1 |
span |
süre |
n. |
|
- My son has a very short attention span.
- Oğlumun dikkat süresi çok kısadır.
- One of Tom's problems is his short attention span.
- Tom'un problemlerinden birisi, dikkat süresinin kısa olmasıdır.
- She has a short attention span.
- Onun kısa bir dikkat süresi var.
- Young children have short attention spans.
- Küçük çocukların dikkat süreleri kısadır.
- I have a short attention span.
- Kısa bir dikkat sürem var.
- He has a short attention span.
- Onun dikkat süresi kısadır.
- The history of the Byzantine Empire spans 1058 years.
- Bizans İmparatorluğu tarihi 1058 yıllık bir süreyi kapsar.
- One of Tom's problems is his short attention span.
- Tom'un sorunlarından biri de dikkat süresinin kısa olması.
- Young children usually have short attention spans.
- Küçük çocukların genellikle dikkat süreleri kısadır.
- She has a short attention span.
- Dikkat süresi çok kısa.
- Tom has a short attention span.
- Tom'un dikkat süresi kısadır.
Show More (8)
|
2 |
span |
kapsamak |
v. |
|
- His work spanned all aspects of art, from paintings and installations to music and film.
- Çalışmaları, resim ve enstalasyonlardan müzik ve filme kadar sanatın tüm yönlerini kapsıyordu.
- His research spans a wide range of fields.
- Araştırmaları çok çeşitli alanları kapsıyor.
- The history of the Byzantine Empire spans 1058 years.
- Bizans İmparatorluğu'nun tarihi 1058 yılı kapsar.
- His research spans a wide range of fields.
- Onun araştırması geniş bir alanı kapsar.
Show More (1)
|
3 |
span |
açıklık (kemer/köprü ayakları arasındaki) |
n. |
|
- The bridge has a main span of 50 meters.
- Köprünün ana açıklığı 50 metre.
- This spider can have a leg span of up 6 inches.
- Bu örümceğin bacak açıklığı 6 inç kadar olabilir.
Show More (-1)
|
4 |
span |
(köprü) üstünden geçmek |
v. |
|
- A large bridge spans the river.
- Nehrin üstünden büyük bir köprü geçiyor.
Show More (-2)
|
5 |
span |
sürmek |
v. |
|
- His journalism career spanned nearly five decades.
- Gazetecilik kariyeri yaklaşık elli yıl sürdü.
Show More (-2)
|
6 |
span |
(kanat) açıklığı |
n. |
|
- This exotic moth has a wingspan of 15 cm.
- Bu egzotik güve 15 cm kanat açıklığına sahip.
Show More (-2)
|
7 |
span |
içinde |
n. |
|
- Food prices have changed dramatically in a span of one year.
- Gıda fiyatları bir yıl içinde dramatik bir şekilde değişti.
Show More (-2)
|
8 |
span |
yayılmak |
v. |
|
- They established a world empire spanning three continents, lasting until the 20th century.
- Üç kıtaya yayılan ve 20. yüzyıla kadar hüküm süren bir cihan imparatorluğu kurdular.
Show More (-2)
|
9 |
span |
uzunluk |
n. |
|
- The bridge has a span of 100 meters.
- Köprünün uzunluğu 100 metre.
Show More (-2)
|