field.
- Sahada yeşil çimenler var.
- Green looks good on Alice.
- Yeşil Alice'in üstünde iyi görünüyor.
- They turned a desert into a green garden.
- Çölü yeşil bir bahçeye dönüştürdüler.
- Green suits Alice.
- Yeşil Alice'e uyuyor.
- Wait for the green signal before starting to cross.
- Geçmeye başlamadan önce yeşil sinyali bekleyin.
- The tree is green.
- Ağaç yeşil.
- Green does not go well with purple.
- Yeşil, mor ile iyi gitmez.
- A green carpet won't go well with these blue curtains.
- Bu mavi perdelerle yeşil bir halı güzel gitmez.
- We want to leave our descendants a clean and green earth.
- Torunlarımıza temiz ve yeşil bir dünya bırakmak istiyoruz.
- There is green grass on the field.
- Sahada yeşil çimler var.
- Eimear has a green house.
- Eimear'ın yeşil bir evi var.
- Tom hardly ever wears green.
- Tom neredeyse hiç yeşil giymez.
- We took a walk in a beautiful green valley.
- Güzel, yeşil bir vadide yürüyüşe çıktık.
- Tom always wears a green star.
- Tom her zaman yeşil bir yıldız takar.
- The government has made efforts to make our country clean and green.
- Hükümet ülkemizi temiz ve yeşil hale getirmek için çabaladı.
- The traffic signal is green.
- Trafik lambası yeşil.
- Mary has on the same green dress she was wearing yesterday.
- Mary dün giydiği yeşil elbisenin aynısını giyiyor.
- Something green and slimy was on the rock.
- Kayanın üzerinde yeşil ve yapışkan bir şey vardı.
- What's this green stuff?
- Bu yeşil şey de ne?
- Electric cars are not actually green.
- Elektrikli arabalar aslında yeşil değildir.
- Wait for the green signal before starting to cross.
- Geçmeye başlamadan önce yeşil sinyali bekle.
- No, the flowers are not green, but red, white, yellow or blue.
- Hayır, çiçekler yeşil değil, kırmızı, beyaz, sarı veya mavi.
- I see you have a green star on your jacket.
- Ceketinde bir yeşil yıldızın olduğunu görüyorum.
- Those green suits are special suits for reducing the risk of biological contamination.
- Bu yeşil giysiler biyolojik kirlenme riskini azaltmak için özel giysiler.
- A green banana is not ripe enough to eat.
- Yeşil bir muz, yenecek kadar olgun değildir.
- Colorless green ideas sleep furiously.
- Renksiz yeşil fikirler öfkeli uyur.
- Do you know who that tall blonde girl in green is?
- Yeşil giyinmiş, o uzun boylu sarışın kızın kim olduğunu biliyor musun?
- The light was green.
- Işık yeşildi.
- The light turned green.
- Trafik ışığı yeşile döndü.
- I have one green shirt.
- Bir yeşil gömleğim var.
- The signal turned green.
- Sinyal yeşile döndü.
- They're green.
- Yeşildirler.
- What fruit is green?
- Hangi meyve yeşil?
- The traffic signal is green.
- Trafik işareti yeşil yanıyor.
- Do you know who that tall blonde girl in green is?
- Yeşiller içindeki uzun boylu sarışın kızın kim olduğunu biliyor musun?
- On the table is a green book.
- Masanın üstünde yeşil bir kitap var.
- The Hungarian flag is red, white and green.
- Macar bayrağı kırmızı, beyaz ve yeşildir.
- The outside of this box is green, but the inside is red.
- Bu kutunun dışı yeşil ama içi kırmızı.
- I see you have a green star on your jacket.
- Ceketinde yeşil bir yıldız olduğunu görüyorum.
- The walls of my room are green.
- Odamın duvarları yeşil.
- You need to look in all directions before crossing the street, even at a crosswalk when the light is green.
