1 |
surprise |
şaşırtmak |
v. |
|
- It will not surprise you, however, if I now discuss one of these two states, namely Cyprus.
- Ancak şimdi bu iki devletten birini, yani Kıbrıs'ı ele almam sizi şaşırtmayacaktır.
- I must confess I am somewhat surprised at public opinion in Europe.
- İtiraf etmeliyim ki Avrupa'daki kamuoyu beni biraz şaşırttı.
- It would not surprise me if many of them were forced into bankruptcy.
- Birçoğunun iflasa zorlanması beni şaşırtmaz.
- Let us hope that the CARDS vote does not take the large groups by surprise.
- Umalım ki CARDS oylaması büyük grupları şaşırtmasın.
- To any disinterested, objective observer, that comes as no surprise.
- Tarafsız ve objektif bir gözlemci için bu hiç de şaşırtıcı değil.
- I will surprise nobody by reminding you of the position of the French delegation of my group.
- Grubumun Fransız delegasyonunun tutumunu hatırlatarak kimseyi şaşırtmayacağım.
- The Commission seems to be realising it for the first time, and we could be surprised.
- Komisyon ilk kez bunun farkına varıyor gibi görünüyor ve bu bizi şaşırtabilir.
- It surprises me that the British government is only now considering using vaccination.
- İngiliz hükûmetinin aşılamayı ancak şimdi düşünmesi beni şaşırtıyor.
- Greece's position with regard to the institutions surprised us a little.
- Yunanistan'ın kurumlara ilişkin tutumu bizi biraz şaşırttı.
- The result does not surprise us.
- Sonuç bizi şaşırtmadı.
- I would be very surprised if the issue was not addressed in the form of a question.
- Konunun bir soru şeklinde ele alınmaması beni çok şaşırtırdı.
- Greece's position with regard to the institutions surprised us a little.
- Yunanistan'ın kurumlar karşısındaki tutumu bizi biraz şaşırttı.
- I was rather surprised that the President-in-Office mentioned unprompted the four market freedoms yet again.
- Dönem Başkanı'nın dört piyasa özgürlüğünden bir kez daha bahsetmesi beni oldukça şaşırttı.
- It is no surprise that a similar proportion of committee members share the view of the citizens.
- Komite üyelerinin benzer bir oranının vatandaşların görüşünü paylaşması şaşırtıcı değildir.
- Once again, nothing surprises us any more.
- Bir kez daha, artık hiçbir şey bizi şaşırtmıyor.
- It is no surprise that the most heated debates were on the question of the budget.
- En hararetli tartışmaların bütçe konusunda yaşanması hiç de şaşırtıcı değil.
- I am somewhat surprised that the Council has replied that it is not authorised to set up a coastguard.
- Konsey'in sahil güvenlik kurma yetkisi olmadığını söylemesi beni biraz şaşırttı.
- I am very surprised at the order of voting here.
- Buradaki oylama sırası beni çok şaşırttı.
- So much, perhaps, will not surprise you.
- Belki de bu kadarı sizi şaşırtmayacaktır.
- I was not surprised to see that mentioned in the report.
- Raporda bundan bahsedildiğini görmek beni şaşırtmadı.
- Once again, nothing surprises us any more.
- Bir kez daha söylüyorum ki, artık hiçbir şey bizi şaşırtmıyor.
- It may come as a surprise that this last point features amongst the others.
- Bu son noktanın diğerleri arasında yer alması şaşırtıcı gelebilir.
- This comes as no surprise.
- Bu hiç de şaşırtıcı değil.
- Nor are we surprised at the lack of substantial information on the content of the 'constitution'.
- Anayasa'nın içeriğine ilişkin kayda değer bir bilginin bulunmaması da bizi şaşırtmadı.
- I was surprised to see this report and its contents on the agenda.
- Bu raporu ve içeriğini gündemde görmek beni şaşırttı.
- What surprised me, first and foremost, is that he is questioning a court ruling.
- Beni şaşırtan şey, her şeyden önce, bir mahkeme kararını sorguluyor olması.
- The why behind this common complaint might surprise you.
- Bu yaygın şikayetin ardındaki neden sizi şaşırtabilir.
- Sanders has surprised the political establishment by becoming a serious nominee for president.
- Sanders ciddi bir başkan adayı olarak siyaset camiasını şaşırttı.
- The why behind this common complaint might surprise you.
- Bu yaygın şikayetin ardındaki sebep sizi şaşırtabilir.
- Sanders has surprised the political establishment by becoming a serious nominee for president.
- Sanders, siyasi camiayı ciddi bir cumhurbaşkanı adayı olarak şaşırttı.
- After centuries as a delivery boy, nothing surprises me.
- Yüzyıllarca kuryelik yaptıktan sonra hiçbir şey beni şaşırtmıyor.
- After centuries as a delivery boy, nothing surprises me.
- Yüzyıllar boyunca teslimatçı olarak çalıştıktan sonra hiçbir şey beni şaşırtmıyor.
- The why behind this common complaint might surprise you.
- Bu yaygın şikayetin arkasındaki neden sizi şaşırtabilir.
- Sanders has surprised the political establishment by becoming a serious nominee for president.
- Sanders ciddi bir cumhurbaşkanı adayı olarak siyaset camiasındakileri şaşırttı.
- After centuries as a delivery boy, nothing surprises me.
- Yüzyıllarca kuryelik yaptıktan sonra, hiçbir şey beni şaşırtmıyor.
- We really surprised Tom, I think.
- Tom'u gerçekten şaşırttık, sanırım.
- Your sudden appearance surprised me.
- Aniden ortaya çıkman beni şaşırttı.
- Tom's response surprised everybody.
- Tom'un cevabı herkesi şaşırttı.
- I came to surprise them.
- Onu şaşırtmak için geldim.
- It might surprise you.
- Bu seni şaşırtabilir.
- What surprised you the most?
- Seni en çok ne şaşırttı?
- He surprised me.
- Beni şaşırttı.
- The news surprised him as much as it did me.
- Haber, beni olduğu kadar onu da şaşırttı.
- They may surprise you.
- Sizi şaşırtabilirler.
- Her silence surprised me.
- Onun sessizliği beni şaşırttı.
- What really surprised me most about her was how tall she was.
- Beni aslında en çok şaşırtan boyunun uzunluğuydu.
- What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
- Kaza hakkında beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine ne kadar çabuk vardığıydı.
- That didn't surprise me, either.
- Bu beni de şaşırtmadı.
- You surprised everybody.
- Herkesi şaşırttın.
- It doesn't surprise me.
- Bu beni hiç şaşırtmadı.
- They may surprise you.
- Onlar sizi şaşırtabilir.
- Mary surprised me.
- Mary beni şaşırttı.
- She danced with a grace that surprised us all.
- O, hepimizi şaşırtan bir zerafetle dans etti.
- I'm going to surprise him.
- Onu şaşırtacağım.
- Nothing surprises me anymore.
- Artık hiçbir şey beni şaşırtmıyor.
- That surprises you, doesn't it?
- O seni şaşırtıyor, değil mi?
- The violence doesn't surprise me.
- Şiddet beni şaşırtmadı.
- It took me by surprise.
- Beni şaşırttı.
- Tom's decision to get married surprised his family.
- Tom'un evlenme kararı ailesini şaşırttı.
- It kind of surprised you, didn't it?
- Seni biraz şaşırttı, değil mi?
- That's no surprise.
- Bu hiç şaşırtıcı değil.
- What he said surprised me.
- Söylediği şey beni şaşırttı.
- Tom's reply surprised Mary.
- Tom'un cevabı Mary'yi şaşırttı.
- That actually surprised me.
- Aslında bu beni şaşırttı.
- We were greatly surprised at the news of his sudden death.
- Ani ölüm haberi bizi çok şaşırttı.
- She surprised her husband.
- Kocasını şaşırttı.
- What surprised me most was that she didn't like candy.
- Beni en çok şaşırtan şey onun şeker sevmemesiydi.
- It took me by surprise.
- Şaşırttı beni.
- That surprised her.
- Bu onu şaşırttı.
- Does that really surprise you?
- Bu seni gerçekten şaşırtıyor mu?
- The veracity of the waitress surprised the detective.
- Garsonun dürüstlüğü dedektifi şaşırttı.
- It might surprise you.
- Sizi şaşırtabilir.
- My computer behavior's surprises me.
- Bilgisayar davranışlarım beni şaşırtıyor.
- It's hard to surprise Tom.
- Tom'u şaşırtmak zor.
- What Tom did didn't surprise Mary.
- Tom'un yaptıkları Mary'yi şaşırtmadı.
- Her decision to move to Chicago surprised us.
- Şikago'ya taşınma kararı bizi şaşırttı.
- The policeman's quick arrival surprised us.
- Polisin hızlı gelmesi bizi şaşırttı.
- That didn't surprise us at all.
- Bu bizi hiç şaşırtmadı.
- Does that surprise you?
- Bu sizi şaşırtıyor mu?
- The veracity of the waitress surprised the detective.
- Garsonun doğruluğu dedektifi şaşırttı.
- It didn't surprise me at all that Tom got arrested from drunken driving.
- Tom'un sarhoşken araba sürmekten tutuklanması beni hiç şaşırtmadı.
- My son surprised me by tidying up his room without being told.
