1 |
imagine |
hayal etmek |
v. |
|
- I used to imagine myself as a superhero when I was a child.
- Çocukken kendimi bir süper kahraman olarak hayal ederdim.
- We need only imagine the contents of a programme called 'stupid' energy.
- Aptalca' enerji adı verilen bir programın içeriğini hayal etmemiz yeterlidir.
- We can all imagine how immense the consequences of that would be.
- Bunun sonuçlarının ne kadar büyük olacağını hepimiz hayal edebiliriz.
- Imagine that you have a large lobster on a plate in front of you.
- Önünüzdeki tabakta büyük bir ıstakoz olduğunu hayal edin.
- Imagine if men in Europe earned 25 per cent less than women.
- Avrupa'da erkeklerin kadınlardan yüzde 25 daha az kazandığını hayal edin.
- It is not difficult to imagine what that could mean.
- Bunun ne anlama gelebileceğini hayal etmek zor değil.
- Imagine if the proportion of men in Europe's national parliaments were only 20 per cent.
- Avrupa'nın ulusal parlamentolarında erkeklerin oranının sadece yüzde 20 olduğunu hayal edin.
- You will understand better if we imagine this in the context of your own country.
- Bunu kendi ülkeniz bağlamında hayal edersek daha iyi anlayacaksınız.
- Imagine if we could understand how algae produce oxygen from sunlight.
- Alglerin güneş ışığından nasıl oksijen ürettiğini anlayabildiğimizi hayal edin.
- You could almost imagine yourself faced with a bar of chocolate!
- Neredeyse kendinizi bir kalıp çikolata ile karşı karşıya hayal edebilirdiniz!
- I dare not even imagine what it would mean for the candidate countries.
- Bunun aday ülkeler için ne anlama geleceğini hayal etmeye bile cesaret edemiyorum.
- I can only imagine the amount of work that went into it.
- Bunun için ne kadar emek harcandığını ancak hayal edebilirim.
- Imagine that it happens to your daughter, your son, your father, your mother, your brother, your sister.
- Bunun kızınızın, oğlunuzun, babanızın, annenizin, erkek kardeşinizin, kız kardeşinizin başına geldiğini hayal edin.
- In fact you do not have to imagine it, because other police forces in Europe have already done it.
- Aslında bunu hayal etmenize gerek yok çünkü Avrupa'daki diğer polis güçleri bunu çoktan yaptı.
- I really imagined myself to be back in the days of the notorious Nazi poisoner, Julius Streicher.
- Kendimi gerçekten de ünlü Nazi zehirleyicisi Julius Streicher'in günlerinde hayal ettim.
- It is the most cowardly and cruel act one can imagine.
- Bu, hayal edilebilecek en korkakça ve zalimce eylemdir.
- How could anyone ever imagine trading in human products?
- İnsan ürünlerinin ticaretini yapmayı kim hayal edebilir ki?
- This can only be imagined in the most surreal political situation.
- Bu ancak en gerçeküstü siyasi durumda hayal edilebilir.
- Research itself is impossible to imagine without risks.
- Araştırmanın kendisini riskler olmadan hayal etmek mümkün değildir.
- Could you not imagine making an action film about the European Union?
- Avrupa Birliği hakkında bir aksiyon filmi yapmayı hayal edemez miydiniz?
- Who could have imagined, 45 years ago, that this would be possible?
- Bundan 45 yıl önce bunun mümkün olabileceğini kim hayal edebilirdi?
- However, those priorities are so open-ended it is almost impossible to imagine anyone disagreeing with them.
- Ancak bu öncelikler o kadar açık uçlu ki, bunlara katılmayan birini hayal etmek neredeyse imkansız.
- That, surely, is about the most unsatisfactory way of conducting things that can be imagined.
- Bu, şüphesiz, işlerin yürütülmesinde hayal edilebilecek en tatmin edici olmayan yoldur.
- We need only imagine the contents of a programme called 'stupid' energy.
- Sadece 'aptal' enerji adlı bir programın içeriğini hayal etmemiz yeterli.
- We need only imagine the contents of a programme called 'stupid' energy.
- Sadece "aptal" enerji denilen bir programın içeriğini hayal etmemiz yeterli.
- We can imagine the result in terms of adhesion to the Community project.
- Topluluk projesine bağlılık açısından sonucu hayal edebiliriz.
- I thought I was immune, but Jenin was worse than I had imagined.
- Bağışıklığım olduğunu sanıyordum ama Cenin hayal ettiğimden de kötüydü.
- Imagine what can come into houses through a dish in the remotest parts of the world.
- Dünyanın en ücra köşelerindeki bir çanaktan evlere neler gelebileceğini hayal edin.
- Who could have imagined, 45 years ago, that this would be possible?
- 45 yıl önce bunun mümkün olabileceğini kim hayal edebilirdi?
- Because when we imagine today, we build the capacity for tomorrow.
- Çünkü bugünü hayal ettiğimizde, yarın için kapasite inşa etmiş oluruz.
- A more tragic example of the failure of the market is hard to imagine.
- Piyasanın başarısızlığının daha trajik bir örneğini hayal etmek zor.
- One could imagine a honey with 20% nectar A and the remaining 80% being made up of 8 different varieties of nectar.
- %20 A nektarı içeren ve geri kalan %80'i 8 farklı nektar çeşidinden oluşan bir bal hayal edebilirsiniz.
- I can imagine our having to play that role very actively in Johannesburg.
