shake - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
shake sallamak v.
  • You can shake your head, but that is the reality.
  • Başınızı sallayabilirsiniz ama gerçek bu.
  • The Belgian Presidency-in-Office shakes her head in disbelief.
  • Belçika Dönem Başkanlığı inanamayarak başını sallar.
  • My house always shakes when a truck goes by.
  • Ne zaman bir kamyon geçse, evim her zaman sallanır.
Show More (102)
shake titremek v.
  • He was still shaking from the cold.
  • Hâlâ soğuktan titriyordu.
  • Some of my fellow MEPs visibly shake when EU taxes are mentioned.
  • Bazı AP üyesi arkadaşlarım AB vergilerinden bahsedildiğinde gözle görülür bir şekilde titriyor.
  • My whole body was shaking.
  • Benim bütün vücudum titriyordu.
Show More (42)
shake sarsmak v.
  • We were shaken by the tragic accident.
  • Trajik kazadan ötürü sarsılmıştık.
  • The Commission is dismayed by the dramatic events that are shaking Nepal.
  • Komisyon, Nepal'i sarsan dramatik olaylar karşısında dehşete düşmüştür.
  • We still know very little about BSE, a disease that has shaken the whole European agricultural sector.
  • Tüm Avrupa tarım sektörünü sarsan bir hastalık olan BSE hakkında hala çok az şey biliyoruz.
Show More (14)
shake el sıkışma n.
  • Did you shake Tom's hand?
  • Tom'un elini sıktın mı?
  • He refused to shake my hand.
  • Elimi sıkmayı reddetti.
  • I even wanted to shake his hand, but then I remembered that I had killed a man.
  • Elini sıkmak bile istedim ama sonra bir adam öldürdüğümü hatırladım.
Show More (12)
shake sarsılmak v.
  • The ground started shaking.
  • Yer sarsılmaya başladı.
  • I felt the earth shake under my feet.
  • Dünyanın ayaklarımın altında sarsıldığını hissettim.
  • The whole building shook.
  • Bütün bina sarsıldı.
Show More (6)
shake çalkalamak v.
  • Shake the bottle before applying the paint.
  • Boyayı uygulamadan önce şişeyi çalkalayın.
  • Shake the medicine bottle before use.
  • Kullanmadan önce ilaç şişesini çalkalayın.
  • Shake the bottle before using.
  • Kullanmadan önce şişeyi çalkalayın.
Show More (3)
shake silkelemek v.
  • Let's shake the rug.
  • Halıyı silkeleyelim.
  • Tom shook Mary awake.
  • Tom Mary'yi silkeleyerek uyandırdı.
Show More (-1)
shake atlatmak v.
  • I can't shake off my cold.
  • Soğuk algınlığımı atlatamıyorum.
  • I can't shake this feeling.
  • Bu hissi atlatamıyorum.
Show More (-1)
shake serpmek v.
  • I am shaking salt on my omelette.
  • Ben omletime tuz serpiyorum.
  • Tom is shaking salt on his salad.
  • Tom onun salatasına tuz serpiyor.
Show More (-1)
shake çalkalama (sıvıyı) n.
  • Give it a good shake before drinking it.
  • İçmeden önce iyi bir çalkalama yapın.
Show More (-2)
shake (içecek) shake n.
  • Chocolate shake is John's favourite drink.
  • Çikolatalı shake John'un en sevdiği içecek.
Show More (-2)
shake sarsıntı n.
  • The common position is also no great shakes from an environmental viewpoint.
  • Ortak tutum çevresel açıdan da büyük bir sarsıntı yaratmamaktadır.
Show More (-2)