|
- They feel that their cultural sovereignty is being threatened when the EU makes pronouncements about education policy.
- AB eğitim politikasıyla ilgili açıklamalar yaptığında kültürel egemenliklerinin tehdit altında olduğunu düşünüyorlar.
- There are adequate powers to detain and deport if security is threatened.
- Güvenliğin tehdit altında olması halinde gözaltına alma ve sınır dışı etme konusunda yeterli yetkiler bulunmaktadır.
- Especially as the vulnerable architecture of this ambitious structure has been threatened.
- Özellikle de bu iddialı yapının hassas mimarisi tehdit altındayken.
- Cod is threatened, not only in the Baltic but also in the Kattegat and throughout the North Sea.
- Morina balığı sadece Baltık'ta değil aynı zamanda Kattegat ve Kuzey Denizi'nde de tehdit altındadır.
- Territorial cohesion will also be threatened, when it is now more essential than ever.
- Bölgesel uyum da tehdit altında olacaktır oysa bu her zamankinden daha elzemdir.
- The markets are reasonably stable and the Berlin ceilings are not threatened.
- Piyasalar makul ölçüde istikrarlı ve Berlin tavanları tehdit altında değil.
- I do not know if my life is in some way threatened by her words.
- Onun sözleriyle hayatımın bir şekilde tehdit altında olup olmadığını bilmiyorum.
- What is now threatening to happen is at complete odds with this.
- Şu anda gerçekleşme tehdidi altında olan şey bununla tamamen çelişmektedir.
- Human rights, women's rights and reconstruction are threatened on a daily basis in these regions.
- İnsan hakları, kadın hakları ve yeniden yapılanma bu bölgelerde her gün tehdit altındadır.
- They feel, quite simply, that their lives are threatened.
- En basitinden, hayatlarının tehdit altında olduğunu hissediyorlar.
- That is what is threatening to happen now.
- Şu anda gerçekleşme tehdidi altında olan şey de budur.
- The first of these is the definition of inspection priorities for the most threatened stocks.
- Bunlardan ilki, en çok tehdit altında olan rezervler için denetim önceliklerinin tanımlanmasıdır.
- The first of these is the definition of inspection priorities for the most threatened stocks.
- Bunlardan ilki, en çok tehdit altında olan hisse senetleri için denetim önceliklerinin tanımlanmasıdır.
- Territorial cohesion will also be threatened, when it is now more essential than ever.
- Bölgesel uyum da tehdit altında olacaktır, oysa bu her zamankinden daha elzemdir.
- It starts by identifying the lower limit below which scientists regard a stock as threatened with collapse.
- Bilim adamlarının bir stokun çökme tehdidi altında olduğunu düşündükleri alt sınırı belirleyerek başlar.
- The Dutch countryside is, however, threatened by urbanisation and being turned into wasteland.
- Ancak Hollanda kırsalı kentleşme ve çorak araziye dönüşme tehdidi altındadır.
- This small Pacific island nation is threatened by climate change.
- Bu küçük Pasifik ada ülkesi iklim değişikliği tehdidi altında.
- More than 30 water buffalo have died in the past month and many more are threatened with disease as the water level falls.
- Geçtiğimiz ay 30'dan fazla su bufalosu öldü ve su seviyesi düştükçe çok daha fazlası hastalık tehdidi altında.
- Polar bears are threatened by climate change.
- Kutup ayıları iklim değişikliğinin tehdidi altındadır.
- My neighborhood is threatened by poverty.
- Mahallem yoksulluk tehdidi altında.
- You don't have to feel threatened.
- Kendini tehdit altında hissetmene gerek yok.
- Civilization is now threatened by nuclear war.
- Medeniyet artık nükleer savaş tehdidi altında.
- I think Tom felt a bit threatened.
- Bence Tom kendini biraz tehdit altında hissetti.
- Kiribati is threatened by climate change.
- Kiribati iklim değişikliği tehdidi altında.
- Australia's Great Barrier Reef is threatened by climate change.
- Avustralya'nın Büyük Set Resifi iklim değişikliğinin tehdidi altında.
- Tom felt quite threatened.
- Tom kendini oldukça tehdit altında hissetti.
- I felt threatened.
- Tehdit altında hissettim.
- Even poisonous snakes will only attack if they feel threatened.
- Zehirli yılanlar bile sadece kendilerini tehdit altında hissederlerse saldırırlar.
- I felt quite threatened.
- Kendimi tehdit altında hissettim.
- I didn't feel threatened.
- Kendimi tehdit altında hissetmedim.
- The local ecosystems are threatened.
- Yerel ekosistemler tehdit altında.
- Their country is threatened by anarchy.
- Ülkeleri anarşi tehdidi altında.
- No doubt they feel threatened.
- Kendilerini tehdit altında hissettiklerine şüphe yok.
- Did you feel threatened?
- Tehdit altında mı hissettin?
- Civilization is now threatened by nuclear war.
- Uygarlık şimdi nükleer savaş tehdidi altındadır.
- I feel threatened right now.
- Şu an kendimi tehdit altında hissediyorum.
- Coral reefs are threatened by climate change.
- Mercan resifleri iklim değişikliğinin tehdidi altında.
- No doubt they feel threatened.
- Kuşkusuz kendilerini tehdit altında hissediyorlar.
- Kiribati is threatened by climate change.
- Kiribati iklim değişikliği tehdidi altındadır.
- Now I feel threatened.
- Şimdi tehdit altında hissediyorum.
- This small Pacific island nation is threatened by climate change.
- Bu küçük Pasifik adası ulusu iklim değişikliği tehdidi altındadır.
- Do you feel threatened by the traffic lights?
- Trafik ışıkları sizi tehdit altında mı hissettiriyor?
- In many places, nature is threatened by human activity.
- Birçok yerde doğa, insan faaliyetleri nedeniyle tehdit altındadır.
- If you feel threatened, don't hesitate in coming to my house.
- Kendini tehdit altında hissedersen, evime gelmekte tereddüt etme.
- Our culture is threatened.
- Kültürümüz tehdit altında.
- Many shark species are threatened with extinction.
- Birçok köpekbalığı türü yok olma tehdidi altındadır.
- Now I feel threatened.
- Artık kendimi tehdit altında hissediyorum.
- I was threatened.
- Tehdit altındaydım.
- Their habitat is threatened by deforestation.
- Yaşam alanları ormansızlaşma tehdidi altında.
- Do you feel threatened?
- Kendini tehdit altında mı hissediyorsun?
Show More (47)
|