- Oğlum bana söylenmeden odasını toplayarak beni şaşırttı.
- His silence surprised me.
- Onun sessizliği beni şaşırttı.
- It kind of surprised you, didn't it?
- Bu seni biraz şaşırttı, değil mi?
- It kind of surprised me.
- Beni biraz şaşırttı.
- My son surprised me by tidying up his room without being told.
- Oğlum söylenilmeden odasını toplayarak beni şaşırttı.
- The answer will surprise you.
- Yanıt seni şaşırtacak.
- That surprised me, too.
- Bu beni de şaşırttı.
- I wasn't surprised to see Tom.
- Tom'u görmek beni şaşırtmadı.
- You still managed to surprise me.
- Hâlâ beni şaşırtmayı başardın.
- That didn't surprise me, either.
- O da beni şaşırtmadı.
- I've given up on trying to surprise you.
- Seni şaşırtmaya çalışmaktan vazgeçtim.
- Did anything surprise you?
- Seni şaşırtan bir şey oldu mu?
- Tom always surprises me.
- Tom beni hep şaşırtır.
- My answer surprised Tom.
- Cevabım Tom'u şaşırttı.
- Tom was shot when he surprised the burglars.
- Tom hırsızları şaşırttığında vuruldu.
- Your sudden appearance surprised me.
- Senin aniden ortaya çıkman beni şaşırttı.
- This may surprise you.
- Bu seni şaşırtabilir.
- This caught us by surprise.
- Bu bizi şaşırttı.
- The poor talker sometimes surprises us by being a good writer.
- Kötü bir konuşmacı bazen iyi bir yazar olarak bizi şaşırtır.
- I was hoping to surprise them.
- Onları şaşırtmayı umuyordum.
- What really surprised me most was how many hours a day Tom slept.
- Gerçekten beni en çok şaşırtan Tom'un bir günde kaç saat uyuduğuydu.
- The magician's tricks surprised us.
- Büyücünün hileleri bizi şaşırttı.
- I'll surprise them.
- Onları şaşırtacağım.
- That doesn't surprise me much.
- Bu beni pek şaşırtmadı.
- That doesn't surprise me.
- Bu beni şaşırtmadı.
- Tom surprised Mary.
- Tom Mary'yi şaşırttı.
- Tom's response surprised everybody.
- Tom'un tepkisi herkesi şaşırttı.
- Tom wanted to surprise you by doing that.
- Tom bunu yaparak seni şaşırtmak istedi.
- The answer may surprise you.
- Cevap seni şaşırtabilir.
- If that happened, it wouldn't surprise you, would it?
- Eğer böyle bir şey olursa, bu seni şaşırtmaz, değil mi?
- I'll surprise you.
- Seni şaşırtacağım.
- Her reaction didn't surprise me.
- Tepkisi beni şaşırtmadı.
- This should surprise no one.
- Bu kimseyi şaşırtmamalı.
- Why does this surprise you?
- Bu neden seni şaşırtıyor?
- I could tell you things about Tom that would surprise you.
- Tom hakkında seni şaşırtacak şeyler anlatabilirim.
- I don't think that surprised Tom.
- Bunun Tom'u şaşırttığını sanmıyorum.
- Tom's answer may surprise you.
- Tom'un cevabı sizi şaşırtabilir.
- It doesn't surprise me.
- Bu beni şaşırtmıyor.
- We may surprise everybody.
- Biz herkesi şaşırtabiliriz.
- The sudden death of his brother surprised them.
- Erkek kardeşinin ani ölümü onları şaşırttı.
- The storm took everyone by surprise.
- Fırtına herkesi şaşırttı.
- I asked Tom what he was listening to and he surprised me by saying that he was listening to classical music.
- Tom'a ne dinlediğini sordum ve klasik müzik dinlediğini söyleyerek beni şaşırttı.
- You still managed to surprise me.
- Yine de beni şaşırtmayı başardın.
- That didn't surprise me.
- Bu beni şaşırtmadı.
- The question took Tom by surprise.
- Soru Tom'u şaşırttı.
- Why does that surprise you?
- Bu seni neden şaşırttı?
- This doesn't surprise me.
- Bu beni şaşırtmaz.
- It doesn't surprise you, does it?
- Bu seni şaşırtmıyor, değil mi?
- I was kind of surprised to see Tom there.
- Tom'u orada görmek beni biraz şaşırttı.
- His death surprised us all.
- Ölümü hepimizi şaşırttı.
- The sudden death of his brother surprised them.
- Kardeşinin ani ölümü onları şaşırttı.
- That surprised Tom.
- O, Tom'u şaşırttı.
- It really surprised me.
- Bu gerçekten beni şaşırttı.
- I thought I'd surprise them.
- Onları şaşırtacağımı düşünmüştüm.
- What surprises me is that they can actually sell that product for so much money.
- Beni şaşırtan şey, bu ürünü bu kadar paraya satabilmeleriydi.
- I was hoping to surprise you.
- Sizi şaşırtmayı umuyordum.
- What Tom did surprised Mary.
- Tom'un yaptığı Mary'yi şaşırttı.
- Did it surprise you very much?
- Bu sizi çok şaşırttı mı?
- Tom says that didn't surprise him.
- Tom bunun onu şaşırtmadığını söyledi.
- It didn't surprise me at all that Tom didn't do what he'd told Mary he was going to do.
- Tom'un Mary'ye yapacağını söylediği şeyi yapmaması beni hiç şaşırtmadı.
- I'm going to surprise them.
- Onları şaşırtacağım.
- He has surprised the public.
- O, halkı şaşırttı.
- I wasn't surprised to see Tom with Mary.
- Tom'u Mary ile görmek beni şaşırtmadı.
- It's hard to surprise you.
- Sizi şaşırtmak zor.
- The policeman's quick arrival surprised us.
- Polisin çabuk gelişi bizi şaşırttı.
- Sometimes I even surprise myself.
- Bazen kendimi bile şaşırtıyorum.
- Why does that not surprise me?
- Bu beni neden şaşırtmadı?
- I was hoping to surprise her.
- Onu şaşırtmayı umuyordum.
- Her answer surprised me.
- Cevabı beni şaşırttı.
- The facts will surprise you.
- Gerçekler sizi şaşırtacak.
- They surprised me.
- Onlar beni şaşırttı.
- To our surprise, Emi won the 400-meter race with ease.
- Emi'nin 400 metre yarışını kolaylıkla kazanması bizi şaşırttı.
- The answer may surprise you.
- Cevap sizi şaşırtabilir.
- I surprised Tom.
- Ben Tom'u şaşırttım.
- She surprised me.
- O beni şaşırttı.
- She surprised me.
- Beni şaşırttı.
- Her answer surprised me.
- Verdiği cevap beni şaşırttı.
- Does it surprise you?
- Bu sizi şaşırttı mı?
- Why did that surprise you?
- Neden bu seni şaşırttı?
- She took me by surprise.
- Beni şaşırttı.
- What surprised me was that Tom didn't know Mary.
- Beni şaşırtan şey Tom'un Mary'yi tanımamasıydı.
- I'm surprised that you didn't know that Tom could speak French.
- Tom'un Fransızca konuşabildiğini bilmemen beni şaşırttı.
- I was hoping to surprise him.
- Onu şaşırtmayı umuyordum.
- Your answer surprised Tom.
- Cevabın Tom'u şaşırttı.
- You've surprised a lot of people.
- Birçok insanı şaşırttın.
- Sometimes you surprise me.
- Bazen beni şaşırtıyorsun.
- I was very surprised to see students cleaning their classroom after school.
- Okuldan sonra öğrencileri sınıfı temizlerken görmek beni çok şaşırttı.
- His sudden appearance surprised us all.
- Onun aniden ortaya çıkması hepimizi şaşırttı.
- Why don't we surprise Tom?
- Neden Tom'u şaşırtmıyoruz?
- It doesn't surprise you, does it?
- Bu seni şaşırtmadı, değil mi?
- His words surprised me.
- Onun sözleri beni şaşırttı.
- We really surprised Tom, I think.
- Tom'u gerçekten şaşırttık sanırım.
- Now, why doesn't that surprise me?
- Şimdi, bu neden beni şaşırtmıyor?
- It's hard to surprise us.
- Bizi şaşırtmak zor.
- You surprised me.
- Beni şaşırttın.
- Who surprised you?
- Seni kim şaşırttı?
- It surprises most people to find out that the prison warden is a woman.
- Hapishane gardiyanının bir kadın olduğunu görmek çoğu insanı şaşırtır.
- It shouldn't surprise you to learn that I don't like you very much.
- Senden pek hoşlanmadığımı öğrenmek seni şaşırtmamalı.
- His behavior never ceases to surprise me.
- Davranışları beni şaşırtmaktan asla vazgeçmiyor.
- It kind of surprised me.
- Bu beni biraz şaşırttı.
- I found something out about Tom that surprised me.
- Tom hakkında beni şaşırtan bir şey öğrendim.
- None of these things surprise me.
- Bunların hiçbiri beni şaşırtmadı.
- Much to Tom's surprise, Mary wasn't afraid.
- Tom'u şaşırtan şey, Mary'nin korkmamasıydı.
- The discovery surprised me.
- Bu keşif beni şaşırttı.
- Did what Tom do surprise you?
