| 1 |
term |
terim |
n. |
|
- "Old man" is a slang term for "father".
- "Moruk" , "baba" anlamında kullanılan argo bir terimdir.
- The definition proposed for the term 'assignment ' is far more accurate.
- 'Görevlendirme' terimi için önerilen tanım çok daha doğrudur.
- Firstly, we would like a different definition of the term participation from that used by the Council.
- İlk olarak katılım teriminin Konsey tarafından kullanılandan farklı bir tanımını istiyoruz.
- I find this pronouncement just as surprising as the term 'European citizenship'.
- Bu açıklamayı da en az 'Avrupa vatandaşlığı' terimi kadar şaşırtıcı buluyorum.
- What is meant exactly by the term 'requirement of double criminality' ?
- 'Çifte suçluluk şartı' terimi ile tam olarak ne kastedilmektedir?
- Yes, but following last night's discussion I have understood what that meant and I accept the term.
- Evet, ancak dün geceki tartışmanın ardından bunun ne anlama geldiğini anladım ve terimi kabul ediyorum.
- I find this pronouncement just as surprising as the term 'European citizenship'.
- Bu ifadeyi 'Avrupa vatandaşlığı' terimi kadar şaşırtıcı buluyorum.
- Military training is not covered under the term 'military operations'.
- Askeri eğitim, "askeri operasyonlar" terimi kapsamında değildir.
- This document still includes the term data protection, although it no longer relates to data protection.
- Bu belge artık veri koruma ile ilgili olmasa da hala veri koruma terimini içermektedir.
- I believe that to be this report's second pillar, if that is indeed the term to be used.
- Bu raporun ikinci ayağının bu olduğuna inanıyorum, eğer gerçekten kullanılacak terim buysa.
- I will put it in Aristotelian terms.
- Bunu Aristotelesçi terimlerle ifade edeceğim.
- Amendments 53 and 55 called for the term "ethnic" to be deleted.
- 53. ve 55. Değişiklikler "etnik" teriminin silinmesini talep etmiştir.
- The term designates a broad range of very harmful substances that are to be found everywhere.
- Bu terim, her yerde bulunabilen çok çeşitli zararlı maddeleri tanımlamaktadır.
- This is a term that gives the general public the feeling that certain products are 'trustworthy'.
- Bu, kamuoyuna belirli ürünlerin "güvenilir" olduğu hissini veren bir terimdir.
- The term has to be incorporated in all versions of the original Article 12.
- Bu terim orijinal 12. Maddenin tüm versiyonlarına dahil edilmelidir.
- This fund would enable us to provide a rapid response in the event of disasters in the broadest sense of the term.
- Bu fon, terimin en geniş anlamıyla afet durumunda hızlı bir müdahale sağlamamıza olanak tanıyacaktır.
- I would again emphasise the significance of the term 'recommendation'.
- 'Tavsiye' teriminin önemini bir kez daha vurgulamak isterim.
- Secondly, the term "document" should be taken in a broad sense.
- İkinci olarak, "belge" terimi geniş anlamda ele alınmalıdır.
- I proposed to the Committee on Economic Affairs that we use the term 'agrofuel'.
- Ekonomik İşler Komitesi'ne 'agro-yakıt' terimini kullanmamızı önerdim.
- We have also fought a great deal over the term "co-regulation" .
- Ayrıca "ortak düzenleme" terimi üzerinde de büyük bir mücadele verdik.
- An example is the discussion on the term "governance" .
- "Yönetim" terimi üzerine yapılan tartışma buna bir örnektir.
- Nitrofurans is a generic term.
- Nitrofuranlar jenerik bir terimdir.
- In my view, the term 'biofuel' is regrettable.
- Benim görüşüme göre 'biyoyakıt' terimi üzüntü verici.
- Mr Lagendijk of the Group of the Greens used the term 'smart sanctions' which are, of course, a reality.
- Yeşiller Grubundan Sayın Lagendijk 'akıllı yaptırımlar' terimini kullandı ki bu elbette bir gerçekliktir.
- Not for nothing is the term 'global village' used.
- 'Küresel köy' terimi boşuna kullanılmıyor.
- The term "pay" should continue to be defined in the national law of the Member States.
