için yapmak - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

için yapmak



Bedeutungen von dem Begriff "için yapmak" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 1 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Slang
için yapmak fix for v.

Bedeutungen, die der Begriff "için yapmak" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
bira yapmak için ezilmiş arpa ile su karışımı mash n.
belli bir ücretle ev işlerini yapmak için tutulan kadın servant n.
bilgi toplamak ve dedektiflik yapmak için işe alınabilecek kişi sherlock n.
ön hazırlık yapmak için kullanılan defter sketchpad n.
eskiden kırsal kesimde genellikle ahırda tiyatro gösterileri yapmak için çıkılan turne barnstormer n.
bir şeyi yapmak için elverişli zaman bölümü window n.
bir işi yapmak için gösterilen gayret a can–do attitude n.
bir işi yapmak için gereken heves a can–do attitude n.
küçük tamiratlar yapmak için masanın üzerine monte edilebilen ufak örs table anvil n.
kamp yapmak için gerekli beceriler campcraft n.
hintlilerin çapata (bir tür ekmek) yapmak için kullandıkları tava tava n.
bazı yumuşakça kabuklarının dekoratif objeler yapmak için kullanılan incili iç tabakası nacker n.
bazı yumuşakça kabuklarının dekoratif objeler yapmak için kullanılan incili iç tabakası nacre n.
bazı yumuşakça kabuklarının dekoratif objeler yapmak için kullanılan incili iç tabakası mother-of-pearl n.
banyo yapmak için ya da vücut kokusu olarak kullanılan yüksek alkollü ve hafif kokulu parfüm eau de toilette n.
banyo yapmak için ya da vücut kokusu olarak kullanılan yüksek alkollü ve hafif kokulu parfüm toilet water n.
cadının büyü yapmak veya bozmak için attığı düğüm witchknot n.
eskiden cildi açık renk yapmak için kullanılan bir kozmetik ürünü whitewash n.
manikür yapmak için gerekli bir dizi edevat manicure set n.
birini köle yapmak için alıkoyan kimse manstealer n.
yorgan yapmak için bir araya gelme quilting n.
yorgan yapmak için bir araya gelme quilting bee n.
editörün silme işlemi yapmak için kullandığı bir araç blue pencil n.
rahatlamak ve hoşlandığı şeyleri yapmak için kişinin kendine ayırdığı zaman me time n.
hattatlık çalışması yapmak için kullanılan kitap writing book n.
bir şey yapmak için kafayı kullanma headwork n.
aynadan yansıyan güneş ışınlarıyla uzun mesafeli gözlemler yapmak için jeodezik ölçümde kullanılan bir alet heliotrope n.
erkek bir çardak kuşunun dişiye kur yapmak için inşa ettiği yuva bower n.
hizmetçi ve çiftlik işçisi alımı yapmak için eskiden ingiliz kasaba ve köylerinde düzenlenen yıllık panayır statute fair n.
hız yapmak için tasarlanmış tekne gig n.
eskiden ateşle işkence yapmak için kullanılan demir ızgara gridiron n.
burma süsü yapmak için kullanılan alet guilloche n.
önemsiz ve nahoş işleri yapmak için görevlendirilmiş çalışan hireling n.
silmelerde boncuk motifi yapmak için kullanılan marangoz tezgahı beading plane n.
(gemiyi su geçirmez yapmak için kullanılan) astar packing n.
kırma yapmak için kullanılan ısıtılmış ütü gibi gereç gauffer n.
pile veya kabartma deseni yapmak için kullanılan ütü gauffering iron n.
çatı yapmak için kullanılan bir demet saman veya saz gavel [uk] n.
1842'de saban üretimi yapmak için kurulmuş bir fabrika parlin & orendorff co. n.
bitki veya hayvan çalışması yapmak için orman, mera, tarla gibi arazilerde oluşturulan dikdörtgen şeklindeki küçük alan plot n.
işkence yapmak için kullanılan kürek shingle n.
bir şeyi yapmak için çok masraf etmek go to great expense v.
olası yanlış anlaşılmaları önlemek için açıklama yapmak set the record straight v.
bir iş için ön hazırlık yapmak lay the groundwork for v.
anket yapmak için soru sormak survey v.
birtakım manevralar yapmak (bir amaca ulaşmak için) maneuver v.
kendi görüşlerinin doğruluğunu ölçmek için karşıt görüşlerin savunmasını yapmak play the devil's advocate v.
biri için otelde rezervasyon yapmak book someone into a hotel v.
iyi bir tesir bırakmak için elinden geleni yapmak put one's best foot forward v.
birisi için bayram yapmak make much of somebody v.
birini konuşturmak için işkence yapmak give someone the third degree v.
yapmak (bir şeyi biri için) mean for v.
birine bir şey yapması için baskı yapmak press someone to v.
için baskı yapmak press for v.
bir şeyi yapmak için gereken niteliklere sahip olmamak be unqualified to do something v.
