Verlauf

önde

Bedeutungen von dem Begriff "önde" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 5 Ergebniss(e)

	Kategorie	Englisch	Türkisch
General
1	General	onde n.	nefret
2	General	onde n.	düşmanlık
3	General	onde n.	kin
4	General	onde n.	hiddet
5	General	onde n.	haset

Bedeutungen von dem Begriff "önde" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 15 Ergebniss(e)

	Kategorie	Türkisch	Englisch
General
1	General	önde	up adj.
2	General	önde	fore adv.
3	General	önde	on the front adv.
4	General	önde	ahead adv.
5	General	önde	in front adv.
6	General	önde	in advance adv.
7	General	önde	afore adv.
8	General	önde	out front adv.
9	General	önde	up-front adv.
10	General	önde	before prep.
Idioms
11	Idioms	önde	at the forefront expr.
12	Idioms	önde	front foot expr.
Marine
13	Marine	önde	afore adv.
Art
14	Art	önde	en avant adv.
Slang
15	Slang	önde	on the table expr.

Bedeutungen, die der Begriff "önde" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 403 Ergebniss(e)

	Kategorie	Türkisch	Englisch
Common Usage
1	Common Usage	önde olan	leading adj.
General
2	General	önde gelenler	leadership n.
3	General	önde gelen kenar	leading edge n.
4	General	önde olma	lead n.
5	General	önde gelme	lead n.
6	General	önde gelen kişi	luminary n.
7	General	önde bulunma	lead n.
8	General	önde giden	frontrunner n.
9	General	önde gelme	precedence n.
10	General	alt dişlerinin üst dişlere göre daha önde olması	underbite n.
11	General	önde gelme	primacy n.
12	General	önde koşan	outrunner n.
13	General	önde gelen sebep	leading cause n.
14	General	önde gelen müşteri	major client n.
15	General	önde gelen müşteri	big customer n.
16	General	önde gelen müşteri	major customer n.
17	General	iki önde/iki arkada olmak üzere dört tekerlekli paten	roller/quad skate n.
18	General	önde olan/şansı yüksek adaylar	leading candidates n.
19	General	önde olma	anteriority n.
20	General	önde gelme	lead n.
21	General	balede hep aynı ayağın önde olduğu süzülme hareketi	chassé n.
22	General	sahne, ekran veya televizyonun önde gelen yıldızı	vedette n.
23	General	önde gelen üreticiler	leading manufacturers n.
24	General	en önde gelen kimse	kahuna n.
25	General	en önde gelen şey	kahuna n.
26	General	en önde gelen şey	king n.
27	General	biri önde diğeri arkada iki atın taşıdığı direklere asılı sedye	brancard n.
28	General	açık ara önde olma	cushion n.
29	General	önde gelen adam	father n.
30	General	gregoryen ilahilerinde önde gelen açılış tonları	intonation n.
31	General	bir bölgenin önde gelen ailesi	first family n.
32	General	(meslek veya sanat dalında) önde gelen kadın temsilci	first lady n.
33	General	önde gelen konum	forefront n.
34	General	önde giden koşucu	forerunner n.
35	General	önde olan kimse	outrunner n.
36	General	önde olan şey	outrunner n.
37	General	önde gelen kısım	primo n.
38	General	önde olma	preposition n.
39	General	iki atın önde iki atın arkada ilerlediği bir at arabası düzeni	four-horse string out n.
40	General	uluslararası toplumun önde gelenleri	beautiful people n.
41	General	topluluğun önde gelenlerinin listelendiği rehber	social register n.
42	General	alanında önde gelen kimse	superhero n.
43	General	alanının önde gelen ismi	superpro n.
44	General	önde gelen dedektif	supersleuth n.
45	General	önde gelen	heavyweight n.
46	General	önde gitmek	lead v.
47	General	önde gitmek	go ahead v.
48	General	çok önde olmak	have a big lead v.
49	General	bir adım önde olmak	be one step ahead v.
50	General	önde olmak	be in the front v.
51	General	önde olmak	get ahead v.
52	General	önde olmak	be dormy v.
53	General	önde olmak	keep ahead v.
54	General	önde olmak	precede v.
55	General	önde olmak	be in advance v.
56	General	-den önde olmak	antecede v.
57	General	-den önde olmak	precede v.
58	General	-den önde yer almak	precede v.