- Johannesburg'da bu rolü çok aktif bir şekilde oynamamız gerektiğini hayal edebiliyorum.
- Yes, one could imagine a very pleasant world.
- Evet, insan çok hoş bir dünya hayal edebilir.
- Imagine a world in which everyone is blind.
- Herkesin kör olduğu bir dünya hayal edin.
- Imagine a world where the government controls everything.
- Hükümetin her şeyi kontrol ettiği bir dünya hayal edin.
- The ruling class itself on the whole imagines this to be so.
- Egemen sınıfın kendisi genel olarak bunu böyle hayal etmektedir.
- Imagine the spheres of the universe as a series of concentric circles moving within one another.
- Evrenin kürelerini birbiri içinde hareket eden bir dizi eşmerkezli daire olarak hayal edin.
- I can only imagine how a human being could withstand so much suffering.
- Bir insanın bu kadar acıya nasıl dayanabileceğini ancak hayal edebilirim.
- It's hard to imagine five sentient species evolving on the same planet.
- Aynı gezegende beş duyarlı türün evrimleştiğini hayal etmek zor.
- The ruling class itself on the whole imagines this to be so.
- Yönetici sınıfın kendisi de genelde bunun böyle olduğunu hayal ediyor.
- Imagine what it would be like to merge permanently.
- Kalıcı olarak birleşmenin nasıl bir şey olacağını hayal edin.
- It's hard to imagine five sentient species evolving on the same planet.
- Beş duyarlı türün aynı gezegende evrimleştiğini hayal etmek güç.
- It is better not to imagine such a thing.
- Böyle bir şeyi hayal etmemek daha iyi.
- That's hard to imagine.
- Bunu hayal etmek zor.
- We are never as happy or as unhappy as we imagine.
- Asla hayal ettiğimiz kadar mutlu ya da mutsuz olmayız.
- Sami imagined the worst thing possible.
- Sami olabilecek en kötü şeyi hayal etti.
- What do you imagine when you look at this picture?
- Bu resme baktığınızda ne hayal ediyorsunuz?
- I can't imagine doing that.
- Onu yapmayı hayal edemiyorum.
- I never would've imagined Tom would be able to do that.
- Tom'un bunu yapabileceğini asla hayal edemezdim.
- I can't imagine living a life without books.
- Kitapsız bir hayatı yaşadığımızı hayal edemiyorum.
- I imagined the whole thing.
- Ben her şeyi hayal ettim.
- Can you imagine what that's like?
- Onun neye benzediğini hayal edebilir misin?
- Tom couldn't imagine his life without Mary.
- Tom hayatını Mary olmadan hayal edemezdi.
- I can imagine that.
- Bunu hayal edebiliyorum.
- I couldn't imagine anything worse.
- Daha kötü bir şey hayal edemezdim.
- That was the worst thing I could imagine.
- Bu hayal edebileceğim en kötü şeydi.
- Imagine that you had a time machine.
- Bir zaman makineniz olduğunu hayal edin.
- I can't imagine it.
- Bunu hayal edemiyorum.
- It's worse than anything you could imagine.
- Hayal edebileceğin her şeyden daha kötü.
- I could never imagine a life without you.
- Sensiz bir hayatı asla hayal edemedim.
- I've been trying to imagine my life without you.
- Sensiz hayatımı hayal etmeye çalışıyordum.
- You can't imagine how happy I am.
- Ne kadar mutlu olduğumu hayal edemezsin.
- Boston is more beautiful than what I had imagined.
- Boston hayal ettiğimden daha güzelmiş.
- I can't imagine myself ever killing another man.
- Kendimi başka bir erkeği öldürürken hayal edemiyorum.
- When I close my eyes I imagine I am a bird and can fly.
- Gözlerimi kapattığımda bir kuş olduğumu ve uçabildiğimi hayal ediyorum.
- She couldn't imagine herself with a moustache.
- Kendini bıyıklı hayal edemezdi.
- I can't imagine life without books.
- Kitapsız hayatı hayal edemem.
- Can you honestly imagine that happening?
- Bunun gerçekleştiğini gerçekten hayal edebiliyor musun?
- Tom couldn't imagine himself shooting anyone.
- Tom kendini kimseyi vururken hayal edemiyordu.
- I never imagined I would live in such a nice place.
- Böyle güzel bir yerde yaşayacağımı hiç hayal etmemiştim.
- He put up with the greatest hardship that no one could imagine.
- O, kimsenin hayal edemeyeceği en büyük sıkıntıya katlandı.
- I couldn't imagine myself doing that.
- Kendimi onu yaparken hayal edemiyordum.
- I can't imagine your pain.
- Acını hayal edemiyorum.
- It's difficult to imagine life without television or the Internet.
- Televizyon ya da internet olmadan yaşamayı hayal etmek zor.
- I can't imagine a world without electricity.
- Elektriksiz bir dünya hayal edemiyorum.
- I imagined him a tall man.
- Onu uzun boylu bir adam olarak hayal ettim.
- You're imagining it.
- Bunu hayal ediyorsun.
- I can't imagine a future with no electricity.
- Elektriksiz bir gelecek hayal edemiyorum.
- I can't imagine life without the internet.
- İnternetsiz bir hayatı hayal edemiyorum.
- Can you imagine what that's like?
- Bunun nasıl bir şey olduğunu hayal edebilir misiniz?
- You can't imagine it, can you?
- Onu hayal edemezsiniz, değil mi?
- I could imagine that.
- Hayal edebiliyorum.
