Tureng - suspicious - Englisch Türkisch Sätze

Verlauf

	Englisch	Türkisch
1	suspicious	şüpheli	adj.
	No, we're out for a lovely walk, nothing suspicious about that. Hayır, hoş bir yürüyüşe çıktık, bunda şüpheli bir durum yok. No, we're out for a lovely walk, nothing suspicious about that. Hayır, güzel bir yürüyüşe çıktık, bunda şüpheli bir şey yok. I'll call off the operation at once any word or act that seems suspicious to me. Bana şüpheli gelen bir söz ya da hareket olursa operasyonu hemen iptal ederim. Police noted that there was nothing suspicious at the scene. Polis olay yerinde şüpheli bir şey olmadığını belirtti. Police noted that there was nothing suspicious at the scene. Polis olay yerinde şüpheli bir durum olmadığını kaydetti. If you see anything suspicious, report it and inform your neighbors. Şüpheli bir şey görürseniz, rapor edin ve komşularınızı bilgilendirin. Police noted that there was nothing suspicious at the scene. Polis olayda şüpheli bir durum olmadığını da vurguladı. Did he notice something suspicious? Şüpheli bir şey mi fark etti? Isn't that suspicious? Şüpheli değil mi? Dan saw something suspicious on the morning Linda died. Dan, Linda'nın öldüğü sabah şüpheli bir şey gördü. Did you notice anything suspicious? Şüpheli bir şey fark ettin mi? Marie panicked – a suspicious guy was following her. Marie panikledi - şüpheli bir adam onu takip ediyordu. Sami was already suspicious. Sami zaten şüpheliydi. Does something seem suspicious? Şüpheli bir şey mi var? If you see a suspicious person, please inform the police. Şüpheli birini görürseniz, lütfen polise haber verin. I find it highly suspicious. Bunu oldukça şüpheli buluyorum. Tom looked suspicious. Tom şüpheli görünüyordu. They're not suspicious. Onlar şüpheli değiller. Tom told the police that he had seen nothing suspicious. Tom polise şüpheli bir şey görmediğini söyledi. You look suspicious. Sen şüpheli görünüyorsun. Tom looks suspicious. Tom şüpheli görünüyor. Tom could be suspicious. Tom şüpheli olabilir. Both of them seem suspicious. İkisi de şüpheli görünüyor. I'm very suspicious. Ben çok şüpheliyim. The whole thing sounded suspicious. Her şey şüpheli görünüyordu. That seems suspicious to me. O bana şüpheli görünüyor. They're not suspicious. Şüpheli değiller. Does something seem suspicious? Bir şey şüpheli görünüyor mu? Have you noticed anything suspicious recently? Son zamanlarda şüpheli bir şey fark ettiniz mi? Tom seems suspicious. Tom şüpheli görünüyor. Tom isn't suspicious, but Mary is. Tom şüpheli değil, ama Mary şüpheli. Tom is probably still suspicious. Tom muhtemelen hâlâ şüpheli. She said that she saw a suspicious man. O, şüpheli bir adam gördüğünü söyledi. They saw something suspicious. Şüpheli bir şey görmüşler. Did you see anything suspicious? Şüpheli bir şey gördünüz mü? I think Tom is still suspicious. Bence Tom hâlâ şüpheli. Tom didn't seem suspicious. Tom şüpheli görünmüyordu. This is suspicious. Bu şüpheli. Matthew, with a suspicious moisture in his eyes, got up and went out-of-doors. Matthew, gözlerinde şüpheli bir nemle, ayağa kalktı ve dışarıya çıktı. I didn't think anything was suspicious. Şüpheli bir şey olduğunu düşünmedim. I'm suspicious. Şüpheliyim. He didn't seem suspicious. O, şüpheli görünmüyordu. Did he notice something suspicious? O, şüpheli bir şey fark etti mi? I find it highly suspicious. Onu hayli şüpheli buluyorum. It looks like Tom is suspicious. Tom şüpheli gibi görünüyor. Doesn't that seem a little suspicious? Bu biraz şüpheli görünmüyor mu? Did you see anything suspicious? Şüpheli bir şey gördün mü? Tom's suspicious. Tom şüphelidir. They found nothing suspicious. Şüpheli bir şey bulamadılar. He looks suspicious. Şüpheli görünüyor. Tom said he saw something suspicious on the morning Mary died. Tom, Mary'nin öldüğü sabah şüpheli bir şey gördüğünü söylemişti. Did you see anyone suspicious? Şüpheli birini gördün mü? Tom didn't notice anything