- Karşıdan karşıya geçmeden önce her yöne bakmalısınız, yeşil ışık yanarken yaya geçidinde bile.
- This banana is green.
- Bu muz yeşil.
- The colour of Esperanto is green.
- Esperanto'nun rengi yeşildir.
- The light turned green.
- Işık yeşile döndü.
- Green doesn't go with red.
- Yeşil kırmızı ile gitmez.
- Do you have a green car?
- Yeşil araban var mı?
- A rainbow consists of red, orange, yellow, green, blue, indigo and violet.
- Bir gökkuşağı kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, çivit ve mordan oluşur.
- This banana is green.
- Bu muz yeşildir.
- Mary is reading Ann of Green Gables.
- Mary, Yeşilin Kızı Anne'yi okuyor.
- Japanese green gentian tea is very bitter.
- Japon yeşil yılan otu çayı çok acıdır.
- Green is the color of lima beans.
- Yeşil, lima fasulyesinin rengidir.
- Inside my backpack there are many colored pens, red ones, blue ones, green ones, etc.
- Sırt çantamın içinde birçok renkli kalem var, kırmızılar, maviler, yeşiller, vs.
- Green suits you.
- Yeşil sana yakışır.
- Those green suits are special suits for reducing the risk of biological contamination.
- Bu yeşil takım elbiseler, biyolojik kirlenme riskini azaltmak için özel takım elbiselerdir.
- The apple that I found is green.
- Bulduğum elma yeşildir.
- Wait until the light changes to green.
- Işık yeşile dönene kadar bekle.
- She is wearing a green robe.
- Yeşil bir bornoz giyiyor.
- European green crabs are invading North America.
- Avrupa yeşil yengeçleri Kuzey Amerika'yı istila ediyor.
- The green alien is humanoid and stands at 3.7 metres.
- Yeşil uzaylı, insansıdır ve 3.7 metre boyundadır.
- The grass is green.
- Çimler yeşil.
- The shops look merry with their bright toys and their green branches.
- Dükkanlar, parlak oyuncakları ve yeşil dallarıyla neşeli görünüyor.
- A green carpet won't go well with these blue curtains.
- Yeşil bir halı bu mavi perdelerle iyi gitmez.
- Do you have a green sweater?
- Yeşil bir kazağın var mı?
- The grass isn't green enough.
- Çim yeterince yeşil değil.
- Green is my favorite color.
- Yeşil benim en sevdiğim renktir.
- I have a green house.
- Yeşil bir evim var.
- Green is the color of money.
- Yeşil, paranın rengidir.
- The apple is not green.
- Elma yeşil değil.
- We hiked through a beautiful green valley.
- Güzel ve yeşil bir vadide yürüyüş yaptık.
- A green field is a beautiful field.
- Yeşil bir tarla güzel bir tarladır.
- Tom's eye color is green.
- Tom'un göz rengi yeşil.
- The walls of my room are green.
- Odamın duvarları yeşildir.
- Should I cut the red wire or the green one?
- Kırmızı kabloyu mu yoksa yeşili mi keseyim?
- This politician proposed a green tax to fight global warming.
- Bu politikacı küresel ısınmayla savaşmak için yeşil bir vergi önerdi.
- The grass is green.
- Çimen yeşildir.
- A rainbow consists of red, orange, yellow, green, blue, indigo and violet.
- Gökkuşağı kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, çivit mavisi ve menekşeden oluşur.
- I'm going to lay you down in the green grass underneath that big old oak tree and then carve our initials into its trunk.
- Seni şu büyük meşe ağacının altındaki yeşil çimenlere yatıracağım ve sonra ağacın gövdesine baş harflerimizi kazıyacağım.
- Please show me the green shirt.
- Lütfen bana yeşil gömleği göster.
- This building has a green roof.
- Bu binanın yeşil bir çatısı var.
- Push the green button and the light will go on.
- Yeşil düğmeye basarsan ışık yanar.
