|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
General |
|
1 |
General |
bira yapmak için ezilmiş arpa ile su karışımı |
mash n.
|
|
2 |
General |
belli bir ücretle ev işlerini yapmak için tutulan kadın |
servant n.
|
|
3 |
General |
bilgi toplamak ve dedektiflik yapmak için işe alınabilecek kişi |
sherlock n.
|
|
4 |
General |
ön hazırlık yapmak için kullanılan defter |
sketchpad n.
|
|
5 |
General |
eskiden kırsal kesimde genellikle ahırda tiyatro gösterileri yapmak için çıkılan turne |
barnstormer n.
|
|
6 |
General |
bir şeyi yapmak için elverişli zaman bölümü |
window n.
|
|
7 |
General |
bir işi yapmak için gösterilen gayret |
a can–do attitude n.
|
|
8 |
General |
bir işi yapmak için gereken heves |
a can–do attitude n.
|
|
9 |
General |
küçük tamiratlar yapmak için masanın üzerine monte edilebilen ufak örs |
table anvil n.
|
|
10 |
General |
kamp yapmak için gerekli beceriler |
campcraft n.
|
|
11 |
General |
hintlilerin çapata (bir tür ekmek) yapmak için kullandıkları tava |
tava n.
|
|
12 |
General |
bazı yumuşakça kabuklarının dekoratif objeler yapmak için kullanılan incili iç tabakası |
nacker n.
|
|
13 |
General |
bazı yumuşakça kabuklarının dekoratif objeler yapmak için kullanılan incili iç tabakası |
nacre n.
|
|
14 |
General |
bazı yumuşakça kabuklarının dekoratif objeler yapmak için kullanılan incili iç tabakası |
mother-of-pearl n.
|
|
15 |
General |
banyo yapmak için ya da vücut kokusu olarak kullanılan yüksek alkollü ve hafif kokulu parfüm |
eau de toilette n.
|
|
16 |
General |
banyo yapmak için ya da vücut kokusu olarak kullanılan yüksek alkollü ve hafif kokulu parfüm |
toilet water n.
|
|
17 |
General |
cadının büyü yapmak veya bozmak için attığı düğüm |
witchknot n.
|
|
18 |
General |
eskiden cildi açık renk yapmak için kullanılan bir kozmetik ürünü |
whitewash n.
|
|
19 |
General |
manikür yapmak için gerekli bir dizi edevat |
manicure set n.
|
|
|
20 |
General |
birini köle yapmak için alıkoyan kimse |
manstealer n.
|
|
21 |
General |
yorgan yapmak için bir araya gelme |
quilting n.
|
|
22 |
General |
yorgan yapmak için bir araya gelme |
quilting bee n.
|
|
23 |
General |
editörün silme işlemi yapmak için kullandığı bir araç |
blue pencil n.
|
|
24 |
General |
rahatlamak ve hoşlandığı şeyleri yapmak için kişinin kendine ayırdığı zaman |
me time n.
|
|
25 |
General |
hattatlık çalışması yapmak için kullanılan kitap |
writing book n.
|
|
26 |
General |
bir şey yapmak için kafayı kullanma |
headwork n.
|
|
27 |
General |
aynadan yansıyan güneş ışınlarıyla uzun mesafeli gözlemler yapmak için jeodezik ölçümde kullanılan bir alet |
heliotrope n.
|
|
28 |
General |
erkek bir çardak kuşunun dişiye kur yapmak için inşa ettiği yuva |
bower n.
|
|
29 |
General |
hizmetçi ve çiftlik işçisi alımı yapmak için eskiden ingiliz kasaba ve köylerinde düzenlenen yıllık panayır |
statute fair n.
|
|
30 |
General |
hız yapmak için tasarlanmış tekne |
gig n.
|
|
31 |
General |
eskiden ateşle işkence yapmak için kullanılan demir ızgara |
gridiron n.
|
|
32 |
General |
burma süsü yapmak için kullanılan alet |
guilloche n.
|
|
33 |
General |
önemsiz ve nahoş işleri yapmak için görevlendirilmiş çalışan |
hireling n.
|
|
34 |
General |
silmelerde boncuk motifi yapmak için kullanılan marangoz tezgahı |
beading plane n.
|
|
35 |
General |
(gemiyi su geçirmez yapmak için kullanılan) astar |
packing n.
|
|
36 |
General |
kırma yapmak için kullanılan ısıtılmış ütü gibi gereç |
gauffer n.
|
|
37 |
General |
pile veya kabartma deseni yapmak için kullanılan ütü |
gauffering iron n.
|
|
38 |
General |
çatı yapmak için kullanılan bir demet saman veya saz |
gavel [uk] n.
|
|
39 |
General |
1842'de saban üretimi yapmak için kurulmuş bir fabrika |
parlin & orendorff co. n.
|
|
|
40 |
General |
bitki veya hayvan çalışması yapmak için orman, mera, tarla gibi arazilerde oluşturulan dikdörtgen şeklindeki küçük alan |
plot n.
|
|
41 |
General |
işkence yapmak için kullanılan kürek |
shingle n.
|
|
42 |
General |
bir şeyi yapmak için çok masraf etmek |
go to great expense v.
|
|
43 |
General |
olası yanlış anlaşılmaları önlemek için açıklama yapmak |
set the record straight v.
|
|
44 |
General |
bir iş için ön hazırlık yapmak |
lay the groundwork for v.
|
|
45 |
General |
anket yapmak için soru sormak |
survey v.
|
|
46 |
General |
birtakım manevralar yapmak (bir amaca ulaşmak için) |
maneuver v.
|
|
47 |
General |
kendi görüşlerinin doğruluğunu ölçmek için karşıt görüşlerin savunmasını yapmak |
play the devil's advocate v.
|
|
48 |
General |
biri için otelde rezervasyon yapmak |
book someone into a hotel v.
|
|
49 |
General |
iyi bir tesir bırakmak için elinden geleni yapmak |
put one's best foot forward v.
|
|
50 |
General |
birisi için bayram yapmak |
make much of somebody v.
|
|
51 |
General |
birini konuşturmak için işkence yapmak |
give someone the third degree v.
|
|
52 |
General |
yapmak (bir şeyi biri için) |
mean for v.
|
|
53 |
General |
birine bir şey yapması için baskı yapmak |
press someone to v.
|
|
54 |
General |
için baskı yapmak |
press for v.
|
|
55 |
General |
bir şeyi yapmak için gereken niteliklere sahip olmamak |
be unqualified to do something v.
|
|
56 |
General |
rahatlamak için ucuz mağazalardan alışveriş yapmak |
retail therapy v.
|
|
57 |
General |
emin olmak için gerekeni yapmak |
make sure v.
|
|
58 |
General |
bir şey yapmak için cesaretini toplamak |
get up the nerve to v.
|
|
59 |
General |
güvenoyu için oylama yapmak |
take a vote of confidence v.
|
|
60 |
General |
gelecek için plan yapmak |
plan for future v.
|
|
61 |
General |
zevk için yapmak |
do for fun v.
|
|
62 |
General |
yaşam için gereken koşulları yerine getirmek için bir gezegenin yüzeyinde ve atmosferinde değişiklik yapmak |
terraform v.
