|
- It would be absurd to deny that it is raining outside.
- Dışarıda yağmur yağdığını inkar etmek saçma olur.
- But it hasn't rained since the comet.
- Fakat kuyruklu yıldızdan beri yağmur yağmadı.
- It did end up raining all day and I regret nothing.
- Bütün gün yağmur yağdı ve ben hiçbir şeyden pişman değilim.
- It did end up raining all day and I regret nothing.
- Bütün gün yağmur yağdı ve hiçbir şeyden pişman değilim.
- It did end up raining all day and I regret nothing.
- Bütün gün yağmur yağdı ve ben hiçbir şeyden pişman olmadım.
- Then the rains come, greening the earth again.
- Derken yağmurlar yağar ve yeşile döndürür yeryüzünü.
- But it hasn't rained since the comet.
- Ama kuyruklu yıldızdan beri yağmur yağmadı.
- It rained after it had been dry for many weeks.
- Haftalarca kurak kaldıktan sonra yağmur yağdı.
- It rained hard yesterday.
- Dün şiddetli yağmur yağdı.
- If it should rain, he will not come.
- Yağmur yağarsa o gelmeyecek.
- It was raining, so I stayed home.
- Yağmur yağıyordu, ben de evde kaldım.
- It will rain in the forest.
- Ormanda yağmur yağacak.
- How much longer do you think it'll be until it starts raining?
- Sence yağmur yağmaya başlayana dek ne kadar zaman geçecek?
- I'm afraid it'll rain tomorrow.
- Korkarım yarın yağmur yağacak.
- The bus is usually late when it rains.
- Yağmur yağınca otobüs genelde rötar yapar.
- Melanie thinks that it's going to rain.
- Melanie yağmur yağacağını düşünüyor.
- It's going to rain this evening.
- Bu akşam yağmur yağacak.
- Take an umbrella with you in case it rains.
- Yağmur yağma ihtimaline karşın yanına bir şemsiye al.
- If it doesn't rain tomorrow, Tom plans to go on a picnic with Mary.
- Yarın yağmur yağmazsa, Tom Mary ile birlikte pikniğe gitmeyi planlıyor.
- It rained all night.
- Bütün gece yağmur yağdı.
- It rained heavily all day long.
- Bütün gün boyunca şiddetli yağmur yağdı.
- Whenever we have such lovely rain, I recall the two of us, several years ago.
- Ne zaman böyle güzel yağmur yağsa, birkaç yıl önceki ikimizi hatırlıyorum.
- Unless it rains in Ethiopia soon, there could be severe drought problems.
- Etiyopya'da yakında yağmur yağmazsa, ciddi kuraklık sorunları yaşanabilir.
- It rained for five days.
- Beş gün yağmur yağdı.
- It was raining when I woke up, but by afternoon the sky had cleared up and the sun was shining.
- Uyandığımda yağmur yağıyordu, ancak öğleden sonra gökyüzü açılmış ve güneş parlamaya başlamıştı.
- It may have rained a little last night.
- Dün gece biraz yağmur yağmış olabilir.
- He said it will rain.
- Yağmur yağacağını söyledi.
- It may rain in the evening.
- Akşam yağmur yağabilir.
- Let's hope it doesn't rain.
- Yağmur yağmayacağını umalım.
- This city will suffer from an acute water shortage unless it rains soon.
- Bu şehir, yağmur yağmazsa yakında şiddetli bir su sıkıntısı yaşayacaktır.
- I took my umbrella in case it rains.
- Yağmur yağması ihtimaline karşı şemsiyemi aldım.
- I will put off my departure if it rains.
- Yağmur yağarsa, gidişimi ertelerim.
- Do you think it'll be raining tomorrow?
- Sence yarın yağmur yağacak mı?
- Just as I went to go out, it began to rain.
- Tam dışarı çıkacakken, yağmur yağmaya başladı.
- It must've rained hard during the night.
- Gece çok yağmur yağmış olmalı.
- It tends to rain here a lot in the summer.
- Burada yazın çok yağmur yağar.
- It rained all day yesterday.
- Dün bütün gün yağmur yağdı.
- It rained hard all day.
- Bütün gün çok yağmur yağdı.
- It's going to rain outside, so don't forget to take an umbrella.
- Dışarıda yağmur yağacak, o yüzden şemsiye almayı unutma.
- Do you think it's going to rain tomorrow?
- Sence yarın yağmur yağacak mı?
- I do not think it will rain this afternoon.
- Öğleden sonra yağmur yağacağını sanmıyorum.
- A light rain was falling.
- Hafif bir yağmur yağıyordu.
- Do you think it'll rain tomorrow?
- Sence yarın yağmur yağacak mı?
- It will rain on and off today, so you'd better take your umbrella.
- Bugün ara sıra yağmur yağacak, bu yüzden şemsiyeni alsan iyi olur.
- There's no point in going to the beach if it's going to rain.
- Yağmur yağacaksa sahile gitmenin bir anlamı yok.
- It seems like it might rain this afternoon.
- Öğleden sonra yağmur yağacak gibi görünüyor.
- The weatherman says we'll have rain in the afternoon.
- Meteoroloji öğleden sonra yağmur yağacağını söylüyor.
- We don't get much rain around here.
- Buralarda fazla yağmur yağmaz.
- She takes a taxi because it is raining.
- Taksiye bindi çünkü yağmur yağıyor.
- The game was called off because it suddenly started raining.
- Oyun iptal edildi çünkü aniden yağmur yağmaya başladı.
- Because it rained, I didn't go.
- Yağmur yağdığı için gitmedim.
- I don't think it's likely to rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağacağını sanmıyorum.
- Unfortunately, it rained yesterday.
- Ne yazık ki dün yağmur yağdı.
- Is it raining now?
- Şimdi yağmur yağıyor mu?
- It's likely to rain today.
- Bugün yağmur yağacak gibi.
- We don't get much rain here.
- Burada fazla yağmur yağmaz.
- When rain's fallen and the soil is moist, it becomes easier to pull out weeds.
- Yağmur yağdığında ve toprak nemli olduğunda yabani otları ayıklamak daha kolay olur.
- We were able to get there before it started raining.
- Yağmur yağmaya başlamadan önce oraya varabildik.
- It started raining heavily.
- Şiddetli yağmur yağmaya başladı.
- We hadn't gone very far when it started to rain.
- Yağmur yağmaya başladığında çok uzaklaşmamıştık.
- I didn't think it would rain last night.
- Dün gece yağmur yağacağını düşünmedim.
- The months with the most rain are May, June, July and August.
- En çok yağmur yağan aylar Mayıs, Haziran, Temmuz ve Ağustos'tur.
- Soon after, it began to rain.
- Kısa süre sonra yağmur yağmaya başladı.
- It's going to rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağacak.
- Earth is surrounded by sea water but if rain fails people will starve.
- Dünya deniz suyuyla çevrili ama yağmur yağmazsa insanlar açlıktan ölecek.
- The wind was blowing violently, and to make matters worse, it began raining.
- Rüzgar şiddetli esiyordu ve daha da kötüsü, yağmur yağmaya başladı.
- Tom could tell that it had rained.
- Tom yağmur yağdığını anlayabilirdi.
- It looks like it is going to rain.
- Yağmur yağacak gibi görünüyor.
- It looks like rain.
- Yağmur yağacağa benziyor.
- I thought it wasn't supposed to rain today.
- Bugün yağmur yağmayacak sanıyordum.
- I suppose it's going to rain this evening.
- Bu akşam yağmur yağacağını sanıyorum.
- All of a sudden, it began raining.
- Aniden yağmur yağmaya başladı.
- In case it rains, I won't go.
- Yağmur yağarsa, gitmeyeceğim.
- It rained all Monday afternoon.
- Pazartesi öğleden sonra yağmur yağdı.
- It'll rain in the afternoon.
- Öğleden sonra yağmur yağacak.
- There's lots of rain all year.
- Bütün yıl çok yağmur yağdı.
- It rains in early autumn.
- Sonbaharın başlarında yağmur yağar.
- To make matters worse, it began to rain.
- Daha da kötüsü, yağmur yağmaya başladı.
- When it rains, he takes the bus.
- Yağmur yağdığı zaman otobüse biner.
- If it were to rain tomorrow, the match would be postponed.
- Yarın yağmur yağarsa, maç ertelenir.
- They came even though it was raining.
- Onlar yağmur yağmasına rağmen geldiler.
- The weather forecast say it's going to rain tomorrow.
- Hava tahmini, yarın yağmur yağacağını söylüyor.
- It rained hard yesterday.
- Dün çok yağmur yağdı.
- It's not rained like this in several decades.
- Yıllardır böyle yağmur yağmamıştı.
- I think it won't rain tomorrow.
- Sanırım yarın yağmur yağmayacak.
- Did it rain in Boston while you were there?
- Sen oradayken Boston'da yağmur yağdı mı?
- It began to rain and she got wet.
- Yağmur yağmaya başladı ve kadın ıslandı.
- It might rain today.
- Bugün yağmur yağabilir.
- I will go even if it rains tomorrow.
- Yarın yağmur yağsa bile gideceğim.
- It was raining around Chicago.
- Şikago civarında yağmur yağıyordu.
- You told me it wouldn't rain today, so I didn't bring an umbrella.
- Sen bana bugün yağmur yağmayacağını söyledin, bu yüzden bir şemsiye getirmedim.
- According to the weather forecast, there'll be more rain on the way.
- Hava tahminlerine göre, daha fazla yağmur yağacak.
- Tom came even though it was raining.
- Tom yağmur yağmasına rağmen geldi.
- A fine rain was falling.
- İnce yağmur yağıyordu.
- Unfortunately, it rained.
- Maalesef yağmur yağdı.
- If by some chance it were to rain, he wouldn't go.
- Eğer şans eseri yağmur yağarsa o gitmez.
- It is raining pitchforks.
- Tufan gibi yağmur yağıyor.
- Perhaps it will rain tomorrow.
- Belki yarın yağmur yağar.
- Hopefully it will rain tomorrow.
- İnşallah yarın yağmur yağar.
- They say it will rain.
- Yağmur yağacağını söylüyorlar.
- Even if it rains, we will travel.
- Yağmur yağsa bile seyahat edeceğiz.
- Does it rain much here in Berlin?
- Berlin'de çok yağmur yağar mı?
- It's raining there.
- Oraya yağmur yağıyor.
- When it rains, he takes the bus.
- Yağmur yağdığında, otobüse biner.
- After it rains and the ground is damp, it's easier to pull weeds.
- Yağmur yağdıktan ve zemin nemlendikten sonra yabani otları çekmek daha kolaydır.
- It rained for hours and hours.
- Saatlerce yağmur yağdı.
- Let's go if it's not raining.
- Yağmur yağmıyorsa gidelim.
- It has been raining on and off since noon.
- Öğleden beri aralıklarla yağmur yağıyor.
- It will probably rain.
- Muhtemelen yağmur yağacak.
- Maybe it'll rain tomorrow.
- Belki de yarın yağmur yağar.
- But for the rain, we would have had a pleasant journey.
- Ama yağmur yağmasaydı, keyifli bir yolculuk yapacaktık.
- It's raining hard tonight.
- Bu gece şiddetli yağmur yağıyor.
- Will it rain this afternoon?
- Öğleden sonra yağmur yağacak mı?
- There was a drop in temperature after it rained.
- Yağmur yağdıktan sonra sıcaklıkta bir düşüş oldu.
- It has been raining on and off since the day before yesterday.
- Evvelsi günden beri ara sıra yağmur yağıyor.
- Seeing that it is raining, you had better stay home.
- Yağmur yağdığı için evde kalsan iyi olur.
- In June, it rains day after day without stopping.
- Haziran ayında her gün durmadan yağmur yağar.
- They wouldn't have cancelled the game if it hadn't rained so heavily.
- Bu kadar çok yağmur yağmasaydı maçı iptal etmezlerdi.
- If it rains, I'll stay at home.
- Yağmur yağarsa evde kalacağım.
- It's probably going to be raining tomorrow.
- Muhtemelen yarın yağmur yağıyor olacak.
- It's going to rain for sure.
- Kesinlikle yağmur yağacak.
- It rains there.
- Oraya yağmur yağıyor.
- It's raining in my heart.
- Kalbime yağmur yağıyor.
- There is every sign of rain.
- Yağmur yağacağına dair her türlü işaret var.
- Take an umbrella with you in case it should rain.
- Yağmur yağma ihtimaline karşın yanına bir şemsiye al.
- If it rains tomorrow, I will not be going.
- Yarın yağmur yağarsa, gitmiyor olurum.
- It might rain before evening.
- Akşam olmadan yağmur yağabilir.
- Don't forget to take an umbrella in case it rains.
- Yağmur yağarsa diye şemsiye almayı unutma.
- He said it will rain.
- Yağmur yağacak dedi.
- Is it still going to rain today?
- Bugün hala yağmur yağacak mı?
- It's been raining for about a week.
- Yaklaşık bir haftadır yağmur yağmaktadır.
- If we're lucky, it won't rain tomorrow.
- Eğer şanslıysak, yarın yağmur yağmaz.
- It has been raining off and on.
- Ara ara yağmur yağıyor.
- If it rains tomorrow, the baseball game will be put off.
- Yarın yağmur yağarsa beyzbol maçı ertelenir.
- What should we do if it rains?
- Yağmur yağarsa ne yapacağız?
- If it should rain tomorrow, the excursion will be canceled.
- Yarın yağmur yağarsa, gezi iptal olur.
- It's not likely to rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağma ihtimali yok.
- Even if it rains, I'll go.
- Yağmur yağsa bile gideceğim.
- I took a taxi because it was raining.
- Yağmur yağdığı için taksiye bindim.
- Tom told me that if it didn't rain tomorrow he'd go cycling with Mary.
- Tom bana yarın yağmur yağmazsa Mary ile bisiklete binmeye gideceğini söyledi.
- Tom has to go even if it rains.
- Yağmur yağsa bile Tom gitmek zorundadır.
- It started to rain in torrents.
- Sağanak halinde yağmur yağmaya başladı.
- I stayed indoors because it rained.
- Yağmur yağdığı için evde kaldım.
- It was raining when we arrived.
- Vardığımızda yağmur yağıyordu.
- Umbrellas are very useful when it's raining.
- Yağmur yağarken şemsiyeler çok kullanışlıdır.
- It may rain tonight.
- Bu gece yağmur yağabilir.
- It's been raining since morning.
- Sabahtan beri yağmur yağıyor.
- It might rain in the afternoon.
- Öğleden sonra yağmur yağabilir.
- The game would not have been called off if it hadn't rained so heavily.
- Eğer çok şiddetle yağmur yağmasaydı oyun iptal edilmezdi.
- Tom knew that it was going to start raining soon.
- Tom yakında yağmur yağmaya başlayacağını biliyordu.
- If it should rain tomorrow, I won't play golf.
- Yarın yağmur yağarsa, golf oynamayacağım.
- It has been raining for two days.
- İki gündür yağmur yağmaktadır.
- I'll do that even if it rains.
- Yağmur yağsa bile bunu yapacağım.
- I think it'll rain today.
- Bugün yağmur yağacağını düşünüyorum.
- We were just about to leave when it rained.
- Yağmur yağdığında ayrılmak üzereydik.
- Did it rain all night?
- Bütün gece yağmur yağdı mı?
- Hopefully, it won't rain this evening.
- Umarım bu akşam yağmur yağmaz.
- It's probably raining.
- Muhtemelen yağmur yağıyordur.
- As soon as the game started, it began to rain.
- Oyun başlar başlamaz, yağmur yağmaya başladı.
- It looks like it's going to rain, right?
- Yağmur yağacak gibi görünüyor, değil mi?
- It began to rain in the evening.
- Akşam yağmur yağmaya başladı.
- It's pouring with rain.
- Yağmur yağıyor.
- It rained for five days.
- Beş gün boyunca yağmur yağdı.
- Because it had been raining for a couple of days, the pitch was muddy and difficult to play on.
- Birkaç gündür yağmur yağdığı için saha çamurluydu ve üstünde oynaması zordu.
- It doesn't rain very much around here.
- Buralarda çok yağmur yağmaz.
- When it rains, she takes the bus.
- Yağmur yağdığında, otobüse biner.
- It rained heavily all day.
- Tüm gün şiddetli yağmur yağdı.
- It's raining in my heart.
- Kalbimde yağmurlar yağıyor.
- If it's raining tomorrow, we'll go by car.
- Yarın yağmur yağarsa, arabayla gideriz.
- Thank God, it is finally raining.
- Tanrıya şükür, sonunda yağmur yağıyor.
- It'll surely rain today.
- Bugün kesinlikle yağmur yağacak.
- I think that it's going to rain soon.
- Sanırım yakında yağmur yağacak.
- It's not going to rain tonight.
- Bu gece yağmur yağmayacak.
- If it's raining tomorrow, then we'll go there in the car.
- Yarın yağmur yağarsa, oraya arabayla gideriz.
- Hopefully it will rain tomorrow.
- Umarım yarın yağmur yağar.
- I'll stay home if it rains tomorrow.
- Yarın yağmur yağarsa evde kalacağım.
- It rained for several days on end.
- Günlerce yağmur yağdı.
- It rained yesterday, but it cleared up this morning.
- Dün yağmur yağdı ama bu sabah hava düzeldi.
- If it rains tomorrow, will you stay at home?
- Yarın yağmur yağarsa evde mi kalacaksın?
- According to the radio, it will rain tomorrow.
- Radyoya göre yarın yağmur yağacak.
- I hope it rains.
- Umarım yağmur yağar.
- It looks like it'll rain today, too.
- Bugün de yağmur yağacak gibi görünüyor.
- It was raining when I woke up, but by afternoon the sky had cleared up and the sun was shining.
- Uyandığımda yağmur yağıyordu ama öğleden sonra gökyüzü açılmıştı ve güneş parlıyordu.
- I will go there even if it rains.
- Yağmur yağsa bile oraya gideceğim.
- It rained heavily, and consequently the baseball game was called off.
- Şiddetli yağmur yağdı ve sonuç olarak beyzbol maçı iptal edildi.
- According to the weather forecast, it is going to rain tomorrow.
- Hava tahminine göre yarın yağmur yağacak.
- I'll take in the washing before it rains.
- Yağmur yağmadan önce çamaşırı içeri alacağım.
- Tom got home just before it started raining.
- Tom yağmur yağmaya başlamadan önce eve ulaştı.
- It rained heavily in the morning.
- Sabah çok yağmur yağdı.
- It rained heavily, so the playground is muddy.
- Şiddetli yağmur yağdı, bu yüzden oyun alanı çamurlu.
- I discouraged him from going swimming as it was likely to rain.
- Yağmur yağma ihtimali olduğu için onu yüzmeye gitmekten vazgeçirdim.
- The hot weather was followed by several days of rain.
- Sıcak havanın ardından birkaç gün yağmur yağdı.
- Even if it rains, the game will be played.
- Yağmur yağsa bile oyun oynanacaktır.
- It's raining here.
- Burada yağmur yağıyor.
- I hate driving to work when it's raining.
- Yağmur yağarken işe gitmekten nefret ediyorum.
- What should we do if it rains?
- Yağmur yağarsa ne yapmalıyız?
- Not only were there strong winds yesterday, but also it rained heavily.
- Dün hem güçlü rüzgarlar vardı hem de yoğun yağmur yağdı.
- If it should rain tomorrow, the excursion will be canceled.
- Yarın yağmur yağarsa gezi iptal edilecek.
- It has been raining since Tuesday.
- Salı gününden beri yağmur yağıyor.
- It rained heavily all day, during which time I stayed indoors.
- Tüm gün şiddetli yağmur yağdı, bu zaman zarfında evde kaldım.
- Even if it rains, the game will be played.
- Yağmur yağsa bile maç oynanacak.
- Tom doesn't think it'll rain tomorrow.
- Tom yarın yağmur yağacağını düşünmüyor.
- Don't expect me if it's raining.
- Yağmur yağarsa beni beklemeyin.
- These days, it rains frequently.
- Bugünlerde sık sık yağmur yağıyor.
- It's not rained like this in several decades.
- On yıllardır böyle yağmur yağmamıştı.
- I hope that it rains tomorrow.
- Umarım yarın yağmur yağar.
- Let's not go if it's raining.
- Yağmur yağıyorsa gitmeyelim.
- If it's raining, I won't go.
- Yağmur yağıyorsa, gitmeyeceğim.
- It is raining pitchforks.
- Gök delinmiş gibi yağmur yağıyor.
- It isn't raining much this year.
- Bu yıl fazla yağmur yağmıyor.
- Last month they had a lot of rain in France.
- Geçen ay Fransa'da çok yağmur yağdı.
- It's going to rain all weekend.
- Bütün hafta sonu yağmur yağacak.
- Even if it rains, I'll go.
- Yağmur yağsa da gideceğim.
- It hasn't rained for two months.
- İki aydır yağmur yağmadı.
- As soon as we reached there, it began to rain.
- Oraya varır varmaz yağmur yağmaya başladı.
- It rains incessantly.
- Aralıksız olarak yağmur yağıyor.
- It rained so hard that we decided to visit him on another day.
- O kadar çok yağmur yağıyordu ki onu başka bir gün ziyaret etmeye karar verdik.
- It rained nonstop.
- Aralıksız yağmur yağdı.
- It rained last night, didn't it?
- Dün gece yağmur yağdı, değil mi?
- Take your umbrella with you in case it rains.
- Yağmur yağarsa diye şemsiyeni yanına al.
- Even if it rains, I'll go swimming tomorrow.
- Yağmur yağsa bile, yarın yüzmeye gideceğim.
- It rained three days on end.
- Üç gün durmadan yağmur yağdı.
- We had hardly started when it began to rain.
- Yağmur yağmaya başladığında daha yeni başlamıştık.
- Do you think it'll rain?
- Yağmur yağacağını mı düşünüyorsun?
- We had a heavy rain last night.
- Dün gece şiddetli bir yağmur yağdı.
- Umbrellas are very useful when it's raining.
- Yağmur yağdığında şemsiyeler çok faydalıdır.
- It's hard to tell whether it's going to rain or not.
- Yağmurun yağıp yağmayacağını söylemek zor.
- I hope it doesn't rain this afternoon.
- Umarım bu öğleden sonra yağmur yağmaz.
- I always walk to school if it's not raining.
- Yağmur yağmıyorsa okula hep yürüyerek giderim.
- Tom thinks it will rain tomorrow.
- Tom, yarın yağmur yağacağını düşünüyor.
- It will have been raining in the forest.
- Ormanda yağmur yağacak.
- If it doesn't rain soon, our garden is going to dry up.
- Yakında yağmur yağmazsa bahçemiz kuruyacak.
- There hasn't been any rain for the past three months.
- Son üç aydır hiç yağmur yağmadı.
- It was raining when I got on the bus this morning.
- Bu sabah otobüse bindiğimde yağmur yağıyordu.
- Judging from the look of the sky, it may rain at any moment.
- Gökyüzünün görünüşüne bakılırsa her an yağmur yağabilir.
- We couldn't play tennis because it was raining.
- Tenis oynayamadık çünkü yağmur yağıyordu.
- I think it might be raining.
- Yağmur yağabileceğini düşünüyorum.
- He won't come if it rains.
- Yağmur yağarsa gelmeyecek.
- Tom should take an umbrella because it looks like rain.
- Tom şemsiye almalı çünkü yağmur yağacak gibi görünüyor.
- As soon as I left home, it began to rain.
- Evden çıkar çıkmaz yağmur yağmaya başladı.
- Do you get much rain here?
- Burada çok yağmur yağar mı?
- It's likely to rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağacak gibi.
- I thought it would rain today.
- Bugün yağmur yağacağını düşünmüştüm.
