like - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
like gibi prep., adv.
  • What action would we like the Commission and Council to take?
  • Komisyon ve Konsey'in ne gibi adımlar atmasını isteriz?
  • Yes, like Chernobyl, a Chernobyl-type nuclear power station.
  • Evet, Çernobil gibi, Çernobil tipi bir nükleer santral.
  • That is why US grain companies like Cargill cannot believe their luck.
  • Bu yüzden Cargill gibi ABD'li tahıl şirketleri şanslarına inanamıyorlar.
Show More (731)
like sevmek v.
  • I like your friend; she's really nice.
  • Arkadaşını sevdim, gerçekten iyi biri.
  • I don't like to shout in front of people.
  • İnsanların önünde bağırmayı sevmiyorum.
  • I like to go for a walk before breakfast.
  • Kahvaltıdan önce yürüyüşe çıkmayı severim.
Show More (686)
like hoşlanmak v.
  • I think I like Emma.
  • Sanırım Emma'dan hoşlanıyorum.
  • We do not like that idea, and therefore I do not agree with this draft text.
  • Bu fikirden hoşlanmıyoruz ve bu nedenle bu taslak metne katılmıyorum.
  • For people who do not like this, a European Commission spokesman had good advice.
  • Bu durumdan hoşlanmayanlar için Avrupa Komisyonu sözcüsünün iyi bir tavsiyesi oldu.
Show More (260)
like beğenmek v.
  • I like this guitar case quite a lot.
  • Bu gitar kılıfını ben çok beğendim.
  • The Israeli Minister for Foreign Affairs, Shimon Peres, also liked the declaration.
  • İsrail Dışişleri Bakanı Şimon Peres de açıklamayı beğendi.
  • I do not like the result of this vote.
  • Bu oylamanın sonucunu beğenmedim.
Show More (99)
like istemek v.
  • I should, however, like a clarification.
  • Bununla birlikte, bir açıklama istiyorum.
  • Obviously, you can pour however much you like into something like this, but is it wise?
  • Açıkçası böyle bir şeye istediğiniz kadar para aktarabilirsiniz ama bu akıllıca mı?
  • Mr Bourlanges can say what he likes in his explanation of the vote.
  • Bay Bourlanges oy açıklamasında istediğini söyleyebilir.
Show More (76)
like hoşuna gitmek v.
  • There is still too much hesitancy on this score for my liking.
  • Bu konuda benim hoşuma gitmeyecek kadar çok tereddüt var.
  • Hardly anyone takes up smoking because they like it.
  • Neredeyse hiç kimse hoşuna gittiği için sigara içmiyor.
  • I especially liked what he said about there being no room for compromises.
  • Özellikle uzlaşmaya yer olmadığı konusunda söyledikleri hoşuma gitti.
Show More (46)
like oldukça adv.
  • Anyone who has been in Iraq will know what the situation there is like.
  • Irak'ta bulunan herkes oradaki durumun nasıl olduğunu bilir.
  • I would also like to congratulate you on clearly advocating that there should be just one executive and not two.
  • Ayrıca, iki değil tek bir yürütme olması gerektiğini açıkça savunduğunuz için sizi tebrik ederim.
  • My question concerns what the plans look like for the years ahead.
  • Benim sorum önümüzdeki yıllar için planların ne olduğuyla ilgili.
Show More (34)
like benzer n.
  • We will discuss the way forward with like-minded countries and encourage others to join in.
  • Benzer düşünen ülkelerle nasıl bir yol izleyeceğimizi tartışacağız ve diğerlerini de katılmaya teşvik edeceğiz.
  • There is almost no other situation like this in the world.
  • Dünyada buna benzer başka bir durum neredeyse yok.
  • They will be pursued right across the EU, and in like manner.
  • AB genelinde ve benzer şekilde takip edileceklerdir.
Show More (33)
like sanki prep.
  • It's like this whole thing suddenly came to life.
  • O kocaman şey sanki bir anda canlandı.
  • It's like this whole thing suddenly came to life.
  • Sanki her şey birdenbire hayata döndü.
  • He dropped off the planet, like, two years ago, boss.
  • İki yıl önce dünya üzerinden silinmiş sanki, patron.
Show More (2)
like gibi prep.
  • His car is red like mine.
  • Onun arabası da benimki gibi kırmızı.
  • Tools like knives and hammers can be dangerous for children.
  • Bıçak ve çekiç gibi aletler çocuklar için tehlikeli olabilir.
Show More (-1)
like (birinin) tarzı olan prep.
  • It's not like Mike to leave without saying a word.
  • Mike'ın tek kelime etmeden gitmesi hiç onun tarzı değil.
Show More (-2)
like üzere prep.
  • As the Commission has repeatedly emphasised, we are determined that Madrid will not just be a talking shop like that.
  • Komisyon'un da defalarca vurguladığı üzere, Madrid'in bu şekilde lafta kalmayacağı konusunda kararlıyız.
Show More (-2)
like aynen prep.
  • Drop that space gun or I'll shoot, like so.
  • O uzay tabancasını bırak yoksa ateş ederim, aynen böyle.
Show More (-2)
like tıpkı prep.
  • They are sterile, like a hospital.
  • Sterildirler, tıpkı bir hastane gibi.
Show More (-2)