1 |
moderate |
ılımlı |
adj. |
|
- We Moderates believe that people should have access to information.
- Biz Ilımlılar insanların bilgiye erişimi olması gerektiğine inanıyoruz.
- It seems a moderate approach to the increase of payment appropriations has emerged from first reading.
- İlk okumadan ödeme ödeneklerinin artırılmasına yönelik ılımlı bir yaklaşım ortaya çıkmış görünüyor.
- We Moderates are therefore voting against the above-mentioned report.
- Bu nedenle biz Ilımlılar yukarıda bahsi geçen rapora karşı oy kullanacağız.
- Finally, I would like to say something about the members of the Swedish Moderate Party who will soon be speaking here.
- Son olarak, birazdan burada konuşacak olan İsveç Ilımlı Parti üyeleri hakkında bir şeyler söylemek istiyorum.
- That is a moderate increase of 3.3% on the 2003 Budget.
- Bu, 2003 Bütçesi üzerinde %3.3'lük ılımlı bir artıştır.
- Since that time, it has continued to have a moderating influence in the region.
- O zamandan bu yana bölgede ılımlı bir etkiye sahip olmaya devam etmiştir.
- We also seek a moderate increase in funding for the Community initiative EQUAL and for non-governmental organisations.
- Ayrıca Topluluk girişimi EQUAL ve sivil toplum kuruluşlarına yönelik finansmanda da ılımlı bir artış talep ediyoruz.
- It seems a moderate approach to the increase of payment appropriations has emerged from first reading.
- İlk okumadan, ödeme ödeneklerinin arttırılmasına yönelik ılımlı bir yaklaşım ortaya çıkmış gibi görünüyor.
- The budget for 2002 now being debated is a moderate and disciplined one.
- Şu anda görüşülmekte olan 2002 bütçesi ılımlı ve disiplinli bir bütçedir.
- We Moderates will continue to protect the forests of Sweden.
- Biz Ilımlılar İsveç ormanlarını korumaya devam edeceğiz.
- The best economic policy would be for us to maintain a moderate tax regime.
- En iyi ekonomi politikası, ılımlı bir vergi rejimini sürdürmemiz olacaktır.
- I think it is time for such a dialogue, as a focus for the good forces of moderation and moderate people.
- Bence ılımlılığın iyi güçleri ve ılımlı insanlar için bir odak noktası olarak böyle bir diyaloğun zamanı geldi.
- Our challenge is to encourage reformists and moderate interlocutors amongst the Palestinians.
- Bizim görevimiz Filistinliler arasında reformistleri ve ılımlı muhatapları teşvik etmektir.
- This manner of doing things hands the initiative to the most radical people and takes it away from the moderates.
- İşlerin bu şekilde yürütülmesi, inisiyatifi en radikal kişilere verir ve ılımlıların elinden alır.
- We Moderate Members of the European Parliament have voted against the above report.
- Avrupa Parlamentosu'nun ılımlı üyeleri olarak yukarıdaki rapora karşı oy kullandık.
- We Moderates believe that the marine environment is important and should be protected.
- Biz Ilımlılar deniz çevresinin önemli olduğuna ve korunması gerektiğine inanıyoruz.
- We Moderates believe that drug dependence needs to be combated vigorously.
- Biz Ilımlılar uyuşturucu bağımlılığıyla güçlü bir şekilde mücadele edilmesi gerektiğine inanıyoruz.
- The Moderates are opposed to proposals that may lead to the EU's being funded by EU taxes.
- Ilımlılar, AB'nin AB vergileriyle finanse edilmesine yol açabilecek önerilere karşı çıkmaktadır.
- We Moderate Members of the European Parliament have voted against the above report.
- Avrupa Parlamentosunun ılımlı üyeleri olarak yukarıdaki rapora karşı oy kullandık.
- We Moderates are therefore voting against the above report.
- Bu nedenle biz Ilımlılar yukarıdaki rapora karşı oy kullanacağız.
- Our challenge is to encourage reformists and moderate interlocutors amongst the Palestinians.
