sham - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
sham sahtekar adj.
  • In the opinion of the independent NGO observers, the would-be democratic election held on 5 October was a sham.
  • Bağımsız STK gözlemcilerinin görüşüne göre 5 Ekim'de yapılan sözde demokratik seçim bir sahtekarlıktı.
  • They were a sham, a farce.
  • Onlar bir sahtekarlık, bir saçmalıktı.
  • The trial conducted against 140 citizens in Equatorial Guinea is a sham that the European Union cannot keep quiet about.
  • Ekvator Ginesi'nde 140 vatandaşa karşı yürütülen dava, Avrupa Birliği'nin sessiz kalamayacağı bir sahtekarlıktır.
Show More (2)
sham sahte adj.
  • Sadly, it is now very obvious that the commitments given at Abuja were a sham.
  • Ne yazık ki Abuja'da verilen taahhütlerin sahte olduğu artık çok açık.
  • So I warn against using sham conflicts to bring about such a situation in this House.
  • Bu nedenle, bu Mecliste böyle bir duruma yol açmak için sahte çatışmaların kullanılmasına karşı uyarıyorum.
  • My colleagues are holding a sham debate, a totally sham debate.
  • Meslektaşlarım sahte bir tartışma yürütüyorlar, tamamen sahte bir tartışma.
Show More (1)
sham düzmece adj.
  • The trial of 2 February, as other Members have said, was a sham.
  • 2 Şubat'taki duruşma, diğer Üyelerin de söylediği gibi, bir düzmeceydi.
  • The Bermuda Triangle is a sham.
  • Bermuda Şeytan Üçgeni bir düzmece.
  • It's a complete sham.
  • Bu tam bir düzmece.
Show More (0)
sham aldatmak v.
  • Their marriage is a sham.
  • Onların evliliği bir aldatmaca.
  • This is a sham.
  • Bu bir aldatmaca.
Show More (-1)
sham numara yapmak v.
  • He's only shamming.
  • Sadece hasta numarası yapıyor.
  • He's only shamming.
  • O sadece numara yapıyor.
Show More (-1)
sham düzme adj.
  • The European arrest warrant that is before us is an unqualified political, legal and procedural sham.
  • Önümüzde duran Avrupa tutuklama emri siyasi, hukuki ve usule ilişkin niteliksiz bir düzmecedir.
Show More (-2)
sham sahtelik n.
  • With all its sham, drudgery and broken dreams; it is still a beautiful world.
  • Tüm sahteliği, angaryası ve kırık dökük hayalleriyle; dünya hala güzel bir yer.
Show More (-2)
sham yalan adj.
  • The Bermuda Triangle is a sham.
  • Bermuda Şeytan Üçgeni bir yalandır.
Show More (-2)
sham rol yapmak v.
  • He's only shamming.
  • O sadece rol yapıyor.
Show More (-2)