- Tom'un yaptığı şey seni şaşırttı mı?
- She really surprised me in a lot of ways.
- O birçok açıdan beni çok şaşırttı.
- I'll surprise Tom.
- Tom'u şaşırtacağım.
- It's hard to surprise him.
- Onu şaşırtmak zor.
- The news took us by surprise.
- Haber bizi şaşırttı.
- Tom's reply didn't surprise anyone.
- Tom'un cevabı kimseyi şaşırtmadı.
- It doesn't surprise me that you know.
- Bilmeniz beni şaşırtmıyor.
- None of these things surprise me.
- Bunların hiçbiri beni şaşırtmıyor.
- She surprised him when she arrived early.
- Erken geldiğinde onu şaşırttı.
- This doesn't surprise me.
- Bu beni şaşırtmadı.
- Does it surprise you?
- Bu sizi şaşırtıyor mu?
- Did what Tom do surprise you?
- Tom'un yaptığı sizi şaşırttı mı?
- The answer will surprise you.
- Cevap seni şaşırtacak.
- They surprised the enemy at dawn.
- Şafakta düşmanı şaşırttılar.
- Does that really surprise you?
- Bu seni gerçekten şaşırttı mı?
- Your sudden appearance has surprised me.
- Aniden ortaya çıkman beni şaşırttı.
- What you said surprised me.
- Söylediğin şey beni şaşırttı.
- Tom surprised all of us when he went to Boston.
- Tom Boston'a gittiğinde hepimizi şaşırttı.
- The facts will surprise you.
- Gerçekler sizi şaşırtacaktır.
- The violence doesn't surprise me.
- Şiddet beni şaşırtmaz.
- I came to surprise him.
- Onu şaşırtmak için geldim.
- Did I surprise you?
- Ben sizi şaşırttım mı?
- Now, why doesn't that surprise me?
- Bu beni neden şaşırtmadı?
- Much to my surprise, my song appealed to many young people.
- Şarkımın birçok gence hitap etmesi beni çok şaşırttı.
- What really surprised me most was how many hours a day he slept.
- Beni aslında en çok şaşırtan günde kaç saat uyuduğuydu.
- That took you by surprise, didn't it?
- Bu seni şaşırttı, değil mi?
- Yoko danced with a grace that surprised us.
- Yoko bizi şaşırtan bir zarafetle dans etti.
- I wanted to surprise him.
- Onu şaşırtmak istedim.
- We definitely surprised them.
- Biz kesinlikle onları şaşırttık.
- The answer will surprise you.
- Cevap sizi şaşırtacak.
- Why would that surprise you?
- Bu neden seni şaşırtırdı?
- What really surprised me most about Tom was how tall he was.
- Tom hakkında beni en çok şaşırtan şey, onun ne kadar uzun olduğuydu.
- We're going to surprise Tom.
- Tom'u şaşırtacağız.
- That surprised them.
- Bu onları şaşırttı.
- You never cease to surprise me.
- Beni şaşırtmaktan asla vazgeçmiyorsun.
- That surprised him.
- Bu onu şaşırttı.
- Why did that surprise you?
- Bu seni neden şaşırttı?
- What surprised me most when I first entered college was how few of my classmates knew how to study efficiently.
- Üniversiteye ilk girdiğimde beni en çok şaşırtan şey, sınıf arkadaşlarımdan çok azının nasıl verimli çalışılacağını bilmesiydi.
- That surprises me.
- O beni şaşırtıyor.
- It caught everybody by surprise.
- Herkesi şaşırttı.
- My computer behavior's surprises me.
- Bilgisayarımın davranışı beni şaşırtır.
- What surprised me was that only ten people came to Tom's funeral.
- Beni şaşırtan şey Tom'un cenaze törenine sadece on kişinin gelmesiydi.
- His decision to retire surprised all of us.
- Onun emekli olma kararı hepimizi şaşırttı.
- That doesn't surprise me.
- O beni şaşırtmıyor.
- It didn't surprise me at all that Tom got arrested from drunken driving.
- Tom'un alkollü araç kullanmaktan tutuklanması beni hiç şaşırtmadı.
- I was very surprised to see students cleaning their classroom after school.
- Öğrencilerin okuldan sonra sınıflarını temizlediklerini görmek beni çok şaşırttı.
- Tom's answer may surprise you.
- Tom'un cevabı seni şaşırtabilir.
- The rapid growth of the city surprised us.
- Şehrin hızlı büyümesi bizi şaşırttı.
- His decision to get married surprised his family.
- Evlenmeye karar vermesi ailesini şaşırttı.
- The news took him by surprise.
- Haber onu şaşırttı.
- Why would that surprise you?
- Bu seni neden şaşırtsın ki?
- What Tom saw surprised him.
- Tom'un gördüğü şey onu şaşırttı.
- What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
- Bu kazada beni en çok şaşırtan şey, avukatların olay yerine bu kadar hızlı gelmesiydi.
- That didn't surprise you, did it?
- Bu seni şaşırtmadı, değil mi?
- She danced with a grace that surprised us all.
- Hepimizi şaşırtan bir zarafetle dans etti.
- He has surprised the public.
- Halkı şaşırttı.
- His decision to retire surprised all of us.
- Emekli olma kararı hepimizi şaşırttı.
- His words surprised me.
- Sözleri beni şaşırttı.
- His decision to get married surprised his family.
- Evlenme kararı ailesini şaşırttı.
- Emily will surprise me.
- Emily beni şaşırtacak.
- This honestly doesn't surprise me.
- Doğrusu bu beni şaşırtmaz.
- You never cease to surprise me.
- Beni şaşırtmaktan hiç vazgeçmiyorsun.
- The ease with which he answered the question surprised us.
- Soruyu kolaylıkla yanıtlaması bizi şaşırttı.
- It's hard to surprise Tom.
- Tom'u şaşırtmak zordur.
- The discovery surprised me.
- Keşif beni şaşırttı.
- I didn't mean to surprise you.
- Seni şaşırtmak istemedim.
- I asked Tom what he was listening to and he surprised me by saying that he was listening to classical music.
- Tom'a ne dinlediğini sordum ve o, klasik müzik dinlediğini söyleyerek beni şaşırttı.
- I looked through the garage window; what I saw surprised me.
- Garajın penceresinden baktım, gördüğüm beni şaşırttı.
- Did that surprise you?
- Bu seni şaşırttı mı?
- Her decision to move to Chicago surprised us.
- Onun Şikago'ya taşınma kararı bizi şaşırttı.
- What really surprised me most was how many hours a day he slept.
- Beni en çok şaşırtan şey günde kaç saat uyuduğuydu.
- It didn't surprise me at all that Tom couldn't afford a lawyer.
- Tom'un avukat tutacak parasının olmaması beni hiç şaşırtmadı.
- Norway surprised me.
- Norveç beni şaşırttı.
- I did surprise them.
- Onları şaşırttım.
- No matter how sneaky you are, you can never surprise yourself.
- Ne kadar sinsi olursanız olun, kendinizi asla şaşırtamazsınız.
- It's hard to surprise her.
- Onu şaşırtmak zor.
- Nothing that Tom does surprises me anymore.
- Tom'un yaptığı hiçbir şey artık beni şaşırtmıyor.
- His behavior never ceases to surprise me.
- Onun davranışları beni şaşırtmaktan asla vazgeçmez.
- That surprises you, doesn't it?
- Bu seni şaşırtıyor, değil mi?
- It surprises most people to find out that the prison warden is a woman.
- Hapishane müdürünün bir kadın olduğunu öğrenmek çoğu insanı şaşırtır.
- What really surprised me most was how many hours a day Tom slept.
- Beni en çok şaşırtan şey Tom'un günde kaç saat uyuduğuydu.
- Tom surprised Mary with a kiss on the cheek.
- Tom, Mary'nin yanağına bir öpücük kondurarak onu şaşırttı.
- You always surprise me.
- Beni hep şaşırtıyorsun.
- I wanted to surprise them.
- Onları şaşırtmak istedim.
- Why does that surprise you?
- Neden bu seni şaşırtıyor?
- What surprised me was that only ten people came to Tom's funeral.
- Beni şaşırtan Tom'un cenazesine sadece on kişinin gelmesiydi.
- The rapid growth of the city surprised us.
- Kentin hızlı büyümesi bizi şaşırttı.
- This honestly doesn't surprise me.
- Açıkçası bu beni şaşırtmadı.
- What really surprised me most about Tom was how tall he was.
- Tom hakkında beni gerçekten en çok şaşırtan şey onun ne kadar uzun olduğuydu.
- I came to surprise her.
- Onu şaşırtmak için geldim.
- His silence surprised me.
- Sessizliği beni şaşırttı.
- Did I surprise you?
- Seni şaşırttım mı?
- The revelation took everyone by surprise.
- İfşaat herkesi şaşırttı.
- The magician's tricks surprised us.
- Sihirbazın numaraları bizi şaşırttı.
- Tom really surprised me.
- Tom beni gerçekten şaşırttı.
- His awkward skills with his hands surprised me.
- Elleriyle yaptığı garip becerileri beni şaşırttı.
- His awkward skills with his hands surprised me.
- Ellerini kullanmadaki beceriksizliği beni şaşırttı.
- To my surprise, he failed the examination.
- Beni şaşırtarak, sınavda başarısız oldu.