rahatlamak için ucuz mağazalardan alışveriş yapmak retail therapy v.
emin olmak için gerekeni yapmak make sure v.
bir şey yapmak için cesaretini toplamak get up the nerve to v.
güvenoyu için oylama yapmak take a vote of confidence v.
gelecek için plan yapmak plan for future v.
zevk için yapmak do for fun v.
yaşam için gereken koşulları yerine getirmek için bir gezegenin yüzeyinde ve atmosferinde değişiklik yapmak terraform v.
başkalarını etkilemek için tehlikeli hareketler yapmak hotdog v.
yayalar için yapmak pedestrianize v.
yayalar için yapmak pedestrianise v.
gelecek için planlar yapmak think ahead v.
ilerisi için plan yapmak look ahead v.
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak be so bold as to do something v.
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak make so bold as to do something v.
kendisi için bir şeyler yapmak istemek want to make something for oneself v.
(bir şeyleri yapmak için) ilk adımı atmak take the first step to do something v.
biri için muhbirlik yapmak snitch for someone v.
fiyat için pazarlık yapmak haggle about the price v.
geri almak için bir çeşit anlaşma yapmak make some sort of deal to get it back v.
delil için ceset üzerinde araştırma yapmak examine the body for evidence v.
birisi için bazı düzenlemeler yapmak make arrangements for someone v.
biri için şahitlik yapmak testify for someone v.
akşam yemeği için bir şeyler yapmak make something for dinner v.
birtakım manevralar yapmak (bir amaca ulaşmak için) manoeuvre v.
(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak find enough courage (to do something) v.
bir şeyi yapmak için cesaret bulmak bring oneself to do something v.
bir şeyi yapmak için durmak stop to do something v.
yapmak için doğduğu şeyi yapmak do what he/she meant to do v.
kabul ettirmek için baskı yapmak threap [obsolete] v.
sos veya et suyu yapmak için pişirilmiş et kalıntılarını şarap veya su içinde koyarak sulandırmak deglaze v.
performans ölçümü yapmak için denektaşı problem ile test etmek benchmark v.
belirli bir pozisyon için manevra yapmak jockey v.
(birini, bir grubu) bir şey yapmak için ikna etmeye çalışmak woo v.
dalga yapmak için saçı tutamlara ayırmak block v.
cezalandırmak için kötülük yapmak hang v.
devlet desteği için başvuran kişinin mali durumuna yönelik araştırma yapmak means-test v.
hayır için bir şey yapmak do something for charity v.
(video oyunlarında) kademe atlamak veya bir şey kazanmak için görevi tekrar yapmak grind v.
(özellikle yiyecek için) sırnaşıklık yapmak grub v.
bir şeyi yapmak için çabalamak heave v.
(yapılacak iş için) ödeme yapmak hire v.
... için başvuru yapmak apply for v.
(satışları yükseltmek için) üründe indirim yapmak inboard v.
(golf) topun pata alanına girmesi için gereken vuruşa denk skor yapmak par v.
(biri için) pezevenklik yapmak pimp v.
(bitkiye) yayılması için aşılama yapmak pipe v.
(şans getirmesi için) parmaklarını çapraz yapmak cross v.
doğru söylediğini göstermek için kalbinin üzerinde çarpı işareti yapmak cross v.
(bir şey için) planlama yapmak posture v.
(kabile, grup için) kutlama yapmak potlatch v.
(ev) kendi oturmak için yapmak self-build v.
(oyunu başlatmak için) domino taşı ile hamle yapmak set v.
bir şeyi yapmış olmak için yapmak shuffle v.
yapmış olmak için yapmak siwash v.
yapmış olmak için yapmak slur v.
onaylatmak için resmi oylama çağrısı yapmak put v.
(bölgesini işaretlemek için) nesnelerin üzerine çiş yapmak spray v.
(tahviller için) yazılı başvuru yapmak subscribe v.
gözlem yapmak için kullanılan observation adj.
(özel konuşma yapmak için) odaya kapanan closeted adj.
etki yapmak için for effect adv.
açılışını yapmak için inaugurally adv.
geniş zaman ortacı yapmak için kullanılan bir son ek -ing suf.
Phrasals
bir alanı bir şey yapmak için ayırmak zone something as something v.
birisiyle bir şey için pazarlık yapmak haggle with someone over something v.
