|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
direği kıça doğru eğik görünen (tekne) |
rakish adj.
|
|
General |
|
2 |
General |
canlı gibi görünen |
lifelikeness n.
|
|
3 |
General |
şaka gibi görünen iğneleyici söz |
snide n.
|
|
4 |
General |
yıldızların görünen hareketleri esas alınarak ölçülen zaman |
sidereal time n.
|
|
5 |
General |
göğsün dekolteden görünen kısmı |
cleavage n.
|
|
6 |
General |
radarda görünen nokta |
plot n.
|
|
|
7 |
General |
dipsiz gibi görünen yer |
abyss n.
|
|
8 |
General |
çatlak gibi görünen desen |
crackle n.
|
|
9 |
General |
bazı hallerde dalgıçlarca görünen sarhoşluğa benzer bir duyumsuzluk hali |
nitrogen narcosis n.
|
|
10 |
General |
görünen ufuk |
visible horizon n.
|
|
11 |
General |
oturduğu zaman kısa görünen kişi |
hypermorph n.
|
|
12 |
General |
görünen yüz |
exposed face n.
|
|
13 |
General |
hoş görünen |
good-looker n.
|
|
14 |
General |
aysberg'in görünen kısmı |
tip-of-the-iceberg n.
|
|
15 |
General |
saldırgan görünen ama aslında zararsız olan (ordu) |
paper tiger n.
|
|
16 |
General |
adam öldürmeye duyulan istek olarak görünen bir akıl hastalığı |
homicidal insanity n.
|
|
17 |
General |
görünen gerçek |
the apparent truth n.
|
|
18 |
General |
görünen neden |
surface cause n.
|
|
19 |
General |
hatalı görünen bir durum |
false note n.
|
|
20 |
General |
imkansız gibi görünen bir görev |
a seemingly impossible task n.
|
|
21 |
General |
göze hoş görünen |
bonnie n.
|
|
22 |
General |
dost gibi görünen düşman |
frienemy n.
|
|
23 |
General |
dost gibi görünen düşman |
frenemy n.
|
|
24 |
General |
görünen bir yer |
a prominent place n.
|
|
25 |
General |
ekranda vücudunun sadece omuzundan üstü görünen program sunucusu |
talking head n.
|
|
26 |
General |
damalı olan veya görünen iş |
checkerwork n.
|
|
|
27 |
General |
allı pullu görünen değersiz şey |
tinsey n.
|
|
28 |
General |
allı pullu görünen değersiz şey |
tinsy n.
|
|
29 |
General |
(görünen duygu veya anlamın altındaki) düşünce |
undercurrent n.
|
|
30 |
General |
(görünen duygu veya anlamın altındaki) duygu |
undercurrent n.
|
|
31 |
General |
görünen kimse |
emergent n.
|
|
32 |
General |
bir şeyin görünen yüzünden daha az makbul olan diğer yüzü |
underside n.
|
|
33 |
General |
kazanması veya başarılı olması kesin görünen kimse veya şey |
banker n.
|
|
34 |
General |
genç görünen yaşlı kimse |
youngster n.
|
|
35 |
General |
bitmesi uzak görünen şey |
beginning n.
|
|
36 |
General |
doğru görünen şey |
verisimilitude n.
|
|
37 |
General |
gerçek görünen şey |
verisimilitude n.
|
|
38 |
General |
kötü niyetli olduğu halde dıştan erdemli gibi görünen kimse |
whited sepulcher n.
|
|
39 |
General |
kötü niyetli olduğu halde dıştan erdemli gibi görünen kimse |
whited sepulchre n.
|
|
40 |
General |
uyumsuz gibi görünen başka bir unsurla bağlantılı olduğu düşünülen şey |
blood brother n.
|
|
41 |
General |
sağlıklı ve bakımlı görünen evcil hayvan kürkü |
bloom n.
|
|
42 |
General |
gerçekte olmadığı halde erdemli gibi görünen kimse |
hypocrite n.
|
|
43 |
General |
depresif olmaktan zevk alıyor gibi görünen kimse |
miserabilist n.
|
|
44 |
General |
hüzünlü şarkılar söyleyip depresif olmaktan zevk alıyor gibi görünen şarkıcı |
miserabilist n.
|
|
45 |
General |
hüzünlü şarkılar dinleyip depresif olmaktan zevk alıyor gibi görünen dinleyici |
miserabilist n.
|
|
46 |
General |
depresif olmaktan zevk alıyor gibi görünen kimse |
miserablist n.
|
|
47 |
General |
hüzünlü şarkılar söyleyip depresif olmaktan zevk alıyor gibi görünen şarkıcı |
miserablist n.
|
|
48 |
General |
hüzünlü şarkılar dinleyip depresif olmaktan zevk alıyor gibi görünen dinleyici |
miserablist n.
|
|
49 |
General |
tuhaf ve ürkütücü görünen hayvan |
monster n.
|
|
50 |
General |
normalin dışında görünen şey |
monstrosity n.
|
|
51 |
General |
ufak tefek görünen kimse |
lilliputian n.
|
|
52 |
General |
sinemada veya televizyonda görünen metinler |
graphics n.
|
|
53 |
General |
olanaksız görünen şey |
impossible n.
|
|
54 |
General |
saatin üstünde görünen zaman |
clock time n.
|
|
55 |
General |
havada yüzer gibi görünen hafif ve kabarık kütle |
cloud n.
|
|
56 |
General |
tepedeki saçların kısa kesilip dik durmalarının sağlandığı, tepeden düz görünen bir saç stili |
flat top n.
|
|
57 |
General |
siyah nokta şeklinde görünen karasinek dışkısı |
flyspeck n.
|
|
58 |
General |
olduğundan daha iyi görünen şey |
ormolu n.
|
|
59 |
General |
aylak görünen kimse |
semihobo n.
|
|
60 |
General |
resmin çerçeveden görünen bölümü |
sight n.
|
|
61 |
General |
(elbisede) yırtmaç gibi açıklık ile görünen, zıt renkli ek veya iç katman |
slashing n.
|
|
62 |
General |
alışılagelenden farklı görünen kimse |
beatnik n.
|
|
63 |
General |
karanlıkta hayal meyal görünen birşeye dikkatle bakmak |
peer v.
|
|
64 |
General |
ekranda görünen ücretsiz telefon hattını aramak |
dial the toll-free number on the screen v.
|
|
65 |
General |
ile açık/bilinen/görünen bir ilişkisi/akrabalığı olmamak |
bear no apparent relationship to v.