- We were trying to surprise Tom.
- Tom'u şaşırtmaya çalışıyorduk.
- I was hoping to surprise you.
- Seni şaşırtmayı umuyordum.
- Tom always surprises me.
- Tom beni her zaman şaşırtır.
- I didn't want to surprise you.
- Seni şaşırtmak istemedim.
- She really surprised me in a lot of ways.
- Beni pek çok yönden şaşırttı.
- His death surprised us all.
- Onun ölümü hepimizi şaşırttı.
- He surprised me.
- O beni şaşırttı.
- I'm going to surprise her.
- Onu şaşırtacağım.
- The ease with which he answered the question surprised us.
- Soruya verdiği cevaptaki rahatlık bizi şaşırttı.
- It's hard to surprise them.
- Onları şaşırtmak zor.
- This surprised many people.
- Bu birçok insanı şaşırttı.
- She has most peciluar ideas which surprise everybody.
- O herkesi şaşırtan en özgün fikirlere sahip.
- The news surprised us much.
- Haber bizi çok şaşırttı.
- I surprised myself.
- Kendimi şaşırttım.
- We definitely surprised them.
- Onları kesinlikle şaşırttık.
- The news that Tom had died surprised everyone.
- Tom'un öldüğü haberi herkesi şaşırttı.
- The question took Tom by surprise.
- Soru Tom'u çok şaşırttı.
- It doesn't surprise me.
- Beni şaşırtmadı.
- Tom surprised me a little bit.
- Tom beni biraz şaşırttı.
- That actually surprised me.
- O aslında beni şaşırttı.
- Norway has surprised me.
- Norveç beni şaşırttı.
- Surprise her with a nosegay.
- Bir çiçek demetiyle onu şaşırt.
- That surprised me, too.
- O beni de şaşırttı.
- It caught me by surprise.
- Beni şaşırttı.
- Tom wanted to surprise you by doing that.
- Tom bunu yaparak sizi şaşırtmak istiyordu.
- You've surprised a lot of people.
- Bir sürü insanı şaşırttın.
- She has most peciluar ideas which surprise everybody.
- Herkesi şaşırtan çok tuhaf fikirleri var.
- To my surprise, he was good at singing.
- Beni şaşırttı, şarkı söylemede iyiydi.
- That surprised you, didn't it?
- Bu seni şaşırttı, değil mi?
- Tom's unwillingness to help surprised Mary.
- Tom'un yardım etmek istememesi Mary'yi şaşırttı.
- What really surprised me most about her was how tall she was.
- Onunla ilgili beni en çok şaşırtan şey ne kadar uzun olduğuydu.
- His sudden appearance surprised us all.
- Aniden ortaya çıkması hepimizi şaşırttı.
- That surprises me.
- Bu beni şaşırttı.
- If that happened, it wouldn't surprise you, would it?
- Eğer bu olsaydı, seni şaşırtmazdı, değil mi?
- It would surprise me if Tom won.
- Tom'un kazanması beni şaşırtırdı.
- Her sudden departure surprised us all.
- Ani gidişi hepimizi şaşırttı.
- What happened didn't surprise me.
- Olanlar beni şaşırtmadı.
- Did it surprise you very much?
- Bu seni çok şaşırttı mı?
- Tom's answer surprised me.
- Tom'un cevabı beni şaşırttı.
- I could tell you some things about Tom that might surprise you.
- Tom hakkında sizi şaşırtacak bazı şeyler söyleyebilirim.
- I thought I'd surprise you.
- Seni şaşırtacağımı düşündüm.
- What Tom did didn't surprise Mary.
- Tom'un yaptığı şey Mary'yi şaşırtmadı.
- Tom's answer surprised Mary.
- Tom'un cevabı Mary'yi şaşırttı.
- Sami surprised Layla.
- Sami, Layla'yı şaşırttı.
- The boy's courage surprised everyone.
- Çocuğun cesareti herkesi şaşırttı.
- We surprised my cousin with a birthday party.
- Bir doğum günü partisiyle kuzenimi şaşırttık.
- This shouldn't surprise anyone.
- Bu kimseyi şaşırtmamalı.
- What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
- Bu kazada beni en çok şaşırtan şey, avukatların olay yerine bu kadar hızlı ulaşması oldu.
- The Americans surprised the Germans.
- Amerikalılar Almanları şaşırttı.
- The Americans surprised the Germans.
- Amerikalılar, Almanları şaşırttı.
- This may surprise you.
- Bu sizi şaşırtabilir.
- Tom surprised Mary by bringing her breakfast in bed.
- Tom, kahvaltısını yatağa getirerek Mary'yi şaşırttı.
- That surprised Tom.
- Bu Tom'u şaşırttı.
- It doesn't surprise me that you know.
- Bunu bilmen beni şaşırtmadı.
- Does that surprise you?
- Bu seni şaşırttı mı?
- I could tell you some things about Tom that might surprise you.
- Sana Tom hakkında seni şaşırtabilecek bazı şeyler söyleyebilirim.
- It really surprised me.
- Bu beni gerçekten şaşırttı.
- Tom surprised all of us when he went to Boston.
- Tom, Boston'a gittiğinde hepimizi şaşırttı.
- Tom surprised me.
- Tom beni şaşırttı.
- Why does this surprise you?
- Bu seni neden şaşırttı?
- That didn't surprise me at all.
- Bu beni hiç şaşırtmadı.
- I surprised Tom.
- Tom'u şaşırttım.
- You always surprise me.
- Her zaman beni şaşırtıyorsun.
- This surprised many people.
- Bu birçok kişiyi şaşırttı.
- I looked through the garage window; what I saw surprised me.
- Garaj penceresinden baktım; gördüğüm şey beni şaşırttı.
- I'm surprised that you didn't know that Tom couldn't speak French.
- Tom'un Fransızca konuşamadığını bilmemen beni şaşırttı.
- That didn't surprise me at all.
- O beni hiç şaşırtmadı.
- We may surprise everybody.
- Herkesi şaşırtabiliriz.
- It's hard to surprise me.
- Beni şaşırtmak zor.
- It doesn't surprise me.
- O beni şaşırtmıyor.
Show More (350)
|
2 |
surprise |
sürpriz |
n. |
|
- The surprise of this report is the fact that very few of these allegations are substantiated.
- Bu raporun sürprizi, bu iddiaların çok azının doğrulanmış olmasıdır.
- It is certainly no surprise for any Minister of Finance, and it cannot be a surprise for the Commission.
- Bu hiçbir Maliye Bakanı için sürpriz değildir ve Komisyon için de sürpriz olamaz.
- The Council's reading of the 2004 budget has been quite a surprise.
- Konseyin 2004 bütçesini okuması oldukça sürpriz oldu.
- I am sure this has come as a surprise to many.
- Eminim bu durum pek çok kişi için sürpriz olmuştur.
- We had not been used to this for a while in Belgium, and it was a nice surprise when it did happen.
- Belçika'da bir süredir buna alışık değildik ve bunun gerçekleşmesi hoş bir sürpriz oldu.
- Mr Beazley, my answer is clearly yes, but that is no surprise.
- Bay Beazley, cevabım açıkça evet ama bu sürpriz değil.
- It is certainly no surprise for any Minister of Finance, and it cannot be a surprise for the Commission.
- Bu durum hiçbir Maliye Bakanı için sürpriz değildir ve Komisyon için de sürpriz olamaz.
- But, surprise, surprise, the devil is in the detail and needless to say, fault can be found on a few counts.
- Ancak, sürpriz, sürpriz, şeytan ayrıntıda gizlidir ve söylemeye gerek yok, birkaç konuda hata bulunabilir.
- It is not really any surprise that so many NGOs are already predicting negative outcomes for Johannesburg.
- Bu kadar çok STK'nın Johannesburg için olumsuz sonuçlar öngörmesi aslında sürpriz değil.
- Your reactions came as no surprise to me.
- Tepkileriniz benim için sürpriz olmadı.
- We only want to guard each other from surprises.
- Biz sadece birbirimizi sürprizlerden korumak istiyoruz.
- The successor to the Treaty of Amsterdam must not come as a surprise but as the result of a democratic process.
- Amsterdam Antlaşması'nın halefi bir sürpriz olarak değil, demokratik bir sürecin sonucu olarak ortaya çıkmalıdır.
- The merit of providing information quickly is to achieve an effect of surprise when giving good news.
- Hızlı bilgi vermenin faydası, iyi haber verirken sürpriz etkisi yaratmaktır.
- Citizens should, therefore, be well informed so that nasty surprises are avoided.
- Bu nedenle, kötü sürprizlerin önlenmesi için vatandaşlar iyi bilgilendirilmelidir.
- Furthermore, Amendment No 8, which requests surprise airport inspections, is acceptable in principle.
- Ayrıca, sürpriz havaalanı denetimleri talep eden 8 No'lu Değişiklik de prensipte kabul edilebilir.
- The attempts by the US practically to undermine the Court have come as a great surprise to us.
- ABD'nin pratikte Mahkeme'nin altını oyma girişimleri bizim için büyük bir sürpriz oldu.
- The Council's reading of the 2004 budget has been quite a surprise.
- Konsey'in 2004 bütçesini okuması oldukça sürpriz olmuştur.
- Must be a delightful surprise for first time visitors to his home.
