|
- And it is not true that the Stability and Growth Pact did not allow enough leeway for hard times.
- Ve İstikrar ve Büyüme Paktı'nın zor zamanlar için yeterli hareket alanı bırakmadığı doğru değildir.
- These are hard times and, like Belgium, we are a small country.
- Zor zamanlar geçiriyoruz ve Belçika gibi biz de küçük bir ülkeyiz.
- These are hard times and, like Belgium, we are a small country.
- Bunlar zor zamanlar ve Belçika gibi biz de küçük bir ülkeyiz.
- Young people, women, older people and people with disabilities have a particularly hard time of it.
- Gençler, kadınlar, yaşlılar ve engelliler özellikle zor zamanlar geçirmektedir.
- Religious communities, even the Islamic, are under strict state control or are having a hard time.
- Dini cemaatler, hatta İslami cemaatler bile sıkı devlet kontrolü altındadır ya da zor zamanlar geçirmektedir.
- They will have a hard time of it in any case, because things are about to get worse.
- Her halükarda zor zamanlar geçirecekler, çünkü işler daha da kötüye gitmek üzere.
- So, I'm really sorry that you're having a hard time.
- Yani zor zamanlar geçirdiğin için gerçekten üzgünüm.
- And I know there will be hard times again.
- Ve yine zor zamanların yaşanacağını biliyorum.
- Will you bring Grandma in? She's having a hard time.
- Büyükannemi getirir misin? O zor zamanlar geçiriyor .
- I want to give you some money to help you through these hard times.
- Bu zor zamanlarda sana yardım etmek için sana biraz para vermek istiyorum.
- I want to give you some money to help you through these hard times.
- Bu zor zamanları atlatmana yardım etmek için sana biraz para vermek istiyorum.
- You'll have a hard time.
- Zor zamanlar geçireceksin.
- Money is needed in hard times.
- Paraya zor zamanlarda ihtiyaç duyulur.
- We've had a hard time with Tom.
- Tom'la zor zamanlar geçirdik.
- I had a hard time doing that.
- Ben de zor zamanlar geçirdim.
- You must've had a hard time.
- Zor zamanlar geçirmiş olmalısın.
- Did she have a hard time?
- Zor zamanlar mı geçirdi?
- You've had a real hard time the last couple of days.
- Son birkaç gündür gerçekten zor zamanlar geçirdin.
- A good sense of humor will help you deal with hard times.
- İyi bir mizah anlayışı zor zamanlarla başa çıkmanıza yardımcı olur.
- Thanks to my classmates, who helped me during hard times!
- Zor zamanlarda bana yardımcı olan sınıf arkadaşlarıma teşekkürler!
- Tom has been giving Mary a hard time.
- Tom, Mary'ye zor zamanlar yaşatıyor.
- Did Tom have a hard time?
- Tom zor zamanlar geçirdi mi?
- I'm having a very hard time.
- Çok zor zamanlar geçiriyorum.
- They're having a hard time.
- Zor zamanlar geçiriyorlar.
- Hard times create strong men, strong men create good times, good times create weak men, and weak men create hard times.
- Zor zamanlar güçlü adamlar yaratır, güçlü adamlar iyi zamanlar yaratır, iyi zamanlar zayıf adamlar yaratır ve zayıf adamlar zor zamanlar yaratır.
- Did she have a hard time?
- Zor zaman geçirdi mi?
- Tom is having a hard time right now.
- Tom şu anda zor zamanlar geçiriyor.
- I'm having an extremely hard time with my wife.
- Karımla çok zor zamanlar geçiriyorum.
- Sami had to go through hard time.
- Sami zor zamanlar geçirdi.
- Hard times create strong men, strong men create good times, good times create weak men, and weak men create hard times.
- Zor zamanlar güçlü insanları, güçlü insanlar huzurlu zamanları, huzurlu zamanlar zayıf insanları ve zayıf insanlar da zor zamanları yaratır.
- Thanks to my classmates, who helped me during hard times!
- Zor zamanlarımda bana yardım eden sınıf arkadaşlarıma teşekkür ederim!
- Sami had to go through hard time.
- Sami zor zamanlar geçirmek zorunda kaldı.
- Tom didn't give you a hard time, did he?
- Tom sana zor zaman yaşatmadı, değil mi?
- I've been having a hard time doing that.
- Onu yaparken zor zaman geçiriyorum.
- During hard times, people might not go on a trip, but they might be willing to pay extra for good coffee.
- Zor zamanlarda insanlar seyahate çıkmayabilir, ancak iyi bir kahve için fazladan ödeme yapmaya istekli olabilirler.
- Tom had a hard time making himself understood in French.
- Tom Fransızca anlamak konusunda zor zaman geçiriyordu.
- She seems to have had a very hard time.
- Çok zor zamanlar geçirmiş gibi görünüyor.
- These are hard times, I know.
- Bunlar zor zamanlar, biliyorum.
- The family had a hard time after the war.
- Aile, savaştan sonra zor zamanlar geçirdi.
- He is giving me a hard time.
- Bana zor zamanlar yaşatıyor.
- He gave me a hard time.
- O bana zor zamanlar yaşattı.
- I had a hard time.
- Zor zamanlar geçirdim.
- Everybody had a hard time.
- Herkes zor zamanlar geçirdi.
- Tom is having a hard time.
- Tom zor zamanlar geçiriyor.
- Hard times are awaiting us.
- Zor zamanlar bizi bekliyor.
Show More (42)
|