|
- When they saw us, people of all ages came out to speak to us, to plead with us to intervene urgently.
- Bizi gördüklerinde her yaştan insan bizimle konuşmak, acilen müdahale etmemiz için yalvarmak için dışarı çıktı.
- If they speak to any of the residents in that locality, they will see what a silly amendment that is.
- O bölgede yaşayanlardan herhangi biriyle konuşurlarsa, bunun ne kadar saçma bir değişiklik olduğunu göreceklerdir.
- I would prefer to speak to the matter on the agenda.
- Gündemdeki konuyla ilgili konuşmayı tercih ederim.
- As I travel around British universities speaking to students, I see a rash of ring of stars flags and EU literature.
- İngiliz üniversitelerini dolaşıp öğrencilerle konuşurken, yıldız halkası bayrakları ve AB literatürü görüyorum.
- If they speak to any of the residents in that locality, they will see what a silly amendment that is.
- Eğer o bölgede yaşayanlardan herhangi biriyle konuşurlarsa, bunun ne kadar saçma bir değişiklik olduğunu göreceklerdir.
- We spoke to farmers, the tourism industry, people and rural businesses.
- Çiftçilerle, turizm sektörüyle, insanlarla ve kırsal kesimdeki işletmelerle konuştuk.
- I have spoken to you before about some of these challenges.
- Bu zorluklardan bazıları hakkında sizinle daha önce konuşmuştum.
- Those I spoke to did not agree.
- Konuştuğum kişiler bu görüşe katılmıyor.
- We spoke to farmers, the tourism industry, people and rural businesses.
- Çiftçilerle, turizm sektörüyle, insanlarla ve kırsal işletmelerle konuştuk.
- You must speak to us and sow and tend the crop, as well as harvesting it.
- Bizimle konuşmalı, ekinleri ekip biçmeli ve hasat etmelisiniz.
- When I spoke to you some months ago in this very Chamber you said that by autumn we will have made progress.
- Birkaç ay önce sizinle bu odada konuştuğumda sonbaharda ilerleme kaydetmiş olacağımızı söylemiştiniz.
- I reckon I have spoken to between 300 and 400 Members.
- Sanırım 300 ila 400 Üye ile konuşmuşumdur.
- I have just spoken to him.
- Az önce onunla konuştum.
- Mr Nassauer spoke to me about it in person.
- Bay Nassauer benimle bu konu hakkında şahsen konuştu.
- No, I have not spoken to him since then.
- Hayır, o vakitten beri onunla konuşmadım.
- If you have a problem with the decision, speak to the committee.
- Kararla ilgili bir sorununuz varsa, komiteyle konuşun.
- No, I have not spoken to him since then.
- Hayır, o zamandan beri onunla konuşmadım.
- No, I have not spoken to him since then.
- Hayır, onunla o zamandan beri hiç konuşmadım.
- If you have a problem with the decision, speak to the committee.
- Bu kararla ilgili bir sorununuz varsa komiteyle konuşun.
- Tom is speaking to Mary.
- Tom, Mary'yle konuşuyor.
- Tom spoke to Mary about the matter.
- Tom, Mary ile konu hakkında konuştu.
- I would like to speak to a lawyer.
- Bir avukatla konuşmak istiyorum.
- Tom couldn't speak to Mary.
- Tom, Mary ile konuşamıyordu.
- I have to speak to you personally.
- Seninle şahsen konuşmak zorundayım.
- I spoke to Tom just the other day.
- Geçen gün Tom'la konuştum.
- She's eager to speak to you.
- O seninle konuşmak için istekli.
- I need to speak to Tom alone.
- Tom'la yalnız konuşmalıyım.
- How dare you speak to me in that tone of voice!
- Benimle bu ses tonuyla konuşmaya nasıl cüret edersin!
- I just spoke to Tom's doctors.
- Tom'un doktorlarıyla konuştum.
- I spoke to your father about the matter.
- Babanla bu konu hakkında konuştum.
- Tom spoke to me about Mary.
- Tom benimle Mary hakkında konuştu.
- I absolutely will not speak to that fellow again!
- Bir daha bu adamla kesinlikle konuşmayacağım!
- I'll stop speaking to you in French.
- Seninle Fransızca konuşmaktan vazgeçeceğim.
- I'd like to speak to John Warner.
- John Warner ile konuşmak istiyorum.
- I don't speak to her now.
- Artık onunla konuşmuyorum.
- They won't speak to Tom.
- Tom'la konuşmayacaklar.
- I heard that Tom has spoken to Mary about that.
- Tom'un Mary ile bu konuda konuştuğunu duydum.
- Tom didn't want Mary to speak to John.
- Tom, Mary'nin John'la konuşmasını istemedi.
- He's eager to speak to you.
- O seninle konuşmak için isteklidir.
- Have you ever spoken to Tom?
- Hiç Tom'la konuştun mu?
- You haven't spoken to Tom about this yet, have you?
- Tom'la bunun hakkında henüz konuşmadın, değil mi?