- There was a drop in temperature after it rained.
- Yağmur yağdıktan sonra sıcaklık düştü.
- It could rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağabilir.
- From the look of the sky, it may rain in the afternoon.
- Gökyüzünün görünüşüne bakılırsa, öğleden sonra yağmur yağabilir.
- I took a taxi since it was raining.
- Yağmur yağdığı için taksiye bindim.
- It's been raining for three days.
- Üç gündür yağmur yağıyor.
- It's cloudy, but not raining.
- Hava bulutlu ama yağmur yağmıyor.
- It has been raining nonstop for three days.
- Üç gündür kesintisiz yağmur yağıyor.
- If it were not raining, I would go fishing.
- Eğer yağmur yağmasaydı, balık tutmaya giderdim.
- They stayed at home, because it rained.
- Yağmur yağdığı için evde kaldılar.
- We had a lot of rain last month.
- Geçen ay çok yağmur yağdı.
- Since it's raining, it would be better if you stayed at home.
- Mademki yağmur yağıyor, evde kalsan daha iyi olur.
- I hope it does not rain tomorrow.
- Umarım yarın yağmur yağmaz.
- It started raining, so I got under my friend's umbrella.
- Yağmur yağmaya başladı, ben de arkadaşımın şemsiyesinin altına girdim.
- It was raining hard, so we played indoors.
- Çok yağmur yağıyordu, o yüzden içeride oynadık.
- It just started to rain.
- Yağmur yağmaya başladı.
- If it doesn't rain, let's go out.
- Yağmur yağmazsa, dışarı gidelim.
- It is likely to rain this afternoon.
- Bu öğleden sonra muhtemelen yağmur yağacak.
- It rained today so he can't come anymore.
- Bugün yağmur yağdı, o yüzden artık gelemez.
- Tom won't do that if it's raining.
- Yağmur yağarsa Tom bunu yapmaz.
- It's raining, but she's not wearing a coat.
- Yağmur yağıyor ama kız ceket giymiyor.
- We won't go if it rains.
- Yağmur yağarsa gitmeyeceğiz.
- After it rains and the ground is damp, it's easier to pull weeds.
- Yağmur yağdıktan ve toprak nemlendikten sonra yabani otları ayıklamak daha kolay olur.
- We wouldn't have gone if it had rained.
- Yağmur yağmış olsaydı gitmezdik.
- It was very cold, and then before long, on top of that, it began to rain.
- Hava çok soğuktu ve sonra üstüne üstlük çok geçmeden yağmur yağmaya başladı.
- It's raining.
- Yağmur yağıyor.
- It's supposed to rain every day for the next week.
- Önümüzdeki hafta boyunca her gün yağmur yağacakmış.
- It isn't raining anymore.
- Artık yağmur yağmıyor.
- Tom stayed inside because it was raining.
- Tom yağmur yağdığı için içeride kaldı.
- I couldn't go out because it was raining.
- Yağmur yağdığı için dışarı çıkamadım.
- It isn't raining much this year.
- Bu yıl çok yağmur yağmıyor.
- It had been raining in the forest.
- Ormanda yağmur yağıyordu.
- I took a taxi, because it was raining.
- Yağmur yağdığı için bir taksiye bindim.
- It had rained in the forest.
- Ormanda yağmur yağdı.
- It's raining now.
- Şu anda yağmur yağıyor.
- It started raining at four in the morning.
- Sabahın dördünde yağmur yağmaya başladı.
- It began to rain, but we walked on.
- Yağmur yağmaya başladı fakat biz yürümeye devam ettik.
- On this side of the mountain, it doesn't rain much.
- Dağın bu tarafında pek yağmur yağmaz.
- It is likely to rain today.
- Bugün yağmur yağması muhtemel.
- It rains incessantly.
- Durmadan yağmur yağıyor.
- It is going to rain very soon.
- Çok yakında yağmur yağacak.
- At daybreak it was still raining.
- Gün ağarırken hala yağmur yağıyordu.
- The moment he arrived at the station, it began to rain.
- İstasyona vardığı anda yağmur yağmaya başladı.
- It is going to rain.
- Yağmur yağacak.
- It seems to me it will not rain today.
- Bana öyle geliyor ki bugün yağmur yağmayacak.
- It might rain after lunch.
- Öğle yemeğinden sonra yağmur yağabilir.
- Tom doesn't think it'll rain, but he plans to carry an umbrella just in case.
- Tom yağmur yağacağını düşünmüyor ama her ihtimale karşı bir şemsiye taşımayı planlıyor.
- It seems to rain every time Tom visits us.
- Tom'un bizi her ziyaret edişinde yağmur yağıyor gibi görünüyor.
- Lately it has been raining heavily in the capital.
- Son zamanlarda başkentte çok yağmur yağıyor.
- I get sad when it rains.
- Yağmur yağdığında üzülüyorum.
- I always walk to school if it's not raining.
- Eğer yağmur yağmıyorsa ben her zaman okula yürüyerek giderim.
- We hope it doesn't rain.
- Umarız yağmur yağmaz.
- It may rain at any moment.
- Her an yağmur yağabilir.
- At last, it began to rain.
- Sonunda yağmur yağmaya başladı.
- It's quite likely to rain this afternoon.
- Bu öğleden sonra yağmur yağacak gibi.
- It is likely to rain again.
- Muhtemelen tekrar yağmur yağacak.
- Just as I was about to go out, it started raining.
- Tam dışarı çıkmak üzereyken yağmur yağmaya başladı.
- Even if it rains tomorrow, I'll go there.
- Yarın yağmur yağsa bile, oraya gideceğim.
- It began to rain, but we walked on.
- Yağmur yağmaya başladı ama yürümeye devam ettik.
- It often rains here.
- Burada sık sık yağmur yağar.
- It has been raining on and off since noon.
- Öğleden beri ara sıra yağmur yağıyor.
- It has been raining for seven full days.
- Tam yedi gündür yağmur yağıyor.
- Every time Tom shows up, it rains.
- Tom ne zaman gelse yağmur yağıyor.
- It began to rain and she got wet.
- Yağmur yağmaya başladı ve o ıslandı.
- It's raining again.
- Yeniden yağmur yağıyor.
- The game will be called off if it rains tomorrow.
- Eğer yarın yağmur yağarsa, oyun iptal edilecek.
- I don't like to do that when it's raining.
- Yağmur yağarken bunu yapmayı sevmiyorum.
- It rained five days in a row.
- Beş gün art arda yağmur yağdı.
- We have had plenty of rain this year.
- Bu yıl bol bol yağmur yağdı.
- If it's raining tomorrow, we'll go there by car.
- Yarın yağmur yağarsa, oraya arabayla gideriz.
- I will go even if it should rain heavily.
- Çok yağmur yağsa bile gideceğim.
- I think it'll rain soon.
- Sanırım yakında yağmur yağacak.
- It's very likely to rain tomorrow.
- Yarın büyük ihtimalle yağmur yağacak.
- The game will be played even if it rains.
- Yağmur yağsa bile, oyun oynanacak.
- It's already started to rain.
- Zaten yağmur yağmaya başladı.
- We had a lot of rain last year.
- Geçen yıl çok yağmur yağdı.
- I have to go even if it rains.
- Yağmur yağsa bile gitmek zorundayım.
- How long has it been raining?
- Ne zamandır yağmur yağıyor?
- I don't think it will rain this afternoon.
- Bu öğleden sonra yağmur yağacağını sanmıyorum.
- Whether it rains or not, I won't change my plan.
- Yağmur yağsa da yağmasa da planımı değiştirmeyeceğim.
- It's supposed to rain every day for the next week.
- Önümüzdeki hafta boyunca her gün yağmur yağması bekleniyor.
- It rained yesterday after it had been dry for many months.
- Aylarca süren kuraklıktan sonra dün yağmur yağdı.
- It was raining, so I stayed home.
- Yağmur yağıyordu, bu yüzden evde kaldım.
- It rained so hard that we decided to visit him on another day.
- O kadar çok yağmur yağdı ki onu başka bir gün ziyaret etmeye karar verdik.
- Tom stayed at home because it was raining.
- Tom evde kaldı çünkü yağmur yağıyordu.
- It began to rain heavily just as we got to the gate.
- Kapıya gittiğimizde çok yağmur yağmaya başladı.
- Tom always walks to school if it isn't raining.
- Tom yağmur yağmıyorsa okula her zaman yürüyerek gider.
- Today, it's raining.
- Bugün yağmur yağıyor.
- If by some chance it rains, the garden party won't take place.
- Bir ihtimal yağmur yağarsa bahçe partisi olmayacak.
- When I arrived, it was raining.
- Geldiğimde yağmur yağıyordu.
- I think it won't rain tomorrow.
- Bence yarın yağmur yağmayacak.
- I have the impression it rained all day.
- Bütün gün yağmur yağmış gibi bir izlenimim var.
- I wasn't able to do anything because it was raining.
- Yağmur yağdığı için hiçbir şey yapamadım.
- It's likely to rain soon.
- Yakında yağmur yağacak.
- I can't believe it's raining again.
- Yine yağmur yağdığına inanamıyorum.
- If it rains, please call me.
- Yağmur yağarsa, lütfen beni arayın.
- It was still raining.
- Hâlâ yağmur yağıyordu.
- The bus is usually late when it rains.
- Yağmur yağdığında otobüs genellikle geç kalır.
- It was raining yesterday.
- Dün yağmur yağıyordu.
- Thank God, it is finally raining.
- Şükür Tanrım, nihayet yağmur yağıyor.
- In June, it rains day after day without stopping.
- Haziran'da hiç durmadan yağmur yağar.
- I kind of hope it doesn't rain.
- Umarım yağmur yağmaz.
- If by any chance it should rain, he won't come.
- Bir ihtimal yağmur yağarsa, o gelmez.
- It's supposed to rain tonight.
- Bu gece yağmur yağacakmış.
- If it rains tomorrow, I will stay at home.
- Yarın yağmur yağarsa, evde kalacağım.
- I was walking in the park with a friend of mine when it started raining.
- Yağmur yağmaya başladığında bir arkadaşımla parkta yürüyordum.
- They have had no rain in Africa for more than a month.
- Bir aydan uzun süredir Afrika'ya yağmur yağmadı.
- The weather is very cool here because it rains often.
- Burada hava çok serin çünkü sık sık yağmur yağıyor.
- It may rain any minute.
- Her an yağmur yağabilir.
- We stayed at home because it was raining.
- Yağmur yağdığı için evde kaldık.
- During the game, it suddenly began to rain and it thundered, too.
- Oyun sırasında, aniden yağmur yağmaya başladı ve ayrıca gök gürledi.
- It is raining all the time.
- Sürekli yağmur yağıyor.
- I wasn't able to do anything because it was raining.
- Hiçbir şey yapamadım çünkü yağmur yağıyordu.
- That day, it rained on and off all day.
- O gün aralıklarla bütün gün yağmur yağdı.
- It has been raining on and off since this morning.
- Bu sabahtan beri aralıklarla yağmur yağıyor.
- It doesn't look like it's going to rain.
- Yağmur yağacak gibi görünmüyor.
- It may rain soon.
- Çok geçmeden yağmur yağabilir.
- Perhaps it'll rain tomorrow.
- Belki de yarın yağmur yağar.
- I'm afraid it will rain.
- Korkarım, yağmur yağacak.
- Today, it isn't raining.
- Bugün yağmur yağmıyor.
- It rained all day.
- Bütün gün yağmur yağdı.
- It's been raining all morning.
- Sabahtan beri yağmur yağıyor.
- I'm afraid it'll rain tonight.
- Korkarım bu gece yağmur yağacak.
- It is threatening to rain.
- Yağmur yağmak üzere.
- The game will be played even if it rains.
- Yağmur yağsa bile maç oynanacak.
- If it rains the day after tomorrow, I will stay at home.
- Öbür gün yağmur yağarsa evde kalacağım.
- It rained for three days in a row.
- Üç gün art arda yağmur yağdı.
- The game will be called off if it rains tomorrow.
- Yarın yağmur yağarsa, oyun iptal olur.
- I was planning to go there by bike, but it rained.
- Oraya bisikletle gitmeyi planlıyordum ama yağmur yağdı.
- It tends to rain here a lot in the summer.
- Yaz aylarında burada çok yağmur yağar.
- Today, it isn't raining.
- Bugün, yağmur yağmıyor.
- We wouldn't go if it rained.
- Yağmur yağmış olsa gitmeyiz.
- No sooner had I left the house than it started to rain.
- Evden çıkar çıkmaz yağmur yağmaya başladı.
- I think it'll start raining soon.
- Sanırım yakında yağmur yağmaya başlayacak.
- It's raining again.
- Yine yağmur yağıyor.
- It isn't raining now.
- Artık yağmur yağmıyor.
- It's raining, which is why I don't want to go out.
- Yağmur yağıyor, bu yüzden dışarı çıkmak istemiyorum.
- Even though it was raining, I went out.
- Yağmur yağmasına rağmen dışarı çıktım.
- My guess is that it will rain soon.
- Tahminimce yakında yağmur yağacak.
- It was raining heavily when I got up this morning.
- Bu sabah kalktığımda şiddetli yağmur yağıyordu.
- I got lost, and to make it even worse, it then began to rain.
- Kayboldum ve daha da kötüsü yağmur yağmaya başladı.
- It's going to rain outside, so don't forget to take an umbrella.
- Dışarıda yağmur yağacak, bu yüzden bir şemsiye almayı unutma.
- Yesterday they didn't play tennis, because it rained.
- Onlar dün tenis oynamadılar çünkü yağmur yağdı.
- If it rains tomorrow, I won't go to the picnic.
- Yarın yağmur yağarsa, ben pikniğe gitmeyeceğim.
- I took a taxi, because it was raining.
- Taksiye bindim, çünkü yağmur yağıyordu.
- It is raining heavily.
- Şiddetli yağmur yağıyor.
- Umbrellas are useful when it's raining.
- Yağmur yağdığında şamsiyeler faydalıdır.
- I thought it would rain today.
- Bugün yağmur yağacağını sanıyordum.
- It's raining, and we forgot to close the windows.
- Yağmur yağıyor ve biz pencereleri kapatmayı unuttuk.
- He should take an umbrella because it looks like rain.
- Bir şemsiye almalıydı çünkü yağmur yağacak gibi görünüyor.
- The soccer game will be played, even if it rains.
- Futbol maçı, yağmur yağsa bile oynanacak.
- According to the newspaper, it will rain today.
- Gazeteye göre bugün yağmur yağacak.
- No sooner had I gone out than it began to rain.
- Dışarı çıkar çıkmaz yağmur yağmaya başladı.
- We stayed home because it was raining.
- Yağmur yağdığı için evde kaldık.
- It rains here often.
- Burada sık sık yağmur yağar.
- It is going to rain all night.
- Bütün gece yağmur yağacak.
- Tom waters his lawn at least once a week when there's no rain.
- Tom yağmur yağmadığı zamanlarda haftada en az bir kez çimlerini sular.
- Just as I went to go out, it began to rain.
- Tam dışarı çıkacağım sırada, yağmur yağmaya başladı.
- It rained in Sevilla.
- Sevilla'da yağmur yağdı.
- You told me it wouldn't rain today, so I didn't bring an umbrella.
- Bugün yağmur yağmayacağını söylemiştin, ben de şemsiye getirmedim.
- Tom thinks that it's going to rain.
- Tom yağmur yağacağını düşünüyor.
- The road was quite muddy, and, what is worse, it began to rain.
- Yol oldukça çamurluydu ve daha da kötüsü yağmur yağmaya başlamıştı.
- It rained for three days.
- Üç gün boyunca yağmur yağdı.
- It's been raining since last night.
- Dün geceden beri yağmur yağıyor.
- We hadn't gone very far when it started to rain.
- Yağmur yağmaya başladığında fazla uzağa gitmemiştik.
- If by some chance it were to rain, he wouldn't go.
- Eğer bir ihtimal yağmur yağarsa, gitmez.
- It's probably going to rain tomorrow afternoon.
- Muhtemelen yarın öğleden sonra yağmur yağacak.
- It's raining there.
- Orada yağmur yağıyor.
- We have a lot of rain in June.
- Haziran'da çok yağmur yağar.
- We had not gone very far when it started to rain.
- Yağmur yağmaya başladığında fazla uzağa gitmemiştik.
- I am afraid it will rain in the afternoon.
- Korkarım öğleden sonra yağmur yağacak.
- Do you suppose it will rain today?
- Sence bugün yağmur yağacak mı?
- It's raining, so you should stay at home.
- Yağmur yağıyor, bu yüzden evde kalmalısın.
- The weather was cold that day, and besides, it was raining.
- Hava o gün soğuktu, ve bunun yanı sıra, yağmur yağıyordu.
- If it rains tomorrow, I will stay at home.
- Yarın yağmur yağarsa evde kalırım.
- It'll probably rain this afternoon.
- Muhtemelen bu öğleden sonra yağmur yağacak.
- Tom said that he didn't think it would rain.
- Tom yağmur yağacağını sanmadığını söyledi.
- Don't go out, as it's raining.
- Dışarı çıkma, yağmur yağıyor.
- It's been raining all week.
- Bütün hafta yağmur yağdı.
- If it rains tomorrow, the excursion will be canceled.
- Yarın yağmur yağarsa gezi iptal edilecek.
- If it rains, the game will be called off.
- Yağmur yağarsa, oyun iptal edilir.
- Take an umbrella with you in case it begins to rain.
- Yağmur yağmaya başlarsa diye yanına bir şemsiye al.
- It rained hard the whole day.
- Bütün gün çok yağmur yağdı.
- I think it might be raining.
- Yağmur yağıyor olabilir.
- It's raining now in Boston.
- Boston'da şu anda yağmur yağıyor.
- I hope it doesn't rain.
- Umarım yağmur yağmaz.
- We've had a lot of rain recently.
- Son zamanlarda çok yağmur yağdı.
- I had hardly left home when it began raining.
- Evden çıkar çıkmaz yağmur yağmaya başladı.
- When Xueyou came to see Teacher Lin, it was raining outside.
- Xueyou Öğretmen Lin'i görmeye geldiğinde dışarıda yağmur yağıyordu.
- Tom won't come if it rains.
- Tom yağmur yağarsa gelmeyecek.
- Umbrellas are useful when it's raining.
- Şemsiyeler yağmur yağarken kullanışlıdır.
- He said that it would probably rain.
- Muhtemelen yağmur yağacağını söyledi.
- Wasn't it supposed to rain?
- Yağmur yağmayacak mıydı?
- Remember to take your umbrella, in case it rains.
- Yağmur yağarsa diye şemsiyeni almayı unutma.
- It seems it'll rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağacak gibi görünüyor.
- It looks as if it is going to rain.
- Sanki yağmur yağacak gibi görünüyor.
- It doesn't rain here every day, but it does rain here a lot.
- Burada her gün yağmur yağmaz, ama burada çok yağmur yağar.
- It rained for an entire week.
- Bütün bir hafta yağmur yağdı.
- It's both raining and blowing.
- Hem yağmur yağıyor hem de esiyor.
- It will have rained in the forest.
- Ormanda yağmur yağmış olacak.
- He thinks it will rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağacağını düşünüyor.
- Tom was about to go out when it started to rain.
- Yağmur yağmaya başladığında Tom dışarı çıkmak üzereydi.
- It's raining here, too.
- Burada da yağmur yağıyor.
- The game was called off because it rained.
- Yağmur yağdığı için maç iptal edildi.
- He suggested that we leave right away before it started to rain.
- Yağmur yağmaya başlamadan hemen gitmemizi önerdi.
- It's about to rain.
- Yağmur yağmak üzere.
- I think it'll start to rain soon.
- Sanırım yakında yağmur yağmaya başlayacak.
- Whether rains or not, the game is going to be held.
- Yağmur yağsın ya da yağmasın, oyun düzenlenecek.
- I think you'd better take an umbrella in case it rains.
- Bence yağmur yağarsa diye bir şemsiye alman iyi olur.
- It may rain this afternoon.
- Bu öğleden sonra yağmur yağabilir.
- It'll rain tonight.
- Bu gece yağmur yağacak.
- We've not had a single drop of rain for two weeks.
- İki haftadır tek damla yağmur yağdığını görmedik.
- I wish it would stop raining.
- Keşke yağmur yağışı dursa.
- Even though it is raining, I don't care at all.
- Yağmur yağsa bile, hiç umurumda değil.
- You'd better take your umbrella, just in case it rains.
- Yağmur yağarsa diye şemsiyeni alsan iyi olur.
- I took my umbrella in case it rains.
- Yağmur yağarsa diye şemsiyemi aldım.
- According to the radio, it'll rain tomorrow.
- Radyoya göre yarın yağmur yağacakmış.
- It has been raining since Sunday.
- Pazardan beri yağmur yağmaktadır.
- It'll probably rain this afternoon.
- Bu öğleden sonra muhtemelen yağmur yağacak.
- The flowers in the garden died from the absence of rain.
- Bahçedeki çiçekler yağmur yağmadığı için öldü.
- I don't like to do that when it's raining.
- Yağmur yağarken bunu yapmaktan hoşlanmıyorum.
- We stayed home because it was raining.
- Evde kaldık çünkü yağmur yağıyordu.
- The moment he arrived at the station, it began to rain.
- O, istasyona vardığı anda yağmur yağmaya başladı.
- Take your coat in case it rains.
- Yağmur yağarsa diye ceketini al.
- It may rain.
- Yağmur yağabilir.
- It's likely to rain today.
- Bugün muhtemelen yağmur yağacak.
- It rains in the Netherlands.
- Hollanda'da yağmur yağar.
- I heard that it's going to rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağacağını duydum.
- It's almost always raining there.
- Orada neredeyse her zaman yağmur yağar.
- It has been raining on and off since last night.
- Dün geceden beri aralıklarla yağmur yağıyor.
- What will we do if it rains?
- Yağmur yağarsa ne yapacağız?
- Even if it rains, we will travel.
- Yağmur yağsa bile biz seyahat edeceğiz.
- You had better take an umbrella with you in case it rains.
- Yağmur yağma ihtimaline karşı yanına bir şemsiye alsan iyi olur.
- It had been raining for week until yesterday.
- Düne kadar bir haftadır yağmur yağıyordu.
- If it is raining, I won't go out tonight.
- Yağmur yağıyorsa, bu gece dışarı çıkmam.
- I am afraid it will rain in the afternoon.
- Korkarım ki öğleden sonra yağmur yağacak.
- When was the last time it rained here?
- Buraya en son ne zaman yağmur yağdı?
- Since it's raining, I'd better go home.
- Madem yağmur yağıyor, eve gitsem iyi olacak.
- Is it still going to rain today?
- Bugün hâlâ yağmur yağacak mı?
- I don't like to go outside when it's raining.
- Yağmur yağıyorken dışarı çıkmayı sevmem.
- It will have been raining in the forest.
- Ormanda yağmur yağıyor olacak.
- It looks like rain.
- Yağmur yağacak gibi gözüküyor.
- Since it's raining, it would be better if you stayed at home.
- Madem yağmur yağıyor, evde kalsan daha iyi olur.
- He's carrying an umbrella because it's raining.
- Yağmur yağdığı için şemsiye taşıyor.
- It may have rained a little last night.
- Geçen gece biraz yağmur yağmış olabilir.
- I don't think it will rain, but I'll take an umbrella in case it does.
- Yağmur yağacağını sanmıyorum ama yağarsa diye yanıma şemsiye alacağım.
- Tom stayed inside because it was raining.
- Tom içeride kaldı çünkü yağmur yağıyordu.
- It was unfortunate that it rained yesterday.
- Dün yağmur yağması talihsizlik oldu.
- I don't think it'll rain, but I'll take an umbrella just in case it does.