|
|
63 |
General |
başkalarını etkilemek için tehlikeli hareketler yapmak |
hotdog v.
|
|
64 |
General |
yayalar için yapmak |
pedestrianize v.
|
|
65 |
General |
yayalar için yapmak |
pedestrianise v.
|
|
66 |
General |
gelecek için planlar yapmak |
think ahead v.
|
|
67 |
General |
ilerisi için plan yapmak |
look ahead v.
|
|
68 |
General |
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak |
be so bold as to do something v.
|
|
69 |
General |
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak |
make so bold as to do something v.
|
|
70 |
General |
kendisi için bir şeyler yapmak istemek |
want to make something for oneself v.
|
|
71 |
General |
(bir şeyleri yapmak için) ilk adımı atmak |
take the first step to do something v.
|
|
72 |
General |
biri için muhbirlik yapmak |
snitch for someone v.
|
|
73 |
General |
fiyat için pazarlık yapmak |
haggle about the price v.
|
|
74 |
General |
geri almak için bir çeşit anlaşma yapmak |
make some sort of deal to get it back v.
|
|
75 |
General |
delil için ceset üzerinde araştırma yapmak |
examine the body for evidence v.
|
|
76 |
General |
birisi için bazı düzenlemeler yapmak |
make arrangements for someone v.
|
|
77 |
General |
biri için şahitlik yapmak |
testify for someone v.
|
|
78 |
General |
akşam yemeği için bir şeyler yapmak |
make something for dinner v.
|
|
79 |
General |
birtakım manevralar yapmak (bir amaca ulaşmak için) |
manoeuvre v.
|
|
|
80 |
General |
(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak |
find enough courage (to do something) v.
|
|
81 |
General |
bir şeyi yapmak için cesaret bulmak |
bring oneself to do something v.
|
|
82 |
General |
bir şeyi yapmak için durmak |
stop to do something v.
|
|
83 |
General |
yapmak için doğduğu şeyi yapmak |
do what he/she meant to do v.
|
|
84 |
General |
kabul ettirmek için baskı yapmak |
threap [obsolete] v.
|
|
85 |
General |
sos veya et suyu yapmak için pişirilmiş et kalıntılarını şarap veya su içinde koyarak sulandırmak |
deglaze v.
|
|
86 |
General |
performans ölçümü yapmak için denektaşı problem ile test etmek |
benchmark v.
|
|
87 |
General |
belirli bir pozisyon için manevra yapmak |
jockey v.
|
|
88 |
General |
(birini, bir grubu) bir şey yapmak için ikna etmeye çalışmak |
woo v.
|
|
89 |
General |
dalga yapmak için saçı tutamlara ayırmak |
block v.
|
|
90 |
General |
cezalandırmak için kötülük yapmak |
hang v.
|
|
91 |
General |
devlet desteği için başvuran kişinin mali durumuna yönelik araştırma yapmak |
means-test v.
|
|
92 |
General |
hayır için bir şey yapmak |
do something for charity v.
|
|
93 |
General |
(video oyunlarında) kademe atlamak veya bir şey kazanmak için görevi tekrar yapmak |
grind v.
|
|
94 |
General |
(özellikle yiyecek için) sırnaşıklık yapmak |
grub v.
|
|
95 |
General |
bir şeyi yapmak için çabalamak |
heave v.
|
|
96 |
General |
(yapılacak iş için) ödeme yapmak |
hire v.
|
|
97 |
General |
... için başvuru yapmak |
apply for v.
|
|
98 |
General |
(satışları yükseltmek için) üründe indirim yapmak |
inboard v.
|
|
99 |
General |
(golf) topun pata alanına girmesi için gereken vuruşa denk skor yapmak |
par v.
|
|
100 |
General |
(biri için) pezevenklik yapmak |
pimp v.
|
|
101 |
General |
(bitkiye) yayılması için aşılama yapmak |
pipe v.
|
|
102 |
General |
(şans getirmesi için) parmaklarını çapraz yapmak |
cross v.
|
|
103 |
General |
doğru söylediğini göstermek için kalbinin üzerinde çarpı işareti yapmak |
cross v.
|
|
104 |
General |
(bir şey için) planlama yapmak |
posture v.
|
|
105 |
General |
(kabile, grup için) kutlama yapmak |
potlatch v.
|
|
106 |
General |
(ev) kendi oturmak için yapmak |
self-build v.
|
|
107 |
General |
(oyunu başlatmak için) domino taşı ile hamle yapmak |
set v.
|
|
108 |
General |
bir şeyi yapmış olmak için yapmak |
shuffle v.
|
|
109 |
General |
yapmış olmak için yapmak |
siwash v.
|
|
110 |
General |
yapmış olmak için yapmak |
slur v.
|
|
111 |
General |
onaylatmak için resmi oylama çağrısı yapmak |
put v.
|
|
112 |
General |
(bölgesini işaretlemek için) nesnelerin üzerine çiş yapmak |
spray v.
|
|
113 |
General |
(tahviller için) yazılı başvuru yapmak |
subscribe v.
|
|
114 |
General |
gözlem yapmak için kullanılan |
observation adj.
|
|
115 |
General |
(özel konuşma yapmak için) odaya kapanan |
closeted adj.
|
|
116 |
General |
etki yapmak için |
for effect adv.
|
|
117 |
General |
açılışını yapmak için |
inaugurally adv.
|
|
118 |
General |
geniş zaman ortacı yapmak için kullanılan bir son ek |
-ing suf.
|
|
Phrasals |
|
119 |
Phrasals |
bir alanı bir şey yapmak için ayırmak |
zone something as something v.
|
|
120 |
Phrasals |
birisiyle bir şey için pazarlık yapmak |
haggle with someone over something v.
|
|
121 |
Phrasals |
(bir şey) yapmak için uğramak/girip çıkmak |
zip by v.
|
|
122 |
Phrasals |
bir komplo için işbirliği yapmak |
collude with (someone or something) v.
|
|
123 |
Phrasals |
bir komplo için işbirliği yapmak |
collude with someone or something v.
|
|
124 |
Phrasals |
birisi için dini tören yapmak |
confirm (one) in (something) v.
|
|
125 |
Phrasals |
birisi için dini tören yapmak |
confirm someone in something v.
|
|
126 |
Phrasals |
bir şeyin ödemesini yapmak (bir şey için) ödeme yapmak |
pay on something v.
|
|
127 |
Phrasals |
bir şey için prova yapmak |
rehearse for something v.
|
|
128 |
Phrasals |
biri için hazırlık yapmak |
plan on someone v.
|
|
129 |
Phrasals |
biri için hazırlık yapmak |
plan on something v.
|
|
130 |
Phrasals |
bir şey için grev yapmak |
strike for something v.
|
|
131 |
Phrasals |
bir şey için birisiyle mülakat yapmak |
interview with someone for something v.
|
|
132 |
Phrasals |
bir şey için sıraya girmek/kuyruk yapmak |
line up for something v.
|
|
133 |
Phrasals |
birisiyle bir şey için anlaşma yapmak |
contract with someone for something v.
|
|
134 |
Phrasals |
bir şey için ödeme yapmak |
fork out money (for something) v.
