Tureng - sensible - Englisch Türkisch Sätze

Verlauf

	Englisch	Türkisch
1	sensible	mantıklı	adj.
	It is sensible to simplify the two key tests relating to public health – on gastro-enteritis and e-coli. Gastroenterit ve E. Coli gibi halk sağlığına yönelik iki temel testin basitleştirilmesi mantıklı olacaktır. It concentrates on pragmatic and sensible steps to inform people and reduce harm. İnsanları bilgilendirmek ve zararı azaltmak için pragmatik ve mantıklı adımlara odaklanmaktadır. Note that I say where it is sensible to do so. Bunu yapmanın mantıklı olduğunu söylediğim yerleri göz önünde bulundurun. This, I feel, is very sensible. Bunun çok mantıklı olduğunu düşünüyorum. The most important thing, therefore, is to bring about sensible cooperation. Dolayısıyla en önemli şey, mantıklı bir işbirliğinin tesis edilmesidir. It is sensible to simplify the two key tests relating to public health – on gastro-enteritis and e-coli. Gastro-enterit ve e-coli gibi halk sağlığına ilişkin iki temel testin basitleştirilmesi mantıklı olacaktır. This is not necessarily a sensible solution for all Member States. Bu tüm Üye Devletler için mantıklı bir çözüm olmayabilir. We think that by and large the amendments are sensible additions to the text. Yapılan değişikliklerin genel olarak metne yapılan mantıklı eklemeler olduğunu düşünüyoruz. Sensible texts on sexuality which should be so evident that one could almost describe them as open doors. Cinsellik konusunda, neredeyse açık kapılar olarak tanımlanabilecek kadar açık olması gereken mantıklı metinler. The same goes for monitoring, where it is only sensible to take account of the particular circumstances that apply. Aynı şey, yalnızca geçerli olan özel koşulların dikkate alınmasının mantıklı olduğu izleme için de geçerlidir. Our committees have been working with the rapporteurs to ensure that we can bring forward sensible amendments. Komitelerimiz, mantıklı değişiklikler getirebilmemiz için raportörlerle birlikte çalışmaktadır. That would not be in the least bit sensible. Bu hiç de mantıklı olmazdı. A stop has now been put to this, as was only sensible. Mantıklı olduğu üzere buna artık bir son verilmelidir. The same goes for monitoring, where it is only sensible to take account of the particular circumstances that apply. Aynı şey, geçerli olan özel koşulların dikkate alınmasının mantıklı olduğu izleme için de geçerlidir. Can we still use Deca in a sensible and serious way? Deca'yı hala mantıklı ve ciddi bir şekilde kullanabilir miyiz? That seems to me a very good reason to promote sensible legislation like this. Bu bana, bu gibi mantıklı yasaları desteklemek için çok iyi bir neden gibi görünüyor. I do not find this sensible. Bunu mantıklı bulmuyorum. The similar compromise on future profits was also very sensible. Gelecekteki karlara ilişkin benzer bir uzlaşma da çok mantıklıydı. Vaccination is not a sensible way forward just now during the epidemic. Şu anda salgın sırasında aşılama mantıklı bir yol değildir. It allows us to move forward but still leaves this discussion open for us to reach a sensible conclusion to that debate. Bu, ilerlememize imkan vermekle birlikte, bu tartışmayı mantıklı bir sonuca varabilmemiz adına ucu açık bırakmaktadır. We have tabled amendments that we think are sensible. Mantıklı olduğunu düşündüğümüz değişiklik önerileri sunduk. I do not find this sensible. Ben bunu mantıklı bulmuyorum. The astute and sensible SME can insure for a modest premium. Akıllı ve mantıklı KOBİ'ler mütevazı bir prim karşılığında sigorta yaptırabilirler. The Commission, fortunately, seems to be adopting a sensible stance. Neyse ki Komisyon, mantıklı bir duruş sergiliyor gibi görünmektedir. That seems sensible and would make our acts much more comprehensible to the public. Bu mantıklı görünüyor ve eylemlerimizi kamuoyu için çok daha anlaşılır kılacaktır. I want to see sensible measures go through and not be