over - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
over üzerinde prep.
  • He has too much influence over his girlfriend.
  • Kız arkadaşının üzerinde çok büyük etkisi var.
  • He flew the kite high over the treetops.
  • Uçurtmayı ağaçların üzerinde uçurdu.
  • The builder charged well over his estimate.
  • İnşaatçı verdiği fiyatın çok üzerinde bir ücret talep etti.
Show More (327)
over fazla prep.
  • Ships carry over 70% of all trade between the Community and the rest of the world.
  • Topluluk ile dünyanın geri kalanı arasındaki ticaretin %70'inden fazlasını gemiler gerçekleştirmektedir.
  • In return, we provide over a quarter of foreign investment in Canada.
  • Buna karşılık Kanada'daki yabancı yatırımların dörtte birinden fazlasını biz sağlıyoruz.
  • In the case of laying hens, over 25% of their feed is produced on the farm.
  • Yumurta tavukları söz konusu olduğunda yemlerinin %25'inden fazlası çiftlikte üretilmektedir.
Show More (320)
over üzerine prep.
  • This figure will increase to just over 800 000 by 2011.
  • Bu rakam 2011 yılına kadar 800.000'in biraz üzerine çıkacaktır.
  • The Ibrahim case casts a long, but hopefully temporary, shadow over the Egyptian human rights and democracy movement.
  • İbrahim davası Mısır insan hakları ve demokrasi hareketinin üzerine uzun ama umarız geçici bir gölge düşürmüştür.
  • Winston Churchill once spoke of an iron curtain coming down over Europe.
  • Winston Churchill bir keresinde Avrupa'nın üzerine inen bir demir perdeden söz etmişti.
Show More (112)
over boyunca prep.
  • We are dissatisfied with the Member States, which have practically left you in the lurch over the last eighteen months.
  • Son on sekiz ay boyunca sizi adeta yüzüstü bırakan Üye Devletlerden memnun değiliz.
  • Judging from the discussions held over the past five or six months, this could well be the case.
  • Geçtiğimiz beş altı ay boyunca yapılan tartışmalara bakılırsa, durum pekala böyle olabilir.
  • Both of the Presidents have a crucial responsibility to the global economy over the next six months.
  • Her iki Başkanın da önümüzdeki altı ay boyunca küresel ekonomiye karşı çok önemli sorumlulukları bulunmaktadır.
Show More (91)
over üzerinden prep.
  • We jumped over the stream instead of wading through it.
  • Dereden geçmek yerine üzerinden atladık.
  • We therefore find the fact that the Commission and the rapporteur are laconically bulldozing over this here disturbing.
  • Bu nedenle Komisyonun ve raportörün bu konunun üzerinden buldozer gibi geçmesini rahatsız edici buluyoruz.
  • We cannot skate over it too lightly.
  • Bunun üzerinden çok hafifçe geçemeyiz.
Show More (70)
over aşkın prep.
  • The PKK have observed the cease-fire for over two years.
  • PKK iki yılı aşkın bir süredir ateşkese uymaktadır.
  • Some of these have been living in Europe for over twenty years.
  • Bunlardan bazıları yirmi yılı aşkın bir süredir Avrupa'da yaşıyor.
  • Why should a proposal be forthcoming now, in the next two or three weeks, when it has been overdue for over 15 years?
  • 15 yılı aşkın bir süredir gecikmiş olan bir teklif neden şimdi önümüzdeki iki ya da üç hafta içinde sunulmalıdır?
Show More (47)
over üstünde prep.
  • The stars were shining over the silent fields.
  • Yıldızlar sessiz arazilerin üstünde parlıyordu.
  • Tom must be over thirty.
  • Tom otuzun üstünde olmalıdır.
  • Aren't you over 18?
  • 18 yaşın üstünde değil misin?
Show More (29)
over bitmiş adj.
  • And it is not over yet.
  • Ve henüz bitmiş değil.
  • It is unwise to treat the Balkan countries as if the race were already over.
  • Balkan ülkelerine sanki yarış çoktan bitmiş gibi davranmak akıllıca değildir.
  • But we must not forget that, though it represents a huge step forward, in some sectors the work is not over.
  • Ancak unutmamalıyız ki, bu ileriye doğru atılmış büyük bir adım olsa da, bazı sektörlerde iş henüz bitmemiştir.
Show More (28)
over üzerindeki prep.