|
|
135 |
Phrasals |
bir şey için ödeme yapmak |
fork money out (for something) v.
|
|
136 |
Phrasals |
bir şey için harcama yapmak |
fork out money (for something) v.
|
|
137 |
Phrasals |
bir şey için ödeme yapmak |
fork over (some money) v.
|
|
138 |
Phrasals |
bir şey için harcama yapmak |
fork money out (for something) v.
|
|
139 |
Phrasals |
bir şey için harcama yapmak |
fork over (some money) v.
|
|
140 |
Phrasals |
bir şey için ödeme yapmak |
fork (some money) over v.
|
|
141 |
Phrasals |
bir şey için harcama yapmak |
fork (some money) over v.
|
|
142 |
Phrasals |
bir şey için ödeme yapmak |
lay out (money) for something v.
|
|
143 |
Phrasals |
bir şey için harcama yapmak |
lay out (money) for something v.
|
|
144 |
Phrasals |
bir şey için ödeme yapmak |
shell out (money) for something v.
|
|
145 |
Phrasals |
bir şey için harcama yapmak |
shell out (money) for something v.
|
|
146 |
Phrasals |
bir şey için ödeme yapmak |
shell (money) out for something v.
|
|
147 |
Phrasals |
bir şey için harcama yapmak |
shell (money) out for something v.
|
|
148 |
Phrasals |
için lobi yapmak |
lobby for v.
|
|
149 |
Phrasals |
kabul ettirmek için ikna etmek veya baskı yapmak |
urge upon v.
|
|
150 |
Phrasals |
(bir şey için) birine baskı yapmak |
pressure someone into something v.
|
|
151 |
Phrasals |
(bir şeyleri yapmak için) izin verilmek/izni olmak |
be allowed to do something v.
|
|
152 |
Phrasals |
(başvurulan) bir iş için birisiyle mülakat yapmak |
interview someone for something v.
|
|
153 |
Phrasals |
(bir şey ya da birisi) için kampanya ya da gösteri yapmak |
crusade for (someone or something) v.
|
|
154 |
Phrasals |
ilginç hale getirmek için detaylar eklemek/eklemeler yapmak |
embellish with (something) v.
|
|
155 |
Phrasals |
(biriyle/bir şeyle bir şey için) kira sözleşmesi yapmak |
lease (something) to (someone or something) v.
|
|
156 |
Phrasals |
biriyle bir şey için kira sözleşmesi yapmak |
lease something (out) to someone v.
|
|
157 |
Phrasals |
bir şey için belli bir miktarda ödeme yapmak |
expend something for something v.
|
|
158 |
Phrasals |
bir bilgiye ulaşmak için derinlemesine araştırma yapmak |
dig into (something) v.
|
|
159 |
Phrasals |
bir bilgiye ulaşmak için derinlemesine araştırma yapmak |
dig in (something) v.
|
|
160 |
Phrasals |
(bir şeyi yapmak için) para vermek |
pay to (do something) v.
|
|
161 |
Phrasals |
(bir şeyi yapmak için) çaba göstermek |
strive to (do something) v.
|
|
162 |
Phrasals |
(bir şeyi yapmak için) çaba sarf etmek |
strive to (do something) v.
|
|
163 |
Phrasals |
(bir şeyi yapmak için) gayret etmek |
strive to (do something) v.
|
|
164 |
Phrasals |
(bir şeyi yapmak için) didinmek |
strive to (do something) v.
|
|
165 |
Phrasals |
(biri için) tantana yapmak |
fawn upon (one) v.
|
|
166 |
Phrasals |
(biri için) tantana yapmak |
fawn on (one) v.
|
|
167 |
Phrasals |
biri için tantana yapmak |
fawn upon someone v.
|
|
168 |
Phrasals |
biri için tantana yapmak |
fawn on someone v.
|
|
169 |
Phrasals |
bilgi almak için baskı yapmak |
squeeze out (of something) v.
|
|
170 |
Phrasals |
(bir şey) yapmak için harekete geçirmek |
stir to (something) v.
|
|
171 |
Phrasals |
birini bir şey yapmak için harekete geçirmek |
stir someone into something v.
|
|
172 |
Phrasals |
birini bir şey yapmak için harekete geçirmek |
stir someone to something v.
|
|
173 |
Phrasals |
(birini bir şeyi) yapmak için kışkırtmak |
tease (one) into (doing something) v.
|
|
174 |
Phrasals |
(birini bir şeyi) yapmak için gaza getirmek |
tease (one) into (doing something) v.
|
|
175 |
Phrasals |
(birini bir şeyi) yapmak için teşvik etmek |
tease (one) into (doing something) v.
|
|
176 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi/kendini biri/bir şey) yapmak için gerekli ayarlamaları yapmak |
set (someone, something, or oneself) up as (someone or something) v.
|
|
177 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi/kendini biri/bir şey) konumuna getirmek için gereken düzenlemeleri yapmak |
set (someone, something, or oneself) up as (someone or something) v.
|
|
178 |
Phrasals |
birini/bir şeyi bir şey yapmak için gerekli ayarlamaları yapmak |
set someone or something up as something v.
|
|
179 |
Phrasals |
birini/bir şeyi bir şey yapmak için gerekli düzenlemeleri yapmak |
set someone or something up as something v.
|
|
180 |
Phrasals |
(biriyle/bir şeyle bir şey) yapmak için çalışmak |
join (someone or something) to (something) v.
|
|
181 |
Phrasals |
birine para veya bilgi vermesi için baskı yapmak |
milk someone for something v.
|
|
182 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) kapmak için ani bir dalış yapmak |
swoop down on (someone or something) v.
|
|
183 |
Phrasals |
birini/bir şeyi kapmak için ani bir dalış yapmak |
swoop down upon someone or something v.
|
|
184 |
Phrasals |
birini/bir şeyi kapmak için ani bir dalış yapmak |
swoop down on someone or something v.
|
|
185 |
Phrasals |
(bir şeyi) elde etmek için (bir şey) yapmak/harcamak |
put (something) toward (something) v.
|
|
186 |
Phrasals |
bir şey için hazırlık yapmak |
arrange for something v.
|
|
187 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı (bir şey) için misilleme yapmak |
avenge (oneself) against (someone or something) for (something) v.
|
|
188 |
Phrasals |
(bir şey) için misilleme yapmak |
avenge (oneself) for (something) v.
|
|
189 |
Phrasals |
için bakıcılık yapmak |
babysit for v.
|
|
190 |
Phrasals |
(birine bir şey) için şantaj yapmak |
blackmail (someone) into (something) v.
|
|
191 |
Phrasals |
yapması için şantaj yapmak |
blackmail into doing v.
|
|
192 |
Phrasals |
(bir şeyi yapmak) için göbeği çatlamak |
break (one's) back to (do something) v.
|
|
193 |
Phrasals |
(bir şeyi yapmak) için büyük çaba sarf etmek |
break (one's) back to (do something) v.
|
|
194 |
Phrasals |
(bir şeyi yapmak) için kendini paralamak |
break (one's) back to (do something) v.
|
|
195 |
Phrasals |
(bir şeyi yapmak) için canını dişine takmak |
break (one's) back to (do something) v.