- Yağmur yağacağını sanmıyorum ama yağma ihtimaline karşın bir şemsiye alacağım.
- If it rains tomorrow, I'm not going to the meeting.
- Eğer yarın yağmur yağarsa, toplantıya gitme.
- It rained and even snowed yesterday.
- Dün yağmur yağdı ve hatta kar yağdı.
- Since it began raining, I ran into the house.
- Yağmur yağmaya başlayınca koşarak eve girdim.
- I think it'll rain tonight.
- Sanırım bu gece yağmur yağacak.
- Tom and Mary went for a walk even though it was raining.
- Tom ve Mary yağmur yağmasına rağmen yürüyüşe çıktı.
- It began raining hard.
- Şiddetli yağmur yağmaya başladı.
- Every time it rains, the roof leaks.
- Ne zaman yağmur yağsa, çatı akıyor.
- It rained in the forest.
- Ormanda yağmur yağdı.
- I wouldn't be surprised if it rained.
- Yağmur yağarsa şaşırmam.
- It's raining again!
- Yine yağmur yağıyor!
- Although it rained, everyone had a good time.
- Yağmur yağmasına rağmen, herkes iyi vakit geçirdi.
- It's supposed to rain today, isn't it?
- Bugün yağmur yağması gerekiyor, değil mi?
- It's very likely to rain tomorrow.
- Yarın büyük olasılıkla yağmur yağacak.
- All of a sudden it started raining.
- Aniden yağmur yağmaya başladı.
- According to the weather forecast, it'll rain tomorrow.
- Hava tahminlerine göre yarın yağmur yağacak.
- It's both raining and blowing.
- Hem yağmur yağıyor hem de rüzgar esiyor.
- I think it'll start to rain soon.
- Bence yakında yağmur yağmaya başlayacak.
- If it's raining, I won't go.
- Eğer yağmur yağıyorsa, gitmeyeceğim.
- We haven't had much rain this year.
- Bu yıl pek yağmur yağmadı.
- It might rain this afternoon.
- Bu öğleden sonra yağmur yağabilir.
- I don't think it's likely to rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağmasının olası olduğunu sanmıyorum.
- Even though it was raining, they went on their field trip.
- Yağmur yağmasına rağmen okul gezilerine devam ettiler.
- It rained three days on end.
- Üç gün boyunca yağmur yağdı.
- It has been raining since last Monday.
- Geçen Pazartesiden beri yağmur yağıyor.
- You may go cycling if it doesn't rain.
- Yağmur yağmazsa, bisiklet sürmeye gidebilirsin.
- It'll rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağacak.
- If it rains tomorrow, I'll stay at home.
- Eğer yarın yağmur yağarsa, evde kalırım.
- It rained for three days on end.
- Üç gün devamlı yağmur yağdı.
- We've had a lot of rain this year.
- Bu yıl çok yağmur yağdı.
- Even though it was raining, she went out.
- Yağmur yağmasına rağmen dışarı çıktı.
- We wouldn't have gone if it had rained.
- Yağmur yağsaydı gitmeyecektik.
- We can't go outside because it's raining.
- Yağmur yağdığı için dışarıya gidemeyiz.
- It'll start raining soon.
- Yakında yağmur yağmaya başlayacak.
- From the look of the sky, it may rain in the afternoon.
- Gökyüzüne bakılırsa, öğleden sonra yağmur yağabilir.
- It began raining just now.
- Az önce yağmur yağmaya başladı.
- It's bound to rain.
- Kesin yağmur yağacak.
- If it rains, I'll do that.
- Yağmur yağarsa, onu yaparım.
- Is it going to rain today?
- Bugün yağmur yağacak mı?
- It's starting to rain.
- Yağmur yağmaya başlıyor.
- It is likely to rain.
- Muhtemelen yağmur yağacak.
- These days, it rains frequently.
- Bu günlerde, sık sık yağmur yağar.
- Even though it hadn't rained for several days, the ground was still quite wet underfoot.
- Birkaç gündür yağmur yağmamış olmasına rağmen, zemin hala oldukça ıslaktı.
- Tom doesn't think that it'll rain tomorrow.
- Tom yarın yağmur yağacağını düşünmüyor.
- It might rain today in the afternoon.
- Bugün öğleden sonra yağmur yağabilir.
- I don't think it's going to rain today.
- Bugün yağmur yağacağını sanmıyorum.
- We hope that it doesn't rain tomorrow.
- Umarız yarın yağmur yağmaz.
- It rained five days in a row.
- Beş gün üst üste yağmur yağdı.
- He had hardly left home when it began to rain.
- Evden ayrılır ayrılmaz yağmur yağmaya başladı.
- Unfortunately, it rained.
- Ne yazık ki yağmur yağdı.
- I don't think it will rain, but I'll take an umbrella in case it does.
- Yağmur yağacağını sanmıyorum, ancak her ihtimale karşı bir şemsiye alacağım.
- It doesn't rain at all.
- Hiç yağmur yağmıyor.
- It began to rain when he went out.
- O dışarı çıktığında yağmur yağmaya başladı.
- If it happens to rain, the garden party won't be held.
- Yağmur yağarsa bahçe partisi düzenlenmez.
- Don't forget to take an umbrella in case it rains.
- Yağmur yağma ihtimaline karşı bir şemsiye almayı unutma.
- The forecast says it will begin to rain tonight.
- Hava tahmini bu gece yağmur yağmaya başlayacağını söylüyor.
- If it rains tomorrow, they will not go.
- Yarın yağmur yağarsa, gitmeyecekler.
- It's quite likely that it'll rain tomorrow.
- Yarın büyük ihtimalle yağmur yağacak.
- I'm only happy when it rains.
- Ben sadece yağmur yağdığında mutlu oluyorum.
- We've got to unload this lorry before it starts to rain.
- Yağmur yağmaya başlamadan önce bu kamyonu boşaltmamız gerekiyor.
- Every time Tom shows up, it rains.
- Tom'un her gelişinde yağmur yağar.
- It's always raining.
- Hep yağmur yağıyor.
- It'll probably rain tomorrow.
- Muhtemelen yarın yağmur yağacak.
- If it rains tomorrow, I won't go on a picnic.
- Yarın yağmur yağarsa pikniğe gitmeyeceğim.
- It certainly looks like rain.
- Kesinlikle yağmur yağacak gibi görünüyor.
- If it rains tomorrow, the excursion will be canceled.
- Yarın yağmur yağarsa, gezi iptal olacak.
- This morning it was raining when I took the bus.
- Bu sabah otobüse bindiğimde yağmur yağıyordu.
- There is a risk for rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağma riski var.
- While I was cycling, the rain started.
- Ben bisiklete binerken yağmur yağmaya başladı.
- It was raining when we left; it was sunny when we arrived.
- Gittiğimizde yağmur yağıyordu, geldiğimizde ise güneşliydi.
- She told him that it would rain all day.
- Ona bütün gün yağmur yağacağını söyledi.
- If it rains tomorrow, we'll stay at home.
- Yarın yağmur yağarsa, evde kalacağız.
- If it rains tomorrow, I won't go to the picnic.
- Yarın yağmur yağarsa, pikniğe gitmem.
- It might rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağabilir.
- When rain's fallen and the soil is moist, it becomes easier to pull out weeds.
- Yağmur yağarsa ve toprak nemli olursa, otları çekmek daha kolay olur.
- It was raining.
- Yağmur yağıyordu.
- It was raining, but he went out.
- Yağmur yağıyordu ama o, dışarı çıktı.
- It would rain just when I wanted to go out.
- Tam dışarı çıkmak istediğimde yağmur yağıyordu.
- Evidently, it's going to rain tomorrow.
- Anlaşılan, yarın yağmur yağacak.
- It's not supposed to rain today.
- Bugün yağmur yağması beklenmiyor.
- Since it was raining, I stayed home.
- Yağmur yağdığı için evde kaldım.
- It's been raining again.
- Yine yağmur yağıyor.
- It rained two days ago.
- İki gün önce yağmur yağdı.
- We don't get a lot of rain around here.
- Buralarda çok yağmur yağmaz.
- It doesn't rain that much in this part of the country.
- Ülkenin bu kısmında bu kadar çok yağmur yağmaz.
- There's no point in going to the beach if it's going to rain.
- Eğer yağmur yağacaksa sahile gitmenin bir anlamı yok.
- When it rains, she takes the bus.
- Yağmur yağdığında otobüse biniyor.
- It's raining, so please bring your umbrella.
- Yağmur yağıyor, bu nedenle lütfen şemsiyeni getir.
- I'm afraid it'll rain tomorrow.
- Korkarım ki yarın yağmur yağacak.
- It is going to rain this afternoon.
- Bu öğleden sonra yağmur yağacak.
- I hope it doesn't rain tomorrow.
- Umarım yarın yağmur yağmaz.
- It had started to rain.
- Yağmur yağmaya başlamıştı.
- Why do roads become slippery when it rains?
- Yağmur yağdığında yollar neden kayganlaşır?
- It's going to rain tonight.
- Bu gece yağmur yağacak.
- At daybreak it was still raining.
- Şafakta hâlâ yağmur yağıyordu.
- It doesn't rain that much in this part of the country.
- Ülkenin bu bölgesine pek yağmur yağmaz.
- We have a lot of rain in June and July.
- Haziran ve temmuz aylarında çok yağmur yağar.
- It is raining hard.
- Şiddetli yağmur yağıyor.
- It was unfortunate that it rained yesterday.
- Dün yağmur yağması şanssızlıktı.
- It hardly ever rains in the area.
- Bölgede neredeyse hiç yağmur yağmaz.
- It is likely to rain tomorrow.
- Yarın muhtemelen yağmur yağacak.
- He came out, even though it rained.
- O, yağmur yağmasına rağmen dışarı çıktı.
- I do not think it will rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağacağını sanmıyorum.
- It's raining now.
- Şimdi yağmur yağıyor.
- As I was walking, it began to rain.
- Yürürken yağmur yağmaya başladı.
- I don't think it'll rain.
- Yağmur yağacağını sanmam.
- It was raining when we arrived.
- Biz vardığımızda yağmur yağıyordu.
- I take the bus on the street corner or the car when it rains.
- Yağmur yağdığında sokak köşesinde otobüse ya da arabaya binerim.
- Even though it is raining, he will play golf.
- Yağmur yağmasına rağmen, o golf oynayacak.
- According to weather report, it'll rain tomorrow.
- Hava raporuna göre, yarın yağmur yağacak.
- It rained heavily in the morning.
- Sabahleyin şiddetli yağmur yağdı.
- It is hardly raining.
- Neredeyse hiç yağmur yağmıyor.
- I said that it might have rained.
- Yağmur yağmış olabilir dedim.
- What'll you do if it rains?
- Yağmur yağarsa ne yapacaksın?
- I go for a walk every day, except when it rains.
- Yağmur yağdığı zamanlar hariç her gün yürüyüşe çıkarım.
- Take your coat in case it rains.
- Yağmur yağma ihtimaline karşı ceketini al.
- I hope it doesn't rain today.
- Umarım bugün yağmur yağmaz.
- If it should rain tomorrow, we would go by bus.
- Yarın yağmur yağarsa, otobüsle gideriz.
- I took my umbrella lest it rain.
- Belki yağmur yağar diye şemsiyemi aldım.
- It's raining buckets outside.
- Dışarıda şiddetli yağmur yağıyor.
- It rained yesterday, but it cleared up this morning.
- Dün yağmur yağdı ama bu sabah hava açtı.
- It won't be long before it rains.
- Çok geçmeden yağmur yağar.
- In summer it often rained.
- Yazın sık sık yağmur yağdı.
- Tom said that he wouldn't go anywhere because it was raining.
- Tom yağmur yağdığı için hiçbir yere gidemeyeceğini söyledi.
- We didn't get much rain last spring.
- Geçen bahar pek yağmur yağmadı.
- Since it began raining, I ran into the house.
- Yağmur yağmaya başladığı için, eve doğru koştum.
- Is it raining right now?
- Şu an yağmur yağıyor mu?
- It could rain tonight.
- Bu gece yağmur yağabilir.
- It's raining, and we forgot to close the windows.
- Yağmur yağıyor ve pencereleri kapatmayı unuttuk.
- It's been raining all day.
- Bütün gün yağmur yağıyor.
- I'm pretty sure it's not going to rain today.
- Bugün yağmur yağmayacağından eminim.
- Does it rain there very often?
- Orada çok sık yağmur yağar mı?
- Tom always walks to school when it isn't raining.
- Tom yağmur yağmadığı zamanlarda okula hep yürüyerek gider.
- Don't forget to bring your umbrella in case it rains.
- Yağmur yağma ihtimaline karşı şemsiyeni getirmeyi unutma.
- I will go even if it should rain heavily.
- Şiddetli yağmur yağsa bile gideceğim.
- Lately it has been raining heavily in the capital.
- Son zamanlarda başkentte şiddetle yağmur yağıyor.
- I'm pretty sure it's not going to rain today.
- Bugün yağmur yağmayacağından oldukça eminim.
- It was raining so hard that we decided to stay home.
- O kadar çok yağmur yağıyordu ki evde kalmaya karar verdik.
- It's beginning to rain.
- Yağmur yağmaya başladı.
- When it started raining, Mary's hair dye ran down her forehead.
- Yağmur yağmaya başladığında, Mary'nin saç boyası alnına aktı.
- It feels like rain.
- Yağmur yağıyor gibi.
- If it rains tomorrow, the tour will be cancelled.
- Yarın yağmur yağarsa tur iptal edilecek.
- It's probably going to rain this afternoon.
- Muhtemelen öğleden sonra yağmur yağacak.
- It rains in Sweden.
- İsveç'te yağmur yağar.
- Do you think it'll rain today?
- Sence bugün yağmur yağacak mı?
- It's probably going to rain this afternoon.
- Bu öğleden sonra muhtemelen yağmur yağacak.
- It rained heavily all day, during which time I stayed indoors.
- Bütün gün şiddetli yağmur yağdı, bu süre boyunca içeride kaldım.
- It's likely to rain today, so you'd better take your umbrella.
- Bugün yağmur yağacak, o yüzden şemsiyeni alsan iyi olur.
- It rained five successive days.
- Peşpeşe beş gün yağmur yağdı.
- I had no sooner left the house than it began to rain hard.
- Evden ayrılır ayrılmaz çok yağmur yağmaya başladı.
- It's been raining all the time recently.
- Son zamanlarda sürekli yağmur yağıyor.
- He'll play golf even if it rains.
- Yağmur yağsa bile golf oynayacak.
- It's about to rain; bring in the clothes.
- Yağmur yağmak üzere; giysileri getir.
- All of a sudden it started raining.
- Birden yağmur yağmaya başladı.
- It will rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağacak.
- I'll take my umbrella in case it rains.
- Yağmur yağarsa diye şemsiyemi alacağım.
- It rained for many days.
- Günlerce yağmur yağdı.
- It probably won't rain tomorrow.
- Muhtemelen yarın yağmur yağmayacak.
- It's been raining since yesterday morning.
- Dün sabahtan beri yağmur yağıyor.
- I do hope that it won't rain tomorrow.
- Umarım yarın yağmur yağmaz.
- When I was about to leave, it began to rain.
- Ben ayrılmak üzereyken, yağmur yağmaya başladı.
- If it rains tomorrow, the baseball game will be put off.
- Eğer yarın yağmur yağarsa, beyzbol maçı ertelenir.
- We will go for a walk even if it rains.
- Yağmur yağsa bile yürüyüşe çıkacağız.
- It was raining heavily in Osaka.
- Osaka'da şiddetli yağmur yağıyordu.
- Tom usually walks to school if it's not raining.
- Tom yağmur yağmıyorsa genellikle okula yürür.
- It was raining and the game was called off.
- Yağmur yağıyordu ve oyun iptal edildi.
- I couldn't come because it rained.
- Yağmur yağdığı için gelemedim.
- It may rain soon.
- Yakında yağmur yağabilir.
- He observed that it would probably rain.
- Muhtemelen yağmur yağacağını gözlemledi.
- When was the last time it rained here?
- Burada en son ne zaman yağmur yağdı?
- We hope it doesn't rain.
- Umarım yağmur yağmaz.
- We have had little rain this summer.
- Bu yaz çok az yağmur yağdı.
- We can't go outside because it's raining.
- Yağmur yağdığı için dışarı çıkamıyoruz.
- If it rains tomorrow, will you stay at home?
- Yarın yağmur yağarsa, evde kalır mısın?
- It hasn't rained now for several hours.
- Birkaç saattir yağmur yağmıyor.
- I don't think it'll rain, but I'll take an umbrella with me, just in case.
- Yağmur yağacağını sanmıyorum ama her ihtimale karşı yanıma bir şemsiye alacağım.
- It rained heavily all day long.
- Gün boyu şiddetli yağmur yağdı.
- I think that it's going to rain soon.
- Yakında yağmur yağacağını düşünüyorum.
- If it rains, the game will be called off.
- Yağmur yağarsa, oyun iptal olur.
- I'll mow the lawn tomorrow, unless it rains.
- Yağmur yağmazsa yarın çimleri biçeceğim.
- It's been raining since early morning.
- Sabahın erken saatlerinden beri yağmur yağıyor.
- It's raining hard.
- Sert yağmur yağıyor.
- It started to rain at four o'clock in the morning.
- Sabah saat dörtte yağmur yağmaya başladı.
- I didn't go to the park because it rained.
- Yağmur yağdığı için parka gitmedim.
- According to the TV, it will rain tomorrow.
- Televizyona göre, yarın yağmur yağacak.
- It's not rained like this in several decades.
- Onlarca yıldır böyle yağmur yağmadı.
- Even if it rains, he'll play golf.
- Yağmur yağsa bile golf oynayacak.
- Tom should leave before it rains.
- Tom yağmur yağmadan gitmeli.
- I was praying for rain.
- Yağmur yağması için dua ediyordum.
- I went out even though it was raining.
- Yağmur yağmasına rağmen dışarı çıktım.
- It was raining last night.
- Dün gece yağmur yağıyordu.
- It rained last Monday.
- Geçen pazartesi yağmur yağdı.
- It rains softly on the town.
- Kasabaya hafif yağmur yağıyor.
- It looks like it'll rain soon.
- Yakında yağmur yağacak gibi görünüyor.
- Evidently, it's going to rain tomorrow.
- Belli ki, yarın yağmur yağacak.
- Tom stayed at home because it was raining.
- Tom, yağmur yağdığı için evde kaldı.
- We had a lot of rain this month.
- Bu ay çok yağmur yağdı.
- It looks like it's going to rain.
- Yağmur yağacak gibi görünüyor.
- It is likely to rain.
- Yağmur yağması muhtemel.
- Why do roads become slippery when it rains?
- Yağmur yağdığında yollar neden kayganlaşıyor?
- Even though it was raining, they went on their field trip.
- Yağmur yağmasına rağmen okul gezisine gittiler.
- I don't like to go outside when it's raining.
- Yağmur yağarken dışarı çıkmayı sevmiyorum.
- The weather today is great, but lately it's been raining all the time.
- Bugün hava harika fakat bu günlerde hep yağmur yağdı.
- In Sendai, we have lots of rain in July.
- Sendai'de Temmuz ayında çok yağmur yağar.
- It rained for the first time in ten days.
- On gün sonra ilk kez yağmur yağdı.
- It's still raining.
- Hâlâ yağmur yağıyor.
- I could be wrong, but I think it'll rain this afternoon.
- Yanılıyor olabilirim ama sanırım bu öğleden sonra yağmur yağacak.
- If it rains tomorrow, I'll just stay at home.
- Yarın yağmur yağarsa, evde kalacağım.
- It's raining, but I would like to go out.
- Yağmur yağıyor ama dışarı çıkmak istiyorum.
- If it rains tomorrow, we will go there by car.
- Yarın yağmur yağarsa oraya arabayla gideriz.
- When it began to rain, she told her son to take in the washing.
- Yağmur yağmaya başlayınca oğluna çamaşırları içeri almasını söyledi.
- Tom won't do that if it's raining.
- Eğer yağmur yağıyorsa Tom bunu yapmaz.
- I'm afraid it will rain tomorrow.
- Korkarım ki, yarın yağmur yağacak.
- Avoid crossing this street when it is raining.
- Yağmur yağarken bu caddeden geçmekten kaçının.
- She takes a taxi because it is raining.
- Yağmur yağdığı için taksiye biniyor.
- What happens if it rains?
- Yağmur yağarsa ne olur?
- It's hardly raining at all.
- Neredeyse hiç yağmur yağmıyor.
- It may well rain before tonight.
- Bu geceden önce yağmur yağabilir.
- It rained for a week.
- Bir hafta boyunca yağmur yağdı.
- Catherine stayed indoors because it was raining.
- Catherine yağmur yağdığı için dışarı çıkmadı.
- It's been raining all the time lately.
- Son zamanlarda sürekli yağmur yağıyor.
- If it happens to rain, the garden party won't be held.
- Eğer yağmur yağarsa, bahçe partisi yapılmayacak.
- It rained last night.
- Dün gece yağmur yağdı.
- Whether rains or not, the game is going to be held.
- Yağmur yağsa da yağmasa da maç oynanacak.
- It rained last week.
- Geçen hafta yağmur yağdı.
- It's hard to tell whether it's going to rain or not.
- Yağmur yağıp yağmayacağını söylemek zor.
- The party had no sooner started than it began to rain.
- Parti başlar başlamaz yağmur yağmaya başladı.
- Tom usually walks to school if it's not raining.
- Yağmur yağmıyorsa Tom genellikle okula yürüyerek gider.
- I had hardly left home when it began to rain heavily.
- Evden çıkmamla birlikte şiddetli şekilde yağmur yağmaya başladı.
- It is raining worse than ever.
- Her zamankinden daha kötü yağmur yağıyor.
- All at once the sky became dark and it started to rain.
- Bir anda gökyüzü karardı ve yağmur yağmaya başladı.
- This summer it has rained very little.
- Bu Yaz çok az yağmur yağdı.
- If it is raining, I won't go out tonight.
- Eğer yağmur yağıyorsa, bu gece dışarı çıkmayacağım.
- It was raining in the forest.
- Ormanda yağmur yağıyordu.
- If it rains, Tom won't do that.
- Yağmur yağarsa Tom bunu yapmaz.
- Tom said that he didn't think it would rain.
- Tom yağmur yağacağını düşünmediğini söyledi.
- I don't believe it is going to rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağacağını sanmıyorum.
- Even though it hadn't rained for several days, the ground was still quite wet underfoot.
- Birkaç gündür yağmur yağmamasına rağmen ayaklarımızı bastığımız yerler hâlâ çok ıslaktı.
- It's hardly raining at all.
- Hemen hemen hiç yağmur yağmıyor.
- Do you think it's going to rain today?
- Sence bugün yağmur yağacak mı?
- It's likely to rain today, so you'd better take your umbrella.
- Bugün muhtemelen yağmur yağacak, bu yüzden şemsiyeni alsan iyi olur.
- Tom always walks to school if it isn't raining.
- Yağmur yağmıyorsa, Tom her zaman okula kadar yürür.
- I had scarcely left home when it began to rain.
- Yağmur yağmaya başladığında evden yeni çıkmıştım.
- It's probably going to rain.
- Muhtemelen yağmur yağacak.
- Since it rained, I stayed home.
- Yağmur yağdığı için evde kaldım.
- If it rains, call me.
- Yağmur yağarsa, beni ara.
- It is raining hard outside.
- Dışarıda çok yağmur yağıyor.
- We were about to start, when it began to rain.
- Yağmur yağmaya başladığında biz başlamak üzereydik.
- I think it'll rain tomorrow.
- Bence yarın yağmur yağacak.
- It will rain on and off today, so you'd better take your umbrella.
