| 1 |
keen |
hevesli |
adj. |
|
- Anna is a very keen runner.
- Anna çok hevesli bir koşucudur.
- I am very keen on preserving a high level of competition.
- Yüksek rekabet düzeyini korumaya çok hevesliyim.
- The USA is very keen to have a friendly regime that guarantees the continued supply of cheap oil.
- ABD, ucuz petrol tedarikinin devamını garanti eden dostane bir rejime sahip olmaya çok heveslidir.
- Nor will anyone be so keen to rely again on the Commission to protect them.
- Kimse de kendilerini koruması için yeniden Komisyona güvenmeye o kadar hevesli olmayacaktır.
- States in crisis are keen to find a scapegoat - in Russia's case the Chechens.
- Kriz içindeki devletler bir günah keçisi bulmaya heveslidir, mesela Rusya'nın durumunda bunlar Çeçenler.
- You are said to be a keen and energetic cyclist.
- Sizin hevesli ve enerjik bir bisikletçi olduğunuz söyleniyor.
- Nor will anyone be so keen to rely again on the Commission to protect them.
- Kimse de kendilerini koruması için yeniden Komisyon'a güvenmeye o kadar hevesli olmayacaktır.
- Parliament is very keen to support you, but we need candour in order to do it.
- Parlamento sizi desteklemeye çok hevesli, ancak bunu yapmak için samimiyete ihtiyacımız var.
- Anyone who can afford it is keen to buy good health.
- Parası olan herkes iyi bir sağlık satın almaya heveslidir.
- Industry is keen to have clarity and to start rightaway.
- Endüstri netlik kazanmaya ve hemen başlamaya hevesli.
- She speaks a little French and she's very keen to improve.
- Çat pat Fransızca konuşuyor ve geliştirmeye de çok hevesli.
- She speaks a little French and she's very keen to improve.
- O biraz Fransızca konuşuyor ve dil pratiği yapmaya çok hevesli.
- She speaks a little French and she's very keen to improve.
- Biraz Fransızca konuşuyor ve kendini geliştirmeye çok hevesli.
- You look so keen.
- Çok hevesli görünüyorsun.
- My brother is keen on collecting stamps.
- Erkek kardeşim pul toplama heveslisidir.
- You look so keen.
- Sen çok hevesli görünüyorsun.
- He is keen on science.
- O bilime hevesli.
- Sami was very keen.
- Sami çok hevesliydi.
- She is keen to go abroad.
- Yurtdışına gitmeye hevesli.
- Are you very keen about going with them?
- Onlarla gitmeye çok hevesli misin?
- I'm not keen on this kind of music.
- Bu tür müziğe hevesli değilim.
- She is keen to go abroad.
- O yurt dışına gitmek için hevesli.
- He is not very keen on coming tomorrow.
- Yarın gelmeye pek hevesli değil.
- Tom wasn't at all keen to stay in the castle, which he'd heard was haunted.
- Tom, perili olduğunu duyduğu kalede kalmaya hiç hevesli değildi.
Show More (21)
|
| 2 |
keen |
istekli |
adj. |
|
- She was very keen to start work as soon as possible.
- Mümkün olan en kısa sürede işe başlamak konusunda çok istekliydi.
- This is the principle of subsidiarity and I am particularly keen to see it implemented in this area.
- Bu, yetki ikamesi ilkesidir ve bu alanda uygulandığını görmek için özellikle istekliyim.
- We, both as the Greek Presidency and as a Member State, are very keen to move in this direction.
- Biz, hem Yunanistan Dönem Başkanlığı hem de bir Üye Devlet olarak, bu yönde ilerlemeye çok istekliyiz.
- We are entirely open to the idea, and even keen to be subject to a form of banking supervision.
- Bu fikre tamamen açığız ve hatta bir tür bankacılık denetimine tabi olmak konusunda da istekliyiz.
- Mr Aznar, you are particularly keen on the teachings of the governments of Russia, Israel and Turkey.
- Sayın Aznar, Rusya, İsrail ve Türkiye hükümetlerinin öğretileri konusunda özellikle isteklisiniz.
- We are very keen that this topic should find its way into all policy areas by a kind of mainstreaming.
- Bu konunun bir tür ana akımlaştırma yoluyla tüm politika alanlarına girmesi konusunda çok istekliyiz.
- The Commission is extremely keen that workers' rights should be safeguarded.
- Komisyon, çalışanların haklarının korunması konusunda son derece isteklidir.
- I am very keen on preserving a high level of competition.
- Yüksek rekabet düzeyinin korunması konusunda çok istekliyim.
- I am very keen on preserving a high level of competition.
- Yüksek düzeyde rekabetin korunması konusunda çok istekliyim.
- The Lambert Report is keen to extend the Commission's proposal.
