-yerine - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

-yerine



Bedeutungen von dem Begriff "-yerine" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 1 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Idioms
-yerine a kind of (something) expr.

Bedeutungen, die der Begriff "-yerine" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
yerine geçen kimse substitute n.
yerine koyma substitution n.
yeni yerine geçmek relocate v.
yerine geçirmek substitute v.
yerine geçmek substitute v.
yerine getirmek (plan vb'ni) implement v.
yerine geçmek replace v.
yerine oturtmak (kırık) reduce v.
yerine getirmek carry out v.
yerine koymak replace v.
yerine getirmek perform v.
yerine getirmek fulfil v.
yerine getirmek fulfill v.
yerine getirilmiş fulfilled adj.
yerine instead adv.
yerine instead of prep.
General
yerine getirme administration n.
yerine getirme (bir adeti) observance of n.
belirli bir tarifeye uymak yerine düzenli aralıklarla çalışan sefer shuttle service n.
yerine name n.
yerine getirme fulfillment n.
başkasının yerine kullanılan (şey) surrogate n.
yerine getirme consummation n.
başka bir şeyin yerine kullanılabilen şey substitute n.
aslının yerine geçen şey ersatz n.
yerine getirmeme violation n.
yerine getirmeme nonperformance n.
yerine getirme implement n.
kaba veya ağır bir söz yerine aynı anlamı veren daha hafif bir söz söyleyen euphemist n.
güney afrika yerlilerinin mızrak veya ok yerine kullandıkları topuzlu değnek knobkerrie n.
yerine getirme completion n.
başkasının yerine geçebilen kimse alternate n.
adam yerine koymama durumu disrespectfulness n.
yerine getirme exercising n.
yerine koyma taxis n.
bir şeyin satın alınmasında para yerine geçen belge token n.
yükseltileri basit çizgiler yerine farklı renklerle gösteren harita relief map n.
yerine konabilirlik substitutability n.
yerine getirmeme inobservance n.
yerine getirme effectuation n.
başkasının yerine geçirilen kimse substitute n.
yerine gelme effectuation n.
yerine geçen kimse supply n.
tek bir alanda çalışma (birçok alan veya iş yerine) specialization n.
yerine getiren enforcer n.
yerine getirilmesi fulfillment of n.
adam yerine koymama slight n.
yerine getirme prosecution n.
yerine getirme fulfilment n.
birinin yerine çalışan locum tenens n.
yerine koyma substitute n.
arife gecesi yerine getirilen ibadetler vigils n.
başkasının yerine bakan supply n.
yerine getirme (vaat) redemption n.
yerine getirme (görevi) discharge n.
yerine getirme pursuance n.
yerine koyma bestowal n.
günah çıkarma ve papazın önerdiği kefareti yerine getirme penance n.
yerine çalıştırma (geçici bir süre için) substitution n.
yerine getirme effecting n.
gösteri veya konser vb yerine ilerisi için verilen bilet rain check n.
yerine geçme supersedence n.
yangın yerine dönmüş a complete mess n.
yerine getirme execution n.
yerine geçme displacement n.
yerine behalf n.
yerine getirme acquittal n.
yerine kullanma (geçici bir süre için) substitution n.
yerine koyma implantation n.
yerine geçme prevailing n.
demiryollarında, renkli ışıklar yerine kol hareketinden yararlanan işaret semaphore n.
yerine getirme exercise n.
bir günahın bağışlanması amacıyla papazın önerdiği kefareti yerine getiren kişi penitent n.
başkasının yerine geçen kimse (geçici bir süre için) substitute n.
yerine getirmeme (bir yükümlülüğü) default n.