|
|
196 |
Phrasals |
(bir şeyi yapmak) için eşek gibi çalışmak |
break (one's) back to (do something) v.
|
|
197 |
Phrasals |
(bir şeyi yapmak) için kıçını yırtmak |
break (one's) back to (do something) v.
|
|
198 |
Phrasals |
(bir şey yapmak) için cesaretini toplamak |
bring (someone or oneself) to (do something) v.
|
|
199 |
Phrasals |
için bütçe ayırmak/yapmak/oluşturmak |
budget for v.
|
|
200 |
Phrasals |
için koçluk yapmak |
coach for v.
|
|
201 |
Phrasals |
ile bir komplo için işbirliği yapmak |
collude with v.
|
|
202 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) engellemek/önlemek için elinden geleni yapmak |
come down on (someone or something) v.
|
|
203 |
Phrasals |
birisi için dini tören yapmak |
confirm in v.
|
|
204 |
Phrasals |
(bir şey) için sözleşme yapmak |
contract for (something) v.
|
|
205 |
Phrasals |
(biriyle/bir grupla bir şey) için sözleşme yapmak |
contract for (something) with (someone or something) v.
|
|
206 |
Phrasals |
(biriyle/bir grupla bir şey) için sözleşme yapmak |
contract with (someone or something) v.
|
|
207 |
Phrasals |
(biriyle/bir grupla bir şey) için sözleşme yapmak |
contract with (someone or something) for (something) v.
|
|
208 |
Phrasals |
(birine bir şey) için baskı yapmak |
cow (someone) into (something) v.
|
|
209 |
Phrasals |
için baskı yapmak |
cow into v.
|
|
210 |
Phrasals |
için kampanya ya da gösteri yapmak |
crusade for v.
|
|
211 |
Phrasals |
(birine/bir şeye bir şey) için tezahürat yapmak |
cry out for (someone or something) v.
|
|
212 |
Phrasals |
(biri/bir şey) için gösteri yapmak |
demonstrate for (someone or something) v.
|
|
213 |
Phrasals |
(biri/bir şey) için yapmak |
devote to (someone or something) v.
|
|
214 |
Phrasals |
(birine bir şey) için baskı yapmak |
dragoon (someone) into (something) v.
|
|
215 |
Phrasals |
bir şey için baskı yapmak |
dragoon into v.
|
|
216 |
Phrasals |
(bir şey yapmak) için (bir şeyi) boşaltmak |
drain (something) off to (do something) v.
|
|
217 |
Phrasals |
(bir şey yapmak) için (bir şeyi) akıtmak |
drain (something) off to (do something) v.
|
|
218 |
Phrasals |
(bir şey yapmak) için (bir şeyi) tahliye etmek |
drain (something) off to (do something) v.
|
|
219 |
Phrasals |
birine öğretmek için bir şarkının ritmini yapmak/taklit etmek |
drum something out v.
|
|
220 |
Phrasals |
için tantana yapmak |
fawn on v.
|
|
221 |
Phrasals |
(bir şeyi başarmak için) gerekeni yapmak |
go about (doing something) v.
|
|
222 |
Phrasals |
(bir şeyi başarmak için) gerekeni yapmak |
go about to (do something) v.
|
|
223 |
Phrasals |
(birine) devam etmesi için baskı yapmak |
goad (someone) on v.
|
|
224 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) tutmak/yakalamak için hamle yapmak |
grab at (someone or something) v.
|
|
225 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) tutmak/yakalamak için hamle yapmak |
grab for (someone or something) v.
|
|
226 |
Phrasals |
bir kullanıcı arayüzünü aktif olmadığını belirtmek için gri yapmak |
gray out v.
|
|
227 |
Phrasals |
(biriyle) biri/bir şey için/üzerine pazarlık yapmak |
haggle (with someone) over someone or something v.
|
|
228 |
Phrasals |
için pazarlık yapmak/etmek |
haggle about v.
|
|
229 |
Phrasals |
bir şey için pazarlık yapmak/etmek |
haggle about something v.
|
|
230 |
Phrasals |
için/üzerine pazarlık yapmak/etmek |
haggle over v.
|
|
231 |
Phrasals |
(bir şey) için/üzerine pazarlık yapmak/etmek |
haggle over (something) v.
|
|
232 |
Phrasals |
bir şeyi gücünü artırmak için modifiye etmek/değişiklik yapmak |
hop something up v.
|
|
233 |
Phrasals |
(birini bir işi yapmak için) güçsüz kılmak |
incapacitate (someone) for (something) v.
|
|
234 |
Phrasals |
(birini bir işi yapmak için) güçsüz düşürmek/bırakmak |
incapacitate (someone) for (something) v.
|
|
235 |
Phrasals |
(birini bir süreliğine bir işi yapmak için) güçsüz kılmak |
incapacitate (someone) for (something) for (a period of time) v.
|
|
236 |
Phrasals |
(birini bir süreliğine bir işi yapmak için) güçsüz düşürmek/bırakmak |
incapacitate (someone) for (something) for (a period of time) v.
|
|
237 |
Phrasals |
(biri) için çeviri/tercüme yapmak |
interpret for (someone) v.
|
|
238 |
Phrasals |
için iş görüşmesi yapmak |
interview for v.
|
|
239 |
Phrasals |
için mülakat yapmak |
interview for v.
|
|
240 |
Phrasals |
(bir iş) için iş görüşmesi yapmak |
interview for (something) v.
|
|
241 |
Phrasals |
(bir iş) için mülakat yapmak |
interview for (something) v.
|
|
242 |
Phrasals |
(birine bir şey yapmak) için enerji/cesaret vermek |
jolly (someone) into (doing) (something) v.
|
|
243 |
Phrasals |
için yasa/kanun yapmak |
legislate for v.
|
|
244 |
Phrasals |
için sıraya girmek/kuyruk yapmak |
line up for v.
|
|
245 |
Phrasals |
(biri/bir şey) için lobi yapmak |
lobby for (someone or something) v.
|
|
246 |
Phrasals |
(bir şey) için plan yapmak/hazırlanmak |
look forward to (something) v.
|
|
247 |
Phrasals |
için manevra yapmak |
maneuver for v.
|
|
248 |
Phrasals |
için hile yapmak |
maneuver for v.
|
|
249 |
Phrasals |
için taktik yapmak |
maneuver for v.
|
|
250 |
Phrasals |
için plan yapmak |
maneuver for v.
|
|
251 |
Phrasals |
(bir şey) için manevra yapmak |
maneuver for (something) v.
|
|
252 |
Phrasals |
(bir şey) için hile yapmak |
maneuver for (something) v.
|
|
253 |
Phrasals |
(bir şey) için taktik yapmak |
maneuver for (something) v.
|
|
254 |
Phrasals |
(bir şey) için plan yapmak |
maneuver for (something) v.
|
|
255 |
Phrasals |
(bir şeyi) yapmak/geliştirmek için (başka bir şeyi) örnek almak |
model (something) after (something else) v.
|
|
256 |
Phrasals |
(bir şeyi) yapmak/geliştirmek için (başka bir şeyi) örnek almak |
model (something) on (something else) v.
|
|
257 |
Phrasals |
'-i yapmak/geliştirmek için (başka bir şeyi) örnek almak |
model on v.