lost. Mantıklı tedbirlerin hayata geçirildiğini ve kaybolmadığını görmek istiyorum. Of course it is sensible to extend protection to users and residents as well as workers. Elbette korumanın çalışanlar kadar kullanıcılar ve bölge sakinlerini de kapsayacak şekilde genişletilmesi mantıklıdır. I think this proposal is sensible and propose that it be accepted. Bu önerinin mantıklı olduğunu düşünüyor ve kabul edilmesini öneriyorum. I do not believe that this is a particularly sensible proposal. Bunun özellikle mantıklı bir öneri olduğuna inanmıyorum. I therefore believe that our proposal is quite sensible. Bu nedenle teklifimizin oldukça mantıklı olduğuna inanıyorum. Only in this context would the alignment of diesel tax be sensible and feasible. Sadece bu bağlamda dizel vergisinin düzenlenmesi mantıklı ve uygulanabilir olacaktır. I think it very sensible that discussions have touched on this. Tartışmaların bu konuya değinmiş olmasını çok mantıklı buluyorum. Is that really a very sensible position for a Parliament to take? Bu bir Parlamento için gerçekten çok mantıklı bir tutum mu? We need sensible compromises, and we need them in quick order. Mantıklı uzlaşmalara ihtiyacımız var ve bunları hızlı bir şekilde yapmalıyız. The report contains only sensible amendments, however. Ancak rapor sadece mantıklı değişiklikler içeriyor. This is sensible, but it does create problems. Bu mantıklıdır ancak sorun yaratır. The incoherences of the Socialist Group and its complete lack of ideas and sensible proposals is therefore alarming. Sosyalist Grubun tutarsızlıkları, fikir ve mantıklı önerilerden tamamen yoksun olması bu nedenle endişe vericidir. They will now, after five years, be forced to withdraw their sensible requirements. Şimdi, beş yıl sonra, mantıklı gereksinimlerini geri çekmek zorunda kalacaklar. That is why we need a sensible European system to bring an end to these delays. İşte bu yüzden bu gecikmelere son verecek mantıklı bir Avrupa sistemine ihtiyacımız var. The Committee on the Environment, Public Health and Consumer Policy has struck sensible compromises. Çevre, Halk Sağlığı ve Tüketici Politikası Komitesi mantıklı bir uzlaşmaya varmıştır. The most important thing, therefore, is to bring about sensible cooperation. Dolayısıyla en önemli şey, mantıklı bir işbirliğini hayata geçirmektir. We must do our outmost to return to a sensible situation here. Burada mantıklı bir duruma geri dönmek için elimizden geleni yapmalıyız. A European planning policy does not therefore seem sensible to us. Bu nedenle bir Avrupa planlama politikası bize mantıklı gelmiyor. That is how our emergency relief is being spent and I think it is being spent in sensible ways. Acil yardımlarımız bu şekilde harcanıyor ve bence mantıklı yollarla harcanıyor. Sensible things can be said about the defence policy in the context of the European Union. Avrupa Birliği bağlamında savunma politikası hakkında mantıklı şeyler söylenebilir. I believe that his amendment is sensible. Yaptığı değişikliğin mantıklı olduğuna inanıyorum. This is a sensible requirement and we support it. Bu mantıklı bir gerekliliktir ve biz bunu destekliyoruz. I feel that it is a sensible position and that we need it urgently. Bunun mantıklı bir pozisyon olduğunu ve acilen buna ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. All in all, the report offers a whole package of sensible proposals. Sonuç olarak rapor, mantıklı önerilerden oluşan bir paket sunuyor. No sensible person is in favour of illegal immigration. Hiçbir mantıklı insan yasadışı göçten yana değildir. They do not reflect a sensible and balanced approach. Mantıklı ve dengeli bir yaklaşımı yansıtmamaktadır. Rather, it leaves a certain amount of room in which negotiations can be conducted in a sensible way. Aksine, müzakerelerin mantıklı bir şekilde yürütülebilmesi için belirli bir alan bırakmaktadır. Rather, it leaves a certain amount of room in which