- Evine ilk kez gelen ziyaretçiler için hoş bir sürpriz olsa gerek.
- But the writers have this entire series planned out through the second season, so each episode is a surprise.
- Ancak yazarlar bu diziyi ikinci sezona kadar planlamışlar, dolayısıyla her bölüm bir sürpriz.
- Must be a delightful surprise for first time visitors to his home.
- Evini ilk kez ziyaret edenler için hoş bir sürpriz olmalı.
- But the writers have this entire series planned out through the second season, so each episode is a surprise.
- Fakat yazarlar tüm diziyi ikinci sezona kadar planladılar, bu yüzden her bölüm bir sürpriz.
- Today we had a nice surprise at the office.
- Bugün ofiste hoş bir sürprizle karşılaştık.
- But the writers have this entire series planned out through the second season, so each episode is a surprise.
- Ancak senaristler tüm diziyi ikinci sezona kadar planladılar, bu yüzden her bölüm bir sürpriz.
- Today we had a nice surprise at the office.
- Bugün ofiste tatlı bir sürprizle karşılaştık.
- I have a surprise for her.
- Ona bir sürprizim var.
- Great was her surprise when she knew the fact.
- O, gerçeği öğrendiğinde, ona büyük sürpriz oldu.
- It was a big surprise.
- Büyük bir sürprizdi.
- What he did next was quite a surprise to me.
- Daha sonra yaptığı şey benim için oldukça sürpriz oldu.
- The new Pope is not a woman and that's not a surprise.
- Yeni Papa kadın değil ve bu sürpriz değil.
- I have a surprise for them.
- Onlar için bir sürprizim var.
- In fact, it's a great surprise to see you here.
- Aslında, seni burada görmek büyük bir sürpriz.
- To my surprise, he refused my offer.
- Sürpriz bir şekilde teklifimi reddetti.
- It was a wonderful surprise.
- Bu harika bir sürprizdi.
- It wasn't a surprise.
- O bir sürpriz değildi.
- What he did next was quite a surprise to me.
- Onun daha sonra yaptığı benim için oldukça sürprizdi.
- Tom didn't expect a surprise party.
- Tom sürpriz bir parti beklemiyordu.
- Tom got a surprise visit from Mary.
- Tom Mary'den sürpriz bir ziyaret aldı.
- To our surprise, our son has suddenly shot up recently.
- Oğlumuzun son zamanlarda birden büyümesi bize sürpriz oldu.
- Life is a little box of surprises.
- Hayat sürprizlerle dolu küçük bir kutudur.
- I have a surprise for you guys.
- Size bir sürprizim var.
- We wanted it to be a surprise.
- Bunun sürpriz olmasını istedik.
- That was a big surprise.
- Bu büyük bir sürprizdi.
- Fadil's defense team made a surprise move.
- Fadıl'ın savunma ekibi sürpriz bir hamle yaptı.
- I've got a special surprise for you.
- Senin için özel bir sürprizim var.
- It was Tom's idea to have a surprise birthday party for Mary.
- Mary için sürpriz bir doğum günü partisi düzenlemek Tom'un fikriydi.
- We've brought you a surprise.
- Sana bir sürpriz getirdik.
- Dan has got a surprise for Linda.
- Dan'in Linda'ya bir sürprizi var.
- Tom's death came as a surprise.
- Tom'un ölümü sürpriz oldu.
- Tom has a surprise for Mary.
- Tom'un Mary için bir sürprizi var.
- Tom ruined the surprise by talking about the party.
- Tom parti hakkında konuşarak sürprizi mahvetti.
- This is a lovely surprise.
- Bu hoş bir sürpriz.
- The Tigers lost the game, which was a surprise to us.
- Kaplanlar oyunu kaybetti, ki bu bizim için bir sürpriz oldu.
- Layla had some surprises in store.
- Layla'yı bazı sürprizler bekliyordu.
- She wasn't expecting such a surprise.
- Böyle bir sürpriz beklemiyordu.
- Isn't that a surprise?
- O bir sürpriz değil mi?
- That was a nasty surprise.
- O kötü bir sürprizdi.
- It isn't a surprise that English is the world's most spoken language.
- İngilizcenin dünyanın en çok konuşulan dili olması bir sürpriz değil.
- What an unexpected surprise!
- Ne beklenmedik bir sürpriz!
- I've got a surprise for you in this package.
- Bu pakette senin için bir sürprizim var.
- Tom cooked a special meal as a surprise for her birthday.
- Tom onun doğum günü için sürpriz olarak özel bir yemek pişirdi.
- It was a welcome surprise.
- Bu hoş bir sürprizdi.
- The news of the company's bankruptcy didn't come as a surprise to anyone.
- Şirketin iflas haberi hiç kimseye bir sürpriz gibi gelmedi.
- This news was a surprise.
- Bu haber bir sürprizdi.
- This is such a surprise.
- Bu ne sürpriz.
- I have a surprise for Charles.
- Charles'a bir sürprizim var.
- There will be more surprises.
- Daha fazla sürpriz olacak.
- Tom cooked a special meal as a surprise for her birthday.
- Tom doğum günü için bir sürpriz olarak özel bir yemek pişirdi.
- Expect a surprise tonight.
- Bu gece bir sürpriz bekle.
- It was supposed to be a surprise.
- Bunun bir sürpriz olması gerekiyordu.
- I don't like surprises.
- Ben sürprizlerden hoşlanmıyorum.
- None of this was a surprise.
- Bunların hiçbiri sürpriz değildi.
- I want it to be a surprise.
- Bunun bir sürpriz olmasını istiyorum.
- There will be some surprises.
- Bazı sürprizler olacak.
- I have a surprise for you.
- Sana bir sürprizim var.
- I prepared a surprise for you.
- Senin için bir sürpriz hazırladım.
- I just wanted it to be a surprise.
- Sadece bir sürpriz olmasını istedim.
- We have a little surprise for you.
- Senin için küçük bir sürprizimiz var.
- That was no surprise to me.
- Bu benim için sürpriz olmadı.
- What a pleasant surprise to see you here!
- Seni burada görmek ne hoş bir sürpriz!
- Neither decision was a surprise.
- İki karar da sürpriz olmadı.
- This is no surprise.
- Bu sürpriz değil.
- I want this to be a surprise.
- Ben bunun bir sürpriz olmasını istiyorum.
- The ending wasn't a surprise.
- Sonu sürpriz olmadı.
- It's a surprise.
- Bu sürpriz oldu.
- To my surprise, the film turned out to be a masterpiece.
- Sürpriz bir şekilde, film bir başyapıt çıktı.
- To our surprise, he was good at singing.
- Bizim için de sürpriz oldu, şarkı söylemede iyiydi.
- I have a surprise for him.
- Ona bir sürprizim var.
- I don't want any more surprises.
- Daha fazla sürpriz istemiyorum.
- It was a complete surprise.
- Bu tam bir sürprizdi.
- It was a surprise.
- Bu bir sürprizdi.
- The news of the company's bankruptcy didn't come as a surprise to anyone.
- Şirketin iflas haberi kimse için sürpriz olmadı.
- You're in for a real surprise.
- Seni büyük bir sürpriz bekliyor.
- An uninvited guest is a pleasant surprise.
- Davetsiz bir misafir hoş bir sürprizdir.
- Receiving a gift from you was an unexpected surprise.
- Sizden bir hediye almak beklenmedik bir sürprizdi.
- Tom wanted the party for Mary to be a surprise.
- Tom, Mary için vereceği partinin sürpriz olmasını istedi.
- Tom is planning a surprise party for Mary.
- Tom, Mary için sürpriz bir parti planlıyor.
- I want you and me to be safe from any unpleasant surprises.
- Senin ve benim tatsız sürprizlere karşı güvende olmamızı istiyorum.
- I won't spoil the surprise.
- Sürprizi bozmayacağım.
- My wife left me a surprise.
- Karım bana bir sürpriz bıraktı.
- This is a nice surprise.
- Bu hoş bir sürpriz.
- I do not react well to surprises.
- Sürprizlere iyi tepki veremem.
- Tom is planning a surprise birthday party for Mary.
- Tom, Mary için sürpriz bir doğum günü partisi planlıyor.
- Mary left me a surprise.
- Mary bana bir sürpriz bıraktı.
- Tom may be in for a big surprise.
- Tom için büyük sürpriz olabilir.
- Tom is in for quite a surprise.
- Tom'u büyük bir sürpriz bekliyor.
- Tom may be in for a big surprise.
- Tom'u büyük bir sürpriz bekliyor olabilir.
- We're having a surprise party for Tom tonight at my place.
- Bu gece benim evimde Tom için sürpriz bir parti veriyoruz.
- I have a surprise for Charles.
- Charles için bir sürprizim var.
- That was a very big surprise.
- O çok büyük bir sürprizdi.
- It wouldn't surprise me.
- Benim için sürpriz olmaz bu.
- This is a real surprise.
- Bu gerçek bir sürpriz.
- I wouldn't want to spoil the surprise.
- Sürprizi bozmak istemiyorum.
- Tom wanted the party for Mary to be a surprise.
- Tom partinin Mary için sürpriz olmasını istedi.
- There is a surprise.
- Bir sürpriz var.
- I love surprises.
- Sürprizleri severim.
- Tom says he has a surprise for Mary.