- Lambert Raporu, Komisyon'un önerisini genişletme konusunda isteklidir.
- We were very keen to improve a number of legislative texts.
- Bir dizi mevzuat metninin iyileştirilmesi konusunda çok istekliydik.
- Are we keen to preserve the resources of third countries?
- Üçüncü ülkelerin kaynaklarını korumaya istekli miyiz?
- Part of the meat sector is indeed keen to accept responsibility and itself bring abuses to an end.
- Et sektörünün bir kısmı gerçekten de sorumluluk almaya ve suiistimalleri sona erdirmeye isteklidir.
- I am keen to encourage both of those aspects, but overall this report is extremely worthwhile.
- Bu iki hususu da teşvik etmeye istekliyim, ancak genel olarak bu rapor son derece değerli.
- I have already pointed out that the Council and the Greek Presidency are very keen to push this measure through.
- Konsey'in ve Yunanistan Dönem Başkanlığı'nın bu tedbiri hayata geçirme konusunda çok istekli olduğunu belirtmiştim.
- I am a keen adherent of budget ceilings, but that model is far too rigid.
- Bütçe tavanları konusunda çok istekliyim, ancak bu model çok katı.
- That is why I was so keen on combining the two Directives.
- Bu nedenle iki Direktifin birleştirilmesi konusunda çok istekliydim.
- Are you very keen about going with them?
- Onlarla gitmeye çok istekli misin?
Show More (15)
|
| 3 |
keen |
keskin |
adj. |
|
- She is a good boss with a keen mind for commerce.
- Ticaret konusunda keskin zekası olan iyi bir yöneticidir.
- The advent of new communication services constituted keen competition for the traditional postal companies.
- Yeni iletişim hizmetlerinin ortaya çıkması, geleneksel posta şirketleri için keskin bir rekabet oluşturmuştur.
- This dog has a keen sense of smell.
- Bu köpeğin keskin bir koku duyusu var.
- She has a keen business sense.
- Keskin bir iş anlayışı var.
- The blade of my knife is very keen.
- Bıçağımın ağzı çok keskindir.
- The falcon has keen eyes.
- Şahinin keskin gözleri var.
- This dog has a keen sense of smell.
- Bu köpeğin keskin bir koku alma duyusu var.
- A dog's sense of smell is much keener than a human's.
- Bir köpeğin koku alma duyusu bir insanınkinden çok daha keskindir.
- You have a keen sense of direction.
- Keskin bir yön duygusuna sahipsin.
Show More (6)
|
| 4 |
keen |
coşkulu |
adj. |
|
- As he walked towards the stage, he felt a keen feeling of honor.
- Sahneye doğru yürürken coşkulu bir gurur hissi duyuyordu.
Show More (-2)
|
| 5 |
keen |
jilet gibi keskin |
adj. |
|
- She bought a small knife with a keen blade to camp.
- Kamp için jilet gibi keskin bıçağı olan küçük bir çakı aldı.
Show More (-2)
|
| 6 |
keen |
hesaplı |
adj. |
|
- We offer exceptional cleaning services for keen prices.
- Hesaplı fiyatlara mükemmel temizlik hizmetleri sunmaktayız.
Show More (-2)
|
| 7 |
keen |
gayretli |
adj. |
|
- Bobby is a very keen student and works very hard.
- Bobby çok gayretli bir öğrenci ve çok çalışıyor.
Show More (-2)
|
| 8 |
keen |
uzman |
adj. |
|
- My friend Tina has a keen eye for art.
- Arkadaşım Tina'nın sanat konusunda uzman bir gözü var.
Show More (-2)
|
| 9 |
keen |
sıkı |
adj. |
|
- There was keen competition between the two companies.
- İki şirket arasında sıkı bir rekabet vardı.
Show More (-2)
|
| 10 |
keen |
şiddetli (rüzgar) |
adj. |
|
- Suddenly, a keen wind blew through the windows.
- Birdenbire pencerelerden şiddetli bir rüzgâr esti.
Show More (-2)
|
| 11 |
keen |
uygun |
adj. |
|
- However, we are also keen to ensure that our continent occupies an appropriate position in the world as a whole.
- Bununla birlikte, kıtamızın bir bütün olarak dünyada uygun bir konuma sahip olmasını sağlamak konusunda da istekliyiz.
Show More (-2)
|
| 12 |
keen |
büyük |
adj. |
|
- We take a keen interest in the question of the death penalty everywhere.
- Ölüm cezası konusuna her yerde büyük ilgi duyuyoruz.
Show More (-2)
|
| 13 |
keen |
iyi |
adj. |
|
- The kid has a keen sense of hearing.
- Çocuğun çok iyi bir işitme duyusu var.
Show More (-2)
|