- I never for a moment imagined that my blog would become so popular.
- Blogumun bu kadar popüler olacağını bir an bile hayal etmemiştim.
- I can just imagine myself doing that.
- Bunu yaparken kendimi hayal edebiliyorum.
- It is difficult to imagine a life with neither television nor the Internet.
- Ne televizyonun ne de internetin olduğu bir hayatı hayal etmek zor.
- I imagine that Tom will eventually figure out that Mary doesn't really like him.
- Tom'un sonunda Mary'nin ondan gerçekten hoşlanmadığını anlayacağını hayal ediyorum.
- It's already impossible for Tom to imagine his life without a car.
- Tom için arabasız bir hayatı hayal etmek artık imkansız.
- I imagine that Tom will eventually fire Mary.
- Tom'un sonunda Mary'yi işten çıkaracağını hayal ediyorum.
- I could imagine that.
- Bunu hayal edebiliyorum.
- I imagine Tom will be here soon.
- Tom'un yakında burada olacağını hayal ediyorum.
- Am I imagining this?
- Bunu hayal ediyor muyum?
- Imagine yourself on a mountaintop.
- Kendinizi bir dağın tepesinde hayal edin.
- I find it hard to imagine that anyone could possibly believe this.
- Birinin buna inanabileceğini hayal etmekte zorlanıyorum.
- I can't imagine life without the internet.
- İnternetin olmadığı bir hayat hayal edemiyorum.
- I can't imagine anyone wanting to see that movie twice.
- Kimsenin o filmi ikinci kez izlemek isteyeceğini hayal edemiyorum.
- The situation is a lot worse than we imagined.
- Durum hayal ettiğimizden çok daha kötü.
- When I was growing up, I never imagined that I would become famous.
- Büyürken ünlü olacağımı hiç hayal etmemiştim.
- I imagine that Tom will eventually be caught and put in prison.
- Tom'un sonunda yakalanacağını ve hapse atılacağını hayal ediyorum.
- I imagine that Tom will eventually find out that Mary has been talking behind his back.
- Tom'un sonunda Mary'nin onun arkasından konuştuğunu öğreneceğini hayal ediyorum.
- I can't imagine a world without music.
- Müziksiz bir dünya hayal edemiyorum.
- Imagine that you started to hiccup and couldn't stop.
- Hıçkırmaya başladığınızı ve duramadığınızı hayal edin.
- Everything we can imagine is real, but what is really real is the real question.
- Hayal edebildiğimiz her şey gerçektir, ama asıl soru neyin gerçek olduğudur.
- Can you honestly imagine that happening?
- Onun olduğunu dürüstçe hayal edebilir misin?
- That was the worst thing I could imagine.
- O hayal edebileceğim en kötü şeydi.
- I never for a moment imagined that I would win.
- Kazanacağımı bir an bile hayal etmedim.
- I never for a moment imagined we wouldn't get home before the storm hit.
- Fırtına vurmadan önce eve varamayacağımızı bir an bile hayal etmemiştim.
- I imagine that Tom will eventually convince Mary to let him buy a new motorcycle.
- Tom'un sonunda Mary'yi ona yeni bir motosiklet alması için ikna edeceğini hayal ediyorum.
- I can't imagine doing anything else.
- Başka bir şey yapmayı hayal edemiyorum.
- That's hard to imagine.
- Hayal etmek zor.
- We are not as happy or unhappy as we imagine ourselves to be.
- Olmayı hayal ettiğimiz kadar mutlu ya da mutsuz değiliz.
- He put up with the greatest hardship that no one could imagine.
- Hiç kimsenin hayal edemeyeceği kadar büyük zorluklara katlandı.
- I can't imagine myself doing that.
- Kendimi bunu yaparken hayal edemiyorum.
- Mary tried to imagine the two of them together.
- Mary ikisini birlikte hayal etmeye çalıştı.
- I can't imagine a world without you.
- Sensiz bir dünya hayal edemiyorum.
- I can't imagine what life would be like without you.
- Sensiz hayat nasıl olurdu, hayal edemiyorum.
- I could never have imagined such a sensation.
- Böyle bir duyguyu asla hayal edemezdim.
- The girl imagines that she is a doctor.
- Kız bir doktor olduğunu hayal ediyor.
- I never for a moment imagined I'd be able to afford to live in such a fancy house.
- Böyle lüks bir evde yaşayabileceğimi bir an bile hayal etmemiştim.
- I couldn't have imagined it.
- Bunu hayal edemezdim.
- I can't imagine life without you.
- Sensiz bir hayat hayal edemem.
- She has a ring worth more than she can imagine.
- Hayal edebileceğinden çok daha değerli bir yüzüğü var.
- I can't imagine such a life.
- Ben öyle bir hayatı hayal edemiyorum.
- I couldn't have imagined it.
- Onu hayal edemiyordum.
- I imagine you're hungry.
- Aç olduğunu hayal ediyorum.
- Can you actually imagine doing that?
- Bunu yaptığını gerçekten hayal edebiliyor musun?
- It's worse than anything you could imagine.
- Hayal edebileceğiniz her şeyden daha kötüdür.
- I could never imagine attaining such a position.
- Böyle bir konuma ulaşacağımı asla hayal edemezdim.
- When I close my eyes, I imagine that I am a bird and can fly.
- Gözlerimi kapattığımda bir kuş olduğumu ve uçabildiğimi hayal ediyorum.
- Mary often imagines her wedding.