|
|
66 |
General |
(bir şeyin altından) belli belirsiz görünen bir şeye bakmak |
underpeer v.
|
|
|
67 |
General |
(bir şeyin altından) hayal meyal görünen bir şeye dikkatle bakmak |
underpeer v.
|
|
68 |
General |
tereddütlü görünen |
vacillatory adj.
|
|
69 |
General |
göze hoş görünen |
bonny adj.
|
|
70 |
General |
tereddüt eder görünen |
vacillatory adj.
|
|
71 |
General |
canlı gibi görünen |
lifelike adj.
|
|
72 |
General |
hoş görünen |
candied adj.
|
|
73 |
General |
gibi görünen |
purported adj.
|
|
74 |
General |
mantığa aykırı görünen |
paradoxical adj.
|
|
75 |
General |
gözle görünen |
visible adj.
|
|
76 |
General |
gözle görünen |
apparent adj.
|
|
77 |
General |
gözle görünen |
obvious adj.
|
|
78 |
General |
göze güzel görünen |
easy on the eye adj.
|
|
79 |
General |
göze hoş görünen |
easy on the eye adj.
|
|
80 |
General |
heybetli görünen |
imposing-looking adj.
|
|
81 |
General |
genç görünen |
young-looking adj.
|
|
82 |
General |
kolayca görünen |
noticeable adj.
|
|
83 |
General |
kolayca görünen |
prominent adj.
|
|
84 |
General |
kolayca görünen |
conspicuous adj.
|
|
85 |
General |
kolayca görünen |
eminent adj.
|
|
86 |
General |
kolayca görünen |
easily seen adj.
|
|
87 |
General |
alışılmışın dışında iyi görünümlü/görünen |
unusually good-looking adj.
|
|
88 |
General |
çok rahat/kolayca görünen/görülebilen |
distinctly visible adj.
|
|
89 |
General |
dürüst görünen |
honest-looking adj.
|
|
90 |
General |
kılıksız olup kibar görünen |
shabby-genteel adj.
|
|
91 |
General |
zinde ve genç görünen |
fresh-faced adj.
|
|
92 |
General |
düzensiz görünen |
untidy-looking adj.
|
|
93 |
General |
dağınık görünen |
untidy-looking adj.
|
|
94 |
General |
korkutucu (görünen) |
scary-looking adj.
|
|
95 |
General |
zayıf ve kötü görünen |
waifish adj.
|
|
96 |
General |
açık şekilde görünen |
plainly visible adj.
|
|
97 |
General |
hoş görünen |
nice looking adj.
|
|
98 |
General |
hoş görünen |
good looking adj.
|
|
99 |
General |
ciddi görünen |
taciturn adj.
|
|
100 |
General |
gerçekçi ve derinlikli görünen |
third-dimensional adj.
|
|
101 |
General |
eski görünen |
much-worn adj.
|
|
102 |
General |
gerçek dışı ve tablo gibi görünen |
toytown adj.
|
|
103 |
General |
zombi gibi görünen |
zombielike adj.
|
|
104 |
General |
soluk görünen |
etiolated adj.
|
|
105 |
General |
sağlıksız görünen |
etiolated adj.
|
|
106 |
General |
göze hoş görünen |
eyesome adj.
|
|
107 |
General |
doğru görünen |
verisimilar adj.
|
|
108 |
General |
gerçek görünen |
verisimilar adj.
|
|
109 |
General |
doğru görünen |
verisimilous adj.
|
|
110 |
General |
gerçek görünen |
verisimilous adj.
|
|
111 |
General |
sürekli üzgün görünen |
sad-faced adj.
|
|
112 |
General |
kıştan etkilenmiş gibi görünen |
wintery adj.
|
|
113 |
General |
akıllı gibi görünen |
wise-like adj.
|
|
114 |
General |
mantıklı gibi görünen |
wise-like adj.
|
|
115 |
General |
ismi afişte görünen birinin ismen tanınırlığına ve albenisine sahip olan |
marquee adj.
|
|
116 |
General |
ismi afişte görünen birinin ismen tanınırlığı ve albenisi ile ilişkili |
marquee adj.
|
|
117 |
General |
iri ve ağır görünen |
massy adj.
|
|
118 |
General |
acayip görünen |
queer-looking adj.
|
|
119 |
General |
zayıf (görünen) |
windlestrae [scotland] adj.
|
|
120 |
General |
irade dışı veya duygusuz görünen |
mechanical adj.
|
|
121 |
General |
değersiz olup dışardan albenili görünen |
meretricious adj.
|
|
122 |
General |
metal gibi görünen |
metallic-looking adj.
|
|
123 |
General |
metal gibi görünen |
metal-looking adj.
|
|
124 |
General |
şirketin mali kayıtlarında görünen |
book adj.
|
|
125 |
General |
göze hoş görünen |
harmonic adj.
|
|
126 |
General |
kepek gibi görünen |
branny adj.
|
|
127 |
General |
daha güçlü ve kaslı görünen |
buffer adj.
|
|
128 |
General |
at gibi görünen |
horseyism adj.
|
|
129 |
General |
binici gibi görünen |
horsy adj.
|
|
130 |
General |
at gibi görünen |
horsyism adj.
|
|
131 |
General |
depresif olmaktan zevk alıyor gibi görünen |
miserabilist adj.
|
|
132 |
General |
depresif olmaktan zevk alıyor gibi görünen |
miserablist adj.
|
|
133 |
General |
(belirtilen şekilde) görünen |
looking adj.
|
|
134 |
General |
yumurta akıyla kaplı gibi görünen |
glairy adj.
|
|
135 |
General |
toz veya mumdan örtü sebebiyle donmuş gibi görünen |
glaucous adj.
|
|
136 |
General |
çekici görünen |
glittering adj.
|
|
137 |
General |
aldatıcı görünen |
glittering adj.
|
|
138 |
General |
aylak biri gibi görünen |
loaferish adj.
|
|
139 |
General |
görünen ama gerçek olmayan |
ghost adj.
|
|
140 |
General |
garip görünen |
odd adj.
|
|
141 |
General |
garip görünen |
odd-sounding adj.
|
|
142 |
General |
tuhaf görünen |
odd-sounding adj.
|
|
143 |
General |
yaşı ilerlemiş görünen |
old adj.
|
|
144 |
General |
televizyon yayınında görünen |
on-air adj.
|
|
145 |
General |
tek gözü görünen |
one-eyed adj.
|
|
146 |
General |
kötü niyetli görünen |
ill-looking adj.
|
|
147 |
General |
sağlıksız görünen |
ill-looking adj.
