caydırıcı - Türkisch Englisch Wörterbuch

caydırıcı

Bedeutungen von dem Begriff "caydırıcı" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 14 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
caydırıcı deterrent adj.
Often, the penalties are simply not designed to be a deterrent.
Çoğu zaman cezalar caydırıcı olacak şekilde tasarlanmamaktadır.

More Sentences
Trade/Economic
caydırıcı deterrent adj.
That is the only deterrent we have for preventing other classification companies from following suit.
Diğer sınıflandırma şirketlerinin de aynı şeyi yapmasını engellemek için elimizdeki tek caydırıcı unsur budur.

More Sentences
Law
caydırıcı deterrent adj.
Providing a deterrent example for the future, that would be better targeted.
Gelecek için caydırıcı bir örnek oluşturarak daha isabetli bir hale getirilebilir.

More Sentences
Politics
caydırıcı deterrent adj.
I wholeheartedly support this motion for a resolution which will act as a considerable deterrent to racist offenders.
Irkçı suçlular için önemli ölçüde caydırıcı olacak bu karar önergesini tüm kalbimle destekliyorum.

More Sentences
General
caydırıcı disincentive n.
caydırıcı persuader n.
caydırıcı counterargument n.
caydırıcı dissuasive adj.
caydırıcı intimidating adj.
caydırıcı aversive adj.
caydırıcı dehortative adj.
caydırıcı dissuasory adj.
caydırıcı pre-emptive adj.
Military
caydırıcı preemptive adj.

Bedeutungen, die der Begriff "caydırıcı" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 27 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
caydırıcı faktör disincentive n.
caydırıcı kişi dissuader n.
caydırıcı şey deterrent n.
caydırıcı güç deterrent force n.
caydırıcı silah determent n.
caydırıcı güç determent n.
caydırıcı silah deterrent n.
caydırıcı durum rattrap n.
caydırıcı kimse deterrer n.
caydırıcı şey deterrer n.
caydırıcı konuşma intimidation n.
caydırıcı şey discouragement n.
caydırıcı olarak deterrently adv.
caydırıcı bir biçimde aversively adv.
caydırıcı bir şekilde intimidatingly adv.
caydırıcı olarak dissuasively adv.
caydırıcı bir şekilde dissuasively adv.
Trade/Economic
caydırıcı önlemler economic disincentives n.
caydırıcı önlemler disincentives n.
Law
caydırıcı etki chilling effect n.
caydırıcı etkisi olmak chill v.
Politics
caydırıcı etken deterrent factor n.
caydırıcı güç dissuasive force n.
caydırıcı güç deterrent force n.
Technical
elektrikli kuş caydırıcı / uzaklaştırıcı sistem electric bird deterrent system n.
Religious
allah'ın emrettiği sınırları ve ağır suçlar için caydırıcı cezaları içeren islami yasalar hudood n.
Military
caydırıcı silah doomsday weapon n.