  • What it is really about is power over oil and power in the region.
  • Asıl mesele petrol üzerindeki güç ve bölgedeki güçtür.
  • Control by the central administration over local government remains strong.
  • Merkezi yönetimin yerel yönetim üzerindeki kontrolü güçlü olmaya devam etmektedir.
  • However, we need to ensure that fighting over the territory of Kashmir is stopped permanently.
  • Bununla birlikte, Keşmir toprakları üzerindeki çatışmaların kalıcı olarak durdurulmasını sağlamalıyız.
Show More (25)
over üst adj.
  • Lack of funding prevents people over the age of 45 being treated.
  • Finansman eksikliği 45 yaş üstü insanların tedavi edilmesini engelliyor.
  • I cannot see any difference between a disabled person over 65 and a disabled person under 65!
  • 65 yaş üstü bir engelli ile 65 yaş altı bir engelli arasında hiçbir fark göremiyorum!
  • Lack of funding prevents people over the age of 45 from being treated.
  • Finansman eksikliği 45 yaş üstü kişilerin tedavi edilmesini engellemektedir.
Show More (14)
over yeniden adv.
  • I would urge you not to let a reunified Europe become divided over Atlantic unity.
  • Yeniden birleşmiş bir Avrupa'nın Atlantik birliği konusunda bölünmesine izin vermemenizi tavsiye ederim.
  • What matters most is not to rake over these old controversies.
  • Önemli olan bu eski tartışmaları yeniden gündeme getirmek değildir.
  • I was glad that you indicated to us in committee that you would reconsider this over time.
  • Komitede bize bu konuyu zaman içinde yeniden değerlendireceğinizi belirtmenizden memnuniyet duydum.
Show More (13)
over için prep.
  • They began arguing over money.
  • Para için tartışmaya başladılar.
  • Don't make a fuss over Tom.
  • Tom için yaygara yapmayın.
  • Don't make a fuss over Tom.
  • Tom için yaygara koparma.
Show More (12)
over yüzünden prep.
  • I'm having problems over the prejudices of my family about my girlfriend.
  • Ailemin kız arkadaşım hakkındaki önyargıları yüzünden sorunlar yaşıyorum.
  • Today we lose a lot of time over badly prepared votes.
  • Bugün kötü hazırlanmış oylamalar yüzünden çok zaman kaybediyoruz.
  • Don't risk your neck over something foolish.
  • Aptalca bir şey yüzünden hayatını tehlikeye atma.
Show More (9)
over sona ermiş adj.
  • The planning stage is over.
  • Planlama aşaması sona ermiştir.
  • The fact is, of course, that the debate about rejection of this Common Position is far from over.
  • Gerçek şu ki, bu Ortak Tutumun reddedilmesine ilişkin tartışmalar henüz sona ermiş değil.
  • The time for expectations, transitions and adjustment is, therefore, over.
  • Dolayısıyla beklentiler, geçişler ve uyum sağlama zamanı sona ermiştir.
Show More (9)
over tekrar adv.
  • Tom went over to your house.
  • Tom senin evini tekrar gözden geçirdi.
  • Think it over.
  • Tekrar düşün.
  • Let's not go over that again.
  • Bu konuyu tekrar açmayalım.
Show More (6)
over yerine prep.
  • He picked me over his best friend.
  • En iyi arkadaşı yerine beni seçti.
  • We favour Article 31 over Article 30.
  • Biz 30. Madde yerine 31. Maddeyi tercih ediyoruz.
  • The criterion favoured is that of price over social and territorial cohesion, equality and employment.
  • Sosyal ve bölgesel uyum, eşitlik ve istihdam yerine fiyat kriteri tercih ediliyor.
Show More (4)
over üstüne prep.
  • He poured cold water over himself to wake himself up.
  • Kendini uyandırmak için üstüne soğuk su döktü.
  • Tom put his hands over Mary's mouth.
  • Tom ellerini Mary'nin ağzının üstüne koydu.
  • Kate spread the cloth over the table.
  • Kate örtüyü masanın üstüne yaydı.
Show More (4)
over (iş vb) başında conj.
  • A prayer was said over his body.
  • Cesedinin başında dua edildi.
  • I'll come over to your place at the start of the holidays.
  • Tatilin başında sana geleceğim.
  • She kept an all-night vigil over her sick child.
  • Hasta çocuğunun başında bütün gece nöbet tuttu.
