1 |
in case |
diye |
adv. |
|
- I am in training in case the House, in its wisdom, decides that it would be better for me to speak less.
- Meclis, bilgeliğiyle daha az konuşmamın daha iyi olacağına karar verirse diye eğitimdeyim.
- I only want to know in case anything comes up you didn't think was important earlier.
- Sadece daha önce önemli olduğunu düşünmediğiniz bir şey çıkarsa diye bilmek istiyorum.
- We need to move fast in case one of the neighbors heard anything.
- Komşulardan biri bir şey duyarsa diye hızlı hareket etmeliyiz.
- Take an umbrella with you in case it begins to rain.
- Yağmur yağmaya başlarsa diye yanına bir şemsiye al.
- I don't think it'll rain, but I'll take an umbrella in case it does.
- Yağmur yağacağını sanmıyorum ama yağarsa diye bir şemsiye alacağım.
- Take an umbrella with you in case it rains.
- Yağmur yağarsa diye yanına bir şemsiye al.
- Take your umbrella with you in case it rains.
- Yağmur yağarsa diye şemsiyeni yanına al.
- I think you'd better take an umbrella in case it rains.
- Bence yağmur yağarsa diye bir şemsiye alman iyi olur.
- I'll leave my number in case you want to call me.
- Beni aramak istersen diye numaramı bırakıyorum.
- We thought we would write out the directions, in case you got lost.
- Kaybolursunuz diye yolları yazalım dedik.
- I took my umbrella in case it rains.
- Yağmur yağarsa diye şemsiyemi aldım.
- Take your coat in case it rains.
- Yağmur yağarsa diye ceketini al.
- I'll leave a key with my next-door neighbour in case you get here before I do.
- Benden önce gelirseniz diye kapı komşuma bir anahtar bırakacağım.
- I locked the door, in case someone tried to get in.
- Birisi içeri girmeye çalışır diye kapıyı kilitledim.
- Take an umbrella with you in case it should rain.
- Yağmur yağarsa diye yanına bir şemsiye al.
- Take some money just in case you need it.
- İhtiyacın olursa diye biraz para al.
- Always keep a bucket of water handy, in case of fire.
- Yangın olursa diye el altında her zaman bir kova su bulundur.
- Don't forget to take an umbrella in case it rains.
- Yağmur yağarsa diye şemsiye almayı unutma.
- I locked the door, in case someone tried to get in.
- Biri içeri girmeye çalışırsa diye kapıyı kilitledim.
- You'd better take an umbrella with you in case it rains.
- Yağmur yağarsa diye yanına bir şemsiye alsan iyi olur.
- You had better be ready in case he comes.
- Gelirse diye hazır olsan iyi olur.
- I need you here in case something else happens.
- Başka bir şey olursa diye sana burada ihtiyacım var.
- I'll take my umbrella in case it rains.
- Yağmur yağarsa diye şemsiyemi alacağım.
- Don't come near the bulldog in case it bites.
- Isırır diye buldogun yanına yaklaşma.
- I don't think it will rain, but I'll take an umbrella in case it does.
- Yağmur yağacağını sanmıyorum ama yağarsa diye yanıma şemsiye alacağım.
- I'll go with Tom in case he needs my help.
- Yardımıma ihtiyacı olur diye Tom'la birlikte gideceğim.
- You should take your umbrella with you in case it rains.
- Yağmur yağarsa diye şemsiyeni yanına almalısın.
- You'd better take your umbrella, just in case it rains.
- Yağmur yağarsa diye şemsiyeni alsan iyi olur.
- I'll leave my number in case you want to call me.
- Beni aramak istersin diye telefonumu bırakacağım.
- I don't think it'll rain, but I'll take an umbrella in case it does.
- Yağmur yağacağını sanmıyorum ama yağarsa diye şemsiye alacağım.
- In case you will need anything.
- Bir şeye ihtiyacın olursa diye.
- Tom had a back up plan in case something went wrong.
- Bir şeyler ters giderse diye Tom'un yedek bir planı vardı.
- Remember to take your umbrella, in case it rains.
- Yağmur yağarsa diye şemsiyeni almayı unutma.
- You should take an umbrella in case it rains.
- Yağmur yağarsa diye bir şemsiye almalısın.
- I took an umbrella in case it should rain.
- Yağmur yağarsa diye şemsiyemi aldım.
- Tom brought his knife just in case he needed it.
- Tom ihtiyacı olur diye bıçağını getirdi.
- Just in case something happens, here's my telephone number.
- Bir şey olursa diye, telefon numaram burada.
- I don't think it'll rain, but I'll take an umbrella just in case it does.
- Yağmur yağacağını sanmıyorum ama yağarsa diye şemsiye alacağım.
- I'll go with Tom in case he needs my help.
- Yardımıma ihtiyacı olursa diye Tom'la gideceğim.
- You should take this rope with you, just in case you need it.
- İhtiyacın olursa diye bu ipi yanına almalısın.
Show More (37)
|
2 |
in case |
ihtimaline karşı |
adv. |
|
- I was concerned in case my fractured foot prevented me from speaking.
- Kırık ayağımın konuşmamı engellemesi ihtimaline karşı endişeliydim.
- Nevertheless, the Commission services continue to monitor the situation in case additional aid is required.
- Bununla birlikte Komisyon hizmetleri ek yardım gerekmesi ihtimaline karşı durumu izlemeye devam etmektedir.
- We need to move fast in case one of the neighbors heard anything.
- Komşulardan birinin bir şey duyması ihtimaline karşı hızlı hareket etmeliyiz.