özellikle tahta bir kutu içinde çapa yerine denize atılan büyükçe taş killick n.
yerine geçme substitution n.
tek bir iş yapma (birçok alan veya iş yerine) specialization n.
yerine getirme effectuating n.
birinin yerine yazan ghostwriter n.
sistemin yerine getirmesi şart olan işlemler critical system function n.
yerine getirme performance n.
yerine getiren kimse performer n.
birinin yerine çalışan locum n.
yerine geçen kimse replacement n.
yükümlülüğünü yerine getirmeme default n.
yerine koyma substituting n.
derebeylik devrinde şövalyelerden askerlik hizmeti yerine alınan vergi escuage n.
yerine geçen kimse surrogate n.
bilbord reklamının yerine yerleştirilmesi posting n.
yerine getiren exerciser n.
birinin yerine yazan ghost writer n.
yerine koyma substitution n.
yerine zamir gelen isim antecedent n.
yerine geçen kimse incomer n.
zar yerine deniz kabukları kullanılarak oynanan bir şans oyunu props n.
yerine gelme countercoil n.
şövalyelerden askerlik yerine alınan vergi scutage n.
yerine getirme implementation n.
yerine getirme countercoil n.
yerine geçen successor n.
yerine getirme keeping n.
yemin yerine geçen söz affirmation n.
yerine getirmeme nonfulfilment n.
yerine getirme discharge n.
yerine getirmeme nonfulfillment n.
yerine getirmeme nonconsummation n.
pul yerine basılan damga indicium n.
yerine getireme inexecution n.
yerine oturtma seating n.
vasiyet hükümlerini müştereken yerine getiren kişi veya kurum coexecutor n.
yerine koyma laying n.
yerine getirmeme breach n.
yerine koyma replacement n.
yerine koyma reset n.
vasiyet hükümlerini yerine getiren kimse executor n.
yerine getirmeme non-performance n.
tasarım olarak bisiklete benzeyen ancak tekerlek yerine kayakları olan araç ski-bob n.
başkasının yerine geçmeye backup n.
vasiyeti yerine getiren executor n.
yerine getirme observance n.
yerine koyma placing n.
yerine koyma placement n.
yerine geçme succession n.
bir şeyin yerine başka bir şeyi koyma replacement n.
eski yerine bırakma replacement n.
kabala' da kehanette bulunmaya yarayan sayılar elde etmek için harflerin yerine onlara denk düşen sayılar koyma gematria n.
yerine getirme garantisi fulfilment guarantee n.
tutulmayan/yerine getirilmeyen sözler broken promises n.
yerine koyulması gereken miktar top-up n.
(bir talebi) yerine getirme satisfaction n.
(dalga geçmek veya karşıdakine katılmama gibi durumları ifade etmek veya konuşmanın bir yerine dikkat çekmek için) ellerle havada yapılan tırnak işareti air quote n.
sahne yerine müşterinin masasında yapılan erotik dans bartop dancing n.
sahne yerine müşterinin masasında yapılan erotik dans table dance n.
(başka bir şeyin) yerine geçen placeholder n.
olay yerine varıldığında/veya hastaneye getirildiğinde hastanın/yaralının çoktan yaşamını yitirdiğini belirten bir kısaltma doa (dead on arrival) n.
paraşütle yangın yerine atlayan itfaiyeci smokejumper n.
paraşütle yangın yerine atlayan itfaiyeci smoke-jumper n.
iş yerinde veya iş yerine yakın bir tesiste yapılan bakım on-site daycare n.
birinin yerine yazan ghost-writer n.
yerine getirmeme non-fulfilment n.
tek bir iş yapma (birçok alan veya iş yerine) specialisation n.
tek bir alanda çalışma (birçok alan veya iş yerine) specialisation n.
belli bir görevi yerine getirmek için gerekli beceriler skillset n.
hayal gücüne dayanarak kendimizi başkasının yerine koyabilme yeteneği ability to put ourselves imaginatively in another’s place n.