- I remember that she wore a green hat.
- Yeşil bir şapka taktığını hatırlıyorum.
- On the table is a green book.
- Masanın üzerinde yeşil bir kitap var.
- Do you want the green or the blue?
- Yeşili mi yoksa maviyi mi istiyorsun?
- The book is green.
- Kitap yeşil.
- It's one of the greenest cities in the world.
- Dünyadaki en yeşil şehirlerden biri.
- Tom's house has a green roof.
- Tom'un evinin yeşil bir çatısı var.
- Tom hid behind the green car.
- Tom yeşil arabanın arkasına gizlendi.
- This parrot has green feathers.
- Bu papağanın yeşil tüyleri var.
- Do you prefer green or black tea?
- Yeşil çay mı yoksa siyah çay mı tercih edersin?
- Does anybody know who the tall, blond girl dressed in green is?
- Uzun boylu, sarışın, yeşil giysili kızın kim olduğunu bilen var mı?
- The sea is very green.
- Deniz çok yeşil.
- She was wearing a green coat with a matching mini-skirt.
- Yeşil bir ceket ve ona uygun bir mini etek giyiyordu.
- All mountains are not green.
- Tüm dağlar yeşil değildir.
- The tree is green all year round.
- Ağaç, yıl boyunca yeşil kalıyor.
- I am wearing an orange t-shirt and green pants.
- Turuncu bir tişört ve yeşil bir pantolon giyiyorum.
- The table is green.
- Masa yeşil.
- The dress is green.
- Elbise yeşil.
- The fruit is green.
- Meyvesi yeşil.
- The skirt is green.
- Eteği yeşil.
- The dog is green and beautiful.
- Köpek yeşil ve güzeldir.
- He likes green the best.
- O en çok yeşili seviyor.
- Tom sat in a green vinyl armchair and drank beer all day.
- Tom yeşil bir vinil koltuğa oturdu ve bütün gün bira içti.
- He couldn't tell green from blue.
- Yeşili maviden ayırt edemiyordu.
- An owl is perched on the green tree.
- Yeşil ağaca bir baykuş tünemiş.
- The traffic light turned green.
- Trafik ışığı yeşil yandı.
- I couldn't get the stain out of your green dress.
- Yeşil elbisenden lekeyi çıkaramadım.
- Is the carpet blue or green?
- Halı mavi mi, yeșil mi?
- Why are leaves green?
- Yapraklar niye yeşil?
- I preferred wearing my Hawaiian T-shirt and green shorts to be cool and different, but I quickly got used to the white shirt and black slacks.
- Havalı ve farklı olmak için Hawaii tişörtümü ve yeşil şortumu giymeyi tercih ederdim ama beyaz gömlek ve siyah pantolona çabucak alıştım.
- I am wearing an orange t-shirt and green pants.
- Turuncu bir tişört ve yeşil pantolon giyiyorum.
- It's one of the greenest cities in the world.
- Dünyanın en yeşil şehirlerinden biri.
- The government has made efforts to make our country clean and green.
- Hükümet ülkemizi temiz ve yeşil hale getirmek için çaba sarf etmiştir.
- The tree is green all year round.
- Ağaç, tüm yıl boyunca yeşildir.
- Tom hid behind the green car.
- Tom yeşil arabanın arkasına saklandı.
- The water in the swimming pool suddenly turned green.
- Yüzme havuzundaki su aniden yeşile döndü.
- Do not cross the road when the green man is flashing.
- Yeşil adam yanıp sönerken yolu geçmeyin.
- Tom always wears a green star.
- Tom her zaman bir yeşil yıldız takar.
- We have the boots in green, blue and yellow.
- Yeşil, mavi ve sarı botlarımız var.
- She wore a green dress.
- Yeşil bir elbise giydi.
- There is green grass on the field.
- Sahada yeşil çim var.
- Please show me the green shirt.