- I'll take my umbrella in case it rains.
- Yağmur yağma ihtimaline karşı şemsiyemi alacağım.
- Take your umbrella with you in case it rains.
- Yağmur ihtimaline karşı şemsiyeni yanına al.
- In case you sleep, set the alarm.
- Uyuma ihtimaline karşı, alarmı kur.
- Take an umbrella with you in case it should rain.
- Yağmur yağma ihtimaline karşın yanına bir şemsiye al.
- You'd better get going in case you miss the bus.
- Otobüsü kaçırma ihtimaline karşı yola çıksan iyi olur.
- You'd better take an umbrella with you in case it rains.
- Yağmur yağma ihtimaline karşı yanına bir şemsiye alsan iyi olur.
- Take your umbrella with you in case it rains.
- Yağmur yağması ihtimaline karşı şemsiyeni yanına al.
- Always keep a bucket of water handy, in case of fire.
- Yangın ihtimaline karşı her zaman elinizin altında bir kova su bulundurun.
- Take your coat in case it rains.
- Yağmur yağma ihtimaline karşı ceketini al.
- We always had to put on a safety belt in case we had an accident.
- Kaza geçirme ihtimaline karşın biz her zaman bir emniyet kemeri takmak zorundaydık.
- They carried a map with them in case they should lose their way.
- Yollarını kaybetme ihtimaline karşı yanlarında bir harita taşıyorlardı.
- You had better take an umbrella with you in case it rains.
- Yağmur yağma ihtimaline karşı yanına bir şemsiye alsan iyi olur.
- Don't forget to take an umbrella in case it rains.
- Yağmur yağma ihtimaline karşı bir şemsiye almayı unutma.
- Tom had a back up plan in case something went wrong.
- Bir şeyin aksama ihtimaline karşın Tom'un bir yedek planı vardı.
- Make haste in case you are late.
- Geç kalma ihtimaline karşı acele edin.
- Take an umbrella with you in case it rains.
- Yağmur yağma ihtimaline karşın yanına bir şemsiye al.
- Remember to take your umbrella, in case it rains.
- Yağmur yağma ihtimaline karşı şemsiyeni almayı unutma.
- You'd better take your umbrella, just in case it rains.
- Yağmur yağma ihtimaline karşı şemsiyeni alsan iyi olur.
- I took my umbrella in case it rains.
- Yağmur yağması ihtimaline karşı şemsiyemi aldım.
- You had better be ready in case he comes.
- Onun gelme ihtimaline karşı hazır olsan iyi olur.
- Don't forget to bring your umbrella in case it rains.
- Yağmur yağma ihtimaline karşı şemsiyeni getirmeyi unutma.
- Write down the name in case you forget it.
- Unutmanız ihtimaline karşı ismi not edin.
- They carried a map with them in case they should lose their way.
- Onlar yollarını kaybetme ihtimaline karşı yanlarında bir harita taşıdılar.
- In case the shipment is delayed, we have special delay insurance.
- Nakliyatın gecikme ihtimaline karşı özel gecikme sigortamız var.
- I don't think it'll rain, but I'll take an umbrella just in case it does.
- Yağmur yağacağını sanmıyorum ama yağma ihtimaline karşın bir şemsiye alacağım.
Show More (25)
|
3 |
in case |
durumunda |
adv. |
|
- We have a third step forward and that is a guarantee in case all this does not work.
- İleriye dönük üçüncü bir adımımız var ve bu da tüm bunların işe yaramaması durumunda bir garanti.
- We have, however, suggested various amendments in case the proposal is not rejected outright.
- Bununla birlikte, teklifin tamamen reddedilmemesi durumunda çeşitli değişiklikler önerdik.
- We have also put forward important proposals for improvements in case the rejection proposal is blocked.
- Ayrıca ret teklifinin bloke edilmesi durumunda iyileştirmeler için önemli öneriler sunduk.
- We have also put forward important proposals for improvements in case the rejection proposal is blocked.
- Ret teklifinin bloke edilmesi durumunda iyileştirmeler için de önemli öneriler sunduk.
- In case the exact same person likes you back, you become connected and can chat with one another.
- Aynı kişinin sizden hoşlanması durumunda, birbirinize bağlanırsınız ve birbirinizle sohbet edebilirsiniz.
- In case something happens to me, I'd like you to take care of my children.
- Bana bir şey olması durumunda çocuklarımla ilgilenmenizi istiyorum.
- In case something goes wrong, please take care of my children.
- Bir şeyin yanlış gitmesi durumunda lütfen benim çocuklarıma bak.
- In case there is an accident, report it to me at once.
- Bir kaza olması durumunda derhal bana bildirin.
- Wire me at once, in case there should be an accident.
- Kaza olması durumunda bana hemen telgraf çek.
- In case the shipment is delayed, we have special delay insurance.
- Gönderinin gecikmesi durumunda, özel gecikme sigortamız var.
- In case anything happens, call me immediately.
- Herhangi bir şey olması durumunda, derhal beni ara.
- In case I am late, you don't have to wait for me.
- Geç kalmam durumunda, beni beklemek zorunda değilsin.
Show More (9)
|
4 |
in case |
şayet |
adv. |
|
- In case you're wondering, this isn't my natural hair color.
- Şayet merak ediyorsan, bu benim doğal saç rengim değil.
Show More (-2)
|
5 |
in case |
takdirde |
adv. |
|
- You'll have to take his place in case he can't come.
- Gelemediği takdirde, onun yerini almak zorunda kalacaksınız.
Show More (-2)
|