ürün adı yerine marka isminin geçmesi generification n.
yerine getirilmemiş zorunluluk unfulfilled necessity n.
yerine getirme niyeti intention of fullfilling n.
stil yerine verimlilik efficiency over style n.
zor bir görevi yerine getirmek için kurulmuş ekip hit squad n.
yerine bakan kimse supply n.
yerine getirilmesi fazla uzmanlık gerektirmeyen durum banana problem n.
kabini, kazanın arkası yerine, ortasında yan yana konumlandırılmış olan lokomotif camelback n.
yerine başka bir yapı inşa edilmesi amacıyla yıkılan bina teardown n.
karayiplere özgü bir ağacın kınakına ağacı kabuğu yerine kullanılan kabuğu caribbee bark n.
(birinin) yerine bakan caretaker n.
başarılı bir şekilde yerine getirme carrying out n.
elektronik ton yerine orijinal ses kaydının kullanıldığı cep telefonu zil sesi realtone n.
eski sahibine ya da yerine döndürme reconveyance n.
eski sahibine ya da yerine dönme reconveyance n.
(sözü) yerine getirme redeeming n.
yerine koyma redress n.
yerine koyma change n.
değerli bir nesne veya şahsın yerine gizlice konan şey changeling [obsolete] n.
finansal bir yükümlülüğü yerine getirmeme nonremittal n.
amirinin yerine geçen otel veya restoran çalışanı relief n.
kral veya kraliçe tarafından ben yerine biz zamirinin kullanımı the royal we n.
görevlerini yerine getirmeksizin dini unvan taşıyan kimse titular n.
altı yerine üç farklı sayı içeren zar top n.
başkası yerine atılan imza allograph n.
başkasının yerine utanma secondhand embarrassment n.
tekrar yerine oturtma reseating n.
bir şeyi yerine sabitleyen nesne keeper n.
yerine getirememe unfitness n.
yerine getiremez olma unfitness n.
yerine daha iyisi bulunana kadar koleksiyonda tutulan düşük kaliteli eşya filler n.
madalya yerine takılan renkli kurdele bar n.
gerçekler, fikirler, duygular yerine kelimelerle ilgilenen kimse verbalist n.
başkasının yerine hüküm süren kraliçe queen regent n.
dilekleri yerine getiren büyülü şapka wishing cap n.
imza yerine geçen işaret (haç, çizgi) mark n.
mahkeme süreçlerini yürütmesi ve şerifinkine benzer çeşitli görevleri yerine getirmesi için abd'nin her bir daire kazasına atanan idare memuru marshall n.
vasiyetin yerine getirilmesi willing [obsolete] n.
yerine başkası atanabilme replaceability n.
yerine koyma reposition n.
resmi belgelerde imza yerine kullanılan ağaç, taş veya boynuzdan yapılmış japon damgası hanko n.
tedavilerini hastanın durumunu gözlemlemek yerine teori ve akıl yürütmeye dayandıran eski bir hekim okulunun üyesi methodist n.
gerçek değere bakmak yerine prosedürleri yerine getirme box-ticking n.
domuzların hasat edilmiş tahıl yerine doğrudan sapındaki ekinden beslenmesi anlamında kullanılan bir terim hogging down n.
ev hanımının işleri yerine getiremediği durumda evi çekip çeviren sosyal hizmet uzmanı homemaker [us] [canada] n.
hizmet çalışanlarının ofis yerine evden çalışması homeshoring n.
ayni ödeme yerine uzlaşmaya göre geleneksel bir ondalık şekli modus n.
birimden ayrılan kişilerin yerine gelen personel replacements n.
bir şeyin yerine eşdeğerini temin etme replacing n.
isteğin yerine gelmesi repletion n.
kraliyet ailesine ait ayak işlerini yerine getiren görevli yeoman n.
soylu bir hanede ayak işlerini yerine getiren hizmetli yeoman n.
misk kokulu olup doğal misk yerine kullanılan sentetik bileşik musk n.
(yasaları) yerine getirme observation [obsolete] n.
adaleti yerine getiren kimse righter n.