- Mary sık sık düğününü hayal eder.
- I can't imagine a day without you.
- Sensiz bir gün hayal edemiyorum.
- You're just the kind of person I imagined you'd be.
- Tam da hayal ettiğim gibi bir insansın.
- I can't imagine loving anybody that much.
- Kimseyi bu kadar sevmeyi hayal edemiyorum.
- The future is far more practical than I imagined.
- Gelecek hayal ettiğimden çok daha pratik.
- I never for a moment imagined that I'd be able to meet so many famous people.
- Bir an bile bu kadar ünlü insanla tanışabileceğimi hayal etmemiştim.
- I never imagined I would live in such a nice place.
- Böyle güzel bir yerde yaşayacağımı hiç hayal etmedim.
- I imagined the whole thing.
- Her şeyi hayal ettim.
- I can't imagine my life without Tom.
- Yaşamımı Tom olmadan hayal edemiyorum.
- I can imagine that.
- Onu hayal edebilirim.
- Tom couldn't imagine himself shooting anyone.
- Tom kendini birini vururken hayal edemedi.
- Am I imagining this?
- Ben bunu hayal ediyor muyum?
- I never for a moment imagined that I'd be singled out for a full body search.
- Bir an bile tüm vücudumun aranacağını hayal etmemiştim.
- I imagine that Tom will eventually learn to deal with the way people treat him.
- Tom'un eninde sonunda insanların ona davranış biçimiyle başa çıkmayı öğreneceğini hayal ediyorum.
- I never for a moment imagined that I'd be homeless.
- Evsiz kalacağımı bir an bile asla hayal etmedim.
- I can't imagine living like that.
- Böyle yaşamayı hayal edemiyorum.
- You can imagine how Tom felt.
- Sen Tom'un nasıl hissettiğini hayal edebilirsin.
- It's almost impossible to imagine.
- Hayal etmek neredeyse imkansız.
- I never for a moment imagined that I'd be homeless.
- Bir an bile evsiz kalacağımı hayal etmemiştim.
- Boston is more beautiful than what I had imagined.
- Boston, hayal ettiğimden daha güzel.
- Tom never for one moment imagined that he'd be able to get into Harvard.
- Tom bir an bile Harvard'a girebileceğini hayal etmedi.
- I could never imagine a life without you.
- Sensiz bir hayatı asla hayal edemem.
- It is better not to imagine such a thing.
- Böyle bir şeyi hayal etmemek daha iyidir.
- I'm trying to imagine that.
- Onu hayal etmeye çalışıyorum.
- You are imagining things.
- Sen bir şeyler hayal ediyorsun.
- You can imagine how they felt.
- Onların nasıl hissettiklerini hayal edebilirsin.
- You can't imagine how happy she was.
- Sen onun ne kadar da mutlu olduğunu hayal edemezsin.
- Imagine how different the world would be if the car had never been invented.
- Araba hiç icat edilmemiş olsaydı, dünyanın ne kadar farklı olacağını hayal edin.
- This hurts more than you can imagine.
- Bu hayal edebileceğinden daha fazla incitiyor.
- What do you imagine when you look at this picture?
- Bu resme baktığınızda ne hayal edersiniz?
- No one can imagine what has become of him.
- Kimse ona ne olduğunu hayal edemez.
- It's pretty easy to imagine.
- Bu hayal etmek oldukça kolaydır.
- No one could imagine.
- Kimse hayal edemezdi.
- It's hard to imagine a family more dysfunctional than ours.
- Bizimkinden daha işlevsiz bir aile hayal etmek zor.
- Mary has more money than any of us can imagine.
- Mary'nin hepimizin hayal edebileceğinden daha fazla parası var.
- The girl imagines that she is a doctor.
- Kız doktor olduğunu hayal ediyor.
- I can't imagine many people wanting to read this book more than once.
- Bu kitabı bir kereden fazla okumak isteyecek pek fazla insan hayal edemiyorum.
- It's almost impossible to imagine.
- Onu hayal etmek neredeyse imkansız.
- Have you ever imagined that you could fly?
- Hiç uçabildiğinizi hayal ettiniz mi?
- It was smaller than I had imagined.
- Hayal ettiğimden daha küçüktü.
- It's hard to imagine.
- Hayal etmek zor.
- I can't imagine what it was like.
- Onun neye benzediğini hayal edemiyorum.
- She is not such a girl as you imagine her to be.
- O senin hayal ettiğin gibi bir kız değil.
- I imagined that.
- Onu hayal ettim.
- Imagine how different the world would be if the car had never been invented.
- Araba icat edilmemiş olsaydı, dünyanın ne kadar farklı olacağını hayal edin.
- I can't imagine life without books.
- Kitapsız hayat hayal edemiyorum.
- We are not as happy or unhappy as we imagine ourselves to be.
- Kendimizi hayal ettiğimiz kadar mutlu ya da mutsuz değiliz.
- The devastation in Kobe was as terrible as I had imagined.
- Kobe'deki yıkım hayal ettiğim kadar korkunçtu.
- I can't imagine myself living in a place like this.
- Kendimi böyle bir yerde yaşarken hayal edemiyorum.
- I tried to imagine life on the moon.
- Ay'da yaşamı hayal etmeye çalıştım.
- I could never have imagined that something like this existed.
- Böyle bir şeyin var olduğunu asla hayal edemezdim.
- I can't imagine life without the internet.
- İnternetsiz bir hayat hayal edemiyorum.
- This hurts more than you can imagine.