(bir şey) yapmak için uğramak/girip çıkmak zip by v.
bir komplo için işbirliği yapmak collude with (someone or something) v.
bir komplo için işbirliği yapmak collude with someone or something v.
birisi için dini tören yapmak confirm (one) in (something) v.
birisi için dini tören yapmak confirm someone in something v.
bir şeyin ödemesini yapmak (bir şey için) ödeme yapmak pay on something v.
bir şey için prova yapmak rehearse for something v.
biri için hazırlık yapmak plan on someone v.
biri için hazırlık yapmak plan on something v.
bir şey için grev yapmak strike for something v.
bir şey için birisiyle mülakat yapmak interview with someone for something v.
bir şey için sıraya girmek/kuyruk yapmak line up for something v.
birisiyle bir şey için anlaşma yapmak contract with someone for something v.
bir şey için ödeme yapmak fork out money (for something) v.
bir şey için ödeme yapmak fork money out (for something) v.
bir şey için harcama yapmak fork out money (for something) v.
bir şey için ödeme yapmak fork over (some money) v.
bir şey için harcama yapmak fork money out (for something) v.
bir şey için harcama yapmak fork over (some money) v.
bir şey için ödeme yapmak fork (some money) over v.
bir şey için harcama yapmak fork (some money) over v.
bir şey için ödeme yapmak lay out (money) for something v.
bir şey için harcama yapmak lay out (money) for something v.
bir şey için ödeme yapmak shell out (money) for something v.
bir şey için harcama yapmak shell out (money) for something v.
bir şey için ödeme yapmak shell (money) out for something v.
bir şey için harcama yapmak shell (money) out for something v.
için lobi yapmak lobby for v.
kabul ettirmek için ikna etmek veya baskı yapmak urge upon v.
(bir şey için) birine baskı yapmak pressure someone into something v.
(bir şeyleri yapmak için) izin verilmek/izni olmak be allowed to do something v.
(başvurulan) bir iş için birisiyle mülakat yapmak interview someone for something v.
(bir şey ya da birisi) için kampanya ya da gösteri yapmak crusade for (someone or something) v.
ilginç hale getirmek için detaylar eklemek/eklemeler yapmak embellish with (something) v.
(biriyle/bir şeyle bir şey için) kira sözleşmesi yapmak lease (something) to (someone or something) v.
biriyle bir şey için kira sözleşmesi yapmak lease something (out) to someone v.
bir şey için belli bir miktarda ödeme yapmak expend something for something v.
bir bilgiye ulaşmak için derinlemesine araştırma yapmak dig into (something) v.
bir bilgiye ulaşmak için derinlemesine araştırma yapmak dig in (something) v.
(bir şeyi yapmak için) para vermek pay to (do something) v.
(bir şeyi yapmak için) çaba göstermek strive to (do something) v.
(bir şeyi yapmak için) çaba sarf etmek strive to (do something) v.
(bir şeyi yapmak için) gayret etmek strive to (do something) v.
(bir şeyi yapmak için) didinmek strive to (do something) v.
(biri için) tantana yapmak fawn upon (one) v.
(biri için) tantana yapmak fawn on (one) v.
biri için tantana yapmak fawn upon someone v.
biri için tantana yapmak fawn on someone v.
bilgi almak için baskı yapmak squeeze out (of something) v.
(bir şey) yapmak için harekete geçirmek stir to (something) v.
birini bir şey yapmak için harekete geçirmek stir someone into something v.
birini bir şey yapmak için harekete geçirmek stir someone to something v.
(birini bir şeyi) yapmak için kışkırtmak tease (one) into (doing something) v.
(birini bir şeyi) yapmak için gaza getirmek tease (one) into (doing something) v.
(birini bir şeyi) yapmak için teşvik etmek tease (one) into (doing something) v.
(birini/bir şeyi/kendini biri/bir şey) yapmak için gerekli ayarlamaları yapmak set (someone, something, or oneself) up as (someone or something) v.
(birini/bir şeyi/kendini biri/bir şey) konumuna getirmek için gereken düzenlemeleri yapmak set (someone, something, or oneself) up as (someone or something) v.
birini/bir şeyi bir şey yapmak için gerekli ayarlamaları yapmak set someone or something up as something v.
birini/bir şeyi bir şey yapmak için gerekli düzenlemeleri yapmak set someone or something up as something v.
(biriyle/bir şeyle bir şey) yapmak için çalışmak join (someone or something) to (something) v.
birine para veya bilgi vermesi için baskı yapmak milk someone for something v.
(birini/bir şeyi) kapmak için ani bir dalış yapmak swoop down on (someone or something) v.
birini/bir şeyi kapmak için ani bir dalış yapmak swoop down upon someone or something v.
birini/bir şeyi kapmak için ani bir dalış yapmak swoop down on someone or something v.
(bir şeyi) elde etmek için (bir şey) yapmak/harcamak put (something) toward (something) v.
bir şey için hazırlık yapmak arrange for something v.
(birine/bir şeye) karşı (bir şey) için misilleme yapmak avenge (oneself) against (someone or something) for (something) v.
(bir şey) için misilleme yapmak avenge (oneself) for (something) v.
için bakıcılık yapmak babysit for v.
(birine bir şey) için şantaj yapmak blackmail (someone) into (something) v.
yapması için şantaj yapmak blackmail into doing v.
(bir şeyi yapmak) için göbeği çatlamak break (one's) back to (do something) v.
(bir şeyi yapmak) için büyük çaba sarf etmek break (one's) back to (do something) v.