59	General	bir adım önde olmak	be a step ahead v.
60	General	bir adım önde olmak	stay one step ahead v.
61	General	açısından önde gelen bir ülke olmak	be a leading country for v.
62	General	bir adım önde olmak	be one step ahead of v.
63	General	işini ailesinden önde tutmak	place one's job before one's family v.
64	General	rakiplerine karşı üç puan önde olmak	have a three-point lead over his opponents v.
65	General	rakiplerine karşı altı puan önde olmak	have a six-point lead over his opponents v.
66	General	balede hep aynı ayağı önde tutarak süzülme hareketi yapmak	chassé v.
67	General	göbeği önde yürümek	belly v.
68	General	bir adım önde olmak	one up v.
69	General	önde olmak	own v.
70	General	önde durmak	preface v.
71	General	önde bulunmak	lie v.
72	General	önde gelen (kimse)	prominent adj.
73	General	sayıca önde olan	dormy adj.
74	General	başı önde	headfirst adj.
75	General	bir adım önde	one up on adj.
76	General	önde gelen	capital adj.
77	General	en önde gelen	preeminent adj.
78	General	önde gelen	central adj.
79	General	önde bulunan	preceding adj.
80	General	bir adım önde	one up adj.
81	General	önde gelen	first adj.
82	General	önde gelen	foremost adj.
83	General	önde gelen	leading adj.
84	General	önde gelen	prominent adj.
85	General	sayıca önde olan	dormie adj.
86	General	önde gelen	underlying adj.
87	General	önde bulunan	anterior adj.
88	General	önde gelen	chief adj.
89	General	dünyanın önde gelen	world's leading adj.
90	General	önde gelen	outstanding adj.
91	General	önde gelen	arch adj.
92	General	en önde gelen	pre-eminent adj.
93	General	kültür veya tarz olarak önde	avant adj.
94	General	önde olan	main adj.
95	General	önde gelen bir konumda	mainline adj.
96	General	önde gelen veya geniş kitlelerce kabul görmüş bir topluluğa, harekete veya tarza ait olan	mainstream adj.
97	General	önde gelen	big adj.
98	General	toplumlar arasında önde gelen	high adj.
99	General	en önde gelen	highest adj.
100	General	önde duran	opponent adj.
101	General	önde olan	cutting edge adj.
102	General	en önde duran	cutting edge adj.
103	General	önde giden	foregoing adj.
104	General	önde gelen	forehand adj.
105	General	önde yer alan	prefatory adj.
106	General	diğerlerinden önde	preferent adj.
107	General	(operatör) önde yer alan	prefix adj.
108	General	önde bulunan	preventional [obsolete] adj.
109	General	(dört ayaklı gövdede) daha önde yer alan	superior adj.
110	General	önde gelen	pre-eminent adj.
111	General	(asıl performansa göre) önde çıkan	warm-up adj.
112	General	başı önde olarak	headforemost adv.
113	General	başı önde olarak	headfirst adv.
114	General	çok önde	way ahead adv.
115	General	başı önde olarak	headlong adv.
116	General	başı önde	headlong adv.
117	General	başı önde	headforemost adv.
118	General	en önde	up front adv.
119	General	yarışmada önde	in the lead adv.
120	General	ayaklar önde olarak	feetfirst adv.
121	General	ayakları önde tutarak	feetfirst adv.
122	General	arkada olması gerekirken önde durarak	preposterously adv.
123	General	en önde	in front prep.
Phrasals
124	Phrasals	birisini önde tutmak (önem vermek)	put someone ahead v.
125	Phrasals	diğerlerinden önde olmak	thrive on v.
126	Phrasals	en önde yer almak	be in the forefront v.
127	Phrasals	önde olmak	be ahead v.
128	Phrasals	önde olmak	thrive on v.
129	Phrasals	önde olmak	be ahead of v.
130	Phrasals	önde olmak	be in the forefront v.
131	Phrasals	(birinden/bir şeyden) önde olmak	go before (someone or something) v.
132	Phrasals	başkasının/başka bir şeyin önde gelen/önemli konumunu elinden almak	jostle aside v.
133	Phrasals	önde/önden gitmek	go on before v.
134	Phrasals	(birinden/bir şeyden) önde olmak	keep ahead (of someone or something) v.
135	Phrasals	(birini/bir şeyi birinden/bir şeyden) önde tutmak	place (someone or something) before (someone or something) v.