- Bu hayal edebileceğinden daha fazla acı veriyor.
- I don't need to imagine it.
- Onu hayal etmeme gerek yok.
- I imagined that.
- Bunu hayal etmiştim.
- Try to imagine the situation.
- Durumu hayal etmeye çalışın.
- Sami sexually assaulted Layla in every way you can imagine.
- Sami, Layla'ya hayal edebileceğiniz her şekilde cinsel saldırıda bulundu.
- I never for a moment imagined that I'd be able to meet so many famous people.
- Bu kadar çok ünlü insanlarla tanışabileceğimi bir an bile asla hayal etmedim.
- Can you imagine?
- Hayal edebilir misin?
- I can't imagine myself doing something like that.
- Kendimi öyle bir şey yaparken hayal edemiyorum.
- I never imagined anything like this.
- Böyle bir şeyi hiç hayal etmemiştim.
- Imagine a world without war.
- Savaşsız bir dünyayı hayal edin.
- Can you imagine walking on the moon?
- Ay'da yürümeyi hayal edebilir misin?
- Sami imagined the worst thing possible.
- Sami mümkün olan en kötü şeyi hayal etti.
- I never imagined I'd be working for you.
- Senin için çalışacağımı hiç hayal etmemiştim.
- You can't imagine how happy I was.
- Ne kadar mutlu olduğumu hayal edemezsin.
- It was smaller than I had imagined.
- Hayal ettiğimden daha küçükmüş.
- It was very different from what I had imagined.
- Hayal ettiğimden çok farklıydı.
- I don't need to imagine it.
- Hayal etmeme gerek yok.
- Tom couldn't imagine that Mary would really say that.
- Mary'nin onu gerçekten söyleyeceğini hayal edemedi.
- We are never so happy nor so unhappy as we imagine.
- Hiçbir zaman hayal ettiğimiz kadar mutlu ya da mutsuz değiliz.
- I can't imagine myself doing something like that.
- Kendimi böyle bir şey yaparken hayal edemiyorum.
- I imagine you'd like to go home now.
- Artık eve gitmek istediğini hayal ediyorum.
- Have you ever imagined that you could fly?
- Uçabileceğini hiç hayal ettin mi?
- Imagine that you have a time machine.
- Bir zaman makineniz olduğunu hayal edin.
- I imagine I know this feeling of relief.
- Bu rahatlama hissini bildiğimi hayal ediyorum.
- You're more beautiful than I imagined.
- Hayal ettiğimden daha güzelsin.
- I imagine that Tom and Mary will eventually get married.
- Tom ve Mary'nin sonunda evleneceğini hayal ediyorum.
- I'm trying to imagine that.
- Bunu hayal etmeye çalışıyorum.
- I imagine that Tom will eventually give up and let someone else do it.
- Tom'un sonunda pes edeceğini ve işi başkasına bırakacağını hayal ediyorum.
- It's hard to imagine a life without pets.
- Evcil hayvanların olmadığı bir hayatı hayal etmek zor.
- I never for a moment imagined that I would still be doing this kind of thing at my age.
- Bu yaşımda hala bu tür şeyler yapıyor olacağımı bir an bile hayal etmemiştim.
- I can imagine how you felt.
- Nasıl hissettiğini hayal edebiliyorum.
- You're imagining it.
- Onu hayal ediyorsunuz.
- I couldn't imagine translating without the internet.
- İnternet olmadan çeviri yapmayı hayal edemem.
- I could never imagine attaining such a position.
- Böyle bir pozisyona gelmeyi asla hayal edemezdim.
- I can just imagine myself doing that.
- Kendimi bunu yaparken hayal edebiliyorum.
- It's pretty easy to imagine.
- Hayal etmesi oldukça kolay.
- It's hard to imagine.
- Hayal etmesi zor.
- Imagine what the world would be like without the internet.
- İnternet olmasaydı dünyanın nasıl bir yer olacağını hayal edin.
- Everything man can imagine can be done.
- İnsanın hayal edebileceği her şey yapılabilir.
Show More (217)
|
2 |
imagine |
düşünmek |
v. |
|
- There is no evidence, but I imagine that they were the robbers.
- Kanıt yok ama soyguncuların onlar olduğunu düşünüyorum.
- Just imagine, we now receive all kinds of welcome messages when we cross the French or Luxembourg frontier.
- Düşünsenize artık Fransa veya Lüksemburg sınırını geçtiğimizde her türlü hoş geldiniz mesajını alıyoruz.
- Imagine if Member States were to set dates at this stage which are at the moment not based on fact.
- Üye Devletlerin bu aşamada şu anda gerçeklere dayanmayan tarihler belirlediğini düşünün.
- One might imagine that it was an administrative debate, but that is not the case.
- Bunun idari bir tartışma olduğu düşünülebilir, ancak durum böyle değildir.
- I cannot imagine that any of us would not support the armies now.
- Şu anda herhangi birimizin orduları desteklemeyeceğini düşünemiyorum.
- I cannot imagine what interest you could have in initiating something unsuitable.
- Uygun olmayan bir şeyi başlatmakta ne gibi bir çıkarınız olabileceğini düşünemiyorum.
- Do you imagine we do not get transit traffic in the north of Germany?
- Almanya'nın kuzeyinde transit trafik olmadığını mı düşünüyorsunuz?
- If the problem exists now, just imagine how difficult it will become following enlargement.
- Eğer şu anda böyle bir sorun varsa, genişlemenin ardından bunun ne kadar zorlaşacağını bir düşünün.