(bir şeyi yapmak) için kendini paralamak break (one's) back to (do something) v.
(bir şeyi yapmak) için canını dişine takmak break (one's) back to (do something) v.
(bir şeyi yapmak) için eşek gibi çalışmak break (one's) back to (do something) v.
(bir şeyi yapmak) için kıçını yırtmak break (one's) back to (do something) v.
(bir şey yapmak) için cesaretini toplamak bring (someone or oneself) to (do something) v.
için bütçe ayırmak/yapmak/oluşturmak budget for v.
için koçluk yapmak coach for v.
ile bir komplo için işbirliği yapmak collude with v.
(birini/bir şeyi) engellemek/önlemek için elinden geleni yapmak come down on (someone or something) v.
birisi için dini tören yapmak confirm in v.
(bir şey) için sözleşme yapmak contract for (something) v.
(biriyle/bir grupla bir şey) için sözleşme yapmak contract for (something) with (someone or something) v.
(biriyle/bir grupla bir şey) için sözleşme yapmak contract with (someone or something) v.
(biriyle/bir grupla bir şey) için sözleşme yapmak contract with (someone or something) for (something) v.
(birine bir şey) için baskı yapmak cow (someone) into (something) v.
için baskı yapmak cow into v.
için kampanya ya da gösteri yapmak crusade for v.
(birine/bir şeye bir şey) için tezahürat yapmak cry out for (someone or something) v.
(biri/bir şey) için gösteri yapmak demonstrate for (someone or something) v.
(biri/bir şey) için yapmak devote to (someone or something) v.
(birine bir şey) için baskı yapmak dragoon (someone) into (something) v.
bir şey için baskı yapmak dragoon into v.
(bir şey yapmak) için (bir şeyi) boşaltmak drain (something) off to (do something) v.
(bir şey yapmak) için (bir şeyi) akıtmak drain (something) off to (do something) v.
(bir şey yapmak) için (bir şeyi) tahliye etmek drain (something) off to (do something) v.
birine öğretmek için bir şarkının ritmini yapmak/taklit etmek drum something out v.
için tantana yapmak fawn on v.
(bir şeyi başarmak için) gerekeni yapmak go about (doing something) v.
(bir şeyi başarmak için) gerekeni yapmak go about to (do something) v.
(birine) devam etmesi için baskı yapmak goad (someone) on v.
(birini/bir şeyi) tutmak/yakalamak için hamle yapmak grab at (someone or something) v.
(birini/bir şeyi) tutmak/yakalamak için hamle yapmak grab for (someone or something) v.
bir kullanıcı arayüzünü aktif olmadığını belirtmek için gri yapmak gray out v.
(biriyle) biri/bir şey için/üzerine pazarlık yapmak haggle (with someone) over someone or something v.
için pazarlık yapmak/etmek haggle about v.
bir şey için pazarlık yapmak/etmek haggle about something v.
için/üzerine pazarlık yapmak/etmek haggle over v.
(bir şey) için/üzerine pazarlık yapmak/etmek haggle over (something) v.
bir şeyi gücünü artırmak için modifiye etmek/değişiklik yapmak hop something up v.
(birini bir işi yapmak için) güçsüz kılmak incapacitate (someone) for (something) v.
(birini bir işi yapmak için) güçsüz düşürmek/bırakmak incapacitate (someone) for (something) v.
(birini bir süreliğine bir işi yapmak için) güçsüz kılmak incapacitate (someone) for (something) for (a period of time) v.
(birini bir süreliğine bir işi yapmak için) güçsüz düşürmek/bırakmak incapacitate (someone) for (something) for (a period of time) v.
(biri) için çeviri/tercüme yapmak interpret for (someone) v.
için iş görüşmesi yapmak interview for v.
için mülakat yapmak interview for v.
(bir iş) için iş görüşmesi yapmak interview for (something) v.
(bir iş) için mülakat yapmak interview for (something) v.
(birine bir şey yapmak) için enerji/cesaret vermek jolly (someone) into (doing) (something) v.
için yasa/kanun yapmak legislate for v.
için sıraya girmek/kuyruk yapmak line up for v.
(biri/bir şey) için lobi yapmak lobby for (someone or something) v.
(bir şey) için plan yapmak/hazırlanmak look forward to (something) v.
için manevra yapmak maneuver for v.
için hile yapmak maneuver for v.
için taktik yapmak maneuver for v.
için plan yapmak maneuver for v.
(bir şey) için manevra yapmak maneuver for (something) v.
(bir şey) için hile yapmak maneuver for (something) v.
(bir şey) için taktik yapmak maneuver for (something) v.
(bir şey) için plan yapmak maneuver for (something) v.
(bir şeyi) yapmak/geliştirmek için (başka bir şeyi) örnek almak model (something) after (something else) v.
(bir şeyi) yapmak/geliştirmek için (başka bir şeyi) örnek almak model (something) on (something else) v.