136	Phrasals	-den önde tutmak	place before v.
137	Phrasals	-den önde olmak	pull in front of v.
138	Phrasals	(birinden/bir şeyden) önde gitmek/ilerlemek	remain ahead of (someone or something) v.
139	Phrasals	(bir problemin) önüne geçebilmek için bir adım önde olmak	remain ahead of (something) v.
140	Phrasals	(bir şeyden) bir adım önde olmak	remain ahead of (something) v.
141	Phrasals	önde kalmak	stay ahead v.
Phrases
142	Phrases	beş adım önde	five moves ahead expr.
143	Phrases	önde gelen topluluk/kişiler	a leading body of expr.
144	Phrases	bir yarışta/yarışmada önde	out front expr.
145	Phrases	yarışta en önde olan	out front expr.
Proverb
146	Proverb	önde gelen birinin eşi güven vermelidir/kuşku yaratmamalıdır	caesar's wife must be above suspicion.
Colloquial
147	Colloquial	önde gelen kimse	big in (something or somewhere) n.
148	Colloquial	önde büyük cepleri olan kapüşonlu svetşört/kalın üst	bunny hug n.
149	Colloquial	önde sürücünün arkada tekerleklerin olduğu bir çiftlik aracı	koneke [new zealand] n.
150	Colloquial	arkada enseye kadar, yanlarda ve önde kısa olan saç modeli	mullet n.
151	Colloquial	zengin ve önde gelen kimse	pure merino n.
152	Colloquial	önde gelen avukat	superlawyer n.
153	Colloquial	önde gelen oyuncu	superplayer n.
154	Colloquial	(birinden) önde bitirmek	beat (one) to (something) v.
155	Colloquial	(birinden) önde bitirmek	beat someone to something v.
156	Colloquial	(birinden) önde bitirmek	beat to v.
157	Colloquial	bir sıfır önde başlamak	a head start v.
158	Colloquial	birinden bir adım önde olmak	be one up on somebody v.
159	Colloquial	birinden önde olmak	be one up on somebody v.
160	Colloquial	birinden bir adım önde olmak	get one up on somebody v.
161	Colloquial	birinden önde olmak	get one up on somebody v.
162	Colloquial	birinden bir adım önde olmak	have one up on somebody v.
163	Colloquial	birinden önde olmak	have one up on somebody v.
164	Colloquial	(birinden/bir şeyden) bir adım önde olmak	have one up on (someone or something) v.
165	Colloquial	birinden bir adım önde olmak	be one up on someone v.
166	Colloquial	birinden önde olmak	be one up on someone v.
167	Colloquial	bir adım önde olmak	have (one) up v.
168	Colloquial	önde olmak	have (one) up v.
169	Colloquial	rakiplerinden önde	ahead of the game adj.
170	Colloquial	önde gelen	major-league adj.
171	Colloquial	zengin ve önde gelen	pure merino adj.
172	Colloquial	önde gelen	heavyweight adj.
173	Colloquial	sağ ayağı önde	goofy adv.
174	Colloquial	sağ ayağı önde olarak	goofy adv.
175	Colloquial	çok önde gelen/olan	far ahead from expr.
176	Colloquial	en önde	in the front rank expr.
177	Colloquial	tam önde!	dead ahead! expr.
178	Colloquial	dördüncü çeyrekte biz önde olacağız/ olmalıyız	the fourth quarter is ours expr.
179	Colloquial	(birinden) bir adım önde	one up (on someone) expr.
180	Colloquial	(birinden) önde	one up (on someone) expr.
181	Colloquial	rakiplerinden çok önde	streets ahead [uk] expr.
Idioms
182	Idioms	toplumun önde gelenlerinden	a pillar of the community n.
183	Idioms	en önde gelen	cutting edge n.
184	Idioms	önde gelen isim	name to conjure with [uk] n.