- Just imagine it - 90% of all pesticides are not needed!
- Bir düşünün - tüm pestisitlerin %90'ına ihtiyaç duyulmuyor!
- Imagine that you are an entrepreneur in a small SME in Italy.
- İtalya'da küçük bir KOBİ'de girişimci olduğunuzu düşünün.
- We never imagined back then that we would publish it at such a dramatic and painful time.
- O zamanlar, böylesine dramatik ve acı verici bir zamanda bunu yayınlayacağımızı hiç düşünmemiştik.
- Imagine that you have a large lobster on a plate in front of you.
- Önünüzdeki tabakta büyük bir ıstakoz olduğunu düşünün.
- I cannot imagine that we would bring toys into circulation which claim 5 million victims annually.
- Yılda 5 milyon kurbana mal olan oyuncakları dolaşıma sokacağımızı düşünemiyorum.
- Imagine if one in two men were subject to sexual harassment.
- Her iki erkekten birinin cinsel tacize maruz kaldığını düşünün.
- Just imagine that police officers have even dared to fire real bullets at asylum seekers!
- Polis memurlarının sığınmacılara gerçek mermilerle ateş etmeye bile cüret ettiklerini düşünün!
- I imagine that the Convention will support this plan and this will be a step forward.
- Konvansiyon'un bu planı destekleyeceğini ve bunun ileriye dönük bir adım olacağını düşünüyorum.
- The answer is not necessarily as clear and straightforward as we might instinctively imagine.
- Cevap, içgüdüsel olarak düşündüğümüz kadar açık ve net olmayabilir.
- One might imagine that it was an administrative debate, but that is not the case.
- Bunun idari bir tartışma olduğu düşünülebilir ancak durum böyle değil.
- Could one imagine the United States allowing the Kurds their independence?
- ABD'nin Kürtlerin bağımsızlığına izin verdiği düşünülebilir mi?
- You know that this Parliament imagines that we can go further still.
- Bu Parlamento'nun daha da ileri gidebileceğimizi düşündüğünü biliyorsunuz.
- Imagine if Member States were to set dates at this stage which are at the moment not based on fact.
- Üye Devletlerin bu aşamada şu anda gerçeklere dayanmayan tarihler belirlediklerini bir düşünün.
- If such behaviour goes on here, in this very House, imagine what can happen in the wider world.
- Eğer bu tür davranışlar burada, bu Mecliste devam ediyorsa, daha geniş bir dünyada neler olabileceğini bir düşünün.
- Imagine what is happening in the European Union as a whole.
- Avrupa Birliği'nde bir bütün olarak neler olduğunu bir düşünün.
- Could one imagine the United States allowing the Kurds their independence?
- Amerika Birleşik Devletleri'nin Kürtlerin bağımsızlığına izin verdiği düşünülebilir mi?
- However, I cannot imagine either working in practice.
- Ancak her ikisinin de pratikte işe yarayacağını düşünemiyorum.
- Imagine if Parliament had influence and the right of codecision on issues relating to agricultural policy.
- Parlamentonun tarım politikasına ilişkin konularda söz ve karar sahibi olduğunu bir düşünün.
- Imagine that the inflation rate in Germany stands at 6 or 7%.
- Almanya'da enflasyon oranının %6 ya da %7 olduğunu düşünün.
- One could imagine that it might be possible to be a socially excluded millionaire.
- Sosyal olarak dışlanmış bir milyoner olmanın mümkün olabileceği düşünülebilir.
- Imagine what it must feel like.
- Bunun nasıl bir his olduğunu bir düşünün.
- Imagine that a major disaster strikes in the spring, to which the Commission assigns EUR 700 million from this Fund.
- İlkbaharda büyük bir felaket yaşandığını ve Komisyon'un bu Fon'dan 700 milyon Avro tahsis ettiğini düşünün.
- We never imagined back then that we would publish it at such a dramatic and painful time.
- O zamanlar böylesine dramatik ve acı verici bir zamanda bunu yayınlayacağımızı hiç düşünmemiştik.
- Do you imagine that other parts of Germany, or of Belgium do not suffer from it?
- Almanya'nın ya da Belçika'nın diğer bölgelerinin bu durumdan muzdarip olmadığını mı düşünüyorsunuz?
- Imagine what is happening in the European Union as a whole.
- Bir bütün olarak Avrupa Birliği'nde neler olduğunu bir düşünün.
- However, I cannot imagine either working in practice.
- Bununla birlikte, her ikisinin de pratikte işe yarayacağını düşünemiyorum.
- Imagine if Parliament had influence and the right of codecision on issues relating to agricultural policy.
- Parlamentonun tarım politikasına ilişkin konularda söz ve ortak karar hakkına sahip olduğunu düşünün.
- If anybody imagines that our drug policies are working, then they are living in cloud-cuckoo-land.
- Eğer birileri uyuşturucu politikalarımızın işe yaradığını düşünüyorsa, o zaman hayal aleminde yaşıyorlar demektir.
- Imagine a flash drive you can't plug in except to charge it.
- Şarj etmek dışında fişe takamadığınız bir flash bellek düşünün.
- Imagine a world where the government controls everything.
- Hükümetin her şeyi kontrol ettiği bir dünya düşünün.
- Imagine a world in which everyone is blind.
- Herkesin kör olduğu bir dünya düşünün.
- The ruling class itself on the whole imagines this to be so.