'-i yapmak/geliştirmek için (başka bir şeyi) örnek almak model on v.
(birine birinden/bir şeyden) uzaklaşması için el işareti yapmak motion (one) away from (someone or something) v.
kenara geçmesi için işaret yapmak motion aside v.
(birine bir şey yapması) için baskı yapmak pester (one) into (doing) (something) v.
(birine bir şey) için baskı yapmak pester (someone) for (something) v.
için baskı yapmak pester into v.
için plan yapmak plan for v.
için önceden plan yapmak plan for v.
için hazırlık yapmak plan for v.
için hazırlık yapmak plan on v.
(bir çeşit maden/doğal kaynak) için araştırma yapmak prospect for (something) v.
(bir şey) için baskı yapmak push for (something) v.
(bir yasayı, tasarıyı) geçmesi için bastırmak/baskı yapmak push through v.
(bir şey) için elinden geleni yapmak put (one's) back into (something) v.
(bir şey) için elinden geleni yapmak put (one's) back to (something) v.
(birine bir şey için) baskı yapmak railroad (one) into (something) v.
için prova yapmak rehearse for v.
(birine yaptığı masraflar) için geri ödeme yapmak reimburse (one) for (something) v.
(yaptığı masraflar) için geri ödeme yapmak reimburse for v.
(birine sağladığı/yaptığı bir şey) için ödeme yapmak remunerate (one) for (something) v.
(birinin yaptığı masraf/kayıp) için geri ödeme yapmak remunerate (one) for (something) v.
(birine bir şey) için/karşılığında ödeme yapmak repay (one) for (something) v.
için/karşılığında ödeme yapmak repay for v.
(bir şey) için değişim yapmak retool for (something) v.
(bir şey) için güncelleme yapmak retool for (something) v.
(bir amaç, değişim) için güncelleme yapmak retool for (something) v.
(bir amaç, değişim) için yeniden düzenleme yapmak retool for (something) v.
(bir şeyi) yapmak için acele etmek rush to (something) v.
(bir şey) yapmak için hemen koşmak rush to (something) v.
(bir şeyi) elde etmek için komplo düzenlemek/gizli plan yapmak scheme for (something) v.
(bir şeye) ulaşmak için komplo kurmak/gizli plan yapmak scheme for (something) v.
(biri/bir şey) için sayı yapmak score for (someone or something) v.
yapmak için gerekli ayarlamaları yapmak set up as v.
(bir şeyi yapmak) için oturmak sit down to (do something) v.
(bir şey yapmak, almak için durmak/mola vermek stop for (something) v.
(bir şey) için grev yapmak strike over (something) v.
(birine/biri için) striptiz yapmak strip for (someone) v.
yapmak için kışkırtmak tease into doing v.
yapmak için teşvik etmek tease into doing v.
(bir şey) için (resmi bir ticari teklif/anlaşma) yapmak tender (something) for (something) v.
için test yapmak test for v.
(bir şeyin) olup olmadığını tespit etmek için test yapmak test for v.
(bir şey) için test yapmak test for (something) v.
(bir şeyin) olup olmadığını tespit etmek için test yapmak test for (something) v.
için şahitlik yapmak testify for v.
(biri/bir şey) için şahitlik yapmak testify for (someone or something) v.
için çığırtkanlık yapmak tout for v.
(bir şey) için çığırtkanlık yapmak tout for (something) v.
(bir şey) için hazırlık yapmak train for (something) v.
(bir şey) için hazırlık yapmak train up to (something) v.
(bir şey) için idman yapmak train up to (something) v.
eliyle gitmesi/uzaklaşması/geri çekilmesi için işaret yapmak wave back v.
(bir alanı bir şey) yapmak için ayırmak zone (some place) as (something) v.
(bir alanı bir şey) yapmak için ayırmak zone (something) for (something) v.
uygun rota bulmak için deneme yapmak beat about v.
Phrases
doğru söylediğini kanıtlamak için kalbinin üstünde çarpı işareti yapmak cross one's heart v.
iyi yapmak için hiçbir zaman çok geç değildir it's never too late to do well expr.
omlet yapmak için birkaç yumurta kırman gerekir you've got to crack a few eggs to make an omelet expr.
(bir şey yapabilmek/yapmak) için in order to (do something) expr.
yapabilmek/yapmak için in order to do expr.
bir şey yapabilmek/yapmak için in order to do something expr.
Proverb
aynı anda iki şeyi birden yapmak için çabalarsan ikisinden de olursun if you run after two hares you will catch neither
hazırlanmamak, başarısızlık için hazırlık yapmak demektir he who fails to prepare prepares to fail
aynı anda iki şeyi birden yapmak için çabalarsan ikisinden de olursun if you chase two rabbits, you will not catch either one
Colloquial
sevişmek ya da küçük kaçamaklar yapmak için kullanılan yataklı minibüs/karavan gibi araç sin-bin n.
gizli dinleme yapmak veya kişisel bilgilere ulaşmak/kişisel bilgileri değiştirmek için kişinin internete bağlandığı cihaz ile interneti yayan modem arasında oluşturulan gizli bir erişim noktası evil twin n.
gizli dinleme yapmak veya kişisel bilgilere ulaşmak/kişisel bilgileri değiştirmek için kişinin bağlı olduğu güvenli ağdan atılarak tekrar bağlanmak zorunda bırakıldığı ve şifresini çalmaya yarayan gizli/sahte erişim noktası evil twin n.