negotiations can be conducted in a sensible way. Aksine, müzakerelerin mantıklı bir şekilde yürütülebilmesi için belli bir alan bırakmaktadır. I consider the rapporteur's proposal that priorities should be set an extremely sensible one. Raportörün önceliklerin belirlenmesi gerektiği yönündeki önerisinin son derece mantıklı olduğunu düşünüyorum. This is a pragmatic and sensible way forward. Bu, ileriye dönük pragmatik ve mantıklı bir yoldur. I consider the rapporteur's proposal that priorities should be set an extremely sensible one. Raportörün önceliklerin belirlenmesi gerektiği yönündeki önerisini son derece mantıklı buluyorum. So it is the Council that obstructs every sensible solution! Yani her mantıklı çözümü engelleyen şey Konsey'dir! That seems sensible and would make our acts much more comprehensible to the public. Bu mantıklı görünüyor ve eylemlerimizi kamuoyu için çok daha anlaşılır hale getirecektir. This is, in my opinion, not sensible and not acceptable. Bana göre bu mantıklı ve kabul edilebilir değildir. A European multinational border police would be a sensible way of cultivating mutual solidarity here. Avrupa'nın çok uluslu bir sınır polisi, karşılıklı dayanışmayı geliştirmenin mantıklı bir yolu olacaktır. The Commission takes the view that it would be sensible in terms of overall economic responsibility to avoid delays. Komisyon, genel ekonomik sorumluluk açısından gecikmelerden kaçınmanın mantıklı olacağı görüşündedir. This is a sensible amendment which covers the entirety of the requests from the PSE Group. Bu, PSE Grubundan gelen taleplerin tamamını kapsayan mantıklı bir değişikliktir. This is a healthy and sensible approach. Bu sağlıklı ve mantıklı bir yaklaşımdır. This is why we need to be sensible about applying quotas. İşte bu nedenle kota uygulama konusunda mantıklı olmalıyız. This will be very sensible in practice for feasibility and control purposes. Bu, fizibilite ve kontrol amacıyla uygulamada çok mantıklı olacaktır. We think that by and large the amendments are sensible additions to the text. Yapılan değişikliklerin genel olarak metne mantıklı eklemeler olduğunu düşünüyoruz. The Commission's proposals have been sensible, following the lines of the European Parliament's temporary committee. Komisyonun önerileri, Avrupa Parlamentosunun geçici komitesinin çizgisini takip ederek mantıklı olmuştur. I am pleased that this report contains a sensible and workable approach to vaccination in the future. Bu raporun gelecekte aşılama konusunda mantıklı ve uygulanabilir bir yaklaşım içermesinden memnuniyet duyuyorum. That is a very sensible suggestion. Bu çok mantıklı bir öneri. I believe that his amendment is sensible. Bu değişikliğin mantıklı olduğuna inanıyorum. In other words, we must be sensible and draw the line somewhere. Başka bir deyişle, mantıklı olmalı ve çizgiyi bir yere çekmeliyiz. I admit it is not likely to make very good press copy, but it does have the advantage of being sensible. Basın için çok iyi bir kopya olmayacağını kabul ediyorum, ancak mantıklı olma avantajına sahip. After all, what can sensible programmes achieve if they are not adequately funded? Sonuçta, yeterli finansman sağlanmadığı takdirde mantıklı programlar neyi başarabilir ki? Finally, under the leadership of our rapporteur, we have achieved a more sensible and realistic conclusion. Son olarak, raportörümüzün liderliğinde daha mantıklı ve gerçekçi bir sonuca ulaştık. We support the report, which we believe contains a number of sensible recommendations. Bir dizi mantıklı tavsiye içerdiğine inandığımız raporu destekliyoruz. This provides a sensible framework for this fundamental issue. Bu temel mesele için mantıklı bir çerçeve sunmaktadır. We feel, therefore, that the approach with which the Council has been studying this issue recently is a sensible one. Bu nedenle, Konsey'in son zamanlarda bu konuyu incelediği yaklaşımın mantıklı bir yaklaşım