(at yarışında) başka atın yerine geçen at ring-in [australia] n.
bağcıkları halkadan geçirilmek yerine ayak bileğine dolanan ayakkabı gillie n.
imza yerine kullanılan çarpı işareti christcross n.
yerine getirilebilir anlama maddesi deliverable n.
geçici olarak yolun belirli bir kısmının yerine geçen dolambaçlı yol detour n.
değerli eşyanın yerine genellikle kapalı zarfta değersiz bir şey konularak yapılan dolandırıcılık murphy game n.
dini görevin yerine getirilmesi officiation n.
dini törenin yerine getirilmesi officiation n.
kamu görevinin yerine getirilmesi officiation n.
görevi yerine getiren kimse officiator n.
emirleri düşünmeden yerine getiren duygusuz ve vicdansız kimse robot n.
komitenin görevlerini yerine getirmek üzere atanmış kimse committee of one n.
fazla mesai ücreti yerine çalışana verilen izin comp time n.
yerine getirme complement [obsolete] n.
(uzaktan) emirleri yerine getirmek için yapılan düzenleme connection n.
yerine geçme displantation n.
kelimelerin bir şeyi açıklamak yerine kafa karıştırmak için kullanılması incantation n.
(müzik, şiir) eğlendirmek veya ikna etmek yerine etkilemek üzere tasarlanmış ifade incantation n.
yerine getirmeme inexecution n.
japonya'da para yerine geçen gümüş külçe goltschut n.
zar yerine koyun kemiğiyle oynanan bir oyun cockal n.
oyunda zar yerine kullanılan koyun kemiği cockal n.
soyut yasalar yerine somut olguları konu edinen doğa bilimi concrete science n.
dikiş yeri bel yerine kalçada olan kadın elbisesi drop waist n.
başkasının yerine geçen kimse pinch hitter n.
uğursuzluk getirmemesi için bazı kelimelerin yerine hüsnütabirlerini kullanma cledonism [rare] n.
sözleşme taraflarından birinin, sözleşmenin gereğini belirtilen şekilde yerine getirememesi durumunda diğerine ödemek zorunda olduğu para miktarı contingency n.
otelde kalmak yerine web sitesi üzerinden anlaşarak başkalarının evinde kalma couchsurfing n.
eskiden kadınların başlık yerine taktıkları örtü parçası courche n.
duygusal olarak baba yerine geçen kimse father figure n.
duygusal olarak baba yerine geçen kimse father-figure n.
yükümlülüğünü yerine getirmeme fault [obsolete] n.
vücudun mahrem olmayan bir yerine dokunarak tahrik olma fetichism n.
üyelerinin birbirinin yerine geçtiği grup sistemiyle çalışan polis ekibi platoon n.
koşulu yerine getirme satisfaction n.
yanlış olanın yerine getirilen şey correction n.
sınıf, laboratuvar ve idare merkezi yerine sahaya inilerek yapılan araştırma field work n.
yerine oturan şey fitment [obsolete] n.
yerine oturtulma fixture n.
kamu yerine belirli kişi veya kişilere yönelik bir tür arazi geçiş hakkı private way n.
ihtilaf halinde federal kanunun eyalet kanunu yerine geçmesine ilişkin doktrin preemption n.
ihtilaf durumunda üst hükumet mevzuatının alt hükumet mevzuatı yerine geçmesini kapsayan doktrin preemption n.
sokağı süpüren kişinin sorumluluklarını yerine getirmesi scavage n.
amerika'nın eski hollanda kolonilerinde yerel yargı işlevlerini yerine getiren kimse schout n.
özel harekat kuvvetlerinin hücum sonrası müdafaa yerine geri dönmek üzere kullanacağı kıyı açıklarında belirlenmiş konum seaward recovery point n.
güderi yerine kullanılan pamuklu kumaş shamois n.
güderi yerine kullanılan pamuklu kumaş shamoy n.
sihirbazlık numaralarında gizlice esas eşyanın yerine konulan, önceden hazırlanmış içi boş nesne shell n.
posta paketi yerine gemi ile iletilen mektup ship letter n.