- Bugün ara ara yağmur yağacak, o yüzden şemsiyenizi alsanız iyi olur.
- It is likely to rain soon.
- Muhtemelen yakında yağmur yağacak.
- It soon began to rain very hard.
- Çok geçmeden çok şiddetli yağmur yağmaya başladı.
- It got dark, and what was worse, it began to rain.
- Hava karardı ve daha da kötüsü yağmur yağmaya başladı.
- It's begun to rain.
- Yağmur yağmaya başladı.
- I'll stay if it rains.
- Yağmur yağarsa kalacağım.
- If it rains tomorrow, I will not be going.
- Yarın yağmur yağarsa, gitmeyeceğim.
- Was it raining this morning when you got up?
- Bu sabah kalktığın zaman yağmur yağıyor muydu?
- It will be raining in the forest.
- Ormanda yağmur yağacak.
- We've had a lot of rain this month.
- Bu ay çok yağmur yağdı.
- It's probably raining.
- Muhtemelen yağmur yağıyor.
- It's already started to rain.
- Yağmur yağmaya başladı bile.
- They have less rain in Egypt than in Japan.
- Mısır'da Japonya'dakinden daha az yağmur yağıyor.
- It seems that it will rain.
- Yağmur yağacak gibi görünüyor.
- If it rains tomorrow, I'll watch TV.
- Yarın yağmur yağarsa televizyon seyredeceğim.
- If it rains tomorrow, let's stay home.
- Yarın yağmur yağarsa evde kalalım.
- Is it raining there?
- Orada yağmur yağıyor mu?
- It's going to start raining soon.
- Yakında yağmur yağmaya başlayacak.
- It is expected to rain all night tonight.
- Bu gece bütün gece yağmur yağması bekleniyor.
- The weather forecast say it's going to rain tomorrow.
- Hava durumu yarın yağmur yağacağını söylüyor.
- I couldn't come because it rained.
- Gelemedim çünkü yağmur yağdı.
- Is it raining right now?
- Şimdi yağmur yağıyor mu?
- It's already started raining.
- Zaten yağmur yağmaya başladı.
- When I realized it was raining, I took my umbrella.
- Yağmur yağdığını fark ettiğimde şemsiyemi aldım.
- Do you think it'll rain tomorrow?
- Yarın yağmur yağacağını mı düşünüyorsun?
- Tomorrow there's a high probability it will rain.
- Yarın büyük ihtimalle yağmur yağacak.
- Unfortunately, it's raining today.
- Ne yazık ki bugün yağmur yağıyor.
- I think it might rain today, but I could be wrong.
- Sanırım bugün yağmur yağabilir ama yanılıyor da olabilirim.
- You'd better take an umbrella with you in case it rains.
- Yağmur yağma ihtimaline karşı yanına bir şemsiye alsan iyi olur.
- It was raining when I took the bus.
- Otobüse bindiğimde yağmur yağıyordu.
- If it rains tomorrow, she will not come here.
- Yarın yağmur yağarsa, o buraya gelmez.
- Is it raining?
- Yağmur yağıyor mu?
- It doesn't rain at all.
- Hiç yağmur yağmaz.
- It's raining, but she's not wearing a coat.
- Yağmur yağıyor fakat o bir ceket giymiyor.
- He's carrying an umbrella because it's raining.
- O, yağmur yağdığı için bir şemsiye taşıyor.
- Because it started to rain, I couldn't use my camera.
- Yağmur yağmaya başladığı için kameramı kullanamadım.
- It's raining where I am.
- Bulunduğum yerde yağmur yağıyor.
- Even though it was raining, we decided to take a walk.
- Yağmur yağmasına rağmen yürüyüşe çıkmaya karar verdik.
- Tom said it was raining.
- Tom yağmur yağdığını söyledi.
- Take an umbrella with you in case it rains.
- Yağmur yağarsa diye yanına bir şemsiye al.
- It rained yesterday afternoon.
- Dün öğleden sonra yağmur yağdı.
- I hope it won't rain tomorrow.
- Umarım yarın yağmur yağmaz.
- It may rain tomorrow, but we are going in any case.
- Yarın yağmur yağabilir ama biz her halükarda gideceğiz.
- Do you get much rain here in October?
- Burada ekim ayında çok yağmur yağar mı?
- Did you know it was raining?
- Yağmur yağdığını biliyor muydun?
- It has been raining since last Saturday.
- Geçen cumartesiden beri yağmur yağıyor.
- It has been raining in the forest.
- Ormanda yağmur yağıyordu.
- The bus is usually late when it rains.
- Yağmur yağdığında otobüs genellikle geç gelir.
- In Japan, it rains quite a bit during our rainy season which is from mid-June until mid-July.
- Japonya'da, Haziran ortasından Temmuz ortasına kadar süren yağmur mevsiminde oldukça fazla yağmur yağar.
- We were just about to leave when it started to rain.
- Yağmur yağmaya başladığında tam ayrılmak üzereydik.
- They have had no rain in Africa for more than a month.
- Afrika'da bir aydan uzun süredir yağmur yağmıyor.
- It doesn't rain here very often.
- Burada çok sık yağmur yağmaz.
- I think that it might rain.
- Yağmur yağabileceğini düşünüyorum.
- You'd better take an umbrella with you in case it rains.
- Yağmur yağarsa diye yanına bir şemsiye alsan iyi olur.
- We expect that it will rain today.
- Bugün yağmur yağmasını bekliyoruz.
- I'll take my umbrella in case it rains.
- Yağmur yağma ihtimaline karşı şemsiyemi alacağım.
- It's been raining heavily since this morning, so I don't want to go anywhere.
- Bu sabahtan beri şiddetli yağmur yağıyor, bu yüzden bir yere gitmek istemiyorum.
- It's unlikely to rain tomorrow.
- Muhtemelen yarın yağmur yağmayacak.
- I hope it doesn't rain all weekend.
- Umarım bütün hafta sonu yağmur yağmaz.
- No sooner had I done so than it began to rain.
- Öyle yapar yapmaz yağmur yağmaya başladı.
- Will it rain tomorrow?
- Yarın yağmur yağacak mı?
- It has rained for three days on end.
- Üç gün boyunca yağmur yağdı.
- The weather is very cool here because it rains often.
- Burada hava çok serindir çünkü sık sık yağmur yağar.
- There is no chance of rain today.
- Bugün yağmur yağma ihtimali yok.
- It's going to rain, for sure.
- Kesin yağmur yağacak.
- If it rains, I won't go.
- Yağmur yağarsa gitmem.
- Few were at the seaside because it was raining.
- Yağmur yağdığı için çok az kişi deniz kenarındaydı.
- I do not think it will rain this afternoon.
- Bu öğleden sonra yağmur yağacağını düşünmüyorum.
- Although it was raining, I went out.
- Yağmur yağmasına rağmen dışarı çıktım.
- I get sad when it rains.
- Yağmur yağdığı zaman üzülürüm.
- Few were at the seaside because it was raining.
- Yağmur yağdığı için çok az sayıda kişi deniz kenarındaydı.
- It has been raining nonstop for three days.
- Üç gündür durmadan yağmur yağıyor.
- If it rains tomorrow, I'll watch TV.
- Yarın yağmur yağarsa, televizyon izlerim.
- It rained for three days in a row.
- Üç gün üst üste yağmur yağdı.
- We had little rain last month.
- Geçen ay çok az yağmur yağdı.
- I think that it'll start raining soon.
- Sanırım yakında yağmur yağmaya başlayacak.
- It rained this afternoon.
- Bu öğleden sonra yağmur yağdı.
- It's not actually raining yet.
- Aslında henüz yağmur yağmıyor.
- Tom always walks to school when it isn't raining.
- Yağmur yağmıyorsa Tom her zaman okula yürür.
- Since it rained, we did not go on a picnic.
- Yağmur yağdığı için pikniğe gitmedik.
- It will rain in the afternoon.
- Öğleden sonra yağmur yağacak.
- There are isolated rain showers.
- Tek tük yağmur yağıyor.
- It rained continuously all day.
- Bütün gün durmadan yağmur yağdı.
- It was very cold, and what was worse, it began to rain.
- Hava çok soğuktu ve daha da kötüsü yağmur yağmaya başladı.
- Do you think it'll rain today?
- Bugün yağmur yağacağını düşünüyor musun?
- If it does not rain.
- Yağmur yağmazsa.
- According to the radio, it'll rain tomorrow.
- Radyoya göre yarın yağmur yağacak.
- Tom won't do that if it rains.
- Tom yağmur yağarsa bunu yapmaz.
- I usually walk to school if it isn't raining.
- Yağmur yağmazsa genellikle okula yürürüm.
- Even if it rains, I will start early tomorrow morning.
- Yağmur yağsa bile, yarın sabah erkenden başlayacağım.
- It's been raining for about a week.
- Yaklaşık bir haftadır yağmur yağıyor.
- I'll go, even if it rains.
- Yağmur yağsa bile gideceğim.
- It rains.
- Yağmur yağıyor.
- If it rains tomorrow, I'll stay home.
- Yarın yağmur yağarsa evde kalacağım.
- I had not gone a mile when it began to rain.
- Yağmur yağmaya başladığında bir mil gitmemiştim.
- I don't think that it'll rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağacağını sanmıyorum.
- Does it rain much in your country?
- Ülkenizde çok yağmur yağıyor mu?
- It kept raining for a week.
- Bir hafta boyunca yağmur yağdı.
- It might rain, so take your umbrella with you.
- Yağmur yağabilir, bu yüzden şemsiyenizi yanınıza alın.
- It is raining pitchforks.
- Fena yağmur yağıyor.
- Yesterday it rained the entire afternoon.
- Dün tüm öğleden sonra yağmur yağdı.
- The wind was blowing violently, and to make matters worse, it began raining.
- Rüzgâr şiddetle esiyordu ve daha da fenası yağmur yağmaya başlamıştı.
- It must've rained hard during the night.
- Gece boyunca çok yağmur yağmış olmalı.
- It might rain, so take your umbrella with you.
- Yağmur yağabilir, o yüzden şemsiyeni yanına al.
- If it doesn't rain tomorrow, Tom plans to go on a picnic with Mary.
- Yarın yağmur yağmazsa, Tom Mary ile pikniğe gitmeyi planlıyor.
- If it rains, I'll stay at home.
- Yağmur yağarsa, evde kalacağım.
- If it is raining tomorrow, we stay at home.
- Yarın yağmur yağarsa, evde kalırız.
- It might rain tonight.
- Bu gece yağmur yağabilir.
- Did it rain here yesterday?
- Dün burada yağmur yağdı mı?
- I got lost, and to make it even worse, it then began to rain.
- Kayboldum ve daha da kötüsü, sonra yağmur yağmaya başladı.
- It started raining as soon as we got home.
- Eve varır varmaz yağmur yağmaya başladı.
- We were about to start, when it began to rain.
- Yağmur yağmaya başladığında başlamak üzereydik.
- Since it was raining, Nancy hesitated to go out.
- Yağmur yağdığı için Nancy, dışarı çıkmaya tereddüt etti.
- It rained so hard that we decided to visit him some other time.
- O kadar şiddetli yağmur yağdı ki onu başka bir zaman ziyaret etmeye karar verdik.
- It has been raining since the day before yesterday, but it may clear up this afternoon.
- Önceki günden beri yağmur yağıyor ama öğleden sonra hava açabilir.
- Since it was raining, we stayed at home.
- Yağmur yağdığı için evde kaldık.
- Do you think it's likely to rain tomorrow?
- Yarına yağmur yağar mı sence?
- The weather report says it will rain tomorrow afternoon.
- Hava raporu yarın öğleden sonra yağmur yağacağını söylüyor.
- It's raining, so please take your umbrella.
- Yağmur yağıyor, bu nedenle lütfen şemsiyenizi alın.
- It's raining, so please take your umbrella.
- Yağmur yağıyor, lütfen şemsiyenizi alın.
- I think it's going to rain today.
- Bugün yağmur yağacağını düşünüyorum.
- It's raining, so the kids aren't playing in the yard.
- Yağmur yağıyor, bu yüzden çocuklar bahçede oynamıyorlar.
- It was raining so hard that we had to put off our departure.
- O kadar şiddetli yağmur yağıyordu ki gidişimizi ertelemek zorunda kaldık.
- It has been raining for two days.
- İki gündür yağmur yağıyor.
- The weather bureau says it will rain tonight.
- Meteoroloji bürosu bu gece yağmur yağacağını söylüyor.
- If it rains tomorrow, I will stay at home all day.
- Eğer yarın yağmur yağarsa, bütün gün evde kalacağım.
- I don't think it'll rain, but I'll take an umbrella just in case it does.
- Yağmur yağacağını sanmıyorum ama yağarsa diye şemsiye alacağım.
- It's raining, so I'm staying here.
- Yağmur yağıyor, bu yüzden burada kalıyorum.
- We had a good deal of rain last summer.
- Geçen yaz epeyce yağmur yağdı.
- Tom has to go even if it rains.
- Tom yağmur yağsa bile gitmek zorunda.
- It might rain, but I'm going anyhow.
- Yağmur yağabilir ama ben yine de gidiyorum.
- It's not raining yet.
- Henüz yağmur yağmıyor.
- In case it rains, I won't go.
- Yağmur yağması halinde, gitmem.
- I'll go, even if it rains tomorrow.
- Yarın yağmur yağsa bile gideceğim.
- If it should rain tomorrow afternoon, we will meet in the gym.
- Yarın öğleden sonra yağmur yağarsa, spor salonunda buluşuruz.
- It rained continuously all day.
- Tüm gün sürekli yağmur yağdı.
- Since it's raining, we can't paint the fence today.
- Yağmur yağdığından dolayı çiti bugün boyayamayız.
- It will have rained in the forest.
- Ormanda yağmur yağacak.
- Since it was raining, we had to eat our picnic lunch indoors.
- Yağmur yağdığı için piknik yemeğimizi içeride yemek zorunda kaldık.
- It's raining, so please bring your umbrella.
- Yağmur yağıyor, lütfen şemsiyeni getir.
- Tom says he'll play golf even if it rains.
- Tom yağmur yağsa bile golf oynayacağını söyledi.
- If it rains tomorrow, we'll stay at home.
- Yarın yağmur yağarsa, evde kalırız.
- If it rains, we will go to the art museum.
- Yağmur yağarsa, sanat müzesine gideriz.
- If it rains tomorrow, we won't go.
- Yarın yağmur yağarsa gitmeyiz.
- Since it's raining, we can't paint the fence today.
- Yağmur yağdığı için çitleri bugün boyayamayız.
- My dried out clothes are getting wet because it is suddenly raining.
- Kurumuş kıyafetlerim ıslanıyor çünkü aniden yağmur yağıyor.
- According to the weather forecast, it is going to rain tomorrow.
- Hava tahminlerine göre yarın yağmur yağacak.
- We had little rain last month.
- Geçen ay az yağmur yağdı.
- It's raining hard.
- Fena yağmur yağıyor.
- I'll go to the beach even if it rains.
- Yağmur yağsa bile plaja gideceğim.
- If it's raining, we don't plan to go hiking.
- Yağmur yağıyorsa, yürüyüşe gitmeyi planlamıyoruz.
- It has stopped raining.
- Yağmur yağışı durdu.
- They'll be glad if it rains soon.
- Yakında yağmur yağarsa sevinecekler.
- I think that it might rain.
- Sanırım yağmur yağabilir.
- It started raining, so I took shelter under my friend's umbrella.
- Yağmur yağmaya başladı, ben de arkadaşımın şemsiyesinin altına sığındım.
- No sooner had I left the house than it started to rain.
- O, evden ayrılır ayrılmaz yağmur yağmaya başladı.
- It rains all the time here.
- Burada her zaman yağmur yağar.
- The weather bureau says it will rain tonight.
- Metoroloji dairesi bu gece yağmur yağacağını söylüyor.
- I'll go to the park even if it's raining.
- Yağmur yağsa bile parka gideceğim.
- Is it still raining?
- Hâlâ yağmur yağıyor mu?
- As a rule we have much rain in June in Japan.
- Kural olarak Japonya'da Haziran ayında çok yağmur yağar.
- It is raining all the time.
- Her zaman yağmur yağıyor.
- It seems to rain every time Tom visits us.
- Görünüşe bakılırsa Tom bizi her ziyaret ettiğinde yağmur yağıyor.
- If it rains, bring the washing in.
- Yağmur yağarsa, çamaşırları içeri getirin.
- It rained all day long yesterday, so I stayed home.
- Dün bütün gün yağmur yağdı, bu yüzden evde kaldım.
- It rained heavily, and consequently the baseball game was called off.
- Çok yağmur yağdı ve dolayısıyla beyzbol maçı iptal edildi.
- I won't come if it rains tomorrow.
- Yarın yağmur yağarsa gelmeyeceğim.
- It is likely to rain today.
- Bugün muhtemelen yağmur yağacak.
- It rained continuously for three days.
- Üç gün boyunca sürekli yağmur yağdı.
- If it rains tomorrow, the tour will be cancelled.
- Yarın yağmur yağarsa tur iptal olur.
- What'll we do if it rains?
- Yağmur yağarsa ne yaparız?
- We actually intended to go to the beach tomorrow, but it's expected to rain.
- Aslında yarın sahile gitmeye niyetliydik ama yağmur yağacakmış.
- It looks like it'll rain.
- Yağmur yağacak gibi görünüyor.
- We hope it rains today.
- Umarız bugün yağmur yağar.
- It was pouring rain all morning long.
- Sabahtan beri yağmur yağıyordu.
- It rained all Monday afternoon.
- Pazartesi bütün öğleden sonra yağmur yağdı.
- It looks as if it is going to rain.
- Yağmur yağacak gibi görünüyor.
- Tom should leave before it rains.
- Yağmur yağmadan önce Tom gitmeli.
- It may well rain.
- Yağmur yağabilir.
- It looks like it might rain, so don't forget your umbrella.
- Yağmur yağacak gibi görünüyor, o yüzden şemsiyeni unutma.
- When I got up this morning, it was raining.
- Bu sabah kalktığımda yağmur yağıyordu.
- It might rain.
- Yağmur yağabilir.
- Was it raining yesterday?
- Dün yağmur yağıyor muydu?
- Suddenly, it rained.
- Aniden yağmur yağdı.
- Tom says he'll play golf even if it rains.
- Tom yağmur yağsa bile golf oynayacağını söylüyor.
- I think that it'll start raining soon.
- Ben yakında yağmur yağmaya başlayacağını düşünüyorum.
- If it rains, please call me.
- Yağmur yağarsa, lütfen beni ara.
- Tom doubts if it will rain.
- Tom yağmur yağacağından şüphe ediyor.
- I'm afraid it will rain tomorrow.
- Korkarım, yarın yağmur yağacak.
- Tom told me that he thought it would rain all day.
- Tom bana bütün gün yağmur yağacağını düşündüğünü söyledi.
- It may rain before long.
- Çok geçmeden yağmur yağabilir.
- During the game, it suddenly began to rain and it thundered, too.
- Oyun sırasında aniden yağmur yağmaya başladı ve gök gürledi.
- In Japan we have a lot of rain in June.
- Japonya'da Haziran ayında çok yağmur yağar.
- It has rained since yesterday.
- Dünden beri yağmur yağıyor.
- We didn't eat out this evening only because it was raining hard.
- Bu akşam dışarıda yemek yemedik çünkü çok yağmur yağıyordu.
- It's starting to rain.
- Yağmur yağmaya başladı.
- It won't rain on my wedding day.
- Düğün günümde yağmur yağmayacak.
- If it rains tomorrow, we'll go by car.
- Yarın yağmur yağarsa, arabayla gideriz.
- It was raining hard in Boston.
- Boston'da çok yağmur yağıyordu.
- The weather forecast said that it would rain this afternoon, but it didn't.
- Hava tahmini bu öğleden sonra yağmur yağacağını söylüyordu ama yağmadı.
- It's very likely that it will rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağması çok olasıdır.
- I'll mow the lawn tomorrow if it's not raining.
- Yarın yağmur yağmazsa çimi biçeceğim.
- There's been a lot of rain this year.
- Bu yıl çok yağmur yağdı.
- He said it will rain on Saturday.
- Cumartesi günü yağmur yağacağını söyledi.
- Even if it rains, I'll start.
- Yağmur yağsa bile, başlayacağım.
- It was raining quietly.
- Sessizce yağmur yağıyordu.
- It is raining hard now.
- Şu anda çok yağmur yağıyor.
- Tom is going to do that even if it rains.
- Yağmur yağsa bile Tom bunu yapacak.
- I don't think that it will rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağacağını sanmıyorum.
- It has been raining in the forest.
- Ormanda yağmur yağıyor.
- It's beginning to rain.
- Yağmur yağmaya başlıyor.
- It was raining in Boston on the day Tom was shot.
- Tom'un vurulduğu gün Boston'da yağmur yağıyordu.
- If it rains, I won't go.
- Yağmur yağarsa gitmeyeceğim.
- I don't think it'll rain, but I'll take an umbrella in case it does.
- Yağmur yağacağını sanmıyorum ama yağarsa diye bir şemsiye alacağım.
- If it rains tomorrow, I'll just stay at home.
- Eğer yarın yağmur yağarsa, evde kalacağım.
- Oh, it's raining.
- Aa, yağmur yağıyor.
- Abrams knew that it rained.
- Abrams yağmur yağdığını biliyordu.
- It could possibly rain today.
- Bugün yağmur yağabilir.
- We are staying at home because it's raining.
- Yağmur yağdığı için evde kalıyoruz.
- If it rains, we will stay at home.
- Yağmur yağarsa evde kalırız.
- It will rain tonight.
- Bu gece yağmur yağacak.
- It's raining now in Boston.
- Boston'da şimdi yağmur yağıyor.
- The clouds are getting darker and darker and it's beginning to look like it might rain.
- Bulutlar gittikçe kararıyor ve yağmur yağabilir gibi görünmeye başlıyor.
- I'm afraid it'll rain.
- Yağmur yağacak diye korkuyorum.
- It has been raining since last Sunday.
- Geçen Pazar gününden beri yağmur yağıyor.
- I doubt if it'll rain.
- Yağmur yağacağından şüpheliyim.
- You're lucky it didn't rain yesterday.
- Dün yağmur yağmadığı için şanslısın.
- Is it going to rain tomorrow?
- Yarın yağmur yağacak mı?
- The weather report said that it'll rain this afternoon, but I don't think it will.
- Hava raporu öğleden sonra yağmur yağacağını söylüyor ama yağacağını sanmıyorum.
- I'll still go to the park even if it rains.
- Yağmur yağsa bile parka gideceğim.
- Tom is carrying an umbrella because it was raining when he left his house.
- Tom şemsiye taşıyor çünkü evden çıktığında yağmur yağıyordu.
- I don't believe it is going to rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağacağına inanmıyorum.
- Tom said that he wouldn't go anywhere because it was raining.
- Tom yağmur yağdığı için hiçbir yere gitmeyeceğini söyledi.
- It has started to rain.
- Yağmur yağmaya başladı.
- The weather was cold that day, and besides, it was raining.
- O gün hava soğuktu ve ayrıca yağmur yağıyordu.
- The rain is raining all around.
- Her tarafta yağmur yağıyor.
- That day it had looked like rain since morning.
- O gün sabahtan beri yağmur yağacak gibi görünüyordu.
- It rained hard yesterday morning.
- Dün sabah şiddetli yağmur yağdı.
- Tomorrow it will rain in the south of England.
- Yarın İngiltere'nin güneyinde yağmur yağacak.
- If it rains, we'll cancel the trip.
- Yağmur yağarsa, geziyi iptal edeceğiz.
- It makes a difference to us whether it rains tomorrow.