- Ödeme terimi Üye Devletlerin ulusal hukuklarında tanımlanmaya devam etmelidir.
- The term employment policy is completely misleading.
- İstihdam politikası terimi tamamen yanıltıcıdır.
- What is meant by the term 'new medicinal product'?
- Yeni tıbbi ürün' terimi ne anlama geliyor?
- Of course, the Member States themselves determine what is meant by the term 'objective reasons'.
- Elbette, 'objektif nedenler' terimiyle neyin kastedildiğini Üye Devletler kendileri belirler.
- Of course, the Member States themselves determine what is meant by the term 'objective reasons'.
- Elbette Üye Devletler 'nesnel nedenler' terimiyle neyin kastedildiğini kendileri belirler.
- To me, illegal drug trafficking is simply too broad a term.
- Bana göre yasadışı uyuşturucu kaçakçılığı çok geniş bir terim.
- By using this term, you cannot suddenly introduce a whole raft of legislation.
- Bu terimi kullanarak, birdenbire bir dizi mevzuat çıkaramazsınız.
- I believe that to be this report's second pillar, if that is indeed the term to be used.
- Eğer gerçekten bu terim kullanılacaksa, bunun bu raporun ikinci ayağı olduğuna inanıyorum.
- Recovery is basically a nice term for incineration; it is burning and then producing heat.
- Geri kazanım temelde yakma için kullanılan güzel bir terimdir; yakmak ve ardından ısı üretmektir.
- To me, illegal drug trafficking is simply too broad a term.
- Bana göre, yasadışı uyuşturucu ticareti çok geniş bir terimdir.
- This is a term that gives the general public the feeling that certain products are 'trustworthy'.
- Bu, kamuoyuna belirli ürünlerin 'güvenilir' olduğu hissini veren bir terimdir.
- We believe that the term "constituency weeks" was an unfortunate one.
- Seçim bölgesi haftaları teriminin talihsiz bir terim olduğuna inanıyoruz.
- I think this is the better term as it refers to subsidiarity in an exemplary manner.
- Bence bu daha iyi bir terimdir çünkü örnek teşkil edecek bir şekilde yerindenliği ifade etmektedir.
- Forgive me for using an economic term.
- Ekonomik bir terim kullandığım için beni bağışlayın.
- The term 'catalyst' was first used by Jöns Jakob Berzelius.
- 'Katalizör' terimi ilk kez Jöns Jakob Berzelius tarafından kullanıldı.
- The term is not commonly used.
- Bu terim yaygın olarak kullanılmaz.
- You may have heard of the term.
- Terimi duymuş olabilirsiniz.
- Sami explained the term.
- Sami terimi açıkladı.
- An application of a qualifier precludes non-partaking instances from the compound meaning of a term.
- Bir niteleyicinin uygulanması, bir terimin bileşik anlamından katılımcı olmayan örnekleri engeller.
- You may have heard of the term.
- Bu terimi duymuş olabilirsiniz.
- Is that a technical term?
- Bu teknik bir terim mi?
- Does the term self-preservation mean anything to you?
- Kendini koruma terimi sizin için herhangi bir anlama geliyor mu?
- Radioactivity' is a chemical term.
- Radyoaktivite kimyasal bir terimdir.
- Radioactivity' is a chemistry term.
- Radyoaktivite bir kimya terimidir.
- I'm unfamiliar with that term.
- Ben bu terime yabancıyım.
- An application of a qualifier precludes non-partaking instances from the compound meaning of a term.
- Bir terimin birleşik anlamından dolayı, bir niteleyicinin kullanımı benzemeyen örnekleri engeller.
- It is a term used to describe the warming of the earth due to increasing amounts of carbon dioxide in the atmosphere.
- Atmosferdeki karbondioksit miktarının artması nedeniyle dünyanın ısınmasını tanımlamak için kullanılan bir terimdir.
- Radioactivity' is a chemical term.
- Radyoaktivite, kimyasal bir terimdir.
- A colloquial term for an ocular prosthetic is a glass eye.
- Göz protezi için halk arasında kullanılan terim cam gözdür.
- Cryptesthesia is another term for extrasensory perception.
- Kriptestezi, duyu dışı algılama için kullanılan başka bir terimdir.
- I'm unfamiliar with that term.