- Bizim görevimiz Filistinliler arasında reformcuları ve ılımlı muhatapları teşvik etmektir.
- I am doing so out of moderate, but not complete, conviction.
- Bunu, tam olmasa da ılımlı bir inançla yapıyorum.
- This is a superb report, couched in very moderate terms.
- Bu, çok ılımlı terimlerle ifade edilmiş mükemmel bir rapordur.
- The desire for peace must be underpinned by moderate and justified demands.
- Barış arzusu ılımlı ve haklı taleplerle desteklenmelidir.
- There is currently an opportunity to isolate the radical forces and give the moderates a chance.
- Şu anda radikal güçleri izole etmek ve ılımlılara bir şans vermek için bir fırsat var.
- That is the possible effect, to put an end to the moderates.
- Olası etki budur, ılımlıların sonunu getirmek.
- I believe that this is the time for the moderates and, in this regard, the European Union must support all the options.
- Ilımlıların zamanının geldiğine ve bu bağlamda Avrupa Birliği'nin tüm seçenekleri desteklemesi gerektiğine inanıyorum.
- The moderates are stronger, and we must give them our support.
- Ilımlılar daha güçlüdür ve onlara destek vermeliyiz.
- Like the Swedish Parliament, the Moderate Party opposes a permanent Presidency of the Council.
- İsveç Parlamentosu gibi Ilımlı Birlik Partisi de daimi bir Konsey Başkanlığına karşı çıkmaktadır.
- By introducing these elements, we have managed to moderate both proactive tendencies and the zeal for liberalisation.
- Bu unsurları devreye sokarak hem proaktif eğilimleri hem de liberalleşme hevesini ılımlı hale getirmeyi başardık.
- We are dealing with a so-called moderate regime, Egypt, as a way of hiding all our shame and cowardice.
- Tüm utancımızı ve korkaklığımızı gizlemenin bir yolu olarak Mısır gibi sözde ılımlı bir rejimle uğraşıyoruz.
- That is a moderate increase of 3.3% on the 2003 Budget.
- Bu, 2003 Bütçesine göre %3.3'lük ılımlı bir artış anlamına gelmektedir.
- With a moderate lifestyle and a period of optimism stemming from it, we hoped for the best.
- Ilımlı bir yaşam tarzı ve bundan kaynaklanan bir iyimserlik dönemiyle en iyisini umduk.
- The Moderates are opposed to proposals that may lead to the EU's being funded by EU taxes.
- Ilımlılar, AB'nin AB vergileriyle finanse edilmesine yol açabilecek önerilere karşıdır.
- Tom's a moderate drinker, but his father drinks like a fish.
- Tom ılımlı bir içici, ama babası sünger gibi içiyor.
- Taking moderate exercise will keep you healthy.
- Ilımlı egzersiz yapmak sizi sağlıklı tutacaktır.
- Moderate exercises will make us feel good.
- Ilımlı egzersizler kendimizi iyi hissetmemizi sağlar.
Show More (34)
|
2 |
moderate |
orta |
adj. |
|
- For example, our collective economies are only achieving moderate success at this particular time.
- Örneğin, ortak ekonomilerimiz şu anda sadece orta düzeyde bir başarı elde ediyor.
- To date, moderate use has been made of the current capacity to exchange information.
- Bugüne kadar, mevcut bilgi alışverişi kapasitesinden orta düzeyde yararlanılmıştır.
- Moderate exercise is necessary for good health.
- İyi bir sağlık için orta düzeyde egzersiz gereklidir.
- Moderate exercise will refresh both mind and body.
- Orta düzeyde egzersiz hem zihni hem de bedeni tazeler.
- Moderate exercise stimulates the circulation of blood.
- Orta düzeyde egzersiz kan dolaşımını artırır.
- My grandfather does moderate exercise every morning, which is why he is strong and healthy.
- Büyükbabam her sabah orta düzeyde egzersiz yapıyor, bu yüzden güçlü ve sağlıklı.
- Moderate exercise is necessary to health.
- Orta düzeyde egzersiz sağlık için gereklidir.
- I always drive at a moderate speed.
- Ben her zaman orta hızda araba sürerim.