olduğunu düşünüyoruz. We have moved back to something that is reasonably sensible. Makul ölçüde mantıklı olan bir şeye geri döndük. This is, in my opinion, not sensible and not acceptable. Bana göre bu mantıklı ve kabul edilebilir değil. Our committees have been working with the rapporteurs to ensure that we can bring forward sensible amendments. Komitelerimiz, mantıklı değişiklikler getirebilmemiz için sözcülerle birlikte çalışmaktadır. It must be sensible to allow those who wish to work, train or acquire an education to do so. Çalışmak, eğitim görmek veya eğitim almak isteyenlerin bunu yapmalarına izin vermek mantıklı olmalıdır. This initiative is sensible and necessary, but it has been ill-conceived. Bu girişim mantıklı ve gerekli olmakla birlikte yanlış düşünülmüştür. So we accept this as a pragmatic and sensible measure. Bu yüzden bunu pragmatik ve mantıklı bir önlem olarak kabul ediyoruz. I therefore believe that our proposal is quite sensible. Bu nedenle önerimizin oldukça mantıklı olduğuna inanıyorum. I think it is very sensible that discussions have touched on this. Tartışmaların bu konuya değinmiş olmasının çok mantıklı olduğunu düşünüyorum. For this reason alone, it would be sensible for the ECB in future to vote by majority. Sadece bu nedenle bile, Avrupa Komisyonu'nun gelecekte çoğunluk ile oy kullanması mantıklı olacaktır. So, first of all, we need a sensible system for roll-call votes. Her şeyden önce, yoklama oylamaları için mantıklı bir sisteme ihtiyacımız var. How do we find a sensible answer to the real threat from this tyrannical Sun King? Bu zalim Güneş Kral'dan gelen gerçek tehdide karşı nasıl mantıklı bir cevap bulabiliriz? Is it sensible or fair? Mantıklı mı yoksa adil mi? This provides a sensible framework for this fundamental issue. Bu, bu temel mesele için mantıklı bir çerçeve sağlamaktadır. The Commission, fortunately, seems to be adopting a sensible stance. Neyse ki Komisyon mantıklı bir duruş sergiliyor gibi görünüyor. It would be sensible to have the courage to recognise it publicly and draw conclusions from it. Bunu kamuoyu önünde kabul etme ve bundan sonuçlar çıkarma cesaretine sahip olmak mantıklı olacaktır. I hope Parliament does the sensible thing, which is to vote in favour of the data retention proposals. Umarım Parlamento mantıklı olanı yapar ve veri saklama teklifleri lehinde oy kullanır. The idea of these minimum/maximum penalties that we traditionally use for harmonisation purposes is sensible and fair. Uyumlaştırma amacıyla geleneksel olarak kullandığımız bu asgari/azami cezalar fikri mantıklı ve adil. We have arrived at a sensible proposal, and one that is important in terms of the environment. Mantıklı ve çevre açısından önemli bir öneriye ulaştık. Note that I say where it is sensible to do so. Bunu yapmanın mantıklı olduğu yerlerde söylediğime dikkat edin. So it is the Council that obstructs every sensible solution! Yani her mantıklı çözümü engelleyen Konsey! But we believe the Commission has drawn the line at a sensible point. Ancak Komisyon'un çizgiyi mantıklı bir noktaya çektiğine inanıyoruz. I think it very sensible that discussions have touched on this. Görüşmelerde bu konuya değinilmiş olmasını çok mantıklı buluyorum. Once again, this is a sensible step which we fully support. Bir kez daha bu tamamen desteklediğimiz mantıklı bir adımdır. Minimum EU rates of duty are sensible and effective in tackling the scourge of smuggling. AB'nin asgari gümrük vergisi oranları kaçakçılık belasıyla mücadelede mantıklı ve etkilidir. We have here a sensible proposal. Burada mantıklı bir önerimiz var. This is not sensible, as Member States do not all have the same legislation with regard to chemical products. Üye Devletlerin hepsi kimyasal ürünlerle ilgili olarak aynı mevzuata sahip olmadığından bu mantıklı değildir. The idea of these minimum/maximum penalties that we traditionally use for harmonisation purposes