|
|
258 |
Phrasals |
(birine birinden/bir şeyden) uzaklaşması için el işareti yapmak |
motion (one) away from (someone or something) v.
|
|
259 |
Phrasals |
kenara geçmesi için işaret yapmak |
motion aside v.
|
|
260 |
Phrasals |
(birine bir şey yapması) için baskı yapmak |
pester (one) into (doing) (something) v.
|
|
261 |
Phrasals |
(birine bir şey) için baskı yapmak |
pester (someone) for (something) v.
|
|
262 |
Phrasals |
için baskı yapmak |
pester into v.
|
|
263 |
Phrasals |
için plan yapmak |
plan for v.
|
|
264 |
Phrasals |
için önceden plan yapmak |
plan for v.
|
|
265 |
Phrasals |
için hazırlık yapmak |
plan for v.
|
|
266 |
Phrasals |
için hazırlık yapmak |
plan on v.
|
|
267 |
Phrasals |
(bir çeşit maden/doğal kaynak) için araştırma yapmak |
prospect for (something) v.
|
|
268 |
Phrasals |
(bir şey) için baskı yapmak |
push for (something) v.
|
|
269 |
Phrasals |
(bir yasayı, tasarıyı) geçmesi için bastırmak/baskı yapmak |
push through v.
|
|
270 |
Phrasals |
(bir şey) için elinden geleni yapmak |
put (one's) back into (something) v.
|
|
271 |
Phrasals |
(bir şey) için elinden geleni yapmak |
put (one's) back to (something) v.
|
|
272 |
Phrasals |
(birine bir şey için) baskı yapmak |
railroad (one) into (something) v.
|
|
273 |
Phrasals |
için prova yapmak |
rehearse for v.
|
|
274 |
Phrasals |
(birine yaptığı masraflar) için geri ödeme yapmak |
reimburse (one) for (something) v.
|
|
275 |
Phrasals |
(yaptığı masraflar) için geri ödeme yapmak |
reimburse for v.
|
|
276 |
Phrasals |
(birine sağladığı/yaptığı bir şey) için ödeme yapmak |
remunerate (one) for (something) v.
|
|
277 |
Phrasals |
(birinin yaptığı masraf/kayıp) için geri ödeme yapmak |
remunerate (one) for (something) v.
|
|
278 |
Phrasals |
(birine bir şey) için/karşılığında ödeme yapmak |
repay (one) for (something) v.
|
|
279 |
Phrasals |
için/karşılığında ödeme yapmak |
repay for v.
|
|
280 |
Phrasals |
(bir şey) için değişim yapmak |
retool for (something) v.
|
|
281 |
Phrasals |
(bir şey) için güncelleme yapmak |
retool for (something) v.
|
|
282 |
Phrasals |
(bir amaç, değişim) için güncelleme yapmak |
retool for (something) v.
|
|
283 |
Phrasals |
(bir amaç, değişim) için yeniden düzenleme yapmak |
retool for (something) v.
|
|
284 |
Phrasals |
(bir şeyi) yapmak için acele etmek |
rush to (something) v.
|
|
285 |
Phrasals |
(bir şey) yapmak için hemen koşmak |
rush to (something) v.
|
|
286 |
Phrasals |
(bir şeyi) elde etmek için komplo düzenlemek/gizli plan yapmak |
scheme for (something) v.
|
|
287 |
Phrasals |
(bir şeye) ulaşmak için komplo kurmak/gizli plan yapmak |
scheme for (something) v.
|
|
288 |
Phrasals |
(biri/bir şey) için sayı yapmak |
score for (someone or something) v.
|
|
289 |
Phrasals |
yapmak için gerekli ayarlamaları yapmak |
set up as v.
|
|
290 |
Phrasals |
(bir şeyi yapmak) için oturmak |
sit down to (do something) v.
|
|
291 |
Phrasals |
(bir şey yapmak, almak için durmak/mola vermek |
stop for (something) v.
|
|
292 |
Phrasals |
(bir şey) için grev yapmak |
strike over (something) v.
|
|
293 |
Phrasals |
(birine/biri için) striptiz yapmak |
strip for (someone) v.
|
|
294 |
Phrasals |
yapmak için kışkırtmak |
tease into doing v.
|
|
295 |
Phrasals |
yapmak için teşvik etmek |
tease into doing v.
|
|
296 |
Phrasals |
(bir şey) için (resmi bir ticari teklif/anlaşma) yapmak |
tender (something) for (something) v.
|
|
297 |
Phrasals |
için test yapmak |
test for v.
|
|
298 |
Phrasals |
(bir şeyin) olup olmadığını tespit etmek için test yapmak |
test for v.
|
|
299 |
Phrasals |
(bir şey) için test yapmak |
test for (something) v.
|
|
300 |
Phrasals |
(bir şeyin) olup olmadığını tespit etmek için test yapmak |
test for (something) v.
|
|
301 |
Phrasals |
için şahitlik yapmak |
testify for v.
|
|
302 |
Phrasals |
(biri/bir şey) için şahitlik yapmak |
testify for (someone or something) v.
|
|
303 |
Phrasals |
için çığırtkanlık yapmak |
tout for v.
|
|
304 |
Phrasals |
(bir şey) için çığırtkanlık yapmak |
tout for (something) v.
|
|
305 |
Phrasals |
(bir şey) için hazırlık yapmak |
train for (something) v.
|
|
306 |
Phrasals |
(bir şey) için hazırlık yapmak |
train up to (something) v.
|
|
307 |
Phrasals |
(bir şey) için idman yapmak |
train up to (something) v.
|
|
308 |
Phrasals |
eliyle gitmesi/uzaklaşması/geri çekilmesi için işaret yapmak |
wave back v.
|
|
309 |
Phrasals |
(bir alanı bir şey) yapmak için ayırmak |
zone (some place) as (something) v.
|
|
310 |
Phrasals |
(bir alanı bir şey) yapmak için ayırmak |
zone (something) for (something) v.
|
|
311 |
Phrasals |
uygun rota bulmak için deneme yapmak |
beat about v.
|
|
Phrases |
|
312 |
Phrases |
doğru söylediğini kanıtlamak için kalbinin üstünde çarpı işareti yapmak |
cross one's heart v.
|
|
313 |
Phrases |
iyi yapmak için hiçbir zaman çok geç değildir |
it's never too late to do well expr.
|
|
314 |
Phrases |
omlet yapmak için birkaç yumurta kırman gerekir |
you've got to crack a few eggs to make an omelet expr.
|
|
315 |
Phrases |
(bir şey yapabilmek/yapmak) için |
in order to (do something) expr.
|
|
316 |
Phrases |
yapabilmek/yapmak için |
in order to do expr.
|
|
317 |
Phrases |
bir şey yapabilmek/yapmak için |
in order to do something expr.
|
|
Proverb |
|
318 |
Proverb |
aynı anda iki şeyi birden yapmak için çabalarsan ikisinden de olursun |
if you run after two hares you will catch neither
|
|
319 |
Proverb |
hazırlanmamak, başarısızlık için hazırlık yapmak demektir |
he who fails to prepare prepares to fail
|
|
320 |
Proverb |
aynı anda iki şeyi birden yapmak için çabalarsan ikisinden de olursun |
if you chase two rabbits, you will not catch either one
|
|
Colloquial |
|
321 |
Colloquial |
sevişmek ya da küçük kaçamaklar yapmak için kullanılan yataklı minibüs/karavan gibi araç |
sin-bin n.