- Lütfen bana yeşil gömleği gösterin.
- The house with the green roof is mine.
- Yeşil çatılı ev benimki.
- Is the carpet blue or green?
- Halı mavi mi yeşil mi?
- All mountains are not green.
- Bütün dağlar yeşil değildir.
- A green light is on.
- Yeşil bir ışık yanıyor.
- What fruit is green?
- Hangi meyve yeşildir?
- He likes green the best.
- En çok yeşili seviyor.
- The green alien is humanoid and stands at 3.7 metres.
- Yeşil uzaylı insansıdır ve 3,7 metre boyundadır.
- The light is green.
- Trafik ışığı yeşil.
- Green tints prevail in the upholstery.
- Döşemelerde yeşil tonlar hakimdi.
- Tom pressed the green button and waited for something to happen.
- Tom yeşil düğmeye bastı ve bir şey olmasını bekledi.
- Red, as opposed to green, is a sign of danger.
- Kırmızı, yeşilin aksine bir tehlike işaretidir.
- Do you want the green or the blue?
- Yeşili mi istersin, maviyi mi?
- She wore a green dress.
- Yeşil bir elbise giymişti.
- Something green and slimy was on the rock.
- Kayanın üzerinde yeşil ve sümüksü bir şey vardı.
- The wall is white on the outside and green on the inside.
- Duvarın dışı beyaz, içi yeşil.
- Tom was wearing a green swimsuit.
- Tom yeşil bir mayo giyiyordu.
- When you see the traffic light turn green, go.
- Trafik ışığının yeşile döndüğünü gördüğünde git.
- Wait till the light turns green.
- Işık yeşile dönene kadar bekle.
- My grandmother has a green thumb.
- Büyükannemin yeşil bir başparmağı var.
- The light is green.
- Işık yeşil.
- I want a green one.
- Yeşil bir tane istiyorum.
- She likes the light green bra.
- Açık yeşil sütyeni seviyor.
- My grandmother had a green prayer rug.
- Büyükannemin yeşil bir seccadesi vardı.
- I ate the green apples.
- Yeşil elmaları yedim.
- The green cube is smooth.
- Yeşil küp pürüzsüzdür.
- This pear is green.
- Bu armut yeşil.
- There used to be a green field here; now there's a supermarket.
- Eskiden burada yeşil bir alan vardı; şimdi bir süpermarket var.
- There is gold in green forests.
- Yeşil ormanlarda altın vardır.
- A green banana is not ripe enough to eat.
- Yeşil bir muz yenecek kadar olgun değildir.
- The visible colors of the rainbow are red, orange, yellow, green, blue, indigo, and violet.
- Gökkuşağının görünür renkleri kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, çivit ve mordur.
- There's a green cube standing there.
- Orada yeşil bir küp var.
- The skirt is green.
- Etek yeşildir.
- I have a green shirt.
- Yeşil bir gömleğim var.
- The field is covered in nice green grass.
- Tarla güzel yeşil çimenlerle kaplı.
- There is green grass on the field.
- Sahada yeşil çimen var.
- I prefer green rather than blue.
- Maviden çok yeşili tercih ederim.
- Tom looks a little green.
- Tom biraz yeşil görünüyor.
- The grass in the park is green and beautiful.
- Parktaki çimler yeşil ve güzel.
- This house has a green roof.
- Bu evin yeşil bir çatısı var.
- Apples are red or green.
- Elmalar kırmızı veya yeşildir.
- Green doesn't go with red.
- Yeşil kırmızıyla gitmez.
- The light is green.
- Işık yeşile döndü.
- Green suits Alice.
- Alice'e yeşil yakışır.
- Japanese green gentian tea is very bitter.
- Japon yeşil kantaron çayı çok acıdır.
- The traffic light turned green.
- Trafik ışığı yeşile döndü.
- Green is my favorite color.
- Yeşil, benim en sevdiğim renktir.