- I wish to speak to Tom.
- Tom'la konuşmak istiyorum.
- Who is the gentleman he is speaking to?
- Konuştuğu beyefendi kim?
- Tom Jackson spoke to our class today at school.
- Tom Jackson bugün okuldaki sınıfımıza konuştu.
- I spoke to him last night.
- Dün gece onunla konuştum.
- I apologized, but even then she wouldn't speak to me.
- Özür diledim fakat o zaman bile benimle konuşmadı.
- We've spoken to each other before.
- Birbirimizle daha önce konuşmuştuk.
- I saw Tom at the party, but I didn't speak to him.
- Tom'u partide gördüm ama onunla konuşmadım.
- I should like to speak to the manager.
- Müdürle konuşmak istiyorum.
- I can't speak to her.
- Onunla konuşamıyorum.
- I need to speak to her.
- Onunla konuşmalıyım.
- Who is she speaking to?
- O kimle konuşuyor?
- We'd like to speak to you.
- Sizinle konuşmak istiyoruz.
- Tom has never spoken to Mary.
- Tom hiç Mary ile konuşmadı.
- Tom wanted me to speak to you.
- Tom, seninle konuşmamı istedi.
- I haven't spoken to Tom since I left Boston.
- Boston'dan ayrıldığımdan beri Tom'la konuşmadım.
- I already spoke to her.
- Onunla zaten konuştum.
- Can I speak to you a moment?
- Seninle kısa bir süre konuşabilir miyim?
- Who would you like to speak to?
- Kiminle konuşmak istersin?
- I've got to speak to you.
- Seninle konuşmalıyım.
- Tom refused to speak to Mary.
- Tom, Mary ile konuşmayı reddetti.
- Did you speak to Tom?
- Tom'la konuştun mu?
- Would you please speak to them?
- Lütfen onlarla konuşur musun?
- Tom was speaking to some neighbors.
- Tom bazı komşularla konuşuyordu.
- I demand to speak to your manager!
- Yöneticinle konuşmak istiyorum!
- Sami never spoke to Layla about what had happened.
- Sami olanlar hakkında Layla'yla hiç konuşmadı.
- Tom was speaking to some neighbors.
- Tom bazı komşularıyla konuşuyordu.
- I've got to speak to her.
- Onunla konuşmak zorundayım.
- I won't speak to them.
- Onlarla konuşmayacağım.
- I never spoke to him after that.
- Ondan sonra onunla asla konuşmadım.
- I demand to speak to the manager.
- Müdürle konuşmak istiyorum.
- I vowed that I would never speak to her again.
- Bir daha onunla konuşmamaya yemin ettim.
- Did you speak to Tom yesterday?
- Dün Tom'la konuştun mu?
- I'm not allowed to speak to Tom.
- Tom'la konuşmama izin verilmiyor.
- I spoke to my parents.
- Ben ebeveynlerimle konuştum.
- We spoke to each other in French.
- Birbirimizle Fransızca konuştuk.
- I've only spoken to Tom once since I got here.
- Buraya geldiğimden beri sadece bir kez Tom ile konuştum.
- Has anybody spoken to him?
- Herhangi biri onunla konuştu mu?
- He knows how to speak to children.
- O, çocuklarla nasıl konuşacağını biliyor.
- A stranger spoke to me in the bus.
- Otobüste bir yabancı benimle konuştu.
- I've spoken to people about it.
- Bu konuda insanlarla konuştum.
- Tom doesn't speak unless spoken to.
- Tom kendisiyle konuşulmadığı sürece konuşmaz.
- Who is she speaking to?
- Kiminle konuşuyor?
- One of them spoke to me.
- Onlardan biri benimle konuştu.
- Tom said he'd never speak to me again.
- Tom benimle bir daha asla konuşmayacağını söyledi.
- The old man spoke to me in French.
- Yaşlı adam benimle Fransızca konuştu.
- You have the right to consult an attorney before speaking to the police.
- Polisle konuşmadan önce bir avukata danışma hakkına sahipsiniz.
- Have you spoken to the owner?
- Ev sahibiyle konuştun mu?
- Would you please speak to Tom?
- Lütfen Tom'la konuşur musunuz?
- I'll let you speak to her.
- Onunla konuşmana izin vereceğim.
- I haven't spoken to him yet.
- Onunla henüz konuşmadım.
- Tom, can I speak to you alone, please?
- Tom, seninle yalnız konuşabilir miyim, lütfen?
- Could you speak to her?
- Onunla konuşabilir misiniz?
- Tom spoke to the pastor for three hours.
- Tom papazla üç saat konuştu.
- Can I speak to you outside?
- Seninle dışarıda konuşabilir miyim?
- I'm glad to have this opportunity to speak to you.
- Sizinle konuşma fırsatı bulduğum için çok mutluyum.
- Can I speak to you in private?
- Seninle özel olarak konuşabilir miyim?
- I've spoken to Tom and he's fine.
- Tom'la konuştum ve o iyi.
Show More (95)
|
