1 |
honor |
onur |
n. |
|
- It's a badge of honor.
- Bu bir onur rozeti.
- It's a great honor to have had the King visit our city.
- Kralın şehrimizi ziyaret etmesi büyük bir onur.
- There is no honor among thieves.
- Hırsızlar arasında hiç onur yoktur.
- It's a great honor to finally meet you.
- Sonunda sizinle tanışmak büyük bir onur.
- Thanks for defending my honor.
- Onurumu savunduğun için teşekkürler.
- He lost his honor.
- Onurunu kaybetti.
- What an honor to be included in your profile photo!
- Profil fotoğrafınıza dahil edilmek ne büyük bir onur!
- There is honor among thieves.
- Hırsızlar arasında onur vardır.
- She is an honor to our college.
- O, üniversitemiz için bir onurdur.
- He's on the honor roll.
- O onur listesinde.
- It would be an honor to work with you.
- Seninle çalışmak bir onur olurdu.
- Fadil was determined to restore his sister's honor.
- Fadıl kız kardeşinin onurunu kurtarmaya kararlıydı.
- It is a great honor for me to have been elected chairman.
- Başkan seçilmem büyük bir onur.
- You have to choose between honor and death.
- Onur ve ölüm arasında seçim yapmak zorundasınız.
- It's a great honor to be able to meet you.
- Sizinle tanışabilmek büyük bir onur.
- Titles and honors mean nothing to me.
- Unvanlar ve onurlar benim için hiçbir şey ifade etmiyor.
- He is an honor to our country.
- Ülkemiz için bir onurdur.
- It is a great honor for me to have been elected chairman.
- Başkan seçilmek benim için büyük bir onur.
- This is a huge honor.
- Bu büyük bir onur.
- There is honor even among thieves.
- Hırsızların bile bir onuru vardır.
- It would be an honor to work with you.
- Sizinle çalışmak bir onur olacaktır.
- Tom is on the honor roll.
- Tom onur listesinde.
- It's an honor.
- Bu bir onur.
- Honor is the most precious thing we possess.
- Onur sahip olduğumuz en değerli şey.
- He must choose between honor and death.
- Onur ve ölüm arasında bir seçim yapmalı.
- It is a great honor to become acquainted with her.
- Onunla tanışmış olmak büyük bir onur.
- Fadil was determined to restore his sister's honor.
- Fadıl, kız kardeşinin onurunu yeniden inşa etmeye kararlıydı.
- Honor is the most precious thing we possess.
- Onur, sahip olduğumuz en değerli şeydir.
- Tom is an honor roll student.
- Tom bir onur listesi öğrencisidir.
- It is a great honor to meet you.
- Sizinle tanışmak büyük bir onurdur.
- Tom must choose between honor and death.
- Tom onur ve ölüm arasında bir seçim yapmalıdır.
- It's a great honor to know her.
- Onu tanımak büyük bir onur.
- It's an honor to meet you, miss.
- Sizinle tanışmak bir onurdur, hanımefendi.
- Tom is an honor roll student.
- Tom onur listesinde bir öğrenci.
- It was an honor.
- Bu bir onurdu.
- She is an honor to our college.
- O bizim üniversite için bir onurdur.
- It is a great honor to meet you.
- Sizinle tanışmak büyük bir onur.
- It's an honor to know him.
- Onu tanımak bir onur.
- This is a great honor.
- Bu büyük bir onur.
- The honor is more than I deserve.
- Bu onur hak ettiğimden daha fazla.
- He must choose between honor and death.
- Onur ve ölüm arasında seçim yapmalı.
- It's an honor to make your acquaintance.
- Sizinle tanışmak bir onurdur.
- What an honor to be included in your profile photo!
- Profil fotoğrafınızda yer almak ne büyük bir onur!
- You have to choose between honor and death.
- Sen onur ve ölüm arasında seçim yapmak zorundasın.
- It's a great honor to meet you.
- Sizinle tanışmak büyük bir onur.
- He is an honor to his family.
- Ailesi için bir onurdur.
- He is an honor to our country.
- O, ülkemiz için bir onurdur.
- There is no honor among thieves.
- Hırsızlar arasında onur yoktur.
- He values honor above anything else.
- Onurunu her şeyin üstünde tutuyor.
- Honor has not to be won; it must only not be lost.
- Onurun kazanılması gerekmez; sadece kaybedilmemesi gerekir.
- It's such an honor to be remembered by a person like you.
- Sizin gibi bir insan tarafından hatırlanmak büyük bir onur.
- Thanks for defending my honor.
- Onurumu koruduğunuz için teşekkürler.
- I'm on the honor roll.
- Ben onur listesindeyim.
- It's an honor to know him.
- Onu tanımak bir onurdur.
- Tom is an honor student.
- Tom bir onur öğrencisidir.
- It is a great honor to meet him.
- Onunla tanışmak büyük bir onur.
- There is honor even among thieves.
- Hırsızlar arasında bile onur vardır.
- He's on the honor roll.
- Onur listesinde.
- It is an honor for us.
- Bu bizim için bir onurdur.