Show More (3)
over karşısında prep.
  • The neo-liberal ideology will then triumph over safety.
  • O zaman neo-liberal ideoloji güvenlik karşısında zafer kazanacaktır.
  • The neo-liberal ideology will then triumph over safety.
  • Bu durumda neo-liberal ideoloji güvenlik karşısında zafer kazanacaktır.
  • Good always wins over evil.
  • Kötü karşısında iyi her zaman kazanır.
Show More (2)
over (hastalığı/sorunu) atlatmak v.
  • I'm over the shock.
  • Ben şoku atlattım.
  • I'm glad you're over your cold.
  • Soğuk algınlığını atlattığına sevindim.
  • Are you over your cold yet?
  • Soğuk algınlığını atlattın mı?
Show More (2)
over altına prep.
  • We can't take control over them.
  • Onları kontrol altına alamayız.
  • We've got them over a barrel.
  • Onları kontrolüm altına aldım.
  • The bus nearly ran Tom over.
  • Otobüs Tom'u neredeyse altına alacaktı.
Show More (1)
over iyice adv.
  • I think we must think it over before making this decision.
  • Bence bu kararı vermeden önce iyice düşünmeliyiz.
  • Please think it over and let me know your decision.
  • Lütfen bunu iyice düşünün ve kararınızı bana bildirin.
  • Give me some time to think it over.
  • Onu iyice düşünmem için bana biraz zaman ver.
Show More (1)
over çok adj.
  • My joke went over very well.
  • Benim şaka çok iyi gitti.
  • Tom makes over $300,000 a year.
  • Tom yılda 300.000 dolardan çok kazanır.
  • Seagulls can fly over great distances.
  • Martılar çok uzak mesafelere uçabilirler.
Show More (1)
over her yerine prep.
  • Tom spilled coffee all over my shirt.
  • Tom gömleğimin her yerine kahve döktü.
  • Tom flies all over the world.
  • Tom dünyanın her yerine uçuyor.
  • Tom spilled red wine all over Mary's white dress.
  • Tom, Mary'nin beyaz elbisesinin her yerine kırmızı şarap döktü.
Show More (0)
over aşağıya adv.
  • Tom poured cold water over his head.
  • Tom başından aşağı soğuk su döktü.
  • The runners poured water over their heads.
  • Koşucular başlarından aşağı su döktüler.
  • Tom poured some cold water over his head.
  • Tom başından aşağı biraz soğuk su döktü.
Show More (0)
over hakkında prep.
  • There have been deep misunderstandings over the role of vaccination and the Commission's own position on this issue.
  • Aşılamanın rolü ve Komisyon'un bu konudaki kendi tutumu hakkında derin yanlış anlaşılmalar olmuştur.
  • He ruminated over his misfortunes.
  • Talihsizlikleri hakkında uzun uzadıya düşündü.
Show More (-1)
over uğruna prep.
  • Difference is the essence of humanity, and it should therefore be totally respected and never fought over.
  • Farklılık insanlığın özüdür ve bu nedenle tamamen saygı duyulmalı ve asla uğruna savaşılmamalıdır.
  • Stop making a fuss over nothing.
  • Bir hiç uğruna yaygara koparmayı bırak.
Show More (-1)
over daha yüksek adj.
  • These figures are over three times as high as the official figures.
  • Bu rakamlar resmi rakamların üç katından daha yüksektir.
  • Tom shouted over the music.
  • Tom müzikten daha yüksek sesle bağırdı.
Show More (-1)
over daha adv.
  • This wine is over a year old.
  • Bu şarap bir yıldan daha eski.
  • This fossil is over 30 million years old.
  • Bu fosil 30 milyon yıldan daha eski.
Show More (-1)
over her yerinden prep.
  • I want to meet people from all over the world.
  • Dünyanın her yerinden insanlarla tanışmak istiyorum.
  • People from all over the world say that English is difficult to learn.
  • Dünyanın her yerinden insanlar İngilizce öğrenmenin zor olduğunu söylüyor.
Show More (-1)
over bir yere adv.
  • Come over to my house any time you want.
  • Ne zaman istersen evime gel.
Show More (-2)
over ters çevirme adv.
  • He turned the salt shaker over and poured out some salt.
  • Tuzluğu ters çevirdi ve biraz tuz döktü.
Show More (-2)
over (telsizde) tamam interj.
  • I am waiting for your instructions. Over.