is sensible and fair. Uyumlaştırma amacıyla geleneksel olarak kullandığımız bu asgari/azami cezalar fikri mantıklı ve adildir. This is far more sensible and practical from the point of view of protecting all workers' rights. Bu, tüm çalışanların haklarının korunması açısından çok daha mantıklı ve pratiktir. Sharing a bed is a nice and sensible family tradition. Bir yatağı paylaşmak güzel ve mantıklı bir aile geleneğidir. Sharing a bed is a nice and sensible family tradition. Aynı yatağı paylaşmak hoş ve mantıklı bir aile geleneği. Sharing a bed is a nice and sensible family tradition. Aynı yatağı paylaşmak güzel ve mantıklı bir aile geleneğidir. His advice is always very sensible. Onun tavsiyesi her zaman mantıklı. Tom is sensible. Tom mantıklı. Ben, if anything, is a sensible man. Ben, olsa olsa, mantıklı bir adamdır. A lie, told by a sensible man, remains a lie. Mantıklı bir adam tarafından söylenen bir yalan, yalan olarak kalır. I think Tom is sensible. Tom'un mantıklı olduğunu düşünüyorum. To be fair, he is a sensible person. Dürüst olmak gerekirse, o mantıklı bir kişidir. That sounds sensible. O mantıklı görünüyor. It is sensible of you to follow her advice. Tavsiyesine uyman mantıklı. You're the only one who has given a sensible answer. Mantıklı bir cevap veren tek kişi sensin. I'm being sensible. Mantıklı davranıyorum. What he says sounds very sensible to me. Söyledikleri bana çok mantıklı geliyor. Tom is such a sensible man. Tom çok mantıklı bir adam. I think it's sensible. Bence bu mantıklı. That's sensible. O mantıklı. Tom is a very sensible person. Tom çok mantıklı bir insandır. Tom decided that it wouldn't be sensible to try to cross the old rope bridge. Tom eski halat köprüyü geçmeye çalışmanın mantıklı olmayacağına karar verdi. You should be a little more sensible. Biraz daha mantıklı olmalısın. Be sensible. Mantıklı olun. What he's trying to say is quite sensible in a way. Söylemeye çalıştığı şey bir bakıma oldukça mantıklı. I tried to do the sensible thing. Mantıklı olan şeyi yapmaya çalıştım. His advice is always very sensible. Onun tavsiyeleri her zaman çok mantıklıdır. A sensible man wouldn't say such a thing in public. Mantıklı bir adam toplum içinde böyle bir şey söylemez. Tom's sensible. Tom mantıklı. Actually, it would be much more sensible to do it later. Aslında bunu daha sonra yapmak çok daha mantıklıydı. He was persuaded to be more sensible. Daha mantıklı olmaya ikna edildi. That's sensible. Bu mantıklı. A sensible man wouldn't say such a thing in public. Mantıklı bir adam böyle bir şeyi herkesin içinde söylemez. Actually, it would be much more sensible to do it later. Aslında bunu daha sonra yapmak çok daha mantıklı olur. It is sensible of you to follow her advice. Onun tavsiyesine uyman çok mantıklı. You were sensible. Sen mantıklıydın. Now be sensible. Şimdi mantıklı ol. That seems to be a sensible precaution. O mantıklı bir önlem gibi görünüyor. Tom was sensible. Tom mantıklıydı. I think Tom is sensible. Bence Tom mantıklı. That sounds sensible. Kulağa mantıklı geliyor. I tried to do the sensible thing. Ben mantıklı olanı yapmaya çalıştım. Tom is likely to be sensible. Tom'un mantıklı olması muhtemel. A sensible person wouldn't speak to you like that. Mantıklı bir insan seninle böyle konuşmaz. Tom told Mary that he thought John was sensible. Tom Mary'ye John'un mantıklı olduğunu düşündüğünü söyledi. Can someone give me a sensible answer to this question? Biri bana bu soruya mantıklı bir cevap verebilir mi? Tom seemed to be sensible. Tom mantıklı görünüyordu. From now on, I'll only submit sensible sentences to Tatoeba. Tatoeba'ya şu andan itibaren yalnızca mantıklı cümleler göndereceğim. What he's trying to say is quite sensible in a way. Onun söylemeye çalıştığı şey bir bakıma oldukça mantıklı. Do you think he's sensible? Sence mantıklı mı? Do you think he's sensible? Onun mantıklı olduğunu düşünüyor musunuz? I'm