- Egemen sınıfın kendisi de genel anlamda bunun böyle olduğunu düşünüyor.
- I can't imagine my life without him.
- Onsuz bir hayat düşünemiyorum.
- I never imagined that you would say that.
- Senin öyle diyebileceğini hiç düşünmedim.
- I imagine I know this feeling of relief.
- Bu rahatlama hissini bildiğimi düşünüyorum.
- Imagine that everything is a ilusion.
- Her şeyin bir yanılsama olduğunu düşün.
- Tom can't imagine living without Mary by his side.
- Tom yanında Mary olmadan yaşamayı düşünemiyor.
- Imagine there's a war and no one shows up.
- Bir savaş olduğunu ve kimsenin gelmediğini düşünün.
- Layla can't imagine her life without Sami.
- Layla, Sami'siz bir hayat düşünemiyor.
- Tom says he can't imagine life without Mary.
- Tom, Mary'siz bir hayat düşünemediğini söylüyor.
- I can't imagine what Tom was thinking.
- Tom'un ne düşündüğünü hayal bile edemiyorum.
- I can't imagine my life without him.
- Ben onsuz bir hayat düşünemiyorum.
- No one can imagine what has become of him.
- Ona ne olduğunu kimse düşünemiyor.
- I imagine Tom will be a finalist.
- Tom'un finalist olacağını düşünüyorum.
- I can't imagine my life without her.
- Onsuz bir hayat düşünemiyorum.
- Imagine yourself in her place.
- Kendinizi onun yerinde düşünün.
- I never imagined so many people would come to my party.
- Partime bu kadar çok insanın geleceğini hiç düşünmemiştim.
- It's hard to imagine a life without pets.
- Evcil hayvanın olmadığı bir hayatı düşünmek zor.
- I can't imagine life without the internet.
- İnternetsiz bir hayat düşünemiyorum.
- I can't imagine life without music.
- Müziksiz bir hayat düşünemiyorum.
- I can't imagine a world without you.
- Sensiz bir dünya düşünemiyorum.
- I imagine you're hungry.
- Senin aç olduğunu düşünüyorum.
- I never imagined meeting you here.
- Seninle burada karşılaşacağımı hiç düşünmemiştim.
- I can't imagine your not knowing her address.
- Adresini bilmediğinizi düşünemiyorum.
- I can't imagine living a life without books.
- Kitapsız bir hayat düşünemiyorum.
- We are never as happy or as unhappy as we imagine.
- Biz asla düşündüğümüz kadar mutlu ya da mutsuz değiliz.
- Imagine life without Tom.
- Tom'suz bir hayat düşün.
- I imagine that'll change.
- Bunun değişeceğini düşünüyorum.
- Imagine what it would be like if you had a time machine.
- Zaman makinen olsaydı nasıl olurdu bir düşünsene.
- I imagine that Tom will eventually run out of money and have to go back home.
- Tom'un sonunda parasının biteceğini ve eve dönmek zorunda kalacağını düşünüyorum.
- I never imagined he'd do that to me.
- Bana bunu yapacağını hiç düşünmemiştim.
- Imagine there's a war and no one shows up.
- Düşünün ki bir savaş var ve hiç kimse ortaya çıkmıyor.
- I never imagined we'd end up like this.
- Sonumuzun böyle olacağını hiç düşünmemiştim.
- Imagine what the world would be like without the internet.
- İnternet olmadan dünyanın nasıl olacağını düşünün.
- Philosophy is not so difficult a subject as you imagine.
- Felsefe, düşündüğünüz kadar da zor bir ders değildir.
- It's hard to imagine a family more dysfunctional than ours.
- Bir ailenin bizimkinden daha işlevsiz olduğunu düşünmek zor.
- I never imagined this would happen.
- Bunun olacağını hiç düşünmemiştim.
- I can't imagine my life without you.
- Sensiz bir hayat düşünemiyorum.
- Many people can't imagine a meal without ketchup.
- Birçok insan ketçapsız bir yemek düşünemez.
- I can't imagine what he is thinking.
- Ne düşündüğünü hayal bile edemiyorum.
- I can't imagine life without you.
- Sensiz bir hayat düşünemiyorum.
- I never for a moment imagined that you would show my letter to Tom.
- Mektubumu Tom'a göstereceğini bir an bile düşünmemiştim.
- She is not such a girl as you imagine her to be.
- O, senin düşündüğün gibi bir kız değildir.
- I never imagined I'd feel this way about you.
- Senin hakkında böyle hissedeceğimi hiç düşünmemiştim.
- I can't imagine how much more colourless life would be without multiple languages.
- Yaşamın birçok dil olmadan ne kadar fazla renksiz olacağını düşünemiyorum.
- I can't imagine life without her.
- Onsuz bir hayat düşünemiyorum.
- I can't imagine my life without Tom.
- Tom'suz bir hayat düşünemiyorum.
- I can't imagine my life without her.
- Ben de onsuz bir hayat düşünemiyorum.
- I can't imagine a future with no electricity.
- Elektriksiz bir gelecek düşünemiyorum.
- Ignorant people often imagine they are more knowledgeable than everyone else.
- Cahil insanlar genellikle herkesten daha bilgili olduklarını düşünürler.
- I never for a moment imagined that my blog would become so popular.
- Bloğumun çok popüler olacağını bir an bile asla düşünmedim.
- I can't imagine John coming on time.
- John'un zamanında geldiğini düşünemiyorum.
- I can't imagine life without the internet.