çocukların oyunda mızıkçılık yapmak için ağlaması keys [dialect] n.
değişiklik yapmak için alan room for maneuver n.
değişiklik yapmak için alan room to maneuver n.
yapmak için hazırlanma fixin to do n.
bir şey yapmak için yeterince erkek olmak be man enough to do something v.
bir şey yapmak için yeterince cesur olmak be man enough to do something v.
bir konuşma yapmak için ayağa kalkmak take the floor v.
bir şeyi yapmak için cesaretli olmak make so bold as to v.
(bir şey yapmak için) yanıp tutuşmak crave to (do something) v.
başarmak için her şeyi yapmak elbow (one's) way to the top v.
değiştirmek için bir şey yapmak do something/anything about v.
insanları etkilemek için tehlikeli işler/gösteriler yapmak hot dog v.
hava atmak için tehlikeli numaralar yapmak hot dog v.
(bir şeyi) yapmak için tüm gücüyle çabalamak be all for something/for doing something v.
(ingilizler için) çay servisini yapmak be mother [old-fashioned] v.
(bir şeyi yapmak biri) için daha iyi olmak do better to (do something) v.
(biri) için bir şey yapmak do for (someone) v.
uğur getirmesi için (bir şey) yapmak do something for luck v.
(bir şey) için her şeyi yapmak give anything (for something) v.
(bir şey yapmak) için yolunu uzatmak go out of (one's) way (to do something) v.
(bir şey yapmak) için yolundan sapmak go out of (one's) way (to do something) v.
(bir şey yapmak) için yolunu değiştirmek go out of (one's) way (to do something) v.
(bir şey yapmak) için zahmete girmek go out of (one's) way (to do something) v.
(bir şey yapmak) için zahmete katlanmak go out of (one's) way (to do something) v.
(bir şey yapmak) için zahmet etmek go out of (one's) way (to do something) v.
(bir şeyi yaparken/yapmak için kendini) helak etmek kill (oneself) (doing something) v.
(bir şeyi yaparken/yapmak için kendi) canını çıkarmak kill (oneself) (doing something) v.
(bir şeyi yapmak için) ölümüne uğraşmak kill (oneself) (doing something) v.
(bir şeyi yapmak için/yapacağım diye kendini) helak etmek kill yourself doing something v.
(bir şeyi yapmak için/yapacağım diye kendi) canını çıkarmak kill yourself doing something v.
(bir şeyi yapmak için/yapacağım diye) ölümüne uğraşmak kill yourself doing something v.
kendini (bir şey yapmak için) sıkıntıya sokmak trouble oneself (to do something) v.
bir meblağı/tutarı ödemesi için baskı yapmak shake down v.
birine borç vermesi için baskı yapmak shake someone down v.
(bir şeyi yapmak için) aşırı çabalamak kill (oneself) (doing something) v.
(bir şeyi yapmak için/yapacağım diye) ölümüne uğraşmak/çabalamak kill (oneself) (doing something) v.
(bir şeyi yapmak için/yapacağım diye) bir tarafını yırtmak kill (oneself) (doing something) v.
(bir şeyi yapmak için/yapacağım diye) kendini yırtmak kill (oneself) (doing something) v.
(bir şeyi yapmak için/yapacağım diye) canını dişine takmak kill (oneself) (doing something) v.
(bir şeyi yapmak için) aşırı çaba/efor sarf etmek kill (oneself) (doing something) v.
bir şeyi yapmak için aşırı çabalamak kill yourself doing something v.
bir şeyi yapmak için/yapacağım diye ölümüne uğraşmak/çabalamak kill yourself doing something v.
bir şeyi yapmak için/yapacağım diye bir tarafını yırtmak kill yourself doing something v.
bir şeyi yapmak için/yapacağım diye kendini yırtmak kill yourself doing something v.
bir şeyi yapmak için/yapacağım diye canını dişine takmak kill yourself doing something v.
bir şeyi yapmak için aşırı çaba/efor sarf etmek kill yourself doing something v.
bir şeyi eskisi gibi yapmak için çok/fazla yaşlı olmak be past it v.
bir şeyi eskisi gibi yapmak için çok/fazla yaşlı olmak look past it v.
bir şeyi yapmış olmak için yapmak phone it in v.
istenene ulaşmak için her şeyi yapmak beg, borrow, and steal v.
bir şey için/bir şeyi yapmak için iyi, ideal, daha iyi konumda olmak be well, ideally, better placed for something/to do something v.
bir şey için/bir şeyi yapmak için iyi bir fırsatı/şansı olmak be well, ideally, better placed for something/to do something v.
bir şey için/bir şeyi yapmak için uygun konumda/yerde olmak be well, ideally, better placed for something/to do something v.