  • Talimatlarınızı bekliyorum. Tamam.
Show More (-2)
over fazla adv.
  • I think I was over confident at the beginning of the presentation.
  • Sanırım sunumun başında kendime fazla güveniyordum.
Show More (-2)
over sırasında prep.
  • Will I see you over the Christmas break?
  • Noel tatili sırasında görüşür müyüz?
Show More (-2)
over de/da prep.
  • He proposed to her over the telephone.
  • Ona telefonda evlenme teklif etti.
Show More (-2)
over yere (eğilme) adv.
  • Bend over a tie your shoelaces.
  • Yere eğilip ayakkabı bağcıklarını bağla.
Show More (-2)
over dan aşağıya prep.
  • The waterfall plunged over the edge of the rock face.
  • Şelale kayalıkların kenarından aşağıya doğru akıyordu.
Show More (-2)
over bitme adv.
  • I can't wait for school to be over.
  • Okulun bitmesi için sabırsızlanıyorum.
Show More (-2)
over kaplı adv.
  • We wanted to fish in the river but we couldn't since it was iced over.
  • Nehirde balık tutmak istedik ama buzla kaplı olduğu için yapamadık.
Show More (-2)
over nin oraya adv.
  • We set up our tent over from the shower block.
  • Çadırımızı duş bloğunun oraya kurduk.
Show More (-2)
over baştan sona adv.
  • I need to think it over carefully before making my decision.
  • Kararımı vermeden önce baştan sona iyice düşünmem gerek.
Show More (-2)
over üzeri prep.
  • She placed the blanket over her baby.
  • Battaniyeyi bebeğinin üzerine örttü.
Show More (-2)
over daha yüksek prep.
  • He had to shout over the noise of the bar to get the man's attention.
  • Adamın dikkatini çekmek için barın gürültüsünden daha yüksek sesle bağırmak zorunda kaldı.
Show More (-2)
over aşmak prep.
  • His lack of table manners used to annoy me, but I'm over it now.
  • Sofra adabından yoksun olması beni rahatsız ederdi ama artık aştım.
Show More (-2)
over geçme adv.
  • The UK moved over to the metric system in 1965.
  • Birleşik Krallık 1965 yılında metrik sisteme geçmiştir.
Show More (-2)
over -ne devretme adv.
  • He signed control of his company over to his son.
  • Şirketinin kontrolünü oğluna devretti.
Show More (-2)
over her tarafına prep.
  • The kids scattered their toys all over the living room.
  • Çocuklar oyuncaklarını oturma odasının her tarafına dağıtmışlardı.
Show More (-2)
over nın üstünde prep.
  • He will have come in five minutes; he lives just over the street anyway.
  • Beş dakika içinde gelir; zaten hemen sokağın üstünde oturuyor.
Show More (-2)
over daha fazla adv.
  • You must be 18 years or over to vote.
  • Oy kullanabilmek için 18 yaşından ya da daha fazla olmanız gerekmektedir.
Show More (-2)
over üzerinde adv.
  • When we reached the viewpoint, we were high over the city.
  • Seyir yerine ulaştığımızda şehrin üzerindeydik.
Show More (-2)
over kenara adv.
  • You need to move over so I can get past you.
  • Seni geçebilmem için kenara çekilmen gerek.
Show More (-2)
over kalan adv.
  • There was a little food left over from the party.
  • Partiden kalan biraz yiyecek vardı.
Show More (-2)
over den/dan prep.
  • I have a significant lead over my classmates.
  • Sınıf arkadaşlarımdan önemli bir farkım var.
Show More (-2)
over baştan adv.
  • I smeared with nail polish and had to start over.
  • Oje sürdüm ve en baştan başlamak zorunda kaldım.
Show More (-2)
over yere (düşme) adv.
  • She always falls over when she goes ice skating.
  • Buz patenine gittiğinde hep yere düşer.
Show More (-2)
over ile ilgili prep.
  • There is a similar case going on in Belgium over Charleroi.
  • Belçika'da Charleroi ile ilgili benzer bir dava devam ediyor.
Show More (-2)
over yine adv.
  • It's happening all over again.
  • Yine aynı şeyler oluyor.
Show More (-2)
over tepesinde prep.
  • She hovers over that child like a hen with one chick.
  • O çocuğun tepesinde tek civcivli tavuk gibi dolanır durur.
Show More (-2)