|
|
148 |
General |
eski görünen |
old-looking adj.
|
|
149 |
General |
sıra dışı ve düzensiz görünen |
disharmonic adj.
|
|
150 |
General |
aptalca görünen |
gooselike adj.
|
|
151 |
General |
doğru olmasa da akla yatkın görünen |
ben trovato adj.
|
|
152 |
General |
doğru olmasa da akla yatkın görünen |
ben trovata adj.
|
|
153 |
General |
aldatıcı görünen |
double-eyed adj.
|
|
154 |
General |
fahişe gibi görünen |
drabby adj.
|
|
155 |
General |
fahişe gibi görünen |
drabbish adj.
|
|
156 |
General |
istenenden uzun görünen |
drawn-out adj.
|
|
157 |
General |
huzurlu ve durgun görünen |
drowsy adj.
|
|
158 |
General |
keyifsiz görünen |
dull-browed adj.
|
|
159 |
General |
(dişi domuz) gebe gibi görünen |
piggy adj.
|
|
160 |
General |
şık görünen |
fashionable [obsolete] adj.
|
|
161 |
General |
hoş görünen |
featurely adj.
|
|
162 |
General |
yapıyormuş gibi görünen |
feigning adj.
|
|
163 |
General |
birbirine görünen |
intervisible adj.
|
|
164 |
General |
(hayvan figürü) yukarı kalkık ve yalnızca üst kısmı görünen |
issuant adj.
|
|
165 |
General |
solgun görünen |
peaking [dialect] [uk] adj.
|
|
166 |
General |
hasta görünen |
peaking [dialect] [uk] adj.
|
|
167 |
General |
inci gibi görünen |
pearlaceous adj.
|
|
168 |
General |
adil görünen |
plausible adj.
|
|
169 |
General |
tozlu gibi mat görünen |
powdery adj.
|
|
170 |
General |
ipliksi görünen |
cordy adj.
|
|
171 |
General |
ciddi görünen |
deadpan adj.
|
|
172 |
General |
akla aykırı görünen |
disconnected adj.
|
|
173 |
General |
kirli görünen |
filthy adj.
|
|
174 |
General |
güzel görünen |
fine-looking adj.
|
|
175 |
General |
yabancı gibi görünen |
outlandish adj.
|
|
176 |
General |
duvarda görünen |
parietal adj.
|
|
177 |
General |
yanıltıcı görünen |
phantasmagoric adj.
|
|
178 |
General |
kopuk görünen |
praemorse adj.
|
|
179 |
General |
aptal ve tembel görünen |
schlumpy adj.
|
|
180 |
General |
hasta görünen |
scrofulous adj.
|
|
181 |
General |
kötü görünen |
scrofulous adj.
|
|
182 |
General |
(eğlence amaçlı) ciddi gibi görünen |
seriocomic adj.
|
|
183 |
General |
(eğlence amaçlı) ciddi gibi görünen |
seriocomical adj.
|
|
184 |
General |
şist gibi görünen |
shalelike adj.
|
|
185 |
General |
sıska ve aç görünen |
shilpit [scotland] adj.
|
|
186 |
General |
neşeli görünen |
jolly-looking adj.
|
|
187 |
General |
her on dört günde bir görünen |
fortnightly adj.
|
|
188 |
General |
sağlıklı görünen |
fresh adj.
|
|
189 |
General |
genç ve diri görünen |
fresh adj.
|
|
190 |
General |
zengin görünen |
prestige adj.
|
|
191 |
General |
ilk bakışta inandırıcı görünen |
presumable adj.
|
|
192 |
General |
vitaminsiz görünen |
slink adj.
|
|
193 |
General |
açlıktan ölmüş gibi görünen |
slink adj.
|
|
194 |
General |
vitaminsiz görünen |
slinky adj.
|
|
195 |
General |
kaliteli görünen |
solid-looking adj.
|
|
196 |
General |
sağlıklı görünen |
solid-looking adj.
|
|
197 |
General |
sağlam görünen |
solid-looking adj.
|
|
198 |
General |
güçlü görünen |
square adj.
|
|
199 |
General |
dayanıklı görünen |
square adj.
|
|
200 |
General |
sincap gibi görünen |
squirrelly adj.
|
|
201 |
General |
sincap gibi görünen |
squirrely adj.
|
|
202 |
General |
(sıkışma nedeniyle) yapışık gibi görünen |
strangulate adj.
|
|
203 |
General |
üç düzlemli gibi görünen |
subtrihedral adj.
|
|
204 |
General |
(üst üste dizildiğinde) aynı görünen |
superimposable adj.
|
|
205 |
General |
şık ve düzgün görünen |
presentable adj.
|
|
206 |
General |
görünen o ki |
apparently adv.
|
|
207 |
General |
görünen o ki |
seemingly adv.
|
|
208 |
General |
(gemi, kara) görünen yönünde |
where away adv.
|
|
209 |
General |
görünen o ki |
seeming adv.
|
|
210 |
General |
görünen o ki |
semblably [rare] adv.
|
|
211 |
General |
görünen anlamına gelen ön ek |
phen- pref.
|
|
212 |
General |
görünen anlamına gelen ön ek |
phaen- pref.
|
|
213 |
General |
görünen anlamına gelen ön ek |
phaeno- pref.
|
|
214 |
General |
görünen anlamına gelen ön ek |
pheno- pref.
|
|
215 |
General |
gibi görünen anlamı veren son ek |
-oid suf.
|
|
Phrasals |
|
216 |
Phrasals |
lezzetli görünen |
delicious-looking adj.
|
|
Phrases |
|
217 |
Phrases |
ışıktan dolayı olduğundan farklı görünen şey |
trick of the light n.
|
|
218 |
Phrases |
görünen o ki |
it appears that expr.
|
|
219 |
Phrases |
görünen o ki |
it looks like that expr.
|
|
220 |
Phrases |
görünen o ki |
it seems that expr.
|
|
221 |
Phrases |
görünen o ki |
it would seem that expr.
|
|
222 |
Phrases |
görünen o ki |
it would appear that expr.
|
|
223 |
Phrases |
görünen o ki |
as things stand expr.
|
|
224 |
Phrases |
görünen köy kılavuz istemez |
if it looks like a duck and walks like a duck, it is a duck expr.