- Yarın yağmur yağıp yağmayacağı bizim için bir farklılık yaratır.
- It rained for several days on end.
- Birkaç gün durmadan yağmur yağdı.
- I think it's going to start raining soon.
- Sanırım yakında yağmur yağmaya başlayacak.
- It rained all weekend.
- Tüm hafta sonu yağmur yağdı.
- It rained heavily all day.
- Bütün gün şiddetli yağmur yağdı.
- I will go, even if it rains.
- Yağmur yağsa bile gideceğim.
- It's definitely starting to rain.
- Kesinlikle yağmur yağmaya başlıyor.
- It started raining.
- Yağmur yağmaya başladı.
- As soon as we got there, it began to rain.
- Oraya varır varmaz, yağmur yağmaya başladı.
- We had a lot of rain yesterday.
- Dün çok yağmur yağdı.
- After it rains the air is fresh.
- Yağmur yağdıktan sonra hava temizdir.
- It began to rain.
- Yağmur yağmaya başladı.
- It rained the day that he was born.
- Onun doğduğu gün, tüm gün yağmur yağmıştı.
- If it does not rain.
- Eğer yağmur yağmazsa.
- It's already started raining.
- Yağmur yağmaya başladı bile.
- I thought it wouldn't rain today.
- Bugün yağmur yağmaz sanıyordum.
- I'll go, even if it rains tomorrow.
- Yarın yağmur yağsa da gideceğim.
- It's quite likely to rain tomorrow.
- Yarın muhtemelen yağmur yağacak.
- If it should rain, he will not come.
- Yağmur yağarsa, gelmeyecektir.
- It almost never rains here.
- Burada neredeyse hiç yağmur yağmaz.
- If it doesn't rain, let's go out.
- Yağmur yağmazsa, dışarı çıkalım.
- It rained three times during the trip.
- Yolculuk sırasında üç kez yağmur yağdı.
- It has been raining since the day before yesterday, but it may clear up this afternoon.
- Evvelsi günden beri yağmur yağıyor ama bu öğleden sonra açabilir.
- No sooner had I done so than it began to rain.
- Bunu yapar yapmaz yağmur yağmaya başladı.
- Seeing that it is raining, you had better stay home.
- Madem yağmur yağıyor, evde kalsanız iyi olur.
- Even if it should rain, I will start tomorrow.
- Yağmur yağsa bile, yarın başlayacağım.
- Tom ought to leave before it rains.
- Tom yağmur yağmadan önce gitmek zorunda.
- It has been raining on and off since the day before yesterday.
- Dünden önceki günden beri aralıklarla yağmur yağıyor.
- I think it won't rain this afternoon.
- Bu öğleden sonra yağmur yağmayacağını sanıyorum.
- It might rain before evening.
- Akşamdan önce yağmur yağabilir.
- I think it'll rain tomorrow.
- Sanırım yarın yağmur yağacak.
- It started raining just as I was leaving home.
- Tam evden ayrılırken yağmur yağmaya başladı.
- Tom predicted there would be rain.
- Tom yağmur yağacağını tahmin etti.
- I was thinking that I would go there by bicycle, but it began to rain.
- Oraya bisikletle giderim diye düşünüyordum ama yağmur yağmaya başladı.
- It has been raining on and off since this morning.
- Bu sabahtan beri ara sıra yağmur yağıyor.
- Maybe it won't rain tomorrow.
- Belki yarın yağmur yağmaz.
- Even though it was raining, we decided to take a walk.
- Yağmur yağmasına rağmen yürüyüş yapmaya karar verdik.
- If by some chance it rains, the garden party won't take place.
- Eğer bir ihtimal yağmur yağarsa, bahçe partisi yapılmayacak.
- I'm only happy when it rains.
- Ben sadece yağmur yağdığında mutluyum.
- It has rained for three days on end.
- Arka arkaya üç gün boyunca yağmur yağdı.
- Unless it rains in Ethiopia soon, there could be severe drought problems.
- Yakında Etiyopya'da yağmur yağmazsa, ciddi kuraklık problemleri olabilir.
- Although it was raining, I had to go out.
- Yağmur yağmasına rağmen dışarı çıkmak zorundaydım.
- Suddenly, it began to rain.
- Aniden yağmur yağmaya başladı.
- I had hardly left home when it began to rain heavily.
- Evden ayrılır ayrılmaz şiddetli şekilde yağmur yağmaya başladı.
- Tomorrow there's a high probability it will rain.
- Yarın yağmur yağacağına dair yüksek bir olasılık var.
- It'd be good if it wouldn't rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağmazsa iyi olur.
- Oh dear, it's raining, and I've already hung the laundry out to dry; what shall I do?
- Tanrım, yağmur yağıyor ve çamaşırları kuruması için çoktan astım; ne yapmalıyım?
- Tom and Mary both said that they didn't think it would rain.
- Tom ve Mary yağmur yağacağını düşünmediklerini söylediler.
- It rained the day that he was born.
- Doğduğu gün yağmur yağmıştı.
- Do you think it'll rain this afternoon?
- Sence bu öğleden sonra yağmur yağacak mı?
- You may go cycling if it doesn't rain.
- Yağmur yağmazsa bisiklete binebilirsiniz.
- It was starting to rain.
- Yağmur yağmaya başlıyordu.
- If it were not raining, I would go fishing.
- Yağmur yağmasa balık tutmaya giderdim.
- We had much rain last year.
- Geçen yıl çok yağmur yağdı.
- In case of rain, the athletic meeting will be called off.
- Yağmur yağması halinde spor karşılaşması iptal edilecektir.
- Tom could tell that it had rained.
- Tom yağmur yağdığını söyleyebilirdi.
- Even though it is raining, he will play golf.
- Yağmur yağsa bile golf oynayacak.
- It is hardly raining.
- Çok az yağmur yağıyor.
- It rained the whole night.
- Bütün gece yağmur yağdı.
- In Japan we have a lot of rain in June.
- Japonya'da haziranda çok yağmur yağar.
- It doesn't rain very much around here.
- Buralarda pek yağmur yağmaz.
- Tom said it would probably rain.
- Tom muhtemelen yağmur yağacağını söyledi.
- It's definitely going to rain.
- Kesinlikle yağmur yağacak.
- That day, it rained on and off all day.
- O gün, bütün gün aralıklarla yağmur yağdı.
- I didn't think it would rain last night.
- Dün gece yağmur yağacağını sanmıyordum.
- I ran into the house because it started to rain.
- Yağmur yağmaya başladığı için eve doğru koştum.
- I ran into the house because it started to rain.
- Yağmur yağmaya başladığı için eve koştum.
- Rain, and I don't have an umbrella.
- Yağmur yağıyor ve bir şemsiyem yok.
- No sooner had we reached the station than it began to rain.
- İstasyona varır varmaz yağmur yağmaya başladı.
- It's likely to rain tomorrow.
- Yarın muhtemelen yağmur yağacak.
- A heavy rain had fallen.
- Şiddetli bir yağmur yağıyordu.
- It's about to rain; bring in the clothes.
- Yağmur yağmak üzere, giysileri getir.
- It rained as soon as he got home.
- Eve gider gitmez yağmur yağdı.
- Even if it rains, the meeting will go on.
- Yağmur yağsa bile toplantı devam edecek.
- If it rains tomorrow, I'll just stay at home.
- Eğer yarın yağmur yağarsa, ben evde kalacağım.
- It's not raining.
- Yağmur yağmıyor.
- Not only were there strong winds yesterday, but also it rained heavily.
- Dün sert rüzgarların yanı sıra, yoğun yağmur yağdı.
- Make sure to bring that back inside before it rains.
- Yağmur yağmadan önce onu içeriye geri getirdiğinden emin ol.
- The rain began to fall.
- Yağmur yağmaya başladı.
- I can't tell whether it's raining or not.
- Yağmur yağıyor mu yağmıyor mu anlayamıyorum.
- There's a good chance it'll rain.
- Yağmur yağma ihtimali yüksek.
- It looks like it'll rain today.
- Bugün yağmur yağacak gibi görünüyor.
- It was raining around Chicago.
- Şikago çevresinde yağmur yağıyordu.
- It hardly ever rains in the area.
- Bölgeye neredeyse hiç yağmur yağmıyor.
- I don't think it will rain this afternoon.
- Öğleden sonra yağmur yağacağını sanmıyorum.
- Because it started raining hard, we played indoors.
- Çok yağmur yağdığı için içeride oynadık.
- It has been raining since last Thursday.
- Geçen Perşembe gününden beri yağmur yağıyor.
- I was leaving home, when it started to rain.
- Yağmur yağmaya başladığında evden ayrılıyordum.
- I think it'll be raining tomorrow.
- Sanırım yarın yağmur yağacak.
- The roof leaks when it rains.
- Yağmur yağdığında çatı akıyor.
- Our streets flood when we have rain.
- Yağmur yağdığında sokaklarımızı sel basıyor.
- It was unfortunate that it rained yesterday.
- Dün yağmur yağması talihsizlikti.
- He won't come if it rains.
- O, yağmur yağarsa gelmez.
- As I was walking, it began to rain.
- Ben yürürken, yağmur yağmaya başladı.
- We've had no rain for ages; in fact, not since the beginning of April.
- Uzun zamandır hiç yağmur yağmadı; Aslında, nisan ayının başından beri yağmadı.
- It's not very likely to rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağması pek olası değil.
- The game will be held even if it rains.
- Yağmur yağsa bile oyun oynanacak.
- It rained every day.
- Her gün yağmur yağdı.
- It was raining on and off all night long.
- Gece boyunca aralıklarla yağmur yağdı.
- I discouraged him from going swimming because it looked like it was going to rain.
- Yağmur yağacakmış gibi göründüğü için onu yüzmeye gitmekten vazgeçirdim.
- When I arrived, it was raining.
- Ben vardığımda, yağmur yağıyordu.
- It's going to rain in the afternoon.
- Öğleden sonra yağmur yağacak.
- It seems like it's been raining for weeks.
- Sanki haftalardır yağmur yağıyor.
- It is raining now.
- Şimdi yağmur yağıyor.
- Does it rain much here in Berlin?
- Berlin'de burada çok yağmur yağar mı?
- It may rain around noon.
- Öğle saatlerinde yağmur yağabilir.
- It's very likely that it will rain tomorrow.
- Büyük olasılıkla yarın yağmur yağacak.
- When it rains, Tom takes the bus.
- Yağmur yağdığında, Tom otobüse biner.
- There has been no rain here for the past two weeks.
- Son iki haftadır burada hiç yağmur yağmadı.
- Tom said it was raining in Boston.
- Tom, Boston'da yağmur yağdığını söyledi.
- I'm afraid it'll rain tomorrow.
- Maalesef yarın yağmur yağacak.
- Tom and Mary went for a walk even though it was raining.
- Tom ve Mary yağmur yağmasına rağmen yürüyüşe çıktılar.
- It rained hard last night.
- Dün gece çok yağmur yağdı.
- We've had a lot of rain recently.
- Son günlerde çok yağmur yağdı.
- It has rained in the forest.
- Ormanda yağmur yağdı.
- They had hardly started when it began to rain.
- Onlar başlar başlamaz yağmur yağmaya başladı.
- When it started raining, Mary's hair dye ran down her forehead.
- Yağmur yağmaya başladığında, Mary'nin saç boyası alnından aşağı aktı.
- Telephone me if it rains.
- Yağmur yağarsa beni ara.
- Suddenly it began to rain.
- Aniden yağmur yağmaya başladı.
- If it rains, call me.
- Yağmur yağarsa beni ara.
- I thought it wouldn't rain today.
- Bugün yağmur yağmayacağını düşündüm.
- It will not rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağmayacak.
- I called a cab, because it was raining.
- Taksi çağırdım, çünkü yağmur yağıyordu.
- Catherine stayed indoors because it was raining.
- Yağmur yağdığı için Catherine içerde kaldı.
- I'll go even if it rains heavily.
- Çok yağmur yağsa bile gideceğim.
- Remember to take your umbrella, in case it rains.
- Yağmur yağma ihtimaline karşı şemsiyeni almayı unutma.
- It's been raining since Monday.
- Pazartesiden beri yağmur yağıyor.
- When it rains, she feels blue.
- Yağmur yağdığında, kendini hüzünlü hissediyor.
- We've had a heavy rain, so the playground is muddy.
- Şiddetli bir yağmur yağdı, bu yüzden oyun alanı çamurlu.
- The rain penetrated my raincoat.
- Yağmur, yağmurluğumun içine işledi.
- Unfortunately, it rained yesterday.
- Maalesef dün yağmur yağdı.
- We prayed for rain.
- Yağmur yağması için dua ettik.
- It would rain just when I wanted to go out.
- Ne zaman dışarı çıkmak istesem yağmur yağardı.
- I'm afraid it'll rain tonight.
- Korkarım ki bu gece yağmur yağacak.
- According to the newspaper, it will rain today.
- Gazeteye göre bugün yağmur yağacakmış.
- It's raining, but we'll go anyway.
- Yağmur yağıyor ama yine de gideceğiz.
- I would not go if it rains tomorrow.
- Yarın yağmur yağarsa gitmem.
- I go for a walk every day, except when it rains.
- Yağmur yağdığı zamanlar dışında her gün yürüyüşe çıkıyorum.
- I always forget my umbrella when it rains hard.
- Şiddetli yağmur yağdığında şemsiyemi hep unuturum.
- Because it started raining hard, we played indoors.
- Şiddetli yağmur yağmaya başladığı için içeride oynadık.
- I think it's going to rain.
- Sanırım yağmur yağacak.
- The party had no sooner started than it began to rain.
- Parti daha başlamamıştı ki yağmur yağmaya başladı.
- It's not very likely to rain tomorrow.
- Muhtemelen yarın yağmur yağmayacak.
- We wouldn't go if it rained.
- Yağmur yağsaydı gitmezdik.
- It began to rain before I got home.
- Ben eve varmadan önce yağmur yağmaya başladı.
- The road was quite muddy, and, what is worse, it began to rain.
- Yol oldukça çamurluydu ve daha kötüsü, yağmur yağmaya başlamıştı.
- It suddenly started raining.
- Aniden yağmur yağmaya başladı.
- You need an umbrella when it's raining if you don't want to get wet.
- Eğer ıslanmak istemiyorsanız yağmur yağarken bir şemsiyeye ihtiyacınız vardır.
- We have had more rain this year than last year.
- Bu yıl geçen yıldan daha fazla yağmur yağdı.
- If it rains, the game will be put off.
- Yağmur yağarsa maç ertelenecek.
- I'm afraid it's going to rain.
- Korkarım yağmur yağacak.
- It rained all day long yesterday, so I stayed home.
- Dün bütün gün yağmur yağdı, ben de evde kaldım.
- We're all praying for rain.
- Hepimiz yağmur yağması için dua ediyoruz.
- Even if it rains, I'm still planning on going.
- Yağmur yağsa da hâlâ gitmeyi düşünüyorum.
- All at once it began to rain heavily.
- Bir anda şiddetli yağmur yağmaya başladı.
- I was thinking to go there by bike, but it began to rain.
- Oraya bisikletle gitmeyi düşünüyordum ama yağmur yağmaya başladı.
- It will get dark earlier this evening, as it is raining.
- Yağmur yağdığı için hava bu akşam daha erken kararacak.
- Tom predicted there would be rain.
- Tom yağmur yağacağını öngördü.
- It's unlikely to rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağma ihtimali yok.
- It was raining good and hard.
- Şiddetli bir yağmur yağıyordu.
- It has been raining since last Sunday.
- Geçen Pazardan beri yağmur yağıyor.
- It'll rain soon.
- Yakında yağmur yağacak.
- It's always raining.
- Her zaman yağmur yağıyor.
- It is raining heavily.
- Aşırı derecede yağmur yağıyor.
- I think tomorrow is going to rain.
- Sanırım yarın yağmur yağacak.
- If it starts raining we'll have to give up on our bike ride.
- Yağmur yağmaya başlarsa bisiklete binmekten vazgeçmek zorunda kalacağız.
- It has been raining since yesterday.
- Dünden beri yağmur yağıyor.
- It had rained in the forest.
- Ormanda yağmur yağmıştı.
- Tom should take an umbrella because it looks like rain.
- Tom bir şemsiye almalıdır, çünkü yağmur yağacak gibi görünüyor.
- It rained yesterday.
- Dün yağmur yağdı.
- The game will be held even if it rains.
- Yağmur yağsa bile karşılaşma yapılır.
- Do you think it'll rain?
- Sence yağmur yağacak mı?
- It's very likely that it'll rain tomorrow.
- Yarın büyük ihtimalle yağmur yağacak.
- It doesn't rain here every day, but it does rain here a lot.
- Buraya her gün yağmur yağmaz ama çok yağar.
- It looks like it might rain.
- Yağmur yağabilir gibi görünüyor.
- It is raining.
- Yağmur yağıyor.
- It looked like it was going to rain, but it didn't.
- Yağmur yağacak gibi görünüyordu ama yağmadı.
- Generally speaking, there is little rain here in June.
- Genel olarak, burada Haziran ayında az yağmur yağar.
- They stayed at home, because it rained.
- Evde kaldılar, çünkü yağmur yağıyordu.
- It rained three days ago.
- Üç gün önce yağmur yağdı.
- It hardly ever rains there.
- Orada neredeyse hiç yağmur yağmaz.
- It's raining, so the kids aren't playing in the yard.
- Yağmur yağıyor, bu yüzden çocuklar bahçede oynamıyor.
- If it rains tomorrow, I'm not going to the meeting.
- Eğer yarın yağmur yağarsa toplantıya gitmeyeceğim.
- We had a very heavy rain yesterday morning.
- Dün sabah çok şiddetli bir yağmur yağdı.
- Because it rained, I didn't go.
- Yağmur yağdığı için, gitmedim.
- It began to rain, so he did not have to water the lawn.
- Yağmur yağmaya başladı, böylece çimleri sulamak zorunda kalmadı.
- It is not raining.
- Yağmur yağmıyor.
- Even if it rains, I'm still planning on going.
- Yağmur yağsa bile gitmeyi planlıyorum.
- I think it's going to start raining soon.
- Bence yakında yağmur yağmaya başlayacak.
- Though it was raining, we played football.
- Yağmur yağmasına rağmen futbol oynadık.
- I feel that it will rain.
- Yağmur yağacağını hissediyorum.
- It looks like rain today.
- Bugün yağmur yağacak gibi görünüyor.
- It was still raining.
- Hala yağmur yağıyordu.
- Unfortunately, it's raining today.
- Maalesef bugün yağmur yağıyor.
- It rained yesterday after it had been dry for a long time.
- Uzun süren bir kuraklıktan sonra dün yağmur yağdı.
- Tom ought to leave before it rains.
- Tom yağmur yağmadan gitmeli.
- If it rains tomorrow, we will go there by car.
- Yarın yağmur yağarsa, oraya araba ile gideriz.
- It certainly feels like it's going to rain.
- Kesinlikle yağmur yağacak gibi hissettiriyor.
- I don't think it will rain, but I'll take an umbrella just in case.
- Yağmur yağacağını sanmıyorum ama her ihtimale karşı şemsiye alacağım.
- It has been raining for three days on end.
- Üç gündür devamlı yağmur yağıyor.
- It started raining just as I was leaving home.
- Tam evden çıkarken yağmur yağmaya başladı.
- I had not gone a mile when it began to rain.
- Yağmur yağmaya başladığında bir mil bile gitmemiştim.
- It's just started raining.
- Az önce yağmur yağmaya başladı.
- I have to go even if it rains cats and dogs.
- Çok yağmur yağsa bile, gitmek zorundayım.
- Every time it rains, the roof leaks.
- Her yağmur yağdığında çatı sızdırır.
- Tom is going to do that even if it rains.
- Tom yağmur yağsa bile bunu yapacak.
- Tom hopes it won't rain tomorrow.
- Tom yarın yağmur yağmayacağını umuyor.
- It's almost always raining there.
- Orada neredeyse her zaman yağmur yağıyor.
- Yesterday it rained the entire afternoon.
- Dün bütün öğleden sonra yağmur yağdı.
- It is supposed to rain today, isn't it?
- Bugün yağmur yağacak, değil mi?
- Even if it rains, I will start early tomorrow morning.
- Yağmur yağsa bile, yarın sabah erkenden başlıyorum.
- We didn't have much rain last month.
- Geçen ay fazla yağmur yağmadı.
- It's been raining hard.
- Çok yağmur yağıyor.
- The weatherman says we'll have rain in the afternoon.
- Hava durumu spikeri öğleden sonra yağmur yağacağını söylüyor.
- Will it rain today?
- Bugün yağmur yağacak mı?
- I think it won't rain this afternoon.
- Bence bu öğleden sonra yağmur yağmayacak.
- I was planning on going to the beach today, but then it started to rain.
- Bugün plaja gitmeyi planlıyordum fakat sonra yağmur yağmaya başladı.
- If it rains tomorrow, I'll just stay at home.
- Yarın yağmur yağarsa, ben sadece evde kalacağım.
- It's pouring down rain.
- Yağmur yağıyor.
- Tom and the other farmers prayed for rain.
- Tom ve diğer çiftçiler yağmur yağması için dua ettiler.
- When it rains, I get depressed.
- Yağmur yağdığında bunalımlı olurum.
- Is it going to rain?
- Yağmur yağacak mı?
- The experts said it would rain tomorrow.
- Uzmanlar yarın yağmur yağacağını söyledi.
- Were you at home when it started raining?
- Yağmur yağmaya başladığında evde miydin?
- Rain is pouring.
- Yağmur yağıyor.
- It kept raining for a week.
- Bir hafta boyunca yağmur yağmaya devam etti.
- It rained yesterday evening.
- Dün akşam yağmur yağdı.
- It may have rained last night.
- Dün gece yağmur yağmış olabilir.
- Since it was raining, I took a taxi.
- Yağmur yağdığı için bir taksiye bindim.
- It's been raining all week.
- Bütün hafta yağmur yağıyor.
- It rained heavily.
- Şiddetli yağmur yağdı.
- It seems like it'll rain.
- Yağmur yağacak gibi görünüyor.
- I hope it's not raining tomorrow.
- Umarım yarın yağmur yağmaz.
- As soon as we got there, it began to rain.
- Oraya varır varmaz yağmur yağmaya başladı.
- Rain, and I don't have an umbrella.
- Yağmur yağıyor ve şemsiyem yok.
- I think it might rain today, but I could be wrong.
- Bence bugün yağmur yağabilir ama yanılıyor da olabilirim.
- Unless it rains, I will go, too.
- Yağmur yağmazsa, ben de gideceğim.
- What'll you do if it rains?
- Yağmur yağarsa ne yaparsın?
- Was it raining this morning when you got up?
- Bu sabah kalktığında yağmur yağıyor muydu?
- I had hardly left home when it began raining.
- Yağmur yağmaya başladığında evden daha yeni çıkmıştım.
- They'll be glad if it rains soon.
- Yakında yağmur yağarsa, memnun olurlar.
- It may rain around noon.
- Öğle civarında yağmur yağabilir.
- I usually walk to school if it isn't raining.
- Yağmur yağmıyorsa genelde okula yürüyerek giderim.
- Even though it was raining, they went on their outing.
- Yağmur yağmasına rağmen gezmeye gittiler.
- I take the bus on the street corner or the car when it rains.
- Yağmur yağdığında sokağın köşesindeki otobüse ya da arabaya biniyorum.
- I have a hunch that it will rain.
- Yağmur yağacağına dair bir önsezim var.
- Since it's raining, I'd better go home.
- Yağmur yağdığı için, eve gitsem iyi olur.
- Bring an umbrella because it is expected to rain this afternoon.
- Şemsiye getirin çünkü öğleden sonra yağmur yağması bekleniyor.
- It rained five successive days.