185	Idioms	diğerlerinden bir boy/adım önde/yukarıda	a breed apart n.
186	Idioms	bir iş kolunda çok başarılı olan/önde gelen ve nüfuzlu kişi/şirket ya da kuruluş	big-time operator n.
187	Idioms	bir iş kolunda çok başarılı olan/önde gelen ve nüfuzlu kişi/şirket ya da kuruluş	bto (big time operator) n.
188	Idioms	diğerlerinden bir gömlek önde	a breed apart n.
189	Idioms	diğerlerinden bir gömlek önde	a breed apart n.
190	Idioms	önde ödeme alıp borçlanan denizci	dead horse n.
191	Idioms	alanında önde gelen teknoloji	leading edge n.
192	Idioms	alanında önde gelen uygulama/faaliyet	leading edge n.
193	Idioms	alanında önde gelen çalışma	leading edge n.
194	Idioms	birinden bir adım önde olma	jump on someone n.
195	Idioms	(birine karşı) bir sıfır önde başlama	a head start (on/over somebody) n.
196	Idioms	bir sıfır önde başlangıç	a running start n.
197	Idioms	önemli/önde gelen bir adam	a man among men n.
198	Idioms	önemli/önde gelen bir kadın	a woman among women n.
199	Idioms	önemli/önde gelen bir adam	a man among men n.
200	Idioms	önemli/önde gelen bir kadın	a woman among women n.
201	Idioms	(birinden/bir şeyden) önde gelme	precedence over (someone or something) n.
202	Idioms	önde gelen şey/kimse	flagship n.
203	Idioms	önde gelen isim	bigwig n.
204	Idioms	diğerlerinden bir boy/adım önde/yukarıda olmak	be a breed apart v.
205	Idioms	hep bir adım önde/önünde olmak	stay one jump ahead v.
206	Idioms	hep bir adım önde/önünde olmak	be one jump ahead v.
207	Idioms	önde/başta olmak	bear the bell v.
208	Idioms	açık ara önde olmak	be well ahead v.
209	Idioms	akranları arasında önde olmak	be first among equals v.
210	Idioms	alanında lider/önde olmak	lead the field v.
211	Idioms	bir adım önde olmak	have the upper hand on someone v.
212	Idioms	bir şeye önde başlamak	have a head start on something v.
213	Idioms	bir şeye önde başlamak	get a head start on something v.
214	Idioms	bir adım önde olmak	stay one step ahead of v.
215	Idioms	bir adım önde olmak	get the upper hand on someone v.
216	Idioms	bir adım önde olmak	keep one step ahead of v.
217	Idioms	fersah fersah önde olmak	stand head and shoulders above v.
218	Idioms	hayata 1-0 önde başlamak	be born under a lucky star v.
219	Idioms	fersah fersah önde olmak	be head and shoulders above v.
220	Idioms	önde/lider olmak	lead the field v.
221	Idioms	önde/lider olmak	lead the pack v.
222	Idioms	önde olmak	lead the field v.
223	Idioms	önde olmak	to the fore v.
224	Idioms	kat kat önde olmak	stand head and shoulders above v.
225	Idioms	önde başlamak	have a head start v.
226	Idioms	kat kat önde olmak	be head and shoulders above v.
227	Idioms	rakiplerinden önde olmak	be streets ahead v.
228	Idioms	rakiplerinden iki adım önde olmak	keep someone two jumps ahead of one's competitors v.
229	Idioms	rakiplerinden önde olmak	be ahead of the game v.
230	Idioms	-e karşı bir adım önde/avantajlı olmak	hold upper hand against v.
231	Idioms	(rakiplerinden vb) iki adım önde olmak	be two jumps ahead of someone v.
232	Idioms	(birinden/bir şeyden) bir adım önde olmak/öne geçmek	get the drop on (someone or something) v.