|
|
Proverb |
|
225 |
Proverb |
görünen köy kılavuz istemez |
it looks like a duck and swims like a duck, then it is a duck
|
|
226 |
Proverb |
dost gibi görünen arkadaştansa açıkça düşman olan biri yeğdir |
a false friend is worse than an open enemy
|
|
227 |
Proverb |
dost görünen düşmandansa açıkça düşman olan kişi yeğdir |
a false friend is worse than an open enemy
|
|
228 |
Proverb |
dost gibi görünen arkadaşlardansa açıkça düşman olanlar yeğdir |
false friends are worse than open enemies
|
|
229 |
Proverb |
dost görünen düşmanlardansa açıkça düşman olanlar yeğdir |
false friends are worse than open enemies
|
|
230 |
Proverb |
görünen köy kılavuz istemez |
village in sight needs no guide
|
|
Colloquial |
|
231 |
Colloquial |
giyimi ve tavrıyla tam anlamıyla kız gibi görünen kız |
girly girl n.
|
|
232 |
Colloquial |
yaşlanmıyormuş gibi görünen kişi |
dorian gray n.
|
|
233 |
Colloquial |
dışarıda modern görünen/modernlik taslayan kimse |
mod poser n.
|
|
234 |
Colloquial |
seri üretimden çıkmış gibi görünen, ayırt edici özellikleri bulunmayan ve yerel mimariyle uyumsuz olan büyük ve modern ev |
mcmansion n.
|
|
235 |
Colloquial |
östrojenin etkisi ile büyümüş veya fazla yağ dokusundan büyümüş gibi görünen erkek meme bezi |
moob n.
|
|
236 |
Colloquial |
çok önemli gibi görünen kimse |
muckymuck [canada] n.
|
|
237 |
Colloquial |
gülünç görünen kimse |
bysen [uk/scotland] n.
|
|
238 |
Colloquial |
iğrenç görünen kimse |
bysen [uk/scotland] n.
|
|
239 |
Colloquial |
hoş görünen |
(good) looker n.
|
|
240 |
Colloquial |
güçlü, fettan ve gizemli görünen doğu asyalı kadın |
dragon lady n.
|
|
241 |
Colloquial |
anoreksik görünen genç süper model |
superwaif n.
|
|
242 |
Colloquial |
birbirinden faklı gibi görünen ama bağlantılı iki şey olmak |
be opposite sides of the same coin v.
|
|
243 |
Colloquial |
mükemmel görünen |
distinguished-looking adj.
|
|
244 |
Colloquial |
kederli görünen |
down at the mouth adj.
|
|
245 |
Colloquial |
keyifsiz görünen |
down at the mouth adj.
|
|
246 |
Colloquial |
hüzünlü/üzgün görünen |
down at the mouth adj.
|
|
247 |
Colloquial |
depresif/morali bozuk görünen |
down at the mouth adj.
|
|
248 |
Colloquial |
mutsuz görünen |
down at the mouth adj.
|
|
249 |
Colloquial |
göze çok çirkin görünen |
esthetically challenged adj.
|
|
250 |
Colloquial |
hoş görünen |
fresh adj.
|
|
251 |
Colloquial |
harika görünen |
good enough to eat adj.
|
|
252 |
Colloquial |
(görüntüde) siyah yerine koyu gri görünen |
milky adj.
|
|
253 |
Colloquial |
ve görünen şu ki |
and it appears expr.
|
|
254 |
Colloquial |
görünen o ki |
as it is expr.
|
|
Idioms |
|
255 |
Idioms |
sonu ciddiye dönüşebilecek, masum görünen küçük eylem |
a camel's nose (under the tent) n.
|
|
256 |
Idioms |
buzdağının görünen ucu |
tip of the iceberg n.
|
|
257 |
Idioms |
buzdağının görünen kısmı |
the tip of the iceberg n.
|
|
258 |
Idioms |
iltifat gibi görünen eleştiri |
backhanded compliment n.
|
|
259 |
Idioms |
iltifat gibi görünen eleştiri |
left-handed compliment n.
|
|
260 |
Idioms |
(işin) görünen yüzü |
face value n.
|
|
261 |
Idioms |
az gibi görünen ama tükenmeyen kaynak |
widow's cruse n.
|
|
262 |
Idioms |
az gibi görünen ama tükenmeyen kaynak |
a widow's cruse n.
|
|
263 |
Idioms |
önemli görünen ama aslında bir meziyeti olmayan kişi |
empty suit n.
|
|
264 |
Idioms |
(bir şeyin/birinin) ön yüzünü/görünen yüzünü oluşturan |
a (kind of) reflection on (someone or something) n.
|
|
265 |
Idioms |
sağlıklı görünen kimse |
image of health n.
|
|
266 |
Idioms |
canlı/enerjik görünen kimse |
image of health n.
|
|
267 |
Idioms |
iyi görünen kimse/şey |
a good looker n.
|
|
268 |
Idioms |
hoş görünen kimse/şey |
a good looker n.
|
|
269 |
Idioms |
küçük/önemsiz görünen ama geleceği parlak şey |
a grain of mustard seed n.
|
|
270 |
Idioms |
küçük/önemsiz görünen ama potansiyeli yüksek şey |
a grain of mustard seed n.
|
|
271 |
Idioms |
dışarıdan bakıldığında iyi görünen şey |
a potemkin village n.
|
|
272 |
Idioms |
buzdağının görünen kısmı/ucu |
the tip of an iceberg n.
|
|
273 |
Idioms |
buzdağının görünen kısmı/ucu |
the tip of the iceberg n.
|
|
274 |
Idioms |
çok önemli bir şey yapmış gibi görünen kimse |
the cat that ate the canary n.
|
|
275 |
Idioms |
çok matah bir şey yapmış gibi görünen kimse |
the cat that ate the canary n.
|
|
276 |
Idioms |
büyük bir başarı elde etmiş gibi görünen kimse |
the cat that ate the canary n.
|
|
277 |
Idioms |
çok önemli bir şey yapmış gibi görünen kimse |
the cat that swallowed the canary n.
|
|
278 |
Idioms |
çok matah bir şey yapmış gibi görünen kimse |
the cat that swallowed the canary n.
|
|
279 |
Idioms |
büyük bir başarı elde etmiş gibi görünen kimse |
the cat that swallowed the canary n.
|
|
280 |
Idioms |
manasız görünen bir şeyi bir mantığa oturtmak |
put into perspective v.
|
|
281 |
Idioms |
kolay görünen işi yapamamak |
hit the broad side of a barn v.
|
|
282 |
Idioms |
kolay görünen işi yapamamak |
hit the side of a barn v.
|
|
283 |
Idioms |
görünen yerleri yapmak |
hit the high spots v.
|
|
284 |
Idioms |
farklı görünen fakat aslında birbiriyle ilişkili iki şey olmak |
be different sides of the same coin v.