- Beş gün üst üste yağmur yağdı.
- It is going to rain soon.
- Yakında yağmur yağacak.
- If it rains tomorrow, I will not be going.
- Eğer yarın yağmur yağarsa gitmeyeceğim.
- I don't think it'll rain.
- Yağmur yağacağını sanmıyorum.
- I said that it might have rained.
- Yağmur yağmış olabileceğini söyledim.
- According to weather report, it'll rain tomorrow.
- Hava raporuna göre yarın yağmur yağacak.
- It rained hard all day today.
- Bugün bütün gün çok yağmur yağdı.
- I can't tell whether it's raining or not.
- Yağmur yağıp yağmadığını sana söyleyemem.
- It's raining hard.
- Çok yağmur yağıyor.
- The clouds are getting darker and darker and it's beginning to look like it might rain.
- Bulutlar gittikçe kararıyor ve yağmur yağacakmış gibi görünüyor.
- It began to rain cats and dogs.
- Şiddetli bir yağmur yağmaya başladı.
- It began to rain five minutes after I left home.
- Evden ayrıldıktan beş dakika sonra yağmur yağmaya başladı.
- It is likely to rain soon.
- Yakında yağmur yağabilir.
- I do not think there will be rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağacağını sanmıyorum.
- It rains there.
- Orada yağmur yağar.
- Tom told us that he thought it would rain all day.
- Tom bize bütün gün yağmur yağacağını düşündüğünü söyledi.
- Yesterday they didn't play tennis, because it rained.
- Dün tenis oynamadılar çünkü yağmur yağdı.
- According to the TV, it will rain tomorrow.
- TV'ye göre, yarın yağmur yağacak.
- It rained on and off all day.
- Bütün gün aralıklarla yağmur yağdı.
- It has been raining on and off since last night.
- Dün geceden beri ara sıra yağmur yağıyor.
- Suddenly rain began to fall.
- Aniden yağmur yağmaya başladı.
- Let's pray for rain.
- Yağmur yağması için dua edelim.
- I think it'll rain today.
- Sanırım bugün yağmur yağacak.
- I'm afraid it will rain.
- Maalesef, yağmur yağacak.
- Tomorrow, it will rain.
- Yarın yağmur yağacak.
- We won't go if it rains.
- Yağmur yağarsa gitmeyiz.
- It is not going to rain this evening.
- Bu akşam yağmur yağmayacak.
- We couldn't play tennis because it was raining.
- Yağmur yağdığı için tenis oynayamadık.
- The weather forecast tells us if it will rain or not.
- Hava tahmini bize yağmur yağıp yağmayacağını söyler.
- Since it rained, I did not go.
- Yağmur yağdığı için gitmedim.
- It has been raining off and on.
- Ara sıra yağmur yağıyor.
- Do you get much rain here in October?
- Ekim ayında burada çok yağmur yağar mı?
- It will most likely rain today.
- Bugün büyük ihtimalle yağmur yağacak.
- We were late for school because it rained heavily.
- Okula geç kaldık çünkü şiddetli yağmur yağıyordu.
- The roof leaks every time it rains.
- Her yağmur yağdığında çatı akıyor.
- It's raining cats and dogs.
- Sağanak şeklinde yağmur yağıyor.
- If it should rain tomorrow, I won't play golf.
- Yarın yağmur yağarsa golf oynamam.
- When I was about to leave, it began to rain.
- Ayrılmak üzereyken yağmur yağmaya başladı.
- Since it was raining, Nancy hesitated to go out.
- Yağmur yağdığı için Nancy, dışarı çıkmakta tereddüt etti.
- The roof leaks when it rains.
- Yağmur yağınca çatı sızdırıyor.
- It certainly feels like it's going to rain.
- Kesinlikle yağmur yağacakmış gibi hissediyorum.
- It rained for an entire week.
- Tam bir hafta boyunca yağmur yağdı.
- It rained so hard that we decided to visit him some other time.
- O kadar çok yağmur yağdı ki onu başka bir zaman ziyaret etmeye karar verdik.
- Suddenly, it started to rain.
- Aniden yağmur yağmaya başladı.
- I suppose it's going to rain this evening.
- Sanırım bu akşam yağmur yağacak.
- There's a chance it'll rain.
- Yağmur yağma ihtimali var.
- Whether it rains or not, Fujita is planning to have a picnic.
- Yağmur yağsa da yağmasa da Fujita piknik yapmayı planlıyor.
- We're going to have more rain.
- Daha çok yağmur yağacak.
- The clouds are getting darker; it's going to rain.
- Bulutlar kararıyor; yağmur yağacak.
- It won't be long before it rains.
- Yağmurun yağması uzun sürmez.
- It began to rain before I got home.
- Ben eve gelmeden yağmur yağmaya başladı.
- The weatherman says that it'll rain in the afternoon.
- Meteoroloji uzmanı öğleden sonra yağmur yağacağını söylüyor.
- You should take an umbrella in case it rains.
- Yağmur yağarsa diye bir şemsiye almalısın.
- I will go, even if it rains.
- Yağmur yağsa bile, gideceğim.
- It was pouring rain all morning long.
- Bütün sabah yağmur yağdı.
- It's been raining since Monday.
- Pazartesi gününden beri yağmur yağıyor.
- It will have been raining for a week if it does not stop tomorrow.
- Yarın da durmazsa, bir haftadır yağmur yağıyor olacak.
- It looks like it might rain, so you should take an umbrella with you.
- Yağmur yağacak gibi görünüyor, bu yüzden yanına bir şemsiye almalısın.
- It was raining in Boston on Monday.
- Pazartesi günü Boston'da yağmur yağıyordu.
- Because it had been raining for a couple of days, the pitch was muddy and difficult to play on.
- Birkaç gündür yağmur yağdığı için saha çamurluydu ve üzerinde oynanması zordu.
- According to the weather forecast, it'll rain tomorrow.
- Hava tahminine göre yarın yağmur yağacak.
- It looks like it's going to rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağacağa benziyor.
- It isn't going to rain tonight.
- Bu gece yağmur yağmayacak.
- It has been raining since last Thursday.
- Geçen perşembeden beri yağmur yağıyor.
- I hope it will rain soon!
- Umarım yakında yağmur yağar!
- There's a lot of rain all the year round.
- Yıl boyunca çok yağmur yağar.
- If it rains, we'll cancel the trip.
- Yağmur yağarsa, geziyi iptal ederiz.
- It may rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağabilir.
- Tomorrow, there's likely to be rain.
- Yarın muhtemelen yağmur yağacak.
- Telephone me if it rains.
- Yağmur yağarsa bana telefon edin.
- It's raining today; so where is my umbrella?
- Bugün yağmur yağıyor; peki şemsiyem nerede?
- It's raining, so you should stay at home.
- Yağmur yağıyor, o yüzden evde kalmalısın.
- I don't think it'll rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağacağını sanmıyorum.
- It's been raining all day.
- Bütün gün yağmur yağdı.
- It looks as if it'll rain.
- Yağmur yağacak gibi görünüyor.
- It was raining when we left, but by the time we arrived, it was sunny.
- Biz ayrıldığımızda yağmur yağıyordu, fakat vardığımızda hava güneşliydi.
- Judging from the sky, it will rain soon.
- Gökyüzüne bakılırsa yakında yağmur yağacak.
- According to the weather forecast, it will rain tomorrow.
- Hava tahminine göre yarın yağmur yağacak.
- It looks like it'll rain today, too.
- Bugün de yağmur yağacağa benziyor.
- Tom thinks it will rain tomorrow.
- Tom yarın yağmur yağacağını düşünüyor.
- It's very likely that it will rain tomorrow.
- Büyük ihtimalle yarın yağmur yağacak.
- If it rains the day after tomorrow, I will stay at home.
- Eğer yarından sonraki gün yağmur yağarsa, evde kalırım.
- It's raining, so we should go home.
- Yağmur yağıyor, bu yüzden eve gitmeliyiz.
- It kept raining for three days.
- Üç gün boyunca yağmur yağmaya devam etti.
- In Sendai, we have a lot of rain in July.
- Sendai'de temmuz ayında çok yağmur yağar.
- The experts said it would rain tomorrow.
- Uzman yarın yağmur yağacağını söyledi.
- The sky is cloudy and it will rain.
- Gökyüzü bulutlu ve yağmur yağacak.
- I was leaving home, when it started to rain.
- Yağmur yağmaya başladığında evden çıkıyordum.
- Though it was raining, she went out.
- Yağmur yağmasına rağmen, dışarı çıktı.
- I called a cab, because it was raining.
- Bir taksi çağırdım çünkü yağmur yağıyordu.
- It keeps raining.
- Yağmur yağmaya devam ediyor.
- When it rains, I get depressed.
- Yağmur yağdığında depresyona giriyorum.
- Make sure to bring that back inside before it rains.
- Yağmur yağmadan önce onu içeri getirdiğinden emin ol.
- We have not had a single drop of rain for two weeks.
- Bizim buralara iki haftadır tek damla yağmur yağmıyor.
- I hope it rains today.
- Umarım bugün yağmur yağar.
- It was raining that day.
- O gün yağmur yağıyordu.
- I stayed indoors because it rained.
- Yağmur yağdığı için dışarı çıkmadım.
- If it rains, Tom won't do that.
- Yağmur yağarsa, Tom bunu yapmaz.
- Since it rained, I did not go.
- Yağmur yağdığı için ben gitmedim.
- It wasn't raining when I left.
- Ben gittiğimde yağmur yağmıyordu.
- It's not likely to rain tomorrow.
- Muhtemelen yarın yağmur yağmayacak.
- In Japan, it rains quite a bit during our rainy season which is from mid-June until mid-July.
- Japonya'da yağış mevsimi boyunca Haziran ayı ortalarından Temmuz ortasına kadar sık sık yağmur yağar.
- Don't go out, as it's raining.
- Dışarı çıkmayın çünkü yağmur yağıyor.
- The weather today is great, but lately it's been raining all the time.
- Bugün hava harika ama son zamanlarda sürekli yağmur yağıyor.
- It's supposed to rain tomorrow.
- Yarın yağmur yağacakmış.
- I heard that it's going to rain tomorrow.
- Ben yarın yağmur yağacağını duydum.
- This summer, it's rained very little.
- Bu yaz çok az yağmur yağdı.
- The soccer game will be played, even if it rains.
- Yağmur yağsa bile futbol maçı oynanacak.
- I think it's going to start raining soon.
- Yakında yağmur yağmaya başlayacağını düşünüyorum.
- I'm sad when it rains.
- Yağmur yağdığında üzülüyorum.
- It looks like it might rain.
- Yağmur yağacak gibi duruyor.
- It rained during the whole meeting.
- Bütün toplantı boyunca yağmur yağdı.
- Tom and Mary couldn't go on a picnic because it was raining.
- Tom ve Mary yağmur yağdığı için pikniğe gidemediler.
- When I got up this morning, it was raining.
- Bu sabah kalktığımda, yağmur yağıyordu.
- He explained to my son why it rains.
- Oğluma neden yağmur yağdığını açıkladı.
- Hopefully, it'll rain tomorrow.
- Umarım yarın yağmur yağar.
- If it is raining tomorrow, we stay at home.
- Yarın yağmur yağarsa evde kalırız.
- It began to rain after noon.
- Öğleden sonra yağmur yağmaya başladı.
- We hope it rains today.
- Umarım bugün yağmur yağar.
- It seems like it might rain this afternoon.
- Bu öğleden sonra yağmur yağabilir gibi görünüyor.
- We were late for school because it was raining hard.
- Okula geç kalmıştık çünkü çok yağmur yağıyordu.
- It's raining, so I'm staying here.
- Yağmur yağıyor, o yüzden burada kalıyorum.
- It will most likely rain today.
- Büyük olasılıkla bugün yağmur yağacak.
- They had hardly started when it began to rain.
- Yağmur yağmaya başladığında daha yeni başlamışlardı.
- Avoid crossing this street when it is raining.
- Yağmur yağarken bu caddeyi geçmekten kaçının.
- It isn't raining now.
- Şu an yağmur yağmıyor.
- It seems like it's been raining for weeks.
- Haftalardır yağmur yağıyor gibi gözüküyor.
- I don't think it'll rain, but I'll take an umbrella in case it does.
- Yağmur yağacağını sanmıyorum ama yağarsa diye şemsiye alacağım.
- It rained all through the afternoon.
- Bütün öğleden sonra yağmur yağdı.
- If it rains, he won't come.
- Yağmur yağarsa, gelmez.
- There's a lot of rain in June.
- Haziran'da çok yağmur yağar.
- It hasn't rained now for several hours.
- Şimdi birkaç saattir yağmur yağmadı.
- We were late for school because it rained heavily.
- Şiddetle yağmur yağdığı için okula geç kaldık.
- I will put off my departure if it rains.
- Yağmur yağarsa, yola çıkmayı erteleyeceğim.
- The weatherman says that it'll rain in the afternoon.
- Hava durumu sunucusu öğleden sonra yağmur yağacağını söylüyor.
Show More (1359)
|
|
- We pampered Europeans are desperate for rain to replenish our rivers and reservoirs.
- Biz şımartılmış Avrupalılar, nehirlerimizi ve rezervuarlarımızı doldurmak için yağmura muhtacız.
- Even today we laid on some rain here to make you feel at home.
- Bugün bile sizi evinizde hissettirmek için burada biraz yağmur yağdırdık.
- This rain, though, is relatively light and not reliable.
- Yine de bu yağmur nispeten hafif ve kesin değil.
- In spite of the rain, this trip very much pleased me, on the whole.
- Yağmura rağmen bu gezi genel olarak beni çok memnun etti.
- In spite of the rain, this trip very much pleased me, on the whole.
- Yağmura rağmen bu yolculuk beni çok memnun etti, genel olarak.
- After so much rain, I was thrilled when the sun finally came out.
- O kadar yağmurdan sonra, sonunda güneş çıktığında çok heyecanlandım.
- The baseball game was called off on account of the rain.
- Beyzbol maçı yağmur sebebiyle iptal edildi.
- The rain is wonderful.
- Yağmur harika.
- We have had a lot of rain this summer.
- Bu yaz çok fazla yağmur vardı.
- I walked home in the rain without an umbrella.
- Ben bir şemsiye olmadan yağmurda eve yürüdüm.
- The rain is letting up.
- Yağmur diniyor.
- Rain is needed everywhere.
- Yağmura her yerde ihtiyaç var.
- She walked on and on in the rain.
- Yağmurda aralıksız yürüdü.
- He started in spite of the rain.
- Yağmura rağmen başladı.
- The rain already stopped.
- Yağmur önceden durdu.
- Tom suggested that we leave right away before it started to rain.
- Tom yağmur başlamadan hemen gitmemizi önerdi.
- The garden was destroyed after the rain.
- Bahçe yağmurdan sonra harap oldu.
- The rain was beating against the windows.
- Yağmur pencerelere vuruyordu.
- Do you like rain?
- Yağmuru sever misin?
- The rain is raining all around.
- Yağmur her yere yağıyor.
- He closed the window for fear of rain.
- O yağmur korkusuyla pencereyi kapattı.
- Tom felt the cold rain on his face.
- Tom yüzünde soğuk yağmuru hissetti.
- I shouldn't have played outside in the rain.
- Yağmurda dışarıda oynamamalıydım.
- I love the rain while I'm studying in my room.
- Odamda ders çalışırken yağmuru seviyorum.
- Don't expose it to the rain!
- Onu yağmura maruz bırakma!
- Due to the rain, my plans were completely mixed up.
- Yağmur yüzünden planlarım tamamen karıştı.
- How long did the rain last?
- Yağmur ne kadar sürdü?
- When the rain stops, we'll go for a walk.
- Yağmur durduğunda, yürüyüşe çıkacağız.
- Because of rain, I could not go out.
- Yağmur yüzünden dışarı çıkamadım.
- In spite of the rain, the game was not cancelled.
- Yağmura rağmen maç iptal edilmedi.
- I walk in the rain like an idiot and you're not there.
- Bir aptal gibi yağmurda yürürüm ve sen orada değilsin.
- Plants grow quickly after rain.
- Bitkiler yağmurdan sonra çabuk büyür.
- Rain is scarce in this country.
- Yağmur bu ülkede seyrektir.
- The rain just stopped, so let's leave.
- Yağmur az önce durdu, bu yüzden gidelim.
- Soon the cold rain came down.
- Çok geçmeden soğuk bir yağmur başladı.
- The rain never let up all night.
- Yağmur bütün gece hiç dinmedi.
- Scarcely had the rain stopped before a rainbow appeared.
- Yağmur tam dinmişti ki gökkuşağı belirdi.
- Is it not dark in the rain?
- Yağmurda hava karanlık değil mi?
- Because of the rain they had to cancel the game.
- Yağmur yüzünden oyunu iptal etmek zorunda kaldılar.
- The rain waters the flowers.
- Yağmur çiçekleri suluyor.
- The rain is starting to let up.
- Yağmur dinmeye başlıyor.
- He loves rain and snow.
- Yağmuru ve karı sever.
- The kitten is playing in the rain.
- Yavru kedi yağmurda oynuyor.
- Wait till the rain stops.
- Yağmur duruncaya kadar bekle.
- We had to call off the game because of the rain.
- Yağmur yüzünden oyunu iptal etmek zorunda kaldık.
- While I was cycling, the rain started.
- Ben bisiklet sürerken yağmur başladı.
- Rain allows the ground to shine.
- Yağmur zeminin parlamasına imkan verir.
- The plants will revive after a good rain.
- Bitkiler iyi bir yağmurdan sonra canlanacak.
- The children went to school in spite of the rain.
- Çocuklar yağmura rağmen okula gittiler.
- There was a heavy rain yesterday.
- Dün şiddetli bir yağmur vardı.
- Tom doesn't like driving in the rain.
- Tom yağmurda araba sürmeyi sevmiyor.
- Tom and the other farmers prayed for rain.
- Tom ve diğer çiftçiler yağmur için dua etti.
- Strong winds accompanied the rain.
- Güçlü rüzgarlar yağmura eşlik etti.
- The football game might be called off on account of rain.
- Futbol maçı yağmur sebebiyle iptal edilebilir.
- I hate the rain.
- Yağmurdan nefret ediyorum.
- We are in for rain.
- Yağmur yüzünden evdeyiz.
- After rain comes fair weather.
- Yağmurdan sonra güzel hava gelir.
- It is cool after the rain.
- Yağmurdan sonra hava serin.
- A boy was giving out newspapers in the rain.
- Bir çocuk yağmurda gazete dağıtıyordu.
- The wall protected me from the rain.
- Duvar beni yağmurdan korudu.
- There's been a lot of rain this summer.
- Bu yaz çok yağmur vardı.
- Don't leave the bicycle out in the rain.
- Bisikleti yağmurda dışarıda bırakma.
- Here comes the rain.
- İşte yağmur geliyor.
- The rain cheers me up.
- Yağmur beni neşelendirir.
- She stayed out in the rain.
- Yağmurda dışarıda kaldı.
- After the rain, there were puddles on the street.
- Yağmurdan sonra, sokakta su birikintileri vardı.
- They sought shelter from the rain.
- Yağmurdan dolayı sığınak aradılar.
- I stayed home because of the rain.
- Yağmur yüzünden evde kaldım.
- The rain changed into snow.
- Yağmur kara dönüştü.
- I don't think this rain will let up anytime soon.
- Bu yağmurun yakın zamanda dineceğini sanmıyorum.
- The rain will revive this tree.
- Yağmur bu ağacı canlandıracak.
- They need to be able to irrigate without relying solely on rain.
- Sadece yağmura bel bağlamadan sulama yapabilmeliler.
- In spite of the rain, the game was not cancelled.
- Yağmura rağmen oyun iptal edilmedi.
- We marched in the rain.
- Biz yağmurda yürüdük.
- We had to walk home in the rain.
- Yağmurda eve yürümek zorunda kaldık.
- We couldn't go out because of the rain.
- Yağmurdan dolayı dışarı çıkamadık.
- The baseball game was called off because of rain.
- Beyzbol maçı yağmur nedeniyle iptal edildi.
- We had to call off the baseball game because of the rain.
- Beyzbol maçını yağmurdan dolayı iptal etmek zorundaydık.
- The rain has let up, so we can begin.
- Yağmur dindi, artık başlayabiliriz.
- The rain cheers me up.
- Yağmur beni neşelendiriyor.
- Tom said he liked rain.
- Tom yağmurdan hoşlandığını söyledi.
- I like to walk in the rain.
- Yağmurda yürümeyi severim.
- He arrived all wet from the rain.
- O yağmur nedeniyle tamamen ıslanmış geldi.
- The scent of earth after rain is called petrichor.
- Yağmurdan sonraki toprak kokusuna petrikor denir.
- The garden was destroyed after the rain.
- Yağmurdan sonra bahçe harap oldu.
- The wind and the rain put out the fire.
- Rüzgar ve yağmur yangını söndürdü.
- When I woke up this morning, the rain had turned into snow.
- Bu sabah uyandığımda, yağmur kara dönüşmüştü.
- I hope the rain will stop by tomorrow.
- Umarım yağmur yarın diner.
- The sidewalks were wet after the rain.
- Yağmurdan sonra kaldırımlar ıslaktı.
- Due to the rain, staying at home would be a better option.
- Yağmurdan dolayı, evde kalmak daha iyi bir seçenek olacaktır.
- Tom didn't let Mary go out in the rain.
- Tom, Mary'nin yağmurda dışarı çıkmasına izin vermedi.
- Even in rain and snow I enjoy mountain-climbing.
- Yağmurda ve karda bile dağ tırmanışını severim.
- The rain has let up.
- Yağmur dindi.
- We don't like the rain.
- Yağmuru sevmiyoruz.
- After the rain the sun shines much brighter.
- Yağmurdan sonra güneş daha parlak ışıldar.
- Tom doesn't mind walking in the rain.
- Tom yağmurda yürümeye aldırmaz.
- Let's wait for the rain to stop.
- Yağmurun durmasını bekleyelim.
- We have not had a single drop of rain for two weeks.
- İki haftadır bizim buraya tek damla yağmur düşmedi.
- She likes the rain.
- O yağmurdan hoşlanır.
- Tears fall in my heart like the rain on the town.
- Gözyaşlarım kasabaya yağan yağmur gibi yüreğime düşüyor.
- I was caught in the rain on my way home.
- Eve dönerken yağmura yakalandım.
- The rain is finally clearing up.
- Yağmur sonunda diniyor.
- The rain already stopped.
- Yağmur çoktan durdu.
- Rain allows the ground to shine.
- Yağmur toprağın parlamasını sağlar.
- Tom wore a rain poncho.
- Tom yağmur pançosu giymişti.
- The rain made it impossible for us to go on the picnic.
- Yağmur, pikniğe gitmemize imkan vermedi.
- The shipment was damaged by the rain.
- Sevkiyat yağmurdan zarar gördü.
- Dark clouds are a sign of rain.
- Kara bulutlar yağmurun işaretidir.
- There's no chance of rain today.
- Bugün yağmur ihtimali yok.
- The roof lets in rain.
- Çatı içeriye yağmur sızdırıyor.
- Besides the rain, we experienced heavy winds.
- Yağmurun yanı sıra şiddetli rüzgarlar da vardı.
- I only hope that the rain holds off for a few hours more.
- Umarım yağmur birkaç saat daha sonra başlar.
- The open-air concert was cancelled because of the rain.
- Açık hava konseri yağmur yüzünden iptal oldu.
- The hiking was called off because of the rain.
- Yağmur yüzünden yürüyüş iptal edildi.
- He went out in spite of the rain.
- Yağmura rağmen dışarı çıktı.
- They got thoroughly wet in the rain.
- Onlar yağmurda tamamen ıslandılar.