Show More (5)
|
3 |
moderate |
ölçülü |
adj. |
|
- So let us moderate our great speeches on dictatorships, and murders, and dying children.
- O halde, diktatörlükler, cinayetler ve ölen çocuklar hakkındaki muhteşem konuşmalarımızı ölçülü hale getirelim.
- Taking moderate exercise is good for the health.
- Ölçülü egzersiz yapmak sağlığınız için iyidir.
- Taking moderate exercise is good for the health.
- Ölçülü düzeyde egzersiz yapmak sağlık için yararlıdır.
- He drinks a moderate amount of coffee.
- Ölçülü miktarda kahve içiyor.
- Good health consists of proper eating and moderate exercise.
- İyi sağlık, doğru beslenme ve ölçülü egzersizle olur.
- My grandfather does moderate exercise every morning, which is why he is strong and healthy.
- Büyükbabam her sabah ölçülü egzersiz yapar, güçlü ve sağlıklı olmasının nedeni budur.
- Taking moderate exercise will do you good.
- Ölçülü egzersiz yapmak size iyi gelecektir.
- Moderate exercise is good for your health.
- Ölçülü egzersiz sağlığınız için iyidir.
Show More (5)
|
4 |
moderate |
orta dereceli |
adj. |
|
- To the best of my knowledge a moderate degree of flexibility is shown.
- Bildiğim kadarıyla orta derecede bir esneklik gösterilmiştir.
- Moderate exercise will do you good.
- Orta derecede egzersiz sana iyi gelecektir.
- Moderate exercise is good for you.
- Orta derecede egzersiz sizin için iyidir.
- Moderate exercise will refresh both mind and body.
- Orta dereceli egzersiz hem aklımızı hem bedenimizi tazeler.
- Moderate exercise is good for your health.
- Orta derecede egzersiz sağlığınız için iyidir.
Show More (2)
|
5 |
moderate |
makul |
adj. |
|
- I always drive at a moderate speed.
- Hep makul bir hızda sürerim.
- Moderate exercise is good for you.
- Makul egzersiz sizin için iyidir.
- Moderate exercise is necessary to health.
- Makul egzersiz sağlık için gereklidir.
- He drinks a moderate amount of coffee.
- Makul miktarda kahve içer.
- Moderate exercise stimulates the circulation of blood.
- Makul bir egzersiz kan dolaşımını artırır.
Show More (2)
|
6 |
moderate |
azalmak |
v. |
|
- Even with a moderate level of reduction, effects on communities are severe.
- Orta düzeyde bir azalma olsa bile, toplumlar üzerindeki etkiler ciddi boyutlardadır.
- Even with a moderate level of reduction, the effects on communities are severe.
- Orta düzeyde bir azalma olsa bile, topluluklar üzerindeki etkiler ciddidir.
Show More (-1)
|
7 |
moderate |
yumuşatmak |
v. |
|
- So let us moderate our great speeches on dictatorships, and murders, and dying children.
- Diktatörlükler, cinayetler ve ölen çocuklar hakkındaki büyük konuşmalarımızı yumuşatalım.
Show More (-2)
|
8 |
moderate |
ılımlılaştırmak |
v. |
|
- I should like to underline that these efforts to moderate are spread across the compulsory and non-compulsory expenses.
- Bu ılımlılaştırma çabalarının zorunlu ve zorunlu olmayan harcamalara yayıldığının altını çizmek isterim.
Show More (-2)
|
9 |
moderate |
azaltmak |
v. |
|
- One of the greatest secrets of happiness is moderating your wishes and loving what you already have.
- Mutluluğun en büyük sırlarından biri isteklerini azaltmak ve önceden sahip olduklarını sevmektir.
Show More (-2)
|
10 |
moderate |
hafif |
adj. |
|
- Moderate exercises will make us feel good.
- Hafif egzersizler kendimizi iyi hissetmemizi sağlar.
Show More (-2)
|
11 |
moderate |
ılıman |
adj. |
|
- The weather in Florida is generally moderate.
- Florida'da hava genellikle ılımandır.
Show More (-2)
|