Türkisch | Englisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | hayati önem | vital importance n. | ||
We are about to deprive people of something of vital importance, unless we carry this! Bunu taşımazsak insanları hayati öneme sahip bir şeyden mahrum bırakmak üzereyiz! More Sentences |
Türkisch | Englisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | hayati önem taşıyan | vital adj. | ||
A policy to revive the economy is vital if Europe is to avoid deep recession. Avrupa'nın derin bir resesyondan kaçınması için ekonomiyi canlandıracak bir politika hayati önem taşımaktadır. More Sentences |
||||
General | hayati önem taşıyan bölüm | vital part n. | ||
General | hayati önem taşımak | be of vital importance v. | ||
General | hayati önem taşımak | be all important v. | ||
General | hayati önem taşımak | be essential v. | ||
General | hayati önem taşımak | be of the essence v. | ||
General | hayati önem taşımak | be crucial v. | ||
General | hayati önem taşımak | be all-important v. | ||
General | hayati önem arzetmek | be of vital importance v. | ||
General | hayati önem taşımayan | unvital adj. | ||
Idioms | ||||
Idioms | hayati önem taşımak | make the world go round v. |