1 |
stare |
dikmek (gözlerini) |
v. |
|
- Why are you staring at me, demon?
- Neden gözünü bana dikiyorsun, iblis?
- Everyone stared at Tom.
- Herkes gözlerini Tom'a dikti.
- Everyone stared at him.
- Herkes gözlerini ona dikti.
- Everyone stared at us.
- Herkes gözlerini bize dikti.
- Being too nervous to reply, he stared at the floor.
- Cevap veremeyecek kadar gergin olduğu için gözlerini yere dikti.
- She stared at the ceiling.
- Gözlerini tavana dikti.
Show More (3)
|
2 |
stare |
dik dik bakmak |
v. |
|
- She tried not to stare.
- Dik dik bakmamaya çalıştı.
- Don't stare.
- Dik dik bakma.
- It's okay to look, but it's rude to stare.
- Bakmakta sorun yok ama dik dik bakmak kabalık.
- He tried not to stare.
- Dik dik bakmamaya çalıştı.
- The girl staring back at me was angry.
- Bana dik dik bakan kız öfkeliydi.
- I didn't mean to stare.
- Dik dik bakmak istemedim.
Show More (3)
|
3 |
stare |
bakış (uzun ve dikkatli) |
n. |
|
- Daddy, let's have a staring contest.
- Baba, hadi bakışma yarışması yapalım.
- My sister fixed me with an angry stare.
- Kız kardeşim bana kızgın bir bakış attı.
- My sister fixed me with an angry stare.
- Kız kardeşim öfkeli bir bakışla beni düzeltti.
Show More (0)
|
4 |
stare |
gözünü dikip bakmak |
v. |
|
- He tried not to stare.
- Gözünü dikip bakmamaya çalıştı.
- The girl staring back at me was angry.
- Bana gözünü dikmiş bakan kız kızgındı.
- It's not polite to stare.
- Gözlerini dikip bakmak kibarca değildir.
Show More (0)
|
5 |
stare |
boş boş bakmak |
v. |
|
- Tom gave Mary a blank stare.
- Tom Mary'ye boş boş baktı.
Show More (-2)
|