- Bu terime aşina değilim.
- Cryptesthesia is another term for extrasensory perception.
- Kriptestezi duyular dışı algılama için başka bir terimdir.
- The term is not commonly used.
- Bu terim yaygın olarak kullanılmamaktadır.
- Is that a technical term?
- O teknik bir terim mi?
- It's a difficult term to define.
- Tanımlaması zor bir terim.
- It's a difficult term to define.
- Bu, tanımlamak için zor bir terim.
Show More (58)
|
| 2 |
term |
dönem |
n. |
|
- I failed French in the last term.
- Geçen dönem Fransızcadan başarısız oldum.
- He is planning to run for a second term in office.
- İkinci dönem için aday olmayı planlıyor.
- There are sufficient commissioners in the coming term of office who would be capable of fulfilling this role.
- Önümüzdeki görev döneminde bu rolü yerine getirebilecek yeterli sayıda komisyon üyesi var.
- One of this Commission's great promises was that this parliamentary term would see things getting moved forward.
- Bu Komisyon'un en büyük vaatlerinden biri, bu parlamento döneminde işlerin daha da ileriye götürüleceğiydi.
- One EU priority this term has been food safety.
- Bu dönem AB'nin önceliklerinden biri gıda güvenliği olmuştur.
- The interinstitutional agreement on the budget was concluded just before this Parliament's term began.
- Bütçeye ilişkin kurumlar arası anlaşma bu Parlamentonun döneminin başlamasından hemen önce imzalanmıştır.
- In this parliamentary term, the Europe of rights is being constructed.
- Bu parlamento döneminde haklar Avrupası inşa ediliyor.
- Your work is not complete, and neither is the term of your Presidency.
- Çalışmalarınız henüz tamamlanmadı ve Dönem Başkanlığınızın süresi de dolmadı.
- As a ten-year term is quite enough, only one reappointment should be sufficient.
- On yıllık bir dönem yeterli olduğundan yalnızca bir kez yeniden atanma yeterli olmalıdır.
- I campaigned on the issue of costs even during the previous term of office.
- Bir önceki görev dönemimde de maliyetler konusunda kampanya yürüttüm.
- The main procedure for controlling this trend in the current term is the n+2 rule.
- Mevcut dönemde bu eğilimi kontrol etmeye yönelik ana prosedür n+2 kuralıdır.
- This was not in fact the case at the start of this Parliamentary term.
- Aslında bu Parlamento döneminin başında durum böyle değildi.
- One of this Commission's great promises was that this parliamentary term would see things getting moved forward.
- Bu Komisyonun en büyük vaatlerinden biri, bu parlamento döneminde işlerin daha da ileriye götürüleceğiydi.
- After a single term at Witzenhausen, he volunteered for army service.
- Witzenhausen'de tek bir dönem sonra askerlik hizmeti için gönüllü oldu.
- After a single term at Witzenhausen, he volunteered for army service.
- Witzenhausen'da bir dönem kaldıktan sonra gönüllü olarak askere gitti.
- We wish you all a healthy and successful term during this hard period.
- Bu zorlu dönemde hepinize sağlıklı ve başarılı bir dönem diliyoruz.
- We wish you all a healthy and successful term during this hard period.
- Bu zorlu süreçte herkese sağlıklı, başarılı bir dönem dileriz.
- After a single term at Witzenhausen, he volunteered for army service.
- Witzenhausen'da tek bir dönem geçirdikten sonra, askerlik hizmeti için gönüllü oldu.
- We wish you all a healthy and successful term during this hard period.
- Bu zor dönemde hepinize sağlıklı ve başarılı bir dönem diliyoruz.
- President Obama won a second term.
- Başkan Obama ikinci dönemini kazandı.
- The new term starts in April in Japan.
- Japonya'da yeni dönem nisan ayında başlar.
- She sometimes has her sister write her term papers.
- O bazen kız kardeşine dönem ödevlerini yazdırır.
- The first term starts in April.
- İlk dönem, Nisan'da başlıyor.
- The second term came to an end yesterday.
- İkinci dönem dün sona erdi.
- The teacher announced that Arabic Level 5 has been canceled for this term.
- Öğretmen Arapça Seviye 5'in bu dönem için iptal edildiğini duyurdu.
