|
- The vote will take place at 12 noon.
- Oylama öğlen 12'de yapılacaktır.
- The vote will take place tomorrow, Wednesday, at 12 noon.
- Oylama yarın, Çarşamba günü, öğlen 12'de yapılacak.
- The vote will take place tomorrow at 12 noon.
- Oylama yarın öğlen 12'de yapılacak.
- The vote will take place tomorrow, Thursday, at 12 noon.
- Oylama yarın, Perşembe günü, öğlen 12'de yapılacak.
- The vote will take place tomorrow at 12 noon.
- Oylama yarın öğlen 12'de gerçekleştirilecek.
- The vote will take place at 12 noon.
- Oylama öğlen 12'de yapılacak.
- The vote will take place on Wednesday at 12 noon.
- Oylama Çarşamba günü öğlen 12'de yapılacaktır.
- The vote will take place at 12 noon tomorrow.
- Oylama yarın öğlen 12'de yapılacak.
- The debate will take place on Wednesday at 12 noon.
- Tartışma çarşamba günü öğlen 12'de gerçekleşecek.
- The vote will take place tomorrow Thursday at 12 noon.
- Oylama yarın Perşembe günü öğlen 12'de yapılacak.
- The vote will be at 12 noon tomorrow.
- Oylama yarın öğlen 12'de yapılacak.
- The vote will take place at 12 noon on Wednesday.
- Oylama Çarşamba günü öğlen 12'de yapılacaktır.
- The vote will take place tomorrow at 12 noon.
- Oylama yarın öğlen 12'de gerçekleşecek.
- This recommendation has therefore been re-tabled and will be voted upon tomorrow, Tuesday, at 12 noon.
- Bu nedenle bu tavsiye kararı yeniden görüşülmeye başlanmıştır ve yarın, Salı günü öğlen 12'de oylanacaktır.
- The vote will take place today at 12 noon.
- Oylama bugün öğlen 12'de yapılacak.
- The vote on the first two reports that we debated will take place tomorrow at 12 noon.
- Tartıştığımız ilk iki rapora ilişkin oylama yarın öğlen 12'de yapılacak.
- The vote will take place today at 12 noon.
- Oylama bugün öğlen 12'de yapılacaktır.
- The vote will be taken at 12 noon today.
- Oylama bugün öğlen 12'de yapılacaktır.
- The vote will be taken tomorrow at 12 noon.
- Oylama yarın öğlen 12'de yapılacak.
- The vote will take place tomorrow, Thursday, at 12 noon.
- Oylama yarın, Perşembe günü, öğlen 12'de yapılacaktır.
- The vote will take place at 12 noon tomorrow.
- Oylama yarın öğlen 12'de gerçekleşecek.
- The vote on the motions for resolutions relating to the Commission's statement will take place on Thursday at 12 noon.
- Komisyon'un açıklamasına ilişkin karar önergelerinin oylaması Perşembe günü öğlen 12'de yapılacaktır.
- The vote is scheduled for Wednesday at 12 noon.
- Oylama Çarşamba günü öğlen 12'de yapılacaktır.
- The vote will take place on Wednesday at 12 noon.
- Oylama Çarşamba günü öğlen 12'de yapılacak.
- The vote will take place tomorrow, Wednesday, at 12 noon.
- Oylama yarın, Çarşamba günü, öğlen 12'de yapılacaktır.
- The vote will take place at 12 noon on Wednesday.
- Oylama Çarşamba günü öğlen 12'de gerçekleşecek.
- The vote will take place in a few minutes, at 12 noon.
- Oylama birkaç dakika içinde, öğlen 12'de yapılacak.
- The vote will take place on Thursday at 12 noon.
- Oylama Perşembe günü öğlen 12'de yapılacaktır.
- The vote will take place today, Wednesday, at 12 noon.
- Oylama bugün, Çarşamba günü, öğlen 12'de yapılacak.
- The vote, if any, will take place tomorrow at 12 noon.
- Oylama, eğer varsa, yarın öğlen 12'de yapılacaktır.
- The vote will take place tomorrow at 12.00 noon.
- Oylama yarın öğlen 12.00'de yapılacak.
- The vote will take place tomorrow at 12 noon.
- Oylama yarın öğlen 12'de yapılacaktır.
- The vote on the motion for a resolution will take place tomorrow at 12 noon.
- Karar önergesine ilişkin oylama yarın öğlen 12'de yapılacak.