- You must choose between honor and death.
- Onur ve ölüm arasında seçim yapmalısın.
- You must choose between honor and death.
- Onur ve ölüm arasında bir seçim yapmalısın.
- I'm on the honor roll.
- Onur listesindeyim.
- During the Middle Ages, honor was fundamental to the life of the free man and of the Christian man.
- Ortaçağ boyunca onur, özgür insanın ve Hıristiyan insanın hayatının temeliydi.
- He must choose between honor and death.
- Ya canını ya onurunu seçmeli.
- It's an honor to meet you, miss.
- Sizinle tanışmak bir onur, küçük hanım.
- It is a great honor to become acquainted with her.
- Onunla tanışmak büyük bir onur.
- He is an honor to his family.
- O, ailesi için bir onurdur.
- It's a great honor to be able to meet you.
- Sizinle tanışmak büyük bir onur.
- He must choose between honor and death.
- Ölüm ve onurdan birini seçmeli.
- It's a real honor to meet you.
- Sizinle tanışmak gerçek bir onur.
- It is a great honor for me to meet you.
- Sizinle tanışmak benim için büyük bir onur.
- It's a great honor to have had the King visit our city.
- Kralın şehrimizi ziyaret etmesi büyük bir onurdur.
Show More (69)
|
2 |
honor |
onurlandırmak |
v. |
|
- In 776 B.C., the first Olympic Games were held at the foot of Mount Olympus to honor the Greeks' chief god, Zeus.
- M.Ö. 776 yılında, Yunanlıların baş tanrısı Zeus'u onurlandırmak için Olimpos Dağı'nın eteklerinde ilk Olimpiyat Oyunları düzenlendi.
- We honor heroes.
- Kahramanları onurlandırıyoruz.
- We should honor our parents.
- Anne-babamızı onurlandırmalıyız.
- Honor your elders.
- Büyüklerini onurlandır.
- My parents told me to honor my elders.
- Annemle babam bana büyüklerimi onurlandırmamı söyledi.
- We honor heroes.
- Biz kahramanları onurlandırırız.
- Honor your ancestors.
- Atalarını onurlandır!
- Honor your ancestors.
- Atalarını onurlandır.
- I honor that.
- Onu onurlandırıyorum.
- I honor that.
- Bunu onurlandırıyorum.
- We should honor our parents.
- Ailelerimizi onurlandırmalıyız.
Show More (8)
|
3 |
honor |
(üniversite, okul) onur derecesi |
n. |
|
- He graduated from a senior high school with honors.
- Liseden onur derecesiyle mezun oldu.
- Fadil graduated with honors.
- Fadıl onur derecesiyle mezun oldu.
- He graduated from Yale with honors in 1921.
- 1921'de Yale'den onur derecesiyle mezun oldu.
- Tom graduated with honors.
- Tom onur derecesiyle mezun oldu.
- She graduated with honors.
- Onur derecesiyle mezun oldu.
- Yuri graduated with honors from the Soviet Air Force Academy in 1957.
- Yuri, 1957 yılında Sovyet Hava Kuvvetleri Akademisi'nden onur derecesiyle mezun oldu.
- Fadil graduated with honors.
- Fadıl onur derecesi ile mezun oldu.
- He graduated from Yale with honors in 1921.
- 1921'de Yale'den onur derecesi ile mezun oldu.
- He graduated from Cambridge with honors.
- Cambridge'den onur derecesiyle mezun oldu.
Show More (6)
|
4 |
honor |
şeref |
n. |
|
- Tom must choose between honor and death.
- Tom şeref ve ölüm arasında seçim yapmalı.
- I had the honor to sit in the first row.
- İlk sırada oturma şerefine nail oldum.
- I had the honor to sit in the first row.
- En ön sırada oturma şerefine nail oldum.
- I haven't had the honor of meeting him.
- Onunla tanışma şerefine nail olamadım.
Show More (1)
|
5 |
honor |
saygı |
n. |
|
- Many Brazilian schools observed a minute of silence in honor of the victims of the Realengo massacre.
- Brezilya'daki birçok okul Realengo katliamında ölenler için bir dakikalık saygı duruşunda bulundu.
Show More (-2)
|
6 |
honor |
onur vermek |
v. |
|
- A good student like him brings honor to our class.
- Onun gibi iyi bir öğrenci sınıfımıza onur verir.
Show More (-2)
|
7 |
honor |
şereflendirmek |
v. |
|
- In 776 B.C., the first Olympic Games were held at the foot of Mount Olympus to honor the Greeks' chief god, Zeus.
- Yunanların baş tanrısı Zeus'u şereflendirmek için İsa'dan Önce 776'da ilk Olimpiyat oyunları Olimpos Dağının eteğinde düzenlendi.
Show More (-2)
|
8 |
honor |
saygı göstermek |
v. |
|
- My parents told me to honor my elders.
- Ebeveynlerim büyüklerime saygı göstermemi söyledi.
Show More (-2)
|
9 |
honor |
itibar |
n. |
|
- The more danger, the more honor.
- Tehlike arttıkça itibar da artar.
Show More (-2)
|