1 |
groan |
inlemek |
v. |
|
- Everybody groans.
- Herkes inliyor.
- We could hear the groans of the injured man.
- Yaralı adamın inlemelerini duyabiliyorduk.
- The old chair groaned under her weight.
- Eski sandalye onun ağırlığı altında inledi.
- The crowd groaned.
- Kalabalık inledi.
- Tom groaned in his sleep.
- Tom uykusunda inledi.
- Tom groaned loudly.
- Tom yüksek sesle inledi.
- What was that groan for?
- O inleme ne içindi?
- He let out an exaggerated groan and put his hand on the doorknob.
- O, abartılı bir inleme çıkardı ve elini kapı tokmağına koydu.
- Tom just groaned.
- Tom sadece inledi.
- Tom just groaned.
- Tom az önce inledi.
- What was that groan for?
- Bu inleme ne içindi?
Show More (11)
|
2 |
groan |
inilti |
n. |
|
- He let out an exaggerated groan and put his hand on the doorknob.
- Abartılı bir inilti çıkardı ve elini kapı koluna koydu.
- Tom let out a groan.
- Tom bir inilti çıkardı.
- Tom stifled a groan.
- Tom bir iniltiyi bastırdı.
- There were screams and groans.
- Çığlıklar ve iniltiler vardı.
Show More (1)
|
3 |
groan |
inlemek |
n. |
|
- Tom started groaning.
- Tom inlemeye başladı.
- Tom is groaning.
- Tom inliyor.
Show More (-1)
|
4 |
groan |
sızlanmak |
v. |
|
- Everybody groans.
- Herkes sızlanıyor.
Show More (-2)
|
5 |
groan |
gıcırdamak |
v. |
|
- The roof of the hut groaned under the weight of the snow.
- Kulübenin çatısı karın ağırlığı altında gıcırdadı.
Show More (-2)
|