suspicious. Tom şüpheli bir şey fark etmedi. Marie panicked – a suspicious guy was following her. Marie panikledi. Şüpheli bir adam onu takip ediyordu. Tom said he saw something suspicious on the morning Mary died. Tom Mary'nin öldüğü sabah şüpheli bir şey gördüğünü söyledi. I didn't find anything suspicious in that. Bunda şüpheli bir şey bulamadım. That looks suspicious to me. O bana şüpheli görünüyor. There was nothing suspicious about Fadil's death. Fadıl'ın ölümünde şüpheli bir şey yoktu. Isn't that suspicious? O şüpheli değil mi? The whole thing sounded suspicious. Her şey kulağa şüpheli geliyordu. I was very suspicious. Çok şüpheliydim. The police found nothing suspicious in Dan's room. Polis Dan'in odasında şüpheli bir şey bulamadı. Sami had a suspicious online activity. Sami'nin şüpheli bir çevrimiçi faaliyeti vardı. Doesn't that seem a little suspicious? O biraz şüpheli görünmüyor mu? I didn't see anything suspicious. Şüpheli bir şey görmedim. I thought it looked suspicious. Şüpheli göründüğünü düşündüm. It looks suspicious. Şüpheli görünüyor. Tom isn't suspicious. Tom şüpheli değil. That looks suspicious to me. Bu bana şüpheli görünüyor. Tom was very suspicious. Tom çok şüpheliydi. I didn't notice anything suspicious. Şüpheli bir şey fark etmedim. Tom was suspicious. Tom şüpheliydi. Tom is very suspicious. Tom çok şüpheli. Tom said that Mary didn't seem suspicious. Tom, Mary'nin şüpheli görünmediğini söyledi. The police found nothing suspicious in Dan's room. Polis, Dan'ın odasında şüpheli hiçbir şey bulmadı. Did they find anything odd or suspicious? Garip ya da şüpheli bir şey buldular mı? Tom is always on the lookout for suspicious people. Tom her zaman şüpheli insanlara karşı tetiktedir. She didn't notice anything suspicious. O, şüpheli bir şey fark etmedi. That seems suspicious to me. Bu bana şüpheli görünüyor. Tom thought the cult seemed suspicious. Tom tarikatın şüpheli göründüğünü düşündü. There's nothing suspicious about that. Bunda şüpheli bir şey yok. Did you notice anything suspicious? Şüpheli bir şey fark ettiniz mi? A policeman was gazing at a suspicious pedestrian. Bir polis, şüpheli bir yayaya dik dik bakıyordu. She said that she saw a suspicious man. Şüpheli bir adam gördüğünü söyledi. It's suspicious. Durum şüpheli. A policeman was gazing at a suspicious pedestrian. Bir polis memuru şüpheli bir yayaya bakıyordu. If you see a suspicious person, please inform the police. Şüpheli bir şahıs görürseniz lütfen polise bildirin. I find that suspicious. Bunu şüpheli buluyorum. Everybody's suspicious. Herkes şüpheli. Tom wasn't suspicious. Tom şüpheli değildi. I think that Tom is still suspicious. Bence Tom hâlâ şüpheli. She didn't notice anything suspicious. Şüpheli bir şey fark etmedi. Tom said Mary was likely to be suspicious. Tom, Mary'nin şüpheli olabileceğini söyledi. I thought it looked suspicious. Onun şüpheli göründüğünü düşündüm. Tom said he saw something suspicious the morning Mary died. Tom, Mary'nin öldüğü sabah şüpheli bir şey gördüğünü söyledi. Tom is still suspicious. Tom hâlâ şüpheli. Dan saw something suspicious on the morning Linda died. Dan Linda'nın öldüğü sabah şüpheli bir şey gördü. All this is, of course, highly suspicious. Tüm bunlar elbette oldukça şüpheli. I don't see anything suspicious. Şüpheli bir şey görmüyorum. You look suspicious. Şüpheli görünüyorsun. He didn't seem suspicious. Şüpheli görünmüyordu. He looks suspicious. O, şüpheli görünüyor. Why is Tom suspicious? Tom neden şüpheli? Matthew, with a suspicious moisture in his eyes, got up and went out-of-doors. Matthew, gözlerinde şüpheli bir nemle kalktı ve dışarı çıktı. Don't look so suspicious. Bu kadar şüpheli görünme. Have you noticed anything suspicious? Şüpheli bir şey fark ettin mi? That seems suspicious. Şüpheli görünüyor. Have you noticed anything suspicious recently? Son zamanlarda şüpheli bir şey fark ettin mi? Show More (105)
2	suspicious	şüpheci	adj.
