tie - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
tie kravat n.
  • One does not vote by secret ballot in the same way as one would change one's tie.
  • Bir insan kravatını değiştirir gibi gizli oy kullanmaz.
  • For your information, I can point out that I am wearing neither a tie, shirt nor jacket.
  • Bilginiz için, ne kravat, ne gömlek ne de ceket giydiğimi belirtebilirim.
  • One does not vote by secret ballot in the same way as one would change one's tie.
  • İnsan kravat değiştirir gibi gizli oy kullanmaz.
Show More (427)
tie bağlamak v.
  • Should I have their hands tied behind their backs?
  • Ellerini arkadan mı bağlatmalıyım?
  • Japan, incidentally, ties its debt relief to the responsibility to buy Japanese exports.
  • Bu arada Japonya, borç hafifletmesini Japon ihracatını satın alma sorumluluğuna bağlıyor.
  • She tied him to the chair.
  • Onu sandalyeye bağladı.
Show More (147)
tie bağ n.
  • I am also in favour of strengthening political and economic ties within Europe.
  • Ben de Avrupa içindeki siyasi ve ekonomik bağların güçlendirilmesinden yanayım.
  • The ties that bind us to the Venezuelan people and State run very deep.
  • Bizi Venezuela halkı ve devletine bağlayan bağlar çok derindir.
  • There are also long-standing ties with the Communist International in the region.
  • Bölgede Komünist Enternasyonal ile de uzun süredir devam eden bağlar bulunmaktadır.
Show More (37)
tie ilişki n.
  • This is also compounded by the close ties between Hezbollah and Syria and, above all, the Islamic Republic of Iran.
  • Hizbullah ile Suriye ve özellikle de İran İslam Cumhuriyeti arasındaki yakın ilişkiler de bu durumu pekiştirmektedir.
  • Taiwan is a budding democracy with which we maintain sound economic ties.
  • Tayvan, sağlam ekonomik ilişkiler sürdürdüğümüz gelişmekte olan bir demokrasidir.
  • I cut ties with him.
  • Onunla ilişiğimi kestim.
Show More (1)
tie berabere kalmak v.
  • Waseda tied Keio in yesterday's game.
  • Waseda dünkü oyunda Keio ile berabere kaldı.
  • Waseda tied Keio in yesterday's game.
  • Waseda dünkü maçta Keio ile berabere kaldı.
  • The game ended with a 1-1 tie.
  • Maç 1-1 berabere kaldı.
Show More (1)
tie beraberlik n.
  • The game was a tie, 2-2.
  • Maç 2-2 beraberlikle bitti.
  • The game ended with a 1-1 tie.
  • Oyun 1-1 berabere bitti.
Show More (-1)
tie bağlanmak v.
  • I've forgotten how to tie a bowline.
  • Papyon nasıl bağlanır unuttum.
  • I showed Tom how to tie a bowline.
  • Tom'a nasıl papyon bağlanacağını gösterdim.
Show More (-1)
tie bağlantı n.
  • The two nations have strong trade ties.
  • İki ulusun güçlü ticaret bağlantısı var.
  • Did Bush have ties to al-Qaida?
  • Bush'un El Kaide ile bağlantısı var mıydı?
Show More (-1)