|
|
285 |
Idioms |
buzdağının görünen kısmı/ucu olmak |
be the tip of the iceberg v.
|
|
286 |
Idioms |
farklı gibi görünen ama aslında birbirine çok yakın iki şey olmak |
be two sides of the same coin v.
|
|
287 |
Idioms |
masum/saf görünen |
blue eyed adj.
|
|
288 |
Idioms |
şüpheli görünen |
shifty-looking adj.
|
|
289 |
Idioms |
tehlikeli görünen |
shifty-looking adj.
|
|
290 |
Idioms |
aldatıcı görünen |
shifty-looking adj.
|
|
291 |
Idioms |
hasta gibi görünen |
green about the gills adj.
|
|
292 |
Idioms |
hasta gibi görünen |
green around the gills adj.
|
|
293 |
Idioms |
hasta gibi görünen |
greenat the gills adj.
|
|
294 |
Idioms |
arkadaşça/dostça görünen |
friendly-looking adj.
|
|
295 |
Idioms |
hasta görünen/hisseden |
green about the gills adj.
|
|
296 |
Idioms |
hasta görünen/hisseden |
green around the gills adj.
|
|
297 |
Idioms |
hasta görünen/hisseden |
green at the gills adj.
|
|
298 |
Idioms |
göze hoş görünen |
easy on the eyes adj.
|
|
299 |
Idioms |
ancak sizin gibi bir politikacı/yönetici böyle tabu olarak görünen bir işi yapabilirdi |
only nixon could go to china expr.
|
|
300 |
Idioms |
hoş görünen |
in fine feather expr.
|
|
301 |
Idioms |
görünen köy kılavuz istemez |
one does not need a guide when the village is in sight expr.
|
|
302 |
Idioms |
olacak gibi görünen |
on the horizon expr.
|
|
303 |
Idioms |
(bu sadece) buzdağının görünen ucu |
just the tip of the iceberg expr.
|
|
304 |
Idioms |
(bu sadece) buzdağının görünen kısmı |
just the tip of the iceberg expr.
|
|
305 |
Idioms |
hissiz/soğuk görünen |
butter won't melt (in one's mouth) expr.
|
|
306 |
Idioms |
hissiz/soğuk görünen |
butter wouldn't melt expr.
|
|
307 |
Idioms |
hissiz/soğuk görünen |
butter wouldn't melt in one's mouth expr.
|
|
308 |
Idioms |
çok hasta görünen |
death warmed up expr.
|
|
309 |
Idioms |
çok yorgun görünen |
death warmed up expr.
|
|
310 |
Idioms |
(bu sadece) buzdağının görünen ucu |
only the tip of the iceberg expr.
|
|
311 |
Idioms |
(bu sadece) buzdağının görünen kısmı |
only the tip of the iceberg expr.
|
|
312 |
Idioms |
buzdağının görünen kısmı |
more (to it) than meets the eye expr.
|
|
313 |
Idioms |
bu (birinin/bir şeyin) sadece gözle görünen kısmı |
there is more to (someone or something) than meets the eye expr.
|
|
314 |
Idioms |
bu sadece gözle görünen kısmı |
there's more than meets the eye expr.
|
|
Speaking |
|
315 |
Speaking |
görünen bir yere koy |
put it in a prominent place n.
|
|
316 |
Speaking |
ağır görünen |
cool-looking adj.
|
|
317 |
Speaking |
havalı görünen |
cool-looking adj.
|
|
318 |
Speaking |
bu sadece buzdağının görünen kısmı |
it's just the tip of the iceberg expr.
|
|
319 |
Speaking |
bir yolu vardır (imkansız görünen durumlar için çözüm yolu) |
there may be a way around it expr.
|
|
320 |
Speaking |
cool takılan/görünen |
cool-looking expr.
|
|
321 |
Speaking |
görünen o ki |
so it looks like expr.
|
|
322 |
Speaking |
görünen o ki |
as it turns out expr.
|
|
323 |
Speaking |
görünen köy kılavuz istemez |
it is quite clear expr.
|
|
Trade/Economic |
|
324 |
Trade/Economic |
bilanço ve gelir tablosunda görünen hesap |
terminal account n.
|
|
325 |
Trade/Economic |
defterde görünen kar |
book profit n.
|
|
326 |
Trade/Economic |
envanterde görünen ancak stokta kalmamış bir ürünü ürün mağazaya geldiğinde müşteriye aynı fiyattan satmayı taahhüt eden mağaza onaylı kupon veya çek |
rain check n.
|
|
327 |
Trade/Economic |
envanterde görünen ancak stokta kalmamış bir ürünü ürün mağazaya geldiğinde müşteriye aynı fiyattan satmayı taahhüt eden mağaza onaylı kupon veya çek |
raincheck n.
|
|
328 |
Trade/Economic |
görünen ticaret |
visible trade n.
|
|
329 |
Trade/Economic |
görünen mal |
visible merchandise n.
|
|
330 |
Trade/Economic |
görünen mal ticareti dengesi |
visible trade balance n.
|
|
331 |
Trade/Economic |
görünen mal ticareti |
visible trade n.
|
|
332 |
Trade/Economic |
görünen kalemler |
visible items of trade n.
|
|
333 |
Trade/Economic |
görünen kalemler |
visibles n.
|
|
334 |
Trade/Economic |
görünen/belirgin çevresel maliyetler |
upfront environmental costs n.
|
|
335 |
Trade/Economic |
görünen açık |
visible deficit n.
|
|
336 |
Trade/Economic |
mahkemeye sunulan kanıtla vadesi gelmiş olarak görünen borç |
debt of record n.
|
|
Law |
|
337 |
Law |
açıkça görünen irtifak hakkı |
apparent easement n.
|
|
338 |
Law |
açıkça görünen irtifak hakkı |
conspicuous easement n.
|
|
339 |
Law |
görünen şart |
apparent condition n.
|
|
340 |
Law |
belli bir dava ya da karar ile ilgili olarak mahkeme kaydında görünen |
of record adj.
|
|
341 |
Law |
itirazı kabil görünen |
objectionable adj.
|
|
Technical |
|
342 |
Technical |
görünen porozite |
apparent porosity n.
|
|
343 |
Technical |
görünen oylum |
apparent volume n.
|
|
344 |
Technical |
görünen elastik limit |
apparent elastic limit n.
|
|
345 |
Technical |
görünen içsel sürtünme açısı |
angle of apparent internal friction n.