- President Obama won a second term.
- Başkan Obama ikinci dönemi kazandı.
- Tom served one term.
- Tom bir dönem görev yaptı.
- He has hardly studied this term.
- Bu dönem neredeyse hiç çalışmadı.
- Did he get here last term?
- O, geçen dönem buraya geldi mi?
- The first term closing ceremony will be held this Friday.
- İlk dönem kapanış töreni bu cuma yapılacak.
- In all likelihood, the president will serve a second term.
- Büyük olasılıkla, başkan ikinci bir dönem görev yapacak.
- Your marks were well below average this term.
- Bu dönem notların ortalamanın oldukça altında.
- The teacher announced that Arabic Level 5 has been canceled for this term.
- Öğretmen Arapça Seviye 5'in bu dönem iptal edildiğini duyurdu.
- He did not want another term.
- Başka bir dönem istemedi.
- The term ends next week.
- Dönem haftaya bitiyor.
- He did not want to serve another term.
- Bir dönem daha hizmet etmek istemiyordu.
- He did not want another term.
- O, bir dönem daha istemedi.
- Tom served two terms in Congress.
- Tom Kongre'de iki dönem görev yaptı.
- The students turned in their term papers.
- Öğrenciler dönem ödevlerini teslim ettiler.
- The short term contract employees were dismissed without notice.
- Kısa dönemli sözleşmeli çalışanlar haber verilmeden işten çıkarıldı.
- Most students are doing preparation for the term examination.
- Çoğu öğrenci, dönem sınavı için hazırlık yapıyor.
- The new term starts in April.
- Yeni dönem nisanda başlar.
- The new term starts in April.
- Yeni dönem Nisan'da başlıyor.
- The president said he would not run for the second term.
- Başkan ikinci dönem için aday olmayacağını söyledi.
- I've been very busy since the new term started.
- Yeni dönem başladığından beri çok meşgulüm.
- In all likelihood, the president will serve a second term.
- Büyük olasılıkla, devlet başkanı ikinci bir dönem hizmet edecek.
- I have hardly studied this term, so I'm going to study hard next term.
- Bu dönem çok az çalıştım, bu yüzden gelecek dönem çok çalışacağım.
- It will not be long before the new term begins.
- Çok geçmeden yeni dönem başlar.
- In all likelihood, the president will serve a second term.
- Büyük olasılıkla, başkan ikinci bir dönem daha görev yapacak.
- The first term closing ceremony will be held this Friday.
- İlk dönemin kapanış töreni bu cuma yapılacaktır.
- The second term came to an end.
- İkinci dönem sona erdi.
- She sometimes has her sister write her term papers.
- Bazen dönem ödevlerini kız kardeşine yazdırır.
- Did he get here last term?
- Buraya geçen dönem mi geldi?
- Tom served one term.
- Tom bir dönem hizmet etti.
Show More (51)
|
| 3 |
term |
süre |
n. |
|
- Thank you and good luck for the rest of your term of office.
- Teşekkür ediyor ve görev sürenizin geri kalanında iyi şanslar diliyorum.
- It establishes eight years as the term for this possibility.
- Bu olasılığın süresi sekiz yıl olarak belirlenmiştir.
- TRIPS currently dictates a patent term of 20 years world-wide.
- TRIPS şu anda dünya çapında 20 yıllık bir patent süresi öngörmektedir.
- It was the first of the post-communist governments to see out its full term.
- Komünizm sonrası hükûmetler arasında görev süresinin tamamını tamamlayan ilk hükûmet oldu.
- Frankly, I expect the Berlusconi term of office will prove to be a total disaster.
- Açıkçası Berlusconi'nin görev süresinin tam bir felaket olmasını bekliyorum.
- We are approaching the last year of the Commission's term of office.
- Komisyonun görev süresinin son yılına yaklaşıyoruz.
- The members concerned are to be reappointed for a term of six years.
- İlgili üyeler altı yıllık bir süre için yeniden atanacaklardır.
- The normal term of the Assembly is five years.
- Meclis'in normal süresi beş yıldır.
- Thank you and good luck for the rest of your term of office.
- Teşekkürler ve görev sürenizin geri kalanı için iyi şanslar.
- We are approaching the last year of the Commission's term of office.
