grumble - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
grumble homurdanmak v.
  • The train grumbled while approaching the station.
  • Tren, istasyona yaklaşırken homurdandı.
  • I'm fed up with her grumbling.
  • Onun homurdanmalarından bıktım.
  • My grandfather was always grumbling about something or other.
  • Dedem hep bir şeylere homurdanırdı.
Show More (16)
grumble şikayet etmek v.
  • He kept grumbling about his job all morning.
  • Bütün sabah işiyle ilgili şikayet edip durdu.
  • Tom is always grumbling about something.
  • Tom her zaman bir şeylerden şikayet eder.
Show More (-1)
grumble söylenmek v.
  • Tom will always find something to grumble about.
  • Tom her zaman hakkında söylenecek bir şey bulacaktır.
  • She began to grumble and then to weep.
  • Söylenmeye ve ardından ağlamaya başladı.
Show More (-1)
grumble gürleme n.
  • The grumble of the thunder suddenly got louder.
  • Gök gürültüsünün gürlemesi aniden daha da arttı.
Show More (-2)
grumble yakınma n.
  • Home is the place we love best and grumble the most.
  • Ev, en çok sevdiğimiz ve en çok yakındığımız yerdir.
Show More (-2)
grumble mırıldanmak v.
  • She would often hear him grumbling to himself.
  • Sık sık onun kendi kendine mırıldandığını duyardı.
Show More (-2)
grumble guruldamak v.
  • My stomach is grumbling.
  • Karnım gurulduyor.
Show More (-2)
grumble yakınmak v.
  • I'm tired of your everlasting grumbles.
  • Bitmek bilmeyen yakınmalarından bıktım.
Show More (-2)