(küfür yerine kullanılan) örtmece minced oath n.
insan yerine koymayan kimse slighter n.
araçlarda geleneksel aynaların yerini alan ayna yerine geçen kameralar digital mirrors n.
başkasının yerine müzik üreten kişi ghost producer n.
yayları yerine oturtan görevli springer n.
yerine getirme superinducement n.
yerine atama superinducement n.
yerine atanma superinducement n.
yerine gelme superinducement n.
yerine getirme superinduction n.
yerine atama superinduction n.
yerine atanma superinduction n.
yerine gelme superinduction n.
başkasının yerine atama superordination n.
(din görevlisini) kendinden sonra gelecek görevli yerine tayin etme superordination n.
yerine geçme supersedure n.
yerine gelme supersession n.
bir kimsenin yerine gelen kimse supplanter n.
bir şeyin yerine getirilen şey supplanter n.
kişinin farklı sosyal roller yerine geçmesi surrogate n.
yerine gelen kimse surrogate n.
yerine getirmek yerine koyma surrogation n.
yerine kullanma surrogation n.
doğal afetler arası etkileşimin birbiri yerine geçebilirliği symmetry n.
yerine substitute n.
görevini yerine getirmek do one's share of a task v.
yerine bakmak replace v.
işlevini yerine getirmek function v.
salak yerine koymak treat somebody like a fool v.
yerine getirmek fulfil v.
kendine düşen görevi yerine getirmek keep one's end up v.
şartları yerine getirmemek welch v.
yerine geçmek stand for v.
birinin yerine yazmak ghost write v.
deli yerine koymak look on someone as mad v.
yerine geçmek displace v.
aptal yerine koymak befool v.
yerine getirmek acquit oneself v.
geçici bir süre için başkasının yerine çalışmak substitute v.
başkasının yerine çalışmak (geçici bir süre için) substitute v.
adam yerine koymamak slight v.
yerine konuşmak speak for v.
yerine koymak bestow v.
yerine kullanmak substitute v.
yerine çalışmak spell v.
amacı yerine getirmek achieve a goal v.
yerine geçmek go on v.
av yerine çekmek decoy v.
yerine getirmek (görevi) discharge v.
yerine getirmek settle v.
yerine geçirmek subrogate v.
yerine getirmek discharge v.
yerine getirmek carry through v.
yerine takmak ship v.
deli yerine koymak treat somebody like a fool v.
yerine çalıştırmak substitute v.
resmi bir görevi yerine getirmek officiate v.
görevini yerine getirmek do one's duty v.
sözünü yerine getirmek keep one's word v.
yerine koyup sarmak (kırık bir kemiğin uçlarını) set v.
öneri yerine, öneriyi yapan kişi tartışma konusu edilerek iddialara karşı çıkmak argumentum ad hominem v.
birini başkasının yerine geçirmek substitute v.
eski yerine koymak put back v.
fonksiyonunu yerine getirmek function v.
yerine koymak (kasa/kılıf vb) case v.
tekrar yerine takmak reset v.
yerine koymak put something back v.
yerine koymak put something away v.
yerine geçmek substitute somebody v.
yerine bırakmak give way to something v.
enayi yerine koymak play somebody for a sucker v.
sözünü yerine getirmek keep one's promise v.
başkasının yerine geçmek supersede v.
tekrar yerine koymak taxis v.
kendini başkalarının yerine koymak walk in other people's shoes v.
yangın yerine dönmek be a complete mess v.
tam yerine denk gelmek fall v.
yerine getirmek (vaat) redeem v.
yerine koymak put up v.
ayağını kaydırıp yerine geçmek supplant v.
yerine getirmek administer v.
yerine getirmek (arzu, rica vb) indulge v.
yerine koymak slot into v.
yerine getirmek put in force v.
sesli harf yerine kullanmak vocalize v.
yerine oturtmak slot v.
yerine getirmek exercise v.
adam yerine koymamak snub v.
yerine getirmek serve v.
yerine çalışmak (geçici bir süre için başkasının) substitute v.