|
|
322 |
Colloquial |
gizli dinleme yapmak veya kişisel bilgilere ulaşmak/kişisel bilgileri değiştirmek için kişinin internete bağlandığı cihaz ile interneti yayan modem arasında oluşturulan gizli bir erişim noktası |
evil twin n.
|
|
323 |
Colloquial |
gizli dinleme yapmak veya kişisel bilgilere ulaşmak/kişisel bilgileri değiştirmek için kişinin bağlı olduğu güvenli ağdan atılarak tekrar bağlanmak zorunda bırakıldığı ve şifresini çalmaya yarayan gizli/sahte erişim noktası |
evil twin n.
|
|
324 |
Colloquial |
çocukların oyunda mızıkçılık yapmak için ağlaması |
keys [dialect] n.
|
|
325 |
Colloquial |
değişiklik yapmak için alan |
room for maneuver n.
|
|
326 |
Colloquial |
değişiklik yapmak için alan |
room to maneuver n.
|
|
327 |
Colloquial |
yapmak için hazırlanma |
fixin to do n.
|
|
328 |
Colloquial |
bir şey yapmak için yeterince erkek olmak |
be man enough to do something v.
|
|
329 |
Colloquial |
bir şey yapmak için yeterince cesur olmak |
be man enough to do something v.
|
|
330 |
Colloquial |
bir konuşma yapmak için ayağa kalkmak |
take the floor v.
|
|
331 |
Colloquial |
bir şeyi yapmak için cesaretli olmak |
make so bold as to v.
|
|
332 |
Colloquial |
(bir şey yapmak için) yanıp tutuşmak |
crave to (do something) v.
|
|
333 |
Colloquial |
başarmak için her şeyi yapmak |
elbow (one's) way to the top v.
|
|
334 |
Colloquial |
değiştirmek için bir şey yapmak |
do something/anything about v.
|
|
335 |
Colloquial |
insanları etkilemek için tehlikeli işler/gösteriler yapmak |
hot dog v.
|
|
336 |
Colloquial |
hava atmak için tehlikeli numaralar yapmak |
hot dog v.
|
|
337 |
Colloquial |
(bir şeyi) yapmak için tüm gücüyle çabalamak |
be all for something/for doing something v.
|
|
338 |
Colloquial |
(ingilizler için) çay servisini yapmak |
be mother [old-fashioned] v.
|
|
339 |
Colloquial |
(bir şeyi yapmak biri) için daha iyi olmak |
do better to (do something) v.
|
|
340 |
Colloquial |
(biri) için bir şey yapmak |
do for (someone) v.
|
|
341 |
Colloquial |
uğur getirmesi için (bir şey) yapmak |
do something for luck v.
|
|
342 |
Colloquial |
(bir şey) için her şeyi yapmak |
give anything (for something) v.
|
|
343 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) için yolunu uzatmak |
go out of (one's) way (to do something) v.
|
|
344 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) için yolundan sapmak |
go out of (one's) way (to do something) v.
|
|
345 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) için yolunu değiştirmek |
go out of (one's) way (to do something) v.
|
|
346 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) için zahmete girmek |
go out of (one's) way (to do something) v.
|
|
347 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) için zahmete katlanmak |
go out of (one's) way (to do something) v.
|
|
348 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) için zahmet etmek |
go out of (one's) way (to do something) v.
|
|
349 |
Colloquial |
(bir şeyi yaparken/yapmak için kendini) helak etmek |
kill (oneself) (doing something) v.
|
|
350 |
Colloquial |
(bir şeyi yaparken/yapmak için kendi) canını çıkarmak |
kill (oneself) (doing something) v.
|
|
351 |
Colloquial |
(bir şeyi yapmak için) ölümüne uğraşmak |
kill (oneself) (doing something) v.
|
|
352 |
Colloquial |
(bir şeyi yapmak için/yapacağım diye kendini) helak etmek |
kill yourself doing something v.
|
|
353 |
Colloquial |
(bir şeyi yapmak için/yapacağım diye kendi) canını çıkarmak |
kill yourself doing something v.
|
|
354 |
Colloquial |
(bir şeyi yapmak için/yapacağım diye) ölümüne uğraşmak |
kill yourself doing something v.
|
|
355 |
Colloquial |
kendini (bir şey yapmak için) sıkıntıya sokmak |
trouble oneself (to do something) v.
|
|
356 |
Colloquial |
bir meblağı/tutarı ödemesi için baskı yapmak |
shake down v.
|
|
357 |
Colloquial |
birine borç vermesi için baskı yapmak |
shake someone down v.
|
|
358 |
Colloquial |
(bir şeyi yapmak için) aşırı çabalamak |
kill (oneself) (doing something) v.
|
|
359 |
Colloquial |
(bir şeyi yapmak için/yapacağım diye) ölümüne uğraşmak/çabalamak |
kill (oneself) (doing something) v.
|
|
360 |
Colloquial |
(bir şeyi yapmak için/yapacağım diye) bir tarafını yırtmak |
kill (oneself) (doing something) v.
|
|
361 |
Colloquial |
(bir şeyi yapmak için/yapacağım diye) kendini yırtmak |
kill (oneself) (doing something) v.
|
|
362 |
Colloquial |
(bir şeyi yapmak için/yapacağım diye) canını dişine takmak |
kill (oneself) (doing something) v.
|
|
363 |
Colloquial |
(bir şeyi yapmak için) aşırı çaba/efor sarf etmek |
kill (oneself) (doing something) v.
|
|
364 |
Colloquial |
bir şeyi yapmak için aşırı çabalamak |
kill yourself doing something v.
|
|
365 |
Colloquial |
bir şeyi yapmak için/yapacağım diye ölümüne uğraşmak/çabalamak |
kill yourself doing something v.
|
|
366 |
Colloquial |
bir şeyi yapmak için/yapacağım diye bir tarafını yırtmak |
kill yourself doing something v.
|
|
367 |
Colloquial |
bir şeyi yapmak için/yapacağım diye kendini yırtmak |
kill yourself doing something v.
|
|
368 |
Colloquial |
bir şeyi yapmak için/yapacağım diye canını dişine takmak |
kill yourself doing something v.
|
|
369 |
Colloquial |
bir şeyi yapmak için aşırı çaba/efor sarf etmek |
kill yourself doing something v.
|
|
370 |
Colloquial |
bir şeyi eskisi gibi yapmak için çok/fazla yaşlı olmak |
be past it v.
|
|
371 |
Colloquial |
bir şeyi eskisi gibi yapmak için çok/fazla yaşlı olmak |
look past it v.
|
|
372 |
Colloquial |
bir şeyi yapmış olmak için yapmak |
phone it in v.
|
|
373 |
Colloquial |
istenene ulaşmak için her şeyi yapmak |
beg, borrow, and steal v.
|
|
374 |
Colloquial |
bir şey için/bir şeyi yapmak için iyi, ideal, daha iyi konumda olmak |
be well, ideally, better placed for something/to do something v.