- The vote will take place on Thursday at 12 noon.
- Oylama Perşembe günü öğlen 12'de yapılacak.
- The vote on this resolution will take place on Wednesday at 12 noon.
- Bu karara ilişkin oylama Çarşamba günü öğlen 12'de yapılacaktır.
- I will check out of the hotel at about noon.
- Öğlen saatlerinde otelden ayrılacağım.
- Tom didn't get out of bed until after noon.
- Tom öğlene kadar yataktan çıkmadı.
- Tom usually wakes up about noon.
- Tom genellikle öğlene doğru uyanır.
- Tom should be there by noon.
- Tom öğlene kadar orada olmalı.
- We should be there by noon.
- Öğleye kadar orada olmalıyız.
- Tom didn't get out of bed until after noon.
- Tom öğleden sonrasına kadar yataktan çıkmadı.
- Tom is going to be at home until noon.
- Tom öğlene kadar evde olacak.
- She was supposed to be here by noon.
- Öğlene kadar burada olması gerekirdi.
- Can you finish it by noon?
- Öğlene kadar bitirebilir misin?
- The next day, I didn't get up until noon.
- Ertesi gün öğleye kadar kalkmadım.
- That baby will have slept five hours by noon.
- Bu bebek öğlene kadar beş saat uyumuş olacak.
- I will have finished the work by noon.
- Öğleye kadar işi bitirmiş olacağım.
- Tom's been playing computer games since noon.
- Tom öğleden beri bilgisayar oyunları oynuyor.
- Betty will be able to come before noon.
- Betty, öğleden önce gelebilecek.
- She wished it would stop raining by noon.
- Öğleye kadar yağmurun durmasını diledi.
- We have lunch at about noon.
- Öğlen saatlerinde öğle yemeği yiyoruz.
- The clock has already struck noon.
- Saat çoktan öğleyi vurdu.
- It was almost noon by the time Tom woke up.
- Tom uyandığında neredeyse öğle olmuştu.
- If everyone chips in, we'll be able to finish painting the living room by noon.
- Herkes el atarsa öğlene kadar oturma odasını boyamayı bitirebiliriz.
- I let them sleep until noon.
- Öğleye kadar onların uyumasına izin verdim.
- Tom will be here until noon.
- Tom öğlene kadar burada olacak.
- Ken will be at home until noon.
- Ken, öğlene kadar evde olacak.
- She wished it would stop raining by noon.
- Öğlene kadar yağmurun durmasını diledi.
- Tom came a little after noon.
- Tom öğleden biraz sonra geldi.
- I want you gone by noon.
- Öğlene kadar gitmeni istiyorum.
- From noon until sunset, victory was doubtful.
- Öğleden gün batımına kadar zafer şüpheli idi.
- I want her gone by noon.
- Öğlene kadar gitmesini istiyorum.
- Tom should be back by noon.
- Tom öğlene kadar dönmeli.
- He said that he must finish the work by noon.
- Öğleye kadar işi bitirmek zorunda olduğunu söyledi.
- You've got till noon.
- Öğlene kadar vaktin var.
- I'll be home by noon.
- Öğlene kadar evde olurum.
- Tom always sleeps until about noon.
- Tom her zaman öğlene kadar uyur.
- I didn't get up until noon.
- Öğlene kadar kalkmadım.
- The flight is expected to arrive at noon.
- Uçağın öğlen varması bekleniyor.
- From noon until sunset, victory was doubtful.
- Öğleden gün batımına kadar galibiyet şüpheliydi.
- We should be there by noon.
- Öğlene kadar orada olmalıyız.
- Tom didn't come until noon.
- Tom öğlene kadar gelmedi.
- I didn't get up until noon today.
- Bugün öğlene kadar kalkmadım.
- Tom always sleeps until about noon.
- Tom her zaman yaklaşık öğleye kadar uyur.
- They will have arrived at Morioka by noon.
- Onlar öğle zamanı Morioka'ya varmış olacaklar.
- We have lunch at about noon.
- Biz yaklaşık olarak öğleyin öğle yemeği yeriz.
- Tom woke up a little before noon.
- Tom öğleden biraz önce uyandı.
- The train is due to arrive at noon.
- Trenin öğleyin varması bekleniyor.
- We need to finish this job by noon.
- Bu işi öğlene kadar bitirmeliyiz.
- Tom didn't get here until about noon.
- Tom öğlene kadar gelmedi.