- Komisyon'un görev süresinin son yılına yaklaşıyoruz.
- The president's term of office is four years.
- Başkan'ın görev süresi dört yıldır.
- The president's term of office is four years.
- Başkanın görev süresi dört yıldır.
- The president's term lasts four years.
- Başkanın görev süresi dört yıl.
- The president's term lasts four years.
- Cumhurbaşkanının görev süresi dört yıl sürer.
Show More (11)
|
| 4 |
term |
adlandırmak |
v. |
|
- 2020 can easily be termed as the pandemic period.
- 2020 senesi rahatlıkla pandemi dönemi olarak adlandırılabilir.
- None of the fundamental problems of what is termed eastward enlargement has been solved.
- Doğuya doğru genişleme olarak adlandırılan sürecin temel sorunlarından hiçbiri çözülmüş değildir.
- The social conditions which drivers face as a result of driving bans can rightly be termed tragic.
- Sürüş yasakları sonucunda sürücülerin karşı karşıya kaldığı sosyal koşullar haklı olarak trajik olarak adlandırılabilir.
- These are termed 'outreach services'.
- Bunlar "sosyal yardım hizmetleri" olarak adlandırılmaktadır.
- Is it the case that these countries can boast of what is termed in English 'good governance'?
- Bu ülkeler İngilizce'de 'iyi yönetişim' olarak adlandırılan şeyle övünebilir mi?
- It is a display of what I would term blind optimism.
- Bu benim kör iyimserlik olarak adlandırdığım şeyin bir göstergesidir.
- We do not believe that it is appropriate to make what is termed the clause generally applicable.
- Genel olarak uygulanabilir madde olarak adlandırılan maddenin uygun olduğuna inanmıyoruz.
- Mr Andersson will be familiar with what was termed then 'prohibition'.
- Bay Andersson o zamanlar 'yasak' olarak adlandırılan şeye aşina olacaktır.
- As President Chirac said earlier today, it could even be termed a confederation.
- Cumhurbaşkanı Chirac'ın bugün erken saatlerde söylediği gibi, bu bir konfederasyon olarak bile adlandırılabilir.
- This is to do with future prohibition of what is termed the misuse of legal form.
- Bu, yasal biçimin kötüye kullanılması olarak adlandırılan şeyin gelecekte yasaklanmasıyla ilgilidir.
- These could almost be termed ports of convenience.
- Bunlar neredeyse kolaylık limanları olarak adlandırılabilir.
- These are termed 'outreach services'.
- Bunlar 'sosyal yardım hizmetleri' olarak adlandırılıyor.
- The greatest increase is for internal policies, in what is termed Category 3.
- En büyük artış Kategori 3 olarak adlandırılan iç politikalar içindir.
Show More (10)
|
| 5 |
term |
ifade |
n. |
|
- The term 'family reason' in the amendment is, in my view, too vague.
- Değişiklikte yer alan "ailevi neden" ifadesi bence çok muğlak.
- The term 'family reason' in the amendment is, in my view, too vague.
- Değişiklikte yer alan 'ailevi neden' ifadesi bence çok muğlak.
Show More (-1)
|
| 6 |
term |
anlaşmak |
v. |
|
- He is on speaking terms with his classmates.
- Sınıf arkadaşlarıyla çok iyi anlaşıyor.
- They are on good terms with each other.
- Birbirleriyle iyi anlaşıyorlar.
Show More (-1)
|
| 7 |
term |
mühlet |
n. |
|
- My cable contract will reach its term next month.
- Kablolu yayın sözleşmemin mühleti önümüzdeki ay dolacak.
Show More (-2)
|
| 8 |
term |
şart |
n. |
|
- Naturally, the most important term of employment, pay, must be addressed.
- Doğal olarak istihdamın en önemli şartı olan ücret konusu ele alınmalıdır.
Show More (-2)
|
| 9 |
term |
açı |
n. |
|
- In financial terms, there are no large amounts involved - as yet.
- Mali açıdan henüz büyük meblağlar söz konusu değil.
Show More (-2)
|
| 10 |
term |
demek |
v. |
|
- This resulted in what we term the Western world.
- Bu da Batı dünyası dediğimiz şeyin ortaya çıkmasına neden oldu.
Show More (-2)
|