|
|
375 |
Colloquial |
bir şey için/bir şeyi yapmak için iyi bir fırsatı/şansı olmak |
be well, ideally, better placed for something/to do something v.
|
|
376 |
Colloquial |
bir şey için/bir şeyi yapmak için uygun konumda/yerde olmak |
be well, ideally, better placed for something/to do something v.
|
|
377 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) için sabırsızlanmak |
be down to (do something) v.
|
|
378 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) için hevesli olmak |
be down to (do something) v.
|
|
379 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) için can atmak |
be down to (do something) v.
|
|
380 |
Colloquial |
(bir şey yapmak için) sabırsızlanmak |
can't wait (to do something) v.
|
|
381 |
Colloquial |
bir şeyi yapmak için planlama yapmak |
make arrangements to do something v.
|
|
382 |
Colloquial |
bir şeyi yapmak için gerekli ayarlamaları yapmak |
make arrangements to do something v.
|
|
383 |
Colloquial |
bir şeyi yapmak/yapmamak için elinden geleni yapmak |
as much as somebody can/could do (not) to do something v.
|
|
384 |
Colloquial |
bir şeyi yapmak/yapmamak için elinden geldiğince uğraşmak |
as much as somebody can/could do (not) to do something v.
|
|
385 |
Colloquial |
bir şeyi yapmak için elinden geleni yapmak |
as much as somebody can/could do to do something v.
|
|
386 |
Colloquial |
bir şeyi yapmak için elinden geldiğince uğraşmak |
as much as somebody can/could do to do something v.
|
|
387 |
Colloquial |
bir şey/bir şey yapmak için can atmak |
be dying for something/to do something v.
|
|
388 |
Colloquial |
bir şey/bir şey yapmak için ölmek |
be dying for something/to do something v.
|
|
389 |
Colloquial |
bir şey/bir şey yapmak için yanıp tutuşmak |
be dying for something/to do something v.
|
|
390 |
Colloquial |
bir şeyi eskisi gibi yapmak için fazla yaşlı olmak |
be past it [uk] v.
|
|
391 |
Colloquial |
bir şeyi eskisi gibi yapmak için fazla yaşlı olmak |
be past it [uk] v.
|
|
392 |
Colloquial |
(hamle yapmak için) geri çekilmek |
haul off [us/canada] v.
|
|
393 |
Colloquial |
(biri) için (bir şey) yapmak |
do for (someone) v.
|
|
394 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) için ölmek |
be dying to (do something) v.
|
|
395 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) için yanıp tutuşmak |
be dying to (do something) v.
|
|
396 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) için can atmak |
be dying to (do something) v.
|
|
397 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) için kandırmak |
get to (do something) v.
|
|
398 |
Colloquial |
bir şey için elinden gelen her şeyi yapmak |
go all out for something v.
|
|
399 |
Colloquial |
bir şey için elinden geleni yapmak |
go all out for something v.
|
|
400 |
Colloquial |
bir şey yapmak için sabırsızlanmak |
be in a hurry to do something v.
|
|
401 |
Colloquial |
yapmak için yaşamak |
live to do v.
|
|
402 |
Colloquial |
yapmak için para vermek |
pay to do v.
|
|
403 |
Colloquial |
yapmak için çaba göstermek |
strive to do v.
|
|
404 |
Colloquial |
yapmak için çaba sarf etmek |
strive to do v.
|
|
405 |
Colloquial |
yapmak için gayret etmek |
strive to do v.
|
|
406 |
Colloquial |
yapmak için didinmek |
strive to do v.
|
|
407 |
Colloquial |
(bir şey yapmak için) her şey/tamamen hazır |
(all) set adj.
|
|
408 |
Colloquial |
(bir şey yapmak için) hazır |
(all) set adj.
|
|
409 |
Colloquial |
(bir şey yapmak için) eksiksiz hazır/bir eksiği yok |
(all) set adj.
|
|
410 |
Colloquial |
(bir şey yapmak için) her şey/tamamen hazır |
(all) set adj.
|
|
411 |
Colloquial |
(bir şey yapmak için) hazır |
(all) set adj.
|
|
412 |
Colloquial |
(bir şey yapmak için) eksiksiz hazır/bir eksiği yok |
(all) set adj.
|
|
413 |
Colloquial |
(bir şeyi yapmak) için ölen |
bent on (doing something) adj.
|
|
414 |
Colloquial |
(bir şeyi yapmak) için yanıp tutuşan |
bent on (doing something) adj.
|
|
415 |
Colloquial |
yapmak için ölen |
bent on doing adj.
|
|
416 |
Colloquial |
yapmak için yanıp tutuşan |
bent on doing adj.
|
|
417 |
Colloquial |
bir şey/bir şeyi yapmak için ölen |
bent on something/on doing something adj.
|
|
418 |
Colloquial |
bir şey/bir şeyi yapmak için yanıp tutuşan |
bent on something/on doing something adj.
|
|
419 |
Colloquial |
bir şeyi yapmak için (daha) iyi bir sebep |
all the more reason for doing something expr.
|
|
420 |
Colloquial |
bir şeyi yapmak için (daha) iyi bir sebep |
all the more reason to do something expr.
|
|
421 |
Colloquial |
eklenti yapmak için |
for good measure expr.
|
|
422 |
Colloquial |
(bir şey yapmak için) (çok) daha iyi |
(all) the better to (do something) expr.
|
|
423 |
Colloquial |
(bir şey yapmak için) daha (da) iyi |
(all) the better to (do something) expr.
|
|
424 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) için hazırlanma |
fixing to (do something) expr.
|
|
425 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) için hazırlanma |
fixin to do something expr.
|
|
426 |
Colloquial |
restoran reklamı yapmak için kullanılan standart bir ifade |
eat at joe's [cliché] expr.
|
|
427 |
Colloquial |
bir şey yapmak için |
so as to do something expr.
|
|
Idioms |
|
428 |
Idioms |
bir işi yapmak için gerekli aletler/yöntem |
the tools of the trade n.
|
|
429 |
Idioms |
bir işi yapmak için gerekli aletler/yöntem |
the tools of your trade n.
|
|
430 |
Idioms |
işi başarıyla yapmak için gerekenler |
one's way around n.
|
|
431 |
Idioms |
işi başarıyla yapmak için gerekenler |
one's way about n.
|
|
432 |
Idioms |
eskiden işkence yapmak için kullanılan tahta at şeklinde alet |
wooden mare n.
|
|
433 |
Idioms |
pis/kimsenin yapmak istemeyeceği işleri yapması için tutulmuş kimse |
a hatchet man n.
|
|
434 |
Idioms |
casusluk yapmak/ele vermek için kurulan arkadaşlık |
a judas kiss n.
|
|
435 |
Idioms |
(bir şeyi) yapmak için bir girişimde bulunma |
a stab at (something) n.
|
|
436 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) açık çek |
carte blanche (to do something) n.
|
|
437 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) tam yetki |
carte blanche (to do something) n.
|
|
438 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) sınırsız özgürlük |
carte blanche (to do something) n.
|
|
439 |
Idioms |
(bir şey/bir şeyi yapmak için) hiç şans yok |
(a) fat chance (of something/doing something) n.