	Who, then, will blame the smaller states and the Eurosceptics if they again become more suspicious? O halde küçük devletler ve Avrupa şüphecileri yeniden daha şüpheci hale gelirlerse onları kim suçlayacak? Maybe I shouldn't be so suspicious. Belki bu kadar şüpheci olmamalıyım. Tom wasn't very suspicious. Tom pek şüpheci değildi. Why are you always so suspicious? Neden hep bu kadar şüphecisin? Stop being so suspicious. Bu kadar şüpheci olmayı bırakın. Tom is extremely suspicious. Tom son derece şüpheci. Tom told me Mary wasn't suspicious. Tom bana Mary'nin şüpheci olmadığını söyledi. Tom could be suspicious. Tom şüpheci olabilir. They are too suspicious about everything. Her şey hakkında çok şüpheci davranıyorlar. Sami was very suspicious about Layla. Sami, Layla hakkında çok şüpheciydi. I was very suspicious. Çok şüpheciydim. Do not look at me with such a suspicious eye! Bana öyle şüpheci gözlerle bakma! Tom said that Mary wasn't suspicious. Tom, Mary'nin şüpheci olmadığını söyledi. Tom said that he was very suspicious. Tom çok şüpheci olduğunu söyledi. You're too suspicious. Çok şüphecisin. Tom is very suspicious. Tom çok şüpheci. Tom became suspicious. Tom şüpheci oldu. Don't be so suspicious. Bu kadar şüpheci olma. Maybe I shouldn't be so suspicious. Belki de bu kadar şüpheci olmamalıyım. Tom's suspicious. Tom şüpheci. I think Tom is still suspicious. Bence Tom hala şüpheci. Tom isn't suspicious. Tom şüpheci değil. I think that Tom is still suspicious. Bence Tom hala şüpheci. Tom is suspicious. Tom şüphecidir. Tom knew that I was suspicious. Tom şüpheci olduğumu biliyordu. I'm very suspicious. Ben çok şüpheciyim. Why are you so suspicious? Neden bu kadar şüphecisiniz? Tom told me that Mary was suspicious. Tom bana Mary'nin şüpheci olduğunu söyledi. Tom is still suspicious. Tom hala şüpheci. You're too suspicious. Sen çok şüphecisin. Tom won't be suspicious. Tom şüpheci olmayacak. Tom was very suspicious. Tom çok şüpheciydi. Tom said that Mary was suspicious. Tom, Mary'nin şüpheci olduğunu söyledi. Show More (30)
3	suspicious	kuşkulu	adj.
	I'm suspicious. Ben kuşkuluyum. I'm always suspicious of men like him. Onun gibi erkekler hakkında her zaman kuşkuluyum. Tom told me that he was suspicious. Tom bana kuşkulu olduğunu söyledi. They found nothing suspicious. Onlar kuşkulu hiçbir şey bulmadı. They said they were suspicious. Kuşkulu olduklarını söylediler. Tom doesn't think Mary is suspicious. Tom Mary'nin kuşkulu olduğunu düşünmüyor. They saw something suspicious. Onlar kuşkulu bir şey gördü. Tom seems suspicious. Tom kuşkulu görünüyor. Stop being so suspicious. Çok kuşkulu olmayı bırak. Tom said Mary isn't suspicious. Tom Mary'nin kuşkulu olmadığını söyledi. You're too suspicious about everything. Her şey hakkında çok kuşkulusun. Tom told Mary that he was suspicious. Tom, Mary'ye kuşkulu olduğunu söyledi. Tom will be suspicious. Tom kuşkulu olacak. I wonder why Tom is suspicious. Tom'un neden kuşkulu olduğunu merak ediyorum. Can't you see why we're suspicious? Neden kuşkulu olduğumuzu anlayamıyor musun? Show More (12)
4	suspicious	kuşku duyan	adj.
	We are suspicious that the larger Member States seek to unpick the seams of the Community fabric. Büyük Üye Devletlerin Topluluk dokusunun dikişlerini sökmeye çalıştıklarından kuşku duyuyoruz. Show More (-2)
5	suspicious	şüphe uyandıran	adj.
	Wouldn't it be suspicious if Tom did that? Bunu Tom yapmış olsaydı şüphe uyandırmaz mıydı? Show More (-2)
6	suspicious	kuşkucu	adj.
	Why are you always so suspicious? Neden her zaman çok kuşkucusun? Show More (-2)