people - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
people insanlar n.
  • Twice as many people have been made homeless, and countless atrocities have been committed.
  • Bunun iki katı kadar insan evsiz bırakıldı ve sayısız zulüm işlendi.
  • No one would be, of course, if it were truly a matter of meeting the needs of the people.
  • Elbette bu gerçekten insanların ihtiyaçlarının karşılanması meselesi olsaydı kimse istemezdi.
  • There are more people on the terraces than in the Hemicycle itself.
  • Teraslarda, Hemicycle'ın kendisinden daha fazla insan var.
Show More (1454)
people kişiler n.
  • Every year, 42 000 people die on the EU's roads.
  • Her yıl 42.000 kişi AB yollarında hayatını kaybediyor.
  • Many people maintain that there is still a great divide between the institutions and the citizens.
  • Pek çok kişi kurumlar ile vatandaşlar arasında hala büyük bir uçurum olduğunu savunuyor.
  • Defending people with whom you see eye to eye is not difficult.
  • Aynı görüşte olduğunuz kişileri savunmak zor değildir.
Show More (306)
people halk n.
  • That shows that we are meeting your people and their interests halfway!
  • Bu, halkınızla ve onların çıkarlarıyla yarı yolda buluştuğumuzu gösterir!
  • That is precisely why we owe it to both Professor Ibrahim and the Egyptian people to get involved here.
  • İşte tam da bu nedenle hem Profesör İbrahim'e hem de Mısır halkına burada yer almayı borçluyuz.
  • That way, our people can again feel ownership of the European project.
  • Bu şekilde halkımız Avrupa projesini yeniden sahiplenebilir.
Show More (219)
people herkes n.
  • I believe that people in this House know that my occupation of time is, generally speaking, very disciplined.
  • İnanıyorum ki bu Meclisteki herkes benim zamanımı ne kadar disiplinli kullandığımı biliyordur.
  • There is little point in being all things to all people at all times.
  • Her zaman herkes için her şey olmanın pek bir anlamı yok.
  • There is little point in being all things to all people at all times.
  • Her zaman herkes için her şey olmanın pek bir anlamı yoktur.
Show More (2)
people kavim n.
  • We did thus, and we made another people to inherit them.
  • Biz de böyle yaptık ve onlara başka bir kavmi mirasçı kıldık.
  • We did thus, and we made another people to inherit them.
  • Böyle yaptık ve onlara diğer bir kavmi mirasçı kıldık.
  • We did thus, and we made another people to inherit them.
  • Biz böyle yaptık ve onlara başka bir kavmi mirasçı kıldık.
Show More (0)
people millet n.
  • These are parties where people bring different cookies to share and trade.
  • Bunlar milletin paylaşmak ve takas etmek için değişik kurabiyeler getirdiği partilerdir.
  • Above all, there should be a connection between the president and the people.
  • Her şeyden önce lider ile milletin arasında bir bağın olması lazım.
Show More (-1)
people insan yerleştirmek v.
  • These projects are implemented in areas where internally displaced people have settled.
  • Bu projeler ülke içinde yerinden edilmiş insanların yerleştiği bölgelerde uygulanmaktadır.
Show More (-2)
people insanla doldurmak v.
  • The whole earth crawled with sad hurt people like him.
  • Tüm dünya onun gibi üzgün ve incinmiş insanlarla doldu.
Show More (-2)