being sensible. Mantıklı oluyorum. Tom is sensible, isn't he? Tom mantıklı, değil mi? What he says sounds very sensible to me. Onun söylediği bana mantıklı görünüyor. He was persuaded to be more sensible. Daha mantıklı olması için ikna edildi. That was sensible. O mantıklıydı. That seems to be a sensible precaution. Bu mantıklı bir önlem gibi görünüyor. Tom, stubborn as he was, refused to change to the sensible metric system, preferring to measure volume in hogsheads instead. İnatçı Tom, mantıklı olan metrik sisteme geçmeyi reddetti ve bunun yerine hacmi büyük fıçı cinsinden ölçmeyi tercih etti. That was sensible. Mantıklıydı. You were sensible. Mantıklıydın. Tom isn't likely to be sensible about that. Tom muhtemelen bunun hakkında mantıklı değil. From now on, I'll only submit sensible sentences to Tatoeba. Bundan sonra Tatoeba'ya sadece mantıklı cümleler göndereceğim. You're sensible. Sen mantıklısın. It was very sensible of him to reject the bribe. Onun rüşveti reddetmesi çok mantıklıydı. You're the only one who has given a sensible answer. Mantıklı bir cevap veren tek kişi sizsiniz. Tom is being very sensible, isn't he? Tom çok mantıklı davranıyor, değil mi? Tom is being sensible, isn't he? Tom mantıklı davranıyor, değil mi? They are sensible girls. Onlar mantıklı kızlar. It was very sensible of him to reject the bribe. Rüşveti reddetmesi çok mantıklıydı. Tom is likely to be sensible. Tom muhtemelen mantıklı olacak. He is by far the most sensible. Açık ara en mantıklısı o. This is a sensible approach. Bu mantıklı bir yaklaşım. Tom is such a sensible man. Tom böyle mantıklı bir adamdır. That's very sensible. Bu çok mantıklı. Tom was very sensible. Tom çok mantıklıydı. To be fair, he is a sensible person. Adil olmak gerekirse, o mantıklı bir insan. Let's try to be sensible about this. Bu konuda mantıklı olmaya çalışalım. It was sensible of you to follow her advice. Onun tavsiyesine uyman çok mantıklıydı. Show More (177)
2	sensible	duyarlı	adj.
	Sensible solutions keep getting tangled up in the institutional undergrowth. Duyarlı çözümler kurumsal çalılıklara takılıp kalmaya devam ediyor. Therefore, let us be sensible and take the time to create the conditions necessary for successful accession. Bu nedenle, duyarlı olalım ve başarılı bir katılım için gerekli koşulları yaratmak üzere zaman ayıralım. We are sensible in the way we handle things, but we want to do it as a team. İşleri ele alış şeklimizde duyarlıyız ancak bunu bir ekip olarak yapmak istiyoruz. Tom is being very sensible, isn't he? Tom çok duyarlı davranıyor, değil mi? Tom was very sensible. Tom çok duyarlıydı. Tom is being sensible, isn't he? Tom duyarlı davranıyor, değil mi? Tom is sensible, isn't he? Tom duyarlı, değil mi? They are sensible girls. Onlar duyarlı kızlar. Show More (5)
3	sensible	makul	adj.
	It provides sensible conditions for international broadcasting. Uluslararası yayıncılık için makul koşullar sağlar. I believe that one quarter makes for a sensible compromise on which to agree. İnanıyorum ki dörtte bir, üzerinde anlaşmaya varılacak makul bir uzlaşma sağlar. This is a sensible approach. Bu makul bir yaklaşımdır. Ben, if anything, is a sensible man. Ben, aksine, makul bir adamdır. Show More (1)
4	sensible	aklı başında	adj.
	Any sensible person should want this crisis to be ended peacefully, if it is humanly possible to do so. Aklı başında her insan, eğer insani olarak mümkünse, bu krizin barışçıl bir şekilde sona ermesini istemelidir. The reform of the common fisheries policy is necessary, and no sensible person would deny this. Ortak balıkçılık politikası reformu gereklidir ve aklı başında hiç kimse bunu inkar edemez. Show More (-1)
5	sensible	hassas	adj.
	I urge sensible handling of transport and the individual identification of animals. Nakil işlemlerinin hassasiyetle yürütülmesini ve hayvanların bireysel olarak tanımlanmasını tavsiye ediyorum. Show More (-2)