- Tom, Mary için bir sürprizi olduğunu söylüyor.
- Sami's arrest came as a surprise.
- Sami'nin tutuklanması sürpriz oldu.
- This news was a surprise.
- Bu haber sürpriz oldu.
- I've got a surprise for you, Tom.
- Sana bir sürprizim var, Tom.
- Tom can't figure out how Mary was able to plan a surprise party without him knowing about it.
- Tom, Mary'nin kendisinin haberi olmadan nasıl sürpriz bir parti planlayabildiğini anlayamıyor.
- Let's give him a surprise welcome party.
- Ona sürpriz bir hoş geldin partisi verelim.
- It was a nice surprise.
- Güzel bir sürpriz oldu.
- Each time, Mother had a surprise for us.
- Her seferinde annemin bize bir sürprizi olurdu.
- What would be the surprise?
- Sürpriz ne olabilir ki?
- I have a big surprise for you, Tom.
- Senin için büyük bir sürprizim var, Tom.
- There will be no surprises.
- Sürpriz olmayacak.
- There were no surprises.
- Sürpriz falan yoktu.
- The new Pope is not a woman and that's not a surprise.
- Yeni Papa bir kadın değil ve bu bir sürpriz değil.
- She seems to have a surprise in store for me.
- Benim için bir sürprizi varmış gibi görünüyor.
- I do not react well to surprises.
- Sürprizlere iyi tepki vermem.
- That was a fun surprise.
- O eğlenceli bir sürprizdi.
- I don't like surprises like this.
- Böyle sürprizleri sevmem.
- I have a surprise for you, sweetheart.
- Senin için bir sürprizim var, tatlım.
- It was Tom's idea to have a surprise birthday party for Mary.
- Mary için sürpriz bir doğum günü partisi vermek Tom'un fikriydi.
- It was a pleasant surprise.
- Hoş bir sürprizdi.
- It was a great surprise.
- Bu harika bir sürprizdi.
- Tom gave Mary a surprise gift.
- Tom, Mary'ye sürpriz bir hediye verdi.
- Well, that's a big surprise.
- Pekala, bu büyük bir sürpriz.
- Analysts don't expect any surprises.
- Analistler herhangi bir sürpriz beklemiyorlar.
- It was a welcome surprise.
- Hoş bir sürprizdi.
- We have a little surprise for you.
- Senin için küçük bir sürprizim var.
- What a pleasant surprise!
- Ne hoş bir sürpriz!
- We want it to be a surprise.
- Bunun bir sürpriz olmasını istiyoruz.
- I've got a surprise for you, Tom.
- Senin için bir sürprizim var, Tom.
- It's a surprise to me.
- Bu benim için sürpriz oldu.
- It wasn't a surprise.
- Sürpriz değildi.
- The results came as a surprise to many people.
- Sonuçlar birçok insan için sürpriz oldu.
- Tom left me a surprise.
- Tom bana bir sürpriz bıraktı.
- Layla had some surprises in store.
- Layla'nın bazı sürprizleri vardı.
- She wanted it to be a surprise.
- Sürpriz olmasını istedi.
- Life is a little box of surprises.
- Hayat küçük bir sürprizler kutusudur.
- Tom is throwing a surprise birthday party for Mary next Saturday.
- Tom gelecek cumartesi Mary için sürpriz bir doğum günü partisi düzenliyor.
- It's a surprise.
- Bu bir sürpriz.
- I've got a little surprise for you, Tom.
- Senin için küçük bir sürprizim var, Tom.
- I have a special surprise for you.
- Sana özel bir sürprizim var.
- Tom wanted this to be a surprise.
- Tom bunun bir sürpriz olmasını istedi.
- It was a pleasant surprise.
- O hoş bir sürprizdi.
- I like surprises.
- Sürprizleri seviyorum.
- It's a surprise.
- Sürpriz oldu.
- It's a surprise to me.
- Bu benim için bir sürpriz.
- That was a very big surprise.
- Bu çok büyük bir sürprizdi.
- It was a total surprise.
- Tam bir sürpriz oldu.
- Tom wants it to be a surprise.
- Tom bunun bir sürpriz olmasını istiyor.
- I wouldn't want to spoil the surprise.
- Sürprizi bozmak istemem.
- What a pleasant surprise to see you here!
- Seni burada görmek ne hoş sürpriz!
- There won't be any surprises.
- Hiç sürpriz olmayacak.
- To our surprise, Betty won the trophy.
- Sürpriz bir şekilde, Betty kupayı kazandı.
- We wanted it to be a surprise.
- Sürpriz olmasını istedik.
- This shouldn't come as a surprise to anyone.
- Bu kimse için sürpriz olmamalı.
- It was a big surprise.
- O büyük bir sürprizdi.
- Receiving a gift from you was an unexpected surprise.
- Senden bir hediye almak beklenmedik bir sürprizdi.
- Tom began to suspect that Mary was planning a surprise birthday party.
- Tom Mary'nin sürpriz bir doğum günü partisi planladığından şüphelenmeye başladı.
- What a lovely surprise!
- Ne güzel bir sürpriz!
- I have a surprise for you.
- Senin için bir sürprizim var.
- I know it's a surprise.
- Bunun bir sürpriz olduğunu biliyorum.
- I have a surprise for you guys.
- Benim siz beyler için bir sürprizim var.
- I've got a terrific surprise for you.
- Senin için müthiş bir sürprizim var.
- I have a surprise for you, sweetheart.
- Sana bir sürprizim var, tatlım.
- Telling you now would ruin the surprise.
- Sana şimdi anlatmam sürprizi bozardı.
- I have a surprise for him.
- Onun için bir sürprizim var.
- It isn't a surprise that English is the world's most spoken language.
- İngilizcenin dünyada en çok konuşulan dil olması sürpriz değil.
- There will be more surprises.
- Başka sürprizler de olacak.
- I have a surprise for her.
- Onun için bir sürprizim var.
- Tom has a surprise for you.
- Tom'un sana bir sürprizi var.
- To our surprise, she came to our party with him.
- Sürpriz bir biçimde partimize onunla beraber geldi.
- It wasn't really a surprise.
- Bu gerçekten bir sürpriz değildi.
- I prepared for you a surprise.
- Sana bir sürpriz hazırladım.
- I have a surprise.
- Bir sürprizim var.
- In fact, it's a great surprise to see you here.
- Doğrusu, seni burada görmek büyük bir sürpriz.
- Tom has a surprise for you.
- Tom'un senin için bir sürprizi var.
- Love is the most beautiful surprise.
- Aşk en güzel sürprizdir.
- It is quite a surprise to see you here.
- Seni burada görmek oldukça sürpriz oldu.
- That was a nasty surprise.
- Kötü bir sürprizdi.
- I want you and me to be safe from any unpleasant surprises.
- Sen ve benim herhangi tatsız sürprizlerden güvende olmamızı istiyorum.
- I don't want to spoil the surprise.
- Sürprizi bozmak istemiyorum.
- This is an unexpected surprise.
- Bu beklenmedik bir sürpriz.
- She seems to have a surprise in store for me.
- Dükkanda bana bir sürprizi var gibi görünüyor.
- Tom paid a surprise visit to Mary.
- Tom, Mary'ye sürpriz bir ziyarette bulundu.
- What a wonderful surprise!
- Ne harika bir sürpriz!
- It was a total surprise.
- Bu tam bir sürprizdi.
- Thank you for the lovely surprise!
- Bu güzel sürpriz için teşekkür ederim!
- This study's findings were no surprise.
- Bu çalışmanın ortaya koyduğu bulgular sürpriz olmadı.
- What a surprise to see you here!
- Seni burada görmek ne büyük sürpriz!
- She wanted it to be a surprise.
- O bunun bir sürpriz olmasını istedi.
- Tom gave Mary a surprise gift.
- Tom Mary'ye sürpriz bir hediye verdi.
- What an incredible surprise!
- Ne inanılmaz bir sürpriz!
- Well, this is a surprise.
- Peki, bu bir sürpriz.
- She wasn't expecting such a surprise.
- O böyle bir sürpriz beklemiyordu.
- It came as a surprise.
- Sürpriz oldu.
- That would be a really big surprise, wouldn't it?
- Bu gerçekten büyük bir sürpriz olurdu, değil mi?
- It would surprise me if Tom won.
- Tom kazanırsa bana sürpriz olur.
- That was certainly a surprise.
- Bu kesinlikle bir sürpriz oldu.
- There will be no surprises.
- Hiçbir sürpriz olmayacak.
- Tom is throwing a surprise birthday party for Mary next Saturday.
- Tom önümüzdeki Cumartesi Mary için sürpriz bir doğum günü partisi düzenliyor.
- I want it to be a surprise.
- Sürpriz olmasını istiyorum.
- We have a surprise for them.
- Onlara bir sürprizimiz var.
- She ruined the surprise by talking about the party.
- Parti hakkında konuşarak sürprizi mahvetti.
- His death came as a surprise.
- Ölümü sürpriz oldu.
- What a big surprise!
- Ne büyük bir sürpriz!
- Tom, I've got a surprise for you.
- Tom, sana bir sürprizim var.
- To our surprise, he was defeated in the match.
- Sürpriz bir şekilde maçta mağlup oldu.
- The Tigers lost the game, which was a surprise to us.