|
|
440 |
Idioms |
(bir şey/bir şeyi yapmak) için son fırsat |
last chance (for/at/to do something) n.
|
|
441 |
Idioms |
(bir şey/bir şeyi yapmak) için son şans |
last chance (for/at/to do something) n.
|
|
442 |
Idioms |
(bir şeyi yapmak için) ilk şans |
the first crack at (something) n.
|
|
443 |
Idioms |
bir işi yapmak için gerekli aletler/yöntem |
the tools of the trade n.
|
|
444 |
Idioms |
bir işi yapmak için gerekli aletler/yöntem |
the tools of one's trade n.
|
|
445 |
Idioms |
(bir şey yapmak) için ihtiyaç duyulan finansal kaynak |
the wherewithal to (do something) n.
|
|
446 |
Idioms |
(bir şey yapmak) için gereken para |
the wherewithal to (do something) n.
|
|
447 |
Idioms |
(bir şey yapmak) için ihtiyaç duyulan motivasyon |
the wherewithal to (do something) n.
|
|
448 |
Idioms |
(bir şey yapmak) için gereken enerji |
the wherewithal to (do something) n.
|
|
449 |
Idioms |
(bir şey yapmak) için ihtiyaç duyulan girişkenlik |
the wherewithal to (do something) n.
|
|
450 |
Idioms |
(bir şey yapmak) için gereken sağduyu |
the wherewithal to (do something) n.
|
|
451 |
Idioms |
(bir şey yapmak) için ihtiyaç duyulan kafa/idrak |
the wherewithal to (do something) n.
|
|
452 |
Idioms |
(bir şey yapmak) için gereken beceri |
the wherewithal to (do something) n.
|
|
453 |
Idioms |
zamandan kazanmak için sallapati iş yapmak |
cut corners v.
|
|
454 |
Idioms |
zamandan kazanmak için sallapati iş yapmak |
cut a corner v.
|
|
455 |
Idioms |
(bir şey için) heyecan yapmak/sabırsızlanmak |
be keen about v.
|
|
456 |
Idioms |
beleş gol için savunma yapmak yerine rakip sahada topun ayağına gelmesini beklemek |
cherry-pick v.
|
|
457 |
Idioms |
(belli bir şeyin olması için) düzenleme yapmak |
work it so (that) (something is the case) v.
|
|
458 |
Idioms |
(belli bir şeyin olması için) düzenleme yapmak |
work it/things (so that...) v.
|
|
459 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) hiçbir nedeni olmamak |
have no cause to (do something) v.
|
|
460 |
Idioms |
arayı kapatmak için sıkı çalışmak/fazla mesai yapmak |
play catch-up v.
|
|
461 |
Idioms |
bir ilişki ya da projeye başlamak için yanlış bir başlangıç yapmak |
get off on the wrong foot v.
|
|
462 |
Idioms |
bir şeyi yapmak için yanıp tutuşmak |
have fire in the belly v.
|
|
463 |
Idioms |
bir şeyi yapmak için çok çaba harcamak |
be at pains to do something v.
|
|
464 |
Idioms |
bir işi yapmak için eli kaşınmak |
one's fingers itch v.
|
|
465 |
Idioms |
bir şeyi yapmak için can atmak |
be dying to do something v.
|
|
466 |
Idioms |
bir şeyi yapmak için çok çabalamak |
put one's back into v.
|
|
467 |
Idioms |
bir şeyi yapmak için yanıp tutuşmak |
have fire in one's belly v.
|
|
468 |
Idioms |
bir şeyi yapmak için sabırsızlanmak |
be straining at the leash v.
|
|
469 |
Idioms |
bir şeyi yapmak için helak olmak |
be at pains to do something v.
|
|
470 |
Idioms |
birini (bir şey yapmak için) kandırmak |
fool someone into something v.
|
|
471 |
Idioms |
biri için elinden geleni yapmak |
go to the wall (for somebody/something) v.
|
|
472 |
Idioms |
grevdeki işçilerle dayanışmak için iş bırakma eylemi yapmak |
come out in sympathy with v.
|
|
473 |
Idioms |
işi yapmak için gerekli cesareti toplamak |
muster enough courage up to do the job v.
|
|
474 |
Idioms |
işi yapmak için gerekli cesareti toplamak |
muster up enough courage to do the job v.
|
|
475 |
Idioms |
kendini bir şey yapmak için yavaş yavaş hazırlamak |
work your way around v.
|
|
476 |
Idioms |
kendini kurtarmak için her şeyi yapmak |
grasp at a straw v.
|
|
477 |
Idioms |
tutmak/yakalamak için hamle yapmak |
make a grab at someone v.
|
|
478 |
Idioms |
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak |
get the pluck up (to do something) v.
|
|
479 |
Idioms |
(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak |
get the guts up (to do something) v.
|
|
480 |
Idioms |
(bir şeyi yapmak için) sabırsızlanmak |
raring to go v.
|
|
481 |
Idioms |
(bir şeyi yapmak için) sabırsızlanmak |
rarin' to go v.
|
|
482 |
Idioms |
(bir şeyi yapmak için) bir tarafını yırtmak |
break one's back v.
|
|
483 |
Idioms |
(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak |
get the nerve up (to do something) v.
|
|
484 |
Idioms |
(bir şeyi yapmak için) cesareti/azmi kalmamak |
not have the stomach for something v.
|
|
485 |
Idioms |
(birşeyi yapmak için) yeterli cesareti olmak |
get enough nerve up (to do something) v.
|
|
486 |
Idioms |
(birşeyi yapmak için) yeterli cesareti olmak |
get enough guts up (to do something) v.
|
|
487 |
Idioms |
(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak |
get enough nerve up (to do something) v.
|
|
488 |
Idioms |
(bir işi/görevi yapmak için) enerjisi/isteği/arzusu olmak |
build up a head of steam v.
|
|
489 |
Idioms |
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak |
get the courage up (to do something) v.
|
|
490 |
Idioms |
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak |
get enough spunk up (to do something) v.
|
|
491 |
Idioms |
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak |
get enough nerve up (to do something) v.
|
|
492 |
Idioms |
(bir şeyi yapmak için) büyük zahmete girmek |
go to/take great pains to do something v.
|
|
493 |
Idioms |
(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak |
get enough courage up (to do something) v.
|
|
494 |
Idioms |
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak |
get the guts up (to do something) v.
|
|
495 |
Idioms |
(bir şeyi yapmak için) cesareti olmak |
have the gall to do something v.
|
|
496 |
Idioms |
(birşeyi yapmak için) yeterli cesareti olmak |
get the guts up (to do something) v.
|
|
497 |
Idioms |
(bir şeyi yapmak için) zaman bulmak |
find the time (to do something) v.
|
|
498 |
Idioms |
(birşeyi yapmak için) yeterli cesareti olmak |
get the spunk up (to do something) v.
|
|
499 |
Idioms |
(bir şeyi gerçekleştirmek/yapmak için) sihirli bir değneği olmamak |
have no magic wand (to do something) v.
|
|
500 |
Idioms |
ülkesi için yapıyormuş gibi yapmak |
wrap oneself in the flag v.
|
|