Türkisch | Englisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | ekonomik koşullar | economic conditions n. | ||
Lander assumes that rioting and gang behavior are a result of poverty and poor economic conditions. Lander, isyan ve çete davranışlarının yoksulluk ve kötü ekonomik koşulların bir sonucu olduğunu varsayıyor. More Sentences |
||||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | ekonomik koşullar | economic conditions n. | ||
Lander assumes that rioting and gang behavior are a result of poverty and poor economic conditions. Lander, isyan ve çete davranışlarının yoksulluk ve kötü ekonomik koşulların bir sonucu olduğunu varsayıyor. More Sentences |
||||
Politics | ||||
Politics | ekonomik koşullar | economic conditions n. | ||
Lander assumes that rioting and gang behavior are a result of poverty and poor economic conditions. Lander, isyan ve çete davranışlarının yoksulluk ve kötü ekonomik koşulların bir sonucu olduğunu varsayıyor. More Sentences |
||||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | ekonomik koşullar | economic climate n. |
Türkisch | Englisch | |
---|---|---|
General | ||
General | sosyal ve ekonomik koşullar | social and economic conditions n. |
Idioms | ||
Idioms | insanın elini kolunu bağlayan ekonomik koşullar/getiriler | golden handcuffs n. |
Idioms | kişinin işten ayrılmaması için sunulan ekonomik koşullar | golden handcuffs n. |
Idioms | genelde avustralya'nın kırsal kesimlerinde bir işi veya sabit bir adresi olmadan, eğlence amaçlı ya da ekonomik koşullar nedeniyle seyahat etmek | on the wallaby (track) expr. |
Trade/Economic | ||
Trade/Economic | geçerli ekonomik koşullardan bağımsız olan ve ekonomik koşullar değiştikçe sabit tutulan politikalar | nonactivist policy n. |
Social Sciences | ||
Social Sciences | sosyo-ekonomik koşullar bakımından farklılık gösteren bireylerin, bilgi ve iletişim teknolojilerine erişimlerindeki farklılık | digital gap n. |