yerine koymamak mislay v.
budala yerine koymak take somebody for a fool v.
yerine oturtmak seat v.
yerine geçmek succeed v.
yerine geçmek (başkasının/başka bir şeyin) take over v.
kendini başkasının yerine koymak put oneself in another's place v.
azledip yerine başkasını koymak supersede v.
yerine koymak spot v.
yerine getirmek complete v.
aptal yerine koymak make a fool of somebody v.
yerine oturmak sit down v.
yerine koymak take somebody for v.
her arzusunu yerine getirmeye hazır olmak beck and call v.
şartları yerine getirmemek welsh v.
birinin yerine bakmak take over for someone v.
yerine getirmek execute v.
birinin yerine çalışmak fill in for v.
yerine bakmak hold the fort v.
deli yerine koymak regard someone as mad v.
enayi yerine koymak fool v.
yerine geçmek prevail v.
yerine getirmek satisfy v.
yerine geçmek supplant v.
yerine getirmek make something good v.
yerine geçmek take somebody's place v.
yerine başkasını koymak supersede v.
yerine geçmek subrogate v.
sözünü yerine getirmek be true to one's word v.
yerine uydurmak fit in v.
sözünü yerine getirmek be as good as one's word v.
yerine koymak clap v.
yerine getirmek grant v.
bir şeyi eski yerine koymak put something back v.
yerine getirmemek (bir yükümlülüğü) default v.
yerine getirmek make good v.
yangın yerine dönmek turn into a bedlam v.
sözünü yerine getirmek be as good as one's promise v.
yerine çalışmak stand in v.
adam yerine koymak hold in esteem v.
yerine getirmek effect v.
enayi yerine koymak play smb for a sucker v.
yerine yenisini almak replace v.
yerine başkasını koymak replace v.
bir günahı bağışlatmak için papazın önerdiği kefareti yerine getirmek do penance v.
yerine koymak relay v.
yerine hareket etmek act on behalf of v.
görevi yerine getirmek officiate v.
yerine getirmek accomplish v.
yerine getirmekten muaf tutmak (bir sorumluluğu/yükümlülüğü) absolve from v.
yerine getirmek doest v.
yerine koymak put back v.
aptal yerine koymak fool v.
yerine getirmek (sözü) make good on v.
yükümlülüğünü yerine getirmemek default v.
yerine geçmek take the place of v.
birinin tüm isteklerini yerine getirmek go all the way with v.
yerine getirmek enforce v.
yerine gelmek recover v.
gerekleri yerine getirmek meet the requirements v.
birini başkasının yerine çalıştırmak substitute v.
adam yerine koymamak despise v.
yerine seçmek choose instead v.
harfi harfine yerine getirmek follow through v.
yerine koymak posit v.
amacı yerine getirmek fulfill one's goal v.
bir şeyi yerine getirmek carry something through v.
amacı yerine getirmek accomplish one's goal v.
yerine getirmek answer v.
yerine geçmek sub v.
amacı yerine getirmek achieve one's goal v.
yerine koymak put away v.
yerine koymak substitute v.
sorumluluğunu yerine getirmek pull one's weight v.
ricasını yerine getirmemek disoblige v.
yerine kaldırmak clear v.
eski yerine koymak replace v.
yükümlülüklerini yerine getirmek meet one's obligations v.
yükümlülüklerini yerine getirmek fulfill one's obligations v.
yükümlülüğü yerine getirmek fulfill the obligation v.
yükümlülükleri yerine getirmek fulfill the obligations v.
yükümlülükleri yerine getirmek meet the liabilities v.
yükümlülüğü yerine getirmek meet the liability v.
yükümlülükleri yerine getirmek meet the obligations v.
yükümlülüğünü yerine getirmek meet one's liability v.
yükümlülüğü yerine getirmek meet the obligation v.
adaleti yerine getirmek administer justice v.
adaleti yerine getirmek administer the law v.
yerine bakmak act for somebody v.