- I feel like singing in the rain.
- Yağmurda şarkı söylemek istiyorum.
- The athletic meet was postponed due to rain.
- Spor karşılaşması yağmur dolayısıyla ertelendi.
- Let's get out of this rain.
- Bu yağmurdan kurtulalım.
- After the rain, fair weather.
- Yağmurdan sonra, güzel hava.
- A bicycle will rust if you leave it in the rain.
- Bisikleti yağmurda bırakırsanız paslanır.
- Life consists of rain and sunshine, of snow and heat, of thunder and lightning, and of winter and summer.
- Hayat yağmur ve güneş ışığı, kar ve ısı, gök gürültüsü ve şimşek ve de kış ve yazdan oluşur.
- I would rather stay at home than go out in the rain.
- Yağmurda dışarı çıkmaktansa evde kalmayı tercih ederim.
- Tom heard the sound of rain on the tin roof.
- Tom teneke çatıdaki yağmurun sesini duydu.
- We'll go when the rain stops.
- Yağmur durduğunda gideceğiz.
- They sought shelter from the rain.
- Yağmurdan korunmak için sığınak aradılar.
- The picnic was called off because of the rain.
- Piknik yağmurdan dolayı iptal edildi.
- They came in spite of the rain.
- Onlar yağmura rağmen geldiler.
- Don't leave the bicycle in the rain.
- Bisikleti yağmurda bırakma.
- After the rain, many mushrooms grow in the forest.
- Yağmurdan sonra ormanda birçok mantar yetişir.
- I forgot my umbrella and got drenched in the rain.
- Şemsiyemi unuttum ve yağmurda ıslandım.
- Those dark clouds will probably bring rain.
- Şu kara bulutlar muhtemelen yağmur getirecek.
- We didn't have much rain last month.
- Geçen ay çok yağmur yoktu.
- The rain came down in torrents.
- Yağmur sağanak halinde yağdı.
- We had to call off the game because of the rain.
- Yağmur yüzünden maçı iptal etmek zorunda kaldık.
- He arrived on time in spite of the rain.
- Yağmura rağmen zamanında geldi.
- Tom didn't think the rain would last so long.
- Tom yağmurun o kadar uzun süreceğini düşünmedi.
- They like the rain and the snow.
- Yağmuru ve karı severler.
- Rain was pattering on the roof.
- Yağmur çatıda tıktırdıyordu.
- The rain continued all day.
- Yağmur bütün gün devam etti.
- The rain lasted the whole night.
- Yağmur bütün gece sürdü.
- Tom was drenched by the rain.
- Tom yağmur tarafından sırılsıklam edildi.
- He walked on and on in the rain.
- Durmaksızın yağmurda yürüdü.
- We had to call off the game because of rain.
- Yağmurdan dolayı oyunu iptal etmek zorunda kaldık.
- The rain soaked through my clothes.
- Yağmur kıyafetlerimi tamamen ıslattı.
- The picnic was called off because of the rain.
- Yağmur yüzünden piknik iptal edildi.
- The rain has stopped.
- Yağmur durdu.
- I don't think this rain will let up.
- Bu yağmurun duracağını sanmam.
- That's a plan that would likely to be canceled by rain.
- Yağmur yüzünden iptal olması muhtemel bir plan bu.
- Tom was completely soaked by the rain.
- Tom yağmurdan sırılsıklam oldu.
- A bicycle will rust if you leave it in the rain.
- Eğer yağmurda bırakırsan, bisiklet paslanır.
- I love dancing in the rain.
- Yağmurda dans etmeyi severim.
- I stayed inside all day because of the rain.
- Yağmur nedeniyle bütün gün içeride kaldım.
- The customers were made to wait outside in the rain for several hours.
- Müşteriler birkaç saat dışarıda yağmurda bekletildi.
- He arrived on time in spite of the rain.
- Yağmura rağmen zamanında vardı.
- You like rain, don't you?
- Yağmuru seviyorsun, değil mi?
- The rain was falling in my face.
- Yağmur yüzüme yağıyordu.
- I find the sound of the rain relaxing.
- Yağmurun sesini rahatlatıcı buluyorum.
- We had a lot of rain last year.
- Geçen yıl çok yağmur aldık.
- Since the rain stopped, they resumed the game.
- Yağmur durduğu için oyuna devam ettiler.
- We had to postpone the gathering because of rain.
- Biz yağmur nedeniyle toplantıyı ertelemek zorunda kaldık.
- The rain prevented me from coming.
- Yağmur benim gelmeme engel oldu.
- The rain is beating against the windows.
- Yağmur pencerelere vuruyor.
- Since the rain stopped, they resumed the game.
- Yağmur durduğu için, oyuna tekrar başladılar.
- Those dark clouds will probably bring rain.
- O kara bulutlar muhtemelen yağmur getirecek.
- You were lucky that you didn't get caught in the rain.
- Yağmura yakalanmadığın için şanslısın.
- I walked home in the rain without an umbrella.
- Yağmurda eve şemsiyesiz yürüdüm.
- The rain waters the flowers.
- Yağmur çiçekleri sular.
- Cold rain makes me chilled to the bone.
- Soğuk yağmur beni iliklerime kadar üşütüyor.
- After the rain had let up a bit, we made a dash for the car.
- Yağmur biraz yavaşladıktan sonra, arabaya doğru koştuk.
- When will it stop raining?
- Yağmur ne zaman duracak?
- The weather today's great, with no rain, clear skies, and a perfect temperature.
- Yağmursuz, açık gökyüzü ve mükemmel bir sıcaklıkla bugünkü hava harika.
- When the rain stopped, the game of tennis was continued immediately.
- Yağmur durduğunda tenis maçına hemen devam edildi.
- Don't expose it to the rain.
- Onu yağmura maruz bırakmayın.
- We went out in spite of the rain.
- Biz yağmura rağmen dışarı çıktık.
- The decay of the shrine is due, in part, to acid rain.
- Tapınağın çürümesi kısmen asit yağmurlarından kaynaklanıyor.
- In spite of the rain, we enjoyed our holiday.
- Yağmura rağmen tatilimizden zevk aldık.
- The rain has stopped.
- Yağmur kesildi.
- I like singing in the rain.
- Yağmurda şarkı söylemeyi severim.
- The rain changed to snow.
- Yağmur, kara dönüştü.
- Tom wore a rain poncho.
- Tom bir yağmur panço giydi.
- He sought shelter from the rain.
- Yağmurdan korunmak için sığınak aradı.
- The picnic was called off because of rain.
- Yağmur yüzünden piknik iptal edildi.
- The rain spoiled our picnic.
- Yağmur pikniğimizi mahvetti.
- He loves rain and snow.
- O, yağmur ve karı seviyor.
- We had to postpone the game due to rain.
- Yağmur yüzünden maçı ertelemek zorunda kaldık.
- Thank you for coming all the way in this rain.
- Bu yağmurda buraya kadar geldiğiniz için teşekkür ederim.
- The rain is finally clearing up.
- Yağmur nihayet düzeliyor.
- Despite the rain we went out.
- Yağmura rağmen dışarı çıktık.
- We actually intended to go to the beach tomorrow, but it's expected to rain.
- Biz aslında yarın plaja gitmeye niyetliydik ama yağmur bekleniyor.
- The game was canceled due to rain.
- Yağmur yüzünden oyun iptal edildi.
- We couldn't go out because of the rain.
- Yağmur yüzünden dışarı çıkamadık.
- How many sacrificial lambs do we need to bring the rain back?
- Tekrar yağmur yağdırmak için kaç tane kurbanlık kuzuya ihtiyacımız var?
- We'll be there rain or shine.
- Yağmur çamur demeden orada olacağız.
- Tom said he liked rain.
- Tom yağmuru sevdiğini söyledi.
- We were just about to leave when it started to rain.
- Tam ayrılmak üzereydik ki yağmur başladı.
- The picnic was cancelled due to the rain.
- Yağmur yüzünden piknik iptal edildi.
- The way I see it, if you want the rainbow, you gotta put up with the rain.
- Gördüğüm kadarıyla, gökkuşağını istiyorsan, yağmura katlanmalısın.
- Wait till the rain stops.
- Yağmur durana kadar bekle.
- The flowers revived after the rain.
- Yağmurdan sonra çiçekler yeniden canlandı.
- My umbrella protects me from the rain.
- Şemsiyem beni yağmurdan koruyor.
- The rain prevented the boys from playing baseball on the playground.
- Yağmur, çocukların oyun alanında beyzbol oynamasına engel oldu.
- Where is the rain?
- Yağmur nerede?
- We marched in the rain.
- Yağmurda yürüdük.
- Don't expose him to the rain!
- Onu yağmura maruz bırakma!
- I hope the rain will stop by tomorrow.
- Umarım yağmur yarın durur.
- He felt the rain on his face.
- Yüzünde yağmuru hissetti.
- We had a heavy rain yesterday.
- Dün şiddetli bir yağmur vardı.
- It doesn't bother me to walk in the rain.
- Yağmurda yürümek beni rahatsız etmiyor.
- The rain beats against the window pane.
- Yağmur pencere camına vuruyor.
- We had to put off the game due to rain.
- Yağmur yüzünden maçı ertelemek zorunda kaldık.
- He likes the rain.
- O yağmuru sever.
- I hate rain, but I love its smell.
- Yağmurdan nefret ederim ama kokusunu severim.
- I missed the rain a little.
- Ben yağmuru biraz özledim.
- I was late because of the rain.
- Yağmur yüzünden geç kaldım.
- Despite the rain we went out.
- Yağmura rağmen dışarıya çıktık.
- The flowers revived after the rain.
- Çiçekler yağmurdan sonra yeniden canlandı.
- The rain discouraged us from going out.
- Yağmur bizi dışarı çıkmaktan vazgeçirdi.
- Dark clouds are a sign of rain.
- Kara bulutlar yağmur habercisidir.
- The rain was beneficial.
- Yağmur faydalı oldu.
- I was late because of the rain.
- Yağmurdan dolayı geç kaldım.
- After the rain, the sun emerged from the clouds.
- Yağmurdan sonra güneş bulutların arasından belirdi.
- There was a drop in temperature after the rain.
- Yağmurdan sonra sıcaklıkta bir düşüş oldu.
- I was praying for rain.
- Yağmur için dua ediyordum.
- They looked for a place to take shelter from the rain.
- Yağmurdan korunmak için bir yer aradılar.
- She walked on and on in the rain.
- O durmadan yağmurda yürüdü.
- Have you ever waited under the rain?
- Hiç yağmur altında bekledin mi?
- The meeting was canceled because of the rain.
- Yağmur nedeniyle toplantı iptal edildi.
- Tom doesn't like riding his motorcycle in the rain.
- Tom yağmurda motosiklet sürmeyi sevmiyordu.
- Let's wait until it stops raining.
- Yağmur durana kadar bekleyelim.
- The rain is starting to let up.
- Yağmur dinmeye başladı.
- He continued to walk in the rain without putting up his umbrella.
- O, şemsiyesini açmadan yağmurda yürümeye devam etti.
- The rain became snow.
- Yağmur kara dönüştü.
- We had to call off the game because of rain.
- Yağmur yüzünden maçı iptal etmek zorunda kaldık.
- In spite of the rain, I went out.
- Yağmura rağmen dışarı çıktım.
- The rain had a good effect on the farm crops.
- Yağmurun çiftlik mahsulleri üzerinde iyi bir etkisi oldu.
- There is no chance of rain today.
- Bugün yağmur olasılığı yok.
- The crops need rain.
- Ekinlerin yağmura ihtiyacı var.
- Let's shelter here from the rain.
- Yağmurdan korunmak için buraya sığınalım.
- Tom was caught in the rain and his new suit got ruined.
- Tom yağmura yakalandı ve yeni takımı mahvoldu.
- The rain didn't last long.
- Yağmur uzun süre sürmedi.
- We will hurry home after the rain.
- Yağmurdan sonra aceleyle eve döneceğiz.
- He felt the rain on his face.
- O, yağmuru yüzünde hissetti.
- I got caught in the rain and got all wet.
- Yağmura yakalandım ve ıslandım.
- Their trip has been cancelled due to rain.
- Yağmur nedeniyle onların gezisi ertelendi.
- Try not to get wet because of the rain.
- Yağmur yüzünden ıslanmamaya çalışın.
- There's lots of rain all year.
- Yıl boyunca çok yağmur var.
- The rain makes me strange and introspective.
- Yağmur beni tuhaf ve iç gözlemci yapıyor.
- The rain didn't stop.
- Yağmur durmadı.
- She stayed out in the rain.
- O, yağmurda dışarıda kaldı.
- The rain prevented us from playing baseball.
- Yağmur beyzbol oynamamızı engelledi.
- The chance of rain is low.
- Yağmur ihtimali düşük.
- Since the bus was late, we had to wait in the rain a long time.
- Otobüs geciktiği için uzun süre yağmur altında beklemek zorunda kaldık.
- The long drought followed by weeks of rain caused some of Tom's crops to fail.
- Uzun süren kuraklığın ardından haftalarca yağan yağmur Tom'un bazı mahsullerinin bozulmasına neden oldu.
- The rain was beating against the windows.
- Yağmur camları dövüyordu.
- You like rain, don't you?
- Yağmurdan hoşlanıyorsun, değil mi?
- My son is playing in the rain.
- Oğlum yağmurda oynuyor.
- They came in spite of the rain.
- Yağmura rağmen geldiler.
- The kitty is trying to hide from the rain.
- Yavru kedi yağmurdan saklanmaya çalışıyor.
- That path is apt to be muddy after rain.
- O yol yağmurdan sonra çamurlu olabilir.
- I wasn't able to come because of the rain.
- Yağmur yüzünden gelemedim.
- Rain is needed everywhere.
- Yağmura her yerde ihtiyaç duyulur.
- In spite of the rain, we enjoyed our holiday.
- Yağmura rağmen tatilimizin tadını çıkardık.
- Let's wait until it stops raining.
- Yağmur duruncaya kadar bekleyelim.
- Rain is essential for life.
- Yağmur hayat için olmazsa olmazdır.
- The rain prevented me from coming.
- Yağmur gelmemi engelledi.
- The rain stopped at last.
- Sonunda yağmur durdu.
- Because of the rain, we had to eat our picnic inside.
- Yağmur yüzünden pikniğimizi içeride yapmak zorunda kaldık.
- The rain made it impossible for us to go on the picnic.
- Yağmur pikniğe gitmemizi imkansız hale getirdi.
- Rain is needed everywhere.
- Yağmur her yerde gereklidir.
- The rain follows me everywhere!
- Yağmur her yerde beni takip ediyor!
- All of a sudden, the enemy bombs came down on us like rain.
- Ansızın düşman bombaları üzerimize yağmur gibi geldi.
- But, unfortunately, the game was called off due to rain.
- Fakat ne yazık ki, yağmur nedeniyle oyun iptal edildi.
- A little heavier rain might cause a flood.
- Biraz daha şiddetli bir yağmur, sele neden olabilir.
- The plants will revive after a good rain.
- Bitkiler iyi bir yağmurdan sonra canlanacaktır.
- He caught a chill because he went out in the rain.
- Yağmurda dışarıya çıktığı için soğuk aldı.
- Tom felt the cold rain on his face.
- Tom soğuk yağmuru yüzünde hissetti.
- The rain lasted the whole night.
- Yağmur bütün gece devam etti.
- The rain has started to abate.
- Yağmur azalmaya başladı.
- The ships were buffeted by the wind and the rain.
- Gemiler, rüzgar ve yağmurun etkisiyle savruldu.
- I missed the rain a little.
- Yağmuru biraz özledim.
- Blame this rain!
- Bu yağmuru suçla!
- I took my umbrella for fear of rain.
- Yağmur korkusuyla şemsiyemi aldım.
- He went on walking in the rain without an umbrella.
- O, yağmurda şemsiyesiz yürümeye devam etti.
- Don't expose it to the rain!
- Onu yağmura maruz bırakmayın!
- I got soaked by the rain on the way home.
- Eve gelirken yağmurda sırılsıklam oldum.
- We had to walk home in the rain.
- Yağmurda eve yürümek zorunda kaldım.
- My umbrella protects me from the rain.
- Şemsiyem beni yağmurdan korur.
- Heavy fog and rain hindered the search for the missing bushwalkers.
- Yoğun sis ve yağmur kayıp yürüyüşçülerin aranmasını engelledi.
- The workers packed up at 2 o'clock on account of the rain.
- İşçiler, yağmur nedeniyle saat 2'de işi bıraktılar.
- Because of rain, we couldn't go to the beach.
- Yağmur yüzünden sahile gidemedik.
- The rain stopped as soon as they went inside.
- Onlar içeri girer girmez yağmur durdu.
- Because of the rain, we didn't play tennis outside.
- Yağmur nedeniyle dışarıda tenis oynamadık.
- It feels like rain.
- Yağmur gibi.
- Instead of stopping, the rain increased.
- Yağmur duracağı yerde arttı.
- The rain made me late.
- Yağmur beni geciktirdi.
- Rain is the water that falls from the clouds.
- Yağmur bulutlardan düşen sudur.
- Because of the rain, we had to eat our picnic inside.
- Yağmurdan dolayı pikniğimizi içeride yedik.
- The rain kept us from going out.
- Yağmur dışarı çıkmamızı engelledi.
- A low pressure area covers all of Scandinavia with alternating wind and rain.
- Alçak basınç alanı İskandinavya'nın tamamını dönüşümlü rüzgar ve yağmurla kaplar.
- No rain is expected.
- Yağmur beklenmiyor.
- It looked like rain.
- Yağmura benziyordu.
- Going out in this rain is out of the question.
- Bu yağmurda dışarı çıkmak söz konusu bile olamaz.
- I won't go, unless the rain stops.
- Yağmur durmadıkça gitmeyeceğim.
- The football game might be called off on account of rain.
- Futbol maçı yağmur yüzünden iptal edilebilir.
- We will hurry home after the rain.
- Yağmurdan sonra eve koşturacağız.
- Early rain and early guests seldom stay the night.
- Erken yağan yağmur ve erken gelen misafirler nadiren gece kalır.
- The rain prevented us from playing tennis outside.
- Yağmur dışarıda tenis oynamamızı engelledi.
- The rain lasted through the night.
- Yağmur gece boyunca sürdü.
- Rain prevented us from taking a walk.
- Yağmur yürüyüş yapmamızı engelledi.
- I'm singing in the rain.
- Yağmur altında şarkı söylüyorum.
- I like to walk in the rain.
- Yağmurda yürümek istiyorum.
- There hasn't been any rain for the past three months.
- Son üç aydır hiç yağmur yok.
- Tom refused to let Mary go out and play in the rain.
- Tom Mary'nin dışarı çıkmasına ve yağmurda oynamasına izin vermeyi reddetti.
- You can't have a rainbow without a little rain.
- Biraz yağmur olmadan gökkuşağı olmaz.
- Because of rain, we couldn't go to the beach.
- Yağmurdan dolayı plaja gidemedik.
- Rain was pattering on the roof.
- Yağmur çatıya pıtır pıtır yağıyordu.
- The rain began to turn into snow.
- Yağmur kara dönüşmeye başladı.
- Tom heard the sound of rain on the tin roof.
- Tom teneke çatıdaki yağmurun sesini duyuyordu.
- I don't think this rain will let up.
- Bu yağmurun dineceğini sanmıyorum.
- Tom and Mary climbed the mountain in the rain.
- Tom ve Mary yağmurda dağa tırmandılar.
- Our walk was spoiled by the wind and the rain.
- Yürüyüşümüz yağmur ve rüzgar tarafından bozuldu.
- A light rain made the sidewalks wet.
- Hafif bir yağmur kaldırımları ıslattı.
- Let's wait here until the rain stops.
- Yağmur duruncaya kadar burada bekleyelim.
- Tom isn't really going out in this rain, is he?
- Tom gerçekten bu yağmurda dışarıya çıkmayacak, değil mi?
- The meeting was canceled because of the rain.
- Toplantı yağmur nedeniyle iptal edildi.
- We've had a lot of rain this year.
- Biz bu yıl çok yağmur aldık.
- How did the rain affect you?
- Yağmur seni nasıl etkiledi?
- I wish the rain would stop.
- Keşke yağmur dursa.
- The rain stopped us from being able to play tennis outside.
- Yağmur dışarıda tenis oynamamızı engelledi.
- In Sendai, we have lots of rain in July.
- Sendai'de temmuz ayında çok yağmur olur.
- Despite the rain, we're deciding to go out.
- Yağmura rağmen dışarı çıkmaya karar verdik.
- Don't expose him to the rain!
- Onu yağmura maruz bırakmayın!
- I walk in the rain like an idiot and you're not there.
- Yağmurda aptal gibi yürüyorum ve sen orada değilsin.
- The rain has lasted for the past two days.
- Yağmur son iki gündür sürüyor.
- I went out in spite of the rain.
- Yağmura rağmen dışarı çıktım.
- Into every life a little rain must fall.
- Her hayatın içine biraz yağmur düşmelidir.
- I don't want to go out in the rain.
- Yağmurda dışarı çıkmak istemiyorum.
- Rain is essential for life.
- Yağmur yaşam için gereklidir.
- He walked on and on in the rain.
- Yağmurda yürümeye devam etti.
- Stay out of the rain.
- Yağmurda durmayın.
- No rain is expected.
- Yağmur beklenmemektedir.
- Tom intends to go, rain or shine.
- Tom yağmur çamur demeden gitmeye niyetli.
- Tom isn't really going out in this rain, is he?
- Tom bu yağmurda gerçekten dışarı çıkmayacak, değil mi?
- I love the rain.
- Yağmuru severim.
- We could not go there because of the rain.
- Yağmurdan dolayı oraya gidemedik.
- She wished it would stop raining by noon.
- Öğlene kadar yağmurun durmasını diledi.
- He went on walking in the rain without an umbrella.
- Yağmurda şemsiyesiz yürümeye devam etti.
- Rain is unlikely.
- Yağmur ihtimali düşük.
- Even in rain and snow I enjoy mountain-climbing.
- Yağmurda ve karda bile dağ tırmanışından zevk alırım.
- I may go out if the rain lets up.
- Yağmur durursa dışarı gidebilirim.
- They were forecasting rain for today.
- Bugün için yağmur tahmininde bulunuyorlardı.
- There has been no rain here for the past two weeks.
- Son iki haftadır burada yağmur yok.
- The workers packed up at 2 o'clock on account of the rain.
- İşçiler yağmur yüzünden saat 2'de toplandılar.
- He won't come in a rain like this.
- O, böyle bir yağmurda gelmeyecektir.
- Life consists of rain and sunshine, of snow and heat, of thunder and lightning, and of winter and summer.
- Hayat yağmur ve güneşten, kar ve sıcaktan, gök gürültüsü ve şimşekten, kış ve yazdan oluşur.
- We had to postpone the gathering because of rain.
- Yağmur yüzünden toplantıyı ertelemek zorunda kaldık.
- Rain is forecast for this evening.
- Bu akşam için yağmur bekleniyor.
- I don't like rain.
- Yağmuru sevmiyorum.
- Rugby is a sport which is never called off by rain.
- Rugby, yağmur yüzünden asla iptal edilmeyen bir spordur.
- The rain soaked through my clothes.
- Yağmur elbiselerimi sırılsıklam etti.
- We would've enjoyed our trip if it wasn't for the rain.
- Yağmur olmasaydı gezimizden çok keyif alacaktık.
- In spite of the rain, this trip very much pleased me, on the whole.
- Yağmura rağmen, bu gezi genel olarak beni çok memnun etti.
- I don't like the sun, I prefer the rain and dance under it.
- Güneşi sevmiyorum, yağmuru ve altında dans etmeyi tercih ederim.