|
|
346 |
Technical |
görünen sürtünme açısı |
apparent angle of friction n.
|
|
347 |
Technical |
görünen derinlik |
apparent depth n.
|
|
348 |
Technical |
görünen ağırlık |
apparent weight n.
|
|
349 |
Technical |
görünen yoğunluk |
apparent density n.
|
|
350 |
Technical |
görünen genleşme |
apparent expansion n.
|
|
351 |
Technical |
görünen özgül ağırlık |
apparent specific weight n.
|
|
352 |
Technical |
görünen gözeneklilik |
apparent porosity n.
|
|
353 |
Technical |
görünen yayınırlık |
apparent diffusivity n.
|
|
354 |
Technical |
görünen yanma |
visible combustion n.
|
|
355 |
Technical |
görünen koheziyon |
apparent cohesion n.
|
|
356 |
Technical |
görünen iç sürtünme açısı |
angle of apparent internal friction n.
|
|
357 |
Technical |
görünen dairesel hatve |
apparent circumferential pitch n.
|
|
358 |
Technical |
görünen kesafet |
apparent density n.
|
|
359 |
Technical |
yatay ufuk ile denizde görünen ufuk çizgisi arasındaki düşey açı |
dip n.
|
|
360 |
Technical |
gerçek ufkun altında yer alan görünen ufkun çöküntüsü açısını ölçen cihaz |
dip sector n.
|
|
361 |
Technical |
yatay ufuk ile daha aşağıdaki görünen ufuk çizgisi arasındaki düşey açıyı ölçen cihaz |
dip sector n.
|
|
362 |
Technical |
yüksek miktarda grafit karbonu içerdiği için kırıldığında koyu gri görünen pik demiri |
gray irons n.
|
|
363 |
Technical |
röntgende opak görünen iyotlu bir asit |
iopanoic acid n.
|
|
364 |
Technical |
keskin ve grafikte sivri görünen yükseliş |
spike n.
|
|
365 |
Technical |
televizyonda hoş görünen |
telegenic adj.
|
|
366 |
Technical |
oksijeni kısmen giderildiği için dışı içinden farklı görünen (çelik) |
rimmed adj.
|
|
Computer |
|
367 |
Computer |
görünen ad |
display name n.
|
|
368 |
Computer |
gri görünen |
grayed out adj.
|
|
369 |
Computer |
çevrimdışı görünen |
invisible adj.
|
|
370 |
Computer |
sadece görünen hücreleri çiz |
plot visible cells only expr.
|
|
Informatics |
|
371 |
Informatics |
görünen değer |
face value n.
|
|
Telecom |
|
372 |
Telecom |
görünen kuyruk |
visible queue n.
|
|
Textile |
|
373 |
Textile |
keten gibi görünen pamuk veya suni ipek kumaş |
bark cloth n.
|
|
Architecture |
|
374 |
Architecture |
solucanlarla sarılı gibi görünen taş işçiliği |
vermicular work n.
|
|
375 |
Architecture |
solucan izleriyle kaplı gibi görünen taş işçiliği |
vermicular work n.
|
|
376 |
Architecture |
solucanlarla sarılı gibi görünen taş işçiliği |
vermiculated work n.
|
|
377 |
Architecture |
solucan izleriyle kaplı gibi görünen taş işçiliği |
vermiculated work n.
|
|
378 |
Architecture |
duvarın korniş üzerinden görünen bitiş sırası |
blocking course n.
|
|
Construction |
|
379 |
Construction |
görünen gerilme |
engineering stress n.
|
|
Woodworking |
|
380 |
Woodworking |
çeyrek testereli kerestede görünen koyu benekli bir şekil |
roe n.
|
|
Dyeing |
|
381 |
Dyeing |
başka bir rengin altından görünen renk |
undertone n.
|
|
Aeronautic |
|
382 |
Aeronautic |
görünen ufuk |
apparent horizon n.
|
|
Marine |
|
383 |
Marine |
ayın hilal halinde olduğu zamanlarda görünen küçük gel-git |
neap tide n.
|
|
384 |
Marine |
görünen hareket doğrusu |
relative motion n.
|
|
385 |
Marine |
görünen kara |
landfall n.
|
|
386 |
Marine |
deniz feneri gibi üzerinde gündüzleri görünen işaretler |
daymark n.
|
|
387 |
Marine |
deniz feneri vb. üzerinde gündüzleri görünen işaretler |
daymark n.
|
|
Mining |
|
388 |
Mining |
yüzeyi aşınmış meteorit demirinde görünen belirli şekiller |
widmanstatten figures n.
|
|
Medical |
|
389 |
Medical |
gastroenterit ve hafif sarılık ile karakterize insanlarda ve köpeklerde görünen akut ateşli bir hastalık |
canicola fever n.
|
|
390 |
Medical |
bloke olmuş karaciğerden damarların kan sızdırması biçiminde görünen bir karaciğer hastalığı |
budd-chiari syndrome n.
|
|
391 |
Medical |
genellikle çocuklarda pankreastaki lif dejenerasyonu ve solunum yetmezliği olarak görünen bir hastalık |
cystic fibrosis n.
|
|
392 |
Medical |
görünen vizkozite |
apparent viscosity n.
|
|
393 |
Medical |
beyin görüntülerinde parlak veya beyaz nokta olarak görünen |
hyperintense adj.
|
|
Anatomy |
|
394 |
Anatomy |
kılın vücut yüzeyinde görünen bölümü |
shaft n.
|
|
Psychology |
|
395 |
Psychology |
görünen içerik |
manifest contents n.
|
|
Pharmaceutics |
|
396 |
Pharmaceutics |
reçetesiz uyarıcıları içerdiği halde illegal veya reçeteli maddeleri içeriyor gibi görünen ilaç |
lookalike n.
|
|
397 |
Pharmaceutics |
reçetesiz uyarıcıları içerdiği halde illegal veya reçeteli maddeleri içeriyor gibi görünen ilaç |
look-alike n.
|
|
Optics |
|
398 |
Optics |
çapraz kesişimlerle birbirine yaklaşıyor ya da birbirinden uzaklaşıyor gibi görünen paralel çizgiler |
zollner's lines n.
|
|
399 |
Optics |
çapraz kesişimlerle birbirine yaklaşıyor ya da birbirinden uzaklaşıyor gibi görünen paralel çizgiler |
zöllner's lines n.
|
|
400 |
Optics |
atmosferik ışık kırılması nedeniyle bir cismin yanındaki ikinci bir cisme göre görünen yerinin değişmesi |
differential refraction n.