yükümlülüğü yerine getirmek fulfill an obligation v.
yükümlülüğü yerine getirmek meet an obligation v.
yükümlülüğünü yerine getirmek meet one's obligation v.
yükümlülüğünü yerine getirmek fulfill one's obligation v.
yükümlülüklerini yerine getirmek meet one's liabilities v.
yükümlülüğü yerine getirmek meet a liability v.
emirleri yerine getirmek carry out the orders v.
fonksiyonlarını yerine getirmek function v.
fonksiyonlarını yerine getirmek perform one's functions v.
yerine getirmek carry out (a task) v.
yerine getirmek bring (something) back v.
yerine getirmek execute (a task) v.
yerine getirmek perform (a task) v.
anlaşmayı yerine getirememek stand up v.
kriterleri yerine getirmek fulfil the criteria v.
kriterleri yerine getirmek meet the criteria v.
yerine hareket etmek act in place of v.
yerine dönmek go back to one's place v.
kriterleri yerine getirmek satisfy the criteria v.
yerine dönmek return to one's place v.
yerine ulaştırmak deliver v.
yerine ulaşmak arrive at v.
dini vecibeleri yerine getirmek fulfill the religious duties v.
dini vecibeleri yerine getirmek practise the religious duties v.
eksiksiz yerine getirmek amply fulfil v.
eksiksiz yerine getirmek completely fulfil v.
adam yerine koymak give consequence to v.
çekmece veya gardırop kullanmak yerine giysileri yere koymak floordrobe v.
yaşam için gereken koşulları yerine getirmek için bir gezegenin yüzeyinde ve atmosferinde değişiklik yapmak terraform v.
şartları yerine getirmek meet the conditions v.
şartları yerine getirmek fulfil the conditions v.
yükümlülük yerine getirmek fulfil obligation v.
yükümlülük yerine getirmek meet obligation v.
yükümlülük yerine getirmek discharge an obligation v.
yükümlülüğünü yerine getirememek slack off v.
hayallerini yerine getirmek make one's dream come true v.
(rica vb) yerine getirmek indulge v.
taahhüdü yerine getirmek meet a commitment v.
taahhüdü yerine getirmek honour a commitment v.
taahhüdü yerine getirmek fulfil a commitment v.
bir şeyin yerine başka bir şey koymak replace v.
yerine oturtmak pin down v.
görevini yerine getirmemek shirk one's duty v.
görevini yerine getirememek shirk one's duty v.
sorumluluğunu yerine getirmemek shirk one's duty v.
vatani görevini yerine getirmek perform military service v.
talimat yerine getirmek carry out instruction v.
yerine getirmek fulfill v.
hukuki yükümlülüklerini yerine getirmek perform one’s legal obligations v.
yasal yükümlülüklerini yerine getirmek perform one’s legal obligations v.
kanuni yükümlülüklerini yerine getirmek perform one’s legal obligations v.
siparişi yerine getirmek fulfil an order v.
yerine koymak replace v.
adam yerine koymamak treat someone like dirt v.
yerine getirmek fill v.
isteklerini yerine getirmek indulge v.
yerine getirmek implement v.
(birini/bir şeyi) yerine döndürmek get back v.
yerine konulmak replace v.
yerine getirmek perform v.
yerine getirmek consummate v.
yerine getirmek keep v.
enayi yerine konmak be fooled v.
gerekleri yerine getirmek do the requirements v.
enayi yerine konmak be taken for a fool v.
kendini birinin yerine koymak put oneself into someone's shoes v.
sökülen parçaları yerine takmak reassemble v.
birinin yerine geçmek (görev değişikliği) take over from v.
birinin yerine geçmek (görev değişikliği) substitute v.
birinin yerine geçmek (görev değişikliği) supersede v.
birinin yerine geçmek (görev değişikliği) take something (a post etc) over (from somebody) v.
birinin yerine geçmek (görev değişikliği) replace v.
yerine geçmek supersede v.