- A little heavier rain might cause a flood.
- Biraz daha ağır bir yağmur, sele neden olabilir.
- Let's wait here until it stops raining.
- Yağmur durana kadar burada bekleyelim.
- The rain made me late.
- Yağmur yüzünden geç kaldım.
- There's a lot of rain all the year round.
- Yıl boyunca çok yağmur var.
- The rain lasted four days.
- Yağmur dört gün sürdü.
- I like the rain when I am in my house.
- Evimdeyken yağmuru severim.
- The football game might be called off on account of rain.
- Futbol maçı, yağmur nedeniyle iptal edilebilir.
- Despite the rain I slept well last night.
- Yağmura rağmen dün gece iyi uyudum.
- We needed the rain.
- Yağmura ihtiyacımız vardı.
- He went out in the rain.
- Yağmurda dışarı çıktı.
- As a rule we have much rain in June in Japan.
- Genellikle Japonya'da haziran ayında fazla yağmur vardır.
- I don't really want to walk home in the rain.
- Yağmurda eve yürümeyi pek istemiyorum.
- I couldn't come because of the rain.
- Yağmur yüzünden gelemedim.
- I don't think this rain will let up anytime soon.
- Bu yağmurun yakında duracağını sanmıyorum.
- We called off the game on account of rain.
- Yağmur yüzünden maçı iptal ettik.
- We're not really going out in this rain, are we?
- Gerçekten bu yağmurda dışarı çıkmayacağız, değil mi?
- What with the wind and the rain, our walk was spoiled.
- Rüzgar ve yağmur yüzünden yürüyüşümüz berbat oldu.
- Wind accompanied the rain.
- Rüzgâr yağmura eşlik etti.
- We could not go there because of the rain.
- Yağmur yüzünden oraya gidemedik.
- The beautiful scene of a lake was not able to be enjoyed because of rain and fog.
- Yağmur ve sis yüzünden güzel göl manzarasının tadını çıkarmak mümkün olmadı.
- I hope the rain will stop by tomorrow.
- Umarım yağmur yarına kesilir.
- Freezing rain is a rather rare meteorological phenomenon.
- Dondurucu yağmur oldukça nadir görülen bir meteorolojik olaydır.
- Tom didn't let Mary go out in the rain.
- Tom Mary'nin yağmurda dışarı çıkmasına izin vermedi.
- The rain spoiled our plans.
- Yağmur planlarımızı bozdu.
- The rain didn't stop, and went on for the entire day.
- Yağmur durmadı ve bütün gün devam etti.
- Let's get home before this rain gets any stronger.
- Yağmur daha da şiddetlenmeden eve gidelim.
- Tom's hair is wet from the rain.
- Tom'un saçı yağmurdan ötürü ıslak.
- It doesn't bother me to walk in the rain.
- Yağmurda yürümek beni rahatsız etmez.
- Won't it be dark in the rain?
- Yağmurda karanlık olmaz mı?
- Tom knew that it was about to start raining.
- Tom yağmurun başlamak üzere olduğunu biliyordu.
- After the rain, there were puddles on the street.
- Yağmurdan sonra sokakta su birikintileri oluştu.
- Tom doesn't mind swimming in the rain.
- Tom yağmurda yüzmeyi aldırmaz.
- I hate rain.
- Yağmurdan nefret ederim.
- We were going along in the rain.
- Yağmurda yolumuza devam ediyorduk.
- Tom was caught in the rain and his new suit got ruined.
- Tom yağmura yakalandı ve yeni takım elbisesi mahvoldu.
- The picnic was canceled because of rain.
- Piknik yağmur nedeniyle iptal edildi.
- I felt a drop of rain.
- Bir damla yağmur hissettim.
- When the rain stopped, he went out for a walk.
- Yağmur durduğunda, yürüyüşe çıktı.
- Tom told me he liked rain.
- Tom bana yağmurdan hoşlandığını söyledi.
- Blame this rain!
- Yağmuru suçla!
- He continued to walk in the rain without putting up his umbrella.
- Yağmurda şemsiyesini açmadan yürümeye devam etti.
- Tom went out in the rain.
- Tom yağmurda dışarıya çıktı.
- We're not really going out in this rain, are we?
- Bu yağmurda sahiden dışarı çıkmayacağız, değil mi?
- The weeds have really taken off after all the rain.
- Yağmurdan sonra yabani otlar iyice çoğaldı.
- The rain has started to abate.
- Yağmur dinmeye başladı.
- Tom lay awake in bed, listening to the rain.
- Tom yağmuru dinleyerek yatakta uyanık yatıyordu.
- I only hope that the rain holds off for a few hours more.
- Ben sadece yağmurun birkaç saat daha gecikmesini umuyorum.
- A boy was giving out newspapers in the rain.
- Bir çocuk, yağmur altında gazeteleri dağıtıyordu.
- The rain hasn't stopped yet, has it?
- Yağmur henüz durmadı, değil mi?
- The rain turned the road into a quagmire.
- Yağmur yolu bataklığa çevirdi.
- The long drought followed by weeks of rain caused some of Tom's crops to fail.
- Uzun süren kuraklığın ardından haftalarca yağan yağmur Tom'un ekinlerinden bir kısmına zarar verdi.
- I couldn't go out because of the rain.
- Yağmur yüzünden dışarı çıkamadım.
- The rain didn't stop us.
- Yağmur bizi durdurmadı.
- Since the bus was late, we had to wait in the rain a long time.
- Otobüs geç kaldığı için uzun süre yağmurda beklemek zorunda kaldık.
- Tom said that he liked rain.
- Tom yağmuru sevdiğini söyledi.
- The tennis match was postponed due to rain.
- Tenis maçı yağmur nedeniyle ertelendi.
- They kissed in the rain.
- Yağmurda öpüştüler.
- There's a lot of rain in June.
- Haziran ayında çok yağmur oluyor.
- Tom and Mary climbed the mountain in the rain.
- Tom ve Mary yağmurda dağa tırmandı.
- We prayed for rain.
- Biz yağmur için dua ettik.
- The rain has let up.
- Yağmur durdu.
- I got soaked with rain on the way home.
- Eve gelirken yağmurda sırılsıklam oldum.
- Tomorrow, there's likely to be rain.
- Yarın yağmur olma olasılığı var.
- He closed the window for fear of rain.
- Yağmurdan korktuğu için pencereyi kapattı.
- Is it not dark in the rain?
- Yağmurda karanlık değil mi?
- The rain being over, they went on with the game.
- Yağmur bitince oyuna devam ettiler.
- We had a heavy rain last night.
- Dün gece şiddetli bir yağmur vardı.
- Yesterday I read an article about acid rain.
- Dün asit yağmurlarıyla ilgili bir makale okudum.
- The wind and rain combined to make a terrible storm.
- Rüzgar ve yağmur birleşince korkunç bir fırtına çıktı.
- I like the rain when I am in my house.
- Evimde olduğum zaman yağmuru severim.
- I couldn't go out because of the rain.
- Yağmurdan dolayı dışarı çıkamadım.
- I got soaked with rain on the way home.
- Eve dönerken yağmurdan sırılsıklam oldum.
- You should have known better than to go out in the rain without an umbrella.
- Yağmurda dışarıya şemsiyesiz çıkmaman gerektiğini bilmeliydin.
- I love dancing in the rain!
- Yağmurda dans etmeyi seviyorum!
- In spite of the rain, we went to picnic.
- Yağmura rağmen pikniğe gittik.
- He predicted there would be rain.
- Yağmur olacağını öngördü.
- The rain is drumming on the window.
- Yağmur pencereye vuruyor.
- Let's wait for the rain to stop.
- Yağmurun dinmesini bekleyelim.
- Tom doesn't mind walking in the rain.
- Tom yağmurda yürümeyi umursamıyor.
- The scent of earth after rain is called petrichor.
- Yağmur sonrası topraktan gelen hoş kokuya petrikor denir.
- How many sacrificial lambs do we need to bring the rain back?
- Yağmuru geri getirmek için kaç kurbanlık kuzuya ihtiyacımız var?
- When the rain stopped, he went out for a walk.
- Yağmur durduğunda o, yürüyüşe çıktı.
- The rain prevented me from going out.
- Yağmur dışarı çıkmamı engelledi.
- I love walking in the rain.
- Yağmurda yürümeyi seviyorum.
- He sought shelter from the rain.
- O, yağmurdan dolayı sığınak aradı.
- I don't think this rain will let up.
- Bu yağmurun dineceğini düşünmüyorum.
- Due to the rain, staying at home would be a better option.
- Yağmur nedeniyle evde kalmak daha iyi bir seçenek olurdu.
- Let's wait here until the rain stops.
- Yağmur durana kadar burada bekleyelim.
- I hope the rain will stop by tomorrow.
- Umarım yağmur yarına dinmiş olur.
- More than 30,000 people braved the rain and cold to attend the Canada Day parade.
- 300,000'den daha fazla kişi Kanada Günü törenine katılmak için yağmur ve soğuğa göğüs gerdiler.
- Do you get much rain here?
- Buralarda çok fazla yağmur var mı?
- He came out, even though it rained.
- Yağmura rağmen dışarı çıktı.
- We're all praying for rain.
- Hepimiz yağmur için dua ediyoruz.
- I think the rain's getting heavier.
- Sanırım, yağmur daha da şiddetleniyor.
- It began to rain heavily just as we got to the gate.
- Tam kapıya vardığımızda şiddetli bir yağmur başladı.
- He went out in the rain.
- O yağmurda dışarı gitti.
- Because of rain, I could not go out.
- Yağmurdan dolayı dışarı çıkamadım.
- I'm glad that the rain has stopped.
- Yağmurun durduğuna sevindim.
- The roof lets in rain.
- Çatı yağmuru içeri alıyor.
- The rain prevented him from coming here.
- Yağmur onun buraya gelmesini engelledi.
- I always like walking in the rain, so no one can see me crying.
- Her zaman yağmurda yürümeyi severim, böylece kimse beni ağlarken göremez.
- The rain prevented me from going.
- Yağmur gitmemi engelledi.
- We had to postpone the game due to rain.
- Yağmur yüzünden oyunu ertelemek zorunda kaldık.
- The game will be held rain or shine.
- Maç yağmur çamur demeden oynanacaktır.
- More than 30,000 people braved the rain and cold to attend the Canada Day parade.
- 30,000'den fazla insan Kanada Günü geçit törenine katılmak için yağmura ve soğuğa göğüs gerdi.
- The rain necessitated a postponement of the picnic.
- Yağmur pikniğin ertelenmesini gerektirdi.
- He caught a chill because he went out in the rain.
- Yağmurda dışarı çıktığı için üşüttü.
- Dark clouds are a sign of rain.
- Koyu bulutlar yağmura işaret eder.
- She didn't let her children go out in the rain.
- Çocuklarının yağmurda dışarı çıkmasına izin vermedi.
- Don't expose it to the rain.
- Yağmurda bırakma.
- Tom goes jogging every morning, rain or shine.
- Tom her sabah yağmur çamur demeden koşuya çıkar.
- I like rain and snow.
- Yağmuru ve karı severim.
- Let's pray for rain.
- Yağmur için dua edelim.
- I think the rain's getting heavier.
- Sanırım, yağmur şiddetleniyor.
- I'm glad that the rain has stopped.
- Yağmurun durduğuna memnun oldum.
- Going out in this rain is out of the question.
- Bu yağmurda dışarı çıkmak söz konusu değil.
- These flowers should be sheltered from the rain.
- Bu çiçekler yağmurdan korunmalıdır.
- We need rain.
- Yağmura ihtiyacımız var.
- We went out in spite of the rain.
- Yağmura rağmen dışarı çıktık.
- I'm singing in the rain.
- Yağmurda şarkı söylüyorum.
- They kissed in the rain.
- Onlar yağmurda öpüştüler.
- We don't get a lot of rain around here.
- Biz bu civarda çok yağmur almayız.
- Tom sought shelter from the rain.
- Tom yağmurdan korunmak istedi.
- She likes walking in the rain.
- O yağmurda yürümeyi seviyor.
- It came on to rain toward evening.
- Akşama doğru yağmur yağmaya başladı.
- Rain is scarce in this country.
- Bu ülkede yağmur azdır.
- Tom didn't think the rain would last so long.
- Tom yağmurun bu kadar uzun süreceğini düşünmemişti.
- They got thoroughly wet in the rain.
- Yağmurda iyice ıslandılar.
- Tom and Mary didn't enjoy walking in the rain.
- Tom ve Mary yağmurda yürümekten zevk almadı.
- Tom told me he liked rain.
- Tom bana yağmuru sevdiğini söyledi.
- The baseball game was called off on account of the rain.
- Beyzbol maçı yağmur yüzünden iptal edildi.
- I stayed inside all day because of the rain.
- Yağmur yüzünden bütün gün içeride kaldım.
- The weather today's great, with no rain, clear skies, and a perfect temperature.
- Bugün hava harika, yağmur yok, gökyüzü açık ve sıcaklık mükemmel.
- I felt the rain on my face.
- Yağmuru yüzümde hissettim.
- Let's wait for the rain to end!
- Yağmurun dinmesini bekleyelim!
- The rain washed away the soil.
- Yağmur toprağı yıkayıp götürmüş.
- We took shelter from the rain under a tree.
- Yağmurdan korunmak için bir ağacın altına sığındık.
- Tom refused to let Mary go out and play in the rain.
- Tom, Mary'nin dışarı çıkıp yağmurda oynamasına izin vermedi.
- We were going along in the rain.
- Biz yağmurda ilerliyorduk.
- She refused to let her child go out in the rain.
- Çocuğunun yağmurda dışarı çıkmasına izin vermedi.
- Tom doesn't mind cycling in the rain.
- Tom yağmurda bisiklete binmeyi umursamıyor.
- The rain has let up, so we can begin.
- Yağmur dindiğine göre başlayabiliriz.
- The baseball game was called off due to rain.
- Beyzbol maçı yağmur nedeniyle iptal edildi.
- The rain lasted three days.
- Yağmur üç gün sürdü.
- The leaves look fresh in the rain.
- Yapraklar yağmurda taze görünüyor.
- I used to like walking in the rain when I was a child.
- Çocukken yağmurda yürümeyi severdim.
- It'll definitely rain.
- Yağmur kesinlikle yağacak.
- Does the amount of rain affect the growth of crops?
- Yağmur miktarı ekinlerin büyümesini etkiler mi?
- The picnic was held in the gym on account of the rain.
- Piknik yağmur yüzünden spor salonunda gerçekleştirildi.
- She likes the rain.
- O, yağmurdan hoşlanır.
- She refused to let her child go out in the rain.
- Çocuğunu yağmur altında bırakmayı reddetti.
- The picnic was called off because of rain.
- Yağmurdan dolayı piknik iptal edildi.
- Tom's hair is wet from the rain.
- Tom'un saçları yağmurdan ıslanmış.
- The trees kept me out of the rain.
- Ağaçlar beni yağmurdan korudu.
- They stood under the canopy in front of the store, so as to avoid the rain.
- Onlar yağmurdan kaçınmak için mağazanın önündeki gölgeliğin altında durdular.
- The rain prevented us from finishing our game of tennis.
- Yağmur tenis maçımızı bitirmemize engel oldu.
- The rain didn't last long.
- Yağmur uzun sürmedi.
- We played golf in spite of the rain.
- Yağmura rağmen golf oynadık.
- Tom went out in the rain.
- Tom yağmurda dışarı çıktı.
- The game was called off on account of the rain.
- Oyun yağmur yüzünden iptal edildi.
- Our walk was spoiled by the wind and the rain.
- Yürüyüşümüz rüzgâr ve yağmur yüzünden bozuldu.
- The rain lasted five days.
- Yağmur beş gün sürdü.
- When the rain stops, I'll take the dog out for a walk.
- Yağmur durduğunda, köpeği yürüyüşe çıkaracağım.
- The rain set our plans back two weeks.
- Yağmur, planlarımızı iki hafta geciktirdi.
- While I was waiting for the rain to stop, he kindly gave me a lift.
- Yağmurun dinmesini beklerken beni bırakma nezaketini gösterdi.
- You should have known better than to go out in the rain without an umbrella.
- Yağmurda dışarıya şemsiyesiz çıkılmayacağını bilmeliydin.
- The road was wet from the rain.
- Yol yağmurdan dolayı ıslaktı.
- The game was canceled due to rain.
- Maç yağmur yüzünden iptal edildi.
- They were forecasting rain for today.
- Onlar bugün için yağmur tahmin ediyorlardı.
- You like rain, don't you?
- Yağmuru seviyorsunuz, değil mi?
- I couldn't come because of the rain.
- Yağmurdan dolayı gelemedim.
- Do you think it'll stop raining soon?
- Yağmurun yakında duracağını düşünüyor musun?
- Tom sought shelter from the rain.
- Tom yağmurdan korunmak için sığınak aradı.
- I missed the last bus and had to walk home in the rain.
- Son otobüsü kaçırdım ve yağmurda eve yürümek zorunda kaldım.
- I got soaked by the rain on the way home.
- Eve dönerken yağmurdan sırılsıklam oldum.
- How did the rain affect you?
- Yağmur sizi nasıl etkiledi?
- When will the rain stop?
- Yağmur ne zaman duracak?
- A low pressure area covers all of Scandinavia with alternating wind and rain.
- Alçak basınç alanı tüm İskandinavya'yı rüzgar ve yağmurla kaplıyor.
- I may go out if the rain lets up.
- Yağmur dinerse dışarı çıkabilirim.
- The rain changed to snow.
- Yağmur kara dönüştü.
- After rain comes fair weather.
- Yağmurdan sonra hava açılır.
- The rain didn't stop, and went on for the whole day.
- Yağmur durmadı ve bütün gün devam etti.
- Tom will unlikely walk home in the rain.
- Tom muhtemelen yağmurda eve yürümeyecek.
- We've got to unload this lorry before it starts to rain.
- Yağmur başlamadan önce bu kamyonu boşaltmalıyız.
- The forecast rain never eventuated.
- Tahmin edilen yağmur hiç yağmadı.
- There was a light rain yesterday.
- Dün hafif bir yağmur vardı.
- Tom doesn't mind swimming in the rain.
- Tom yağmurda yüzmeyi umursamıyor.
- Let's play baseball when the rain stops.
- Yağmur durduğunda beyzbol oynayalım.
- We don't like rain.
- Yağmuru sevmeyiz.
- In the morning, there was a heavy rain.
- Sabah şiddetli bir yağmur vardı.
- The rain made me late.
- Yağmurdan dolayı geç kaldım.
- The rain had a good effect on the farm crops.
- Yağmur çiftlik bitkileri üzerinde iyi bir etkiye sahipti.
- I love the rain while I'm studying in my room.
- Odamda çalışırken yağmuru severim.
- The picnic was held in the gym on account of the rain.
- Yağmur nedeniyle piknik spor salonunda yapıldı.
- The rain kept the fire from spreading.
- Yağmur yangının yayılmasını engelledi.
- I took my umbrella for fear of rain.
- Yağmurdan korktuğum için şemsiyemi aldım.
- Tom wondered when the rain would stop.
- Tom yağmurun ne zaman duracağını merak ediyordu.
- She likes walking in the rain.
- Yağmurda yürümeyi seviyor.
- They like the rain and the snow.
- Onlar yağmur ve kardan hoşlanıyorlar.
- More rain is expected tomorrow.
- Yarın daha fazla yağmur bekleniyor.
- Tom's car needed a wash, so he left it out in the rain.
- Tom'un arabasının yıkanması gerekiyordu, bu yüzden onu yağmurda bıraktı.
- We got a little bit of rain overnight.
- Geceleyin biraz yağmur aldık.
- The rain was beneficial.
- Yağmur yararlıydı.
- We have had plenty of rain this year.
- Bu yıl bol yağmur vardı.
- Tom hoped the rain would stop before he had to walk home.
- Tom eve yürümek zorunda kalmadan önce yağmurun durmasını umuyordu.
- I don't like rain.
- Yağmuru sevmem.
- Because of the rain, the picnic was held in the gymnasium.
- Yağmur yüzünden piknik spor salonunda yapıldı.
- Try not to get wet because of the rain.
- Yağmurdan ıslanmamaya çalış.
- They're predicting rain.
- Yağmuru tahmin ediyorlar.
- I am thankful for rain.
- Yağmur için minnettarım.
- The tennis match was postponed due to rain.
- Tenis maçı yağmur yüzünden ertelendi.
- The game was called off on account of the rain.
- Yağmur yüzünden oyun iptal edildi.
- You should have known better than to go out in the rain without an umbrella.
- Yağmurda şemsiyesiz dışarı çıkmamanız gerektiğini bilmeliydiniz.
- Jason was caught in the rain and ruined his new suit.
- Jason yağmura yakalanmış ve yeni takımını mahvetmişti.
- The wind and rain put out the fire.
- Rüzgar ve yağmur yangını söndürdü.
- She likes the rain.
- Yağmuru seviyor.
- After the rain had let up a bit, we made a dash for the car.
- Yağmur biraz dindikten sonra arabaya doğru fırladık.
- I won't go, unless the rain stops.
- Yağmur durmadığı sürece gitmeyeceğim.
- I feel like singing in the rain.
- Canım yağmurda şarkı söylemek istiyor.
- I can walk for a week under the rain.
- Yağmur altında bir hafta yürüyebilirim.
- Due to the rain, my plans were completely mixed up.
- Yağmur nedeniyle planlarım tamamen karıştı.
- Tom didn't have the sense to come in out of the rain.
- Tom'un yağmurdan kaçıp gelecek aklı yoktu.
- Tom doesn't mind cycling in the rain.
- Tom yağmurda bisiklet sürmeye aldırmaz.
- The rain turned into snow.
- Yağmur kara dönüştü.
- It was cold that day, and moreover it began to rain.
- O gün soğuktu ve dahası yağmur başlamıştı.
- She wished it would stop raining by noon.
- Öğleye kadar yağmurun durmasını diledi.
- There's been a lot of rain this year.
- Bu yıl çok yağmur vardı.
- These flowers should be sheltered from the rain.
- Bu çiçekler yağmurdan korunmalı.
- As food and drink is to animals, so are rain and sunshine to plants.
- Hayvanlar için yiyecek ve içecek ne ise, bitkiler için de yağmur ve güneş ışığı odur.
- But for the rain, we would have had a pleasant journey.
- Yağmur olmasaydı, keyifli bir yolculuk yapacaktık.
- The beautiful scene of a lake was not able to be enjoyed because of rain and fog.
- Gölün güzel manzarasının yağmur ve sisten dolayı keyfine varılamadı.
- When the rain stops, we'll go for a walk.
- Yağmur durduğunda yürüyüşe çıkarız.
- Tom felt the rain on his face.
- Tom yağmuru yüzünde hissetti.
- I love dancing in the rain.
- Yağmurda dans etmeyi seviyorum.
- All of a sudden, large drops of rain began falling from the dark sky.
- Ansızın büyük yağmur damlaları karanlık gökyüzünden düşmeye başladı.
- We needed this rain.
- Bu yağmura ihtiyacımız vardı.
- The open-air concert was cancelled because of the rain.
- Açık hava konseri yağmur yüzünden iptal edildi.
- The road was wet from the rain.
- Yol yağmurdan ıslaktı.
- The rain turned to snow.
- Yağmur kara dönüştü.
- I hope the rain stops soon.
- Umarım yağmur yakında durur.
- Listen to the rain.
- Yağmuru dinle.
- Why is Tom still standing outside in the rain?
- Tom neden hala dışarıda yağmurun altında duruyor?
- There was a heavy rain last night.
- Dün gece şiddetli bir yağmur vardı.
- The kitty is trying to hide from the rain.
- Kedicik yağmurdan saklanmaya çalışıyor.
Show More (605)
|