(bir şey yapmak) için sabırsızlanmak be down to (do something) v.
(bir şey yapmak) için hevesli olmak be down to (do something) v.
(bir şey yapmak) için can atmak be down to (do something) v.
(bir şey yapmak için) sabırsızlanmak can't wait (to do something) v.
bir şeyi yapmak için planlama yapmak make arrangements to do something v.
bir şeyi yapmak için gerekli ayarlamaları yapmak make arrangements to do something v.
bir şeyi yapmak/yapmamak için elinden geleni yapmak as much as somebody can/could do (not) to do something v.
bir şeyi yapmak/yapmamak için elinden geldiğince uğraşmak as much as somebody can/could do (not) to do something v.
bir şeyi yapmak için elinden geleni yapmak as much as somebody can/could do to do something v.
bir şeyi yapmak için elinden geldiğince uğraşmak as much as somebody can/could do to do something v.
bir şey/bir şey yapmak için can atmak be dying for something/to do something v.
bir şey/bir şey yapmak için ölmek be dying for something/to do something v.
bir şey/bir şey yapmak için yanıp tutuşmak be dying for something/to do something v.
bir şeyi eskisi gibi yapmak için fazla yaşlı olmak be past it [uk] v.
bir şeyi eskisi gibi yapmak için fazla yaşlı olmak be past it [uk] v.
(hamle yapmak için) geri çekilmek haul off [us/canada] v.
(biri) için (bir şey) yapmak do for (someone) v.
(bir şey yapmak) için ölmek be dying to (do something) v.
(bir şey yapmak) için yanıp tutuşmak be dying to (do something) v.
(bir şey yapmak) için can atmak be dying to (do something) v.
(bir şey yapmak) için kandırmak get to (do something) v.
bir şey için elinden gelen her şeyi yapmak go all out for something v.
bir şey için elinden geleni yapmak go all out for something v.
bir şey yapmak için sabırsızlanmak be in a hurry to do something v.
yapmak için yaşamak live to do v.
yapmak için para vermek pay to do v.
yapmak için çaba göstermek strive to do v.
yapmak için çaba sarf etmek strive to do v.
yapmak için gayret etmek strive to do v.
yapmak için didinmek strive to do v.
(bir şey yapmak için) her şey/tamamen hazır (all) set adj.
(bir şey yapmak için) hazır (all) set adj.
(bir şey yapmak için) eksiksiz hazır/bir eksiği yok (all) set adj.
(bir şey yapmak için) her şey/tamamen hazır (all) set adj.
(bir şey yapmak için) hazır (all) set adj.
(bir şey yapmak için) eksiksiz hazır/bir eksiği yok (all) set adj.
(bir şeyi yapmak) için ölen bent on (doing something) adj.
(bir şeyi yapmak) için yanıp tutuşan bent on (doing something) adj.
yapmak için ölen bent on doing adj.
yapmak için yanıp tutuşan bent on doing adj.
bir şey/bir şeyi yapmak için ölen bent on something/on doing something adj.
bir şey/bir şeyi yapmak için yanıp tutuşan bent on something/on doing something adj.
bir şeyi yapmak için (daha) iyi bir sebep all the more reason for doing something expr.
bir şeyi yapmak için (daha) iyi bir sebep all the more reason to do something expr.
eklenti yapmak için for good measure expr.
(bir şey yapmak için) (çok) daha iyi (all) the better to (do something) expr.
(bir şey yapmak için) daha (da) iyi (all) the better to (do something) expr.
(bir şey yapmak) için hazırlanma fixing to (do something) expr.
(bir şey yapmak) için hazırlanma fixin to do something expr.
restoran reklamı yapmak için kullanılan standart bir ifade eat at joe's [cliché] expr.
bir şey yapmak için so as to do something expr.
Idioms
bir işi yapmak için gerekli aletler/yöntem the tools of the trade n.
bir işi yapmak için gerekli aletler/yöntem the tools of your trade n.
işi başarıyla yapmak için gerekenler one's way around n.
işi başarıyla yapmak için gerekenler one's way about n.
eskiden işkence yapmak için kullanılan tahta at şeklinde alet wooden mare n.
pis/kimsenin yapmak istemeyeceği işleri yapması için tutulmuş kimse a hatchet man n.
casusluk yapmak/ele vermek için kurulan arkadaşlık a judas kiss n.
(bir şeyi) yapmak için bir girişimde bulunma a stab at (something) n.
(bir şey yapmak için) açık çek carte blanche (to do something) n.
(bir şey yapmak için) tam yetki carte blanche (to do something) n.
(bir şey yapmak için) sınırsız özgürlük carte blanche (to do something) n.