|
|
Veterinary |
|
401 |
Veterinary |
koyunlarda görünen tenya kaynaklı bir baş dönmesi |
sturdy n.
|
|
Physics |
|
402 |
Physics |
görünen görüntü |
virtual image n.
|
|
403 |
Physics |
bir gök cisminin dünya'dan görünen parlaklığının ölçüsü |
apparent magnitude n.
|
|
Chemistry |
|
404 |
Chemistry |
yansıyan ışıkta yeşil, iletilmiş ışıkta ise kırmızı görünen azotlu kristalli bir madde |
ammonium purpurate n.
|
|
Biology |
|
405 |
Biology |
protoplazma içinde görünen hücre aktivitesi pasif ürünü |
inclusion n.
|
|
406 |
Biology |
kılın görünen bölümü |
shaft n.
|
|
407 |
Biology |
çizgi çizgi görünen |
zonate adj.
|
|
408 |
Biology |
renkli şeritler halinde görünen |
zonate adj.
|
|
409 |
Biology |
yünlü gibi görünen |
byssoid adj.
|
|
410 |
Biology |
yarısı eksik görünen |
dimidiate adj.
|
|
411 |
Biology |
bir yarısı diğerinden küçük görünen |
dimidiate adj.
|
|
412 |
Biology |
ontojenik gelişim sırasında görünen |
ontogenic adj.
|
|
413 |
Biology |
alacalı görünen (tohum endospermi) |
ruminate adj.
|
|
Marine Biology |
|
414 |
Marine Biology |
görünen sindirim katsayısı |
apparent digestibility coefficient n.
|
|
415 |
Marine Biology |
tatlısu balıklarının solugaç kapaklarında görünen küçük beyaz sivilce benzeri kabarcıklar |
tubercle n.
|
|
416 |
Marine Biology |
kuzey amerika'ya özgü, çiftleşme mevsiminde erkekte parlak kırmızı yüzgeçler görünen notropis cinsi bir tatlı su balığı |
shiner n.
|
|
Astronomy |
|
417 |
Astronomy |
bir meteor yağmurunun görünen göksel kaynağı |
radiant n.
|
|
418 |
Astronomy |
ışığın kırılmasından ötürü gök cisminin gerçek ve görünen doğrultularının birbirine göre açısı |
refraction n.
|
|
419 |
Astronomy |
gök cisminin görünen kısmı |
refraction n.
|
|
420 |
Astronomy |
draco takımyıldızından görünen beyaz dev bir yıldız |
thuban n.
|
|
421 |
Astronomy |
draco takımyıldızından görünen beyaz dev bir yıldız |
alpha draconis n.
|
|
422 |
Astronomy |
bir meteor yağmurunun görünen göksel kaynağı |
radiant point n.
|
|
423 |
Astronomy |
gezegen halkalarının görünen uzantıları |
ansa n.
|
|
424 |
Astronomy |
(negatif logaritmik ölçekte) bir yıldızın görünen parlaklığı |
magnitude n.
|
|
425 |
Astronomy |
atmosferde görünen fenomen |
meteor n.
|
|
426 |
Astronomy |
atmosferde görünen şey |
meteor n.
|
|
427 |
Astronomy |
güneşin görünen hareketini göstermek için kullanılan bir alet |
heliodon n.
|
|
428 |
Astronomy |
gerçek ufkun altında yer alan görünen ufkun açısal çöküntüsü |
dip of the horizon n.
|
|
429 |
Astronomy |
yatay ufuk ile daha aşağıdaki görünen ufuk çizgisi arasındaki düşey açı |
dip of the horizon n.
|
|
430 |
Astronomy |
birden fazla gök cisminin gözle görünen kesişimi |
concourse n.
|
|
431 |
Astronomy |
iki gök cisminin birleşmiş gibi görünen dizilimi |
concourse n.
|
|
432 |
Astronomy |
süpernova gibi görünen ama gerçekte yıldızı patlatmayan nova |
supernova impostor n.
|
|
433 |
Astronomy |
mars'ın yüzeyinde görünen düz çizgiler |
martian canals n.
|
|
434 |
Astronomy |
güneş atmosferinin kromosferine yakın görünen ve güneşin kutuplarında en fazla sayıda meydana gelen çok küçük sivri uçlu kısa ömürlü uzantı |
spicule n.
|
|
435 |
Astronomy |
yaz gecesi gökyüzünde görünen büyük bir üçgen asterizm |
summer triangle n.
|
|
436 |
Astronomy |
ay ve güneşin görünen hareketleriyle ilgili |
lunisolar adj.
|
|
437 |
Astronomy |
(ay, gezegen) yuvarlağın yarısından fazlası parlayarak görünen |
gibbous adj.
|
|
438 |
Astronomy |
satürn'ün merkezindeymiş gibi görünen |
saturnicentric adj.
|
|
Zoology |
|
439 |
Zoology |
solucanların baş kısmına yakın olan kalın bir halka şeklinde görünen ve üreme organlarının bulunduğu bölge |
clitellum n.
|
|
Botanic |
|
440 |
Botanic |
bitki dokularında görünen iğne biçimli kristal |
rhaphides n.
|
|
441 |
Botanic |
kökleri havaya doğru büyüyerek gövde gibi görünen doğu hindistan ağacı |
east indian fig tree (ficus bengalensis) n.
|
|
442 |
Botanic |
kökleri havaya doğru büyüyerek gövde gibi görünen doğu hindistan ağacı |
banian n.
|
|
443 |
Botanic |
kökleri havaya doğru büyüyerek gövde gibi görünen doğu hindistan ağacı |
banian tree n.
|
|
444 |
Botanic |
kökleri havaya doğru büyüyerek gövde gibi görünen doğu hindistan ağacı |
banyan fig n.
|
|
445 |
Botanic |
kökleri havaya doğru büyüyerek gövde gibi görünen doğu hindistan ağacı |
indian banyan n.
|
|
446 |
Botanic |
küçük çiçeklerden oluşup tek çiçek gibi görünen öbek |
flower head n.
|
|
447 |
Botanic |
sap yaprağın içinden geçiyormuş gibi görünen |
perfoliate adj.
|
|
448 |
Botanic |
elma gibi görünen |
pomaceous adj.
|
|
449 |
Botanic |
yapraklardan önce çiçekleri görünen |
protandrous adj.
|
|
450 |
Botanic |
yapraklardan önce çiçekleri görünen |
proteranthous adj.
|
|
451 |
Botanic |
birden sonu görünen |
succise adj.
|
|
452 |
Botanic |
(yapraklar) üst üste binmiş gibi görünen |
succubous adj.
