|
- That is an entirely unreasonable model.
- Bu tamamen mantıksız bir modeldir.
- Anything else would have been unreasonable.
- Başka herhangi bir şey mantıksız olurdu.
- I believe that that would be unreasonable and politically tactless.
- Bunun mantıksız ve siyasi açıdan düşüncesiz bir davranış olacağına inanıyorum.
- This is unreasonable and frightening, and it undermines the UN's credibility.
- Bu mantıksız ve korkutucudur ve BM'nin güvenilirliğini zedelemektedir.
- We feel that its content is entirely justified, and that Parliament is trying to start an unreasonable quarrel.
- Direktifin içeriğinin tamamen haklı olduğunu ve Parlamentonun mantıksız bir tartışma başlatmaya çalıştığını düşünüyoruz.
- This is unreasonable and frightening, and it undermines the UN's credibility.
- Bu mantıksız ve korkutucu bir durumdur ve BM'nin güvenilirliğini zedelemektedir.
- I think it is unreasonable for it to take over five years for the Commission to make a decision.
- Komisyonun bir karar vermesinin beş yıldan fazla sürmesinin mantıksız olduğunu düşünüyorum.
- We won't be unreasonable.
- Biz mantıksız olmayacağız.
- Tom realized he had been unreasonable.
- Tom mantıksız olduğunu fark etti.
- Is that so unreasonable?
- Bu çok mantıksız mı?
- Your demands are unreasonable.
- Talepleriniz mantıksız.
- That's unreasonable.
- Bu mantıksız.
- Linguistic purism is unreasonable.
- Dilbilimsel sadelik mantıksızdır.
- We won't be unreasonable.
- Mantıksız davranmayacağız.
- Linguistic purism is unreasonable.
- Dilsel sadelik mantıksızdır.
- You can't reason with someone who is unreasonable.
- Mantıksız biriyle anlaşamazsınız.
- Our demands aren't unreasonable.
- Taleplerimiz mantıksız değil.
- Don't be unreasonable.
- Mantıksız olmayın.
- Tom isn't an unreasonable man.
- Tom mantıksız bir adam değil.
- We're being unreasonable.
- Mantıksız davranıyoruz.
- I think that's an unreasonable demand.
- Onun mantıksız bir talep olduğunu düşünüyorum.
- That would be unreasonable.
- Bu mantıksız olurdu.
- You're being unreasonable.
- Mantıksız davranıyorsun.
- Is that unreasonable?
- O mantıksız mı?
- Am I being unreasonable?
- Mantıksız mı davranıyorum?
- Tom realized he had been unreasonable.
- Tom mantıksız davrandığını fark etti.
- You're being very unreasonable.
- Çok mantıksız davranıyorsun.
- Tom thinks Mary is being unreasonable.
- Tom, Mary'nin mantıksız davrandığını düşünüyor.
- Is that unreasonable?
- Bu mantıksız mı?
- I'm not being unreasonable.
- Mantıksız davranmıyorum.
- I don't think I'm being unreasonable.
- Mantıksız davrandığımı düşünmüyorum.
- Aren't you being just a little unreasonable?
- Biraz mantıksız davranmıyor musun?
- I don't think I'm being unreasonable.
- Ben mantıksız olduğumu sanmıyorum.
- We're being unreasonable.
- Biz mantıksız davranıyoruz.
- Tom is being unreasonable.
- Tom mantıksız davranıyor.
- Tom thought Mary's offer was unreasonable.
- Tom, Mary'nin teklifinin mantıksız olduğunu düşündü.
- Tom was unreasonable.
- Tom mantıksızdı.
- Is that so unreasonable?
- Bu çok mu mantıksız?
- I think it's unreasonable.
- Bunun mantıksız olduğunu düşünüyorum.
- I don't think this is an unreasonable request.
- Bunun mantıksız bir istek olduğunu düşünmüyorum.
- Tom thought Mary's offer was unreasonable.
- Tom Mary'nin teklifinin mantıksız olduğunu düşündü.
- Tom thinks Mary is being unreasonable.
- Tom, Mary'nin mantıksız olduğunu düşünüyor.
- I think you're being unreasonable.
- Bence mantıksız davranıyorsun.
- Tom is being very unreasonable.
- Tom çok mantıksız davranıyor.
- Don't be unreasonable.
- Mantıksız olma.
- That's not unreasonable, is it?
- Bu mantıksız değil, değil mi?
- I think that's an unreasonable demand.
- Bence bu mantıksız bir talep.
- He's not an unreasonable man.
- O mantıksız bir adam değil.
- You're being unreasonable, aren't you?
- Mantıksız davranıyorsun, değil mi?
- You must not give in to his unreasonable demands.
- Onun mantıksız taleplerine boyun eğmemelisin.
- You're being unreasonable.
- Sen mantıksız davranıyorsun.
- I don't think this is an unreasonable request to make.
- Bunun mantıksız bir talep olduğunu düşünmüyorum.
- I think it's unreasonable.
- Bence bu mantıksız.
- Tom's demands are not unreasonable.
- Tom'un talepleri mantıksız değil.
- Do you think I'm being unreasonable?
- Sence mantıksız mı davranıyorum?
- I don't think this is an unreasonable request.
- Bunun mantıksız bir talep olduğunu sanmıyorum.
Show More (53)
|