- İnternetsiz bir yaşam düşünemiyorum.
- I can't imagine what Tom was thinking.
- Tom'un ne düşündüğünü hayal bile edemem.
- I can't imagine my life without Mary.
- Mary'siz bir hayat düşünemiyorum.
- I never imagined myself going home so early.
- Eve bu kadar erken gideceğimi hiç düşünmemiştim.
- I never imagined that you would say that.
- Bunu söyleyeceğini hiç düşünmemiştim.
- I imagine he will be late for the meeting.
- Toplantı için onun geç kalacağını düşünüyorum.
- I can't imagine life without him.
- Ben onsuz bir hayat düşünemiyorum.
- I can't imagine life without books.
- Kitapsız bir yaşam düşünemiyorum.
- I imagine you would do the same thing if you were in my position.
- Benim yerimde olsaydın aynı şeyi yapacağını düşünüyorum.
- The future is far more practical than I imagined.
- Gelecek benim düşündüğümden çok daha pratik.
- I can't imagine that's true.
- Bunun doğru olduğunu düşünemiyorum.
- I can't imagine what he is thinking.
- Onun ne düşündüğünü hayal bile edemiyorum.
- I can't imagine losing a loved one on Christmas Day.
- Noel gününde sevilen birini kaybetmeyi düşünemiyorum.
- I can't imagine life without Tom.
- Tom'suz bir hayat düşünemiyorum.
- I can't imagine a day without you.
- Sensiz bir gün düşünemiyorum.
- I never for a moment imagined that I would win.
- Kazanacağımı bir an bile asla düşünmedim.
- I imagine that's true.
- Bunun doğru olduğunu düşünüyorum.
- I'd never imagine you'd have an affair with someone working for the company.
- Şirket için çalışan biriyle ilişki yaşayacağını hiç düşünmemiştim.
- I couldn't imagine anything worse.
- Daha kötü bir şey düşünemiyordum.
Show More (106)
|
3 |
imagine |
sanmak |
v. |
|
- It is not, therefore, such an inflexible, blinkered policy as might be imagined at first glance.
- Dolayısıyla bu, ilk bakışta sanıldığı kadar esnek olmayan, gözünü karartmış bir politika değildir.
- Do not imagine that I am so old, I am going to carry on working and pestering people for a few more years.
- Sanmayın ki ben çok yaşlıyım, birkaç yıl daha çalışmaya ve insanları rahatsız etmeye devam edeceğim.
- One case among 250 000 others, I imagine.
- Sanırım 250.000 vaka arasında bir vaka.
- I imagine there is no problem with this.
- Sanırım bu konuda bir sorun yoktur.
- You are ignorant, yet imagine yourself to be very knowledgeable.
- Cahilsiniz ama kendinizi çok bilgili sanıyorsunuz.
- I can't imagine anybody would be surprised if Tom didn't show up at the party.
- Tom partiye gelmezse kimsenin şaşıracağını sanmıyorum.
- I can't imagine Tom had any enemies.
- Tom'un hiç düşmanı olduğunu sanmıyorum.
- The situation is a lot worse than we imagined.
- Durum bizim sandığımızdan daha kötü.
- I imagine that'll change.
- Sanırım o değişecek.
- I imagine I'll be busy on Monday.
- Sanırım pazartesi günü meşgul olacağım.
- I imagine that Tom will eventually be caught and put in prison.
- Sanırım sonunda Tom yakalanacak ve hapishaneye konulacak.
- I imagine that Tom and Mary will eventually get married.
- Sanırım sonunda Tom ve Mary evlenecek.
- I imagine that's true.
- Sanırım bu doğru.
- I imagine that Tom will eventually fire Mary.
- Sanırım sonunda Tom Mary'yi kovacak.
- I imagine that Tom will eventually run out of money and have to go back home.
- Sanırım sonunda Tom parasız kalacak ve eve geri gitmek zorunda kalacak.
- I imagine Tom isn't serious about that.
- Tom'un bu konuda ciddi olmadığını sanıyorum.
- I imagine Tom will be here soon.
- Sanırım Tom yakında burada olacak.
- I imagine he's not going to be too happy about that.
- Sanırım bu konuda pek mutlu olmayacak.
- I imagine that Tom will eventually convince Mary to let him buy a new motorcycle.
- Sanırım sonunda Tom Mary'yi ona yeni bir motorsiklet aldırmak için ikna edecek.
- I imagine that Tom will eventually give up and let someone else do it.
- Sanırım Tom sonunda vazgeçecek ve onu başka birine yaptıracak.
Show More (17)
|
4 |
imagine |
kafasında canlandırmak |
v. |
|
- When I heard he was an athlete, I imagined someone taller.
- Onun bir atlet olduğunu duyduğumda, kafamda daha uzun boylu birini canlandırmıştım.
- I could imagine that.
- Kafamda canlandırabiliyorum.
Show More (-1)
|
5 |
imagine |
anlamak |
v. |
|
- I can't imagine why anyone would want to steal something like that.
- Birinin neden böyle bir şeyi çalmak isteyebileceğini anlayamıyorum.
Show More (-2)
|
6 |
imagine |
hayal kurmak |
v. |
|
- Stop imagining things.
- Hayal kurmayı bırak.
Show More (-2)
|
7 |
imagine |
zannetmek |
v. |
|
- You imagine yourself to be far more knowledgeable than you really are.
- Kendinizi gerçekte olduğunuzdan çok daha bilgili zannediyorsunuz.
Show More (-2)
|