- The red box contains a green cube.
- Kırmızı kutunun içinde yeşil bir küp var.
- Tom's eye color is green.
- Tom'un göz rengi yeşildir.
- Green slime oozed out the pipe.
- Borudan yeşil balçık sızdı.
- Green is my favourite colour.
- Yeşil, benim en sevdiğim renktir.
- Green suits Alice.
- Yeşil Alice'e yakışıyor.
- You have a green book.
- Senin yeşil bir kitabın var.
- The dog is green and beautiful.
- Köpek yeşil ve güzel.
- An owl is perched on the green tree.
- Yeşil ağacın üzerinde bir baykuş tünemiş.
- The light changed from red to green.
- Işık kırmızıdan yeşile döndü.
- I couldn't get the stain out of your green dress.
- Yeşil elbisenizdeki lekeyi çıkaramadım.
- Everyone in the village called her Little Green Riding Hood.
- Köydeki herkes ona Yeşil Başlıklı Kız diyordu.
- No, the flowers are not green, but red, white, yellow or blue.
- Hayır, çiçekler yeşil değil, kırmızı, beyaz, sarı veya mavi renktedir.
- Tom sat in a green vinyl armchair and drank beer all day.
- Tom yeşil vinil bir koltukta oturup bütün gün bira içti.
- She likes the light green bra.
- O, açık yeşil sütyeni seviyor.
- Green suits Alice.
- Yeşil Alice'e yakışır.
- I bought a green couch yesterday, but I couldn't fit it through the door, so I had to return it.
- Dün yeşil bir kanepe aldım, ama kapıdan sığdıramadım, bu yüzden iade etmek zorunda kaldım.
- I wonder what that green spot in the distance is.
- Uzaktaki yeşil noktanın ne olduğunu merak ediyorum.
- Which fruit is green?
- Hangi meyve yeşil?
- Tom pressed the green button and waited for something to happen.
- Tom yeşil butona bastı ve bir şey olmasını bekledi.
- The grass in the park is green and beautiful.
- Parktaki çim yeşil ve güzel.
- Colorless green ideas sleep furiously.
- Renksiz yeşil fikirler öfkeyle uyur.
- I prefer green rather than blue.
- Mavi yerine yeşili tercih ederim.
- You look a little green.
- Biraz yeşil görünüyorsun.
- Red, as opposed to green, is a sign of danger.
- Yeşilin aksine kırmızı, tehlike işaretidir.
- These red boxes and green cubes make me crazy!
- Bu kırmızı kutular ve yeşil küpler beni delirtiyor!
- They turned a desert into a green garden.
- Bir çölü yeşil bir bahçeye dönüştürdüler.
- What kind of fruit is green?
- Ne tür meyve yeşildir?
- Green water is not good to drink.
- Yeşil su içmek için iyi değildir.
- She is in a green dress.
- Yeşil bir elbise giymiş.
- He couldn't tell green from blue.
- Yeşili maviden ayıramadı.
- Wearing green is optional.
- Yeşil giymek isteğe bağlı.
- The light changed from red to green.
- Işık kırmızıdan yeşile dönüştü.
- Push the green button and the light will go on.
- Yeşil butona bas ve ışık yanacaktır.
- They're not green.
- Onlar yeşil değil.
- I ate two green apples and a bowl of green grapes last night.
- Dün gece iki yeşil elma ve bir kase yeşil üzüm yedim.
- My heart is green and yellow.
- Kalbim yeşil ve sarı.
- This pear is green.
- Bu armut yeşildir.
- I have always fed my dog the dog food that comes in the big green bag.
- Ben köpeğimi her zaman büyük yeşil torba içinde gelen köpek maması ile besledim.
- The mountain is green.
- Dağ yeşildir.
- Green is my favourite colour.
- Yeşil benim en sevdiğim renktir.
- Tom ate all the green jellybeans.
- Tom bütün yeşil jelibonları yedi.