(bir şey/bir şeyi yapmak için) hiç şans yok (a) fat chance (of something/doing something) n.
(bir şey/bir şeyi yapmak) için son fırsat last chance (for/at/to do something) n.
(bir şey/bir şeyi yapmak) için son şans last chance (for/at/to do something) n.
(bir şeyi yapmak için) ilk şans the first crack at (something) n.
bir işi yapmak için gerekli aletler/yöntem the tools of the trade n.
bir işi yapmak için gerekli aletler/yöntem the tools of one's trade n.
(bir şey yapmak) için ihtiyaç duyulan finansal kaynak the wherewithal to (do something) n.
(bir şey yapmak) için gereken para the wherewithal to (do something) n.
(bir şey yapmak) için ihtiyaç duyulan motivasyon the wherewithal to (do something) n.
(bir şey yapmak) için gereken enerji the wherewithal to (do something) n.
(bir şey yapmak) için ihtiyaç duyulan girişkenlik the wherewithal to (do something) n.
(bir şey yapmak) için gereken sağduyu the wherewithal to (do something) n.
(bir şey yapmak) için ihtiyaç duyulan kafa/idrak the wherewithal to (do something) n.
(bir şey yapmak) için gereken beceri the wherewithal to (do something) n.
zamandan kazanmak için sallapati iş yapmak cut corners v.
zamandan kazanmak için sallapati iş yapmak cut a corner v.
(bir şey için) heyecan yapmak/sabırsızlanmak be keen about v.
beleş gol için savunma yapmak yerine rakip sahada topun ayağına gelmesini beklemek cherry-pick v.
(belli bir şeyin olması için) düzenleme yapmak work it so (that) (something is the case) v.
(belli bir şeyin olması için) düzenleme yapmak work it/things (so that...) v.
(bir şey yapmak için) hiçbir nedeni olmamak have no cause to (do something) v.
arayı kapatmak için sıkı çalışmak/fazla mesai yapmak play catch-up v.
bir ilişki ya da projeye başlamak için yanlış bir başlangıç yapmak get off on the wrong foot v.
bir şeyi yapmak için yanıp tutuşmak have fire in the belly v.
bir şeyi yapmak için çok çaba harcamak be at pains to do something v.
bir işi yapmak için eli kaşınmak one's fingers itch v.
bir şeyi yapmak için can atmak be dying to do something v.
bir şeyi yapmak için çok çabalamak put one's back into v.
bir şeyi yapmak için yanıp tutuşmak have fire in one's belly v.
bir şeyi yapmak için sabırsızlanmak be straining at the leash v.
bir şeyi yapmak için helak olmak be at pains to do something v.
birini (bir şey yapmak için) kandırmak fool someone into something v.
biri için elinden geleni yapmak go to the wall (for somebody/something) v.
grevdeki işçilerle dayanışmak için iş bırakma eylemi yapmak come out in sympathy with v.
işi yapmak için gerekli cesareti toplamak muster enough courage up to do the job v.
işi yapmak için gerekli cesareti toplamak muster up enough courage to do the job v.
kendini bir şey yapmak için yavaş yavaş hazırlamak work your way around v.
kendini kurtarmak için her şeyi yapmak grasp at a straw v.
tutmak/yakalamak için hamle yapmak make a grab at someone v.
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak get the pluck up (to do something) v.
(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak get the guts up (to do something) v.
(bir şeyi yapmak için) sabırsızlanmak raring to go v.
(bir şeyi yapmak için) sabırsızlanmak rarin' to go v.
(bir şeyi yapmak için) bir tarafını yırtmak break one's back v.
(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak get the nerve up (to do something) v.
(bir şeyi yapmak için) cesareti/azmi kalmamak not have the stomach for something v.
(birşeyi yapmak için) yeterli cesareti olmak get enough nerve up (to do something) v.
(birşeyi yapmak için) yeterli cesareti olmak get enough guts up (to do something) v.
(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak get enough nerve up (to do something) v.
(bir işi/görevi yapmak için) enerjisi/isteği/arzusu olmak build up a head of steam v.
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak get the courage up (to do something) v.
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak get enough spunk up (to do something) v.
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak get enough nerve up (to do something) v.
(bir şeyi yapmak için) büyük zahmete girmek go to/take great pains to do something v.
(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak get enough courage up (to do something) v.
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak get the guts up (to do something) v.
(bir şeyi yapmak için) cesareti olmak have the gall to do something v.
(birşeyi yapmak için) yeterli cesareti olmak get the guts up (to do something) v.
(bir şeyi yapmak için) zaman bulmak find the time (to do something) v.
(birşeyi yapmak için) yeterli cesareti olmak get the spunk up (to do something) v.
(bir şeyi gerçekleştirmek/yapmak için) sihirli bir değneği olmamak have no magic wand (to do something) v.
ülkesi için yapıyormuş gibi yapmak wrap oneself in the flag v.