233	Idioms	(birinden/bir şeyden) bir adım önde olmak/öne geçmek	have the drop on (someone or something) v.
234	Idioms	önde olmak	have the drop on v.
235	Idioms	(birinden/bir şeyden) önde olmak	pull in front (of someone or something) v.
236	Idioms	bir adım önde olmak	get a leg up on (someone) v.
237	Idioms	(birinden/bir şeyden) bir adım önde olmak	get one up on (someone or something) v.
238	Idioms	başı önde (birinden) yardım/para istemek	go cap in hand (to someone) [uk] v.
239	Idioms	bir adım önde olmak	keep one jump ahead v.
240	Idioms	önde bitirenle arasında çok fark olmak	be a poor second [uk] v.
241	Idioms	yarışı önde bitirenin epey gerisinde/arkasında bitirmek	be a poor second [uk] v.
242	Idioms	önde bitirenle arasında çok fark olmak	come a poor second [uk] v.
243	Idioms	yarışı önde bitirenin epey gerisinde/arkasında bitirmek	come a poor second [uk] v.
244	Idioms	önde olmak	be on the front foot v.
245	Idioms	önde olmak/öne geçmek	be/come to the fore v.
246	Idioms	önde olmak/öne geçmek	be at the fore [us] v.
247	Idioms	birinden bir adım önde olmak	be up on somebody v.
248	Idioms	birinden önde olmak	be up on somebody v.
249	Idioms	birinden bir adım önde olmak	have one up on somebody v.
250	Idioms	birinden önde olmak	have one up on somebody v.
251	Idioms	birinden bir adım önde olmak	get one up on somebody v.
252	Idioms	birinden önde olmak	get one up on somebody v.
253	Idioms	hep bir adım önde/önünde olmak	be one jump ahead v.
254	Idioms	hep bir adım önde/önünde olmak	stay one jump ahead v.
255	Idioms	(birinden/bir şeyden) hep bir adım önde olmak	be one jump ahead (of somebody/something) v.
256	Idioms	(birinden/bir şeyden) hep bir adım önde olmak	stay one jump ahead (of somebody/something) v.
257	Idioms	birinden/bir şeyden açık ara önde olmak	beat somebody/something hollow v.
258	Idioms	başı önde (birinden) bir şey istemek/dilenmek	go cap in hand (to somebody) [uk] v.
259	Idioms	başı önde (birinden) bir şey istemek/dilenmek	go hat in hand (to somebody) [us] v.
260	Idioms	birinden başı önde yardım/maddi destek istemek	go hat in hand to someone [us] v.
261	Idioms	birinden önde olmak	have someone on the run v.
262	Idioms	birinden/bir şeyden önde olmak	have an edge on/over somebody/something v.
263	Idioms	birinden/bir şeyden önde olmak	have the edge on/over somebody/something v.
264	Idioms	(birinden/bir şeyden sürekli) bir adım ileride/önde olmak	keep one step ahead (of someone or something) v.
265	Idioms	birinden/bir şeyden açık ara önde olmak	show someone or something a clean pair of heels v.
266	Idioms	(birinden/bir şeyden) fersah fersah önde olmak	stand head and shoulders above (someone or something) v.
267	Idioms	(birinden/bir şeyden) kat kat önde olmak	stand head and shoulders above (someone or something) v.
268	Idioms	(birinden/bir şeyden) bir adım önde olmak	stay one step ahead (of someone or something) v.
269	Idioms	konusunda önde gelen	ahead of the curve adj.
270	Idioms	alanında önde gelen (konum, teknoloji, uygulama)	leading edge adj.
271	Idioms	baştan sona önde	pillar-to-post adj.