- A tree is green.
- Bir ağaç yeşil.
- The visible colors of the rainbow are red, orange, yellow, green, blue, indigo, and violet.
- Gökkuşağının görünen renkleri kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, çivit mavisi ve menekşedir.
- The green water is not suitable for drinking.
- Yeşil su içmek için uygun değil.
- Tom handed Mary the green notebook.
- Tom, Mary'ye yeşil defteri uzattı.
- You have a green book.
- Yeşil bir kitabınız var.
- Do you have a green car?
- Yeşil bir araban mı var?
- There was green slime oozing out of the pipe.
- Borudan yeşil bir balçık sızıyordu.
- This is a green fish.
- Bu yeşil bir balık.
- A tree is green.
- Ağaç yeşildir.
- Don't eat green apples or you'll get sick.
- Yeşil elma yeme yoksa hasta olursun.
- I have a green car.
- Yeşil bir arabam var.
- Mountains are not necessarily green.
- Dağlar mutlaka yeşil değildir.
- In Esperanto, green symbolizes hope.
- Esperanto dilinde yeşil, umudu simgeler.
- What is that building with the green roof?
- Şu yeşil çatılı bina nedir?
- Green is the color of lima beans.
- Lima fasulyesinin rengi yeşildir.
- That light is green.
- Bu ışık yeşil.
- Have you seen my green shirt?
- Yeşil gömleğimi gördün mü?
- Wait until the light changes to green.
- Işık yeşile dönene kadar bekleyin.
- Why are leaves green?
- Yapraklar neden yeşildir?
- The grass isn't green enough.
- Çimler yeterince yeşil değil.
- Green is the color of money.
- Yeşil paranın rengidir.
- You need to look in all directions before crossing the street, even at a crosswalk when the light is green.
- Yeşil ışık yandığında, caddeden geçmeden önce yaya geçidindeyken bile tüm yönlere bakman gerekir.
- How green are you?
- Ne kadar yeşilsin?
- Green looks good on Alice.
- Yeşil Alice'e yakışıyor.
- Your sentences were like a green meadow in winter.
- Cümleleriniz kışın yeşil bir çayır gibiydi.
- We had a picnic in a green field on a small hill.
- Küçük bir tepenin üzerindeki yeşil bir alanda piknik yaptık.
- The water is green.
- Su yeşil.
- A green field is a beautiful field.
- Yeşil bir alan güzel bir alandır.
- The Italian flag is green, white and red.
- İtalyan bayrağı, yeşil, beyaz ve kırmızıdır.
- The light is changing from red to green.
- Işık kırmızıdan yeşile dönüyor.
- What's this green stuff?
- Bu yeşil şey nedir?
- When you see the traffic light turn green, go.
- Trafik ışığının yeşile döndüğünü gördüğünüzde devam edin.
- The cows were moving very slowly through the long green grass.
- İnekler uzun yeşil otların arasında çok yavaş hareket ediyordu.
- My grandmother has a green thumb.
- Büyükannemin yeşil bir parmağı var.
- I have one green shirt.
- Bir tane yeşil gömleğim var.
- She never wears green.
- O asla yeşil giymez.
- What's that green stuff?
- O yeşil şey de ne?
- Which color do you prefer, blue or green?
- Hangi rengi tercih edersin, mavi mi yoksa yeşil mi?
- This is not yellow; it's green.
- Bu sarı değil, yeşil.
- They're not green.
- Yeşil değiller.
- Tom's eyes are green.
- Tom'un gözleri yeşil.
- The trees are green.
- Ağaçlar yeşil.
- If something is an apple, then it's either red or green, or possibly both.
- Eğer bir şey elmaysa, o zaman ya kırmızıdır ya da yeşildir, ya da muhtemelen her ikisi de.
- The house with the green roof is mine.
- Yeşil çatılı ev benim.
- This is a green fish.
- Bu yeşil bir balıktır.
