|
- He suffers from the illusion that he cannot solve his troubles.
- Sorunlarını çözemeyeceği yanılsamasından muzdariptir.
- Statistical illusion also has a part in this.
- Bunda istatistiksel yanılsamanın da payı var.
- We still have a great deal of difficult ground to cover, no one has any illusions about this.
- Hâlâ kat etmemiz gereken çok zorlu bir yol var, kimsenin bu konuda bir yanılsaması yok.
- The referendum was an illusion of normality.
- Referandum bir normallik yanılsamasıydı.
- The people, we can be sure, harbour no illusions.
- Halkın hiçbir yanılsamaya kapılmadığından emin olabiliriz.
- However, we must be realistic and not foster any illusions.
- Bununla birlikte gerçekçi olmalı ve herhangi bir yanılsamayı beslememeliyiz.
- The crisis is dispelling our illusions and bringing us face to face with reality again.
- Kriz yanılsamalarımızı ortadan kaldırıyor ve bizi yeniden gerçeklerle yüz yüze getiriyor.
- That is why I am in favour of accepting the existing offer and not deluding potential users with illusions.
- Bu nedenle mevcut teklifi kabul etmekten ve potansiyel kullanıcıları yanılsamalarla kandırmamaktan yanayım.
- If not, please tell me; then we will not have this illusion hanging over our heads.
- Eğer değilse, lütfen bana söyleyin; o zaman bu yanılsama başımıza bela olmaz.
- It is therefore an illusion to think that there will never be another outbreak.
- Bu nedenle başka bir salgının asla olmayacağını düşünmek bir yanılsamadır.
- In Brussels, however, we are even denied the illusion of security.
- Ancak Brüksel'de güvenlik yanılsamasından bile mahrum bırakılıyoruz.
- We are fed up with the illusion of victory.
- Zafer yanılsamasından bıktık usandık.
- I have visited Iraq all too often to have any illusions.
- Irak'ı herhangi bir yanılsamaya kapılmayacak kadar sık ziyaret ettim.
- The illusion of possible national independence affects Israel too.
- Olası ulusal bağımsızlık yanılsaması İsrail'i de etkiliyor.
- In reality, this is to a large extent an illusion.
- Aslında bu, büyük ölçüde bir yanılsamadır.
- That said, we must not be under any illusions.
- Bununla birlikte herhangi bir yanılsama içinde olmamalıyız.
- If not, please tell me; then we will not have this illusion hanging over our heads.
- Aksi takdirde, lütfen bana söyleyin; o zaman bu yanılsama başımızın üzerinde asılı kalmayacaktır.
- It was all an illusion?
- Hepsi bir yanılsama mıydı?
- Your enemies are just an illusion.
- Senin düşmanların sadece bir yanılsama.
- In any case, that's an illusion.
- Her durumda, bu bir yanılsama.
- Unfortunately, my hope was an illusion.
- Ne yazık ki, umudum bir yanılsamaydı.
- I've crossed the seas of eternity to understand that the notion of time is nothing but an illusion.
- Zaman kavramının bir yanılsamadan başka bir şey olmadığını anlamak için sonsuzluk denizlerini aştım.
- A mirror wall in the room creates an illusion of spaciousness.
- Odadaki ayna duvar ferahlık yanılsaması yaratıyor.
- Is love real or is it just an illusion?
- Aşk gerçek mi yoksa sadece bir yanılsama mı?
- Is love impossible or an illusion?
- Aşk imkansız mı yoksa bir yanılsama mı?
- Does love exist or is it only an illusion?
- Aşk var mı yoksa sadece bir yanılsama mı?
- Magic tricks are merely illusions.
- Sihirbazlık numaraları sadece yanılsamadır.
- Life is an illusion.
- Hayat bir yanılsamadır.
- Elections are the biggest illusion of freedom.
- Seçimler özgürlüğün en büyük yanılsamasıdır.
- All is illusion.
- Tümü yanılsamadır.
- Elections are the biggest illusion of freedom.
- Seçimler, özgürlüğün en büyük yanılsamasıdır.
- Unfortunately, my hope was an illusion.
- Ne yazık ki, umudum bir yanılsamaymış.
- Safety is an illusion.
- Güvenlik bir yanılsamadır.
- Permanent peace is nothing but an illusion.
- Kalıcı barış bir yanılsamadan başka bir şey değildir.
- It could just be an illusion.
- Sadece bir yanılsama olabilir.
- That was an illusion.
- O bir yanılsamaydı.
- It could just be an illusion.
- Bu sadece bir yanılsama olabilir.
- Is it an illusion?
- Bu bir yanılsama mı?
- In any case, that's an illusion.
- Her halükarda, bu bir yanılsama.
- She has no illusion about my ability.
- Yeteneğim konusunda yanılmıyor.
- Difference between the past, present, and future is nothing but an extremely widespread illusion.
- Geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki fark, son derece yaygın bir yanılsamadan başka bir şey değildir.
- In any case, that's an illusion.
- Her halükarda, o bir yanılsama.
- He had the illusion that he was a genius.
- Bir dahi olduğu yanılsamasına kapılmış.
- Does love exist or is it only an illusion?
- Aşk var mıdır yoksa sadece bir yanılsama mıdır?
- The movement of the sun around the earth is an illusion.
- Güneşin dünya etrafındaki hareketi bir yanılsamadır.
- The illusion is perfect.
- Yanılsama mükemmeldir.
- This world is an illusion, brother.
- Bu dünya bir yanılsamadır, kardeşim.
- Your enemies are just an illusion.
- Düşmanların sadece bir yanılsama.
Show More (45)
|