272	Idioms	bir adım önde	a notch above adv.
273	Idioms	bir adım önde	notch above (someone or something) adv.
274	Idioms	bir adım önde	a notch better than adv.
275	Idioms	fersah fersah önde	above the curve adv.
276	Idioms	en önde gelen	ahead of the curve adv.
277	Idioms	bir adım önde	one move ahead (of someone) expr.
278	Idioms	bir adım önde	one jump ahead (of someone) expr.
279	Idioms	en önde gelen	at the forefront of something expr.
280	Idioms	en önde gelen	in the forefront of something expr.
281	Idioms	rakiplerinden önde	ahead of the pack expr.
282	Idioms	plandan/programdan önde/önce	ahead of schedule expr.
283	Idioms	açık ara önde	above the curve expr.
284	Idioms	pintinin önde gideni	mean enough to steal a penny off a dead man's eyes [uk] expr.
285	Idioms	en önde	in front expr.
286	Idioms	yarışta/yarışmada önde	in front expr.
287	Idioms	(birinden/bir şeyden) bir adım önde	a notch better than (someone or something) expr.
288	Idioms	bir adım önde	a step ahead expr.
289	Idioms	bir adım önde	one step ahead expr.
290	Idioms	önde gelen	at the forefront expr.
291	Idioms	önde gelen birinin eşi güven vermelidir/kuşku yaratmamalıdır	caesar's wife expr.
292	Idioms	başı önde	cap in hand expr.
293	Idioms	yarışın başlangıcında ilk sırasında/en önde	in pole position expr.
294	Idioms	en önde/öne	in the lead expr.
295	Idioms	en önde	in the van [uk] expr.
296	Idioms	önde giden	in the van [uk] expr.
297	Idioms	önden/önde	on the front foot expr.
298	Idioms	bir adım önde	one jump ahead expr.
299	Idioms	bir adım önde	one move ahead expr.
300	Idioms	baştan sona önde	pillar to post [uk] expr.
301	Idioms	(birinden/bir şeyden) iki adım önde	two jumps ahead (of someone or something) expr.
302	Idioms	(birinden/bir şeyden) çok daha hazırlıklı/önde/becerikli	two jumps ahead (of someone or something) expr.
303	Idioms	-den iki adım önde	two jumps ahead of expr.
304	Idioms	'-den çok daha hazırlıklı/önde/becerikli	two jumps ahead of expr.
305	Idioms	(birinden/bir şeyden) iki adım önde	two leaps ahead (of someone or something) expr.
306	Idioms	(birinden/bir şeyden) çok daha hazırlıklı/önde/becerikli	two leaps ahead (of someone or something) expr.
307	Idioms	(birinden/bir şeyden) iki adım önde	two steps ahead (of someone or something) expr.
308	Idioms	(birinden/bir şeyden) çok daha hazırlıklı/önde/becerikli	two steps ahead (of someone or something) expr.
Speaking
309	Speaking	namınız sizden önde gidiyor	your reputation precedes you expr.
Trade/Economic
310	Trade/Economic	dünyanın önde gelen markası	world's leading brand n.
311	Trade/Economic	mal sağlayan önde gelen ülke	principal supplier n.
312	Trade/Economic	önde gelen bankalar	prime banks n.
313	Trade/Economic	sektörün önde gelen kişileri	movers and shakers n.
Law
314	Law	önde olan	fore adj.
Politics
315	Politics	fiji'nin önde gelen kişisi	ratu n.
316	Politics	önde gelen vatandaş	rangatira [nz] n.
317	Politics	önde gelen rezerv para birimleri	major reserve currencies n.
318	Politics	davanın en önde bayrak tutanı	flag carrier n.
319	Politics	önde gelen lobi uzmanı	superlobbyist [us] n.