- The dress is green.
- Elbise yeşildir.
- Colorless green ideas sleep furiously.
- Renksiz yeşil fikirler öfkeli bir şekilde uyur.
- The green cube is smooth.
- Yeşil küp pürüzsüz.
- My heart is green and yellow.
- Kalbim yeşil ve sarıdır.
- Here stood a green field; now it is a supermarket.
- Burada yeşil bir alan vardı; şimdi bir süpermarket.
- This is a green notebook.
- Bu yeşil bir defter.
- These red boxes and green cubes make me crazy!
- Bu kırmızı kutular ve yeşil küpler beni deli ediyor!
- Green tints prevail in the upholstery.
- Döşemede yeşil tonlar hakimdi.
- I ate two green apples and a bowl of green grapes last night.
- Geçen gece iki yeşil elma ve bir kase yeşil üzüm yedim.
- There's a green cube standing there.
- Orada duran yeşil bir küp var.
- She's been looking a little green lately.
- Son zamanlarda biraz yeşil görünüyor.
- If something is an apple, then it's either red or green, or possibly both.
- Eğer bir şey bir elmaysa, öyleyse o ya kırmızıdır ya da yeşildir ya da muhtemelen her ikisi.
- Tom's house has a green roof.
- Tom'un evi yeşil bir çatıya sahiptir.
- My grandmother had a green prayer rug.
- Anneannemin yeşil bir seccadesi vardı.
- Green plants carry out photosynthesis.
- Yeşil bitkiler fotosentez yapar.
- The blackbird found a little red worm in the green grass.
- Karatavuk yeşil çimenlerde küçük kırmızı bir solucan buldu.
- The hill is always green.
- Tepe her zaman yeşildir.
- We need an expert in green technology.
- Yeşil teknoloji konusunda bir uzmana ihtiyacımız var.
- Wait till the light turns green.
- Işık yeşile dönünceye kadar bekle.
- Tony saw green fields and small, quiet villages.
- Tony yeşil tarlalar ve küçük, sessiz köyler gördü.
- Courgettes are green.
- Kabaklar yeşildir.
- Zucchinis are green.
- Kabaklar yeşildir.
- Which color do you prefer, blue or green?
- Hangi rengi tercih edersin, mavi mi yeşil mi?
- She never wears green.
- Hiç yeşil giymez.
- She is wearing a green robe.
- Yeşil bir elbise giyiyor.
- I wonder what that green spot in the distance is.
- Uzaktaki o yeşil noktanın ne olduğunu merak ediyorum.
- The fruit is green.
- Meyve yeşildir.
- I've won three dresses, one white and two green.
- Üç elbise kazandım, biri beyaz, ikisi yeşil.
- The red box contains a green cube.
- Kırmızı kutu yeşil bir küp içeriyor.
- The apple that I found is green.
- Bulduğum elma yeşil.
- The field is covered in nice green grass.
- Arazi güzel yeşil çimlerle kaplıdır.
- We hiked through a beautiful green valley.
- Biz güzel yeşil bir vadi boyunca gezdik.
- I have always fed my dog the dog food that comes in the big green bag.
- Köpeğimi her zaman büyük yeşil poşette gelen köpek mamasıyla besledim.
- Green plants carry out photosynthesis.
- Yeşil bitkiler fotosentez yaparlar.
- Apples are red or green.
- Elmalar kırmızı ya da yeşildir.
- That light is green.
- O ışık yeşildir.
- This plant is green.
- Bu bitki yeşil.
- In Esperanto, green symbolizes hope.
- Esperanto'da yeşil, umudunu sembolize eder.
- The outside of this box is green, but the inside is red.
- Bu kutunun dışı yeşildir ama içi kırmızıdır.
- The shops look merry with their bright toys and their green branches.
- Dükkanlar parlak oyuncakları ve yeşil dallarıyla neşeli görünüyor.
Show More (394)
|