|
|
Agriculture |
|
453 |
Agriculture |
başağı iki sıra gibi görünen arpa |
two-rowed barley n.
|
|
Breeding |
|
454 |
Breeding |
görünen ağırlığını artırmak için kümes hayvanlarını kumlu macunla besleme |
sanding n.
|
|
Tobacco |
|
455 |
Tobacco |
altta görünen sigaralar |
cigarettes exposed on bottom n.
|
|
456 |
Tobacco |
üstte görünen sigaralar |
cigarettes exposed on top n.
|
|
Literature |
|
457 |
Literature |
bir kurguda beklenmedik, yapay veya imkansız bir karakterin senaryo akışı içinde beklenmedik bir yerde aniden ortaya çıkması ve çözülmesi imkansız görünen bir sorunu ansızın çözmesi |
deux ex machina n.
|
|
458 |
Literature |
(kitap veya filmlerin bitiminde yazı olarak görünen) son |
finis n.
|
|
Linguistics |
|
459 |
Linguistics |
aynı gibi görünen ancak farklı anlamları olan ayrı dillerdeki iki kelime |
false friend n.
|
|
History |
|
460 |
History |
armada arkası dönük görünen (kartal vb. figür) |
recursant adj.
|
|
Philosophy |
|
461 |
Philosophy |
normal bir insan gibi görünen fakat bilinçli tecrübe, kişilik ve sezgiden yoksun olan varsayımsal varlık |
philosophical zombie n.
|
|
462 |
Philosophy |
normal bir insan gibi görünen fakat bilinçli tecrübe, kişilik ve sezgiden yoksun olan varsayımsal varlık |
p-zombie n.
|
|
Environment |
|
463 |
Environment |
görünen kayıplar |
apparent losses n.
|
|
Geography |
|
464 |
Geography |
yalancı güneş çemberinde bazen güneşle aynı yükseklikte görünen beyaz bir nokta |
anthelion n.
|
|
465 |
Geography |
kumlu deniz tabanı üzerinde açık renkli görünen deniz suyu |
white water n.
|
|
466 |
Geography |
kumlu deniz tabanı üzerinde açık renkli görünen deniz suyu |
whitewater n.
|
|
467 |
Geography |
halka şeklindeki kaya çıkıntı şeklinde görünen damar kayacı |
ring-dyke n.
|
|
468 |
Geography |
tabakalı görünen (tepe) |
shelfy adj.
|
|
Geology |
|
469 |
Geology |
yüzeyde görünen kısım |
outcrop n.
|
|
470 |
Geology |
tavan bloğu taban kayacına kıyasla aşağı kaymış gibi görünen eğik fay |
common fault n.
|
|
471 |
Geology |
tavan bloğu taban kayacına kıyasla aşağı kaymış gibi görünen eğik fay |
gravity fault n.
|
|
472 |
Geology |
adeta cam gibi görünen |
subvitreous adj.
|
|
Military |
|
473 |
Military |
görünen sapma |
apparent precession n.
|
|
474 |
Military |
görünen sapma |
apparent wander n.
|
|
475 |
Military |
görünen ufuk |
apparent horizon n.
|
|
476 |
Military |
ufuk ötesinden görünen gemi gövdesi |
hull up n.
|
|
477 |
Military |
ortasından geçen bir çubuk varmış gibi görünen yuvarlak gülle |
crossbar shot n.
|
|
478 |
Military |
üst yarısında bir hayvanın ön tarafı görünen alt yarısı ise boş (hanedan arması figürü) |
naissant adj.
|
|
479 |
Military |
sadece kulesi görünen (tank) |
hull down adj.
|
|
Art |
|
480 |
Art |
(portre, tablo) çeyreği görünen yüz |
quarter face n.
|
|
481 |
Art |
özel gözlüklerle üç boyutlu görünen, farklı renklerde basılmış (bileşik resim) |
anaglyphic adj.
|
|
Music |
|
482 |
Music |
dans sırasında hareketli bedenin görünen dış hatları |
silhouette n.
|
|
483 |
Music |
(klasik müzikte) müzikal tema içerisinde görünen aralıkları koruyarak çalınan |
real adj.
|
|
Painting |
|
484 |
Painting |
bel üstü kısmı görünen portre |
three-quarter n.
|
|
485 |
Painting |
bel üstü kısmı görünen portre |
three-quarter length n.
|
|
Theatre |
|
486 |
Theatre |
yunan komedisindeki olduğundan daha azı gibi görünen, alçakgönüllü davranan ve alazon karakterinin karşıtı olan tipleme |
eiron n.
|
|
487 |
Theatre |
(oyuncuları) sahneye göze hoş görünen bir denge yaratacak şekilde yerleştirmek |
dress v.
|
|
Cinema |
|
488 |
Cinema |
ekranda vücudunun sadece omuzundan üstü görünen program sunucusu |
one shot n.
|
|
489 |
Cinema |
başlangıçta kızgın sert biri görünen zamanla iyi bir kişi olduğu anlaşılan anime karakteri |
tsundere n.
|
|
Photography |
|
490 |
Photography |
görünen odak |
virtual focus n.
|
|
491 |
Photography |
fotoğraflandığında normal boyuttaymış gibi görünen küçük ölçekli sahne veya model |
miniature n.
|
|
492 |
Photography |
flaşla çekilen fotoğrafta görünen yarı saydam küre |
orb n.
|
|
493 |
Photography |
özel gözlüklerle üç boyutlu görünen farklı renklerde basılmış |
anaglyphical adj.
|
|
494 |
Photography |
özel gözlüklerle üç boyutlu görünen farklı renklerde basılmış |
anaglyptical adj.
|
|
495 |
Photography |
özel gözlüklerle üç boyutlu görünen farklı renklerde basılmış |
anaglyptic adj.
|
|
496 |
Photography |
özel gözlüklerle üç boyutlu görünen farklı renklerde basılmış |
anaglyphic adj.
|
|
Librarianship |
|
497 |
Librarianship |
kitap sırtının en alt kısmında görünen raf bilgileri |
shelf mark n.
|
|
Printery |
|
498 |
Printery |
ilgili olduğu metinden ayrılarak basılı sayfa veya sütunun altında görünen ilk satır |
orphan n.
|
|
Archaic |
|
499 |
Archaic |
güneş'in veya başka bir yıldızın gökkubbede ulaştığı görünen en yüksek nokta |
meridian n.
|
|
500 |
Archaic |
yüzeyin bütünden farklı görünen bölümü |
plot n.
|
|