Industry
320	Industry	abd'nin önde gelen bira üreticileri	beerage n.
Technical
321	Technical	önde gelen uç	leading end n.
322	Technical	önde gelen karakterler	leading characters n.
323	Technical	önde gelmek	head v.
324	Technical	önde olmak	advance v.
Computer
325	Computer	evresi önde akım	leading current n.
326	Computer	önde gelen uç	leading end n.
327	Computer	önde gösterilecek sıfır	display leading zeroes expr.
328	Computer	önde boşluk yok	no space before expr.
Electric
329	Electric	evresi önde akım	leading current n.
Textile
330	Textile	kısa kollu önden düğmeli önde çift cepli gömlek	camp shirt n.
331	Textile	önde sıfırlanan rib yaka	henly n.
332	Textile	u yaka önde	scope neck n.
Architecture
333	Architecture	(klasik tapınak veya tapınak stilli bina) önde iki kolonu olan	distyle adj.
Furniture
334	Furniture	oturma kısmı en yüksek noktası önde olan merkezdeki çıkıntılı bölümden her iki tarafa doğru alçalan sandalye	saddle seat n.
Automotive
335	Automotive	önde-ortada motorlu arkadan itişli	front mid-engine rear-wheel drive adj.
Aeronautic
336	Aeronautic	yatay stabilizenin önde ana taşıyıcı kanatların arkada olduğu uçak tipi	canard n.
337	Aeronautic	uçakların inişte kullandıkları tekerleklerin önde olanı	nose wheel n.
Marine
338	Marine	geminin en önde bulunan iç mekan bölümü	forepeak n.
339	Marine	en önde bulunan	fine adj.
Medical
340	Medical	bebeğin doğum sırasında ters (ayakları önde) gelmesi	breech n.
341	Medical	bebeğin doğum sırasında ters (ayakları önde) gelmesi	breech birth n.
342	Medical	bebeğin doğum sırasında ters (ayakları önde) gelmesi	breech delivery n.
343	Medical	önde gelen fetus	presenting fetus n.
344	Medical	önde gelen bir ölüm nedeni	a leading cause of death n.
Anatomy
345	Anatomy	(sinir) önde yer alma	prefixation n.
346	Anatomy	(omuz) önde yer alan	round adj.
347	Anatomy	(postür) baş önde	round adj.
348	Anatomy	omuzları önde olan	round-shouldered adj.
349	Anatomy	(bacak veya uylukta) önde olan	precrural adj.
Dentistry
350	Dentistry	üst çene dişlerinin altçene dişlerinden önde oluşu	overbite n.
351	Dentistry	alt çenenin üst çeneden daha önde olması	underbite n.
Optics
352	Optics	şaşılığı düzeltme amacıyla sadece doğrudan önde olanı gösteren gözlük	louchettes n.
Food Engineering
353	Food Engineering	önde gelen	primer n.
Breeding
354	Breeding	diğerlerine göre düşük kalite besi hayvanının sınıfının en iyisinden önde olduğu nokta	grant n.
355	Breeding	ikisi yan yana, bir diğeri de önde olacak şekilde koşum takılmış üç çeki hayvanı	spike team n.
Literature
356	Literature	düşünce pahasına üslubu önde tutan	rhetoric adj.
357	Literature	düşünce yerine üslubu önde tutan	rhetorical adj.
History
358	History	(roma imparatorluğu'nda) önde gelen subay	comes n.
Military
359	Military	kraliyet hava kuvvetlerinde kıdemli subaya eşdeğer fakat ondan önde gelen rütbe	master aircrew n.
360	Military	tüfeğin önde dik tutulması pozisyonu	present arms n.
Sport
361	Sport	bir bacak önde bir bacak arkada kalça squat pozisyonunda iken zıplayarak öndeki bacağın arkaya arkadaki bacağın da öne doğru çekilmesi	jumping lunge n.