- Kaplanlar maçı kaybetti, ki bu da bize sürpriz oldu.
- The news that she got divorced was a big surprise.
- Onun boşandığı haberi büyük bir sürprizdi.
- It's not much of a surprise, is it?
- Pek sürpriz olmadı, değil mi?
- It was going to be a surprise.
- O bir sürpriz olacaktı.
- To our great surprise, he suddenly resigned.
- Büyük bir sürpriz oldu, aniden istifa etti.
- What a surprise!
- Ne sürpriz!
- It was a nice surprise.
- Hoş bir sürprizdi.
- I have a big surprise for you.
- Sana büyük bir sürprizim var.
- I have a surprise for Tom.
- Tom için bir sürprizim var.
- The findings of this study were no surprise.
- Bu çalışmanın ortaya koyduğu bulgular sürpriz olmadı.
- I don't like surprises like this.
- Böyle sürprizlerden hoşlanmıyorum.
- Tom doesn't like surprises.
- Tom sürprizleri sevmez.
- That's a surprise.
- Bu bir sürpriz.
- What a happy surprise!
- Ne mutlu bir sürpriz!
- A surprise attack is almost impossible in this plain.
- Bu ovada sürpriz bir saldırı neredeyse imkansız.
- I found, to my surprise, that she was dead.
- Onu ölü bulduğumda benim için sürpriz oldu.
- Tom began to suspect that Mary was planning a surprise birthday party.
- Tom, Mary'nin sürpriz bir doğum günü partisi planladığından şüphelenmeye başladı.
- This is a surprise.
- Bu bir sürpriz.
- Let's give Tom a surprise welcome party.
- Tom'a sürpriz bir karşılama partisi yapalım.
- It was a wonderful surprise.
- Harika bir sürprizdi.
- She ruined the surprise by talking about the party.
- Partiden bahsederek sürprizi bozdu.
- Isn't that a surprise?
- Bu bir sürpriz değil mi?
- That was a pretty big surprise.
- O oldukça büyük bir sürprizdi.
- What a surprise to see you here!
- Seni burada görmek ne güzel bir sürpriz!
- We have a few surprises in store for her.
- Onun için birkaç sürprizimiz var.
- He wanted it to be a surprise.
- O bunun bir sürpriz olmasını istedi.
- It was supposed to be a surprise.
- Sürpriz olması gerekiyordu.
- That was no surprise to me.
- O benim için bir sürpriz değildi.
- It will be a surprise!
- Sürpriz olacak!
- A surprise attack is almost impossible in this plain.
- Bu ovada sürpriz bir saldırı neredeyse imkansızdır.
- Tom wanted to give you a surprise party, but I knew you'd hate it, so I told him not to.
- Tom sana sürpriz bir parti vermek istedi ama bundan nefret edeceğini bildiğim için ona yapmamasını söyledim.
- It wasn't a surprise.
- Sürpriz olmadı.
- Telling you now would ruin the surprise.
- Şimdi sana söylersem sürpriz bozulur.
- That was a pretty big surprise.
- Bu oldukça büyük bir sürprizdi.
- Well, this is a surprise.
- Bu bir sürpriz.
- I don't like surprises.
- Sürprizleri sevmem.
- A surprise awaits us in the days to come.
- Önümüzdeki günlerde bizi bir sürpriz bekliyor.
- To our surprise, her prediction came true.
- Sürpriz bir şekilde, kehaneti doğru çıktı.
- What a nice surprise!
- Ne güzel bir sürpriz!
- Each time, Mother had a surprise for us.
- Her seferinde, annemin bizim için bir sürprizi vardı.
- I've got a surprise for you.
- Senin için bir sürprizim var.
- How on earth could this be a surprise?
- Bu nasıl bir sürpriz olabilir ki?
- I have a little surprise for you.
- Sana küçük bir sürprizim var.
- What's the big surprise?
- Büyük sürpriz ne?
- It was a complete surprise.
- Tam bir sürprizdi.
- The decision wasn't a surprise.
- Karar bir sürpriz değildi.
- I have a big surprise for you.
- Senin için büyük bir sürprizim var.
- Dan has got a surprise for Linda.
- Dan'ın Linda için bir sürprizi var.
- I've got a big surprise for you.
- Senin için büyük bir sürprizim var.
- Let's give Tom a surprise welcome party.
- Tom'a sürpriz bir hoş geldin partisi verelim.
- It was a great surprise.
- Büyük bir sürpriz oldu.
- I have a special surprise for you.
- Senin için özel bir sürprizim var.
- Tom wanted to give you a surprise party, but I knew you'd hate it, so I told him not to.
- Tom sana sürpriz bir parti vermek istedi ama senin bundan nefret edeceğini biliyordum, bu yüzden ona vermemesini söyledim.
- I wanted it to be a surprise.
- Bunun bir sürpriz olmasını istedim.
- I've got a surprise for you.
- Sana bir sürprizim var.
- We're having a surprise party for Tom tonight at my place.
- Bu gece evimde Tom için sürpriz bir parti veriyoruz.
- Well, that's a big surprise.
- Yani, bu büyük bir sürpriz.
- It was going to be a surprise.
- Sürpriz olacaktı.
- We have a surprise.
- Bir sürprizimiz var.
- This is a nice surprise.
- Bu güzel bir sürpriz.
- Tom says he has a surprise for Mary.
- Tom, Mary için bir sürprizi olduğunu söyledi.
- To our surprise, he came to our party with her.
- Sürpriz bir biçimde partimize onunla beraber geldi.
- It was a surprise.
- O bir sürprizdi.
- A big surprise was waiting for Fadil at home.
- Fadıl'ı evde büyük bir sürpriz bekliyordu.
- This is a lovely surprise.
- Bu çok hoş bir sürpriz.
- His death came as a surprise.
- Ölümü sürpriz olmuştu.
- Analysts don't expect any surprises.
- Analistler sürpriz beklemiyor.
- It will be a surprise!
- O bir sürpriz olacak.
- I want this to be a surprise.
- Bunun bir sürpriz olmasını istiyorum.
- What would be the surprise?
- Sürpriz ne olurdu?
- It wasn't really a surprise.
- Gerçekten bir sürpriz değildi.
- He wanted it to be a surprise.
- Sürpriz olmasını istedi.
- This Thanksgiving weekend, I have a surprise for Fadil.
- Bu Şükran Günü hafta sonu, Fadıl için bir sürprizim var.
- To my surprise, he won the prize.
- Benim için sürpriz bir şekilde ödülü kazandı.
- To our surprise, she came to our party with him.
- Sürpriz bir şekilde, partimize onunla geldi.
- That was a fun surprise.
- Eğlenceli bir sürprizdi.
- Tom paid a surprise visit to Mary.
- Tom Mary'ye sürpriz bir ziyarette bulundu.
- That was a big surprise, wasn't it?
- Bu büyük bir sürprizdi, değil mi?
- Tom ruined the surprise by talking about the party.
- Tom parti hakkında konuşarak sürprizi bozdu.
- To our surprise, he came to our party with her.
- Sürpriz bir şekilde, partimize onunla birlikte geldi.
- I like surprises.
- Sürprizleri severim.
- It wasn't a big surprise.
- Büyük bir sürpriz değildi.
- Tom got a surprise visit from Mary.
- Tom, Mary'den sürpriz bir ziyaret aldı.
- The news that she got divorced was a big surprise.
- Boşandığı haberi büyük bir sürpriz oldu.
- Neither decision was a surprise.
- Hiçbir karar bir sürpriz değildi.
- The decision wasn't a surprise.
- Karar sürpriz olmadı.
- To our surprise, he won the grand prize.
- Sürpriz bir şekilde, büyük ödülü kazandı.
- That would be a really big surprise, wouldn't it?
- O gerçekten büyük bir sürpriz olurdu, değil mi?
- His essay gave only a superficial analysis of the problem, so it was a real surprise to him when he got the highest grade in the class.
- Yazdığı kompozisyon problemin sadece yüzeysel bir analizini içeriyordu, bu yüzden sınıftaki en yüksek notu alması onun için gerçek bir sürpriz oldu.
- This Thanksgiving weekend, I have a surprise for Fadil.
- Bu Şükran Günü'nde Fadıl'a bir sürprizim var.
- It's been a long time since I had such a pleasant surprise.
- Böyle hoş bir sürprizle karşılaşmayalı uzun zaman olmuştu.
- My husband left me a surprise.
- Kocam bana bir sürpriz bıraktı.
- I hate surprises.
- Sürprizlerden nefret ediyorum.
- This study's findings were no surprise.
- Bu çalışmanın bulguları sürpriz değildi.
- That was a big surprise.
- O büyük bir sürprizdi.
- It wasn't a big surprise.
- Bu büyük bir sürpriz değildi.
Show More (315)
|
3 |
surprise |
sürpriz yapmak |
v. |
|
- Tom surprised Mary with a kiss.
- Tom bir öpücükle Mary'ye sürpriz yaptı.
- We surprised my cousin with a birthday party.
- Kuzenime bir doğum günü partisi düzenleyerek sürpriz yaptık.
- I did surprise her.
- Ona sürpriz yaptım.
- Let's go and surprise Tom.
- Gidip Tom'a sürpriz yapalım.
- Let's go and surprise them.