- Tom thinks Mary will be here by noon.
- Tom, öğleden sonraya kadar Mary'nin burada olacağını düşünüyor.
- It has been raining on and off since noon.
- Öğleden beri aralıklarla yağmur yağıyor.
- He did not come till noon.
- Öğlene kadar gelmedi.
- Stay at home till noon.
- Öğlene kadar evde kalın.
- Betty will be able to come before noon.
- Betty öğleden önce gelebilir.
- I want him gone by noon.
- Onun öğleye kadar gitmesini istiyorum.
- It's impossible to get there by noon.
- Öğlene kadar oraya varmam imkansız.
- It's nearly noon and he's still in bed.
- Neredeyse öğle oldu ve o hâlâ yatakta.
- I met him about noon.
- Onunla öğlen buluştum.
- I will have finished the work by noon.
- Öğlene kadar işi bitirmiş olurum.
- Tom didn't come before noon.
- Tom öğleden önce gelmedi.
- I let her sleep until noon.
- Öğlene kadar uyumasına izin verdim.
- He did not come till noon.
- O, öğleye kadar gelmedi.
- The registration deadline is noon Monday.
- Son başvuru tarihi Pazartesi öğlen.
- Tom will be at home until noon.
- Tom öğlene kadar evde olacak.
- The train is due to arrive at noon.
- Tren öğlen varacak.
- I stayed in bed until noon today.
- Bugün öğlene kadar yataktan çıkmadım.
- I let them sleep until noon.
- Öğlene kadar uyumalarına izin verdim.
- Tom didn't come till noon.
- Tom öğlene kadar gelmedi.
- He'll be here until noon.
- Öğlene kadar burada olacak.
- He did not appear until about noon.
- Yaklaşık öğleye kadar görünmedi.
- I often stay in bed until noon on Sundays.
- Pazar günleri öğlene kadar genellikle yatakta kalırım.
- It was almost noon when you woke up.
- Uyandığında neredeyse öğlen olmuştu.
- Please wait till noon.
- Lütfen öğlene kadar bekleyin.
- You are supposed to be back by noon.
- Öğleye kadar dönmelisin.
- I stayed in bed until noon.
- Öğlene kadar yatakta kaldım.
- The meeting went on until noon.
- Toplantı öğlene kadar devam etti.
- Tom slept until noon.
- Tom öğlene kadar uyudu.
- I met him about noon.
- Onunla öğle saatlerinde buluştum.
- I want him gone by noon.
- Öğlene kadar gitmesini istiyorum.
- Letters are delivered here about noon.
- Mektuplar öğlen saatlerinde buraya teslim edilir.
- You have to get this work finished by noon.
- Öğleye kadar bu işi bitirtmelisin.
- It's nearly noon and he's still in bed.
- Neredeyse öğlen oldu ve o hala yatakta.
- I slept until noon.
- Öğlene kadar uyudum.
- I slept until noon today.
- Bugün öğlene kadar uyudum.
- Tom will be at home until noon.
- Tom öğleye kadar evde olacak.
- I didn't wake up until noon.
- Öğlene kadar uyanmadım.
- Tom is going to be at home until noon.
- Tom öğleye kadar evde olacak.
- It was almost noon by the time Tom woke up.
- Tom uyandığında neredeyse öğlen olmuştu.
- We're leaving about noon.
- Öğlene doğru çıkıyoruz.
- He'll be here until noon.
- O, öğleye kadar burada olacak.
- We haven't had breakfast even though it is noon now.
- Şu anda öğlen olmasına rağmen kahvaltı etmedik.
- Can you finish it by noon?
- Öğleye kadar onu bitirebilir misin?
- I want them gone by noon.
- Onların öğleye kadar gitmesini istiyorum.
- Tom should be there by noon.
- Tom öğleye kadar orada olmalı.
- I want you gone by noon.
- Öğleye kadar gitmeni istiyorum.
- It is just noon.
- Tam öğle saati.
- Tom should be back by noon.
- Tom öğlene kadar dönmüş olur.
- You are supposed to be back by noon.
- Öğleye kadar dönmen gerekiyor.
- I arrive between noon and two o'clock.
- Öğlenle saat iki arasında gelirim.
- I'm going to be here until noon.
- Öğlene kadar burada olacağım.
- I thought Tom would sleep until noon.
- Tom'un öğlene kadar uyuyacağını düşünmüştüm.