362	Sport	en önde koşan	frontrunner n.
363	Sport	yarışı önde götüren	front runner n.
364	Sport	(ilk atıştan kalan pinleri devirmeye çalışırken) yalnızca önde yer alan pinleri devirme	chop n.
365	Sport	sörf tahtasına sağ ayağı önde binen sörfçü	goofy-footer n.
366	Sport	sörf tahtasına sağ ayağı önde binen sörfçü	goofy-foot n.
367	Sport	önde yarışa başlama pozisyonu	pole n.
368	Sport	(kar kayağında) ne sağ ne de sol ayak önde olmadan kaymak	plowing n.
369	Sport	önde gelen spor takımı	superclub n.
370	Sport	(yarışta) bir tur önde olmak	lap v.
371	Sport	önde olan	up adj.
372	Sport	bir puanla veya skorla önde olan	one up adj.
373	Sport	kaykay veya kayakta sağ ayağı önde olan	goofy adj.
Tennis
374	Tennis	servisi karşılayan oyuncu avantajlı/önde (tenis)	advantage out n.
375	Tennis	servisi karşılayan oyuncu avantajlı/önde (tenis)	advantage out n.
376	Tennis	servis atan oyuncu avantajlı/önde (tenis)	advantage in (ad in) expr.
377	Tennis	servis atan oyuncu avantajlı/önde (tenis)	ad in (advantage in) expr.
378	Tennis	servisi karşılayan oyuncu avantajlı/önde (tenis)	ad out (advantage out) expr.
Baseball
379	Baseball	önde koşma	lead n.
Card
380	Card	(skat oyununda) teklif verme sırası önde olan oyuncu	forehand n.
Art
381	Art	balede seyirci tarafındaki bacağın önde durması	efface n.
Music
382	Music	diğer rock gruplarının önde gelen isimlerinden oluşan rock grubu	supergroup n.
383	Music	önde gelen rock grubu	supergroup n.
384	Music	ahengi önde tutan	chordal adj.
Archaic
385	Archaic	önde gelen	supravulgar adj.
Ornithology
386	Ornithology	(kemirgen gagalılar ve ağaçkakanlar) önde iki arkada iki parmağı olan	yoke-toed adj.
Reptiles
387	Reptiles	önde oyuklular alt takımı	proteroglypha n.
388	Reptiles	önde oyuklular alt takımı	proteroglyphia n.
Entomology
389	Entomology	böceğin önde yer alan iki bacağının her birinde bulunan trokanter	scapula n.
390	Entomology	önde bitişik gözleri olan (iki kanatlı sinek)	holoptic adj.
Slang
391	Slang	önde yürürken aniden durup arkadakini engelleyen kişi	walk blocker n.
392	Slang	salağın önde gideni	bloody fool n.
393	Slang	malın önde gideni	megadork n.
394	Slang	aptalın önde gideni	megadork n.
395	Slang	salağın önde gideni	megadork n.
396	Slang	önde gelen tanıtımcı	superflack [us] n.
397	Slang	birinden bir adım önde olmak	get the drop on someone v.
398	Slang	birinden önde olmak	get the drop on someone v.
399	Slang	malın önde gideni	dumb as a rock adj.
400	Slang	bir adım önde	a leg up expr.
401	Slang	arkadaşlık ilişkiden önde gelir	bros before hoes expr.
Modern Slang
402	Modern Slang	benim için en önde/ilk sırada gelen gelen kişi	aces in my book n.
403	Modern Slang	daima/her zaman bir adım önde	always one step ahead expr.