- Gidip onlara sürpriz yapalım.
- I thought I'd surprise him.
- Ona sürpriz yapacağımı düşündüm.
- I thought Tom would surprise Mary and take her to dinner.
- Tom'un Mary'ye sürpriz yapacağını ve onu akşam yemeğine götüreceğini düşündüm.
- I did surprise him.
- Ona sürpriz yaptım.
- I thought I'd surprise Tom.
- Tom'a sürpriz yapabileceğimi düşündüm.
- She surprised him with a kiss.
- Ona bir öpücükle sürpriz yaptı.
- I came to surprise him.
- Ona sürpriz yapmaya geldim.
- I wanted to surprise her.
- Ona sürpriz yapmak istedim.
- We're going to surprise Tom.
- Tom'a sürpriz yapacağız.
- It would be fun to surprise Tom.
- Tom'a sürpriz yapmak eğlenceli olurdu.
- I want to surprise Tom.
- Tom'a sürpriz yapmak istiyorum.
- Why don't we surprise Tom?
- Neden Tom'a sürpriz yapmıyoruz?
- Let's go and surprise her.
- Gidelim ve ona sürpriz yapalım.
- Tom suggested that we surprise you.
- Tom sana sürpriz yapmamızı önerdi.
- I thought I'd surprise her.
- Ona sürpriz yapacağımı düşündüm.
- I want to surprise him.
- Ona sürpriz yapmak istiyorum.
- I'm going to surprise him.
- Ona sürpriz yapacağım.
- I thought I'd surprise you.
- Sana sürpriz yaparım sanmıştım.
- Let's go and surprise her.
- Gidip ona sürpriz yapalım.
- Surprise her with a nosegay.
- Ona bir çiçek demetiyle sürpriz yap.
- Tom surprised Mary by bringing her breakfast in bed.
- Tom Mary'ye yatakta kahvaltı getirerek sürpriz yaptı.
- Sami gave everyone a big surprise.
- Sami herkese büyük bir sürpriz yaptı.
- I came to surprise them.
- Onlara sürpriz yapmaya geldim.
- I'm going to surprise Tom.
- Tom'a sürpriz yapacağım.
- I thought Tom would surprise Mary and take her to dinner.
- Tom'un Mary'ye sürpriz yapacağını ve onu yemeğe götüreceğini düşündüm.
- Tom wants to surprise Mary.
- Tom Mary'ye sürpriz yapmak istiyor.
- Tom didn't want to surprise Mary.
- Tom, Mary'ye sürpriz yapmak istemedi.
- I wanted to surprise you.
- Ben sana sürpriz yapmak istedim.
- Come and let us surprise you.
- Gel de sana sürpriz yapalım.
- I thought I'd surprise them.
- Onlara sürpriz yapacağımı düşündüm.
- I thought we'd surprise you.
- Sana sürpriz yaparız sanmıştım.
- Let's go and surprise him.
- Gidelim ve ona sürpriz yapalım.
- Tom surprised Mary with an expensive gift.
- Tom, Mary'ye pahalı bir hediye ile sürpriz yaptı.
- Tom surprised Mary with a kiss.
- Tom, Mary'ye bir öpücükle sürpriz yaptı.
- I made you a surprise.
- Sana bir sürpriz yaptım.
- Let's go and surprise them.
- Gidelim ve onlara sürpriz yapalım.
- I'm going to surprise them.
- Onlara sürpriz yapacağım.
- Tom doesn't want to surprise Mary.
- Tom, Mary'ye sürpriz yapmak istemiyor.
- She surprised her husband.
- Kocasına sürpriz yaptı.
- I'll surprise her.
- Ona sürpriz yapacağım.
- I did surprise her.
- Ben ona sürpriz yaptım.
- I came to surprise her.
- Ona sürpriz yapmaya geldim.
- We were trying to surprise Tom.
- Biz Tom'a sürpriz yapmaya çalışıyoruz.
- I was hoping to surprise her.
- Ona sürpriz yapmayı umuyordum.
- I was going to surprise you.
- Sana sürpriz yapacaktım.
- I did surprise them.
- Onlara sürpriz yaptım.
- In order to give him a surprise on his birthday, I prepared a fantastic cake.
- Ona doğum gününde bir sürpriz yapmak için, ben harika bir pasta hazırladım.
- I'm going to surprise her.
- Ona sürpriz yapacağım.
- I was hoping to surprise Tom.
- Tom'a sürpriz yapmayı umuyordum.
- I'll surprise them.
- Onlara sürpriz yapacağım.
- I want to surprise Tom.
- Tom'a sürpriz yapmak istedim.
- I'll surprise you.
- Sana sürpriz yapacağım.
- I thought Tom would surprise you.
- Tom'un sana sürpriz yapacağını düşündüm.
- You gave me a real surprise when you showed up there.
- Sen oraya geldiğinde bana gerçek bir sürpriz yaptın.
- No matter how sneaky you are, you can never surprise yourself.
- Ne kadar sinsi olursan ol, asla kendine sürpriz yapamazsın.
- Tom surprised Mary with an expensive gift.
- Tom Mary'ye pahalı bir hediye ile sürpriz yaptı.
- Tom surprised Mary with an expensive gift.
- Tom pahalı bir hediye ile Mary'ye sürpriz yaptı.
- In order to give him a surprise on his birthday, I prepared a fantastic cake.
- Doğum gününde ona bir sürpriz yapmak için harika bir pasta hazırladım.
- Tom surprised Mary with a kiss.
- Tom Mary'ye bir öpücükle sürpriz yaptı.
- I thought we'd surprise you.
- Sana sürpriz yapacağımızı düşündüm.
- I thought I'd surprise Tom.
- Tom'a sürpriz yapacağımı düşündüm.
- I'll surprise him.
- Ona sürpriz yapacağım.
- It's hard to surprise you.
- Size sürpriz yapmak zor.
- She surprised him with a small gift.
- Küçük bir hediye ile ona sürpriz yaptı.
- I did surprise Tom.
- Tom'a sürpriz yaptım.
- I wanted to surprise you.
- Size sürpriz yapmak istedim.
- I came to surprise Tom.
- Tom'a sürpriz yapmaya geldim.
- Tom wanted to surprise Mary.
- Tom Mary'ye sürpriz yapmak istedi.
- Let's go and surprise him.
- Gidip ona sürpriz yapalım.
- I wanted to surprise you.
- Sana sürpriz yapmak istedim.
- I wanted to surprise Tom.
- Tom'a sürpriz yapmak istedim.
Show More (72)
|
4 |
surprise |
şaşkınlık |
n. |
|
- They are being overwhelmed by alternate feelings of surprise and disappointment.
- Şaşkınlık ve hayal kırıklığı gibi alternatif duygularla boğuşuyorlar.
- I wish first of all to express my surprise at the question asked by the President-in-Office of the Council.
- Her şeyden önce Konsey Dönem Başkanı tarafından sorulan soru karşısında şaşkınlığımı ifade etmek isterim.
- One could express mild surprise that it was deemed to be in order.
- Bunun uygun görülmesi karşısında hafif bir şaşkınlık ifade edilebilir.
- They are being overwhelmed by alternate feelings of surprise and disappointment.
- Alternatif şaşkınlık ve hayal kırıklığı duygularıyla boğuşuyorlar.
- The cat jumped in surprise.
- Kedi şaşkınlıkla sıçradı.
- He saw the surprise on my face.
- O, yüzümdeki şaşkınlığı gördü.
- She paused in surprise.
- O şaşkınlıkla durakladı.
- The girl, who had her head on the boy's shoulder, looked around in surprise.
- Başını delikanlının omzuna koyan kız şaşkınlıkla etrafına bakındı.
- Tom saw the surprise on Mary's face.
- Tom, Mary'nin yüzündeki şaşkınlığı gördü.
- Tom showed no surprise.
- Tom hiç şaşkınlık göstermedi.
- Tom's eyes widened in surprise.
- Tom'un gözleri şaşkınlıkla açıldı.
- Markku seemed pleasantly surprised.
- Markku hoş bir şaşkınlık içinde gibi görünüyordu.
- He looked at me in surprise.
- Bana şaşkınlıkla baktı.
- Tom looked at Mary in surprise.
- Tom şaşkınlıkla Mary'ye baktı.
- Her eyes become round in surprise.
- Şaşkınlıkla gözleri büyüdü.
- Tom tried to hide his surprise.
- Tom şaşkınlığını gizlemeye çalıştı.
- She paused in surprise.
- Şaşkınlıkla durakladı.
- He looked at me in surprise.
- O, şaşkınlıkla bana baktı.
- He saw the surprise on my face.
- Yüzümdeki şaşkınlığı gördü.
- Tom's face showed his surprise.
- Tom'un yüzü şaşkınlığını gösteriyordu.
Show More (17)
|
5 |
surprise |
baskın yapmak |
v. |
|
- Our army took the kingdom by surprise.
- Ordumuz krallığa baskın yaptı.
Show More (-2)
|
6 |
surprise |
birini şaşırtmak |
v. |
|
- Why should that surprise anyone?
- Bu neden birilerini şaşırtsın ki?
Show More (-2)
|
7 |
surprise |
ifşa etmek |
v. |
|
- The revelation took everyone by surprise.
- İfşa edilenler herkesi şaşırttı.
Show More (-2)
|