- I want Tom gone by noon.
- Tom'un öğlene kadar gitmesini istiyorum.
- I was at home until noon yesterday.
- Dün öğlene kadar evdeydim.
- Tom was working in his office up until noon.
- Tom öğlene kadar ofisinde çalışıyordu.
- She was supposed to be here by noon.
- Öğlene kadar burada olması gerekiyordu.
- We need to finish this job by noon.
- Bu işi öğlene kadar bitirmemiz gerek.
- I often stay in bed until noon on Sundays.
- Pazar günleri genellikle öğlene kadar yatakta kalıyorum.
- Tom's been playing computer games since noon.
- Tom öğleden beri bilgisayar oyunu oynuyor.
- The registration deadline is noon Monday.
- Son kayıt tarihi pazartesi öğlen.
- I'll be here until noon.
- Öğlene kadar burada olacağım.
- Please wait till noon.
- Lütfen öğleye kadar bekleyin.
- We're leaving about noon.
- Öğlen gibi gidiyoruz.
- I let him sleep until noon.
- Öğleye kadar onun uyumasına izin verdim.
- He came a little after noon.
- Öğleden biraz sonra geldi.
- I usually don't get up until noon on Sundays.
- Pazar günleri genellikle öğlene kadar kalkmıyorum.
- I let her sleep until noon.
- Öğleye kadar onun uyumasına izin verdim.
- I'll wait till noon.
- Ben öğlene kadar bekleyeceğim.
- The clock has already struck noon.
- Saat zaten öğleyi vurdu.
- His autobiography was released today and was sold out by noon.
- Otobiyografisi bugün yayınlandı ve öğlene kadar tükendi.
- It has been raining on and off since noon.
- Öğleden beri ara sıra yağmur yağıyor.
- I let him sleep until noon.
- Öğlene kadar uyumasına izin verdim.
- Ken will be at home until noon.
- Ken, öğlene kadar evde olur.
- I'll wait till noon.
- Öğlene kadar bekleyeceğim.
- Tom was working in his office up until noon.
- Tom ofisinde öğlene kadar çalışıyordu.
- That baby will have slept five hours by noon.
- O bebek, öğlen beş saat uyumuş olacak.
- The next day, I didn't get up until noon.
- Ertesi gün öğlene kadar kalkmadım.
- It is just noon.
- Daha öğlen.
- Tom always stays in bed until noon on Sundays.
- Tom her zaman pazar günleri öğlene kadar yatakta kalır.
- We have lunch about noon.
- Öğleye doğru yemek yeriz.
- I want them gone by noon.
- Öğlene kadar gitmelerini istiyorum.
- He did not appear until about noon.
- Öğlene kadar ortalıkta görünmedi.
- It's impossible to get there by noon.
- Öğleye kadar oraya varmak imkansız.
- I didn't wake up until noon.
- Öğleye kadar uyanmadım.
- It was nearly noon.
- Neredeyse öğlen olmuştu.
- I want her gone by noon.
- Onun öğleye kadar gitmesini istiyorum.
- Stay at home till noon.
- Öğleye kadar evde kal.
- I usually don't get up until noon on Sundays.
- Pazar günleri genellikle öğleye kadar kalkmam.
- We'll make the summit of the hill by noon.
- Öğleye kadar tepenin zirvesine varırız.
- He said that he must finish the work by noon.
- İşi öğlene kadar bitirmesi gerektiğini söyledi.
- Tom always stays in bed until noon on Sundays.
- Tom her zaman pazar günleri öğleye kadar yatakta kalır.
- It's almost noon.
- Neredeyse öğlen oldu.
- Tom is going to be here until noon.
- Tom öğlene kadar burada olacak.
- The meeting went on until noon.
- Toplantı öğleye kadar devam etti.
- He has been sleeping since noon.
- Öğleden beri uyuyor.
- Tom thinks Mary will be here by noon.
- Tom, Mary'nin öğlene kadar burada olacağını düşünüyor.
- Tom didn't come until noon.
- Tom öğleye kadar gelmedi.
- He has been sleeping since noon.
- O öğlenden beri uyuyor.
- I let Tom sleep until noon.
- Tom'un öğlene kadar uyumasına izin verdim.
- They will have arrived at Morioka by noon.
- Öğlene kadar Morioka'ya varmış olacaklar.
- I thought you'd sleep until noon.
- Öğlene kadar uyursun sanmıştım.
Show More (178)
|